1. Anasayfa
  2. Okuma Listeleri

54 Kitapta Dünya Turu

54 Kitapta Dünya Turu
0

54 Kitapta Dünya Turu Listesi. Dünya turunu hepimiz yapmak için hayaller listemize eklemişizdir. Kim eklemez ki? A’dan Z’ye ekleyebildiğimiz ülke ve şehirleri listemizde bulacaksınız. Malum sebeplerden dolayı şehir dışına dahi çıkamayan bizler için harika bir kaynak diye düşünüyoruz bu listeyi.

Kitapla kalın.

54 Kitapta Dünya Turu

ABD – Bülbülü Öldürmek

Yazar: Harper Lee
Çevirmen: Ülker İnce
Yayınevi: Epsilon Yayınevi
Sayfa Sayısı: 360

“İstediğin kadar saksağan vur vurabilirsen, ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır.”

Tüm zamanların en sevilen hikâyelerinden biri olan, kırktan fazla dile çevrilen, Oscar ödüllü bir sinema filmi için temel oluşturan ve yirminci yüzyılın en iyi romanlardan biri seçilen Pulitzer ödüllü Bülbülü Öldürmek, Amerika’nın acımasız bir önyargı ile zehirlenmiş güneyinde geçen, sürükleyici, yürek burkan ve dikkat çekici bir büyüme hikâyesi. Büyüleyici güzellikler ve vahşi eşitsizlikler dünyasında haksız yere korkunç bir suçla suçlanan bir “zenci”yi savunmak için her şeyi riske atan bir adamın hikâyesi çocuk kahramanın gözünden anlatılıyor.

Şefkat dolu, dramatik ve düşündürücü Bülbülü Öldürmek okurları insan doğasının köklerine; masumiyet ve deneyime, nezaket ve zulme, sevgi ve nefrete, mizah ve pathosa götürüyor. Harper Lee’nin her zaman basit bir aşk hikâyesi olarak gördüğü romanı bugün Amerikan edebiyatının bir şaheseri olarak kabul ediliyor.

“Lee estetiğin arkasına sığınmayı reddediyor. Kalemi öyle güzel, güçlü, ölçülü ki zor konuları doğrudan ele almak zorunda olmamasına rağmen Bülbülü Öldürmek’te tam olarak bunu yapmış.” 
Chimamanda Ngozi Adichie

“Yaşama sevinciyle dolu, dokunaklı ve nadiren rastlayacağınız türden bir roman.”
Truman Capote

thumbnail
Önerilen Yazı
“BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK” HAYRANLARI İÇİN OKUMA ÖNERİLERİ
Bülbülü Öldürmek

Adalar – Ücra Adalar Atlası

Yazar: Judith Schalansky Schalansky
Çevirmen: Ömer Bozkurt
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 144

Bu kitaptaki bütün metinler kapsamlı araştırmalara dayanıyor, her ayrıntı gerçek olgulardan kaynaklanıyor. Hiçbir şey uydurmuş değilim. Fakat bu kaynakları keşfeden benim, onları eski ve nadir kitaplarda ben arayıp buldum, metinleri işledim ve denizciler keşfettikleri adaları nasıl sahipleniyorlarsa ben de o metinleri kendimce dönüştürdüm ve özümsedim.

Amacım gerçek yerlemlerinin ötesinde adalar konusundaki bilgiyi genişletmek değil. Dolayısıyla bunun bir bilimsel yaklaşım değil, sadece yazınsal bir girişim olduğu açıktır. Bu atlas, demek ki, her şeyden önce ozansı bir projedir. Eğer yerkürenin yüzeyinde gerçekten gezinmek mümkün değilse, yapılacak tek şey evde oturarak dünyayı keşfe çıkmaktır.

Ücra Adalar Atlası

Afganistan – Uçurtma Avcısı

Yazar: Khaled Hosseini
Çevirmen: Püren Özgören
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 375

Emir ve Hasan, Kabil’de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk… Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir’le Hasan’ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.

Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California’ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan’ın hatırasından kopamaz.

Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları… Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.

Uçurtma Avcısı’nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü…

thumbnail
Önerilen Yazı
Uçurtma Avcısı Hayranlarına 11 Kitap Önerisi
Uçurtma Avcısı

Almanya – Masumiyet ya da Özel İlişki

Yazar: Ian McEwan
Çevirmen: Roza Hakmen
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 232

Çağdaş İngiliz edebiyatının en önemli yazarlarından Ian McEwan, gerçek bir olaya yaslanan, psikolojik gerilim olan Masumiyet’te bir insanın sıra dışı şartlarda var oluşunu ve bu uyanışın beraberinde getirdiği karmaşa ve çalkantıları gözler önüne seriyor.

II. Dünya Savaşı sonrası Berlin’de savaş yer altında devam ediyor. İngiliz ve Amerikan gizli servisleri, Sovyet hatlarına sızmak için dev bir tünel projesini ortaklaşa yürütüyor. Tarihte “Altın Operasyon” olarak bilinen bu projede çalışmak üzere Berlin’e giden çekingen ve “masum” bir İngiliz, böylece dış dünyaya ilk adımını atıyor.

Masumiyet ya da Özel İlişki kitabı, Soğuk Savaş döneminde geçen yirmili yaşlarının ortasında, aile evinin ötesindeki dünyayla henüz tanışmamış, çekingen, nazik ve “masum” bir İngiliz genci olan Leonard Marnham’ın etrafında dönüyor. Posta servisinde elektronik mühendisi olarak çalışan Leonard, İngiliz ve Amerikan gizli servisleri CIA ve MI6’nın ortaklaşa yürüttüğü Altın Operasyon’da görev almak üzere Soğuk Savaş dönemi Berlin’ine gönderilir. Doğu Berlin’deki Sovyet telefon hatlarına sızmak için açılan tünelde Leonard gizlilikle tanışır.

Gergin de olsa yakın bir dostluk kurduğu Amerikalı Bob Glass’la dışarı çıktığı bir gece, kendisinden yaşça büyük olan Batı Berlinli Maria Eckdorf’la tanışır. Ona olan aşkı sayesinde günlük yaşantısının ve alışkanlıklarının bağlarından kurtulurken, aynı zamanda kendi karanlık yönleriyle karşılaşır. Leonard mutludur. Ama nişanlandıkları gece Maria’nın eski kocası ortaya çıkınca, Leonard ilişkisini tekrar sorgulamaya başlar.

Masumiyet ya da Özel İlişki

Angola – Unutmanın Genel Teorisi

Yazar: Eduardo Agualusa
Çevirmen: Sevcan Şahin
Yayınevi: Timaş Yayınları
Sayfa Sayısı: 272

Angola bağımsızlığını kazanmadan hemen önce, Ludo yaşadığı apartman dairesinin kapısına bir duvar örer. Burası onun otuz yıl boyunca ayrılmayacağı yuvasıdır artık. Terasında yetiştirdiği birkaç sebze ve yakaladığı güvercinlerle beslenir. Isınabilmek için kitapları, mobilyaları yakar. Ve evin duvarlarını kendi hikâyesiyle kaplar, satır satır işler yalnızlığını.

Ancak dış dünya bırakmaz Ludo’nun yakasını, yavaş yavaş sızar hayatına: Radyoda bir cızırtı, yan daireden bir ses, peşindekilerden kaçan bir adam, ayağına not bağlı bir güvercin. Ta ki bir gün küçük Sabalu, yan binaya kurulan inşaat iskelesine tırmanarak Ludo’nun terasına çıkana kadar…

Angola’nın bağımsızlık öyküsüyle birlikte akan Ludo’nun öyküsü bu, evinden dışarı çıkmayan bir kadının duvarlarında yankılanan gerçek bir hikâye.

“J.M. Coetzee ile Gabriel García Márquez’i karıştırın, José Eduardo Agualusa’yı elde edeceksiniz: Portekiz’in Nobel Edebiyat Ödülü için bir sonraki adayı.”
Alan Kaufman

“Sayfalara sığmayan bir hayal gücü.”
The Irish Independent

“Unutmanın Genel Teorisi, okuru ‘kahraman’la ‘kötü adam’ arasındaki çizgiyi çekmeye ve tarihle kurgu arasındaki ilişkiyi sorgulamaya davet ediyor. İyi edebiyatın yapması gerekeni yapıyor: Okuru koltuğuna mıhlıyor, bırakıp gitmek imkânsız.”
Maaza Mengiste

Unutmanın Genel Teorisi

Arjantin – Aztek Çiçeği

Yazar: Luisa Valenzuela
Çevirmen: Emrah İmre
Yayınevi: Alef
Sayfa Sayısı: 216

Gülümse, gülümse, gülümse…

Salt bedenden bedensizliğe ve denize…

Tarihsiz bir zamanda Arjantin taşrasından Buenos Aires’e, oradan pampaya uzanır Clara’nın hikâyesi. Tangonun mayalandığı kenar mahallelerden, başkentin geniş caddelerinden, parklarından, sefil otellerinden, yine taşraya, sirke. Sevgilileri, pezevenkleri, kocaları olur. Ama onun çok istediği tek bir şey vardır: deniz. Denize gitmek. Sihirbaz Alejandro’yla düştüğü yollarda, sirkte Aztek Çiçeği olur: aynalardan oluşan bir kutunun içinde bedensiz bir kafa, hep gülümsemesi gereken bir embriyo.

Aztek Çiçeği

Avustralya – Çoban Kulübesi

Yazar: Tim Winton
Çevirmen: Seda Çıngay Mellor
Yayınevi: Konu Kitap
Sayfa Sayısı: 264

Avustralya’nın en çok satan yazarları arasında yer alan Tim Winton, iki kez Man Booker’a aday gösterildi. Romanları birçok dile çevrildi, birçok ödül aldı. Sert mevzuları hassas, yer yer lirik bir dille anlatmasıyla öne çıktı. Dünya çapında övgüler alan, satış listelerinde bir numaraya çıkan son romanı Çoban Kulübesi de dahil olmak üzere yirmi dokuz kitabı var. Kitapları Avustralya’da şimdiye dek iki buçuk milyondan fazla sattı.

Roman, öksüz Jaxie Clackton’ın babasının ölümüyle başlıyor. Suçun üzerine kalacağını sanan Jaxie yanına sadece bir su şişesi, bir tüfek ve birkaç konserve alarak evden kaçıyor. Telefonunun şarjı tek çubuk. Uçsuz bucaksız Batı Avustralya kırsalında yalnız olduğunu sanırken, sürgündeki bir rahiple karşılıyor.

Çoban Kulübesi hayatta kalmaya, aşka, dostluğa, aileye, yozlaşmış değerlere, özgürlüğü kendi hapishanesi olan insanlara dair sert ama muzipliği de elden bırakmayan fişek gibi bir roman.

“Winton Avustralya’nın büyük romancısı değil, büyük romancı, konu kapanmıştır.”
The Times

“İngilizcede daha incelikli yazan pek az yazar var.”
Chicago Tribune

“Hem alkışlanan, hem de çok satan, kıskanılası bir yazar olan Winton yerel şeyleri şiirselleştirme konusunda özellikle yetenekli ama kaleminin en önemli özelliği çıplaklığı.”
The Guardian

Çoban Kulübesi

Bangladeş – Altın Çağ

Yazar: Tahmima Anam
Çevirmen: Seda Çıngay
Yayınevi: Bilge Kültür Sanat
Sayfa Sayısı: 304

Commonwealth Writers Ödülü!

