1Q84 kitabını okumak mı istiyorsunuz? Öyleyse kemerlerinizi bağlayın. Erkekleri, titizlikle geliştirdiği bir yöntemle öteki dünyaya gönderen genç bir kadınla tanışacaksınız. Ve amansız bir takiple onun peşine düşen fanatik bir cemaatin müritleriyle…
1Q84
Yazar: Haruki Murakami
Çevirmen: Hüseyin Can Erkin
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 1256
“Yürekten sevdiğin bir insan varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir”
Sarsıcı bir yolculuğa hazır mısınız?
Öyleyse kemerlerinizi bağlayın. Erkekleri, titizlikle geliştirdiği bir yöntemle öteki dünyaya gönderen genç bir kadınla tanışacaksınız. Ve amansız bir takiple onun peşine düşen fanatik bir cemaatin müritleriyle…
Romantik misiniz?
Evet, bu kitapta aşk da var… İki dünya bir araya gelmeden mümkün olmayan bir aşk.
Yaşadığınız dünya gerçek mi, hiç düşündünüz mü?
Düşündüyseniz, paralel bir evrene geçmek sizi heyecanlandıracaktır o zaman.
Hayatı algılayışınızı değiştirecek bir kitabın kapağını açmak üzeresiniz şu an.
Elçilik Kenti
Yazar: China Mieville
Çevirmen: Betül Çelik
Yayınevi: Yordam Edebiyat
Sayfa Sayısı: 416
Bilim kurgu ve fantastik edebiyatın “Nobel”i sayılan Arthur C. Clarke Ödülü’nü üç kez kazanan tek yazar China Miéville’in Elçilik Kenti; dilbilim ile politikanın iç içe geçtiği bir tuhaf bölge, yazarın düşünsel, kurgusal ve biçimsel yetkinliğinin zirveye ulaştığı bir sanat yapıtı. Kitap 2012 yılında En İyi Bilim Kurgu Romanı seçilerek Locus Ödülü’nü kazandı.
Bazen’in kıyısında Herzaman’ın içinde bir dünyayı merkezine alan Elçilik Kenti, okuyucularını zaman ve uzamda benzersiz bir dalış macerasına davet ediyor. Roman, insanların, egzotların ve kendine özgü bir tür olan Ev Sahipleri’nin birlikte yaşadığı Arieka gezegeninde geçiyor. Arieka’da yaşayan bu farklı türlerin iletişiminin yegâne yürütücüsü ise birer genetik mühendislik ürünü olan Elçiler; ta ki beklenmedik bir başka Elçinin oraya gelişine dek… Kitabın baş karakteri dalgıç Avice Benner Cho, Dışarı’da yaşadığı maceralar ve edindiği deneyimlerden sonra döndüğü Arieka kadar karmaşık ve gizemli. Ariekalılar içinse bir “benzetme”.
Miéville’in, odağına dilin gücünü ve dilin sonsuza açılan ihtimallerini koyduğu bu romanında, incelikli bir diplomasiye, yeni elçinin varışıyla beraber farklılıkları bir arada tutan hassas dengelerin bozuluşuna; bir yandan da yeni bir dengenin doğum sancılarına tanık oluyoruz. Artık ne güvenebileceği bir aşkı ne de kendini güvende hissedebileceği bir evi olan, tüm ihtimallerle birlikte kaygan bir zeminde sürüklenen Avice ile birlikte…
“Bu genç yazarın kendisini göstermesini ve bilim kurgu sanatını, son zamanlarda ‘güvenli’ okuyuculuğa yatırım yapan yayıncılığın gerileticiliği ile postmodernizmin bütün formlar ve formsuzluklarla ortaya koyduğu hayret verici değişim ve gelişim vaatleri arasında sıkıştıran ataletin dışına çıkardığını görmek bir sevinç kaynağı. Elçilik Kenti tam anlamıyla yetkin bir sanat eseri.”
