“Kolera Günlerinde Aşk”, bırakılmış bir sevgilinin, yeniyetmelik yıllarından başlayarak yaşlılığın alacakaranlığına dek süren yarım yüzyıllık aşkının öyküsü.
Kolera Günlerinde Aşk
Yazar: Gabriel Garcia Marquez
Çevirmen: Şadan Karadeniz
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 448
“Kolera Günlerinde Aşk”, bırakılmış bir sevgilinin, yeniyetmelik yıllarından başlayarak yaşlılığın alacakaranlığına dek süren yarım yüzyıllık aşkının öyküsü. “Marquez”in, ustalığı, bu öyküyü bir destana dönüştürüyor: aşkın, deli-akıllı, yabanıl-evcil, tensel, romantik tüm biçimlerinin pastoral bir şiirin büyüsüne büründüğü bir destan.
On dokuzuncu yüzyılın yirminci yüzyıla dönüştüğü bir zaman dilimini kapsayan bu bitmeyen aşkın gerisinde, çağdaşlaşma çabası içindeki bir toplumun çeşitli yönlerini, özellikle taşra kentsoyluluğunun saçmalıklarını ince bir alayla eleştiriyor yazar. Roman boyunca, aşk acılarının lirik rüzgarlarının esintileri arasında, Marquez’in, insancıl mizahı, sürekli olarak duyuruyor kendini. Bu nitelikleriyle, “Kolera Günlerinde Aşk”, Marquez’in başyapıtı sayılan “Yüz Yıllık Yalnızlık”ın yanında tartışılmaz bir biçimde yerini alıyor.
Salka Valka
Yazar: Halldor Laxness
Çevirmen: Mehtap Gün Ayral
Yayınevi: Yordam Edebiyat
Sayfa Sayısı: 400
Salka Valka, İzlanda edebiyatında yeni bir sayfa açan canlı, destansı edebî yaratıcılığından ötürü, 1955 yılında Nobel Edebiyat ödülüne değer görülen Halldor Laxness’in başyapıtıdır.
Laxness, bu romanında okuru, İzlanda’nın dondurucu soğuğunda titreyen küçük bir balıkçı kasabasında, ahlâk anlayışları çökmüş, ama dinî duygularla şişirilmiş balıkçıların acı dolu hayatlarıyla yüz yüze getirir, güçlü bir kadının zorlu hayat şartlarını ve mücadelesini gözler önüne serer. Çocukluğunu yaşayamadan büyümek zorunda kalan Salka adlı genç kızın merkezinde yer aldığı romanda, yoksulluk, sömürü ve çaresizlik çok çarpıcı bir tarzda tasvir edilir. Salka, annesi Sigurlina’yla birlikte, kuzeydeki evlerini terk edip, İzlanda’nın güneyine, daha iyi bir hayat özlemiyle yola çıkar. Ama Oseyri adındaki küçük bir köyde mola vermek zorunda kalırlar ve bir daha da oradan ayrılamazlar. Sigurlina ne kadar iradesiz biriyse, kızı da o kadar güçlüdür. Güçlü iradesi, yoksulluğa karşı başkaldırının ön saflarına taşır Salka’yı.
Salka Valka, yalnızlığın, umutsuzluğun, umut olarak sosyalizme sarılışın hikâyesidir.
Yüzbaşının Kızı
Yazar: Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 198
Yüzbaşının Kızı, modern Rus edebiyatının kurucu figürlerinden Puşkin’in belgesel gerçekçilik konusundaki mahareti ile kişisel öykülere açılan hayal gücü zenginliğini benzersiz bir şekilde birleştiren, eşine az rastlanır bir tarihsel roman.
Pyotr Grinyov, 17 yaşına geldiğinde, emekli bir asker olan babasının ısrarıyla askerliğini yapmak için Orenburg’a gönderilir. Burada Yüzbaşı Mironov’un kızı Maşa’ya âşık olur. Maşa ile Pyotr arasındaki aşk başladıktan kısa süre sonra Pugaçov ayaklanması patlak verir. Rusya’nın uzun modernleşme serüveninde Çar Petro tarafından tasfiye edilene kadar kritik roller oynayan Kazakların da desteğiyle “ayaklanma” büyür. Maşa ile Pyotr arasındaki ilişkinin arka planına kişisel anlatıları şekillendiren Pugaçov Ayaklanması oturur.
