Savaş ve Barış, “klasik” dendiğinde akla gelen ilk kitaplardan. Napoléon’un Rusya’yı işgalini anlatan dev bir savaş romanı, aynı zamanda bir Rusya panoraması.
Savaş ve Barış
Yazar: Lev Nikolayeviç Tolstoy
Çevirmen: Nazım Hikmet, Zeki Baştımar
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 1880
Savaş ve Barış, “klasik” dendiğinde akla gelen ilk kitaplardan. Napoléon’un Rusya’yı işgalini anlatan dev bir savaş romanı, aynı zamanda bir Rusya panoraması. 1800’lerin ortalarında Rusya’nın içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar, kentlerde, köy ve kasabalarda, büyük çiftliklerde sürdürülen hayat, dönemin önde gelen kişilikleri, saray yaşamı, özellikle üst sınıf ustaca çiziliyor.
Tolstoy, birinci cildin önsözünde Savaş ve Barış’ı yazarken hissettiklerini, yaptığı zorlu çalışmaları ve romanın geçirdiği aşamaları anlatıyor. Bu metinler, özellikle bu dev romana yazarının gözünden, daha yakından bakma fırsatı verdiği için çok önemli.
Elinizdeki çeviri, Savaş ve Barış’ın, dönemin Maarif Vekâleti’nin Zeki Baştımar’a ısmarladığı, 1943-1949 yılları arasında yapılan eksiksiz çevirisi. Zeki Baştımar bu çeviriyi o sırada Bursa’da hapiste olan Nâzım Hikmet’le birlikte yaptığı halde, bilinen siyasi nedenlerle Nâzım’ın adı hiçbir zaman kitapta yer almadı. Bugün bu çeviri Baştımar ailesinin de isteği üzerine iki çevirmen adıyla yayımlanırken metne, günümüz için eskimiş ve anlaşılması güçleşmiş sözcüklerin yenileştirilmesi dışında dokunmamaya özen gösterildi; ilk baskılardaki Harb ve Sulh yerine, eserin yıllardır alışılmış yeni adı Savaş ve Barış tercih edildi.
Diriliş
Yazar: Lev Nikolayeviç Tolstoy
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 553
Bireysel vicdanın uyanışını anlatırken hukuk sisteminin adaletsizliğini, imkânsız bir aşk öyküsünü resmederken Hıristiyanlığın kalıplaşmış yanlışlarını ele alan Diriliş, Tolstoy’un hem bireyi hem toplumu eleştirdiği en acımasız romanıdır.
Zengin ve yakışıklı bir Rus prensi olan Nehlüdof, halalarının hizmetindeki güzel köylü kızı Katyuşa’yı baştan çıkardıktan sonra bırakıp gider. Bir sonraki karşılaşmaları, yıllar sonra bir mahkeme salonunda olur: Katyuşa kötü yola düşmüştür ve adam öldürmek suçuyla yargılanacaktır. Katyuşa’nın durumundan kendini sorumlu tutan prens, vicdanının ezici baskısıyla baştan ayağa değişecek, yaşadığı dünyaya farklı gözlerle bakmaya başlayacaktır. İnsan ruhunun, vicdanının, inancının ve 19. yüzyıl Çarlık Rusyası’nın gerçekçi bir portresini çizen bu başyapıt, Tolstoy’un ateist ilan edilmesine ve 1901 yılında Kilise’den aforoz edilmesine sebep olmuştur.
“Ne büyük bir sanatçı ve ne büyük bir psikolog!”
Gustave Flaubert
Kumarbaz
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 243
Dostoyevski’nin bizzat mücadele ettiği parasızlık ve kumar düşkünlüğünü anlatan Kumarbaz, korkunç ve amansız bir saplantının öyküsü.
