Kızıl Darı Tarlaları, Shandong ailesinden üç kuşağın, 1923-1976 yılları arasındaki öyküsünü aktaran bir roman. Yazar, bir mücevher güzelliğindeki doğa manzaraları fonuna yerleştirdiği ve kronolojik sıra gütmeden kurguladığı romanda, Japon istilasına karşı verilen Direniş Savaşı, Çinlilerin birbirleriyle çatışmaları, Komünist Devrim, Kültür Devrimi gibi Çin tarihindeki önemli halk hareketlerini ve bütün bu yıllar içindeki tutkulu aşkları anlatıyor.
Kızıl Darı Tarlaları
Yazar: Mo Yan
Çevirmen: Erdem Kurtuldu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 528
Çin’in Nobel ödüllü yazarı Mo Yan’ın Kızıl Darı Tarlaları, Shandong ailesinden üç kuşağın, 1923-1976 yılları arasındaki öyküsünü aktaran bir roman. Yazar, bir mücevher güzelliğindeki doğa manzaraları fonuna yerleştirdiği ve kronolojik sıra gütmeden kurguladığı romanda, Japon istilasına karşı verilen Direniş Savaşı, Çinlilerin birbirleriyle çatışmaları, Komünist Devrim, Kültür Devrimi gibi Çin tarihindeki önemli halk hareketlerini ve bütün bu yıllar içindeki tutkulu aşkları anlatıyor.
Çin sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Yimou Zhang’ın beyaz perdeye aktardığı Kızıl Darı Tarlaları, tarihsel bir anlatımla kara mizahı ustalıkla kaynaştırıyor. Roman, geçmişle bugün, ölüyle diri, iyiyle kötü arasında belirgin bir ayrım yapılmadan sürüyor.
Nobel ödül töreninde konuşan Per Wästberg’in dediği gibi, Mo Yan, bireyi kimliksiz insan yığınlarından çekip ortaya çıkaran; alaycı ve iğneleyici bir üslupla tarihe, tarihî çarpıtmalara, yoksunluklara ve siyasal riyakârlıklara karşı çıkan bir yazar.
Yaşamak
Yazar: Yu Hua
Çevirmen: Bahar Kılıç
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 210
Aile servetini yiyip tükettiği gençlik günlerinde, uzun bir hayatın ona neler sunacağından habersizdir elbette Fugui.
Yıllar sonra, yaşlı öküzüyle tarlasını sürerken tanıştığı bir yabancıya hayatından söz etmeye başladığında, şımarık bir gencin başına gelenlerden fazlasını sayıp dökecektir bu yüzden: Fugui, kendisiyle birlikte altı insanın hayatını, kaderin sürprizlerini, yaşamın acılarını ve sevinçlerini anlatır. Onun dilinden -daha doğru bir ifadeyle Yu Hua’nın kaleminden- dökülenler, insanlık durumlarına dair epik bir romana dönüşür böylece. Basit bir anlatım, güçlü bir anlatı doğurur: Sabanın toprakta bıraktığı izlere benzer kâğıt üzerinde satırlar. Yaşamın her şeyi kapsaması gibi, Yaşamak da hayatı olduğu gibi kucaklar. Doğumları ve ölümleri, mutsuzlukları ve umutlarıyla…
Günler Aylar Yıllar
Yazar: Yan Lianke
Çevirmen: Erdem Kurtuldu
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 105
Günler Aylar Yıllar, hayatın zorlukları karşısında hep diri kalabilen bir umudun romanı.
Kuraklık, Balou Sıradağları’nda tüm yıkıcılığıyla baş göstermiştir. İnsanlar çareyi evlerini terk edip su ve yiyecek bulabilecekleri yerlere kaçmakta bulurken geride sadece ihtiyar ile kör köpeği kalır ve bu iki kader ortağı, birkaç damla su, bir avuç mısır tanesi, bir karış gölgelik peşinde dolanır durur. Günleri, geceleri en sert, en çetin koşullarla sınanır; zamanın ve mekânın izleri silinip iskeletleri daha da belirginleşirken önlerindeki yollar da gitgide çatallanır. Bu zorluklardan geriye kalan, olağanüstü bir varoluş inadıdır.
