Biz Hep Şatoda Yaşadık ile anlatıcı olarak ustalığını gözler önüne seriyor ve kız kardeşliğe dair unutulmayacak bir metne imza atıyor Shirkey Jackson.
Biz Hep Şatoda Yaşadık
Yazar: Shirley Jackson
Çevirmen: Berrak Göçer
Yayınevi: Siren Yayınları
Sayfa Sayısı: 183
Dünyadan gizlenerek yaşayan iki kız kardeş ve gölgesini geçmişten bugüne, onların üzerine düşüren gizemli bir olay… Usta yazar Shirley Jackson, bu kısa ve mücevher misali pırıl pırıl romanda ters köşelerle örülü bir öykü anlatıyor, okura tuzaklar ve yanılsamalarla dolu bir zemin sunuyor. Biz Hep Şatoda Yaşadık, inişleri ve çıkışları, anlatımdaki mahir sıçrayışlarıyla Shirley Jackson’ın dehasını ortaya koyuyor; üstelik karşılaşacağınız en tuhaf ve cazip roman kahramanlarından biriyle, Merricat ile tanışmanızı sağlıyor. Merricat, onu mahvedecek hakikatlerin karşısında hayallerinin sayesinde dimdik duruyor, ne ki bazı hayaller, kabuslarla koyun koyuna uyuyor.
Bugün Stephen King’den Neil Gaiman’a değin pek çok çağdaş yazarın ilham kaynakları arasında andığı Shirley Jackson, Amerikan Gotiği’nin klasiklerinden sayılan Biz Hep Şatoda Yaşadık ile anlatıcı olarak ustalığını gözler önüne seriyor ve kız kardeşliğe dair unutulmayacak bir metne imza atıyor. Doğada hiçbir şey yoktan var olmuyor ve sarayların enkaza, hayallerin hezeyana dönmesi için bir an yetiyor; geriye kala kala biraz toz, belki biraz da kül kalıyor. En ölümcül zehirler, tıpkı en kuvvetli tılsımlar gibi insan yüreğinde büyüyor ve hiçbir yer, ama hiçbir yer insanın evi gibi olmuyor.
Otuz Dokuz Basamak
Yazar: John Buchan
Çevirmen: Özge Onan
Yayınevi: Altın Bilek Yayınları
Sayfa Sayısı: 149
Uzun süre Afrika’da yaşamış olan Richard Hannay İngiltere’ye döndüğünde kendini, tüm Avrupa’yı savaşa sürükleyecek sansasyonel bir komplonun içinde bulur.
Dairesinde bir cesetle karşılaşan Hannay’in, hem komplocuların hem de ülkenin polis kuvvetlerinin dikkatini çekmesiyle öykü nefes kesici bir takibe dönüşür.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından hemen önceki yaz aylarında geçen Otuz Dokuz Basamak, şimdiye kadar yazılmış en iyi ve en başarılı gerilim hikâyelerinden biri kabul edilir.
Otuz Dokuz Basamak’ın önemi, sadece ilk gerçek casus macerası olması değil, aynı zamanda o dönedeki sosyal ve politik olayları yansıtmış olmasıdır. Buchan’ın bazı varsayımları bugün sorgulanabilir, ama bu varsayımların o dönemin ve Buchan’ın ait olduğu sınıfın özellikleri olduğu unutulmamalıdır. Otuz Dokuz Basamak birçok kez filme alınmıştır, fakat hala beyaz perdeye ilk aktarımı olan, Alfred Hitchcock’un yönettiği, başrolünü Robert Donat’ın oynadığı siyah beyaz versiyonu en iyisidir.
Kozmopolis
Yazar: Don DeLillo
Çevirmen: Gül Çağalı Güven
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 190
Eric Packer için hareketli bir gün.