Dostoyevski’nin ironiyi ve groteski harmanlayarak yarattığı özgün kara mizahın en başarılı örneklerinden olan Kumarbaz, dünyanın her yerinden Roulettenburg adlı kurmaca bir Alman kasabasında bir araya gelen kumar müdavimlerinin hikâyesi. Yazarın kendi kumar borcunu ödemek için bir ay gibi kısa bir sürede tamamladığı bu romanda, kendisinden ilhamla yarattığı başkahramanı Aleksey İvanoviç, karamsarlık ve coşkunun gerilim hattında gidip gelir. Dostoyevski, genç adamın başarısız ilişkileri ve kumara olan düşkünlüğüyle harcanan hayatını anlatırken, onda nesneleştirdiği alınyazısı ve özgürlük ikilemini inceler.
“Dostoyevski, Hıristiyanlık şefkatini, bedenin ve ruhun asaletine adamak yerine insan ıstırabına, günahkârlığına ve düşkünlüğüne, arzunun ve suçun derin köşelerine yöneltmiştir.”
Thomas Mann
Oblomov
Yazar: İvan Aleksandroviç Gonçarov
Çevirmen: Sabri Gürses
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 624
Dünya edebiyatının en önemli klasiklerinden biri olan Oblomov, Rus zihniyetini, ruhunu en iyi yansıtan eserlerin başında gelmektedir. İvan Aleksandroviç Gonçarov, Oblomov’u otuz iki-otuz üç yaşlarında, orta boylu, hoş görünümlü, koyu gri gözlü, ama yüz hatlarında herhangi bir fikir, herhangi bir yoğunluk görünmeyen, odacığında oturan silik bir kahraman olarak yarattığında, aslında roman tarihinin en ünlü kişilerinden birine can veriyordu. Hayatın hep dışında ve uzağında kalan traji-komik bir karakter olarak Oblomov, okurların gözünden asla kaçmayacak, gitgide insana dair belli bir durumu tanımlamanın adı olacaktı.
“Hiç yanılmamışım: Yorgun argın roman kişisi apaçık ruh ikizim! Hep bilinmez zamana ertelenmiş hayallerle, ülkülerle yaşayıp gitmiyor muyum?! Hep, gerçekleşmeyecek yarın umutlarıyla dolup taşmıyor muyum?!”
Selim İleri
Radetzky Marşı
Yazar: Joseph Roth
Çevirmen: Ahmet Arpad
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 416
Radetzky Marşı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun çöküşünü öyküler. 1859 Solferino Meydan Savaşı’nda Slovenyalı genç bir teğmen, İmparator I. Franz Joseph’in hayatını kurtarır. Köylü atalarının geleneklerine veda ederek büyük Tuna monarşisinin ayrıcalıklılar sınıfına katılan Trotta ailesinin öyküsü de işte böyle başlar. XIX. yüzyılın sonu, Habsburg hanedanının tarihte son defa parladığı dönemdir: İmparator güçlü, bünyesinde çok sayıda halkı barındıran imparatorluk büyüktür. Oysa bu görkemli tablonun ardında bir yalanlar silsilesi gizlidir ve son çok yakındır…
Joseph Roth, tıpkı Zweig gibi, XX. yüzyıl girerken yıldızı sönen ve sonsuza dek yok olan bir medeniyeti, bir coğrafi ve siyasi kimliği temsil eder. 1932’de tamamladığı Radetzky Marşı, yalnızca yazarının değil, Avrupa edebiyatının da başyapıtlarından biridir. Kader çizgileri Radetzky Marşı’nda birleşen Trottaların ve Habsburg monarşisinin bu öyküsü, eski Avrupa’ya ve değerlerine hüzünlü bir vedadır her şeyden önce…
Her yaz tatile geldiğinde torun, büyükbabasıyla sessiz sessiz sohbet etmeye çalışır, fakat rahmetli ona hiçbir şey anlatmazdı. Genç çocuk geçmişte neler olup bitmişti, bir türlü öğrenemezdi. Sanki tablodaki insan her geçen yıl biraz daha soluklaşıyordu, Solferino Kahramanı daha çok ölürken anılarını kendine saklıyordu. Carl Joseph kimi zaman düşünürdü, belki bir gün gelecek kara çerçeveli tablodan bomboş bir tuval, soyundan kalmış olanlara bakacaktı.
