Aşk ve Öbür Cinler, Gabriel Garcia Marquez, yıllar önce tanık olduğu bu ilginç olaydan yola çıkarak, çocukluğunda büyükannesinden dinlediği bir köpek ısırması sonucunda kuduzdan ölen küçük bir kızın masalını birleştirerek olağanüstü güzellikteki bu yeni romanını yazmış.
Aşk ve Öbür Cinler
Yazar: Gabriel Garcia Marquez
Çevirmen: İnci Kut
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 184
Ustalık döneminin doruklarında dolaşan Gabriel Garcia Marquez’in, gençliğinde, günlük bir gazetenin muhabiriyken tanık olduğu bir olaydan yola çıkarak yazdığı bu roman, 1994 yılında ilk kez yayımlandığında hem dünyada hem Türkiye’de çok ses getirmişti. Çok eski bir manastırın yıkıntıları üzerine, beş yıldızlı bir otel yapılacaktır. Manastırın mahzenindeki mezarlar kazılıp boşaltılırken, bir mezarda bakır rengi canlı bir saç yığını bulunur. Bu gür saçlar çekilip çıkarılmakta, ama bir türlü sonu gelmemektedir; sonunda hâlâ bir kız çocuğunun kafatasına yapışık son saç telleri de dışarı çıkar. O harikulâde saçlar yirmi iki metre, on bir santim uzunluğundadır.
Gabriel Garcia Marquez, yıllar önce tanık olduğu bu ilginç olaydan yola çıkarak, çocukluğunda büyükannesinden dinlediği bir köpek ısırması sonucunda kuduzdan ölen küçük bir kızın masalını birleştirerek olağanüstü güzellikteki bu yeni romanını yazmış. İnci Kut’un İspanyolca aslından büyük bir özenle Türkçeye çevirdiği Aşk ve Öbür Cinler, bu ünlü yazarın yarattığı büyülü gerçekçiliğe yeni bir örnek.
Çimen Türküsü
Yazar: Truman Capote
Çevirmen: Filiz Karabey Ofluoğlu
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 125
Çimen Türküsü, bir tutunamayanlar romanı… On bir yaşındaki Collin Fenwick annesinin ölümü üzerine babasının iki yaşlı kuzininin yanına gönderilir. İki kardeş, Verena ile Dolly büyük çiftlik evlerinde hizmetçileri Catherine ile birlikte yaşarlar. Bu eve adım attığı ilk günden itibaren Collin’in hayatında yeni ve unutulmaz bir dönem başlar. Truman Capote’nin o benzersiz şiirsel ve hüzünlü anlatımında bu kez Amerika’nın küçük bir Güney kasabasında yaşayan birbirinden ilginç kahramanlar, hayatın anlamını doğanın seslerinde ararlar.
Esperanza’nın Kutusu
Yazar: M. Amparo Escandon
Çevirmen: Gökhan Doğru
Yayınevi: Arunas Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 188
Umut ne zaman kaybolur? Esperanza’ya sorarsanız, hiçbir zaman!
Bir gün bir doktor yanınıza gelip basit bir hastalıktan dolayı hastanede yatan kızınızın birden bire öldüğünü söylese, ne yapardınız? Ona inanır mıydınız? Yoksa Esperanza gibi, kızınızın ölmediğine inanıp umudunuzu hep yanınızda mı taşırdınız?
Esperanza, Meksika’nın küçük bir kasabasındaki mütevazı yaşamını geride bırakıp birçok engelden geçerek Los Angeles’ın parlak ışıkları arasında bulur kendini. Umudunu hep yanında taşır. Gerçeğin yetersiz kaldığı yerde kendi gerçeğini yaratır. Kızını bulmak için çıktığı bu yolculuk, kendisini bulmasını da sağlar.
