Şaşırtıcı, olağanüstü bir çağdaş romanın bilinçli, sistemli bir biçimde örüldüğü bu binaya girmek, dünya seyahati yapmaktır! Başınız dönecektir belki ama roman bittiğinde çok hafiflemiş hissedeceksiniz kendinizi.
Yaşam Kullanma Kılavuzu
Yazar: Georges Perec
Çevirmen: İsmail Yerguz
Yayınevi: İmge Kitabevi
Sayfa Sayısı: 633
On yıl boyunca tasarlanan, iki yılda yazılan, belki bir günde bir solukta okunacak, belki bir haftada hazmedilemeyecek, herkesin istediğini bulabileceği bir yapıt olan Yaşam Kullanma Kılavuzu, düzensiz büyük bir düzen ya da son derece düzenli bir düzensizlik… Yani yaşamın kendisi… Edebiyat türleri açısından sınıflandırılması oldukça zor bir yapıt…
Betimlemeler, sıradan öyküler, olağanüstü yazgılar, kataloglar, bilgelik dolu egzotik olaylar, mükemmel biçimde tasarlanmış cinayetler, karanlık kara büyüler, mucize bir eski kitap, bir seyahat kitabı, kapsamlı bir sözlük, şefkatin hiç eksik olmadığı bir ironi… Perec’in her şeyi sıkıştırdığı bu kitap büyük bir yapboz! Kaba güldürüyle atbaşı giden barok bir gerçekçilik!
Paris’te kuşaklara yayılan kiracıları ve sahipleriyle bir bina…Bunların parça parça, kat kat yaşamları, kimi zaman ayrıntılarla, bir yığın gereksiz şeyle birlikte ve de gerçek öyküleriyle anlatılıyor. Bu romanda bir servis merdiveninin, bir asansörün bile tarihi vardır. Bunların tümü bir yapboz oluşturur ama bir yapboz hiçbir zaman onu oluşturan unsurların tek tek irdelenmesiyle anlaşılamaz ve parçaların tümü yapbozun nihai amacı konusunda bir fikir vermez.
Şaşırtıcı, olağanüstü bir çağdaş romanın bilinçli, sistemli bir biçimde örüldüğü bu binaya girmek, dünya seyahati yapmaktır! Başınız dönecektir belki ama roman bittiğinde çok hafiflemiş hissedeceksiniz kendinizi.
Zazie Metroda
Yazar: Raymond Queneau
Çevirmen: Tahsin Yücel
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 164
Raymond Queneau yirminci yüzyıl Fransız yazınının en ilginç ozan ve romancılarından biridir. Yıllar yılı, her yeni şiir kitabı, her yeni romanı yeni bir şeyler getirmiş, şaşırtmış coşturmuş, alıp götürmüştür. Ama yeniliği de, şaşırtıcılığı da, coşturuculuğu da, sürükleyiciliği de öncelikle yalınlığındadır.
Queneau, en azından görünüşte, şiirlerini ve romanlarını günlük yaşamdan, günlük dilden, sıradan insanlardan, büyük ya da küçük kentin sıradan sokaklarından çıkarır. 1959’da bir yazın olayı olarak karşılanan Zazie Metroda belki de onun kendine özgü yaratıcılığının doruğunu oluşturur. Paris’e gelip de grev yüzünden metroya binemeyen uyanık mı uyanık bir küçük kızın iki günlük serüveni çevresinde birçok kişinin birbiriyle kesişen, ama sıradanlığı ölçüsünde ilginç serüveni roman boyunca şiirsellikle dolup taşan bir gülmece evreninde yaşatır bizi, kaynağını günlük halk dilinden alan benzersiz bir dil şöleni oluşturur.
Ayrıca, Queneau’nun tüm yapıtlarında olduğu gibi, Zazie Metroda da yalınlığı yavaş yavaş bulgulanacak bir derinliğin görünür yüzü olduğunu belirtmek gerekir.
Swann’ların Tarafı
Yazar: Marcel Proust
Çevirmen: Roza Hakmen
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 430
… tıpkı Japonların, suyla dolu porselen bir kaseye akıttıkları silikkağıt parçalarının, suya girer girmez şekillenerek, renklenerek belirginlik kazandığı, somut, şüpheye yer bırakmayan birer çiçek, ev, insan olduğu oyunlarındaki gibi, hem bizim bahçedeki, hem M. Swann’ın bahçesindeki bütün çiçekler, Vivonne nehrinin nilüferleri, köyün iyi yürekli sakinleri, onların küçük evleri, kilise, bütün Combray ve civarı şekillenip hacim kazandı, bahçeleriyle bütün kent çay fincanımdan dışarı fırladı.”