Karamazov Kardeşler
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 1002
Tüm zamanların en başarılı romanları arasında sayılan Karamazov Kardeşler Dostoyevski’nin kaleme aldığı son büyük eseri ve başyapıtıdır. Bencil, paraya ve zevke düşkün Fyodor Pavloviç Karamazov’un esrarengiz ölümü, birbirinden çok farklı karakterlere sahip oğullarının hayatını geri dönüşü olmayacak bir şekilde değiştirmekle kalmayıp tüm Rusya’nın yakından takip ettiği bir davaya dönüşecektir.
Dostoyevski, Karamazov Kardeşler’de yazarlık yaşamı boyunca kafa yorduğu hemen bütün temaları işleyerek dev bir esere imza atmış, bu son eseriyle de çok büyük övgüler almış ve kitabın yayımından kısa bir süre sonra ününün doruğundayken hayata veda etmiştir.
“…Karamazov Kardeşler yaklaşık dört yüz bin sözcükten oluşan bir destandır..”
Edward Hallett Carr
“Hayatta öğrenmek istediğiniz ne varsa hepsini Karamazov Kardeşler’de bulursunuz…”
Kurt Vonnegut
İlginizi Çekebilir: “Karamazov Kardeşler” Hayranlarına Okuma Önerileri
Doktor Faustus
Yazar: Thomas Mann
Çevirmen: Zehra Kurttekin
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 744
Thomas Mann, son eseri olarak tasarladığı Doktor Faustus’ta bizi mağrur bir sanatçının, besteci Adrian Leverkühn’ün gerilimli dünyasında dolaştırıyor. Ruhu, yaratma arzusuyla dolup taşsa da, akılcı ve duygusallıktan uzak mizacını dizginleyemeyen Leverkühn’ün gerilimi, yaratma gücünün önündeki en büyük engeldir. Şeytan, Leverkühn’ü bu zayıf noktasından yakalar: Yaratıcı zihnin dışavurumu olmaksızın anlamsız kalmaya mahkûm bir varoluştan kurtulmanın bedelini, sanatçıyı zührevi bir hastalığın pençesine düşürerek ödetir. Ancak kötülüğün sağlayabileceği bir deha, bir yaratıcılıktır bu ve Thomas Mann’ın estetiğinde halkların faşizmle zehirlenmesini temsil eder. Mann’ın, gelişkin toplum ruhunun insan bedeninde arkaik ilkelliğe teslim oluşu şeklinde yorumladığı, toplumsal alanda tehdidini dün olduğu kadar bugün de hissettiren bu kronik siyasi mesele, romanda estetik ruh ile burjuva yaşamı arasında uçurum oluşturan bireysel düzlemde karşımıza çıkar.
Dünya edebiyatının kültleri arasında tartışmasız bir yeri bulunan Mann’ın bu son büyük eseri, Faust miti ile bağlantılı bir sanatçı romanı, bir çağ ya da toplum romanı, müziği dil ile ifade etmeyi amaçlayan deneysel bir roman ya da epik anlatının bütün katmanlarına yayılan sanat kuramına dair bir deneme olarak farklı perspektiflerden okunabildiği için de bu kadar kapsamlı.
Typee: Polinezya Hayatına Bir Bakış
Yazar: Herman Melville
Çevirmen: M. Barış Gümüşbaş
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 320
Moby Dick’in yazarı Herman Melville’in 1846’da yayımlanan ilk kitabı ilk romanı Typee: Polinezya Hayatına Bir Bakış, ilk kez Türkçe’de!
Kitabı Türkçe’ye kazandıran Barış Gümüşbaş’ın önsözde belirttiği gibi; Typee, Melville’in tüm yapıtları gibi çok katmanlı, değişik düzeylerde ve biçimlerde okunabilecek bir kitap. Yalnızca heyecanlı bir maceraya tanık olmak için, ya da Güney Pasifik coğrafyası ve kültürleri üzerine bilgi edinmek için okunabilir.