Doğu Pakistan, Dakka, 1971. Rehana Hak, o yıl da 1 Mart günü şafak sökmeden kalkarak sessizce bahçeye çıkar; on yıldır bir kere bile aksatmadan yaptığı gibi… O gün çocuklarına kavuşmasının yıl dönümüdür. O gün bir parça mutluluğa izin vardır. Ama savaşın eşiğindeki bir ülkede bu fazla uzun sürmeyecektir. Hele de çocukları özgür Bangladeş için en ön saflarda savaşırken. Rehana çocuklarını bir kez kaybetmiştir, bunu bir kez daha yaşamaktan ölesiye korkar ve bu korku onu çok zor bir karar vermek zorunda kalacağı hazin sona doğru adım adım yaklaştırır.

Tahmima Anam, ana vatanının; sokağa çıkma yasakları, gözaltılar, işkenceler, tutuklamalar ve cinayetlerle geçen bu çalkantılı günlerini, doğduğu kentin insanlarının günlük yaşamlarına dair zarif ayrıntılarla süslediği sımsıcak ama bir o kadar da hüzünlü bir hikâyeyle anlatıyor.

“Altın Çağ, içe işleyen bir matemi, zarafetle ele alıyor. Yıkıntıların arasından, belagatli bir ses yükseliyor.”
Anitha Sethi, Independent

“Altın Çağ, çarpıcı bir ilk roman. Tahmima Anam bir yandan işkenceden, merhametsizlikten, mültecilerden ve çaresizlikten bahsederken bir yandan da aşktan, neşeden, yemeklerden ve şarkılardan bahsediyor.”
Observer

“Çok iyi anlatılmış harikulade bir öykü. Anam’ın 1971’den sonra dünyaya gelmiş olduğuna inanmak güç. Öyküyü her şeyi kendisi yaşamış gibi kaleme almış.”
Rupa Galib, Daily News & Analysis of India

Altın Çağ

Belçika – Çölde Kutup Ayısı

Yazar: Dimitri Verhulst
Çevirmen: Erhan Gürer
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 176

Dimitri Verhulst, modern Belçika edebiyatının dünyaya kazandırdığı, yirmi birinci yüzyılın en sivri dilli ve en sansasyonel romancılarından. Tabiri caizse, edebiyatın haylaz çocuğu. Kalemini bir çekiç gibi kullanmaktan çekinmeyen bir yazar. İlk olarak Avrupa’daki mülteci meselesini işlediği Problemski Hotel’le adını duyuran, sonraları pek çok aykırılıkla suçlanan Verhulst, mahkeme salonlarının da gediklisi.

Flandre’de bir yerde, unutulmuş bir köyde, çocuğun biri babası ve üç amcasıyla birlikte büyükannesinin evinde yaşıyor. Hepsi de kaba saba, görgüsüz ve alkolik. Toplumsal sınıfın dibine demir atmış ve hayattan beklentisi olmayan bu ailenin hayatı gerçek bir keşmekeş.

Yarı otobiyografik romanında Verhulst görgü kurallarından ve utançtan yoksun, yabancılaşmanın ve sosyal mahrumiyetin başı çektiği melankolik bir dünyayı anlatıyor. Beyaz perdeye de uyarlanan Çölde Kutup Ayısı, işe yaramazlığın, ötekiliğin, alkolizmin, kavga dövüşün ve terk edilmişliğin romanı.

“Doğal, gerçekçi, bir ailenin olumsuz yanlarını zerre gizlemeden resmeden bir kitap.”
Booklist

“İnsanın nevrini döndüren ve merakını uyandıran bir roman.”
The Guardian

Çölde Kutup Ayısı

Bosna Hersek – Zlata’nın Günlüğü

Yazar: Zlata Filipovic
Çevirmen: Didem Nur Güngören
Yayınevi: Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı: 208

Yugoslavya’da savaş patlak vermeden önce, Saraybosna’da, 10 yaşındaki Zlata, gündelik hayatını kendi kelimeleriyle anlattığı bir günlük tutuyordu. Birdenbire yaşamına giren dehşet, Zlata’nın günlüğüne de var gücüyle yansıdı: Sıradan hayatının yerini aniden korku, öfke ve çaresizlik aldı. Zlata’nın dünyası bombardımanlar, keskin nişancılar, ölümler, susuzluk ve açlıkla yıkılırken Zlata yazmaya devam etti. Anne Frank gibi, o da çalınan çocukluğuna ağlarken bir yandan da savaşa tanıklık etti, sonunun Anne gibi olmasından korkarak…

Bugün bu küçük kızın yazdıkları, bir toplumun çaresizliğini ve acılarını ortaya sererken, eski Yugoslavya’nın yakın tarihinin büyük çatışmasına da ışık tutuyor.

Zlata'nın Günlüğü

Brezilya – Kızıl Tarlalar

Yazar: Jorge Amado
Çevirmen: İpek Gürsoy Manavbaşı
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 392

Ancak en vahşi hayvanların ve onların da en vahşisi olan insanın sağ kalabildiği, bir damla suya hasret, çorak ve haşin topraklar. Mülksüzleştirilerek açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilen köylülerin, güçlünün adaleti karşısında ya eşkıyalar ya da azizlerden medet umduğu çetin bir coğrafya. Ve hayata tutunabilmek için, daha pek çokları gibi evini barkını terk eden, daha iyi bir hayat ümidiyle São Paulo’ya doğru yollara düşen bir ailenin hazin göç hikâyesi.

Brezilya’nın dünya edebiyatındaki güçlü kalemlerinden Jorge Amado, aynı zamanda Komünist Parti üyesi olan radikal bir solcuydu. 1946 yılında yazdığı bu roman, 1929 Buhranı ve 2. Dünya Savaşı’nın ardından kırsal ekonominin varlıklı toprak sahipleri lehine yeniden düzenlendiği bir devirde, daha da yoksullaşan köylülerin dramını ve yükselen siyasal başkaldırısını yansıtıyor.

Kızıl Tarlalar

Çin – Kanını Satan Adam

Yazar: Yu Hua
Çevirmen: Erdem Kurtuldu
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 264

Zor bir hayata doğmuştur Xu Sanguan: Babası çocukken ölür, annesiyse başka bir adamla evlenip onu terk eder. Dedesi ve amcasının sahip çıkıp büyüttüğü Xu Sanguan artık şehirdeki ipek fabrikasında çalışan genç bir işçidir. Amcasını ziyaret ettiği bir gün, kan satmaya giden iki arkadaşının yardımıyla o da kanını satar. Eline geçen parayı sadece ailesi için harcaması gerektiğine inandığı için evlenmeye karar verir. Xu Yulan’la evlenir ve üç oğlu olur. Büyük oğlu Yile hakkındaki bir gerçeğin ortaya çıkmasıyla sarsılır. Kültür Devrimi, kıtlık yılları gibi zor ve toplumu altüst eden dönemlerde ne zaman başı sıkışsa bir kuyudan su çeker gibi damarlarından kan çektiren ve mücadeleden asla vazgeçmeyen Xu Sanguan’ın öyküsü, tüm bunların yanında yaşama dair birçok tuhaflığı da barındırır.

Kalbin tek bir atışıyla kanın tüm vücuda yayılması gibi, Yu Hua da basit fakat usta işi cümlelerle kurduğu bu olağanüstü öyküde, âdeta insan ruhunun ve yaşamın kılcal damarlarına ulaşır.

Kanını Satan Adam

Danimarka – İstisna

Yazar: Christian Jungersen
Çevirmen: Nur Beier
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 736

Ve artık ölmesi gerek. Fakat o ölmüyor. Kanlar akmaya devam ediyor. Sonu gelmiyor. Ve Malene tekrardan ve tekrardan bıçaklanıyor. Ve Anne-Lise’nin hayal kurgusu bir kısır döngüye dönüşüyor; saldırganın Malene’yi sazların arasından çekip çıkardığını hayal ediyor, ve onu sonra yine geriye çalıların arasına sürüklüyor. Ve Malene her seferinde yeni baştan pişmanlık duyuyor. Yeni baştan yalvarıyor, dövünüyor. Ve Malene yaptıklarına nedamet getirirken, Anne-Lise onun yüzünde yepyeni bir ifade belirdiğini hayal ediyor…

Christian Jungersen Danimarka çoksatar listesinde tam on sekiz ay ilk sırada kalan, yirmiden fazla dile çevrilen ve çok sayıda ödüle değer görülen İstisna romanında, insanı suça sürükleyen karanlık içsel dürtülerle onları su yüzüne çıkaran dışsal dinamikleri harmanlıyor.

Kopenhag’da bir soykırım araştırmaları merkezinde çalışan dört kadının hayatı, içlerinden ikisinin ölüm tehdidi almasıyla tamamen değişir. Kadınlar önce, soykırım merkezi yayınları için kaleme aldıkları yazılarda konu ettikleri Mirko Zigic adlı bir Sırp savaş suçlusu tarafından izlendiklerinden şüphelenir. Ancak olaylar geliştikçe, kadınların arasında önceden de yüksek olan gerilim, bu ölüm kalım ortamında giderek tırmanacak, her biri diğerinden şüphelenmeye başlayacaktır. Artık işyeri bir savaş alanına dönmüş, bu kaotik ortamda her bir kadın birer zanlıya dönüşmüştür.

Bireysellikle bencilliğin birbirine karıştığı gündelik hayatın acımasız bir eleştirisi, mükemmel bir psikolojik gerilim romanı olan İstisna’da Jungersen insan ilişkilerindeki gerilimden kaynaklanan soğuk atmosferi olağanüstü anlatıyor ve yaşatıyor okura.

İstisna

Dominik Cumhuriyeti – Oscar Wao’nun Tuhaf Kısa Yaşamı

Yazar: Junot Diaz
Çevirmen: Püren Özgören
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 336

2008’de Oscar Wao’nun Tuhaf Kısa Yaşamı’yla Pulitzer Ödülü’nü kazanan Junot Diaz, 2012’de MacArthur Dahi Bursu’na layık görüldü. The New York Times edebiyat eleştirmeni Michiko Kakutani’nin “günümüz edebiyatının en ayrıksı ve karşı konulamaz yeni seslerinden” diye tanımladığı Junot Díaz yazarlık kariyerinin başlarında, öykülerinin yayımlandığı The New Yorker tarafından neslinin en önemli yirmi yazarı arasında gösterildi.

O Watchmen, Dune, Yüzüklerin Efendisi ve Akira delisi bir varoş nerd’ü, aynı zamanda fazla kilolu bir iyimser ve Dominikli bir J. R. R. Tolkien olmayı düşleyen iflah olmaz bir hayalperest… Oscar Wao, bakir ölmekten korkan ama çapkınlığı beceremeyen nadir Dominiklilerden. Aşkın peşinde bir kahraman. Yazık, belki de bu arzusuna asla ulaşamayacak. Fukú denen şu lanet yüzünden hep. Fukú kimi zaman Diktatör Rafael Trujillo’nun ta kendisi, bazen de senden başkası değil. Oscar Wao’nun Tuhaf Kısa Yaşamı, bir diktatörün gölgesi altında yaşayan bir ulusu, yanlış kadınlara aşık olup hayatı yoldan çıkan adamları ve yanlış adamlara âşık olsalar da kendi hayatlarını kurmayı beceren kadınları öyle anlatıyor ki hayatınızı aşk için riske atmak bir an için de olsa mantıklı geliyor.