Ursula K. Le Guin
Otomatik Portakal
Yazar: Anthony Burgess
Çevirmen: Aziz Üstel
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 171
Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum…
Cockney dilinde (İngiliz argosu) bir deyiş vardır. “Uqueer as as clockwork orange”. Bu deyiş, olabilecek en yüksek derecede gariplikleri barındıran kişi anlamına gelir. Bu çok sevdiğim lafı, yıllarca bir kitap başlığında kullanmayı düşünmüşümdür. Bir de tabii Malezya’da “canlı” anlamına gelen “orang” sözcüğü var. Kitabı yazmaya başladığımda, rengi ve hoş bir kokusu olan bir meyvenin kullanıldığı bu deyişin, tam da benim anlatmak istediğim duruma, Pavlov kanunlarının uygulanmasına dayalı bir hikâyeye çok iyi oturduğunu düşündüm… Anthony Burges
Karabasan gibi bir gelecek atmosferi… Geceleyin sokaklara dehşet saçan, yaşamları şiddet üzerine kurulu gençler… Sosyal kehanet? Kara mizah? Özgür iradenin irdelenişi?.. Otomatik Portakal bunların hepsidir. Aynı zamanda hayranlık verici bir dilsel deneydir, çünkü Burgess antikahramanı için yeni bir dil yaratır: Yakın geleceğin argosu “nadsat”ı… ve Stanley Kubrick’in muhteşem film uyarlaması, yirminci yüzyılın kült eserlerinden biri olan bu romanın şöhretini pekiştirmiştir…
Arafta
Yazar: George Saunders
Çevirmen: Niran Elçi
Yayınevi: Delidolu
Sayfa Sayısı: 456
“Herkes acı çekiyordu ya da çekmişti ya da çekecekti. Hayatın doğasında vardı bu.”
Ölmek nasıl bir şey?
Yaşayan en iyi öykücülerden biri olarak gösterilen George Saunders, uzun süredir merakla beklenen ilk romanında, bu can alıcı sorunun yanıtını arıyor. Oysa bu sorunun yanıtı meçhul; kimsenin bilmediği, bilse bile insanlara nasıl aktaracağını bilemediği, gizemli bir yanıt bu. Arafta kalan kişi, Amerikan İç Savaşı’nın kahramanı, eski başkan Abraham Lincoln’ın oğlu Willie Lincoln; ve ona eşlik eden onlarca başka hayalet… Herkes geriye dönmenin, Lincoln ise devam etmenin ve huzura kavuşmanın peşinde. Ancak bilmedikleri önemli şeyler var: Bazı darbeler, kırılgan insanlara fazla ağır gelebilir; darbeler insanı bitirebilir ya da zirveye taşıyabilir…
Ezber bozan kalemiyle George Orwell, Kurt Vonnegut gibi yazarlarla karşılaştırılan George Saunders’ın, Lincoln’ın yedi yaşındaki oğlunu kaybetmesinden yola çıkarak, teatral bir atmosferde ve deneysel bir anlatım biçimiyle kurguladığı bu olağanüstü etkileyici kitap, ölüm, kayıp ve yas kavramlarına okurun hiç alışık olmadığı bir perspektiften yaklaşırken, dönemin Birleşik Devletleri’nin arka planını anlatmaktan da geri kalmıyor.
Folio Ödüllü yazar, klasik roman kalıplarını yıktığı Arafta’da, sanat tarihinin heykel başyapıtlarından Michelangelo’nun ünlü Pietà eserine de çeşitli göndermelerde bulunuyor.
Amerika ile aynı anda Türkiye’de de yayımlanan Arafta, zihin zorlayan kurgusu, alışılmadık biçimi ve acıyı bile bir mizah ögesi haline getirebilen üslubuyla, okurun önünde yepyeni ve deneysel bir patika açıyor.
“Sevdiğimiz her şey sonlanmak zorundaysa sevmeye ve yaşamaya nasıl devam ederiz?”
