İki Şehrin Hikayesi, kısaca, devir şimdiki devre o kadar benziyordu ki, devrin önde gelenleri, “iyi” ve “kötü” karşılaştırmalarının yalnızca üstünlük derecelerinde yapılmasında direniyorlardı.
İki Şehrin Hikayesi
Yazar: Charles Dickens
Çevirmen: Saniye Güven Neumann
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 512
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, bilgelik çağıydı, ahmaklık çağıydı, inanç devriydi, inançsızlık devriydi, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, umudun baharıydı, umutsuzluğun kışıydı; her şey önümüzdeydi, önümüzde hiçbir şey yoktu; ya hepimiz doğrudan cennete ya da tersine gidiyorduk… Kısaca, devir şimdiki devre o kadar benziyordu ki, devrin önde gelenleri, “iyi” ve “kötü” karşılaştırmalarının yalnızca üstünlük derecelerinde yapılmasında direniyorlardı.
“Dickens, 24 yaşında yazdığı Pickwick Papers’dan itibaren kendisini izlemeye başlayan okurlarını, esprinin, ince bir mizahın, alayın, insan ruhunun ayrıntılarında gizli olan acı tatla, tatların peşinden sürüklemiş; Bay Micawber’ları, Samuel Weller, Pecksniff ya da Bayan Todgers gibi karakterleri; Bir Noel Şarkısı’nın unutulmaz cimrisi olan, huysuzluğun ve merhametsizliğin prototipi Scrooge’ları okurlarının hayatlarının içine kadar sokmuştu. Hard Times (1854) ya da Little Dorrit (1857) gibi bunaltıcı, iç karartıcı romanları ondan beklenen şeyler değillerdi. Dickens acıklı bir durumdaydı ellilerin ortasında. Okuru onu tam da Thackeray ve George Eliot gibi büyükler ile rekabet etmesi gereken zamanda terk etmişti. Yepyeni bir atılım yapmalıydı ve bu yeniliğin adı tarihsel bir romandı: İki Şehrin Hikâyesi…”
Veysel Atayman
Uzun Vadi
Yazar: John Steinbeck
Çevirmen: Yalın Karabey, Zeynep Avcı
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 158
Dünya edebiyatının en güçlü kalemlerinden, destansı romanların usta yazarı John Steinbeck bu kez anlatının en zor, en rafine türüne; öyküye yöneliyor. Salinas vadisinin tepelerinden, kanyonlarından, küçük kasabalarından geçerek sıradan insanların küçük, yalın dünyalarından evrensel temalar yaratmayı yine başarıyor. 1930’lar Amerikası’nın hüzünlü ama umutlu, yalnız ama direngen karakterleri; kent ve kır, geçmiş ve gelecek arasındaki çelişkilerle boğuşurken, Steinbeck her zamanki titizliğiyle projeksiyonu yazından çok okura döndürüp, başka tür bir sorgulamaya yöneltiyor.
İnsanın yaşadığı coğrafya, zaman ve mekânla ilişkisini incelikli bir biçimde yansıtan öyküler, uzak, farklı ve bir o kadar da benzer dünyaların kapılarını kimi zaman bir çiçek adı, kimi zaman da küçük bir tasvirle açıyor. Aralarında ödüllü öykülerin bulunduğu, efsanevi Güney Gotiğine de selam duran ve 1938 yılında yayımlanan bu derleme, güncelliğinden hiçbir şey kaybetmeden ilk kez Türkçede…
Aspern’in Mektupları
Yazar: Henry James
Çevirmen: Viktor Bensusan
Yayınevi: Sia
Sayfa Sayısı: 128
Henry James, eskiden beri bir cazibe merkezi olan İtalya’da geçen bu küçük romanında okuru Venedik’te sıra dışı bir yolculuğa çıkarıyor.
Amerikan edebiyatının en önemli ozanlarından birinin hayatına merak salan bir editör, inzivada yaşayan ama gençliğinde ozanla büyük bir gönül macerası yaşadığına inanılan bir hanımefendiyi kandırıp elindeki büyük ustaya ait mektupları almaya niyetlenir. Kendisini zengin bir kiracı olarak göstererek, bu hanımefendinin evine giren genç adamın aslında bir başka kadını daha etkilemesi gerekmektedir. Böylece sıcak Akdeniz güneşi altında, aheste yaz mevsimi boyunca, Venedik kanallarında, meydanlarında ve görkemli saraylarında yaşanan, kimin kimi kandıracağının belli olmadığı, gönüllerin ve akılların karışacağı bir macera ortaya çıkar.