“Oscar Wao, bu kadar maharetli olmayan bir elde yılın en hüzünlü kitabı olabilirdi. Ama mikrofonun başında Díaz varken hüzünlü olduğu kadar komik de.”
Time

“Díaz’ın metni kural tanımıyor, manik ve cazibeli. Onun dünyasında hepimiz aynıyız, sadece birbirine karışmayıp aynı zamanda beraber kaynayan bir tarihin ve şimdinin kurbanlarıyız.”
Esquire

“Bu romanı bir kategoriye sokmak imkânsız ve bu güzel bir şey. Bu roman hem Dominkli hem de Amerikalı, sadece göçmenlikle değil aynı zamanda diasporayla ve dertleri ulusun sıkıntılarıyla birbirine karışmış bir aileyle ilgili; tarihi sadece bilgi olarak değil aynı zamanda yok edici bir karanlık güç olarak görüyor. Kullanılan baş döndürücü dil etkileyici. Ama sonunda asıl kalbinizi kıran şey, Díaz’ın şefkati, sadakati ve melankolisi oluyor. Bu da kendi başına muhteşem zaten.”
Los Angeles Times

Oscar Wao'nun Tuhaf Kısa Yaşamı

Etiyopya – Gözyaşı Kapısı

Yazar: Abraham Verghese
Çevirmen: Nalan Işık Çeper
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 720

Yüreğinize dokunacak bu unutulmaz romanın sizi alıp götürmesine izin verin…

Marion ve Shiva Stone, Hintli bir rahibe ve İngiliz bir cerrahın yasak aşkından doğan ikizlerdir. Annelerinin doğum sırasında ölümü ve babalarının kaybolmasıyla yetim kalan ikizler, olağan dışı bir bağla birbirlerine bağlıdırlar. Her ikisi de hekim olmak isteyen ikizler, devrimin eşiğinde büyürler. Ancak aynı kadına karşı hissettikleri tutkulu aşk, kardeşleri birbirlerinden uzaklaştırıp Marion’u vatanından kaçmaya ve New York’a gitmeye zorlar. Marion’un geçmişiyle yüzleşmesi, neredeyse hayatına mal olur ve onu, canını dünyada en az güvendiği iki insana emanet etmeye mecbur bırakır: onu terk eden cerrah babası ve ona ihanet eden ikiz kardeşi.

Gözyaşı Kapısı, aile değerleri, karşılıksız aşk ve sürgün üzerine yürek burkan bir roman. Alışılmadık olaylar, mizah ve hüzünle süslenmiş bu roman sizi ilk sayfasıyla yakalayacak ve hiç bırakmayacak.

“Nefes kesici, olağanüstü ve yürek parçalayıcı bir destan… Kusursuzca yazılmış, paha biçilemez bir ilk roman. Şayet bu yıl sadece bir kitap okumaya vaktiniz varsa, tercihinizi bu kitaptan yana yapın.”
The Star Ledgar

“Gözyaşı Kapısı’nın ilk sayfasını okumak, usta bir romancının büyüsüne kapılmak anlamına geliyor.”
Pauline W. Chene

“Verghese bu ilk romanında direkt kalbinize hitap ederek sizi tutsak ediyor.”
People

Gözyaşı Kapısı

Fransa – Swann’ların Tarafı

Yazar: Marcel Proust
Çevirmen: Roza Hakmen
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 400

Combray’de günbatımı, alışkanlık, iyi geceler öpücüğü, Françoise, Léonie Hala, kilise, Adolphe Amca, pembeli kadın, bahçede kitap okuma, akdikenler, mehtapta gezinti, sonbahar yalnızlığı, arzunun doğuşu, Balbec, zambak kokan oda, Verdurin’ler ve müritleri, Swann’la Odette’in karşılaşması, Vinteuil’ün sonatı, Swann’ın aşkı, kasımpatları, kıskançlık, yalan, bekleyiş, müziğin dili, Champs-Élysées’de karlı günler, Gilberte, hayal kırıklığı, umut…

Çaya batırılan bir madlenle yeniden yakalanan, belleğin yaratıcı gücüyle yeniden canlandırılan bir geçmiş…

Kayıp Zamanın İzinde hem komik romandır hem trajik roman, hem serüven romanıdır hem şiirsel roman, hem düşlerin romanıdır hem de imgeler romanı…

“… tıpkı Japonların, suyla dolu porselen bir kâseye Kayıp Zamanın İzinde attıkları silik kâğıt parçalarının, suya girer girmez çözülüp şekillenerek, renklenerek belirginlik kazandığı, somut, şüpheye yer bırakmayan birer çiçek, ev, insan olduğu oyunlarındaki gibi, hem bizim bahçedeki, hem M. Swann’ın bahçesindeki bütün çiçekler, Vivonne nehrinin nilüferleri, köyün iyi yürekli sakinleri, onların küçük evleri, kilise, bütün Combray ve civarı şekillenip hacim kazandı, bahçeleriyle bütün kent çay fincanımdan dışarı fırladı.”

thumbnail
Önerilen Yazı
Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde Serisi
Kayıp Zamanın İzinde Kitap Serisi

Gana – Yalnız Ağaçların Şarkısı

Yazar: Yaa Gyasi
Çevirmen: Medina Azadoğlu
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 360

Tenimizde kesik yok,
Ama akıyor kanımız yine de.
Biz, ikimiz, bata çıka ilerledik seninle.
Sular farklı görünüyor,
Halbuki aynı her yerde.
Tenimiz aynı ten kız kardeşim.
Kim bilebilirdi ki?
Ne sen bilebilirdin.
Ne de ben.

Effia bir yangın gecesinde doğdu. Ormanda yayılan alevler hiç durmadan ilerledi ve yolundaki her şeyi yakıp geçti. Fakat Effia güçlüydü, annesi onu bırakıp kaçmış olsa da hayata tutunmayı başardı. Birkaç yıl sonra yakınlardaki bir köyde kardeşi Esi doğdu. Anne babasıyla birlikte bir süre sevgi dolu, mutlu bir yaşam sürdü. Ama bu iki kardeş birbirlerini hiç görmedi.

Effia İngiliz bir valinin karısı oldu, Esi ise Amerika’ya köle olarak satıldı. Fakat onları birbirine bağlayan bir miras nesilleri ve yüzlerce yılı geride bırakarak en sonunda iki gence ulaştı: Marcus ve Marjorie. İkisinin de bildikleri, eski hikâyelere ve efsanelere dayanıyordu. Yıllar önce kopan bağı tekrar bir araya getirdiklerinin farkında değillerdi ama geçmişi anlamadan geleceğe adım atamayacaklarını biliyorlardı. Tekrar gün yüzüne çıkmak için can atan hikâye denizde yarınlara doğru yol alan dalgalar misali hayat bulmayı bekliyordu.

“Gyasi, sorunlarla boğuşan yedi jenerasyonun sesine kulak vererek tarihî kurguya sahip bir başyapıt ortaya koymuş.”
Elle

“Muhteşem bir yetenek; geçmişin manevi yükünün kişisel mücadeleler, umutlar ve korkular üzerindeki etkisini anlatan masalsı, samimi bir roman. Olağanüstü bir çıkış.”
Phil Klay

“Mükemmel bir ilk roman… Bitirdikten sonra uzun bir süre etkisinden çıkamayacaksınız. İnsanlar kurgunun okura bir şeyler katabileceğinden bahsettiklerinde işte tam da bu tür kitaplardan bahsediyorlar.”
Marie Claire

thumbnail
Önerilen Yazı
Afro Amerikan Yazarlardan Kurgu Klasikleri – 20 Yazar
Yalnız Ağaçların Şarkısı

Guatemala – Sayın Başkan

Yazar: M. Angel Asturias
Çevirmen: Zeyyat Selimoğlu
Yayınevi: Yordam Edebiyat
Sayfa Sayısı: 320

Sayın Başkan, zamanımızın en önemli devlet adamı, bilgelerin bilgesi, büyüklerin en büyüğüdür. Halk onu hiç görmese bile, aynı doğa güçleri gibi acımasız varlığını her zaman üzerinde hisseder.

Sayın Başkan’ın yüksek yerinde bir başkasının bulunacağını düşünmek bile ulusun iyiliğine karşı bir suikasttir; bunu aklından geçirmeye cüret eden kimse buna cüret etmemeli, toplum için tehlikeli bir akıl hastası olarak hapsedilmeli, aklı yerindeyse yasalara göre vatan haini olarak damgalanmalıdır.

Sayın Başkan’ın ülkesinde “üstün demokrasi” hüküm sürer -ki bu aslında, hiç kimsenin yarın sarayda mı ağırlanacağını yoksa hapislerde mi sürüneceğini bilememesi demektir. İhanet, espiyonaj ve siyasi kumpaslarla beslenen korku, bir yılan gibi kendi kuyruğunu yutar.

Sayın Başkan, Guatemala sürgünü, “büyülü gerçekçilik” akımının kurucusu, Nobel ödüllü Asturias’ın kaleminden çıkan en tehlikeli roman. Güney Amerika ülkelerinde ne zaman bir devrim ya da darbe havası esse kitapçı vitrinlerinden ilk kaldırılan kitap.

Sayın Başkan

Güney Afrika – Yuvayı Keşfetmek

Yazar: Ben Okri, Nadine Gordimer, J. M. Coetzee
Çevirmen: Duygu Dölek
Yayınevi: Profil Kitap
Sayfa Sayısı: 256

“Afrika’yı göz ardı etmek kolay. Afrika’ya büyüklük taslamak kolay. Afrika’yı sevdiğini iddia etmek kolay. Afrika’yı sömürmek kolay. Afrika’yı hor görmek de kolay.

Afrika’yı gerçekten görmekse zor. Çeşitliliğini, karmaşıklığını, yalınlığını, bireylerini görmek zor. Fikirlerini, katkılarını, edebiyatını görmek zor. Kahkahasını duymak, zulmünü anlamak, maneviyatına tanıklık etmek, ızdırabına katlanmak, kadim felsefesini kavramak zor.

Afrika’yı görmek zor, çünkü onu görmek yürek istiyor. Onu yanılmadan görmek yalın bir ruh istiyor. Onu önyargısız görmek gelişmiş bir insan istiyor…

Afrika’yı görmenin zor olmasının bir nedeni daha var. Afrika’yı görebilmek için kişinin kendini görebilmesi gerekiyor.”

Kıtanın en iyilerine verilen Caine Ödüllü kısa hikâyelerden oluşan bu antoloji, modern Afrika kurmacasının canlı, rahatsız edici, kaotik örneklerini sunuyor. Sudan’dan Nijerya’ya, Kenya’dan Zimbabve ve Güney Afrika’ya uzanan geniş coğrafyada Afrika ormanlarını, köylerini, mülteci kamplarını, hapishanelerini, sokak ve şehirlerini keşfetmeye hazır olun. Emin olun ki bu kitapta yankısını duyduğumuz Afrika edebiyatının sesi, “zamanı gelince dünyaya birçok beklenmedik ve harika sürprizler sunacak.”