Erle Packer: bir multî-milyoner, kısa süre önce büyük bir mirasa konmuş bir kadınla evlenmiş, kırk sekiz odalı bir evde yaşayan bir adam. Limuzininde oturmuş Manhattan’ın sokaklarından geçiyor, bir kaos şehri kaplamış, çünkü devlet başkanı o sırada oralarda…
Bîr yandan bir rap’çinin cenazesi sokaklarda kendine geçit arıyor.
Öbür yanda, küreselleşme karşıtı bir grup, Times Meydanı’nda hararetli bir protesto gösterisi düzenliyor. Eric Packer’ın korumaları diken üstünde, onun protestocuların ya da politik bir suikastın hedefi olmasından korkuyorlar.
Oysa terk edilmiş bir binada önemsiz bir adam Eric’i bekliyor.
Kozmopolîs: çağdaş Amerikan edebiyatının dâhisi Don DeLillo’dan çarpıcı bir roman.
Şeytanın Sözlüğü
Yazar: Ambrose Bierce
Çevirmen: Özde Duygu Gürkan
Yayınevi: Metis Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 240
Yaradan’ın talihsiz hatalarından biri. Başmelek olarak işbaşına getirilen Şeytan muhtelif münasebetsizliklerde bulunduktan sonra cennetten kovuldu. İniş yolculuğu sırasında yarıyolda durup bir an için düşünceli bir tavırla başını eğdi ve sonunda tekrar yukarı çıkarak şöyle dedi: “Tek bir ricam var.”
“Söyle.”
“Anladığım kadarıyla insan yaratılmak üzere. Birtakım kanunlara ihtiyacı olacak.”
“Ne? Seni sefil! İnsanın ezeli düşmanı olan, sonsuzluğun şafağından insan ruhuna beslediği nefret yüzünden kovulan sen, onun kanunlarını belirleme hakkını mı istiyorsun?”
“Af buyurun; istediğim, insana kendi kanunlarını koyma izni verilmesi.”
Nitekim öyle oldu.
Siyahlı Kadın
Yazar: Susan Hill
Çevirmen: Erhun Yücesoy
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 144
Noel arifesi gecesiydi. Arthur Kipps ve ailesi, şömine ateşinin başında toplanmış, hayalet hikâyeleri anlatarak eğleniyorlardı. Fakat bu eski geleneği canlandırmak için ısrar eden çocukların, Arthur’un herkesten gizlediği ve unutmaya çalıştığı trajik bir hikâyesi olduğundan haberleri yoktu.
Genç bir avukatken iş için İngiltere’nin ücra bir köşesine gönderilen Arthur Kipps, ıssız bataklıklar ortasındaki karanlık Eel Marsh Evi’nde geçirdiği korkunç günleri şimdiye dek kimseye anlatmadı. Ona kalsa anlatmak bir yana, yaşadıklarını anımsamak bile istemezdi ama zihninin derinliklerine sürgün ettiğini sandığı hikâye artık dile getirilmeyi talep ediyordu. Böylece Arthur, ruhunun kuytu köşelerine gizlenen şeytanları çıkarmak için Eel Marsh Evi’nin, evin yapayalnız ölen sahibi Alice Drablow’un ve onun korkunç sırrının hikâyesini yazmaya başladı.
Siyahlı Kadın, ünlü İngiliz polisiye yazarı Susan Hill’in usta kaleminden Gotik edebiyatın ölümsüzlüğüne şahitlik eden ürpertici, büyüleyici bir hayalet hikâyesi.
Kafes
Yazar: Josh Malerman
Çevirmen: Aslı Dağlı
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 336
This Is Horror Ödülü – En İyi Roman
Michigan Notable Book Ödülü
Bram Stoker Ödülü – En İyi İlk Roman Finalisti
Goodreads En İyi Korku Romanı Finalisti
James Herbert Korku Ödülü Finalisti
Shirley Jackson Korku Ödülleri Finalisti
Dışarıda bir şey var…
Görülmemesi gereken korkunç bir şey… Ona atılan bir bakış kişiyi ölümcül bir deliliğe sürüklüyor. Ne olduğunu ve nereden geldiğini ise kimse bilmiyor.