“Kimse acı, kayıp, talihsizlik ve mahrumiyet üzerine George Saunders kadar etkili yazamaz.”
Michiko Kakutani, The New York Times
Düzeltmeler
Yazar: Jonathan Franzen
Çevirmen: Füsun Doruker
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 496
Düzeltmeler, birbirlerine duydukları güvenle kusursuz bir “aile” olmak isteyen, ama birbirlerini sürekli hayal kırıklığına uğratan, farklı hayatlar içinde çırpınırken ortak bir alanda bir türlü buluşamayan beş kişinin ince ince örülmüş, çarpıcı ve sürükleyici hikâyesi.
Düzeltmeler, her gün yaptıkları hataları onarmaya çalışırken yeni hatalar yapan tüm insanların tuhaf olduğu kadar da gerçek hayat hikâyesi.
“Bu kitabı okurken gülümseyeceksiniz, öfkeleneceksiniz, söyleneceksiniz, gözleriniz yaşaracak, yüreğiniz sevinç ve ümitle dolacak. Ama her şeyden önce neden iyi edebiyat metinlerine ihtiyacımız olduğunu anlayacaksınız.”
The New York Review of Books
Bir Canavarın Anatomisi
Yazar: China Mieville
Çevirmen: Mehtap Gün Ayral
Yayınevi: Yordam Kitap
Sayfa Sayısı: 512
Londra Doğal Tarih Müzesi’ndeki Darwin Merkezi’nde, uzman olarak çalışan Billy Harrow, merkezin en değerli, nadide türü olan Architeuthis dux’u -bilinen adıyla Dev Mürekkep Balığı’nı- tanıtma amaçlı bir müze turu yapmaktadır. Ancak Billy’nin turu, Dev Mürekkep Balığı’nın aniden, akıllara durgunluk vererek sırra kadem basmasıyla, beklenmedik biçimde yön değiştirir. Çok geçmeden bu olay, varlığı bugüne kadar görmezden gelinmiş gizemli ve etkili güçlerin ölümüne mücadelesini gün yüzüne çıkartır.
İnsanlığın varoluşundan bile eskilere dayanan, Dev Mürekkep Balığı’na tapanların tarikatı: Tanrı Kraken Kilisesi; Zavallı kurbanlarının derisine mürekkep olarak nüfuz eden acımasız bir yeraltı dünyası lideri: Dövme; Londra’nın, büyücülükle mücadele eden başarılı birimi: KTSB; Yardımcı ruhlar sendikasının, Eski Mısır’dan kopup gelmiş bir ruh olan lideri: Wati; Ölümünden sonra da var olmaya devam eden, Londra’nın en büyük büyücüsü Grisamentum; Ezelden beri var olan bir adam ve bir çocuğun bir araya gelerek oluşturduğu dehşet verici ve karizmatik, şeytani ikili: Goss ve Subby…
Fantastik edebiyat alanının en saygın ödülü olarak kabul edilen Arthur C. Clarke ödülünü üç kez kazanan tek yazar olan China Miéville, Kraken’de garip, karanlık, ürkütücü bir kent öyküsü anlatıyor. Kraken’deki Londra, suçluların, polislerin, tarikat üyelerinin, büyücülerin ve kâhinlerin, yaklaşan sonun gölgesinde mücadele ettiği, efsane ve büyülerin gizemli sularında yüzen tekinsiz bir metropol olarak karşımıza çıkıyor.
