Dans Dans Dans’la gizemli bir dünyanın kapılarını açıyoruz. Ortadan kaybolan çekici bir kadın… Yalnızlığını anlamlandırma çabası içindeki bir adam… Sezgileri gelişmiş sıradışı küçük bir kız… Müzik…
Dans Dans Dans
Yazar: Haruki Murakami
Çevirmen: Ali Volkan Erdemir
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 528
Bu dünya sandığımızdan daha kırılgan ve tekinsiz bir yer…
Adını bilmiyordum. Onunla aylarca birlikte yaşadığım halde. Aslında onunla ilgili gerçekte tek bir şey bile bilmiyordum. Pahalı bir telekız servisinde çalıştığı dışında. Servis, üyelik sistemiyle hizmet veriyordu; kimliği belli düzgün müşteriler dışında kimseyi kabul etmiyordu. Bunun dışında başka işler de yapıyordu. Normal iş saatlerinde küçük bir yayıncıda yarı zamanlı düzeltmenlik, ayrıca yarı zamanlı kulak modelliği.
Özetle çok meşgul bir iş yaşamı vardı. Bir adı vardı elbette. Aslında birkaç ad kullanıyordu. Ama yine de bir adı yok gibiydi. Yağmur gibiydi, bir yerlerden çıkıp gelmiş ve sonra ortadan kaybolmuştu. Geride sadece hatırası kalmıştı.
Haruki Murakami’nin en sevilen romanlarından biri olan Dans Dans Dans’la gizemli bir dünyanın kapılarını açıyoruz. Ortadan kaybolan çekici bir kadın… Yalnızlığını anlamlandırma çabası içindeki bir adam… Sezgileri gelişmiş sıradışı küçük bir kız… Müzik… Ve kült Murakami romanlarından artık “tanışımız” olan Koyun Adam da bu romandaki yol arkadaşlarımız.
Emanet Dolabı Bebekleri
Yazar: Ryu Murakami
Çevirmen: H. Can Erkin
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 485
Ryu Murakami’yi dünyanın en genç yazarlarından biri olarak kabul ettiren, gerçeküstü bir büyüme hikâyesi.
Doğduklarında bir tren garında, bitişik emanet dolaplarına terk edilen iki erkek çocuk. Gençliklerini bir yetimhanede ve yarı ıssız bir adada koruyucu aile yanında geçirirler. Sonunda, onları hayatta reddeden ilk insanları, ‘anneleri’ olan kadınları bulup yok etmek üzere şehrin yolunu tutarlar.
Bugünü Yaşama Arzusu
Yazar: Irvin D. Yalom
Çevirmen: Zeliha Babayiğit
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 440
Rutin bir doktor kontrolünde ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenen saygın psikiyatr Julius Hertzfeld uzun mesleki geçmişini gözden geçirmeye karar verir ve yirmi yıl kadar önce terapide başarısız olduğu seks bağımlısı Philip Slate’le iletişime geçer. Philip, Julius’un terapisi işe yaramasa da Alman filozof Arthur Schopenhauer’in öğretileri yoluyla mucizevi bir şekilde bağımlılığından kurtulduğunu iddia etmektedir ve dahası, şimdilerde felsefi danışman unvanı almak için eğitim görmektedir.
Julius Hertzfeld ile Philip Slate görüşmelerinin ardından bir anlaşmaya varırlar. Philip, Julius’tan eğitimi için süpervizörlük yapmasını ister, Julius da Philip’in danışman olmak için öncelikle insansevmez ve soğuk yanını törpülemesi gerektiğini düşünerek ona grup terapisine katılma şartı koşar. Önlerinde uzanan birkaç ay kısa gibi görünse de grup terapisinin dinamiği ve üyelerin birbirleriyle olan iletişimi herkesi beklenmedik ölçüde dönüştürür.
“Sonsuz uzayda etrafında bir düzine daha küçük kürenin döndüğü, üzerindeki küflü tabakanın canlı ve bilinçli varlıklar ürettiği, soğuk, sert bir kabukla kaplı aydınlık küre. İşte bu… gerçek dünya.”
Arthur Schopenhauer
“Yalom bir yandan terapinin etkisini ve sınırlarını irdelerken diğer yandan felsefe ile psikolojinin buluştuğu noktaları bir romancının bakış açısıyla gözler önüne seriyor.”