Malorie ve iki çocuğu, olayların başlangıcından beş yıl sonra hayatta kalmayı beceren bir avuç insan arasındaydı. Nehrin kenarındaki terk edilmiş bir evde çocuklarıyla yaşayan Malorie, ailesinin güvende olabileceği bir yere gitmenin hayalini kuruyordu. Fakat onları bekleyen yolculuk tehlikelerle doluydu. Tek bir yanlış hamle ölümlerine yol açabilirdi. Ve onları takip eden bir şey vardı.
Bu bilinmeyene doğru gözbağının karanlığında yaptığı yolculukta Malorie sık sık geçmişi hatırlıyordu. Bilinmez tehlikenin karşısında bir araya gelerek hayatta kalmaya çalışan, kendisini de aralarına kabul ederek onu da kurtaran ev arkadaşları teker teker aklına geliyordu: Bir zamanlar yabancı olan bir grup insanın birer birer kapısını çaldığı evde kurdukları ortak hayat… Ancak sağ kalan ve kapılarını çalan insanlar arttıkça ortaya yüzleşmeleri gereken bir soru çıkmıştı: Herkesin aniden delirdiği bir dünyada kime güvenilebilirdi?
“Bir oturuşta ve parmakların arasındaki çıtırtılar hissedilerek okunması gereken bir kitap. Buna benzer bir korku öyküsü şimdiye kadar hiç anlatılmadı. Josh Malerman bu işi biliyor.”
Hugh Howey
“Tüyler ürperten bir ilk kitap. Malerman okuyucuyu soğukkanlı ve acımasız anlatımıyla diken üstünde tutuyor. Hitchcock’un Kuşlar’ı, Stephen King’in en iyi işleri ve Jonathan Caroll’la karşılaştırılmayı hak eden sarsıcı bir macera.”
Kirkus Reviews
“Stephen King hayranları bayılacak.”
Publishers Weekly
Londra’da Bir Park
Yazar: Martin Amis
Çevirmen: Dost Körpe
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 544
“Edebiyatın kötü çocuğu” Martin Amis’ten enerjik, cüretkâr, çağdaş bir aşk ve cinnet öyküsü!
Bu bir cinayetin öyküsü. Henüz işlenmedi. Ama işlenecek. (İşlense iyi olur.) Katili biliyorum, maktulü biliyorum. Zamanı biliyorum, mekânı biliyorum. Sebebi (kızın sebebini) biliyorum ve yöntemi biliyorum. Ayrıca istesem bile onları durduramam sanırım. Kız ölecek. Bunu hep istemişti. İnsanlar bir kez başladılar mı onları durduramazsınız. İnsanlar bir kez yaratmaya başladılar mı onları durduramazsınız.
Talihli Jim
Yazar: Kingsley Amis
Çevirmen: Fatoş Taşkent
Yayınevi: İletişim Yayınları
Sayfa Sayısı: 327
Talihli Jim, İngilizler’in ödüllü yazarı Kingsley Amis’in ilk romanı. 1954’ te yayımlanan bu roman son kırkbeş yılın klasikleri arasında yerini alırken, Amis’e de modern edebiyatın en çok okunan yazarlarından biri olma unvanını kazandırdı.
Romanın “baş aktörü” Jim Dixon, taşradan büyük kente gelen bir akademisyendir. Ortasına düştüğü ortam, 2. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında oluşan kültürel, sosyal hayatın “küçük bir modeli”dir. Üniversite yönetimi, profesörler, öğrenciler, akademik dergiler, nörotik kadınlar…
Talihli Jim, bütün bunların ve gündelik hayatın ayrıntıları arasında sıkışır kalır. Kurmaya uğraştığı ilişiklerle kaçmaya çalıştığı ilişkiler arasında eli ayağına dolaşan Jim, bir yandan da ünlü “Sen İngiltere” konuşmasını hazırlamakla meşguldür. Kingsley Amis Talihli Jim’de, -bir kısmı öldükten sonra da olsa- haklı bir ün kazanmasını sağlayan ironik üslûbunun doruklarına ulaşıyor.