On Sözcükte Çin
Yazar: Yu Hua
Çevirmen: Bahar Kılıç
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 256
Kültür Devrimi’nden bugüne kadarki kırk yıllık sürede “Halk” sözcüğünün içi boşaltılmıştır Çin gerçekliğinde. Şimdi, Çin’de popüler olan ekonomik terminolojiye göre “Halk” sadece bir paravan şirkettir ve Çin farklı dönemlerde farklı içeriklerle onu kullanarak pazara girer.
Yaşamak ve Kanını Satan Adam gibi romanlarıyla tanınan ve modern Çin edebiyatının en büyük yazarlarından biri olan Yu Hua, bu sefer bir kurmaca yazarı olarak değil, ülkesinin ve toplumunun yakın tarihine ve bugününe dair sözü olan bir aydın kimliğiyle karşımızda.
Yu Hua, On Sözcükte Çin’de hem kendi hayatının ve yazarlığının mihenk taşlarını, hem de Kültür Devrimi yıllarından itibaren Çin’in geçirdiği değişim safhalarını pek çok ilginç hikâye eşliğinde, merkezine on anahtar sözcüğü alarak anlatıyor.
Her bir sözcük, bir edebiyat ustasının kaleminde köklü bir geçmişin ve kültür mirasının “dört bir yanına” uzanırken biz de gözlem gücü yüksek bir yazarın, bir ülkeye ve topluma dair alternatif bir tarih okuması yapmak için ne kadar değerli olabileceğine tanık oluyoruz.
Cenneti Öldürmek
Yazar: Ma Jian
Çevirmen: Gözde Soykan
Yayınevi: Martı Yayınları
Sayfa Sayısı: 464
Bütün insanlar aynı dilde acı çeker; aynı dilde gülümsedikleri gibi… Meili, köy öğretmeni Kongzi ile evlenirken başına gelecekleri hayal bile edemeyerek yeni bir yaşama adım atar. Çin’de nüfusu kontrol etmek amacıyla uygulamaya konulan Tek Çocuk Politikası ilk çocukları kız olan Meili ile Kongzi’yi köylerini terk edip karanlık bir yolculuğa çıkmaya zorlar. Soyunu devam ettirmekte ısrar eden Kongzi’nin, erkek çocukları olması için yaptığı baskılar ve aile planlama yetkililerinin hamile kadınlara karşı kısırlaştırma ve kürtaj tehditleri onları kaçak bir hayat yaşamak zorunda bırakır. Her şeyi arkalarında bırakıp yaşayacakları bir cennetin var olduğuna inanan aile tahmin edemeyecekleri bir karanlığın ortasına düşer.
Kendisi gibi birçok kadının da aynı kaderi paylaştığına tanık olan Meili, gelecek umutlarını Cennet adını verdiği doğacak oğluna bağlar. Peki, Cennet’in doğumu tüm yaşanan acıları unutturabilecek güçte midir? Uzakdoğu’nun en kalabalık ve bilinmezlikleriyle örtülü ülkesi Çin’de geçen Cenneti Öldürmek, anne olmak için büyük zorlukları göze alan bir kadının gözünden hayatta kalma mücadelesini ele alıyor.
Deniz Kenarında
Yazar: Abdulrazak Gurnah
Çevirmen: Müge Günay
Yayınevi: İletişim Yayınları
Sayfa Sayısı: 304
Deniz Kenarında göç deneyiminin yol açtığı kimlik karmaşası, aidiyet sorunu ve kültürel etkileşim üzerine sarsıcı bir roman. Ülkesinden sahte bir pasaportla kaçıp İngiltere’ye sığınma talebinde bulunan Salih Ömer’in eski hayatıyla yeni hayatı arasındaki eşikte bir pasaport memuru durmaktadır. Bir mülteci olarak ayak bastığı yeni ülkede İngilizce bildiğini saklayarak görünmez olmayı seçen ve bir tür pasif direniş sergileyen Salih Ömer zamanla hikâyesini çevresindeki insanlara anlatmayı öğrenir. İngiltere’de tanıştığı Latif’le ilişkisi ise onu kendi geçmişiyle yüzleşmeye götürür. Aşk, ihanet, mültecilik ve yabancılık deneyimlerinin sömürgecilik çağındaki anlamlarına dair sarsıcı bir anlatı sunan Deniz Kenarında, Abdulrazak Gurnah’ın unutulmaz yapıtlarından biri.