Washington Post
Yalnızlığın Keşfi
Yazar: Paul Auster
Çevirmen: İlknur Özdemir
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 207
Yalnızlığın Keşfi adlı bu anı-romanın Görünmeyen Bir Adamın Portresi başlıklı bölümünde, yazar, babasının ölümünden sonraki duygularını ve anılarını anlatıyor. İkinci bölüm olan Anı Kitabı’nda ise mercek kendi babalık konumuna çevriliyor. Kendisinden ve gerçeklerden kaçan, ‘varolmama’yı seçen babasının düz ve yavan kişiliği ile dünyayı sorgulayan ve onu kavramaya çalışan kendisi, romanın yaşamsal eksinini oluşturuyor. Yazar, baba-oğul söylencelerine yaptığı göndermelerle bu ilişkiyi yeniden irdelerken, yaşam, ölüm, bellek, dil üzerine de düşünmekte, öykülemenin ve yazmanın doğasındaki müthiş yalnızlığı keşfetmeye çalışmaktadır.
Yavaşlık
Yazar: Milan Kundera
Çevirmen: Özdemir İnce
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 150
Yavaşlık’ın kıssasından çıkan hisse şu: “Yavaşlığın düzeyi anının yoğunluğuyla doğru orantılıdır; hızın düzeyi unutmanın yoğunluğuyla doğru orantılıdır.” Yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır. Bir şey anımsamak isteyen kimse yürüyüşünü yavaşlatır. Buna karşılık, az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışan insan elinde olmadan yürüyüşünü hızlandırır.
“Kundera, gerçek `libertin’liğin gücünü görüntünün zorba güçsüzlüğünün karşısına, Epikuros’un hazlarını otomobilin karşısına çıkartıyor.”
Jean-Pierre Tison
“Varoluşun dayanılabilir hafifliğinin savunusu. Diderot ile Gogol yüzümüze ayna tutuyorlar: Sanıldığı kadar çirkin değiliz…”
Alain Bosquet
“Yavaşlık, ciddi bir roman değil, bir şaka: Gevezeliğin can sıkıcı ciddiliğinde yitmekte olan hazzın gizini, haz aracılığıyla ve haz için yeniden bulmaya çalışan bir kitap. Don Kişot da bir şakaydı.”
Pierre Lepape
Taş Kavşak
Yazar: Jim Dodge
Çevirmen: Ayşe Ünal
Yayınevi: Monokl
Sayfa Sayısı: 436
“Harry Potter’dan Önce Taş Kavşak Vardı”
Amerikan’ın az ama öz yapıt veren edebiyat hazinesi jım dodge’dan unutulmayacak bir macera kitabı. Yüzüklerin efendisi ve harry potter serilerini sevenler bu fantastik kitaba bayılacaklar.
Taş Kavşak; Büyücüler ve Kanun Kaçakları Birliği AMO tarafından kol kanat gerilmiş Daniel Pearse isimli zeki ve amansız bir hayal gücüne sahip öksüz bir çocuğun romanı. Birlik, büyücülerin anadan doğma değil sonradan olma olduğunu iyi bildiğinden Daniel’i bilge hocaların eline teslim ederek onu meditasyon, kasa hırsızlığı, poker ve duvardan geçmek gibi alışılmadık becerileri içeren sıradışı bir çıraklık sürecine tabi tutar. Eğitimini başarıyla tamamlayan Daniel, Birlik’in talebiyle, ABD Hükümeti tarafından New Mexico’daki bir kasada tutulan ve Felsefe Taşı ya da Kutsal Kâse olduğu rivayet edilen gizemli, 2,5 kiloluk elmas bir kürenin peşine düşer.
Daniel’in bu büyülü taşı elde etme ve annesini kimin öldürdüğünü bulma arayışı, Büyü ya da Zindanlar ve Ejderhalar oyunundaki rollere bürünülen cehennemden dünyalardaki özgür ruhlu bir macera. Ve farkına varamıyor olsak da hepimizin içinde var olan güçlere bir güzelleme.