Combray’de günbatımı, alışkanlık, iyi geceler öpücüğü, Françoise, Leonie Hala, kilise, Adolphe Amca, pembeli kadın, bahçede kitap okuma, akdikenler, mehtapta gezinti, sonbahar yanlızlığı, arzunun doğuşu, Balbec, zambak kokan oda, Verdurin’ler ve müritleri, Swann’la Odette’in karşılaşması, Vinteuil’ün sonatı, Swann’ın aşkı, kasımpatları. kıskançlık, yalan, bekleyiş, müziğin dili, Champs-Elysées’de karlı günler, Gilberte, hayal kırıklığı, umut…
Çaya batırılan bir madlenle yeniden yakalanan, belleğin yaratıcı gücüyle yeniden canlandırılan bir geçmiş…
İlginizi Çekebilir: Kayıp Zamanın İzinde Serisi
Çağdaş Söylenler
Yazar: Roland Barthes
Çevirmen: Tahsin Yücel
Yayınevi: Metis Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 224
Çağdaş Söylenenler, günümüz kültürüne karşı yazılmış bir kitap. Filmlerden deterjan reklamlarına, resimle dergilerin yemek tariflerinden fal köşelerine, bu kültürün nasıl yapaylığı doğallık, yüzeyselliği derinlik, geçiciliği sonrasızlık olarak gösterdiğini inceliyor. Malların etrafını saran efsanelerin nasıl oluşturulduğunu, birbiriyle ilgisiz görünen ayrıntıların yapısal bir bütünlük içinde nasıl aldatıcı bir halle yarattığını anlatıyor:
Bu kitabımın ardındaki düşüncenin çıkış noktası, çoğu zaman, basının, sanatın, genel yargının ,gerçeğin sırtına geçirip durdukları “doğallık” karşısında bir kızgınlık duygusuydu: kısacası, yaşadığımız güncel olayların öyküsünde Doğa ileTarih”in her dakika birbirine karıştırıldığını görmekten rahatsızlık duyuyor, apaçık ortada olanın süslenip sergilenişinde saklı olduğunu sandığım çarpıtmaları yakalamak istiyordum.
Yok Edici
Yazar: William S. Burroughs
Çevirmen: Ahmet Ergenç
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 176
Burroughs bu deneysel, mozaiğimsi romanda yine şiddetin anatomisini ve uygarlığın kirli haritasını çıkarıyor. Dünyayı yaşanmaz bir hale getiren bütün iktidar odaklarına, ırkçılığa, vahşi kapitalizme, ataerkil hegemoniye acımasız bir şekilde saldırırken, anlatış şekliyle de sarsıcı ve aykırı bir dil yaratıyor. Amerika’nın vahşi tarihiyle, Kızılderililer’e, Vietnamlılar’a, siyahlara, eşcinsellere ve diğerlerine uygulanan şiddetle en korkusuzca yüzleşen Amerikalı yazarlardan biri olan Burroughs tarihi ve geleceği bir daha düşünmenizi sağlayacak.
Yazarın uç noktaya taşığı durumlardan iğneleyici bir ironi ve absürdlüğe ulaşırken, sahihliği ile de insanın ruhuna dokunabilen bir roman bu. Ölüm, uyuşturucular, sinir gazı yüklü trenler, paranoid kurgular, fantastik savaş senaryoları, halüsinasyonlar, geçmişin vahşeti ve geleceğin bilimkurgu dünyası arasında dünyanın ahvalini önemseyen ama bunu bilmiş bir tonla ifade etmeyen “angaje” bir yazarın sesini duymak mümkün. Deneysel bir dil aracılığıyla yapılan ironisi bol bir uygarlık eleştirisi ve başlı başına bir edebiyat şöleni burada sizi bekliyor.
Niteliksiz Adam
Yazar: Robert Musil
Çevirmen: Sami Türk
Yayınevi: Aylak Adam
Sayfa Sayısı: 2120
Kayıp Zamanın İzinde ve Ulysses’le birlikte modernist roman türünün ve aynı zamanda Dünya Edebiyatı’nın başyapıtlarından olan Niteliksiz Adam tam metniyle 4 cilt halinde, M. Sami Türk’ün çevirisiyle Türkçede!