“Deniz Kenarında, Gurnah’ın çağımızın en önemli seslerinden biri olduğunu kanıtlayan zengin, etkileyici ve hakikat dolu bir roman.”
Amitav Ghosh
“Deniz Kenarında, sömürgecilik sonrası Afrika’da yer değiştirme ve göç deneyiminin yarattığı travmaya dair büyüleyici bir roman.”
Mustapha Kharoua
Başka Kadınların Yaşamı
Yazar: Su Tong
Çevirmen: Seda Kocabaş
Yayınevi: İpekyolu Kültür ve Edebiyat
Sayfa Sayısı: 114
Su Tong, Çin ve Asya’ da en fazla okunan çağdaş kısa roman yazarlarındandır. Bu iki romanı ünlü Çin edebiyatı uzmanı Dr. Kyle David Anderson İngilizce’ye çevirmiş ve yayınlamış, biz de İngilizce’ den Türkçeye çevirdik.
Elinizdeki kitap Çin’in taşra kentlerinde geçen iki kısa roman içeriyor. Birinci kısa roman, “Kadınlar İçin Başka Bir Yaşam” taşrada bir turşucu dükkanında çalışan üç kadınla, aynı yerde oturan evde kalmış iki kız kardeşin hikayesini, aralarında yaşanan ilişkileri ve küçük çekişmelerin yol açtığı büyük kavgalar ve olayları anlatan bir drama. Bir masal kadar büyüleci anlatımıyla Su Tong, eski dönemde yaşayan kadınların yaşamını ve anlayışlarını günümüze ulaştırıyor. İkinci kısa roman, “Üç Lambalı Fener” bir sahil kasabasında, bir savaş döneminde, belde insanlarının savaşa, yaşama, insana, cana, mala verdikleri değere dair anlayış farklılıklarını ilginç ve komik roman karakterleri ile anlatır…
Günümüz Çin edebiyatının en kışkırtıcı yazarı olarak bilinen Su Tong, bu eserinde en dramatik olayları ve katı, geleneksel anlayışları çeşitli tonlarıyla ve yer yer alay ve güldürü içeren türden güçlü anlatımıyla özgün bir kaleme sahip.
Bekleyiş
Yazar: Ha Jin
Çevirmen: Sibel Türe
Yayınevi: Kafka Kitap
Sayfa Sayısı: 224
Bir askeri hastanede doktor olan Lin Kong, yaşlı anne-babasının ısrarıyla iyi huylu ama sıradan bir kız olan Shuyu ile evlenir ancak kansıyla paylaşacak pek bir şey bulamamaktadır. Lin başka bır şehirdeki askeri hastaneye tayin olunca, evinden ayrılır ve ailesini yılda sadece on gün ziyaret edebilir. Genç adam işi ve kitaplarıyla doldurduğu hayatından şiklyetçi değildir. Ancak hemşire Manna’ya aşık olunca karısından aynlıp onunla evlenmek Ister. Karısını boşanmaya razı etmek ıçin köyüne gider ama Shuyu yılda ancak on gün görebildiğı kocasından vazgeçmek istemez. Lin ile Manna on sekiz yıl boyunca, komünist rejimin baskısı altında Shuyu’nun boşanmaya razı olmasını beklerler. Sonunda aşkın gücünün zamanın acımasızlığına karşı kazandığı zafere rağmen, hayat başka bir bekleyişe mi dönüşecektir?
Ha jin şiirsel bir yalınlıkla, ustaca aktardığı öyküsünün arka planında. Çin gelenekleriyle komünist devrimin koşullarını kara mizaha varan bir yorumla sergiliyor.
Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım
Yazar: Herta Müller
Çevirmen: Mustafa Tüzel
Yayınevi: Siren Yayınları
Sayfa Sayısı: 200
Nobel edebiyat ödüllü Herta Müller’den, faşizmin gölgesinde yaşayan ve yaşananlara dair sarsıcı bir roman: Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım. Müller, sorguya çağrılı adsız kahramanıyla birlikte okurunu uzun bir tramvay yolculuğuna çıkarıyor ve camın dışında akan manzara, bütün bir yaşamın dökümü halinde sayfalara yansıyor. Tramvay hattın üzerinde dümdüz ilerlese de dünya yavaş yavaş rayından çıkıyor ve bir kadınla bir erkeğin arasındaki en kısa mesafe, sonsuzluğa uzanıyor.
Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım, sürekli yeni çehrelere bürünen ve adına hayat da denen aldanışın, hayal kırıklıklarıyla hayatını inşa etmeye çabalayan bir kadının öyküsü. Herta Müller’in kahramanının yolculuğu, yaşamın yükünü, geçmişin acılarını, ilişkilerin imkânsızlığını kapsıyor; sevgi işkenceye, işkence bağlılığa, bağlılık yalnızlığa dönüşüyor. İhbarcılar her daim kapı önlerinde dolanıyor, herkes birbirini gözetliyor, sorgular bitmek bilmiyor. Bizi yere çalmaya yeminli bu dünyanın üzerinde, dilenecek tek şey var belki de: Delirmeyelim.
Nazlı Kar
Yazar: Cuniçiro (Juniçiro) Tanizaki
Çevirmen: Esin Esen
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 840
Japon şiirinde kiraz çiçeklerine dair yüzlerce, binlerce şiir söylenmişti… Eskiler çiçeklerin açmasını sabırsızlıkla bekler… dalından düşüp giden çiçeklere hüzünlenirdi… defalarca, tekrar tekrar aynı şeyleri dillendiren sayısız şiir yazılmıştı… Sachiko küçük bir kızken, bu şiirler ona çok sıradan gelir, pek duygulanmadan okuyup geçerdi. Yıllar geçip yaşı ilerledikçe eski zamanlarda yaşamış bu insanların sadece hoş ve zarif bir söz söyleme kaygısında olmadığını fark etmişti. Kirazların çiçek açmasını nasıl özlemle beklediklerini… sonra en görkemli zamanlarında dökülüp giden çiçeklerin yarattığı hüznü… Sachiko da ruhunun derinliklerinde hissetmeye başlamıştı.
Nazlı Kar bir döneme, farklı bir coğrafyaya, Japon algısına, kültürüne bir yolculuk gibi…
Dört kız kardeşin odağında gelişen bir “kadın romanı”. Yazar, satırlarında gelenek ve modernlik, Doğu ve Batı kavramlarını sorgularken okuyucusunu da kendisine katılmaya davet ediyor. Kitap adını, Japon şiirindeki bir söz sanatından alıyor. Kiraz çiçeklerinin baharda dallarından dökülmesini kar zannetmek…
Kitabın kurgusu da bu imgeye uygun bir biçimde mevsimlerin döngüsünü aktarıyor, zamanın geçişine duyulan hüznü bize ulaştırıyor.
Arabadakiler
Yazar: Patrick White
Çevirmen: Murat Belge
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 556
Arabadakiler, Nobel edebiyat ödüllü Patrick White’ın roman sanatında zirveye ulaştığı dönemin başyapıtı.
Miss Hare bir zamanların büyülü Xanadu’sunun harabeleri arasında dolanırken yerli bir ressam ve Yahudi bir mülteci ile karşılaşır. Mrs. Godbold’un da ekibe dahil olmasıyla birlikte “arabadaki” dört karakteri ortak bir yazgıda kenetleyen yolculuk başlar. Geçmişte her biri çeşitli şekillerde dışlanan ve incinen bu dört karakterin kurtuluşu aradığı yolculuk Nazi Almanyası’ndan Avustralya kırlarına, Kabbala geleneğinden çarmıha geriliş mitine uzanacaktır. Geniş bir kültürel coğrafyayı insanî bir ışıkla aydınlatan Arabadakiler kolektif hafızadaki acı verici deneyimleri sanatsal bir imkâna dönüştürmenin yolunu arayan bir başyapıt.
“Ancak büyük yazarlar eserlerinin onlardan bağımsızlaşmasına ve kendilerinden daha büyük bir varlığa kavuşmasına izin verirler. Patrick White da bu yazarlardan biri.”
David Malouf
“White’ın Arabadakiler romanı bir araya geldiklerinde bir insan ve bir toplum meydana getiren dört yetiyi simgeliyor.”
Carolyn Bliss
Piyanist
Yazar: Elfriede Jelinek
Çevirmen: Süheyla Kaya
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 288
Feminist şair, oyun yazarı, çevirmen ve romancı Elfriede Jelinek, kalabalık korkusu ve sosyal fobisi nedeniyle 2004 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü almaya bizzat gidememiş ama törende gösterilmesi için kaydedilen videoda, nota sehpasından okuduğu konuşmasında “Lisan bazen kazara bulur yolunu ama yoldan çıkmaz,” demişti. Jelinek, Avusturyalı yönetmen Michael Haneke’nin sinemaya da uyarladığı Piyanist’te annesiyle yaşayan, cinselliği bastırılmış piyano öğretmeni Erika Kohut’u anlatıyor.
Küçüklüğünde bir müzik dâhisi olduğu düşünülen Erika artık otuzlarının sonunda, hâlâ annesiyle beraber yaşıyor ve Viyana Konservatuarı’nda piyano öğretmenliği yapıyor. Annesiyle aynı yatağı bile paylaşan bu kadın, ona ilgi duyduğunu anladığı öğrencilerinden biriyle başladığı sadomazoşist ilişki sayesinde, içindeki tüm saklı arzuları birden serbest bırakacak. Şiddet, haz ve aşk birbirine karışacak.
Elfriede Jelinek’in en bilinen romanı Piyanist, müziği dinlenmeyip susturulan bedene, kadın ile erkeğin toplumsal rollerine dair tabu yıkan, sarsıcı bir başyapıt.
“İnsanın kanını donduracak kadar baş döndürücü bir eser.”
Walter Abish
“Piyanist, bir anne ile kızının, bir sanatçı ile âşığın zekice, sivri dilli, muhteşem bir portresi.”
John Hawkes
“Jelinek’le ilgili insanı ele geçiren asıl şey, yanlış mutluluk fikirlerinden ibaret bir dünyanın içine böyle isabetli ve keskin biçimde girebilmesi.”
Frankfurter Rundschau
Çöl
Yazar: Le Clezio
Çevirmen: Elâ Güntekin
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 384
Zamanın dışında, insanların tarihinin dışında kalmış bir ülkeydi burası, belki de dünya kurulduğunda diğer ülkelerden ayrı düşmüş, hiçbir şeyin doğup ölemediği bir ülke.
Yıl 1909. Ergenlik çağındaki Nur ve onun Mavi Adamlar olarak bilinen savaşçı halkı, Fransız sömürge askerleri tarafından yurdundan edilir, böylece kendilerine yeni bir yurt bulma umuduyla kuzeye doğru yola düşerler. Bu yaşananlardan uzun zaman sonra, Mavi Adamların soyundan gelen güzel Lalla ise Fas’ta bir gecekondu mahallesinde hayatını sürdürürken, kendisini çok daha büyük zorlukların beklediği Fransa’ya kaçmak zorunda kalır.
Çöl, insanın ilkel benliğini, cinsel kimliğini irdeleyen, kolonyal ve post-kolonyal dönemlerde aynı coğrafyada geçen iki ayrı hikâyeyle örülmüş, çok katmanlı, poetik, tarihsel ve modern bir roman.
“Çöl, dışlanan mültecilerin gözünden bir Avrupa tasviri ve onunla zıtlık içindeki, kayıp Kuzey Afrika çöl kültürüne ilişkin muhteşem bir anlatı sunuyor.”
Nobel Edebiyat Ödülü Komitesi, 2008
Özgür İnsanlar
Yazar: Halldor Laxness
Çevirmen: Osman Yener
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 511
Nobel edebiyat ödüllü İzlandalı şair ve romancı Halldór Laxness, Özgür İnsanlar’da, bağımsızlığına düşkün bir halkı, bir çiftçinin destansı hayat mücadelesi üzerinden anlatıyor.