Kelebekler Zamanı
Yazar: Julia Alvarez
Çevirmen: Ege Candemir
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 400
“Çocukken Karanlık Geçit diye bir oyunumuz vardı. Geceleyin bahçeye çıkıp kim en uzağa yürüyebilecek diye birbirimizle yarışırdık. Ben bu korkuluğu ya bir ya iki kez geçmişimdir. Ama Minerva alır başını giderdi; arkasından seslenir, geri dönsün diye yalvarırdık. Yine de, hatırlıyorum, o da bir anlığına tam burada durur, omuzlarını dikleştirir, kendini hazırlardı. Onun için de o kadar kolay olmadığını bilirdim.”
Hiçbiri için kolay değildi; ne ailesine düşkün örnek Katolik Patria, ne idealist Minerva, ne de en büyük sırdaşı olan tatlı, genç Mate için. Bunlar onlara uygun görülmüş sıfatlar, birbirlerinden böyle ayırt ediliyorlar. Ortak yönleriyse cesaretleri. Peki nereden gelir bu cesaretleri? Eh, çivi çakılana kadar çekice inanmaz derler…
Julia Alvarez, bize efsanevi Mirabal kardeşleri anlatmıyor. Kalemi bir fırça misali dört hayatın dört resmini çiziyor, yüceltmeye, öcüleştirmeye fırsat vermiyor. “Tiranımızı da aynı tanrılaştırma hevesi yaratmıştır” diyor Alvarez. İşte bu yüzden onun kelebekleri çorbasındaki şehriyeden korkuyor, yastığının altında Trujillo resmi saklıyor, geceleyin utandığı elleri meşgul olsun diye haçıyla uyuyor. Bu hikâye, kahramanların nasıl kahraman olduğunun hikâyesi…
Gülünesi Aşklar
Yazar: Milan Kundera
Çevirmen: Serdar Rifat Kırkoğlu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 240
Milan Kundera, bütün yapıtları arasında en çok zevk alarak ve keyifle Gülünesi Aşklar’ı yazmış olduğunu söyler. Yedi öyküden oluşan bu kitapta, yazarın daha sonraki eserlerinde geliştireceği aşk, yalan gibi temaların özünü, özgün ve yenilikçi anlatım tekniklerini bulmak mümkün.
Hayatı, yanılsamalar üzerine kurulu bir parodi olarak sunan Gülünesi Aşklar’daki öyküler, 1958 ile 1968 arasında yazılmış. Milan Kundera, o eşsiz kara mizahı ve ironisiyle kahramanlarının kimlik sorunlarını, oyun gibi başlayan cinsel yanılsamalarını, trajik bir tutsaklıktan başka bir şey olmayan erotik güç tutkularını işliyor; cinsellik ve erotizmi benzersiz gözlem gücü ve duyarlılığıyla, kusursuz bir estetik düzeye oturtarak yansıtıyor. Bu öykülerin her birinde “gülünesi” aşklar ya da gerçek aşk oyunları yer alıyor. Yirminci yüzyıl edebiyatına damgasını vuran yazarlardan Kundera’nın Gülünesi Aşklar’ı, zamana karşı durabilen bir başyapıt.
Julia Teyze
Yazar: Mario Vargas Llosa
Çevirmen: İsmet Birkan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 357
Öğle yemeği yenip sofra kaldırılınca, evde akşama kadar miskin miskin pinekleme olasılığına karşı ne yapmalı? O zaman, Latin Amerika’da milyonlarca insan -özellikle kadınlar- her günkü gülme, gözyaşı ve rüya tayınlarını almak üzere radyonun düğmesini çevireceği anı dört gözle bekler.
Büyük Perulu romancı “Mario Vargas Llosa”, işte bu yalancı, yıldızlı sahne ışıklarının ardına götürüyor bizi: İnsanları artık yalnızca sesleriyle etkileyebilen içi geçmiş aktörler; hayal ettikleri şan-şöhretin ateşiyle içleri kavrulan yazı emekçileri; ‘yaratıcılarının’ sefaletini hazırlayan yayıncılık dünyasının kurtları… Derken, radyo dizileri alanında eşi olmayan bir adam, Pedro Camacho, Lima’ya gelir. Ancak, ününün ve şanının doruklarındayken zihnini birdenbire sis basar: senaryolarının kahramanları, çılgın atlar gibi setleri ve engelleri atlayıp kendileriyle ilgili olmayan öykülerde boy gösterirler; felaketler çığ gibi boşanır. Nostaljiyi, melodramı ve uçukluğu, “Mario Vargas Llosa”nın bu kitapta başardığından daha iyi buluşturup uzlaştırmak çok zor.