Karakterlerinin içsel yaşamını ortaya koyması nedeniyle bilinçakışı akımının öncüsü olarak görülen ve yapıtlarında genellikle sanatçıların hayatlarını irdeleyen Henry James bu ilk iddialı novellasını, romantik şairler Byron ve Shelley’nin esiniyle yazmıştı. Geçtiğimiz yıllarda başrolünde Jonathan Rhys-Meyers ve Vanessa Redgrave’in oynadığı büyüleyici bir sinema uyarlaması da vizyona girmişti.
Ay Battı
Yazar: John Steinbeck
Çevirmen: Leyla Özcengiz
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Sayfa Sayısı: 118
Nazi işgali altındaki ülkelerde gizlice basılarak dağıtılmış ve sivil direnişlerin simgesi olmuş roman…
Adı bilinmeyen bir kasaba, bilinmeyen bir tarihte işgale uğrar. İşgale karşı zaman içinde sessiz bir direniş başlar. John Steinbeck bu romanda, bir kez bile Hitler’den, Nazi işgalinden söz etmeden, II. Dünya Savaşı’nda işgalcilerin ve işgale uğrayanların iç dünyalarını gözler önüne seriyor.
İşgalciler tarafında, bir liderin peşinden giden ordunun kolektif ruhu zamanla amansız bir yalnızlık duygusuna dönüşüyor. İşgal edilenler tarafındaysa direniş, özgür bireylerin kişisel çabalarıyla başlayıp kolektif bir eyleme dönüşüyor. Giderek kim işgalci kim tutsak, iç içe geçiyor.
On İkinci Gece
Yazar: William Shakespeare
Çevirmen: Sevgi Sanlı
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 120
Oyunları ve şiirlerinde insanlık durumlarını dile getiriş gücüyle yaklaşık 400 yıldır bütün dünya okur ve seyircilerini etkilemeyi sürdürmektedir. On İkinci Gece’nin konusu yazarın öteki romantik komedilerinde olduğu gibi, aşktır. Gizlenen kimlikler, birbirine karıştırılan kişiler olayları gülünç hale getirir. Ancak konudan daha önemli olan, güzelliğiyle öne çıkar bir şiir diliyle gülmece öğelerinin sergilenmesi, ilginç duygu ve düşüncelerle kişilerin gerçeklik kazanmasıdır.
Ben – Hur: Bir İsa Hikayesi
Yazar: Lew Wallace
Çevirmen: Serpil Demirci
Yayınevi: Elips Kitapları
Sayfa Sayısı: 576
Ben-Hur’un hikâyesi, Hz. İsa’nın peygamberliğinden yaklaşık 4 yıl kadar öncesiyle başlar. Judea Prensi Ben-Hur, hiç hak etmediği hâlde çocukluk arkadaşı Romalı General Messala’nın ihanetine uğrayarak bir anda özgürlüğünü, sevdiği kadını ve ailesini yitirmiş, kendisini kadırgaya zincirli hâlde bulmuştur. Artık küreğe her asıldığında içinde uğradığı ihanetin intikamını alma ateşini hissetmektedir.
Ben-Hur, Hristyanlığın hikâyesi olarak da bilinir. Eserdeki kutsal olaylara Lew Wallace, güçlü bir tasvir ve betimleme ile yaklaşmıştır.
“Tanrı bizim daha iyi olan bir başka yaşam için yaratıldığımızı bilmemizi istemiştir, bu da mizacımızın en büyük ihtiyacıdır. Ama ne yazık ki uluslar ne alışkanlıklar edindiler! Sanki şu an her şeymiş gibi sadece günü yaşıyorlar ve ‘Ölümden sonra artık yarın falan yok veya olsa bile bu konuda hiçbir şey bilmediğimizden kendi hâline bırakalım.’ diyerek dolaşıyorlar. Bu yüzden de ölüm onları çağırdığında, uygunsuzlukları nedeniyle ölümden sonraki yaşamın muhteşemliğinin keyfine varamıyorlar.”
Roverandom
Yazar: J. R. R. Tolkien
Çevirmen: Niran Elçi
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 120
1925 yılında, dört yaşındaki Michael Tolkien kumsalda gözdesi olan oyuncak köpeğini kaybetti. J.R.R. Tolkien de oğlunu teselli etmek için, büyüyle oyuncağa dönüştürülen Rover isminde bir köpeğe ve onu eski haline döndürebilecek büyücüyü arayışına dair bir hikâye uydurdu.
Rover ya da daha sonra tanındığı gibi “Roverandom”, maceraları sırasında bir kum büyücüsü, korkunç bir ejderha, denizdeki kral ve Aydaki Adam’la karşılaşır. Zekice örülmüş ve kelime oyunlarıyla bezeli Roverandom’un, başta Hobbit’le aynı sene, 1937’nin Ocak ayında basılması planlansa da yayıncılar bir devam kitabı istediğinden eser yayımlanamamıştır. Tolkien bunun yerine Yüzüklerin Efendisi’ni yazmaya başlamıştır. Roverandom ise nihayet 1998 yılında genç okurlarıyla buluşmuştur.