Yaşam Kullanma Kılavuzu
Yazar: Georges Perec
Çevirmen: İsmail Yerguz
Yayınevi: İmge Kitabevi
Sayfa Sayısı: 633
On yıl boyunca tasarlanan, iki yılda yazılan, belki bir günde bir solukta okunacak, belki bir haftada hazmedilemeyecek, herkesin istediğini bulabileceği bir yapıt olan Yaşam Kullanma Kılavuzu, düzensiz büyük bir düzen ya da son derece düzenli bir düzensizlik…Yani yaşamın kendisi…Edebiyat türleri açısından sınıflandırılması oldukça zor bir yapıt…Betimlemeler, sıradan öyküler, olağanüstü yazgılar, kataloglar, bilgelik dolu egzotik olaylar, mükemmel biçimde tasarlanmış cinayetler, karanlık kara büyüler, mucize bir eski kitap, bir seyahat kitabı, kapsamlı bir sözlük, şefkatin hiç eksik olmadığı bir ironi… Perec’in her şeyi sıkıştırdığı bu kitap büyük bir yapboz! Kaba güldürüyle atbaşı giden barok bir gerçekçilik!
Paris’te kuşaklara yayılan kiracıları ve sahipleriyle bir bina…Bunların parça parça, kat kat yaşamları, kimi zaman ayrıntılarla, bir yığın gereksiz şeyle birlikte ve de gerçek öyküleriyle anlatılıyor. Bu romanda bir servis merdiveninin, bir asansörün bile tarihi vardır. Bunların tümü bir yapboz oluşturur ama bir yapboz hiçbir zaman onu oluşturan unsurların tek tek irdelenmesiyle anlaşılamaz ve parçaların tümü yapbozun nihai amacı konusunda bir fikir vermez.
Şaşırtıcı, olağanüstü bir çağdaş romanın bilinçli, sistemli bir biçimde örüldüğü bu binaya girmek, dünya seyahati yapmaktır! Başınız dönecektir belki ama roman bittiğinde çok hafiflemiş hissedeceksiniz kendinizi.
İlginizi Çekebilir: “Yaşam Kullanma Kılavuzu” Hayranlarına Okuma Önerileri
Bir Parmak Bal
Yazar: Ian McEwan
Çevirmen: Duygu Akın
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 372
1970’ler, İngiltere. Cambridge mezunu Serena Frome, MI5’ta memur olarak işe alınır. Fakat bir süre sonra, Serena’nın edebiyat merakına güvenen patronları, onu Soğuk Savaş’ın kültürel cephesinde savaşması için görevlendirirler:”Bir Parmak Bal” adındaki operasyonun amacı, Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelere karşı tavır alan, geleceği parlak genç bir İngiliz yazar adayı keşfetmek, sonra da ona burs sağlayıp yükselmesini sağlamaktır. Yazar böylece farkında olmadan İngiliz istihbaratına hizmet etmiş olacaktır.
Serena Frome’un bulduğu yazarın adı Tom Haley’dir. Serena, sıradışı öykülerini okuyup etkilendiği bu genç adama gittikçe daha fazla kapılır. Bir süre sonra aralarındaki ilişki aşka dönüşünce işler Serena için karmakarışık hale gelecektir.Yaşayan en önemli ve en çok okunan İngiliz romancılardan biri olan Ian McEwan, Bir Parmak Bal’da, hem edebiyat-siyaset ilişkisi üzerine önemli sorular soruyor hem de elden bırakılamayan bir aşk ve casusluk öyküsü anlatıyor.
Küçük Arı
Yazar: Chris Cleave
Çevirmen: Nalan Işık Çeper
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 344
Size bu kitapta ne olduğunu anlatmak istemiyoruz; çünkü gerçekten çok özel bir hikâye ve biz onu bozmak istemiyoruz.
Yine de bu kitabı almanıza yetecek kadar bilmeniz gerektiğinden, sadece şu kadarını söyleyelim:
Bu, yaşamları kaçınılmaz bir şekilde çarpışan iki kadının hikâyesidir. Ve biri korkunç bir seçim yapmak zorundadır.