Musil’in 1920’lerin başından 1942’de ölümüne güne değin üzerinde çalıştığı ancak tamamlamayı başaramadığı Niteliksiz Adam, görünürde ana karakter Ulrich’in nitelik kazanma çabalarını ve bir grup Avusturyalı entelektüelin Paralel Faaliyet adını verdikleri bir oluşum içerisinde “önemli bir şeyler” yapma teşebbüsünü anlatırken, özünde “hiçbir şey yapamamanın” romanıdır; herkes eyleme geçmek ister ama geçemez, herkes çok ciddidir ama bu ciddiyet zamanla trajikomik bir hal alır, kitapta aslında çok şey anlatılır ancak bir yandan da hiçbir şey anlatılmaz; Niteliksiz Adam, her şeyin ve hiçbir şeyin romanıdır. Hem kesinlik hem de belirsizliklerle doludur. Fikirsizlik üzerine yazılmış, fikirlerle dolu devasa bir eserdir.
“Bu kitap bir hiciv değil pozitif bir konstrüksiyondur. Bu, bir psikoloğun kitabı değildir. Bir düşünürün kitabı değildir (çünkü düşünce unsurlarını öyle bir düzene sokmaktadır ki o düzen) … bir şarkıcının kitabı değildir. Başarılı olan, başarılı olmayan bir yazarın kitabı değildir. Kolay da zor da bir kitap değildir, çünkü bu tamamen okura bağlıdır. Böyle devam etmek zorunda kalmadan, bu kitabın ne olduğunu bilmek isteyen herkesin onu bizzat okumasının(benim veya başkalarının hükmüne güvenmeyip bizzat okumasının) en iyisi olacağını söyleyebileceğimi zannederim.”
Görünmez Kentler
Yazar: Italo Calvino
Çevirmen: Işıl Saatçıoğlu
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 204
Kubilay Han’ın atlasında yolculuk eden Marco Polo… Batının doğuyu gören gözünün kurduğu hayaller bir yanda, modern kentin içinden çıkılmazlığı ve geleceği öte yanda…
“Kitap bir alan; okur içine girmeli, dolanmalı, belki kendini kaybetmeli, ama belli bir noktada bir çıkış hatta birçok çıkış bulmalı. Kitap, dışarı çıkabilmek için bir yola koyulma olanağı.”
Okur, kitabı eline aldığında, yazarın kentleri arasında dolanacağından, önüne altın harflerle sunulan olasılıkları yutacağından, sonunda okuduklarını kendi zihnindeki ideal kentlere ekleyeceğinden emin olmalı. Okur, kitabı, mümkünse, büyük bir caddenin kenarına dizilmiş kahve masalarından birine ilişerek, okumalı; göz önündeki gerçekle, göz önündeki kurguyu daha iyi görebilmek için…
“Belki de kent yaşamının kriz noktasına yaklaşmaktayız ve Görünmez Kentler, yaşanmaz hale gelen kentlerin kalbinden doğan bir rüya.”
Solgun Ateş
Yazar: Vladimir Nabokov
Çevirmen: Yiğit Yavuz
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 286
Çok zordur konuşmak sevgili ölülerimizle, rüyalardan bildiğimiz üzere! Endişemizi, kırılganlığımızı, utancımızı görmezden gelirler. Artık eskisi gibi olmayışları insana fena koyar. Uzak bir savaşta ölen okul arkadaşımız, şaşkın değildir bizi kapısında görmekten; işaret eder biraz kaygısız, biraz kederli, bodrum katı odasındaki su birikintilerini.
“Nabokov dilimizi kullanmayı ve dönüştürmeyi seçmekle, hepimize şeref bahşetmiştir.”
Anthony Burgess
Benim Adım Kırmızı
Yazar: Orhan Pamuk
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 552
Orhan Pamuk’un “en renkli ve en iyimser romanım” dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul’da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder.
Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı’nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce, Şeküre’ye âşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul’da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikâyelerle eğlenirler.
Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.
“Türk romancısı Orhan Pamuk, Avrupa’ya roman nasıl yazılır, gösteriyor.”