“Teşekkür ederim,” dedi Rover yıkılmış hissederek. “Bunca sihirbazın benim için zahmete girmesi, ne kadar altüst edici olursa olsun büyük nezaket, eminim. Sihirbazlara ve dostlarına bulaştığında, bir sonraki adımda ne olacağını hiç bilemiyorsun.”
Hayatın Küçük Cilveleri
Yazar: Thomas Hardy
Çevirmen: Taciser Belge
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 304
19. yüzyılın en önemli romancılarından biri kabul edilen Thomas Hardy’nin kısa öykülerinden oluşan bu seçki, yüzyıl sonu burjuva hayatının kısıtlamaları ve onu dikte eden toplumsal normlar gibi, yazarın romanlarında da ele aldığı temaları bir araya getiriyor. Modern evliliğin açmazlarını, zaaflarımızın aile ve toplum hayatını nasıl etkilediğini, kısacası tutkuları, hırsları ve hayalkırıklıklarıyla insanlık hallerini yansıtan öykülerin ortak noktaları, eşsiz bir ironi duygusu, güçlü bir görsellik ve ilginç karakterlere sahip olmaları.
Zaman zaman komik, zaman zamansa trajik olan Hayatın Küçük Cilveleri, Hardy’nin tüm eserlerine nüfuz eden usta işi kara mizah ve hicvi yansıtırken, yazarın masalsı olandan tavizsiz gerçekçiliğe uzanan zengin üslubunun da önemli bir örneğini teşkil ediyor.
“Hayatın bize dayattığı havasızlıktan ve bayağılıktan kurtuluruz. Hayalgücümüz adeta genişlemiş ve açılmıştır; mizah duygumuz beslenmiştir; dünyanın güzelliklerinden sarhoş olmuşuzdur.
Ayrıca en üzgün olduğu zamanlarda bile ağırbaşlı ve başı dik olmuş ve asla, en öfkeli olduğu anda bile insanların çektiği eziyete duyduğu derin acıma duygusunu kaybetmemiş, hüzünlü ve düşünceli bir ruhun gölgesinde gezinmişizdir. Dolayısıyla Hardy’nin bize verdiği, belirli bir zaman ya da yerin nasıl olduğuna dair bir kayıt değildir. Kuvvetli bir hayalgücünün, derin ve şiirsel bir dehanın, kibar ve insancıl bir ruhun gözlerinden görüldüğü haliyle dünyanın ve insanlık durumunun anlatısıdır.”
Virginia Woolf
“Hardy’nin en güçlü olduğu anlar, hem görüp hem hissettiği, neredeyse tekinsiz algısını kullanarak eşyalara, hayvanlara ve insanlara animist bir beceriyle nüfuz ettiği ve onların hayatlarını yaşadığı anlardır.”
James Wood
Operadaki Hayalet
Yazar: Gaston Leroux
Çevirmen: Meriç Keleş
Yayınevi: DEX
Sayfa Sayısı: 340
Gotik edebiyatın en büyük eserlerinden Operadaki Hayalet’in tüylerimizi ürperten edebi çekiciliğinin nedeni, bir hayaleti değil vahşete dönüşen bir aşkı anlatıyor olması ve bunu yaparken okurları da tıpkı bir hayalet gibi hep arafta bırakması.Paris Operası’ndaki herkesi ürküten hayalet söylentisi, opera sanatçısı Christine Daae’nin kayboluşu ile büyük bir trajediye dönüşür… Operadaki Hayalet “gerçek” bir başyapıt.
“Şunu bil ki, tepeden tırnağa ölümden yaratıldım ben… ve seni seven, sana tapan ve seni asla ama asla terk etmeyecek olan bu kişi aslında bir ceset!”
Ivanhoe
Yazar: Walter Scott
Çevirmen: Can Erhan Kızmaz
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 603
Tarihî romanın mucidi Walter Scott, Ivanhoe’da Norman İstilası sonrası İngiltere’de yaşanan büyük çalkantıları anlatıyor.