Yüzbaşının Kızı, geleneğin erken döneminde Puşkin’in tarihsel romana kattığı simetri, denge ve ikna edicilik ilkelerinin hayatiyetini gösteren, çarpıcı bir anlatı.
“Yüzbaşının Kızı, Puşkin’in Rus nesrini yarattığı öykülerden biridir. Bu nesnel, berrak, yapmacıksız ve vurucu anlatı ancak Puşkin gibi gerçek bir şairin elinden çıkabilirdi.”
Robert Conquest
Mandarinler
Yazar: Simone De Beauvoir
Çevirmen: İlkay Kurdak
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 924
Savaş zamanı Paris’inde bir grup arkadaş Alman işgalinin sonunu kutlamak ve geleceklerini planlamak için toplanırlar. Epik bir romans ve felsefi bir manifesto olan Mandarinler, Goncourt Ödülünü kazanmıştır. Sartre, Camus gibi dönemin entelektüel devlerinin portresini neredeyse kötücül bir hassasiyetle çizen Mandarinler unutamayacağınız bir aşk romanıdır.
“Olağanüstü bir roman.”
Iris Murdoch
“Sol Yaka’nın devlerinin göz kamaştırıcı bir panoraması.”
New Statesman
“Karakterler, özellikle de kadınlar, hiçbir şeyden çekinmiyorlar, hatta bazen de avcı konumundalar. Diyaloglar esprili, içten ve gerçekçi. Karakterlerin aşk maceraları mikroskopik doğrulukla kaydedilmiş.’
Guardian
Ruhlar Evi
Yazar: Isabel Allende
Çevirmen: Nihal Yeğinobalı
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 544
Şili’nin seçimle iş başına gelen, askeri bir darbeyle devrilip öldürülen Marksist başkanı Salvador Allende’nin son saatleri nasıl geçti? Nobel ödüllü büyük şair Pablo Neruda’nın cenaze töreni, faşist diktatör Pinochet’nin onca baskısına karşın, nasıl bir gösteriye dönüştü? Clara del Valle neden dokuz yıl konuşmadı ve öldüğü zaman nasıl oldu da annesinin kesik başıyla birlikte gömüldü? Bunlar, Isabel Allende’nin bu romanında yer verdiği ilginç olaylardan bazıları.
Isabel Allende, Latin Amerika’nın yetiştirdiği en büyük romancılardan biri. Ruhlar Evi adlı bu ilk romanında, bir ailenin üç kuşağını, yetmiş yıllık bir süreç içinde, Márquez’e yaklaşan bir ustalıkla dile getiriyor. Romanda, yaşayan kişilerle geçmişin ruhları iç içe. Latin Amerika edebiyatının büyülü gerçekçilik geleneği, bu romanda da bütün görkemiyle hüküm sürüyor. Sınırsız bir hayal gücü ve anlatım ustalığı, Isabel Allende’yi çağımızın en başarılı romancılarından biri yapıyor.
İsa’ya Göre İncil
Yazar: Jose Saramago
Çevirmen: E. Efe Çakmak
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 392
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi José Saramago, tartışmalara yol açan romanı İsa’ya Göre İncil’de İsa’nın yaşamını ve Hıristiyanlığın hikâyesini kutsal kitaplardaki kronolojiye sadık kalarak, ancak farklı bir bakış açısıyla anlatıyor.
Anne rahmine düşmesinden başlayarak bir çocuk, bir genç olarak zayıflıklarını, öfkelerini, heyecanlarını, kararsızlıklarını ve Mecdelli Meryem’le olan aşk ilişkisini romanına yansıtırken İsa’yı, Tanrı’nın oğlu ve bir peygamberden ziyade insan olarak gösteriyor. İsa’nın ve Tanrı’nın üzerindeki kutsallık örtüsünü kaldırıyor ve böylelikle soru sormanın, sorgulamanın önünü açıyor. Din ve inanç adına yapılan şiddet dolu eylemlerle karanlık bir mesel; şaşırtıcı zenginlikleriyle ve derinlikleriyle dünyevi bir İncil olan bu roman, Saramago’nun ülkesini terk etmesine yol açmıştı.