“Julia Teyze”, günümüz Latin Amerikasında ortalama insanın yaşadığı, duyumsadığı ve düşlediği gerçeklik üstüne göz kamaştırıcı bir tanıklık niteliği taşıyan bir roman.
Yevgeni Onegin
Yazar: Aleksandr Puşkin
Çevirmen: Sabri Güneş
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 472
Rus edebiyatının simgesi haline gelmiş şair Aleksandr Puşkin’in Yevgeni Onegin adlı manzum romanı, Rus edebiyatının ilk romanı olarak anılır. Kısa, maceralı bir hayat, görkemli bir yaratıcılık, trajik bir sonla Rusya’yı sonsuza dek değiştiren Puşkin’in bu eseri, 1825-32 yılları arasında tefrika edilmiş; ilk kez 1833 yılında bu kitaptaki biçimiyle tam olarak yayımlanmıştır.
Belinski’nin “Rus hayatının ansiklopedisi” diyerek övdüğü romanı Çaykovski operaya uyarladı. Bunun ardından bale uyarlamaları, tiyatro uyarlamaları, şiir ve düzyazı biçiminde nazireler, film uyarlamaları dünyanın dört bir yanında birbirini takip etti. Eser ayrıca Vladimir Nabokov’un İngilizceye çevirirken yaptığı hacimli şerhle; Yuri Lotman’ın yaptığı eleştirel şerhle ve Douglas Hofstadter’in çevirisiyle de ünlüdür.
Paula
Yazar: Isabel Allende
Çevirmen: İnci Kut
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 464
O gün hayatın cömert olabileceğinin ilk kez bilincine vamıştım. Yokluğu bir nimet, cimriliği bir erdem olarak gören büyükbabamla ya da ailenin öteki üyelerinden biriyle böyle deneyimi asla yaşayamazdım.
Paula, Isabel Allende’nin diğer kitaplarından farklı; daha duygusal, daha kişisel bir kitap. Şilili yazar Sonsuz Düzen adlı romanının tanıtımı için İspanya’da bulunduğu sırada, orada yaşamakta olan yeni evli kızı Paula ağır bir hastalıkla hastaneye kaldırılır ve bitkisel hayata girer.
Isabel Allende, biricik kızının başucunda hastalık sürecini kaygıyla izlerken, bir gün iyileşeceğini umduğu kızına okutmak amacıyla ailesinin ve kendi yaşamının kesitlerini bir deftere yazmaya koyulur. Kızı bir yıla yakın bitkisel hayatta kalır ve sonunda yazarın tuttuğu bu notlar, yaşamının en gizli köşelerini açığa çıkaran tutku dolu bir kitaba dönüşür. Şili’de Pinochet döneminin başlayışı, Başkan Salvador Allende’nin intiharı, ülkeyi kasıp kavuran dikta yönetimi, aşklar, acılar, bir kadın duyarlığıyla öylesine ustaca işlenmiştir ki kitap o gün bu gün dünyanın dört bir yanında büyük okur kitlelerinin başucu kitabı olmuştur.