Yuvayı Keşfetmek

Güney Kore – Çocuk Geliyor

Yazar: Han Kang
Çevirmen: Göksel Türközü
Yayınevi: April Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 168

18 Mayıs 1980 Gwangju Kore

Bak Coınğ Hi’ye 1979 yılında gerçekleştirilen suikastın ardından yeni iktidar yönetime geçmek üzere harekete geçti. Kore halkı demokrasinin daha fazla zarar görmesini istemiyordu, ülkenin dört bir yanında gençlerin başını çektiği protestolar başladı. Ordu iktidara el koydu. Amaçlarının öğrenci ve işçi eylemlerini bastırmak olduğunu söylediler. Silahsız eylemcilere ateş açıldı, işkence edildi, sayısız insan tutuklandı.Dokuz gün süren olaylar ardında binlerce yaralı ve hâlâ sayısı tam belirlenememiş yüzlerce ölü bıraktı. Olaylar Gwangju Ayaklanması ismiyle demokrasi tarihine geçti.

Han Kang, ölülerle, geride bıraktıkları yaşayan ölüler arasındaki ince çizgiden yazıyor. Alacakaranlık kuşağına korkusuzca dalıyor, adalet ve demokrasi tarihinin kanlı bir sayfasını, günümüzdeki yansımalarının ışığında evrensel bir hikayeye dönüştürüyor.

“Akıldan çıkarması güç bir anlatı.”
Observer

“Özgün, yoğun ve kışkırtıcı. Çok cesur. Çocuk Geliyor itirazını edebiyatla yapan bir yazarın şaheseri.”
Newsday

“Teknik ve içerik bakımından edebi bir zafer…”
The Sunday Telegraph

Çocuk Geliyor

Hırvatistan – Savaştaki Kız

Yazar: Sara Novic
Çevirmen: Aslı Konaç
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 256

Zagreb’deki savaş bir paket sigara yüzünden başladı. Önceden de gerginlikler yaşanmış, başka kasabalarda huzursuzluklar olduğuna dair söylentiler üstü kapalı şekilde fısıldanmıştı ama patlama gibi açık bir şey olmamıştı. İki dağın arasına sıkışmış Zagreb, yazın cehenneme dönerdi; insanların çoğu da en sıcak ayları kıyıda geçirmek üzere şehri terk ederdi. Ailem, kendimi bildim bileli tatillerini vaftiz ebeveynimle güneydeki bir balıkçı köyünde geçirirdi ama Sırplar denize giden yolları kesmişti; en azından herkes öyle söylüyordu, böylece hayatımda ilk kez yazı kıyıdan uzakta geçirdik.

1991 yılının yazında Zagreb’de büyümekte olan Ana, kaygısız bir kızdır. En iyi arkadaşıyla sokaklarda koşar, küçük kız kardeşinin bakımına yardım eder ve babasına tapar. Ama İç Savaş patlak verdiğinde, futbol maçları ve okul derslerinin yerine, keskin nişancıların açtığı ateşler ve hava saldırısı tatbikatları geçer…

Boşnak-Hırvat çatışmalarının tüm o barbarlığı içinde Ana, soykırım ve çocuk askerler dünyasında kaybolur. Hayatta kalmak için tek şansı, cesaret isteyen Amerika’ya kaçma planıdır. On yıl sonra, iki ülkeye de ait olmakta zorlanan genç bir kadın olarak Hırvatistan’a döner, geçmişinin travmalarıyla yüzleşmek ve bir zamanlar evi olan bu yeri yeniden keşfetmek zorundadır…

Savaştaki Kız

Hindistan – Shantaram

Yazar: Gregory David Roberts
Çevirmen: Banu T. Öğüdücü
Yayınevi: Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı: 863

Kader seni güldürmüyorsa, espriyi anlayamadın demektir.

“Aşk, kader ve yaptığımız seçimler hakkında bildiklerimi öğrenmem çok uzun sürdü, dünyanın pek çok yerini dolaşmam gerekti ama hepsinin özünü bir anda, bir duvara zincirlenmiş halde işkence görürken kavradım.”

“Biri bana bu kitabın ne ile ilgili olduğunu sorarsa, ona dünyadaki her şeyle ilgili, diye cevap veririm. Gregory David Roberts, Bombay için tıpkı Lawrence Durrell’ın İskenderiye, Melville’in Büyük Okyanus, Thoreau’nun Walden Gölü için yaptığını yapmış. Bombay’ı dünya edebiyatının sonsuza dek anılacak yerlerinden biri kılmış.”
Pat Conroy

“Çok zekice… Canlı karakterlerle dolu. Ama Shantaram’daki en güçlü karakter şehrin ta kendisi, Bombay. Roberts’ın Hindistan’a, orada yaşayan insanlara duyduğu içten sevgi, kitabı okumayı daha da zevkli kılıyor. Roberts bizi Bombay’ın gecekondularına, uyuşturucu satılan mekanlarına, batakhanelerine, barlarına götürüyor ve, siz de gelin, diyor. Biz de gidiyoruz.”
The Washington Post

“Nefis yazılmış, sayfalarını çevirmekten kendinizi alamayacağınız bir başyapıt. Kişi ve yer adlarının gizlendiği romanlara bir yanıt. Az sayıda yabancının bildiği Hindistan’ın öteki yüzünün enfes bir anlatımı.”
Kirkus Reviews

thumbnail
Önerilen Yazı
Shantaram Hayranlarına 10 Kitap Önerisi
Shantaram

Hollanda – Jacop De Zoet’in Bin Sonbaharı

Yazar: David Mitchell
Çevirmen: Sıla Okur
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 656

Yıl 1799. Hollandalı Jacob de Zoet, sevdiği kızla evlenebilmek uğruna, Batı kültürünün ülkeye sızmasını engellemek için çok ciddi bir sansür geliştirmiş olan Japonya’ya gider. Kâtip olarak çalıştığı yapay ticaret adası Decima’da bir yandan işindeki dürüstlüğün başına açtığı dertlerle, bir yandan da yanık yüzlü ebe Aibagava’ya duyduğu beklenmedik aşkla başa çıkmaya çalışır.

Şiranui Dağı Manastırı’nın başrahibi Enomoto’nun ölümsüzlük peşindeki karanlık eylemleri ve Fransa ile İngiltere arasındaki siyasi ve ticari çekişmeler sonucu Decima’nın İngiliz gemilerince kuşatılması, Jacob’un kendini isyan lideri olarak bulmasına yol açacaktır.

Jacop De Zoet’in Bin Sonbaharı

Irak – Bağdat’ı Düşlemek

Yazar: Haifa Zangana
Çevirmen: Murat Erşen
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 128

Bir şahit Haifa Zangana. 1970’lerde, Saddam Hüseyin’e ve Baas rejimine karşı mücadele eden devrimci bir grubun mensubuydu. Bu yüzden mahpusluğu, işkenceyi, sürgünü yaşadı. Bu ki- tapta, kendi geçmişiyle birlikte sevgili vatanı Irak’ın dününü hatırlıyor, bugünü üzerine düşünüyor.

Çok katmanlı, değişik karakterde bir kitap Bağdat’ı Düşlemek. Kurgu ile kurgu dışının iç içe geçtiği, otobiyografik özellikler taşıyan ama yalnızca yazarın anıları olmakla da kalmayan, hareket noktası yerel olmasına rağmen evrensele bağlanan bir metin. İnsan zihninin neyi hatırlamak ve neyi silmek istediği, bilinç ile bilinçaltı, politik mücadele, insanlık ve kadınlık halleri üzerine düşündürücü, yer yer kışkırtıcı, yer yer zorlayıcı bir okuma.

“Tutku ve sorumluluk duygusuyla yazılmış Bağdat’ı Düşlemek kendi düşlerimi, belleğin bugüne taşıyabileceği mutluluk ve acıyı hatırlattı. Mutlaka okunmalı.”
Nawal el Saadawi

“Irak’ı işgal eden ABD-emperyal aygıtının yanı sıra, onunla yatıp kalkan bir antropologlar ordusu artık Iraklı kadınlar hakkında yazma piyasasını ele geçirdi. Haifa Zangana ise Iraklı kadınlar hakkında yazmıyor. O Iraklı bir kadın.”
Hamid Dabashi

Bağdat’ı Düşlemek

İngiltere – İnci Gibi Dişler

Yazar: Zadie Smith
Çevirmen: Mefkure Bayatlı
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 550

Zadie Smith ilk romanı İnci Gibi Dişler’in 80 sayfalık müsveddesini yayınevine teslim edip 250.000 pound avans almış, kitap 2000 yılında piyasaya çıktığı andan itibaren de İngiltere’de ve tüm dünyada büyük bir başarıya imza atmış, bu henüz 25 yaşındaki, gencecik, yarı-Jamaikalı kız Charles Dickens, Salman Rushdie, John Irving, Martin Amis gibi isimlerle karşılaştırılmıştı.

Guardian ödülünü kazanmasının ardından Julian Barnes şöyle demişti: “Bir romancı olarak içim kıskançlık ateşiyle kavruluyor.”

Milenyumun ilk edebiyat yıldızı olan Zadie Smith’in, Time dergisinin 1923-2005 yılları arasında “İngilizce Yazılmış En iyi 100 Roman” listesinde yer almayı başarmış ve şimdiden bir modern klasiğe dönüşmüş olan İnci Gibi Dişler’i, her türlü aşırılığın revaçta olduğu Londra’nın kenar semtlerinden birinde, farklı renklerin, farklı dinlerin ve farklı kuşakların, Jones’lar, İkbal’ler, Chalfen’ler gibi üç renkli bir ailenin, çoluk çocuk birbirinden matrak hikâyeleri etrafında, göçmenlerin, geleneklerin, İngiliz orta sınıf ailesinin ve alt-kültürlerin ağzına kadar dolu bir cümbüş sürahisine daldırılıp daldırılıp çıkarılan bir parodisi; uçuk bir kızdan delice ironilerle dolu çılgınca bir roman, tadı damağınızda kalacak bir edebiyat şöleni.

İnci Gibi Dişler

İrlanda – Normal İnsanlar

Yazar: Sally Rooney
Çevirmen: Emrah Serdan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 264

Connell ve Marianne, İrlanda’nın küçük bir şehrinde yaşayan, aynı okula giden iki genç. Connell okulun en popüler ve başarılı öğrencilerindenken Marianne içedönük, sevilmeyen, hatta dışlanan bir tip. İkili bir gün sohbet etmeye başlar ve bu sohbet giderek uzar, ikisinin de hayatını değiştirecek bir ilişkiye dönüşür. Normal İnsanlar arkadaşlık, karşılıklı çekim ve aşk üzerine bir roman. Sally Rooney lise yıllarından üniversiteye uzanan bir ilişkinin kaydını tutuyor; toplumda yer edinme ve özgürleşme mücadelesi veren, birbirlerinden asla ayrı kalamayan, ancak sevmek için de çetin sınavlar vermek zorunda kalan iki gencin hikâyesiyle bir kuşağı temsil ediyor.