Ecinniler
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Mazlum Beyhan
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 904
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): ilk romanı insancıklar 1846’da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Byelinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan öykü ve romanları, çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da, o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849’da I. Nikola’nın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi.
Dostoyevski Ecinniler’de ihtilâlci örgütlerin yapısı ve üyelerinin karakterini gerçekçi bir gözle ve alaycı bir ifadeyle sergilemiştir.
Lujin Savunması
Yazar: Vladimir Nabokov
Çevirmen: Rana Tekcan
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 228
“… Nabokov’un benzersiz evrenine henüz dalmamış olanlar için, Lujin Savunması mükemmel bir giriştir.”
John Updike
“… muazzam, olgun, modern bir yazar vardı karşımda, büyük bir Rus yazarı, bir anka kuşu gibi devrimin ve sürgünün ateşinden ve küllerinden doğmuştu.”
Nina Berberova
“.. söylemeden edemeyeceğim; bütün Rusça kitaplarım arasında en fazla ‘sıcaklığa’ sahip olan ve bu sıcaklığı yayan Lujin Savunması’dır.”
Vladimir Nabokov
Yaşam ve Yazgı
Yazar: Vasili Grossman
Çevirmen: Ayşe Hacıhasanoğlu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 1216
Grossman’ın eseri, toprak altında yatanların sesi, baskı rejimlerinin yaşama ve özgürlüğe asla galip gelemeyeceğinin ölümsüz bir belgesi olmaya devam ediyor.
Sovyet Rusya’nın büyük yazarlarından ve tarihin en önemli savaş muhabirlerinden Vasili Grossman (1905-1964), başyapıtı Yaşam ve Yazgı’yı 1950’lerde kaleme aldı.
Ustası Tolstoy’un dev eseri Savaş ve Barış gibi, büyük bir muharebenin, İkinci Dünya Savaşı’ndaki Stalingrad Savunması’nın etrafında şekillenen bir dönem romanı olan Yaşam ve Yazgı, her şeye rağmen direnen insanların kaderini anlatmakla kalmıyor, Stalin Rusyası’nda yaşananları gerçekçi bir dille gözler önüne seriyordu.
Stalin’in ölümünden sonra yaşanan yumuşama döneminde kitabın yayımlanabileceğini düşünen Grossman, yanılıyordu. Yetkililer yazarı değil ama kitabı mahkûm etti. KGB müsveddelerine, hatta daktilo şeritlerine bile el koydu. Politbüro’dan Mihail Suslov’un deyişiyle, “Kitabın yayımlanabilmesi için en az 300 yıl geçmesi gerekiyordu.” Grossman, umutsuzluk ve hayal kırıklığı içinde, 1964’te öldü.
Ancak Yaşam ve Yazgı’nın yazgısı, yazarından farklı oldu. Kitabın iki kopyası daha vardı ve gizlice ülke dışına çıkarıldı; 80’lerden sonra Batı’da basıldığında, özellikle Fransa, İngiltere ve ABD’de büyük yankı uyandırarak zamanla bir milyonun üzerinde okura ulaştı.
Eleştirmenlerin “XX. yüzyılı Savaş ve Barış’ı” olarak tanımladığı Yaşam ve Yazgı, nihayet Türkçede.
Goriot Baba
Yazar: Honore de Balzac
Çevirmen: Şerif Hulusi
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 370
Goriot Baba Restorasyon dönemi Fransası’na damgasını vuran burjuva hayatının toplumda yarattığı trajediyi gerçekçi bir üslupla resmediyor.