Yaşam Başka Yerde
Yazar: Milan Kundera
Çevirmen: Levent Kayaalp
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 336
Romanlarıyla 20. yüzyıl Avrupa’sının düşünsel ve siyasi belleğine büyük katkılarda bulunan Milan Kundera, Yaşam Başka Yerde’yi, Çekoslovakya’nın Rusya tarafından işgal edildiği sıralarda yazmış ve 1969 yılında yayımlamıştı. Savaşlar, darbeler ve siyasi gelişmeler romanlarının arka planında hep olsa da, Kundera karakterlerini çoğunlukla sanat çevrelerinden seçmiş, böylece güncel olaylarla entelektüeller arasındaki ilişkileri tartışmaya açmıştır. Kundera’nın, “Benim için Avrupa devrimi ya da buna benzer bir şeyin romanı” dediği Yaşam Başka Yerde, kişisel deneyimlere ve aydın çevreleri içindeki gözlemlere dayanır: Resme ve şiire olan yeteneği daha çocukken keşfedilen Jaromil, cinsel kimlik karmaşası yaşayan ve kendi bedeninden nefret eden annesini, “başsız kadın bedenleri”yle resmetmekte, “yaşam mı yazı mı” gerilimi içinde büyümektedir.
Herkesin kendisine baktığını bildiğinden, acımasızca yüzünün bilincine vardı ve neredeyse dehşetle, yüzünde taşıdığının annesinin gülümseyişi olduğunu hissetti. Bu nazik, acı gülümseyişi kesinlikle tanıyordu, onu dudaklarında hissediyordu ve ondan kurtulma çaresi yoktu.
Mağara
Yazar: Jose Saramago
Çeviri: Sıla Okur
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 304
Kentlerde giderek yayılan dev alışveriş merkezlerinin ve yaşam sitelerinin hayatımızda yarattığı değişiklikler üzerine, Saramago’nun her zamanki incelikli üslubuyla kotardığı bir roman, Mağara. Günümüz dünyasının yükselen trendleri olan tüketim ve steril yaşam mekânlarının sembolü olan bir ‘Merkez’le, basit, geleneksel ama hakiki duygularla dolu üretken yaşamın sembolü yaşlı bir çömlekçiyi karşı karşıya getiren büyük usta Saramago, basit bir durumu hayranlık uyandıran felsefi bir alegoriye dönüştürüyor: Sıcak masalsı anlatısı ve sempatik karakterleri, devasa reklam kampanyalarıyla birer harikalar diyarı olarak sunulan yaşam projelerinin insan ruhunun Platonik mağarasından öteye geçemeyeceğini gösteriyor.
“Proust’ta olduğu gibi, Saramago’nun cümlelerinden birinin içine çekilmek de, bir dolambaçtan biçim alan bir dünyaya çekilmektir.”
The New York Times Book Review
“Hayatta kalma mücadelesi veren sıradan insanlara heyecanlı, muhteşem yazılmış, son derece büyüleyici, eski moda denebilecek kadar romantik, yer yer de çarpıcı bir bakış.”
Book Magazine
Zamanımızın Bir Kahramanı
Yazar: Mihail Lermontov
Çevirmen: Ülkü Tamer
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 192
“Beyler, Zamanımızın Bir Kahramanı bir tek kişinin portresi değildir; kuşağımızın gittikçe artan kötülüklerinden yaratılmış bir portredir. Bana bir insanın bu kadar kötü olamayacağını söyleyeceksiniz yine; ben de diyeceğim ki, madem bir sürü trajik ve romantik haydutun varlığına inandınız, neden Peçorin gerçeğine inanmıyorsunuz? Yoksa bu kişideki gerçek payı sizin istediğinizden daha mı fazla?”
Henüz yirmi yedi yaşındayken bir düelloda yaşamını yitiren Lermontov’un tek romanı Zamanımızın Bir Kahramanı, bugün dünya edebiyatının başyapıtları arasında yer alır. XIX. yüzyıl Rus edebiyatının en büyük şairlerinden biri olan Lermontov’un bu romanda yarattığı Peçorin karakteri ise, yalnızca o günlerde değil, günümüzde de edebiyat dünyasının en çok tartışılan karakterlerinden biridir. Döneminin toplumsal yaşamının eleştirel bir tablosunu çizen bu romanı Ülkü Tamer’in benzersiz Türkçesiyle sunuyoruz.
Bulantı
Yazar: Jean-Paul Sartre
Çevirmen: Metin Celâl
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 264
20. yüzyılın önde gelen aydınlarından Jean-Paul Sartre, romanları, oyunları ve düşünce yazılarıyla varoluşçuluk düşüncesini olduğu kadar bütün bir yüzyılı da derinden etkilemiştir.