Norman İstilası’ndan sonra İngiltere, tahtta hak iddia eden prensler, baronlar ve onların emrindeki şövalyeler arasındaki muharebelere sahne olur ve Sakson-Norman çatışması tarihin seyrini değiştirecek sonuçlara gebedir. Sakson şövalyesi Wilfred Ivanhoe, bir yandan düşmanlarıyla dövüşürken öte yandan esir düşen genç ve güzel Rebecca’yı kurtarmaya çalışır. Robin Hood’dan Aslan Yürekli Richard’a, Haçlı Seferleri’nden Yahudilerin uğradığı ayrımcılığa kadar Ortaçağ Avrupası’nın sosyal panoramasını, ulusal ve kültürel mitlerini betimleyen Ivanhoe tarihî romanın öncüsü ve en başarılı örneklerinden biri.
“Walter Scott’ın Ivanhoe’da kurguladığı abidevi tarihî figürler türün sanatsalözelliklerine uygun olduğu gibi gerçek tarihsel figürlerden çok dahabaşarılıdır.”
Geonge Lukacs
Kızıl Damga
Yazar: Nathaniel Hawthorne
Çevirmen: Deniz Bostancı
Yayınevi: Martı Yayınları
Sayfa Sayısı: 304
Bütün gözleri üzerine çeken ve onu farklı kılan asıl şey, çok mükemmel bir şekilde işlenmiş ve elbisenin göğsünü aydınlatan KIZIL HARF’ti. Bu harfin, Hester’ı insanlıkla olan sıradan ilişkilerinden koparıp kendi küresinin içine kapatan büyülü bir etkisi vardı.
Herman Melville, büyük eseri Moby Dick’i adayıp “dehasına hayran olduğu”nu ifade ettiği Nathainel Hawthorne tarafından ilk kez 1850’de yayımlanan ve büyük beğeni kazanan Kızıl Damga, en büyük Amerikan romanlarından biri olarak kabul edilir. Yazar, Massachusetts Kolonisi’nin ilk günlerinde zina olayı çerçevesinde örülen günah, suçluluk ve kurtuluş temalarını, insan kalbinin gücünü, derinliğini ve insana olan güveni de içine alarak unutulmaz bir eser ortaya çıkarmıştır.
Suç ve Ceza
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Sabri Gürses
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 688
Dostoyevski’nin Rusya’yı, Rus halkını gözlemleyerek içlerinden çekip çıkardığı Raskolnikov hem yazarın hem de edebiyat tarihinin en karanlık karakteridir. Yoksulluğunun güzel ve parlak bir hayat kurmasına izin vermeyeceğine inanan genç bir hukuk öğrencisinin, yaşlı tefeci kadını öldürüp parasını çalmayı planlamasıyla başlayan hikâyesi, Raskolnikov’un ikilemlerinden, iç çatışmalarından hareketle insanlığa sorduğu ahlaki ve felsefi sorularla edebiyatı başka bir boyuta taşımıştır.
Suç ve Ceza yayımlandığı 1866 tarihinden bu yana, modern insana yaklaşımıyla ve sorduğu can alıcı sorularla güncelliğini hiç kaybetmediği gibi, edebiyatın çıtasını erişilmesi güç bir seviyeye yükseltmiştir. Dostoyevski’nin dehasını tüm yönleriyle yansıttığı roman, bir suçun psikolojik kaydıdır aynı zamanda.
“Aşkı ilk defa yaşamak gibi, denizi ilk defa görmek gibi, Dostoyevski’ yi keşfetmek de insanın hayatında önemli bir tarihtir.”
Jorge Luis Borges
İlginizi Çekebilir: “Suç ve Ceza” Hayranlarına Okuma Önerileri
Bilinmeyen Bir Tanrıya
Yazar: John Steinbeck
Çevirmen: Ezgi Kardelen
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 240
Bilinmeyen Bir Tanrıya, pagan inançların söylencelerle, kadim kutsal kitapların batıl itikatlarla iç içe geçtiği bir atmosferde, hem koruyucu bir anıta hem bir alegoriye dönüşen kutsal ağacın gölgesinde mutluluk ve bolluk arayışındaki insanların kaçınılmaz kaderlerini resmeden gizemli, canlı ve özgün bir anlatı.
Malta Şahini
Yazar: Dashiell Hammett
Çevirmen: Sinan Fişek
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 260
Genç, güzel ama sürekli yalan söyleyen bir kadın… Belayı peşi sıra sürükleyen bir dişi… Farkına varmadan kendini bu belanın ortasında bulan bir adam… Feleğin çemberinden geçmiş bir dedektif… Ve gizlenmeye çalışan bir heykel…
Malta Şövalyelerinin yaptırdığı paha biçilmez bir şahin heykeli. Antika şahinin taşıdığı lanet. Bu heykelin çekiciliğine kapılmış açgözlü ve acımasız adamlar. Ve elbette bütün bunların nedeni olan para. Her zaman cazip, her zaman suçun kaynağı, her zaman insanı yoldan çıkartan temel araç: Para…
Daha çok para..