Normal İnsanlar

İskoçya – Yabancı

Yazar: Diana Gabaldon
Çevirmen: Seden Gürel
Yayınevi: Epsilon Yayınevi
Sayfa Sayısı: 838

Sene 1945. Eski bir savaş hemşiresi olan Claire Randall, evine dönmüştür. Tekrar bir araya geldiği eşiyle ikinci bir balayına çıkar. Salisbury Düzlüğü’nde bulunan tarihi taş çemberini ziyaret ederler. Bu taşlardan birine dokunan Claire birden kendini, savaş yüzünden yıkılmış ve gruplaşmış sınır baskınlarına maruz kalan İskoçya’da bir yabancı olarak bulur. Sene 1743’tür.

Anlayamadığı güçler tarafından zaman içinde geçmişe savrulan Claire, hayatı için tehdit oluşturabilecek mülk sahipleri ve casusların arasına düşmüştür. Cesur bir İskoç savaşçısı olan James Fraser, Claire’e öyle sınırsız bir aşk sunar ki, genç kadın sadakat ve tutku gibi iki zıt duygunun arasında sıkışıp kalır. Farklı zamanlarda yaşayan ve hiç ortak özellikleri olmayan bu iki adam arasında bir seçim yapması gerekmektedir.

thumbnail
Önerilen Yazı
Yabancı Serisi
Yabancı Diana Gabaldon

İtalya – Gülün Adı

Yazar: Umberto Eco
Çevirmen: Şadan Karadeniz
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 605

“Gülün Adı” adlı bu dev romanıyla bir anda dünyanın dört bir yanında ünlenen İtalyan yazarı Umberto Eco, aslında çok yönlü bir bilimadamı. İtalya’da, Bologna Üniversitesinde öğretim üyesi, semiolog, tarihçi; filozof, estetikçi, ortaçağ uzmanı ve James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış biri.

Umberto Eco’nun bu ilk romanı, 1980’de İtalya’da ilk yayımlanışından bu yana sayısız basım yaptı ve dünyanın pek çok diline çevrildi. Dünyada olağanüstü bir ilgi uyandıran bu romanın yankıları hala sürüyor. Filmi de dünyada büyük yankılar uyandırdı. Bu romanın başarısında, kuşkusuz, yazarın ortaçağ konusunda derin ve dolaysız bilgisinin büyük payı var.

Tam anlamıyla ve her bakımdan ortaçağ dünyasını yansıtmakla birlikte “Gülün Adı” kesinlikle çağdaş bir roman; çağdaş romana yepyeni ve uzun soluk getiren özgün bir roman. Bir anlamda ortaçağda geçen, Hıristiyanlık düşüncesini tartışan tarihsel bir roman, bir anlamda da ustaca kurulmuş polisiye ve sürükleyici bir öykü.

Ve en önemlisi olağanüstü bir dil ve benzeri az bulunur bir sanat yapıtı. Bu ünlü romanı İtalyanca aslından başarıyla Türkçeye çeviren Şadan Karadeniz’in titiz ve uzun çalışmasını da burada hayranlıkla belirtmemiz gerekiyor. Umberto Eco’nun yayınlarımız arasında çıkan ikinci dev romanı “Foucault Sarkacı” da, “Ortaçağı Düşlemek” adlı deneme kitabı da yine Şadan Karadeniz’in çevirisi…

thumbnail
Önerilen Yazı
Gülün Adı Hayranlarına Kitap Önerileri
Gülün Adı

Jamaika – Yedi Cinayetin Kısa Tarihçesi

Yazar: Marlon James
Çevirmen: Hasan Can Utku
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 728

2015 Man Booker Ödülü,
Amerikan Kitap Ödülleri ve Minnesota Kitap Ödülleri’nin Sahibi,
Ulusal Kitap Eleştirmenleri Birliği Ödülü Finalisti,
Anisfield-Wolf Kurgu Ödülü ve The Ocm Bocas Kurgu Ödülü Kazananı.

Bob Marley’nin Gülümse Jamaika konserinde sahne almasından iki gün önce, 3 Aralık 1976’da, yedi silahlı adam şarkıcının evine bir saldırı düzenledi ve bu saldırıda Marley, karısı ve menajeri yaralandı. Resmî olarak tetikçilerle ve suikastla ilgili pek az açıklama yapılsa da Batı Kingston sokaklarında uzun süre olayla ilgili pek çok fısıltı ve dedikodu dolaştı. Yedi Cinayetin Kısa Tarihçesi’nde Marlon James iç yüzü hiçbir zaman tam olarak anlaşılamayan bu yıkıcı vakayı tekrar canlandırırken otuz yıllık bir zaman çizelgesinde tetikçilerden, uyuşturucu satıcılarından, tek gecelik ilişkilerden, CIA ajanlarından ve hatta hayaletlerden oluşan, akıldan çıkmayacak karakterlerin öykülerini ustalıkla işliyor ve sonuç olarak ortaya gizemli, güçlü ve karşı konulamaz bir roman çıkıyor.

“Şiddet kavramının sınırlarını zorlayan, tahrik edici bu roman sizi ölüm dansına davet ediyor.”
The Washington Post

“Kelimenin tam anlamıyla destansı! Coşkulu, efsanevi, sınırları zorlayan ve göz kamaştıracak kadar çetrefilli bir hikâye.”
The New York Times

“Bu romanı okurken büyüleneceğinizi daha ilk sayfadan anlıyorsunuz.”
Entertainment Weekly

54 Kitapta Dünya Turu 1 – Yedi Cinayetin Kisa Tarihcesi scaled

Japonya – Kumandanı Öldürmek

Yazar: Haruki Murakami
Çevirmen: Ali Volkan Erdemir
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 848

Hepimiz hiç kimseye açamayacağımız sırlarla yaşıyoruz…

Dünya edebiyatının tartışmasız en büyük yazarlarından olan Haruki Murakami’den gerçek bir şaheser… İlmek ilmek örülmüş bir gizem hikâyesi… Kumandanı Öldürmek yalnızlığı bir yük olarak görmeyen, yeri geldiğinde yalnızlığını bir madalya gibi göğsünde taşıyanlar için yazılmış bir roman. Tıpkı bir dağ başında yalnız bir hayat süren, bu yalnız varoluşuyla gizemli bir şeyleri hayatına davet eden roman kahramanı gibi. Bu muhteşem romanı okurken yol arkadaşımız yine müzik olacak… Mozart’ın Don Giovanni’sini, Strauss’un Güllü Şövalye’sini başucu müziğimiz yapacağız. Kumandanı Öldürmek’in gizemli labirentlerinde kaybolurken Fitzgerald’ın Muhteşem Gatsby’sine selam gönderecek, Orwell’ın 1984’ü yazarken inzivaya çekildiği o adayı merak edeceğiz… Ve hepsinden önemlisi “büyülü bir dünya”da yaşadığımızı bir kez daha anlayacağız.

Kumandanı Öldürmek

Kanada – Kör Suikastçı

Yazar: Margaret Atwood
Çevirmen: Canan Sılay
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 672

“Aşk bir suçtur, ama olmaması daha büyük bir suçtur.”

İki dünya savaşı arasında, babaları düğme fabrikası sahibi olan ve büyüme yıllarını annesiz geçiren iki kız kardeş… Iris, krizin bedelini ailesi adına ödeyip zengin Richard Griffen’le evlenecek, Laura ise arkasında acılı bir sırrı ve kör bir suikastçı tarafından ele geçirilen şehrin hikâyesini anlattığı distopik romanı Kör Suikastçı’yı bırakarak intihar edecektir.

Paranın, refahın ve sonsuz sanılan aile mutluluğunun çattığı çatılar, yüzyılı sarsan savaşların ve iki kız kardeşin tavan arasına sakladığı sosyalist eylemcinin rüzgârıyla yerle bir olmuş, yıkıntılardan geriye iki kadının parçalanmış, gerçekleşmemiş, sırlarla dolu hayatları kalmıştır.

Atwood’un roman içinde roman tekniğiyle anlattığı Booker Ödüllü aile öyküsü, insan trajedisinin bugün ve gelecekteki yüzünü yansıtan eşsiz bir yapıt.

Kör Suikastçi

Kolombiya – Kolera Günlerinde Aşk

Yazar: Gabriel Garcia Marquez
Çevirmen: Şadan Karadeniz
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 448

“Kolera Günlerinde Aşk”, bırakılmış bir sevgilinin, yeniyetmelik yıllarından başlayarak yaşlılığın alacakaranlığına dek süren yarım yüzyıllık aşkının öyküsü. “Marquez”in, ustalığı, bu öyküyü bir destana dönüştürüyor: aşkın, deli-akıllı, yabanıl-evcil, tensel, romantik tüm biçimlerinin pastoral bir şiirin büyüsüne büründüğü bir destan.

On dokuzuncu yüzyılın yirminci yüzyıla dönüştüğü bir zaman dilimini kapsayan bu bitmeyen aşkın gerisinde, çağdaşlaşma çabası içindeki bir toplumun çeşitli yönlerini, özellikle taşra kentsoyluluğunun saçmalıklarını ince bir alayla eleştiriyor yazar. Roman boyunca, aşk acılarının lirik rüzgarlarının esintileri arasında, Marquez’in, insancıl mizahı, sürekli olarak duyuruyor kendini. Bu nitelikleriyle, “Kolera Günlerinde Aşk”, Marquez’in başyapıtı sayılan “Yüz Yıllık Yalnızlık”ın yanında tartışılmaz bir biçimde yerini alıyor.

thumbnail
Önerilen Yazı
Gabriel Garcia Marquez Kitapları
Gabriel Garcia Marquez Kitapları

Kuzey Kore – Yaşamak İçin

Yazar: Yeonmi Park
Yayınevi: Mona
Sayfa Sayısı: 308

“On üç yaşındaydım ve taş çatlasa 27 kiloydum. Bildiğim tek şey ışığın ve yemeğin olduğu bir yere gitmekti!”

Yeonmi Park, açlığın ve nehirlerde yüzen cesetlerin normal olduğunu sanarak büyüdü. Ancak ülkedeki rejimin baskıları dayanılmaz olmuştu. Babası çalışma kampına düştükten sonra, annesiyle, diktatör Kim Jong Un’dan kaçmak zorunda kaldılar. Sınırı geçtikten sonra ise bambaşka bir kâbus onları beklemekteydi; hayatın çok sert olduğu Çin! İnsan tacirlerinin elinde geçen iki yıldan sonra, Yeonmi ve annesi buz gibi Gobi Çölünü gökteki yıldızları takip ederek geçtiler. Düşledikleri özgürlük değildi; zira onun ne olduğunu bile bilmiyorlardı!

Bu kitap, Kuzey Koreli bir kız çocuğunun yaşayabilmek için yaptığı cesur ve yürek burkan seçimlerinin gerçek öyküsüdür. Çocukken tek hayali bir sepet dolusu ekmek olan yazar Yeonmi Park, artık Amerika’da yaşıyor. Tüm dünyada olay olan bu kitap yüzünden Kuzey Kore rejimi tarafından “insan hakları kuklası” olarak itham edilip, ölümle tehdit ediliyor.