Bulantı, 20. yüzyılın en etkili düşünürlerinden Jean-Paul Sartre’ın ilk romanı. Bireyin kökten özgürlüğünü vurgulayan varoluşçu akımın sözcülüğünü üstlenen Sartre, adını 1938’de yayımlanan bu romanıyla duyurmuştu. Günlük biçiminde yazdığı bu kitabında, romanın kahramanı Roquentin’in dünya karşısında duyduğu tiksintiyi anlatıyordu. Bu tiksinti yalnızca dış dünyaya değil, Roquentin’in kendi bedenine de yönelikti. Kimi eleştirmenler romanı hastalıklı bir durumun, bir tür nevrotik kaçışın ifadesi olarak değerlendirdilerse de, Bulantı, yansıttığı güçlü bireyci ve toplum karşıtı düşüncelerle, sonradan Sartre’ın felsefesinin temellerini oluşturacak birçok konuya yer veren özgün bir yapıttı.
Köpek Kalbi
Yazar: Bulgakov Mikhail Afanasevich
Çevirmen: Uğur Büke
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 136
“Bilin ki korkunç olan, artık onda köpek değil, insan kalbi olmasıdır. Hem de doğada bulunan en berbatından!”
Şarik, bir sokak köpeğidir. Bir gün yaralanınca onu bulan cerrah evine götürür ve iyileştirir. Ancak ameliyat ederken ona bir insanın hipofiz bezini ve bir erkeğin testislerini de nakleder. Bu deneyin sonucunda Şarik yavaş yavaş insanlaşmaya başlar. Hatta zaman içerisinde Sovyet devletinde iş bile bulur, ideal sosyalist bir vatandaşa dönüşür.
Bu komik ve grotesk Frankenstein öyküsü Bolşevizmi ve Sovyet toplumunu eleştirdiği gibi, insanın temeldeki bencilliğini de gözler önüne seriyor. Bulgakov’un 1925’te yazdığı ancak 1987’ye kadar Rusçada yayımlanamayan romanı Köpek Kalbi, yazarın hiciv ve kara mizah yeteneğini en iyi şekilde gösterdiği eserlerinden biri.
Ölümsüzlük
Yazar: Milan Kundera
Çevirmen: Aysel Bora
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 352
Milan Kundera’nın roman anlayışının tam anlamıyla ifadesini bulduğu bir doruk: Ölümsüzlük. Ona göre roman, varlığı araştırmak için bir araçtır; yazar, ortaya birtakım gerçekler koymaktan çok, çözülmek üzere sorular sorar. Ölümsüzlük’ün yazar-anlatıcı-kahramanı olan Kundera, bu yapıtındaki yedi bölümde, ölümsüzlük, yüz, aşk, rastlantı gibi farklı romanesk temalardan oluşan bir yol çiziyor. Roman birbirinden son derece ayrı gözüken, ancak birbirine sıkı sıkıya bağlı olayları ve kahramanları bir araya getiriyor.
Kundera, hepsi birer evren demek olan sahneler kuruyor, bu büyük tiyatro oyununda, rastlantılar, kesişmeler, koşutluklar ve karşıtlıklar Hemingway’le Goethe’yi, Goethe’nin aşığı Bettina von Arnim’le varoluşunu yaşnızlıkta arayan Agnes’i, Kundera’yla Profesör Avenarius’ü aynı sahnede, aynı sorunun çevresinde buluşturuyor. Ölümsüzlük’ün kahramanları bir hareketten, bir oluştan, kendilerini aşan bir kavramdan doğuyorlar; yazar, kitabın içindeki varlığıyla bir açıdan kahramanların durumlarının yansıdığı bir ayna görevi görüyor.