“Taş Kavşak’ı okumak, gerçekten önem taşıyan şeyler şerefine düzenlen miş bitmeyen bir kutlamaya katılmak gibi.”
Thomas Pynchon
“Daniel Pearse’ın çocukluktan yetişkinliğe geçiş hikayesi biraz Thomas Pynchon’ı, biraz Tolkien’i biraz da Richard Brautigan’ı andırıyor ve Huckleberry Finn’in mirasını yaşatıyor. Taş Kavşak şamatacı, şaşırtıcı ve aynı zamanda masalsı bir macera. Öylesine tatlı, öylesine Amerika’ya özgü bir iyimserliği var ki adeta uzaklarda bir yerlerde, alışveriş merkezlerinin ardında Oz’u bizi beklerken buluyoruz.”
New York Times
“İmgelem gücüyle dolu karakterlerin geçit yaptığı muhteşem bir anlatı.”
Herald
Portakal Kız
Yazar: Jostein Gaarder
Çevirmen: Esen Ger Taban
Yayınevi: Pan Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 151
“Hayatı seçen ölümü de seçer.” Georg, ölümünden 11 yıl sonra babasının kendisine yazmış olduğu uzun bir mektupta zor bir soruyla karşı karşıya kalır. “Eğer sana seçme şansı verselerdi, kısacık hayatın ardından öleceğini bile bile yaşamayı kabul eder miydin?” Portakal Kız Sofie’nin Dünyası’nın yazarı Jostein Gaarder’in gençler için yazdığı yeni kitabı…. Georg 4 yaşındayken kaybettiği babasından aldığı veda mektubuyla geçmişe bir yolculuğa çıkar. Ona gizemli Portakal Kız’la yaşadığı aşk hikayesini uzun uzun anlatmıştır. Ancak okudukça mektubun, onun geleceğiyle ilgili olduğunu kavrar. Babası onun sorularına artık cevap veremeyecektir, ama sevgiye, hayata ve ölüme dair doğru sorular sormasını sağlayacaktır.
Mağriplinin Son İç Çekişi
Yazar: Salman Rushdie
Çevirmen: Begüm Kovulmaz
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 552
Salman Rushdie’nin bu sürükleyici romanı, kendini, “Ana rahmine düştüğüm andan itibaren, başka bir boyuttan, zaman tünelinden gelen bir ziyaretçi gibi dünyadan ve üzerindeki her şey ve herkesten iki kat hızlı yaşlandım. Ana rahmine düşmemle doğumum arasında dört buçuk ay vardı,” diye tanıtan bir Hintli-Yahudinin ağzından anlatılıyor. Moraes “Mağripli” Zogoiby, Koşin baharat tacirleriyle yeraltı dünyasını yönetenlerin melezi bir soyun son temsilcisi.
Rushdie, okurlarını Mağriplinin hikâyesi eşliğinde Hindistan’dan İspanya’ya uzanan bir yolculuğa çıkarırken, bir yandan da Hindistan’ın iç politikasındaki, toplumsal yaşamındaki ve Hint alt kıtasındaki değişimleri aktarıyor. Salman Rushdie, Mağriplinin Son İç Çekişi’nde İspanyol ressam Francisco Pradilla y Ortiz’in 1492’de Granada’nın düşmesiyle ilgili bir tablosunda ele aldığı efsaneden esinlendi. İspanya’daki son Mağripli hükümdar XII. Muhammed, Granada’yı terk etmek zorunda kalınca son bir kez dönüp arkasına bakar ve içini çeker. Bunun üzerine annesi şöyle der: “Erkek gibi müdafaa edemediğin şey için kadın gibi ağlama.”.
Metroland
Yazar: Julian Barnes
Çevirmen: Serdar Rifat Kırkoğlu
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 204
Roman, 68 kuşağından iki gencin, Chris Toni’nin, gelişme süreçlerini eğlenceli bir üslupla ortaya koyar. Keskin ironi ve yoğun argosuyla dönemin darkafalılığıyla dalga geçerken kuru bir eleştiriyle sınırlı kalmaz; sözcüklerle, alanı yaşam olan bir oyuna girişir.
Her ilk romanı, Metroland kadar komik, ironik, derinlikli, Metroland kadar iyi kurulmuş olsaydı romanın ölümünden bahsedilmezdi.