Bjartur, on sekiz yıl boğaz tokluğuna çalıştığı toprak ağasından satın aldığı çiftliğinde, karısı, çocukları, köpeği ve koyunlarıyla doğaya, tacirlere ve hurafelere meydan okuyan, adeta kendi dünya savaşını veren yoksul bir çiftçidir. İşler bir türlü istediği gibi gitmez ama her defasında ayağa kalkmayı, mücadeleye bıraktığı yerden devam etmeyi başarır.
Laxness’in, başına buyruk, inatçı Bjartur’a ve çevresindekilere duyarlı, sevecen bir dille hayat verdiği satırlar, Jomsviking baladlarından Eddalara, kadim İzlanda sagalarının izinden yürüyor. Özgür İnsanlar, her çeşit tahakküme başkaldıran, her zorluğu yenmeye kararlı bir insanın epik, kimi zaman da komik sergüzeştini anlatan, çağların ve mekânların ötesine uzanan, büyüleyici bir klasik.
“Laxness’ın hayalgücü, sembol ve anlatım konusundaki yeteneği büyük şairleri akla getiriyor… Bjartur, köylülerin özgürlüğünün karmaşık ve büyüleyici bir sembolü.”
The New York Times Book Review
Drina Köprüsü
Yazar: İvo Andriç
Çevirmen: Hasan Âli Ediz, Nuriye Müstakimoğlu
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 354
Bir ülkeyi ve insanlarını, onların üç yüz elli yıllık tarihine tanıklık eden bir köprünün dilinden anlatan olağanüstü bir roman.
Nobelli yazar İvo Andriç, Drina Köprüsü’nde, isyanların, salgınların, savaşların ve doğal felaketlerin gölgesinde Balkanlar’ın tarihini, eski Bosna’yı, orada yaşayan halkların paylaştığı hayatı ve bu hayatın milliyetçilikler çağında nasıl değiştiğini anlatıyor. Osmanlı yönetimi altında farklı toplulukların bir arada nasıl yaşadığını geniş bir görüşle ve incelikle, efsanelerle, masallarla zenginleştirerek resmederken, Andriç’in bize sunduğu ne müthiş bir uyum tablosu ne de mutlak bir zulüm hikâyesidir. Kimliklerin, dinlerin, devletlerin ve de her şeyin ötesinde, içinde insanların olduğu karmaşık ve zengin bir hayat anlatısıdır bu.
“İvo Andriç izini sürdüğü temaları ve ülkesinin tarihinden seçtiği insan yazgılarını, güçlü ve destansı bir dille anlatmıştır.”
1961 Nobel Edebiyat Ödülü Komitesi
Teke Şenliği
Yazar: Mario Vargas Llosa
Çevirmen: Peral Beyaz
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 552
Bir diktatörün ülkesine, kendi insanına verdiği zarar nasıl tanımlanabilir? 31 kayıp yıl? Binlerce ölü? Binlerce sakat? Binlerce kayıp? Yüzlerce işkence tekniği? Yüzlerce türedi zengin? Yurtdışındaki bankalarda biriken kara paralar? Sansür? Muhbirler? Şantaj? Köpekbalıklarına atılan, vahşice yok edilen muhalifler?
Teke Şenliği, 31 yıl Dominik Cumhuriyeti’nde hüküm süren ve bu süreçte yaklaşık 50.000 insanın ölümünden sorumlu tutulan Diktatör Rafael Trujillo, namı diğer Teke’nin iktidarı süresince yaşananlara, diktatörün has adamlarından birinin kızı Urania Cabral’in ve diktatöre suikast düzenleyen bir grup Dominikli vatanseverin gözünden bakıştır… Söz sözü bağlar ve araya diktatörün anlatımları da girer. Nobel Ödüllü yazar Llosa’nın gerçek kişiler arasına ustaca yerleştirdiği “kurgu kahramanlar” öyküyle öylesine bütünleşmiştir ki gerçek sanılabilir. Çok canlı, gerçekçi ve zengin anlatımıyla Teke Şenliği, diktatörlük üzerine yazılmış önemli eserlerden biridir.