“En çok iki şey için minnettarım: Kuzey Kore’de doğduğum için ve Kuzey Kore’den kaçtığım için…”

Yaşamak İçin

Londra – Mrs. Dalloway

Yazar: Virginia Woolf
Çevirmen: İlknur Özdemir
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 208

Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Londra. Sıcak bir yaz günü Clarissa Dalloway o akşam vereceği büyük partiye hazırlanmaktadır. Aynı gün Hindistan’dan beklenmedik bir ziyaretçi gelir: İlk aşkı Peter Walsh. Onun bu apansız gelişi uzak bir geçmişin anılarını, eski arkadaşlıkları ve Clarissa’nın gençliğinde yaptığı tercihleri canlandırır zihninde. Bütün yaşamı, ilişkileri ve sıradan, tekdüze evliliğine götüren olaylar bir bir geçer gözlerinin önünden.

Clarissa çevresinde sürüp giden hayata ve o hayatın içindeki sayısız insana odaklanırken, yazar da çeşitli karakterler arasında gidip gelir ve onların yaşadıklarını Mrs. Dalloway’in akıp giden gününün içine yerleştirir. Virginia Woolf, ‘Clarissa Dalloway’in hayatında bir gün’ ü, en yetkin temsilcisi olduğu bilinçakışı tekniğiyle anlattığı bu romanında, erkekle kadın ve iki kadın arasındaki ilişkilere de bir pencere açıyor; karakterlerin her birinin iç dünyasına okuru da dahil ediyor; geçmişe ait benzersiz ama acı veren imgeleri bugünün imgelerine katıyor, toplumun dayattıklarının altında boğulan arzuları incelikle işliyor. Hayatı ve dış dünyayı her bir karakterinin gözünden ve zihninden muhteşem bir çözümlemeyle sunarken, zamanının ruhunu da başarıyla yansıtıyor.

thumbnail
Önerilen Yazı
Mrs. Dalloway Hayranlarına Kitap Önerileri
Mrs. Dalloway

Lübnan – Semerkant

Yazar: Amin Maalouf
Çeviren: Ali Berktay
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 320

“Titanic’te Rubaiyat! Doğu’nun çiçeği Batı’nın Çiçekliğinde! Ey Hayyam! Yaşadığımız şu güzel anı görebilseydim!”

Amin Maalouf, “Afrikalı Leo”dan (YKY, 1993) sonra bu kez Doğu’ya, İran’a bakıyor. Ömer Hayyam’ın Rubaiyat’ının çevresinde dönen içiçe iki öykü… 1072 yılında, Hayyam’ın Semerkant’ında başlayan ve 1912’de Atlantik’te bit(mey)en bir serüven… Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran’ın tarihinin de okunuşunun öyküsü/tarihi…

thumbnail
Önerilen Yazı
Semerkant Hayranlarına 12 Kitap Önerisi
Semerkant

Macaristan – Savaş ve Savaş

Yazar: Laszlo Krasznahorkai
Çevirmen: Gün Benderli
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 320

Macaristan’daki bir kasabada arşivcilik yapan Korin, sıradan belgelerin içinde eski bir elyazması keşfeder. Savaştan kaçmak isterken bir başka savaşa yakalanan dört arkadaşın efsanevi hikâyesini anlatan bu elyazması Korin’i derinden sarsar. Belgeyi çalar ve “ebediyete iletebilmek” için internete geçirmeye, bunu da dünyanın merkezinde, New York’ta yapmaya karar verir.

Karakterinin bulduğu elyazmasındaki kadar efsanevi ve sarsıcı bir anlatım sunuyor László Krasznahorkai okurlarına Savaş ve Savaş’ta. Hissedip de bir türlü adlandıramadığımız, yakınımızdayken bile algılayamadığımız anlamların peşindeki bir adamı, hayattaki amacını gerçekleştirebilmek için tüm imkânsızlıkların üstesinden gelen bir adamı anlatıyor.

Ve amaçsız kaldığında hissedeceği ölümcül soğukluğu.

Savaş ve Savaş

Meksika – Acı Çikolata

Yazar: Laura Esquivel
Çevirmen: Havva Mutlu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 271

Yemek pişirerek, yemek yiyerek, yemekler aracılığıyla aşk ilanı, tinsel ve tensel iletişim gerçekleşebilir mi? Laura Esquivel, “Acı Çikolata” ile, içinde yemek tarifleri, aşk öyküleri ve kocakarı ilaçları bulunan bu romanla bu iletişimin gerçekleşebileceğini kanıtlıyor.

Yüzyıl başlarında Meksika’da devrim, eski kolonyal toplumun son kalıntılarını temizlerken, aile geleneğine göre evlenmesi olanaksız, ama buna karşın Pedro’ya delicesine tutkun Tita, yemek yapmayı aşkının iletişim aracına dönüştürüyor. Laura Esquivel bu olanaksız aşkı yemek ve kocakarı ilaçları tanımlarıyla dile getiriyor ve sarsıcı, büyüleyici bir dille bu aşkın ezgisini yaratıyor; yarım kilo soğan, iki baş sarmısak, bir tutam fesleğen, romanın her satırından fışkıran yakıcı aşkın simgesine dönüşüyor.

Yazarın ironik, neşeli ve yumuşak bir dili var; yaşam sevgisi ve tensel aşk bu dil içinde büyülü gerçekliğe bağlanıyor. Hiçbir kadın yazar, kadın dünyasını bu düzeyde dile getiremedi. Kısa zamanda on beş dile çevrilen ve yazarın senaryosuyla sinemaya aktarılan, filmi ülkemizde de büyük ilgiyle karşılanan “Acı Çikolata”, başta Meksika ve ABD olmak üzere yayımlandığı her ülkede satış rekorları kırdı. Bir kez okumakla yetinemeyeceğiniz bir roman.

Acı Çikolata

Mısır – Aşkın Coğrafyası

Yazar: Ahdaf Soueif
Çevirmen: Zeliha Babayiğit
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 579

İki kadın, yirminci yüzyılın iki ucunda konforlu dünyalarının dışına çıkmaya cesaret ettiler. 1901 yılında Lady Anna Winterbourne, İngiltere’yi terk ederek, milliyetçi duygularla dolup taşmaya başlayan Mısır’a doğru yola koyuldu. Ancak şimdiye kadar kendisine yabancı olan bu toprakları sevinçle keşfederken, yeni bir aşk da onu bekliyordu.

Aradan neredeyse yüzyıl geçer. Bu kez bir aile yadigârı sandıkta keşfettiği defter ve günlüklerin izini sürmek için Mısır’a yolu düşen Isabel Parkman adında bir gazeteci olur. Keşfettiği belgeler atalarının yaşamını gün yüzüne çıkarırken onunkini tümden değiştirecektir…

“Kendinden emin ve kapsamlı anlatımı ile Marquez ve Allende’yi hatırlatan muhteşem bir yapıt.”
Guardian

“Aşkın, özellikle iki insan farklı dünyalardan geliyorsa, aslında politik bir eylem olduğunun etkileyici keşfi…”
Independent

Aşkın Coğrafyası

Nijerya – Parçalanma

Yazar: Chinua Achebe
Çevirmen: Nazan Arıbaş Erbil
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 184

TIME’ın seçtiği “1923-2005 Yılları Arasında Yayımlanan En İyi İngilizce 100 Roman”dan biri.

Afrika edebiyatının en büyük ismi Chinua Achebe gerçekçi tarzda yazdığı ve çoğunlukla Batı’nın Afrika’yı kolonileştirmesi üzerine kaleme aldığı romanlarıyla her ne kadar yerel bir hikâye anlatsa da yarattığı karakterler ve kurgularıyla evrensel meselelere değinmeyi başaran nadir yazarlardan. 2007’de dünya edebiyatına yaptığı katkılardan dolayı Man Booker Uluslarası Ödülü’nü kazanan Achebe’nin ilk romanı Parçalanma ise hem yazarın hem de bir kıtanın başyapıtı.

Okonkwo kendi döneminde yaşayan en büyük güreşçi ve savaşçıdır. Ünü bir yangın gibi tüm Batı Afrika’ya yayılmıştır. Fakat bir gün istemeden bir kabile üyesini öldürür ve o andan itibaren her şey parçalanmaya başlar. İşlediği bu suçtan dolayı gittiği sürgünden yıllar sonra geri döndüğünde, köyünde misyonerleri ve sömürge idarecilerini bulur. Artık kontrolünü tümden yitirdiği hayatı, hızla yok oluşa sürüklenir.

Parçalanma, klasik bir kahramanlık anlatısı olmakla birlikte klişelerden uzak, son derece özgün bir roman. Modern edebiyatın belki de en büyük trajedisi.

“Büyüleyici bir yazar. Yirminci yüzyılın en iyilerinden.”
Margaret Atwood

“Achebe’nin eserleri olmadan Afrika edebiyatını düşünmek olanaksız.”
Toni Morrison

“Achebe insanı sarsıyor… Sert üslubunu, sıradan insanlara duyduğu gerçekçi ve kararında bir şefkatle hafifletiyor.”
Anthony Burgess

thumbnail
Önerilen Yazı
Parçalanma Hayranlarına 15 Kitap Önerisi
Parçalanma

Norveç – Dünya Nimeti

Yazar: Knut Hamsun
Çevirmen: Behçet Necatigil
Yayınevi: Timaş Yayınları
Sayfa Sayısı: 432

Dünya Nimeti (Markens Gröde) 1917’de çıktı. Issız toprakları canlandırmak için insan gücünün verdiği imtihanları, tabiat kuvvetleri ile çetin savaşları hikâye eden bu roman, katı ve boş topraklara düşen alın terlerinin önce kıt kanaat, giderek cömert hasadını, bu başarıdaki büyük hazzı dile getirir. Bu kitapta Hamsun yirminci yüzyıl insanın destanını yazmış, önüne bir model almadan başaran insanın büyüklüğünü gözler önüne sermiştir. İçtenlik, sadelik, güzelliktir bu kitabın sanatsız sanatı!

Bu kitap için Selma Lagerlöf, Hamsun’a şunları yazmış: “Dünya Savaşı olurken, milletler, ordular, yüzyıllardan miras bunca emeği kırıp parçalarken; yapıcının, çiftçinin, göçmenin yaratmaktan duyduğu hazla dolu kitabın çıktı. Liderlerin, milletlerin yakıp yıkarak, kesip biçerek yeni topraklar, ülkeler peşinde kızıştıkları bir sırada, sen basit bir adamı, eline bir balta, bir de saban vererek kutsal bir savaşa yolladın; evvelce hiçbir kalemin tasvir etmediği bir savaştı bu; toprakla savaş!

Senin bu kitabın, dünya kuruldu kurulalı insanoğlunun gönlüne ferahlık veren tek şeyin; zahmetli yorgunluklar, sabırlı çalışmalar olduğunu; insanoğlunun ancak böyle çalışmalarla vücudunu zindeliğe, hayatını mutluluğa, ismini saygıya ve hatırasını ölümsüzlüğe ulaştıracağını ispat etti.” Roman, cahil bir göçmen olan Isak’ın basit, cahil karısı Inger’le birlikte çorak ve haşin toprakları sabırla nasıl bereketli, yeşil bir yurt parçası haline getirdiğini anlatır.

thumbnail
Önerilen Yazı
Knut Hamsun Kitapları
Dünya Nimeti

Pakistan – Pak İnsanlar Ülkesinde

Yazar: Kenize Mourad
Çevirmen: Süleyman Doğru
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 304

Kenizé Mourad bu sarsıcı aşk romanıyla bizi az tanınan ve gizemli bir ülkeye Pak İnsanlar Ülkesi Pakistan’a götürüyor.