Pastoralya
Yazar: George Saunders
Çevirmen: Niran Elçi
Yayınevi: DeliDolu
Sayfa Sayısı: 206
“Çok güzel bir dünyada yaşıyoruz, güzel maceralar, çiçekler, kuşlar ve harika insanlarla dolu, ama ne yazık ki bu dünyada çürük elmalar da var.”
Dünyanın yaşayan en iyi öykücülerinden sayılan George Saunders’tan canlı ayrıntılarla kurgulanmış, tamamen kendine özgü bir sosyal hiciv: Pastoralya.
Yedi hikâyeden oluşan Pastoralya’nın ilk hikâyesi, kitaba adını veriyor. Novella tarzındaki bu uzun hikâye, tema parklar üzerinden insanoğlunun yalnızlığını ve tüketim kültürünü anlatıyor. Çocukluk travmalarımız, tüketim, yabancılaşma ve yalnızlık gibi temalarla çok katmanlı bir yapıya bürünen bu hikâyenin kahramanları kaybeden orta sınıf insanlar.
Sunday Herald’da yer alan bir yorumda “hayal gücü çılgınca kuvvetli bir mizah yazarı” olarak tanımlanan Saunders, Pastoralya’da ritmi yüksek üslubuyla çocukluğumuzun, hayal kırıklıklarımızın yaşamımızı nasıl etkilediğine dair tanıdık detaylarla bizi yakalayıveriyor.
Pastoralya, tema parklardan kişisel gelişim seminerlerine, striptiz kulüplerinden depresif berberlere, birbirinden yalnız ve özgün karakterleri kullanarak tüketim toplumunu ve kapitalizmi eleştiriyor.
“George Saunders’ın son derece komik Pastoralya’sı muhteşem hayal gücüyle başlı başına bir tür.”
Liz Jensen, “Yılın Kitapları”, Independent
“Saunders’ın gerçeküstü tarzıyla, Amerikalı yalnız insanların ve dışlanmışların girift ve çarpık hikâyeleri. Elinizden bıraktıktan çok sonra bile peşinizi bırakmayacak.”
Uncut
“Amerikan Güzeli’nin edebi versiyonu gibi.”
Select
Tufan Zamanı
Yazar: Margaret Atwood
Çevirmen: Dilek Şendil
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 516
Hayatın yok oluşuna kehanet gibi bir ağıt…
Bilim, din ve doğayı kaynaştıran bir din olan Tanrı’nın Bahçıvanları’nın önderi Âdem Bir, uzun süredir küresel bir salgını öngörüyordu. Bu felaket gerçekleşti ve insan yaşamı büyük ölçüde yok oldu.
İki kadın kurtuldu: Lüks bir seks kulübünde kapalı kalan genç dansçı Ren ile bir sağlık merkezine sığınan eski Bahçıvan Toby. Ya diğerleri? Ren’in biyo-sanatçı arkadaşı Amanda? Eko-savaşçı üvey babası Zeb? Eski sevgilisi Jimmy? Ya da belalı ÇilePatlarcılar?
Bir de, dünyanın egemeni olan Şirketlerin karanlık polis örgütü NaAşRobA.Ş. var…
Âdem Bir ve kuşatılmış takipçileri yeniden örgütlenirken, Ren ve Toby de kendilerini bitki ve hayvan yaşamı dahil hiçbir şeyin nereye varacağının bilinemediği, değişen bir dünyada bulacaklar.
“Atwood bize kendimizi nasıl göstereceğini biliyor, ama hayata tuttuğu ayna yansıtmaktan fazlasını yapıyor – bu ayna görüntüyü hem derinleştiren hem de bozan cıvalı aynalardan: insan doğasının derinliklerini ve muhtemel mutasyonlarını görmemizi sağlıyor.”