Realist romanın en iyi örneklerinden biri kabul edilen Goriot Baba, Balzac’ın “İnsanlık Komedyası” dizisindeki karakterlerin bütünlüğünü sağlayan en önemli eserlerinden biridir. İlk defa 1835’te okurla buluşan roman, ilk bakışta birbirinden hayli farklı görünen ama aslında hepsi burjuva olma hayaliyle hayatlarına yön vermiş üç karakterin yollarını Madam Vauquer’in pansiyonunda kesiştiriyor: Bütün servetini kızlarının başarılı evlilikler yapabilmesi uğruna harcayan ve sonunda damatları tarafından dışlanan Jean-Joachim Goriot, hukuk eğitimi almak için geldiği Paris’te karşılaştığı hayata özenen Rastignac ve hırsına kapılarak ahlâklı insanları kendi çıkarları için manipüle eden Vautrin…
“Vautrin, Rastignac, Birotteau… Ve siz Honoré de Balzac, bağrınızdan yarattığınız bütün karakterlerden daha kahraman, daha sade, daha romantik ve daha şairanesiniz…”
Charles Baudelaire
“Bildiğimiz 19. yüzyıl, büyük ölçüde bir Balzac icadıdır.”
Oscar Wilde
İlk Aşk
Yazar: İvan Sergeyeviç Turgenyev
Çevirmen: Abdrasul İsakov
Yayınevi: VakıfBank Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 112
Umut ettiğim onca şeyin içinden hangileri hayata geçti? Artık hayatıma akşamın gölgelerinin düşmeye başladığı yaştayım. Bende o ilkbahar sabahının göz açıp kapayıncaya kadar geçip giden fırtınasının hatırasından daha taze, daha kıymetli ne kaldı?
19. yüzyıl Rus edebiyatının önde gelen yazarlarından Turgenyev, İlk Aşk adlı unutulmaz novellasında henüz büluğ çağındaki bir gencin kendisinden büyük bir kadına olan aşkını bir aile dramı etrafında ustaca betimliyor. Romantik edebiyatın etkileyici örneklerinden biri olan İlk Aşk, Çarlık Rusya’nın toplumsal koşulları içinde aşkın safiyane hisleriyle yeni tanışmış on altı yaşındaki Vladimir Petroviç’in güçlü duyguların girdabında nasıl sürüklendiğini tasvir ediyor. Aynı zamanda âşık olunan kadın üzerine kurulu bir baba-oğul anlatısı da sunan bu novella, akıcılığı ve sürükleyiciliğiyle okurlarına klasiklere mahsus bir edebiyat lezzeti vaat ediyor…
Zamanımızın Bir Kahramanı
Yazar: Mihail Lermontov
Çevirmen: Ülkü Tamer
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 192
“Beyler, Zamanımızın Bir Kahramanı bir tek kişinin portresi değildir; kuşağımızın gittikçe artan kötülüklerinden yaratılmış bir portredir. Bana bir insanın bu kadar kötü olamayacağını söyleyeceksiniz yine; ben de diyeceğim ki, madem bir sürü trajik ve romantik haydutun varlığına inandınız, neden Peçorin gerçeğine inanmıyorsunuz? Yoksa bu kişideki gerçek payı sizin istediğinizden daha mı fazla?”
Henüz yirmi yedi yaşındayken bir düelloda yaşamını yitiren Lermontov’un tek romanı Zamanımızın Bir Kahramanı, bugün dünya edebiyatının başyapıtları arasında yer alır. XIX. yüzyıl Rus edebiyatının en büyük şairlerinden biri olan Lermontov’un bu romanda yarattığı Peçorin karakteri ise, yalnızca o günlerde değil, günümüzde de edebiyat dünyasının en çok tartışılan karakterlerinden biridir. Döneminin toplumsal yaşamının eleştirel bir tablosunu çizen bu romanı Ülkü Tamer’in benzersiz Türkçesiyle sunuyoruz.
Türkiye’den 20 çağdaş fotoğrafçı Can Klasikleri’nin bu özel dizisi için 20 kitabın kapak fotoğrafını özgün yorumlarıyla hazırladı.
İnsancıklar
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 212
Dostoyevski’nin ilk romanı olan İnsancıklar yayımlandığında büyük övgüyle karşılanmış, edebi bir dehanın habercisi olarak görülmüştü.