İki yıl sonra tekrar karşılaşırlar ve hikâye burada başlar…
Bu kitabı okuduğunuzda herkese anlatmak isteyeceksiniz. Bunu yaptığınızda, lütfen, neler olduğunu anlatmayın; çünkü bütün büyü, olayların akışında…
Yok Oluş
Yazar: Jeff Vandermeer
Çevirmen: Mine Sarucan
Yayınevi: Alfa Yayınları
Sayfa Sayısı: 232
X Bölgesi’nin dünyayla bağlarının kopmasının üzerinden onlarca yıl geçmişti. Doğa, insan uygarlığına ait son izleri de silmişti. İlk keşif ekibi orasının cenneti andıran bir tabiata sahip olduğunu raporlamıştı; ikinci keşif toplu intiharla sonuçlanmıştı; üçüncü ise ekip üyelerinin birbirlerine doğrulttukları silahlardan çıkan kurşun yağmuruyla. On birinci keşif ekibinin üyeleri geriye eski hallerinden arta kalan gölgeler halinde dönmüş ve birkaç hafta içinde hepsi kanserden ölmüştü. Jeff VanderMeer’in Southern Reach Üçlemesi’nin ilk kitabı olan Yok Oluş’ta, on ikinci keşif ekibine katılıyoruz.
Grup dört kadından oluşuyordu: bir antropolog, bir haritacı, lider psikolog ve anlatıcımız olan biyolog. Görevleri, arazinin haritasını çıkartmak, çevrelerini ve birbirlerini gözlemlemek ve bu gözlemlerini kaydetmek, ve en önemlisi X Bölgesinin onları etkilemesinden kaçınmaktı.
Beklenmeyeni bekleyerek oraya ulaştılar ve X Bölgesi bekleneni verdi…
“Southern Reach Üçlemesi’ne bayıldım. Ürkütücü ve büyüleyici.”
Stephen King
“Uzun zamandan beri ilk kez bir kitap beni böylesine şaşılacak derecede somut bir huzursuzlukla doldurdu. Bu his kitabın ilk sayfasında başladı ve hâlâ daha üzerimden atabilmiş değilim.”
Matt Bell
Ay ve Işıklar
Yazar: Eleanor Catton
Çevirmen: Merve Sevtap Ilgın
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 808
Gökyüzünü aydınlatanlar, yeryüzünü karanlığa boğanları affetmeyecek…
Yeni Zelanda’nın altın madenlerinde servet edinme arayışına giren genç bir adam, Walter Moody. Ayak bastığı bu ülkede Walter Moody daha ilk geceden on iki adamın bir araya geldiği, çok gizli bir toplantıya istemeden tanıklık eder. Bu on iki adam, art arda gerçekleşen bir dizi cinayetin ipuçlarını tartışmak için buluşmuştur: ortadan kaybolan varlıklı bir maden avcısı, kendi canına kıymaya kalkışan bir fahişe ve kaderin en acımasız oyunlarından birini oynadığı zavallı, alkolik bir adam. İşte Moody, birçok kişinin hayatını etkileyen böylesi kanlı bir sırrın içine çekilir. Çözülmeyi bekleyen vahim hadise, gece vakti gökyüzünde görünen yıldızların oluşturduğu motifler kadar karmaşık ve inceliklidir…
“Hem göz alıcı hem ürkütücü.”
Observer
“Bu hikâyeye karşı koymak çok zor…”
Telegraph
“Okuyup bitirdikten sonra fark edeceksiniz ki bir daha sizi bu denli heyecanlandıracak bir eser bulmanız son derece zor.”
Independent on Sunday
Çember
Yazar: Dave Eggers
Çevirmen: Handan Balkara
Yayınevi: Siren Yayınları
Sayfa Sayısı: 494
Amerikalı yazar Dave Eggers’ın 10. eseri, büyük bir satış başarısı yakalayan Çember – The Circle, distopik kurgusuyla dikkatleri üzerine çekiyor.
Dave Eggers, Türkçe çevirileri yine Siren Yayınları tarafından yayımlanan “Müthiş Dahiden Hazin Bir Eser” ve film uyarlamasında Tom Hanks’in başrolde yer aldığı “Kral İçin Hologram” adlı romanlarıyla tanınmaktadır.