Frankfurter Allgemeine
İlginizi Çekebilir: “Benim Adım Kırmızı” Hayranlarına Okuma Önerileri
Usta ile Margarita
Yazar: Mihayl Afanasyeviç Bulgakov
Çevirmen: Aydın Emeç
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 576
Sovyetler döneminin önde gelen yazarlarından Mihail Bulgakov’un, ölümünden 26 yıl sonra yayınlanan bu dev romanı, yirminci yüzyıl edebiyatının başyapıtlarından. İlk yayınlandığında, sansüre uğrayarak kitaptan çıkartılan 80 sayfayı da içeren bu çeviriyi yeniden elden geçirdikten sonra yayınlıyoruz. ’30’lu yılların Moskova’sında İsa’nın gerçekten yaşayıp yaşamadığını tartışan iki yazarın yanına, geleceği okuma yetisine sahip biri yanaşır. Yazarların da geleceklerini okuyan yabancı, birinin yakında öleceğini, öbürünün de delireceğini söyler.
Woland adındaki bu yabancı, Sovyet toplumunu ziyarete gelmiş Şeytan’dan başkası değildir. Gerçekten de, yazarlardan biri kısa bir süre sonra ölür. Delirip akıl hastanesine kapatılan öbür yazar ise, orada Usta ile karşılaşır. Usta’nın İsa’nın çarmıha gerilmesinde büyük rolü olan vali Pontius Pilatus’la ilgili romanını ve Margarita’ya olan aşkını dinler.
Aslında farklı ortamlardaki bütün bu kişileri birbirine bağlayan bir şey vardır elbette. Hepsinde Şeytan’ın parmağını bulabileceğimiz son derece ince bir kurguyla birbirine bağlanmış öykülerden oluşan Usta ile Margarita’nın kahramanı Woland’la yardımcılarının işe karışmasıyla Moskova, fantastik bir karmaşanın içine girer. Bulgakov, keskin kara mizahıyla, Sovyetlerin saat gibi işleyen sistemini parçalar, dağıtır. Yazılışından şunca yıl sonra bile güncelliğini ve tazeliğini koruyan Usta ile Margarita, toplumsal düzenin bir alegorisi.
1Q84
Yazar: Haruki Murakami
Çevirmen: Hüseyin Can Erkin
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 1256
“Yürekten sevdiğin bir insan varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir”
Sarsıcı bir yolculuğa hazır mısınız?
Öyleyse kemerlerinizi bağlayın. Erkekleri, titizlikle geliştirdiği bir yöntemle öteki dünyaya gönderen genç bir kadınla tanışacaksınız. Ve amansız bir takiple onun peşine düşen fanatik bir cemaatin müritleriyle…
Romantik misiniz?
Evet, bu kitapta aşk da var… İki dünya bir araya gelmeden mümkün olmayan bir aşk.
Yaşadığınız dünya gerçek mi, hiç düşündünüz mü?
Düşündüyseniz, paralel bir evrene geçmek sizi heyecanlandıracaktır o zaman.
Hayatı algılayışınızı değiştirecek bir kitabın kapağını açmak üzeresiniz şu an.
İlginizi Çekebilir: “1Q84” Hayranlarına Okuma Önerileri
Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi
Yazar: James Joyce
Çevirmen: Murat Belge
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 339
James Joyce’un yarı otobiyografik bu romanı, genç Stephen Dedalus’un bir sanatçı olabilme arzusuyla, hayal gücünü boğan ve yaratıcılığını sindiren kiliseye, okula ve topluma başkaldırışını anlatıyor. Joyce’un İrlanda’da geçen çocukluk ve gençlik yıllarından esinlenerek kaleme aldığı bu anlatı, sanatçının bağımsızlığını ilan etmesi için ailevi, kültürel ve milli değerlerini sorgulamasını ele alıyor.
19. yüzyıl sonunda Dublin’de dünyaya gelen Stephen Dedalus’un bilinci, İrlanda’nın tarihî ve siyasi hareketleriyle, Katolik Kilisesi’nin kültürü ve değerleriyle yoğrulmuştur. Roman boyunca entelektüel, cinsel ve manevi gelişimini adım adım izlediğimiz Stephen, aldığı dinî eğitim ve ilkgençlik yılları boyunca kendisini öğretmenlerinden, ailesinden ve çevresinden ayrı tutanın ne olduğunu fark edeceği bir uyanış anına doğru ilerlemektedir. Sanatçı’nın Bir Genç Adam Olarak Portresi, Dublinliler’in sosyal gerçekçiliğini Ulysses’in sembolizmine bağlayan bir halka niteliği taşıyor.
“Joyce tek eliyle 19. yüzyılı yerle bir etti.”