İnsancıklar, St. Petersburg’da bir devlet dairesinde çalışan orta yaşlı ve alçak gönüllü kâtip Makar Devuşkin ile uzaktan akrabası, yirmili yaşlarının başında genç bir kadın olan Varvara Dobroselova arasındaki mektuplaşmalardan oluşan bir eserdir. Dostoyevski’nin henüz 24 yaşındayken kaleme aldığı; yoksulluk, dostluk ve sanat sevgisi gibi temalarla örülü bu roman, dönemin eleştirmenlerince adeta göklere çıkarılarak yazarın edebiyat çevrelerine bir yıldız gibi girmesini sağlamış ve çok parlak bir “toplumsal roman” olarak nitelendirilmişti.
“Sahip olduğu ilham perisiyle çatı ve bodrum katlarında yaşayanlara hayat veren genç şairi tebrik ediyorum. Yaldızlı köşklerde yaşayanlara ‘yoksullar da insan, onlar da kardeşlerimiz,’ diye haykırıyor.”
Visarion Belinski
Yevgeni Onegin
Yazar: Aleksandr Puşkin
Çevirmen: Sabri Güneş
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 472
Rus edebiyatının simgesi haline gelmiş şair Aleksandr Puşkin’in Yevgeni Onegin adlı manzum romanı, Rus edebiyatının ilk romanı olarak anılır. Kısa, maceralı bir hayat, görkemli bir yaratıcılık, trajik bir sonla Rusya’yı sonsuza dek değiştiren Puşkin’in bu eseri, 1825-32 yılları arasında tefrika edilmiş; ilk kez 1833 yılında bu kitaptaki biçimiyle tam olarak yayımlanmıştır.
Belinski’nin “Rus hayatının ansiklopedisi” diyerek övdüğü romanı Çaykovski operaya uyarladı. Bunun ardından bale uyarlamaları, tiyatro uyarlamaları, şiir ve düzyazı biçiminde nazireler, film uyarlamaları dünyanın dört bir yanında birbirini takip etti. Eser ayrıca Vladimir Nabokov’un İngilizceye çevirirken yaptığı hacimli şerhle; Yuri Lotman’ın yaptığı eleştirel şerhle ve Douglas Hofstadter’in çevirisiyle de ünlüdür.
Babalar ve Oğullar
Yazar: İvan Sergeyeviç Turgenyev
Çevirmen: Leyla Soykut
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 325
Eski nesille, nihilist gençlik arasındaki kuşak çatışmasını anlatan Babalar ve Oğullar, Rusya’nın çalkantılı bir dönemine Bazarov karakteriyle mercek tutuyor. Genç Arkadiy Petroviç’in babası, okulunu bitirip dönen naif oğlunu tanıyamaz: Beraberinde getirdiği arkadaşı, yerleşik prensipleri, otoriteyi ve inançları tamamen reddeden genç Bazarov, oğlunun aklını kendi sapkın fikirleriyle zehirlemiştir. Toprak beyliğini ve Rus toplumunun tüm geleneksel değerlerini söküp atmak isteyen ve kendini nihilist olarak tanımlayan bu genç adam, Arkadiy’nin Batıcı babasını ve amcasını dehşete düşürür. 1862 yılında yayımlandığında Rus okurları ve eleştirmenleri derinden sarsan Babalar ve Oğullar’da Turgenyev, edebiyatta sık sık karşımıza çıkan “öfkeli genç adam”ların olağanüstü bir erken örneğini Bazarov ile yaratıyor.
“O zamanlar yeni bir şeyin doğduğunu hissettim; yeni insanlar görüyordum ama nasıl hareket edeceklerini, onlardan ne bekleneceğini bilemiyordum. Ya susacak ya da ne biliyorsam yazacaktım. İkincisini seçtim.”