Jeanette Winterson
Stoner
Yazar: John Edward Williams
Çevirmen: Özlem Güçlü
Yayınevi: Koton Kitap
Sayfa Sayısı: 284
Görünüşte gelecekle ilgili tek seçeneği Ziraat Fakültesini bitirip babasının çiftliğini devralmak olan bir gencin bambaşka yönlere giden hayatının hikâyesi herkese ilham kaynağı olacak.
Çatışmalarla dolu bir evliliğe rağmen aşkı bulan ve işini aşkla yapan William Stoner’ın hayatı sizi unutamayacağınız bir yolculuğa çıkarıyor.Özenle seçtiği kitaplarla son dönemin en dikkat çeken yayınevlerinden Koton Kitap, tüm Avrupa ülkelerinde büyük yankı uyandıran Stoner’ı, Türk okuruna sunmanın heyecanını yaşıyor. Almanya, İtalya, İspanya, İngiltere, Fransa, Hollanda ve İsrail’de satış rekorları kıran ve New York Times’ın “iyi bir romandan daha fazlası. Mükemmel bir roman” olarak tanımladığı Stoner, Türkiye’de de okuyucusunun nefesini kesecek.
9. Rüya
Yazar: David Mitchell
Çevirmen: Pınar Aslan
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 504
Yirmili yaşlardaysanız, paranız yoksa ve güvenebileceğiniz tek kişi John Lennon’sa bir şehir son derece karmaşıktır.
İsmini bile bilmediği babasını aramak için Tokyo’ya gelmiş yirmi bir yaşında gayrimeşru bir genç. Gerçek ile hayalin, rüyalar ile kâbusların birbirine karıştığı ve insanların kendileri için başka gerçeklikler hayal ettiği bir roman. Bilgisayar oyunlarının ve manga çizgi romanlarının etkisinin her yerde kendini hissettirdiği bir kurgu.
Yaşanılan gerçekler bile çizgi roman kadar kuşkulu…
Hem gündüz gözüyle hem de uyurken görülen rüyalar bile fazlasıyla dramatik… Bulunan gizemli ipuçları, sapılan tehlikeli yollar… Sekiz hafta süren bir av, şehir ile akıl arasında cereyan eden bir kovalamaca; felsefi, renkli ve bazen de şiddet içeren göz alıcı bir hikâye…
Beni Asla Bırakma
Yazar: Kazuo Ishiguro
Çevirmen: Mine Haydaroğlu
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 272
Yatılı okul Hailsham’ın öğrencileri, bahçe duvarının arkasındaki karanlık ormandan çok korkarlar. Hafta sonları veya tatillerde evlerine gitmez., Hailsham’dan önceki yaşamlarını hatırlamazlar. Dış dünyayla bağlantıları yoktur. Öğretmenler değil, gözetmenler tarafından eğitilirler. Spor ve sanata büyük önem veren gözetmenler, Hailsham öğrencilerine sürekli özel olduklarını hatırlatır ve bedenlerine çok iyi bakmaları gerektiğini tekrarlar.
Kazuo Ishiguro, yayımlandığı yıl Time tarafından İngilizce yazılmış en iyi 100 roman listesine alınan Beni Asla Bırakma’da, yıkıma götüreceğini bile bile kendi kaderini kabullenenlere odaklanmış görünüyor.
Sarı Duvar Kağıdı
Yazar: Charlotte Perkins Gilman
Çevirmen: Başak Çaka
Yayınevi: DeliDolu
Sayfa Sayısı: 48
Deliliğin sınırlarında yalnız bir kadın portresi…
Birinci dalga feminist akımın önde gelen isimlerinden Charlotte Perkins Gilman’ın kaleme aldığı, Maria Brzozowska’nın resimlediği Sarı Duvar Kağıdı, Delidolu’nun resimli kitaplar koleksiyonundaki yerini alıyor.
19. yüzyıl edebiyatının en önemli metinleri arasında gösterilen Sarı Duvar Kağıdı, sinirsel buhranları nedeniyle sayfiye evinde “dinlenmeye çekilen” bir kadının toplumsal rollerin baskısı altında adım adım delirmesini anlatıyor.
Sanatsal çizimleri ve sert kapaklı özel baskısıyla koleksiyon değeri taşıyan bu sarsıcı öykü, şimdiye dek delilik üzerine yazılmış en kült eserlerden biri olarak anılıyor.
Feminist edebiyatın kilometre taşlarından Sarı Duvar Kağıdı, doğumdan sonra yaşadığı sinirsel buhranları yüzünden hekim olan eşinin tavsiyesiyle dinlenmeye çekildiği yazlık malikanede, kocasının ve görümcesinin kontrol ve baskılarına rağmen gizlice yazı yazmaya çalışan ve kaldığı odadaki sarı duvar kağıdının deseninden yola çıkarak halüsinasyonlar görmeye ve delirmeye başlayan bir kadının hikayesini anlatıyor.
Toplum içerisinde keskin biçimde ayrılmış olan kadın erkek rollerini eleştiren Sarı Duvar Kağıdı, aynı zamanda ruhsal olarak “hasta” olduğu gerekçesiyle okumaktan ve yazı yazmaktan alıkoyularak eve hapsedilen kadın imgesini temsil ediyor.
Charlotte Perkins Gilman’ın, sayısız farklı dile çevrilen; resim, görsel sanatlar gibi pek çok modern yapıta esin kaynağı olan; birçok kez tiyatro ve sinemaya da uyarlanan bu ölümsüz eseri, Başak Çaka’nın titiz ve dönemin ruhunu yansıtan özenli çevirisiyle yeniden okurlarla buluşuyor.
“Bu kağıtta benim dışımda kimsenin bilmediği ve hiçbir zaman bilemeyeceği şeyler var. Desenin kırık bir boyun gibi yana sarktığı yerde bir çift pörtlek göz baş aşağı beni süzüyor.”
Ben, Claudius
Yazar: Robert Graves
Çevirmen: Dost Körpe
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 528
Graves 1934 yılında yayımlanan Ben, Claudius’ta, Augustus, Tiberius ve Caligula dönemlerini Roma’nın dördüncü imparatoru Claudius tarafından yazılmış gibi anlatır. Yazar gerçek olayları roman kurgusuyla kaynaştırırken, yapıtının tarihsel gerçeklerle uyumlu olmasına özen göstermişti. Ben, Claudius, Modern Library ve Time dergisi tarafından hazırlanan İngiliz dilinde yazılmış en iyi yüz roman listelerinde yerini aldı.
Kekemeliği, topallığı ve utangaçlığı yüzünden ailesi tarafından sosyal hayattan uzak tutulan ve bu özelliklerinden dolayı uzun bir süre zihinsel yetilerinden kuşku duyulan Claudius, hakkındaki yaygın kanaatin aksine zeki ve donanımlıydı. Zamanını Yunanca eserler yazmakla ve okumakla geçirmiş, meslekten tarihçi olarak yetişmişti.
Graves, iktidar hırsının sınır tanımadığı, türlü entrika, düzen ve cinayetin kol gezdiği Roma İmparatorluğu’nda sağ kalmasını zararsız bir geri zekâlı sanılmasına borçlu olan Claudius’tan okurun empati kurabileceği iyi yürekli ve sevimli bir karakter yaratıyor.
Galapagos
Yazar: Kurt Vonnegut
Çevirmen: Handan Balkara
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 312
“İnsanlar er geç bir gün öleceklerini hâlâ biliyorlar mı? Hayır, bilmiyorlar. Naçizane fikrimi soracak olursanız, bunu unutmuş oldukları için çok şanslılar.”
Galápagos Adaları’na hoş geldiniz. Her şey bir milyon yıl önce, MS 1986’da koca beyinli atalarımızın burada mahsur kalmasıyla başladı. Dünya bir felaketin pençesinde cebelleşirken Galápagos ahalisi sadece insan soyunu sürdürmekle kalmayacak, yepyeni bir ırkın, küçük beyinlilerin ortaya çıkmasına da öncülük edecekti. Peki bu “geri evrim”e bir milyon yıl boyunca tanıklık eden anlatıcımız kim dersiniz? Elbette Kurt Vonnegut evreninin vazgeçilmezi, ünlü bilimkurgu yazarı Kilgore Trout’un oğlunun hayaleti!
Vonnegut, Galápagos’ta o eşsiz mizah anlayışıyla yörüngesini şaşmış dünyayı masaya yatırıyor… ve bizlere felaket ânında ilk kurtarılacakların neler olduğunu hatırlatıyor.
Kara mizahı, hicivli dili ve eşsiz hayal gücüyle 20. yüzyılın en önemli yazarları arasında yer alan Vonnegut, Time’ın deyimiyle, “George Orwell, Dr. Caligari ve Flash Gordon’ı tek vücutta birleştiren bir yazar… ahlaklı bir soytarı, deli bir biliminsanı.”
John Sonunda Ölüyor
Yazar: David Wong
Çevirmen: Funda Sezer
Yayınevi: Aspendos Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 595
Dur.
Bu kitaba çıplak elle dokunmamalıydın.
Hayır, geri çekme. Artık çok geç.
İzleniyorsun.
Adım David Wong. En yakın arkadaşımın adı John. Bu isimler gerçek isimlerimiz değil. Sen de kendi ismini değiştirmek isteyebilirsin.
Bu kitapta okuyacağın şeyleri; sosu, Korrok’u, istilayı ve geleceği bilmek istemeyebilirsin. Ama artık çok geç. Kitaba dokundun. Oyuna girdin bir kere. Göz senin de üzerinde.
Asıl önemli olan şu:
Uyuşturucunun adı soya sosu. Bu uyuşturucuyu kullananlar başka bir boyutun kapılarını aralıyor.
John’un ve benim reddetme şansımız olmadı hiç.
Senin var.
Maalesef doğru kararı versen bile, insanlığı tehdit etmekte olan bu dünya dışı istilayı nasıl yeneceğini açıklamakta çok daha fazla zorlanacaksın.
Seni bu işe karıştırdığım için üzgünüm. Ama sen bu korkunç olayları ve sonucunda da dünyanın girmek üzere olduğu bu karanlık çağı okurken, aklında tutman gereken çok önemli bir şey var:
Bunların hiçbiri benim suçum değil.
Özgürlük
Yazar: Jonathan Franzen
Çevirmen: Sevin Okyay
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 600
Bu roman özgür birey olma çabalarını, bir aşkın başlangıcını ve bitişini, gençlikte yaşanan doyumsuz tutkuları, yetişkinliğin getirdiği sürprizleri, neden hiç durmadan arkadaşlarımızla yarıştığımızı, en yakınımızdakilere nasıl ihanet ettiğimizi ve hiçbir şeyin neden “olması gerektiği gibi” olmadığını anlatıyor.
Duygularımızın sözünü dinleyerek kendimize ve çevremizdekilere yaşattığımız acı ve sevinçlerin insan olmanın doğal bir sonucu olduğunu gösteriyor.
Modern dünyanın çelişkili ve bir o kadar da gerçek insanlarını konu alan sürükleyici bir başyapıt…
“Franzen yarattığı karakterlerin hayatlarını kendinizinkinden daha gerçekçi kılmayı olağanüstü yazarlık yeteneğiyle başarıyor.”
David Hare, Guardian, Yılın Kitapları
“Bir başyapıt. Bütün büyük romanlar gibi Özgürlük de yalnızca ilginç bir hikaye anlatmakla kalmıyor, tanıdığımızı sandığımız dünyayı yazarının derin zekasının ışığıyla aydınlatıyor.”
Sam Tanenhaus, New York Times