T. S. Eliot
49 Numaralı Parçanın Nidası
Yazar: Thomas Pynchon
Çevirmen: Feride Evren Sezer
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 184
Oedipa Maas, kocası Mucho ile beraber yaşayan genç bir kadındır. Bir gün, eski erkek arkadaşı Pierce Inverarity’nin öldüğünü ve kendisini vasisi olarak adadığını açıklayan bir mektup alır. Vasiyeti yerine getirmeye karar veren Oedipa, San Narciso’ya yola çıkar ve bundan sonra kendisini gizemli bir dünyanın içinde bulur. Büyük bir gizemi çözmek üzere olduğuna inanan Oedipa gitgide dünyadan soyutlaşacak ve yalnızlığa gömülecektir. Oedipa’nın çevresindeki dünya uyuşturuculara, komplo teorilerine, hayallere dayalı bir yer haline gelir. Öyle sık halüsinasyon görür ki kaotik bir yabancılaşmanın içine tıkılıp kalır.
49 Numaralı Parçanın Nidası her şeyden öte kültürel kaosu ve iletişim sorunlarını kendisini çevresinde dağılıp giden halüsinojenik bir dünyanın içinde bulan genç bir kadının gözlerinden anlatan bir romandır.
Oedipa, bir gün Pierce’ın pul koleksiyonunun açık artırma ile satılacağını öğrenir. Pullar 49 numaralı parça olarak satışa çıkarılacaktır. Gizemli bir katılımcı 49 numaralı parçanın peşindedir. Bu gizemli kişinin kimliğini öğrenmek üzere müzayedeye gitmeye karar veren Oedipa, 49 numaralı parçanın nidasını bekler.
İlginizi Çekebilir: “49 Numaralı Parçanın Nidası” Hayranlarına Okuma Önerileri
Yapraklar Evi
Yazar: Mark Z. Danielewski
Çevirmen: Gökhan Sarı
Yayınevi: Monokl
Sayfa Sayısı: 800
Bir evin içinde bir yazarın adımlarını takip ettiğinizi düşün. Evin sabit bir krokisi, formu yok. İçi, dışından büyük bir ev burası ve her oda, her köşe sanki tuğla yerine ‘yapraklarla’ örülü; sürekli hareket halinde, geride bıraktığınız her oda kayboluyor. Amerikalı yazar Mark Z. Danielewski’nin ‘Yapraklar Evi’ bu: Hikâye içinde hikâye içinde hikâye içinde hikâye… Hangi karakter gerçek, hangisi ‘hayali ürün’ hakiki bir muamma. Tek bir gerçeği olmayan, kurmacası bol bir yapıya sahip. Gerçeği, okurun takdirine bırakıyor; her seferinde aklınızı daha da karıştıracak, kafanızda kurduğunuz kurguyu tekrar bozacak bir çomak sokmayı ihmal etmiyor.
“Yılın en iddialı, karmaşık ve heyecanla beklenen ilk romanlarından bir tanesi. Yapraklar Evi, daha önce okuduğunuz diğer romanlara hiç benzemiyor.”
Newsweek
“Bir göstergebilimci tarafından yazılmış bir aşk hikâyesi. Güftecilere özgü bir yüreği olan Danielewski hem yürek sızısına kulak veriyor, hem de bunu yaparken Derrida’nın gösterge teorisine.”
Time Out New York
“Elinize alın ve hafızanıza kazıyın. Her sayfada açılan sizin zihninizden başka bir şey değil. Her şey sizin zihninizde olup bitiyor.”
The Village Voice
İlginizi Çekebilir: “Yapraklar Evi” Hayranlarına Okuma Önerileri
Dublinliler
Yazar: James Joyce
Çevirmen: Mustafa Bal
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 254
Korkuyla ürperen, aşkı keşfeden, haylazlıkla coşan, ölümle tanışan, macerayla tutuşan ve kimi zaman şefkat dolu çocukların; ayrılmak, kaçmak, uzaklaşmak isteyip de yerinden kımıldayamayan genç kızların; kızlarına yol çizen annelerin, anneliği akıllarını perdeleyen kadınların; zorba babaların, babalık bilmez hayalperestlerin; despot amirlerin ve tembel memurların; değişmez arkadaşlığın ve değişen arkadaşların; hayal kırıklıklarının, hovardalığın, siyasi çatışmaların, insani çelişkilerin, hesapsızca geçirilen günlerin ve harcanan paranın, susamanın ve susadıkça içmenin, üçkâğıtçılığın, nerede akşam orada sabahın, ihtiraslı kaçak aşkların, batıl inancın ve tanrıya imanın, haklı haksızlığın, geçmişe özlemin, günahkârlığın ve yakarışın, birlikteliğin ve duygusal soyutlanmanın; ara sokakların, ana caddelerin, nehir boylarının, kenar mahallelerin; müziğin, piyanonun, ağıtların… öykülerini dinliyoruz Joyce’un Dublinliler’inden.