İvan Sergeyeviç Turgenyev
“Babalar ve Oğullar Turgenyev’in en iyi romanlarından biri olmakla kalmaz, 19. yüzyılın en parlak romanlarından da biridir.”
Vladimir Nabokov
Çılgın Kalabalıktan Uzak
Yazar: Thomas Hardy
Çevirmen: Nihal Yeğinobalı
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 496
Güzel Bathsheba Everdene, kendisine miras kalan büyük ve bakımsız çiftliği çekip çevirmek için Weatherbury köyüne gelir. İçgüdülerine göre hareket eden Bathsheba, köydeki üç erkek, atılgan ama sorumsuz Çavuş Troy, saplantılarının tutsağı olan Çiftçi William Boldwood, sadık ve becerikli Gabriel Oak arasında bocalarken duygusal bir eğitimden geçecektir…
İngiltere’nin güneybatısındaki düşsel Wessex bölgesinde geçen romanlarıyla tanınan Thomas Hardy, Çılgın Kalabalıktan Uzak yapıtıyla büyük ün kazanmıştı. Mizahi, melodramatik, pastoral ve trajik öğeleri ustaca harmanlayan roman, Hardy’nin her zamanki ihanet ve aşk acısı temalarını işlemesinin yanı sıra en sıcak, en eğlenceli yapıtlarından biridir.
Budala
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Mazlum Beyhan
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 769
Mazlum Beyhan çevirisi, Liza Knapp’ın önsözü, Murray Krieger’in sonsözü, Yazar ve dönem kronolojisiyle. Budala, Rus ahlâki ülküsünün edebiyattaki en kusursuz, en doyurucu tasviridir. Dostoyevski, Budala’yı ithaf ettiği yeğeni Sonya’ya yazdığı bir mektupta romanın temel düşüncesini şöyle açıklar: “Niyetim bütünüyle iyi bir insanı anlatmak.” Yazarın bu fikirle yarattığı kahramanı budala” Prens Mışkin, mirasını almak için İsviçre’deki bir akıl hastanesinden St. Petersburg’a döndüğünde kendisini bir ihanet, entrika ve cinayet üçgeninde bulur. Mışkin’in masumiyeti, dürüstlüğü ve alçak gönüllülüğü, dahil olmak istediği toplumun değerleriyle açık bir tezat oluşturur. O, dünya nimetlerinden ve hırslarından arınmış, peygamberimsi vasıflarıyla kusursuz bir iyilik timsali gibidir…
“Budala, Dostoyevski’nin kitapları arasında en derinden trajik hatta en acı verenidir ve aynı zamanda benzersiz bir aşk öyküsüdür…”
Edward Hallett Carr
“… Bu tutku kitabı, Dostoyevski’nin yazdığı ilk büyük aşk romanıdır…”
Henri Troyat
Nana
Yazar: Emile Zola
Çevirmen: Samih Tiryakioğlu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 544
Nana, 19. yüzyılın büyük Fransız romancısı Émile Zola’nın, bir ailenin tarihini anlatan yirmi romanlık dizisinin en ünlü eserlerinden biridir. Dizinin bütünü içinde bağımsız bir roman olarak da okunan Nana, bir fahişenin yaşamını konu alır.
Edebiyatta doğalcılığın babası sayılan Zola’nın, sanayi toplumunun yoğun hareketliliğini ve yarattığı yabancılaşmayı şiirsel bir dille sergilediği yapıtlarının başında gelen Nana’da, bir tiyatro oyuncusunun yükselişi ve sonra fahişelik yapmak zorunda kalışı anlatılır.
1880 yılındaki ilk baskısı ilk gün tükenen bu dev roman, Fransa’da olay olmuş, ülkenin en şiddetli edebiyat tartışmalarından birine yol açmıştı. Bugüne kadar hem beyazperdeye hem de sahneye pek çok kez uyarlanan Nana’yı en yetenekli oyuncuların bile romandaki kadar etkileyici kılamadıkları söylenmiştir. Bunun nedenini, Nana’nın, gerçek ve efsane, fahişe ve canavar, kadın ve tanrıça nitelikleriyle benzersiz bir roman başkişisi olmasında aramak gerekir.
Ölü Canlar
Yazar: Nikolay Vasilyeviç Gogol
Çevirmen: Fırat Biçen
Yayınevi: İlgi Kültür Sanat Yayınları
Sayfa Sayısı: 440
“İnsani tutkular, deniz kenarındaki kum taneleri gibi sayısızdır; hiçbiri diğerine benzemez.”
Zengin olmak ve soylular sınıfına dahil olmak için akıl almaz bir plan yapan Pavel İvanoviç Çiçikov, gittiği şehirlerin önde gelenleriyle balolarda, davetlerde bir araya gelip ahbaplığı ilerletir ve sonunda onlarla tuhaf bir pazarlığa girişir. Onlardan çoktan ölmüş olan kölelerini satın almak ister. Çiçikov, adım adım hedefine yaklaşırken önüne bazı engeller de çıkar!
Dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olan Ölü Canlar, insanların hırs ve ihtiraslarının dayanabildiği noktayı gözler önüne seriyor. Gogol’ün, Puşkin’in önerisiyle İlahi Komedya’dan esinlenerek yazdığı bu eser, 43 yıllık kısa hayatının en önemli verimlerinden biri.
Buddenbrooklar
Yazar: Thomas Mann
Çevirmen: Kasım Eğit, Yadigar Eğit
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 832
Thomas Mann’ın ilk romanı Buddenbrooklar, Kuzey Almanya’da tahıl ticaretiyle uğraşan burjuva bir ailenin birkaç nesil boyunca yaşadıklarına odaklanır. Doğumlar, evlenmeler, boşanmalar, hastalıklar, ölümler, başarılar ve başarısızlıklarla Buddenbrooklar, değişen topluma ve bu yeni toplumun yaşam koşullarına ayak uyduramayan geleneksel bir aile tablosu çizer. Roman, bu ailenin kaçınılmaz çöküşe doğru hızla yol alışını öyküler.
Bir dönemin burjuvazisinin kaybolan değerlerine ağıt niteliği taşıyan Buddenbrooklar’ı Thomas Mann 1900 yılında, 25 yaşında kaleme aldı. 1929’da Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Mann’ın bu dev eseri, modern edebiyatın klasikleri arasındadır.
İlginizi Çekebilir: “Buddenbrooklar” Hayranlarına Okuma Önerileri
Ölüler Evinden Notlar
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Sabri Gürses
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 384
Dostoyevski ilk önemli öykülerini yazdıktan ve az çok tanınır olduktan kısa süre sonra, birtakım siyasi faaliyetlerinden dolayı çar rejimince yargılanıp kürek cezasına çarptırılmıştı. Bu nedenle yaklaşık on yıl edebiyattan da, edebiyat ortamlarından da uzak kaldı. Ölüler Evinden Notlar, Dostoyevski’nin, cezasını çekmek üzere gönderildiği Sibirya’daki kamptan gözlemler içeriyor. Mahkûmların hikâyeleri, kişilikleri, günlük hayatları, korkuları, dostlukları ve düşmanlıkları… Dostoyevski her zamanki güçlü psikolojik tahlilleri, sıra dışı bakış açısı ve çarpıcı yorumlarıyla ele alıyor mahkûmları; onları adeta birer gözlem odasına koyuyor ve bir biliminsanı tavrıyla izliyor. Çarlık Rusya’sının gerçek yüzünü, yaşadığı ve tüm yurttaşlarına yaşattığı korkunç adaletsizliği aktarıyor. Suç nedir, suçlu kimdir? Bunu ortaya koyacak evrensel hukuk nerede bulunur?
Ölüler Evinden Notlar, Fyodor Dostoyevski için on yıl aradan sonra edebiyat dünyasına görkemli bir dönüş anlamına geliyordu. Bugünün okurları içinse her şeyden önce vazgeçilmez bir klasiği işaret ediyor.