– Sana paha biçilmez bir teklifim var.
+ Özgürlüğüm mü?
– Hayır, özgürlüğün senden alınabilir. Ben sana bilgi vaadediyorum.
2016 İzmir Tüyap kitap fuarında İthaki Yayınevi’nin yapmış olduğu kampanya ile aldığım ve okumaya cesaret edemeyip ertelediğim kitabın, hayatımda okuduğum ve okuyacağım en iyi kitap olduğunu düşünmek ve bilmek bana mutluluk veriyor. Ben bu kitabı okudum. Bu kitabı seviyorum.
Monte Kristo Kontu birçok klasik eserin gölgesinde kalmış ama çoğuna konu ve anlatım olarak ders verebilecek nitelikte.
Edmond Dantes ana kahramanımız. O kadar iyi bir yüreğe sahip ki başına gelen her şey iyi yüreğinin eseri.
Büyük bir komployla Dantes’in hayatının bir kısmını hapishanede geçirmesine sebep oluyorlar. Kendisini kurtarabilecek kimse yokken bilge Rahip çıkıyor yan komşu olarak karşısına. Komşusuyla yaptıkları planlar sayesinde kurtulabiliyor ve intikamımızı alıyor. Evet intikamımız diyorum, çünkü Dantes kendisine yapılanları onlara ödetirken büyük bir sevinç duyuyordum.
Rahip sen adamsın. Senin sayende çıkıyoruz gün ışığına. Hikayeye dahil olduğu an zaten anlyorsunuz bir hareketin ve intikamın geleceğini. Rahip bir fener gibi aydınlatıyor Dantes’in önünü.
Mercedes’e bazen kızdım. Dantes gibi bir adamın gidişinin ertesinde hemen başka bir adamın kollarına atlanır mı? Her ne kadar Dantes geri dönemeyecek kadar kapatılmış olsa da, dört duvar arasında o adamı aramak senin görevindi Mercedes! Çok kızgınım sana.
Dumas kitaptaki karakterleri ve olay örgüsünü ilmek ilmek işlemiş.
”Bu neydi?” veya ”bu kimdi?” diye bir soruyla karşılaşmıyorsunuz okurken. Aşk, intikam, nefret, azim, hırs, zenginlik, iyilik… Bütün duygular öyle güzel yansıtılmış ki…
Karakterler çok oturaklı. Okurken bunu nasıl yapıyor diye soru gelmiyor aklınıza. Dumas işte, yazıyor.
1884 yılında yazılmış olmasına rağmen şu an bile bir solukta okunabilecek bir şaheser. Tek handikap İthaki Yayınların baskısını yaptığı kitap çok ağır ve yıldızlı cümleler kitabın en arka sayfasında yer bulmuş kendine. Sürekli en arka sayfaları açmak bazen sıkıyor.
Kitabın her bölümü ayrı bir macera. Hızlı hızlı geçiyorsunuz bölümleri acaba ne olacak diye. Fakat bittiğinde keşke bitmeseydi diyorsunuz. Bence okuyun ve okutun bu klasik eseri. Diyorlar ya Don Quijote ilk kitaptır ve her kitap ona benzer diye. Monte Kristo Kontu da Don Quijote gibi bir çok kitaba yön göstermiştir.
Kitap hakkında yazılacak çok şey var; fakat, kitap tanıtımı yaparken her şeyi anlatıp heyecanınızı kaçırmak istemiyorum. Kitap genel anlamda sürükleyici. Anlatım çok güzel. Masal tadında okursunuz. Hele hapishaneden kaçış sahnesi harika. Kitabın aklımda kalan son sahnesi, geminin giderek kaybolması beni hüzünlendirdi. Aklıma kazınmış kalmış o sahne.
Dumas benim için vazgeçilmez bir yazar oldu, her ne kadar yeni bir romanını okuyamasam da, ama şu güzellik var ki İş Bankası Kültür Yayınlarına “Üç Silahşor” serisinin devamının ne zaman çıkacağıyla ilgili mail attığımda çalışmaların sürdüğünü söylediler. Sürpriz bir şekilde Dumas’ın yeni kitapları gelebilir.
“Tanrı geleceği değiştirebilir; ama geçmişi değiştiremez. Bizim, insanların, yapabileceğimiz şey, geçmişi yadsıyamıyorsak, en azından üstüne bir örtü çekmektir.”