Fransız gazeteci Anne, nükleer güce sahip tek Müslüman ülke olan Pakistan’da bombanın teröristlerin eline geçme riskini araştırıyor. Sarayları, camileri ve Moğol bahçeleriyle meşhur Lahor’un aristokratik güzelliğinde, genç kadın her türden casusluk şebekeleri, askerler, polisler, köklü aileler ve cihatçılarla karşılaşıyor.

Genç kadın çok iyi saklanan bir sırrı ortaya çıkaracak: Başlıca petrol yollarının tam kavşağında Çin’in devasa bir petrol terminaline dönüştürmekte olduğu, Pakistan’ın küçük liman şehri Gwadar etrafında, Çin ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yaşanan savaş.

Anne ayrıca ölümcül bombalı saldırılardan sorumlu olan bir aşırıcı örgütün içine sızmayı deneyecek, onlar tarafından kaçırılacak, açlığı, susuzluğu ve ölüm korkusunu tadacak.

Ona kılavuzluk edenler arasında bulunan tuhaf arkadaşı Karim onu kurtarabilecek mi? Lahor’da Beckett’in eserlerini sahneleyen tiyatrocu Karim; Pakistan’ı büyük bir tutkuyla seven ve tehlikeli bir sır barındıran Karim…

Pak İnsanlar Ülkesinde

Peru – Julia Teyze

Yazar: Mario Vargas Llosa
Çevirmen: İsmet Birkan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 357

Öğle yemeği yenip sofra kaldırılınca, evde akşama kadar miskin miskin pinekleme olasılığına karşı ne yapmalı? O zaman, Latin Amerika’da milyonlarca insan -özellikle kadınlar- her günkü gülme, gözyaşı ve rüya tayınlarını almak üzere radyonun düğmesini çevireceği anı dört gözle bekler.

Büyük Perulu romancı “Mario Vargas Llosa”, işte bu yalancı, yıldızlı sahne ışıklarının ardına götürüyor bizi: İnsanları artık yalnızca sesleriyle etkileyebilen içi geçmiş aktörler; hayal ettikleri şan-şöhretin ateşiyle içleri kavrulan yazı emekçileri; ‘yaratıcılarının’ sefaletini hazırlayan yayıncılık dünyasının kurtları… Derken, radyo dizileri alanında eşi olmayan bir adam, Pedro Camacho, Lima’ya gelir. Ancak, ününün ve şanının doruklarındayken zihnini birdenbire sis basar: senaryolarının kahramanları, çılgın atlar gibi setleri ve engelleri atlayıp kendileriyle ilgili olmayan öykülerde boy gösterirler; felaketler çığ gibi boşanır. Nostaljiyi, melodramı ve uçukluğu, “Mario Vargas Llosa”nın bu kitapta başardığından daha iyi buluşturup uzlaştırmak çok zor.

“Julia Teyze”, günümüz Latin Amerikasında ortalama insanın yaşadığı, duyumsadığı ve düşlediği gerçeklik üstüne göz kamaştırıcı bir tanıklık niteliği taşıyan bir roman.

Julia Teyze

Polonya – Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde

Yazar: Olga Tokarczuk
Çevirmen: Neşe Taluy Yüce
Yayınevi: Timaş Yayınları
Sayfa Sayısı: 304

Janina, uzak bir Polonya köyünde, karanlık kış günlerini astroloji çalışarak, yıldız haritalarını inceleyerek, William Blake’in şiirlerini tercüme ederek ve varlıklı Varşova sakinlerinin yazlık evlerine göz kulak olarak geçirir. İnsanlar yerine hayvanlarla vakit geçirmeyi tercih eder, fazlasıyla tuhaf ve münzevi tavırları kimilerine göre “kaçık”lıktır. Bir gün komşusu Koca Ayak gizemli bir şekilde ölü bulunur. Gelecek günler daha da tuhaf ölümleri beraberinde getirir. Şüpheler ve soru işaretleri yükselirken Janina, tuhaf teorileriyle kendini soruşturmanın göbeğine yerleştirir. Birileri ona kulak verseydi her şey böyle mi olurdu oysa…

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde tuhaf bir gerilim masalı, bir kara komedi, her şeyiyle kendine özgü bir hikâye. Akıl sağlığı ve çılgınlık, suç ve adalet, doğa ve insan arasındaki karanlık sınırların kışkırtıcı bir keşfi. Çağdaş Polonya edebiyatının en güçlü sesi, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Olga Tokarczuk’tan baş döndürücü bir roman.

“Muhteşem bir yazar.”
Svetlana Alexievich

“Bu kitap yalnızca bir ‘katil kim’ romanı değil: Yaşam ve ölüm hakkında, sırlarla dolu, felsefi bir masal. Kulağınızı yere yaklaştırırsanız, iliklerinizde hissedeceğiniz sırlar.”
New York Times Book Review

“Baş döndürücü, yaratıcı, türüne meydan okuyan bir hikâye. Kısmen bir polisiye, kısmen bir masal, Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde, bazı canlıların diğerlerinden üstün olma biçimleri üzerine heyecan verici bir felsefi sorgulama.”
Time

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde

Portekiz – Portekiz’in Yüce Dağları

Yazar: Yann Martel
Çevirmen: Güniz Galay
Yayınevi: Eksik Parça
Sayfa Sayısı: 312

Portekiz’in Yüce Dağları, 2002 yılında dünyanın en prestijli edebiyat ödüllerinden Man Booker ödülünü kazanan ve 2012’de filme uyarlanan Pi’nin Yaşamı’nın beğenilen yazarı Yann Martel’den keder üzerine gerçeküstü hikâyelerle örülü bir roman.

Portekiz’de 1904, 1938 ve 1981 yıllarında geçen, üç farklı fakat bazı olaylar ve sembollerle birbirine bağlanan hikâyelerden oluşan yine çok güçlü bir inanç ve kendini keşif hikâyesi. Yazarın olağanüstü başarılı hikâye anlatıcılığıyla, okuru geçen yüzyılın Portekiz’inde ve insan ruhunun derinliklerinde incelik, mizah, keder ve sonsuz sürprizlerle dolu bir yol macerasına çıkarıyor.

Portekizin Yüce Dağları

Roma – Melekler ve Şeytanlar

Yazar: Dan Brown
Çevirmen: Petek Demir
Yayınevi: Altın Kitaplar
Sayfa Sayısı: 575

Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon efsanevi gizli örgüt Illuminati’nin -Galileo zamanından beri Katolik Kilisesi’nin bağnaz inançlarını lanetleyerek bilimin yararlarını yücelten- hala faaliyette olup cinayetler işlediğini öğrenince şok geçirir. Parlak bir fizikçi olan Leonarda Vetra cinayete kurban gitmiştir. Tek gözü oyulmuş ve göğsü örgütün sembolüyle dağlanmıştır. Bilim adamının son buluşu güçlü ve çok tehlikeli enerji kaynağı karşımadde çalınmış ve yeni Papa seçiminin gerçekleşeceği gün Vatikan Şehri’nin altına saklanmıştır. Langdon, Vetra’nın meslektaşı ve aynı zamanda kızı olan Vittoria ile medeniyeti yok olmaktan kurtarmak amacıyla Roma sokaklarında, kiliselerde ve katakomplarda soluk soluğa koşuşturarak 400 yıllık izi sürerek Illuminati’nin izini bulmaya çalışırlar.

thumbnail
Önerilen Yazı
Melekler ve Şeytanlar Hayranlarına 9 Kitap Önerisi
Melekler ve Şeytanlar

Romanya – Tek Bacaklı Yolcu

Yazar: Herta Müller
Çevirmen: Çağlar Tanyeri
Yayınevi: Siren Yayınları
Sayfa Sayısı: 158

Çağdaş edebiyatın en önemli seslerinden Nobel ödüllü yazar Herta Müller’den sorularla dolu ve soru işaretlerinden yoksun bir roman: Tek Bacaklı Yolcu. Müller’in benzersiz dili ve anlatımı eşliğinde sert, soğuk ve müdanasız bir ahir zamanlar portresi. Bir kadın ve üç erkek; bir kadın, birkaç ülke, bir deniz, dört duvar ve bitimsiz kentler… Aştıkça yenileri keşfedilen sınırların üzerinde bir denge mücadelesi, kuşatan korkular, ıssız odalar.

Herta Müller, Romanya’dan Almanya’ya göçtükten sonra yazdığı bu ilk romanda yabancılaşmanın öyküsünü hücresel kesitlerle betimliyor; var olmanın imkânsızlığını, kolektif acıları ve yüreğe çöken yabancıyla düşülen yolları anlatıyor. Yaşam hastalığından iyileşen çıkmıyor; yolcular hep utanç, yalnızlık ve yoksunluk eşliğinde yürüyor. Yaşam illetinin devası, içinde yaşadığımız şu karanlık, suçlu ve suçlayan dünyada, bulunmuyor.

Herta Müller, Tek Bacaklı Yolcu’da yalnızlığı taştan bir duvar gibi örüyor önümüze; taş kadar soğuk, taş kadar somut. Öyle bir yol ki tutulan, yolcuların hepsi ağır yaralı.

Ve diktatörler, işkenceciler, gözlerini dikip her şeyi izleyenler, yalnız ve örselenmiş bedenlerin içinde, her daim nöbette.

Kauçuk mermi, yürekte.

[geo_a2]

Tek Bacaklı Yolcu

Rusya – Doktor Jivago

Yazar: Boris Pasternak
Çevirmen: Hülya Arslan
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 608

Ülkemizde romancı olarak tanınan ama Rus edebiyatının büyük şairi olan Boris Pasternak’ın tek romanı: Doktor Jivago. 1956’da Sovyetler Birliği tarafından yayımlanması uygun görülmeyen, 1957’de gizlice kaçırıldığı İtalya’da ilk kez yayımlanan ve Pasternak’a 1958 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandıran kitap, Türkçeye elli yılı aşkın bir süre sonra, ilk kez eksiksiz bir biçimde ve doğrudan Rusçadan çevrildi. Jivago’nun yazdığı şiirlerden oluşan ek bölümle birlikte…

Önüne kattığı herkesi sürükleyen büyük bir ihtilalin ve ölümsüz bir aşkın romanı olan Doktor Jivago, Rus epik romanı geleneğine 20. yüzyılda eklenmiş en önemli halkalardan biri.

“İnanıyorum ki Doktor Jivago insanoğlunun edebi ve ahlaki tarihindeki büyük olaylardan biri olarak kalacaktır.”
Edmund Wilson

“20. yüzyılın ortasında, 19. yüzyılın büyük Rus romanı, Kral Hamlet’in hayaleti gibi geri dönüp bizi ziyaret ediyor. Boris Pasternak’ın Doktor Jivago’sunun bizde uyandırdığı duygu işte bu.”
Italo Calvino

Doktor Jivago

Senegal – Uzun Bir Mektup

Yazar: Mariama Ba
Çevirmen: Nagihan Haliloğlu
Yayınevi: Kaknüs Yayınları
Sayfa Sayısı: 96

Orjinali Fransızca olan kitap 20 dile çevrilmiş ve Afrika Yayıncılar Birliği Ödülü “Noma”yı almıştır. Batı Afrika’da roman için şunlar yazılmıştır:

Bu kitap Afrika Edebiyatı’nda kadınların durumunu samimi bir şekilde ortaya koymakla kalmıyor, edebî nitelikleriyle de kıtamızı aşarak en iyi romanlardan biri olarak önemli bir yeri hakediyor.