“Orijinal, vahşi ve çok güzel bir kitap.”
John Butt
“Yazarın en iyi kitabı… Saramago’nun romanı, insanlığın ıstırabına karşı yoğun bir şefkatle dolu, olağanüstü, dokunaklı, inanışlara ters düşen bir anlatı.”
James Wood
“Vahşi bir zekâyla, yumuşak bir tutkuyla ve şiirsellikle aydınlatılmış.”
Times Book Review
Parrot İle Olivier Amerika’da
Yazar: Peter Carey
Çevirmen: Handan Saraç
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 496
Alexis de Tocqueville’in hayatından esinlenerek yaratılmış roman kahramanı Olivier Fransız Devrimi sonrasında doğma talihsizliğine uğramış genç bir aristokrattır ve artık kendisini Fransa’da politik olarak imkansız bir konumda görmektedir: Kendisi “liberal bir modern erkek” olduğu halde “hâlâ soylu sınıftan”dır ve dolayısıyla suçlu biridir.
Parrot ise gezgin bir matbaacının oğludur; sanatçı olmak istemiş ama bir uşak olmanın ötesine geçememiştir.Görünürde hapishanelerini incelemek için ama aslında yeni bir devrime daha dayanamayacağından Amerika’ya doğru yola koyulan Olivier’nin yanına annesi hem bir casus hem de koruyucu olarak Parrot’ı verir. Bu heyecanlı Yeni Dünya, parası, kadınları, ceza sistemi, demokrasisi, sanatı, kısacası her şeyiyle onları kuşatacak, benzersiz bir ikili olarak bizi hem güldürecek hem de eğlendirecektir.
Peter Carey’in eserlerini okuyan herkes onun ne kadar baştan çıkarıcı, kıtalar ve asırlar arasında maharetle gezinen, bizi keşfettiği ve hayal ettiği dünya her neyse ona inandıran çılgın bir fikir cambazı olduğunu bilir. Belki de bu hikâye anlatma ustasının en cazip ve en heyecanlı eseri olan bu kitabın kahramanları, Parrot ve Olivier bizi 1830’ların kaba, vahşi ve karmaşık Amerika’sına götürüyor. Onun yazıları hep canlı, güçlü ve müzikal olmuştur. Açın kitabı ve Peter Carey’in şarkısını dinleyin.
Paul Auster
Piyano Öğretmeni
Yazar: Janice Y. K. Leez
Çevirmen: Canan Sakarya
Yayınevi: Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı: 320
Bazen, aşkın bitişi sadece bir başlangıçtır…
1942 yılında, Will Truesdale adlı İngiliz, Hong Konga geldi ve kendini, Avrasya sosyetesinden güzeller güzeli Trudy Liangla tutkulu bir aşkın içinde buldu. Ancak kısa süre sonra aşkları, ülkenin Japon işgaliyle sarsılmasıyla altüst oldu. İşgalin hem iki aşık hem de içinde yaşadıkları kırılgan toplum için korkunç sonuçları olacaktı. Savaşın en karanlık günlerinde, herkes en yakınlarına dahi, ihanet edecekti.
On yıl sonra, Claire Pendleton, Hong Konga geldi ve varlıklı Chen ailesinin kızlarına piyano dersi vermeye başladı. Koloninin renkli sosyal hayatı, yeni evli bir İngiliz olan Clairein başını döndürmüştü. Claire çok geçmeden yeni bir ilişkiye başladı. Ancak sevgilisinin esrarengiz davranışlarının ardında korkunç bir geçmiş yattığını keşfedecekti.
Bu muhteşem romanın iç içe geçen hikayeleri, imkansız seçimlerle dolu inanılmaz hayatları, aşk ve güveni, cesaret ve hayatta kalma güdüsünü, şimdiyi ve her şeyin ötesinde, geçmişi anlatıyor…
“Az rastlanan, müthiş bir hikaye. Harika bir romanın yapması gerekeni yapıyor. Sizi bulunduğunuz yerden ve zamandan alıp varlığını içinizde hissedeceğiniz bambaşka bir dünyaya götürüyor.”