Romanlarında müzikal tekniklerin büyük etkisinin görüldüğü Kundera, bu romanında da tekanlamlılığı reddedişini ortaya koyan özgün çoksesliliğini koruyor. Böylece bir başyapıt ortaya çıkıyor: Ölümsüzlük, edebiyat hakkında, edebiyatın sahip olduğu malzeme ve olanakları hakkında olağanüstü bir düşünme serüveni.
Genç Werther’in Acıları
Yazar: Johann Wolfgang Von Goethe
Çevirmen: Nihat Ülner
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 168
Evrensel boyutlara ulaşmış ünüyle, bugün dünya edebiyatının en büyük yazarlarından biri sayılan Goethe, henüz yirmi beş yaşındayken yazdığı Genç Werther’in Acıları’nda, kısa bir süre önce Charlotte adlı genç bir kadınla yaşadığı mutsuz ilişkiden yola çıkmıştı. Edebiyat dünyasına, karşılıksız aşk acısıyla intihara sürüklenen “romantik kahraman”ı armağan eden bu büyüleyici mektup-roman, şiirselliği ve yaşama tutkulu bakışıyla okurları mıknatıs gibi kendine çekmişti. Almanya’da dönemin gençliğini etkisi altına alan romanın, birçok kişinin intiharına neden olduğu, Werther’in giydiği mavi frak, sarı yelek ve çizmelerin o yıllarda moda haline geldiği, Napoléon’un bile kitabı sürekli yanında taşıdığı söylenir.
Son derece duyarlı ve tutkulu bir genç ressam olan Werther’in düşsel dostu Wilhelm’e yazdığı mektuplardan oluşan Genç Werther’in Acıları, edebiyatta akılcılığın yerini alan duygusallığın bir başyapıtıdır.
Ölü Canlar
Yazar: Nikolay Vasilyeviç Gogol
Çevirmen: Fırat Biçen
Yayınevi: İlgi Kültür Sanat Yayınları
Sayfa Sayısı: 440
“İnsani tutkular, deniz kenarındaki kum taneleri gibi sayısızdır; hiçbiri diğerine benzemez.”
Zengin olmak ve soylular sınıfına dahil olmak için akıl almaz bir plan yapan Pavel İvanoviç Çiçikov, gittiği şehirlerin önde gelenleriyle balolarda, davetlerde bir araya gelip ahbaplığı ilerletir ve sonunda onlarla tuhaf bir pazarlığa girişir. Onlardan çoktan ölmüş olan kölelerini satın almak ister. Çiçikov, adım adım hedefine yaklaşırken önüne bazı engeller de çıkar!
Dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olan Ölü Canlar, insanların hırs ve ihtiraslarının dayanabildiği noktayı gözler önüne seriyor. Gogol’ün, Puşkin’in önerisiyle İlahi Komedya’dan esinlenerek yazdığı bu eser, 43 yıllık kısa hayatının en önemli verimlerinden biri.
Paris Bir Şenliktir
Yazar: Ernest Hemingway
Çevirmen: Saydam Özel
Yayınevi: Bilgi Yayınevi
Sayfa Sayısı: 280
Ernest Hemingway’in 1920’lerdeki Paris’le ilgili olup 1964’te ölümünden sonra yayımlanan klasik anıları, en sevilen eserlerinden biri olmayı sürdürüyor. Eserin metninde Hemingway’in kişisel evrakının 1979’da ortaya çıkmasından beri yapılan değişiklikler, metin yayımlanmadan önce araştırıcılar tarafından incelenip tartışıldı. Şimdiyse düzeltilmiş yeni özel bu basım, orijinal elyazmasını yazarın yayımlanmasını düşündüğü şekilde sunuyor.
Bu kitapta Ernest’in yaşayan tek oğlu olan Patrick Hemingway’in kişisel önsözü ile yazarın torunu ve editör Seán Hemingway’in tanıtımı da yer alıyor. Ayrıca Hemingway’in oğlu Jack, ilk karısı Hadley, F. Scott Fitzgerald ve Ford Madox Ford ile yaşadıklarını gün yüzüne çıkaran, tamamlanmamış, daha önce hiç yayımlanmamış bir dizi eskiz yanı sıra sanatı konusunda ilk başlardaki denemeleriyle ilgili derin görüşlü anıları da var. Düzeltilmiş bu basım, Paris’in Birinci Dünya Savaşından sonraki coşkun ruh halini, Hemingway’in örneklediği dizginlenemez yaratıcılığı ve bastırılamaz tutkuyu parlak şekilde hissettiriyor.