2017 nisan ayının son çeyreğinde beyazperde uyarlaması vizyona giren filmde; J.K Rowling’in ünlü Harry Potter serisinin film uyarlamalarında Hermione Granger rolünü canlandıran ünlü oyuncu Emma Watson’a, büyük Hollywood yıldızlarından Tom Hanks ve Star Wars: Güç Uyanıyor (Star Wars: The Force Awakens) filminde Stormtrooper Finn rolünü canlandıran, son dönemin yükselen yıldızı, yetenekli oyuncu ve komedyen John Boyega eşlik ediyor.
Emma Watson, Tom Hanks ve John Boyega gibi isimleri barındıran Çember – The Circle filminin yönetmeniyse James Ponsoldt.
Dave Eggers – Çember (The Circle) romanı, kurgusu ve anlatım tekniği bakımından Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya adlı klasik romanını ve George Orwell’ın Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı ikonik romanını andırıyor. Fakat arada belirleyici bir çizgi var. Dave Eggers – Çember (The Circle) adlı romanda klasik distopya eserlerinin politik çemberinin dışına çıkarak çağımızdaki gerçek korku senaryolarına dikkat çekiyor: teknoloji, sosyal medya ve internet.
Mae Holland, dünyanın en güçlü internet şirketi olan The Circle’da (Çember) işe alınır. Bu Mae için öyle mucizevi bir andır ki Mae, hayatının fırsatını yakaladığını düşünmektedir.
Düşlerindeki işi bulduğunu düşünen Mae; kendisini, arkadaşlarını ve yakınlarını hatta insanlığın geleceğini etkileyecek bir gerçekle karşılaşacaktır. Bir kadının hırsı ve idealizmiyle başlayan roman, birden kendini endişe dolu bir atmosfere bırakacaktır ve okuyucunun zihninde hafıza, geçmiş, gizlilik, ahlak, demokrasi ve insan bilgisinin sınırları hakkında birtakım soruların belirmesine neden olacaktır.
“Ürkütücü.”
The Washington Post
“Büyük Birader hâlâ peşimizde.”
Time
“Çağrışımları korkunç olsa da, okuması çok zevkli.”
New York Times Magazine
Leviathan
Yazar: Paul Auster
Çevirmen: Seçkin Selvi
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 224
Daha önce “Ay Sarayı”, “Yalnızlığın Keşfi”, “Son Şeyler Ülkesinde”, “Şans Müziği”, “Kırmızı Defter” adlı kitaplarını yayınladığımız Paul Auster’in son romanı simgesel bir ad taşıyor: LEVIATHAN (Tevrat’taki efsane ejderi).
“Leviathan”, bir kadının bulduğu bir adres defterinden kendisine bir kimlik seçmesiyle başlıyor. Ya da birden, hiç beklenmedik, sarsıcı bir ölümle. Ya da Aaron oturup en sevdiği arkadaşı Benjamin Sachs’ın öyküsünü anlatmaya başlayınca. Aaron, evliliğini kıskandığı, zekasına hayran olduğu Sachs’ın öyküsünü anlatmak istiyor, çünkü Sachs’la ilgili soruşturmayı yürütenler onun için bir öykü uydurmadan önce kendisi doğruyu yakalamak istiyor. Belki bir kaza sonucu balkondan düşen ya da bilerek kendisi atlayan Sachs ortadan kaybolmuştur. Arada bir ortaya çıkarak deli saçması şeyler söyleyip sır olur.
İlk kitaplarından bu yana bize rastlantı ile yazgının toslaştığı dünyalar yaratan, insanlardan uzak kahramanların ardısıra bizi gizemli, yürek burkucu yolculuklara çıkanan Paul Auster, bu yedinci romanında dostluk ve ihaneti, cinsel tutku ve yabancılaşmayı konu alıyor. Amerika’nın en özgün yazarlarından biri olan Paul Auster’dan bir polisiye gerilimine sahip ürpertici, ürpertici olduğu kadar eğlendirici, iç gıdıklayıcı ve içten içe yankılanan bir roman.