Elizabeth Gilbert
“Savaş zamanında aşkın ve hayatta kalmanın zorluklarını ve bu süreçte yapılan seçimlerin sonuçlarını anlatan, nefis bir roman.”
Publishers Weekly
Yaşam Başka Yerde
Yazar: Milan Kundera
Çevirmen: Levent Kayaalp
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 336
Romanlarıyla 20. yüzyıl Avrupa’sının düşünsel ve siyasi belleğine büyük katkılarda bulunan Milan Kundera, Yaşam Başka Yerde’yi, Çekoslovakya’nın Rusya tarafından işgal edildiği sıralarda yazmış ve 1969 yılında yayımlamıştı. Savaşlar, darbeler ve siyasi gelişmeler romanlarının arka planında hep olsa da, Kundera karakterlerini çoğunlukla sanat çevrelerinden seçmiş, böylece güncel olaylarla entelektüeller arasındaki ilişkileri tartışmaya açmıştır.
Kundera’nın, “Benim için Avrupa devrimi ya da buna benzer bir şeyin romanı” dediği Yaşam Başka Yerde, kişisel deneyimlere ve aydın çevreleri içindeki gözlemlere dayanır: Resme ve şiire olan yeteneği daha çocukken keşfedilen Jaromil, cinsel kimlik karmaşası yaşayan ve kendi bedeninden nefret eden annesini, “başsız kadın bedenleri”yle resmetmekte, “yaşam mı yazı mı” gerilimi içinde büyümektedir.
Herkesin kendisine baktığını bildiğinden, acımasızca yüzünün bilincine vardı ve neredeyse dehşetle, yüzünde taşıdığının annesinin gülümseyişi olduğunu hissetti.Bu nazik, acı gülümseyişi kesinlikle tanıyordu, onu dudaklarında hissediyordu ve ondan kurtulma çaresi yoktu.
Hınzır Kız
Yazar: Mario Vargas Llosa
Çevirmen: Süleyman Doğru
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 400
Sadece ahmakların mutlu olduğunu söyleseler de, itiraf ediyorum ki kendimi mutlu hissediyordum. Günlerimi ve gecelerimi Hınzır Kız’la paylaşmak hayatımı dolduruyordu. Geçmişteki buz gibi soğuk tavırlarına kıyasla, bana karşı sevecen davranmasına rağmen, günün birinde, hiç beklenmedik bir biçimde maceralarına geri döneceği ve hoşça kal bile demeden çekip gideceği korkusuyla, beni daima huzursuz bir şekilde yaşatmayı gerçekten başarmıştı.
Sebatlı çevirmen Ricardo’nun tek kabahati gönlünü fettan mı fettan, bin bir surat Hınzır Kız’a kaptırması. İki sevgilinin imkânsız aşkının arka planındaysa 20. yüzyılın ikinci yarısında hem Peru’yu hem de dünyanın geri kalanını şekillendiren tarihî ve toplumsal dönüm noktaları. Mario Vargas Llosa’nın, “Aşka dair ilk romanım,” dediği Hınzır Kız 1950’lerin Lima’sında alevlenip Paris, Londra, Tokyo ve Madrid’e uzanan, sönmez bir sevdanın öyküsü.
İngiliz Hasta
Yazar: Michael Ondaatje
Çevirmen: Ahu Antmen
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 312
Roman, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında Toskana’da yaşamları kesişen dört kişinin sıradışı hikâyeleriyle örülü. Uçağının düşmesi sonucu yanarak belleğini yitiren bir adam, kendini onun tedavisine adayan genç bir Kanadalı hemşire, savaş sırasında casusluk yaparken yakalanan eski bir hırsız ve bomba imha uzmanı bir Sih asker. Ve aralarında bir hayalet gibi gezinen, savaş yorgunu bu insanları uzak bir geçmişe taşıyan ve okuru da İngiliz hastanın gerçek kimliğine götüren bir kadın… Toskana’nın büyülü atmosferinden, çöl güneşi altında yolculuklara, İngiltere’nin serin yeşilliğine, Hindistan’ın renkli keşmekeşine uzanan unutulmaz bir hikâye.