“Patrick ve Seán Hemingway tarafından büyük beceriyle ve zarafetle üretilen ‘düzeltilmiş’ basım hakkında söylenilecek ilk şey, adına yakışır olduğu; almaya fazlasıyla değer.”
The Atlantic’ten Christopher Hitchens
Faust
Yazar: Johann Wolfgang Von Goethe
Çevirmen: A. Erkin Köyligil
Yayınevi: İlgi Kültür Sanat Yayınları
Sayfa Sayısı: 367
Faust, Alman yazar Johann Wolfgang Von Goethe’nin bütün eserlerinin birleşimi olarak kabul edilen, dünya klasikleri arasında da önemli yeri olan bir eseridir. Yazarın genç yaşta yazmaya başladığı bu oyun, daha sonraları ele alınarak son halini almıştır. Yazımı zamana yayılan bu eser haliyle bize Goethe’nin kendi iç dünyasından ve yaşamından kesitler sunar. Gökyüzünde başlayan bu oyunda İsrafil, Cebrail, Mikail ve Mephisto arasında bir diyalog geçer ve sonucunda olaylar gelişir.
Mephisto yani şeytan Tanrı ile girdiği yarış sonucunda bir insanı yoldan çıkaracağını söyler. Tanrı ise insanın ne kadar kötülük yaparsa yapsın kendi içindeki doğruyu her zaman bulacağını savunur. Faust ise Tanrı’yı sorguladığı bir dönemdedir. Mephisto Faust’a farklı şekillerde görünür. Faust onun kötü bir ruh olduğunu anlar ve kendisini kandırabilirse onunla anlaşma yapmayı kabul edeceğini söyler. Sonraları Faust, Mephisto yüzünden her türlü kötülüğü yapmış ve bundan pişmanlık duymaya başlamıştır. Bu pişmanlık Faust’un içindeki, Tanrı’nın bahsettiği kaybolmayan iyiliktir. Sonuç olarak bu savaştan galip gelen Tanrı, aynı zamanda da Faust olmuştur.
Teneke Trampet
Yazar: Günter Grass
Yayınevi : Akılçelen Kitaplar
Sayfa Sayısı: 727
Ana meseleyi kâğıda dökmek için gerekli ve bir o kadar da lüzumsuz ayrıntıyı, maharetli ve sabırlı parmaklarıma ilham veren trampetim olmasaydı hatırlayamazdım. Hatta hastane bana günde üç dört saat teneke trampetimi konuşturma izini vermeseydi, ebeveynlerini bile tanıyamayan zavallı bir insan olurdum.
1900’lerin ilk yarısı. Almanya. Almanların, Polonyalıların ve diğer azınlıkların bir arada yaşadıkları bir kasaba: Danzig. Üç yaşına bastığı gün bir teneke trampet hediye edilen; çevresindeki erişkinlerin mutluluktan yoksun, karamsar, yalan ve suçla dolu, deyim yerindeyse acınası dünyasına katılmak yerine büyümemeyi “tercih eden” bir çocuk: Oskar Matzerath.
Teneke Trampet, savaş öncesinde Danzig’den savaş sonrasındaki Düsseldorf’a uzanıyor ve büyümeyi reddeden bir çocuktan bir akıl hastanesi sakinine dönüşen Oskar Matzerath’ın gözünden hem Orta Avrupa hem de Almanya’yı, hiç olmadığı kadar çıplak bir şekilde görmemizi sağlıyor. Grass’ın klasikleşmiş romanında Oskar’ın toplumsal yozlaşmayı, teneke trampetinin vuruşları ve camı parçalayan sesiyle protestosuna tanık olacaksınız.