“…amaç Dublin’deki hayatın o denli gerçek bir tasvirini yapmaktı ki, orada yaşayanlar şehirlerindeki bu düşünce ve duygu felci karşısında dehşete düşerek hatalarından arınacak ve bu sanat eserini bir tür manevi dirilişin lokomotifi olarak göreceklerdi. Bu, eseri belki de fazlaca didaktik kılar ki Joyce’dan daha az didaktik bir yazar da yoktur. Joyce yargılamaz, sadece gösterir.”
Anthony Burgess
İmkansızın Şarkısı
Yazar: Haruki Murakami
Çevirmen: Nihal Önal
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 352
Bir yolculuk sırasında Beatles’ın “Norwegian Wood” adlı parçasını duyan kahramanımız 37 yaşındadır ve bu parça onu Tokyo’da geçirdiği üniversite yıllarına götürecektir. En yakın arkadaşının intihar edişi, geçen zamanın ardından onun kız arkadaşıyla yakınlaşması, araya giren zorunlu ayrılık ve yeni bir kız arkadaş. “İmkânsızın Şarkısı” yalın, çarpıcı ve sıcak bir aşk hikâyesini anlatıyor. Yazarı HARUKİ Murakami Japon edebiyatının aykırı, ama en çok okunan yazarı. Japon geleneklerinin dışında geliştirdiği üslubuyla adından çok söz ettiren Murakami’yi dünyaya tanıtan roman “İmkânsızın Şarkısı”.
1968-1970 yılları arasında geçen olaylar, o günün toplumsal gerçeklerini de satırlara taşıyor. Ama romanın odağında bu toplumsal olaylar değil üçlü bir aşk var. Gençliğin rüzgârıyla hareketlenen “İmkânsızın Şarkısı”nı ölümle erken karşılaşan gençlerin hayatı yönlendiriyor. Hiçbir şeyin önem taşımadığı, amaçsızlığın ağır bastığı, özgür seksin kol gezdiği bir öğrenci hayatı… Ama diğer yanda da yoğun duygular var… İmkânsız aşklar, imkânsız şarkılar söyleten. Hemen hemen her Japon gencinin okuduğu roman anayurdu dışında da çok kişi tarafından sahipleniliyor.
Günden Kalanlar
Yazar: Kazuo Ishiguro
Çevirmen: Şebnem Susam – Saraeva
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 208
Bir roman düşünün ki asıl anlattığı, tek bir satırında dahi geçmeyen duygular, umutlar, hayal kırıklıkları, özlemler olsun. Kazuo Ishiguro’nun benzersiz tarzını en iyi ortaya koyduğu eserlerinden biri olan “Günden Kalanlar” böyle bir roman…
İngiliz malikânelerinin ihtişamını yitirdiği dönemin son büyük başuşaklarından biridir Stevens. Amerikalı yeni işvereninin arzuladığı düzeni kurmak için birlikte çalıştığı eski kâhyayı ziyaret etmeye karar verir ve İngiliz taşrasında bir yolculuğa çıkar. Yol boyunca karşılaştığı manzaraların ve insanların yarattığı izlenimler anılarıyla ve mesleğinin gereklerine dair düşünceleriyle birleşerek, özenle bastırdığı duygularını ortaya sererken, hayatını idealleri uğruna harcayan Stevens basmakalıp fikirleri ve saplantılarıyla okurun kalbini fetheden eşsiz bir kahramana dönüşür.
Dokunaklı bir dramın özündeki komiği okura yaşatmayı başaran “Günden Kalanlar”, edebiyat tarihinin köşetaşlarından biri.
“Katman katman açılan, büyüleyici bir roman.”
The New York Times
“Okuru fark ettirmeden sarsan, parlak bir roman.”
Newsweek
“Bir yazarın varabileceği en yüksek mertebe… Hayranlık uyandıracak derecede cesur ve bütünlüklü bir anlatı.”
The New York Review of Books