Senegalli kadın hakları öncüsü ve yazar Mariama Bâ’nın yazdığı bu roman, daha yeni dul kalmış Afrikalı bir kadın öğretmen olan Ramatoulaye’nin ağzından bazen özlem, bazen acıyla anlatılan bir yaşam öyküsüdür.

Ramatoulaye’nin arkadaşına yazdığı bu mektup, kocasının ikinci bir eş almaya kararvermesinden sonra ayakta kalmak için verdiği duygusal savaşın bir tutanağıdır.

Uzun Bir Mektup

Suriye – Deniz Duası

Yazar: Khaled Hosseini
Çevirmen: Cem Alpan
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 48

“Ah nasıl yakarıyorum denize bunu bilmesi için.”

Hosseini’nin, 2015 yılının Eylül ayında, Avrupa’da güvenli bir yere ulaşmaya çalışırken Akdeniz’de boğulan ve cansız cesedi kıyıya vuran üç yaşındaki Suriyeli mülteci Aylan Kurdi’nin hikâyesinden esinlenerek kaleme aldığı Deniz Duası, mülteci sorununa son derece çarpıcı bir bakış getiriyor.

Suriyeli bir babanın, sonu belirsiz bir yolculuğa çıkmadan önce, oğluna yazdığı bir mektup şeklinde tasarlanmış olan metin, savaştan ve zulümden kaçarken denizlerde kaybolan binlerce mülteciye adanmış.

Deniz Duası’nın tüm gelirini, iyi niyet elçisi olarak görev aldığı Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ve Khaled Hosseini Foundation’a aktaran Hosseini, (UNHCR) mülteci kamplarını ziyaret etmeye, çeşitli platformlarda bu sorunu dile getirmeye ve bağış toplamaya devam ediyor.

“Ama o hayat, o dönem şimdi bana bile sahte geliyor, unutulup gitmiş bir söylenti gibi.”

Deniz Duası

Şili – Vahşi Hafiyeler

Yazar: Roberto Bolano
Çevirmen: Peral Bayaz Charum
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 784

Canın sıkkın olduğunda okunacak kitaplar var. Hem de pek çok. Sakin olduğun zamanlar için de bir edebiyat var. Bence bu tür en güzeli. Bir de hüzünlü olduğun zamanlar için bir edebiyat. Ve neşeli olduğun zamanlar için bir başka edebiyat. Bilgiye susadığın zamanlar için de bir edebiyat var. Ve umutsuz olduğun zamanlar için de ayrı bir edebiyat var. Ulises Lima ile Belano’nun üretmek istedikleri edebiyat işte bu sonuncu türden bir edebiyattı.

1975’in son gününde “damardan gerçekçilik” akımının kurucuları Arturo Belano ile Ulises Lima ödünç aldıkları bir arabayla Meksika’dan ayrılırlar. Amaçları, uzun yıllar önce Sonora Çölü’nde kayıplara karışmış gizemli şair Cesárea Tinajero’nun izini bulmaktır. Belano ile Lima’nın kovalamacaya dönüşen arayışları ve sonraki yirmi yıla yayılan maceraları hem yakın dostları hem de dünyanın dört bir yanında yollarının kesiştiği kişiler aracılığıyla aktarılınca ortaya bir kuşağın öyküsü çıkar.

Çağdaş Latin Amerika romanının en önemli örneklerinden Vahşi Hafiyeler, sınırların ve türlerin birbirine karıştığı bir dünyada genç ve şair olmak hakkında: Latin Amerikalı ve sürgün olmak, yaşama ve ölüme olduğu kadar edebiyata da inanmak…

“Tıpkı Cortázar’ın Seksek’i gibi çığır açıcı, muhteşem bir eser. İki binli yılların yeni edebî akımları bu eserin açtığı yolu takip edecekler.”
Enrique Vila-Matas

thumbnail
Önerilen Yazı
Vahşi Hafiyeler Hayranlarına 15 Kitap Önerisi
Vahşi Hafiyeler

Türkiye – Benim Adım Kırmızı

Yazar: Orhan Pamuk
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 552

Benim Adım Kırmızı, hem Orhan Pamuk’un en çok dile çevrilen ve en çok hayranlık duyulan eseri hem de modern edebiyat tarihimizin dünyada en çok okunan kitabı.

Orhan Pamuk’un “en renkli ve en iyimser romanım” dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul’da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder.

Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı’nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce, Şeküre’ye âşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul’da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikâyelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.

“Türk romancısı Orhan Pamuk, Avrupa’ya roman nasıl yazılır, gösteriyor.”
Frankfurter Allgemeine

thumbnail
Önerilen Yazı
Benim Adım Kırmızı Hayranlarına Kitap Önerileri
Benim Adım Kırmızı

Vietnam – Sempatizan

Yazar: Viet Thanh Nguyen
Çevirmen: Duygu Akın
Yayınevi: Kafka Kitap
Sayfa Sayısı: 472

Vietnam asıllı Amerikalı yazar Nguyen’den edebiyat dünyasında büyük yankı uyandıran, hakları otuza yakın ülkeye satılan ve yirmiden fazla yılın kitabı seçkisinde yer alan sarsıcı bir ilk roman.

Pek çok prestijli ödüle layık görülen Sempatizan, bir gerilim romanının heyecanı ve Saul Bellow’la karşılaştırılan tarzıyla insanın ayaklarını yerden kesen bir dostluk ve ihanet destanı.

Çift taraflı çalışan komünist bir ajan, kendi deyimiyle “çifte akıllı” bir adam olan hikâyenin anlatıcısı, Saygon’un düşüşünden sonra Amerika’ya gelerek Los Angeles’taki diğer sürgün Vietnamlılarla birlikte yeni bir yaşam kurmaya çalışırken, bir yandan da Vietnam’daki komünist üstlerine gizlice raporlar gönderen Yarı Fransız yarı Vietnamlı bir istihbarat subayıdır.

Sempatizan, hem kimlik ve göçmenlik üzerine çok yoğun bir keşif yolculuğu, hem insanı esir alan bir casusluk romanı, hem de güçlü bir aşk ve dostluk hikâyesi.

“Romanın isimsiz anlatıcısı cüretli postmodern sesiyle konuşurken, yalnızca Vladimir Nabokov ve Ralph Ellison’ın değil, Yeraltından Notlar’ın Dostoyevski’sinin de sesini yankılıyor.”
Joyce Carol Oates

“Şefkatin yanı sıra taşıdığı çocuksu coşkusuyla bu roman, insana kitapların ne kadar büyük olabileceğini hatırlatıyor.”
The Guardian

Sempatizan

Yunanistan – Büyücü

Yazar: John Fowles
Çevirmen: Meram Arvas
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 672

Çağının yarı entelektüel bunalımlarını geçirmekte olan, Oxford mezunu Nicholas Urfe, İngiltere’nin kasvetinden ve aşktan kaçmak için ücra bir Yunan adasına İngilizce öğretmeni olarak gider. Tek başına sıkıntılı günler geçirdiği, şair olma hayallerinin de suya düştüğü bir sırada, gizemli milyoner Conchis ile tanışır… Büyücü insan zihninin labirentlerinde dolaşan metafizik bir eğlence trenidir adeta. Bu labirentlerde gerçeklikle sanrı arasındaki gri bölge kahramanımızca ihlal edilir. Birbiri ardına gelişen ürkütücü olayların, aşk ve ihanetin sonucunda Urfe başta kendi akıl sağlığı olmak üzere her şeyden şüphelenir bir duruma gelir.

Mitolojik öğelere ve Shakespeare’in ünlü oyunu Fırtına’ya çeşitli göndermelerin yapıldığı hikâyede John Fowles, savaşın acımasızlığını, bir Akdeniz adasının dinginliğini, insan zihninin karmaşık yapısını, kadın-erkek ilişkisinin doğasını, Tanrı ve özgürlük kavramlarını ustaca anlatımıyla irdeliyor. Gerçek özgürlüğün ancak kendini tanımakla mümkün olabileceği savından yola çıkılarak hayallerle gerçek deneyimler arasındaki ilişkiler, Fowles’un Prospero’su Conchis tarafından bir dizi yanılsama, maske ve gösteriyle çarpıcı bir biçimde sahneye konuyor. Büyücü’de, insanlığın karşı karşıya bulunduğu tehdit, Batı kültürünün duvarları arasına olduğu kadar insanın kendi bilincinin duvarları arasına da gizlenmiştir. Urfe gibi, içinde doğdukları kültürün sosyal yapılarınca dayatılan davranış kalıplarından uzak durma özgürlüğüne sahip olduklarını keşfeden bireylerin çabalarıyla varılabilecek yeni bir bilinç düzeyine yolculuktur bu.

thumbnail
Önerilen Yazı
Büyücü Hayranlarına 14 Kitap Önerisi
Büyücü

Zanzibar – Sessizliğe Hayranlık

Yazar: Abdulrazak Gurnah
Çevirmen: Müge Günay
Yayınevi: İletişim Yayınları
Sayfa Sayısı: 249

Sessizliğe Hayranlık, etnisite, ırk, cinsiyet ve ulus meselelerini çokkatmanlı bir anlatıyla ele alan bir başyapıt.

Sessizliğe Hayranlık’ın sessiz ve isimsiz anlatıcısı, üniversite öğrenimi için geldiği İngiltere’de yerleşip aile kurmasına karşın yıllardır aidiyet sorunu yaşamaktadır. Bu sorunu anavatanı Zanzibar’a dönerek çözmeyi deneyen “sessiz anlatıcı”, anavatanında karşılaştığı ruhsal ve manevi engellerle birlikte sorunun mekânla veya coğrafyayla sınırlı olmadığını anlayacaktır. Kuşaktan kuşağa devrolan bir kimlik ve aidiyet sorununu sınırları ve milliyetleri kateden bir anlatı içinde sunan Sessizliğe Hayranlık insanlığın evrensel ütopyasına yönelik bir umut kıvılcımı.

“Abdulrazak Gurnah’ın bugünkü Afrika romanının önde gelen temsilcilerinden biri olduğunu düşünüyorum.”
Murat Belge

“Irk, ihanet ve kimlik meselelerini böylesine güçlü ve satirik bir içgörüyle sunan çok az roman var.”
Carolıne Gascoigne

thumbnail
Önerilen Yazı
Abdulrazak Gurnah
Sessizliğe Hayranlık
E-Bülten Abonesi Olun

En yeni içeriklerimizden ilk sizin haberiniz olsun!

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Gizlilik politikamızda daha fazlasını okuyun.
Lütfen spam klasörünü kontrol edip güvenli olarak işaretleyin.


Warning: Invalid argument supplied for foreach() in /home5/yokyerki/public_html/wp-content/themes/geoit/frameworks/reaction.php on line 56

2017 yılının Aralık ayında kurulan ve farkındalık yaratmak amacıyla gönüllülerin oluşturduğu bir topluluk.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir