2022 Reading Challenge Listesi’nde aslında 2 kişiyiz. Neden iki tane farklı liste var diye şaşırmayın 🙂 Seçil ve Ahmet Canal olarak 2 farklı liste belirledik. Bizim için çok keyifli bir okuma lsitesi oldu. Size de keyif verebilirsek ne mutlu.
Her ay için 1 kitap belirledik. Kitapla kalın.
- Feminist bir kitap.
- Tek kelimeden oluşan başlığa sahip bir kitap
- Başlığında soru olan bir kitap
- Yasaklanmış bir kitap
- Ölmeden önce okunması gereken listeden bir kitap
- Dark Academia türüne sahip bir kitap
- Yeşil Kapaklı bir kitap
- Seninle aynı burca sahip bir yazarın kitabı
- Mitlerle ilgili bir kitap
- Goodreads’te en az 1 milyon oylaması olan bir kitap
- İçinde isim geçen başlığa sahip bir kitap
- Senin soyadının ilk harfine sahip yazardan bir kitap
Dark Academia Kitap Nedir?
Türkçe’ye Karanlık Akademi olarak çevrilebilecek Dark Academia türüne ait kitaplar; genellikle üniversitenin, yatılı okulun, kütüphanenin sınırları içinde geçen karamsar ve gizemli anlatılardır.
2022 Reading Challenge Listesi
Seçil’in Listesi
Kadınlar Ülkesi
Yazar: Charlotte Perkins Gilman
Çevirmen: Sevda Deniz Karali
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 216
Charlotte Perkins Gilman yaşadığı dönemin önde gelen hümanistlerinden ve kadın hakları savunucularından biri olmasının yanında feminist edebiyatın en önemli erken dönem temsilcilerinden. Yazıldıktan yaklaşık 65 sene sonra kitap formatında yayımlanabilen Kadınlar Ülkesi ise feminist ütopyanın ilk örneklerinden.
Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde üç Amerikalı erkek pek fazla insanın bulunmadığı, ücra bir yerde, tamamen kadınlardan oluşan bir topluluğa denk gelir. Gözlerine inanamayan kâşifler bu topraklarda erkeklerin de olması gerektiğine dair inançlarıyla araştırmalarına başlar.
Çok geçmeden bu gizemli ülke ile ilgili gerçekler bir bir açığa çıksa da misafirlerin merakı giderilmenin aksine daha da artar ve Kadınlar Ülkesi’nin yönetim biçiminden inançlarına, kültüründen ekonomisine ve hatta anneliğe kadar pek çok konuda bilgi sahibi olmaya ve toplumsal cinsiyet rollerini sorgulamaya başlarlar.
Toplumsal roller cinsiyete göre belirlenebilir mi? Kadınlık ve erkeklik değişmez kavramlar mıdır?
Kadınlar Ülkesi, ataerkilliğe verilmiş nüktedan bir yanıt.
“Kadınlar Ülkesi kadınların neler yapabileceğini incelik ve zarafetle anlatan, gülümseten bir ütopya.”
Marge Piercy
“Altın Çağ bilimkurgularının tadını veren ve günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyan bir eser.”
Joanna Russ
Şe7t4n
Yazar: Joe Hill
Çevirmen: Esat Özen
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 640
Bram Stoker En İyi Roman Ödülü Adayı
Locus En İyi Fantastik Roman Ödülü Adayı
August Derleth En İyi Roman Ödülü Adayı
Unutulmayacak bir canavar yaratmak, her korku yazarının hayalidir. Adını günümüzün en tekinsiz korku yazarları arasına yazdıran, İtfaiyeci, Boynuzlar gibi çoksatan, ödüllü romanların yazarı Joe Hill de ŞE7T4N’da, çocukluğunuzun kâbuslarından fırlayan, sadece kendisinin yazabileceği bir canavarla tanıştırıyor bizi: Charlie Manx. Oyun, mutluluk, merhamet gibi kavramları çok yanlış anlayan, ergen akıllı, kadın düşmanı, ruh emici bir adam. Yanına topladığı psikopatlarla ülkeyi gezerek çocukları kaçıran, kötücül bir kuvvet. En büyük silahı: Düşüncenin yarattığı yollarda ilerleyen, istemediği kimsenin fark edemediği, sürücüsünün izdüşümü olan Wraith model bir Rolls Royce. Plakası: ŞE7T4N. Mesken bellediği doğaüstü, tüyler ürpertici o diyar: Karın yağmayı hiç bırakmadığı, sadece eğlencenin, şekerin ve sivri, kancaya benzer dişlerin olduğu NOELİSTAN.
Ancak dünya sadece canavarlardan ibaret değil.
Victoria McQueen’in bir yeteneği var. Evet, cesur, asi, akıllı bir kız ama asıl yeteneği bambaşka. Kaybolmuş şeyleri bulabiliyor: bilezikleri, fotoğrafları, bazı soruların cevaplarını. Bisikletine bindiği zaman, karşısına hep o üstü kapalı köprü çıkıyor. Köprüyü geçtiğinde ise nereye gitmesi gerekiyorsa orada buluyor kendini. Gizemli bir kestirme yol. Mesela Vic belayı bulmak istediği bir gün kapalı köprüyü geçince Manx çıkıyor karşısına. 90’lı yıllardan, 2000’lere kadar ilerleyen bu acayip serüven de o gece başlıyor.
Locke & Key’in ödüllü çizeri Gabriel Rodriguez’in illüstrasyonlarıyla bezeli ŞE7T4N’ın dolaştığı yollarda dikkat edin. Her an kendinizi hiç beklemediğiniz bir yerde bulabilirsiniz.
“Masumiyet de aslında göründüğü gibi bir şey değildir. Masum küçük çocuklar sineklerin kanatlarını koparır, bunda sakınca görmezler. Masumiyet bu işte.”
“ŞE7T4N capcanlı, sürprizli ve çarpıcı.”
Jeff VanderMeer
Neredesin Bernadette?
Yazar: Maria Semple
Çevirmen: Boran Evren
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 376
“Ellen”, “Saturday Night Live”, “Mad About You” ve “Arrested Development” gibi program ve dizilerin de yazarlığına imza atan Maria Semple’dan, hem öyküsüyle hem de dili ve üslubuyla dikkat çeken, benzersiz bir roman.
“Sağlam bir kurguya dayalı Bu Kitap e-posta, mektup, F.B.I. raporları, hatta fatura gibi pek çok tazın türünü içinde barındırıyor. Tüm bu türlerin ne denli zekice kullandığını, her bir bilginin nasıl da yaratıcı bir şekilde gözler önüne serildiğini görebilirsiniz elbet ama bunu yapabilmek için önce kahkahalarınıza bir ara vermeniz gerekiyor.”
The New York Times
“Yaratıcılık ve anne-kız ilişkisinin gücü sıradışı bir anlatımla birleşiyor ama okur romanı okurken bunu fark edemeyecek denli eğleniyor olabilir tabii…”
The Oprah Magazine
“İnanılmaz eğlenceli… Semple, çocuklarını özel okullara gönderen evhamlı aileler ve çevre bilincine kafayı takmış komşularla dolu bir hayattan alaycı bir kesit sunuyor…
Vogue
Lolita
Yazar: Vladimir Nabokov
Çevirmen: Fatih Özgüven
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 364
Soylu bir Rus ailesinin oğlu olan Nabokov’un Lolita’sı için özetle cinsel tutkunun dünya çapında en önemli klasiklerinden biri denebilir. Okurların yabancısı olmadığı Nabokov yine dili ustalıkla kullandığı romanında, “beyaz ırktan dul bir erkeğin” küçük “su pericikleri”ne tutkusunu anlatıyor.
“Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; Dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-Li-Ta”
Lolita, Sayfa 7
“Lolita okuru her zaman sarsacaktır.”
Brian Boyd
“Lolita’yı okumaya karar verdiğinde, lütfen onun son derece ahlaki bir kitap olduğunu unutma.”
Vladimir Nabokov
Kedi Murr’un Dünya Görüşü
Yazar: Ernst Theodor Amadeus Hoffmann
Çevirmen: M. Sami Türk
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 435
Hoffmann, hayatının son yıllarında yazmış olduğu bu eserde Rabelais ve Sterne’ün muzip edebiyatına olan vefa borcunu ortaya koyduğu gibi, Kafka’dan Poe’ya, Bulgakov’dan Marquez’e gerçekliğimizi anlatmak için doğaüstü anlara başvurmuş olan çağdaş yazarların da izleyeceği bir yol tutturmuştur. Hastalık hastası, insansevmez besteci Johannes Kreisler’in anılarını yazdığı kâğıtları kendi anıları için müsvedde olarak kullanan sıradan bir kedinin hayat hikâyesini anlatmaya koyulan Hoffmann’ın bu ikili anlatısı öylesine moderndir ki, okurlar onun zevkine ve hicvine ancak 20. yüzyılda yetişebilmiştir. Her bir sayfasında Hoffmann’ın ustalığını ve öngörüsünü sezdiğimiz bu roman, şüphesiz yayımlandığı yüzyılın en tuhaf kitaplarından bir tanesi.
“Hoffmann gibi parlak, ehlileştirilmemiş ve benzersiz bir aklın bıraktığı ürünlerin hatırası ilelebet merak nesneleri olarak zihinlerde kalmalı.”
Thomas Carlyle
Jane Eyre
Yazar: Charlotte Brontё
Çevirmen: Nihal Yeğinobalı
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 632
Küçük yaşta öksüz kalan Jane Eyre, kendisini hiçbir zaman sevmeyen ancak kocasının vasiyeti üzerine bakımını üstlenen yengesiyle zor bir yaşam sürmektedir. Katı kurallarla yönetilen bir yatılı okula gönderilince, bu kez hayatın başka zorluklarıyla yüzleşmek zorunda kalır. Okulda geçirdiği on yılın ardından öğretmen olarak mezun olur. Edward Rochester’ın malikânesinde mürebbiye olarak iş bulur. Evin gizemli efendisi Rochester’a âşık olur; ancak onu hayal bile edemeyeceği zorluklar ve acılar beklemektedir.
19. yüzyıl İngiltere’sinde, her türlü tutuculuğun kol gezdiği Victoria döneminde geçen Jane Eyre, birçoklarınca kadın hak ve özgürlüklerine sahip çıkan ilk romanlardan biri olarak kabul edilir. Yazarı Charlotte Brontë’nin yaşamından izler de taşıyan roman, zorlu bir yaşam süren yapayalnız bir genç kızın güçlü bir kadına dönüşmesinin öyküsüdür.
Jane Eyre, yalnızca kadının erkek egemen toplumdaki konumuna gözüpek yaklaşımıyla değil, şiirsel duygusallığı çağdaş bir gerçekçilikle harmanladığı anlatımıyla da öncü olmayı başarmış klasik bir başyapıttır.
Sıradan Bir Gün
Yazar: Yekta Kopan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 184
Sıradan bir günde başınıza neler gelebilir? Sıradan bir günde kahvaltı yapıp gazetenizi okuyabilir ve işinize gidebilirsiniz. Çalışırken biraz içiniz geçebilir mesela. Bir kahve içip toparlanabilirsiniz. Sıradan bir günde sevdiklerinizle görüşür, evinize market alışverişi yapabilirsiniz. Sıradan bir günde bir cinayete tanıklık edebilir ve hayatınızın sonsuz yolculuğuna çıkabilirsiniz. Sıradan bir gün size bazen kişisel gelişim kitaplarında yazanlardan fazlasını öğretir.
Takma isimle kişisel gelişim kitapları yazan Armağan Gündoğdu’nun hikâyesi bu. Yekta Kopan’ın kaleminden sahte kimlikler, yalanlar ve hesaplaşmalar üstüne sürprizlerle dolu bir roman.
Yetenekli Bay Ripley
Yazar: Patricia Highsmith
Çevirmen: Esra Birkan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 312
Patricia Highsmith’in bütün dünyada okur kitleleri kadar sinemaseverler tarafından da tanınan ve beğenilen ünlü “Ripley” dizisi ilk defa bütün romanlarıyla Türkçede. 1955’te Yetenekli Bay Ripley’yle başlayan serüven, Ripley Yeraltında (1970), Ripley’nin Oyunu (1974), Ripley ve Peşindeki Çocuk (1980) ve Ripley Su Altında’yla (1991) devam etmişti.
Dizinin ilk kitabı Yetenekli Bay Ripley’de, New York’ta yaşayan hırslı, zeki ve kurnaz bir genç olan Tom Ripley’yle tanışıyoruz. Ripley, zengin bir ailenin, aile işlerine sırt çevirmiş oğlu Dickie’yi geri getirmek üzere İtalya’ya gönderilir. Dickie’nin yaşamı onu öylesine cezbeder ki, Dickie gibi olmak, ona yakın olmak arzusu Ripley’de kısa sürede bir takıntıya dönüşür.
Bu takıntı, edebiyat tarihinin en unutulmaz antikahramanlarından birini doğuracaktır.
Ben, Kirke
Yazar: Madeline Miller
Çevirmen: Seda Çıngay Mellor
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 408
NPR, Washington Post, Buzzfeed, People, Time, Amazon, Entertainment Weekly, Bustle ve Newsweek’e göre Yılın En İyi Kitabı
Goodreads okurlarına göre 2018’in En İyi Fantastik Kitabı
Ozanlar benden, –erkek– kahramanın karşısında diz çöküp merhamet dilenen bir kadın olarak bahsetti hep; ilaç katarmışım tatlı şaraplarına, büyüleyip domuza çevirirmişim hızlı giden gemilerin tayfasını, babaevini unutturur, sılaya kavuşmalarına müsaade etmezmişim. Ne demeli, kadınlara haddini bildirmek ozanların en sevdiği vakit geçirme biçimidir; yerlerde sürünüp ağlamazsak gerçek bir hikâye olmazmış gibi.
Ama yanılıyorlar, yanılıyorsunuz: Cadılık illa nefret, kıskançlık ya da başka türlü bir kötülükten doğmaz; ben ilk büyümü aşkımdan yapmıştım.
Ben, Helios’un kızı, Aiaie Cadısı Kirke. Hayatım boyunca trajedinin beni bulmasını bekledim. Bulacağından hiç kuşkum yoktu çünkü başkalarının hak ettiğimi düşündüğünden daha fazla arzum, isyanım ve gücüm vardı, yıldırımları üstüne çekecek şeylerdi bunlar. Ve bir gün, artık bu dünyaya dayanamayacağım, diye düşündüm.
Bunun üzerine denizin derinliklerindeki kadim bir tanrı seslendi: Öyleyse çocuğum, başka bir dünya yap.
Ben, Kirke’de Madeline Miller; Odysseus, İkaros, Minotauros, Prometheus ve Zeus gibi mitolojik karakterlerin binlerce yıldır anlatılagelen hikâyesini farklı bir bakış açısından sunmakla kalmayıp Olymposlu tanrıların dünyasını Homeros’un destansılığında aktarmayı başarıyor.
“Bu dikkat çekici hikâye sizi, Kirke’nin yaptığı bir büyü gibi etkisi altına alacak.”
Mary Doria Russell, Serçe’nin yazarı
“Tek kelimeyle büyüleyici ve zarif anlatımıyla Ben, Kirke, kadın yaşamının sıradan ve de sıradışı bir hikâyesi.”
Eimear McBride, Kız Natamam Bir Şeydir’ in yazarı
Uçurtma Avcısı
Yazar: Khaled Hosseini
Çevirmen: Püren Özgören
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 375
Emir ve Hasan, Kabil’de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk… Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir’le Hasan’ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.
Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California’ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan’ın hatırasından kopamaz.
Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları… Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.
Uçurtma Avcısı’nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü…
Audrey’yi Bulmak
Yazar: Sophie Kinsella
Çevirmen: Seçil Ersek
Yayınevi: Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı: 325
Audrey evden çıkamıyor. Hatta, evin içinde güneş gözlüklerini bile çıkaramıyor. Şey… Göz göze gelmek ve bazı başka şeylerle ilgili “minik” sıkıntıları var da! Aslında… Ağabeyinin dev ışıklı, çok derinlikli arkadaşı Linus, o kapkara güneş gözlüğü camlarının ardından Audrey’nin hayatına sızmayı başarana kadar “vardı” diyelim. Zira Linus, aynen bir portakal dilimini andıran içten gülümsemesi, samimiyeti ve sırf Audrey ile iletişim kurabilmek için yazdığı komik notlarla genç kızı evden çıkarmayı başarıyor. Yani, Starbucks da bir başlangıçtır sonuçta!
Tatlı Audrey, anlayışlı ve şefkatli Linus’un yanındayken en korktuğu şeyleri bile yapabileceğini hissediyor. Hem, kim bilir? Belki de o kara camların ardında güzel bir dünya vardır gerçekten de! Kıssadan hisse… Kendinizi yok olmuş hissettiğinizde bile gerçek aşk sizi bulabilir ve hayat, bir nedenle her mücadeleye değer bir şeye dönüşebilir. Zaten bu işler her zaman bir bakış açısı meselesidir. Audrey ile birlikte gülmeye, hayal kurmaya ve umut etmeye hazır olun…
Şeytan ve Genç Kadın
Yazar: Paulo Coelho
Çevirmen: İlknur Özdemir
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 198
Gözlerden uzak, kuytu bir dağ köyü ve bu köyün dış dünyadan soyutlanmış, kendi halinde, çoğunluğu yaşlı, zamanın dışında bir yaşam süren insanları. Köydeki tek genç kadın, küçük otelin barında çalışan güzel Chantal’dır. Gelip geçen avcılarla ya da turistlerle gönül eğlendiren genç kadının tek dileği bu sıkıcı yerden kurtulmaktır. Beklenmedik bir anda köye gelen ve gerçek kimliğini gizleyen bir yabancı, köy halkına, hepsinin yaşamını alt üst edecek, onları kışkırtacak, değer yargılarını tersine çevirtecek, hatta kökünden değiştirtecek bir öneride bulunur.
Yabancı, köy halkına yedi gün süre tanımıştır. Bu süre içinde bu insanların her biri yaşam, ölüm, adalet ve dürüstlükle ilgili temel sorunlarla yüzleşecek, bir yol ayrımında durup kendi yaşam çizgilerini değiştirecek bir karar almak zorunda kalacaklardır. Yabancıya kucak açan köy halkı, onun tehlikeli oyununa alet olurken, Adem’le Havva’dan bu yana insanoğlunun ruhunu ele geçirme mücadelesi veren İyi ile Kötü’nün ikilemi, bu basit insanların örneğinde evrensel boyutlara açılıyor. İyi ile Kötü arasındaki savaşı ve insanın Tanrı ile karşılıklı ilişkisini konu alan Şeytan ve Genç Kadın, usta anlatıcı Paulo Coellho’nun yayınlandığından bu yana toplam bir buçuk milyon okurla buluşan son romanı.
Ahmet’in Listesi
Sırça Fanus
Yazar: Sylvia Plath
Çevirmen: Handan Saraç
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 256
Parlak bir üniversite öğrencisi olan Esther Greenwood, 1950’lerde yayın dünyasında acımasız bir rekabetin sürdüğü New York’a büyük hayallerle gelir ve önemli bir moda dergisinde iş bulur. Kapıldığı beklentilerle karşısına çıkan fırsatların yoğunluğu, masumluğunu yitiren genç kızın zamanla kaldıramayacağı bir boyuta ulaşır ve Esther kendini tam bir karabasanın içinde bulur. Kimlik arayışı peşinde ürkütücü bir yola giren duyarlı ve hevesli bir genç kadının üniversite yılları, erkeklerle ilişkileri, yaşadığı çöküş, intihar girişimleri ve gördüğü psikolojik tedaviler mizahi bakış açısı unutulmadan son derece içtenlikle işlenmiş.
Sylvia Plath’ın kendi yaşamından yola çıkarak kaleme aldığı ve ilk kez 1963 yılında, ölümünden bir ay önce, başka bir isim altında yayımlatmayı başarabildiği Sırça Fanus, o günün olduğu kadar bugünün insanının da metropol yaşamındaki yabancılaşmasını anlatan modern bir klasik haline gelmiştir.
“Neşeli, hüzünlü, yalın, parlak ve doğal. En üstün niteliğiyse şaşırtıcı derecede dolaysız oluşu, tıpkı güpegündüz çekilmiş bir dizi fotoğraf gibi.”
Time
Okuyucu
Yazar: Bernhard Schlink
Çevirmen: Cemal Ener
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 188
Kırkı aşkın dile çevrilen ve sinemaya uyarlanan Okuyucu, 20. yüzyıl Alman edebiyatının en parlak romanlarından biri.
Okuyucu, İkinci Dünya Savaşı ertesinde, on beşindeki lise öğrencisi Michael Berg ile otuz altı yaşındaki Hanna Schmitz arasındaki tutkulu aşk üzerine kurulu bir hikâye anlatıyor. Hanna’nın aniden ortadan kaybolmasıyla kesintiye uğrayan bu birliktelik, ikilinin yıllar sonra bir mahkeme salonunda karşılaşmasıyla devam ediyor: Hanna savaş sırasında bir kilisede tutulan bir grup Yahudi’nin ölümüne sebep olmaktan yargılanmakta; hukuk eğitimi alan Michael ise, sevdiği kadının böylesi korkunç bir suça karışıp karışmadığını anlamak üzere mahkemeyi izlemektedir… Bernhard Schlink Okuyucu’da, sade ve dolaysız bir anlatımla suç, ahlâk, vicdan, utanç ve sır sarmalı etrafında örülen baş döndürücü ve gerilim dolu bir hikâye anlatıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası kuşağın Nazi dönemiyle hesaplaşması ve anne babalarıyla uzlaşma arayışı üzerine güçlü bir yorum.
“Okuyucu bizi… düşünmemeyi tercih ettiğimiz konular üzerine düşündürüyor.”
The New York Review of Books
Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?
Yazar: Philip K. Dick
Çevirmen: Nur Yener
Yayınevi: Alfa Yayınları
Sayfa Sayısı: 260
Çok uzak olmayan bir gelecekte, radyoaktif toz dünyanın her yerini kaplamış, ormanlar ve hayvanlar yok olmuş. İnsanlar çetin yaşam koşullarının hüküm sürdüğü koloni gezegenlerine göç etmiş, başta savaş makinesi olarak tasarlanan robotlar giderek gelişmiş ve insandan daha zeki, daha güçlü olmuşlar. İnsan ile androidi ayıran tek şey empati yetenekleri (mi?). Tüm bunların ortasında ödül avcımız Rick Deckard var. En çok istediği şeyse elektrikli koyunu yerine gerçek bir hayvan sahibi olmak. Ama bunun için Mars’tan kaçmış sekiz androidi emekliye ayırarak alacağı ödül parasına ihtiyacı var ve bu görev, ona insan ile makine arasındaki farkı sorgulatacak bir varoluş savaşına dönüşüyor.
Gelmiş geçmiş en iyi bilimkurgu filmlerinden Blade Runner’ın uyarlandığı (Blade Runner 2049’u da unutmadan), sayısız yazara, sayısız hikayeye esin kaynağı olmuş gerçek bir Philip K. Dick hikayesi.
Siz ne kadar insansınız?
Sırça Köşk
Yazar: Sabahattin Ali
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 144
Sabahattin Ali’nin daha önce toplu olarak yayımlanan ve zamana karşı koyan hikâyeleri şimdi ayrı kitaplar halinde okuyucunun karşısına çıkıyor. Bunlardan biri olan Sırça Köşk’te öyküleri Portakal, Katil Osman, Bahtiyar Köpek, Cankurtaran, Beyaz Bir Gemi’nin yanı sıra Bir Aşk Masalı, Sırça Köşk, Devlerin Masalı gibi masallar da yer alıyor.
Kasvetli Ev
Yazar: Charles Dickens
Çevirmen: Aslı Biçen
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 1015
Charles Dickens’ın olgunluk çağı romanı Kasvetli Ev’de, modern dünyaya geçişin sancılarını, Victoria çağının katı ahlakçılığını, her yeri saran yoğun sisin bunaltıcılığını, çılgın Chancery Mahkemesi’nin delirticiliğini güçlü bir toplumsal eleştiri ve sarsıcı bir gözlem gücü ile hissettiriyor.
Sokak çocuklarından, aristokrasiye, işçi sınıfından ev kadınlarına kadar toplumun her tabakasına uzanan roman sürükleyici polisiye kurgusu ve çok katmanlı anlatımı ile farklı bir toplumsal tarih kaydı olma özelliğini taşıyor
Avrupa kültüründe büyük iz bırakmış olan Dickens, bugün Noel denilince akla gelen beyaz karlar, çam ağacı, kızarmış hindi, yılbaşı kartları gibi simgelerden oluşan çağdaş Noel mitinin de yaratıcısıdır. Döneminde toplumun her tabakasından insanların büyük bir coşkuyla okuduğu hatta Kraliçe Victoria’nın bile en çok tanışmak istediği kişi olan Dickens’ın romanları büyük popülerlikleri nedeniyle uzun yıllar eleştirmenlerce “ciddi” edebiyat olarak kabul edilmemiştir. Ancak 1950’lerden sonra önemi yeniden kavranabilmiş ve yeni bir gözle incelenmeye başlanmıştır. Bu çerçevede 2001 yılı California Üniversitesi tarafından Kasvetli Ev Yılı olarak ilan edilmiştir.
Kafka’nın Dostoyevski ile birlikte en çok etkilendiği yazar olan Dickens’ın Kafka’nın dünyasına yansımalarını izleme şansı veren Kasvetli Ev tekrar tekrar okunması gereken uzun ve karmaşık bir roman ancak bu emeğin karşılığını veren bir deneyim. “Romanın Shakespeare’i”nden “soğuk ikindinin en soğuğu, koyu sisin en koyusu ve çamurlu sokakların en çamurlusu” H. K. Browne’un ilk baskı için hazırladığı illüstrasyonları ve Aslı Biçen’in titiz çevirisiyle ilk kez dilimizde.
Gizli Tarih
Yazar: Donna Tartt
Çevirmen: Merve Sevtap Ilgın
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 656
Ahşabı içeriden kemiren bir tahtakurusu gibiydi sakladıkları sır. Dışarıdan görünen heybetli, parlak ve güçlü bir bedendi, içeride ise un ufak olmuştu ruhları.
Richard Papen büyük hayallerle geldiği üniversitede Antik Yunanca profesörünün ve onun özenle seçilmiş öğrencilerinin cazibesine kapılıp bir şekilde aralarına girmeyi başarır. Fakat içlerine girdikçe bu cazibenin altında karanlık bir şeylerin yattığını fark eder.
Antik Yunan felsefesinden, kültüründen ve mitolojisinden etkilenen gençlerin başına, gerçekleştirdikleri bir ayin sırasında korkunç bir olay gelir. Etik ve ahlak sınırlarının aşıldığı, masum ile suçlunun birbirine karıştığı ve hatta işlerin cinayete kadar varabileceği bir karmaşanın içinde bulurlar kendilerini. Gerçek dünyaya döndüklerindeyse artık saklamak zorunda oldukları büyük bir sır ve omuzlarında hayatları boyunca taşıyacakları bir yük vardır.
“Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sının kurgusunu alın, Euripides’in Bakkhalar’ının hikâyesiyle birleştirin ve arka plana da Bret Easton Ellis’in Çekim Kuralları’nı ekleyin. Çok güçlü bir yapıt.”
The New York Times
“Donna Tartt gençliğin seks, uyuşturucu ve rock and roll gibi bilindik yanlarını değil, bir Yunan trajedisindeki gibi karanlık ve gerilim dolu yanını almış. Tansiyon hiç düşmüyor.”
Newsday
“Bu kitap pek çok şeyi aynı anda vadediyor okura: psikolojik gerilim, popüler kültüre ve üniversite gençliğine bir eleştiri, yaşamlara felsefi bakış açısı…”
Library Journal
İsveç Çetesi
Yazar: Anders Roslund, Stefan Thunberg
Çevirmen: Dost Körpe
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 736
Gerçek bir suç romanı…
Üç erkek kardeş.
Bir çocukluk arkadaşı.
Bir kız arkadaş.
Ve bir baba…
Kurdukları çetenin akıl almaz macerası sona erdiğinde, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak… İsveç ordusundan çaldıkları cephaneyle sadece iki yıl içinde dokuz banka soyan ve Stockholm Garı’nı bombalayan kardeşler Leo, Felix ve Vincent ile birer suçluya dönüşmelerine neden olan kişinin, babaları Ivan’ın müthiş hikâyesi…
Stefan Thunberg, İskandinavya’nın ünlü senaristlerinden. Çalışmaları popüler televizyon dizilerinden İsveç sinemasının son yıllardaki önemli filmlerine uzanıyor. Ailesinin yaşamöyküsünden ilham alan İsveç Çetesi, Thunberg’in ilk romanı. Anders Roslund, ödüllü bir gazeteci ve yazar. Börge Hellström ile ortaklaşa yazdığı polisiyelerin satışları dünya çapında beş milyonu aştı. Romanları Dagger, Glass Key ve İsveç Polisiye Yazarları Akademisi ödüllerine değer görüldü. Bu roman, gerçek bir olaya dayanmaktadır.
Muhteşem Gatsby
Yazar: F. Scott Fitzgerald
Çevirmen: Hasan Fehmi Nemli
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 226
Muhteşem Gatsby 1920’ler ABD’sinin toplumsal portresini çizerken, “Amerikan rüyası” düşüncesini eleştiriyor.
Genç ve yakışıklı zengin Jay Gatsby, zengin muhiti Long Island’daki villasında çılgın partiler verir ve gösterişli bir hayat sürer. Servetinin kaynağı komşuları arasında dedikodu konusu olan Gatsby, pahalı zevkleri için para harcamaktan kaçınmaz ve adeta sefahat içinde yüzer. Ancak bu ışıltılı hayatın ardında, yalnız ve hayal kırıklığına uğramış bir adam saklıdır: Gatsby’nin hayattaki tek arzusu, geçmişi geri getirmek ve savaş öncesinde beraber olduğu sevgilisi Daisy Buchanan ile bir araya gelmektir. Oysa Daisy savaş sırasında evlenmiştir ve şimdi kızı ve kocasıyla birlikte, Long Island’ın karşı yakasında yaşamaktadır…
Birinci Dünya Savaşı sonrasında hızla zenginleşen ABD toplumunda yaşanan dönüşümü ele alan Muhteşem Gatsby, zenginlik, aşırılık, gösteriş ve beraberinde gelen değerler çöküşünün toplumsal güncesi gibidir. Fitzgerald’ın başyapıtı kabul edilen ve birçok defa tiyatroya ve sinemaya uyarlanan roman, 20. yüzyıl Amerikan edebiyatının da en parlak örnekleri arasında sayılır.
“Okuduğum en zengin roman… yeteneğin mucizesi… tekniğin zaferi…”
Richard Yates
“Fitzgerald edebi anlamda, gerçekte bir nesil yaratmıştır…”
The New York Times
Kızların Suskunluğu
Yazar: Pat Barker
Çevirmen: Seda Çıngay Mellor
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 320
Npr, Washington Post, Financial Times ve The Economıst’e Göre Yılın En İyi Kitaplarından.
Onu görmeden önce sesini duydum: Çığlığı surlarımızın içinde yankılanıyordu. Tanımak için onu görmenize gerek yoktu, şanı savaşacağı yerlere önceden gelirdi: Yüce ve zeki Akhilleus, tanrılara benzeyen Akhilleus… Ondan bahsederken bu isimlerin hiçbirini kullanmazdık. “Kasap” derdik biz ona.
Beni kendi şehrimden, tahtımdan kopardığı gün eski hayatıma dair her şey ardımda kaldı. Troya’yı almak üzere yola çıkmış bir ordunun kölesi, kardeşlerimi ve kocamı öldürmüş Akhilleus’un odalığıydım artık. Kim olduğunu önemsemediği bir ganimettim onun için, fazlası değil.
Neyi mi önemserdi peki? Şanını… çünkü pazarlık böyle yapılmıştı, hilekâr tanrıların ona verdiği söz buydu: Troya surları altında erken bir ölüme karşılık ebedi şan ve şeref. Ve ölümü yakındı, bunu biliyordu.
Ama bu hikâye savaşın nasıl şanlı olduğunu, erkeklerin ne kadar cesurca çarpıştığını anlatmayacak, o defalarca yapıldı. Hayır, bu tarihte unutulmaya zorlananların hikâyesi. Yine de unutulmayacağız, yıllar sonra bile anneler çocuklarına Troya şarkılarını söyleyecek, biz de onların rüyalarından eksik olmayacağız… kâbuslarından da.
Kızların Suskunluğu’nda Pat Barker, Troya Savaşı’nı Akhilleus, Odysseus ve Agamemnon gibi intikam peşindeki erkeklerin değil, onların gölgesinde kalan bir kadın olan Briseis’in gözünden anlatıyor ve İlyada destanına yepyeni bir bakış açısı getiriyor.
“Kızların Suskunluğu savaşa ve ardında bıraktıklarına dair şahane, başkaldıran ve tüyler ürperten bir roman. Tek kelimeyle muazzam.”
Diana Gabaldon
“Neredeyse Homeros’un yazdıkları kadar görkemli. Meşhur olaylar ve mitolojik isimler bu kitapta büyülü biçimde yeniden hayat buluyor. Dokunaklı ve usta işi bir roman”
The Economist
“Kızların Suskunluğu, zekâ yüklü bir roman.”
Kirkus
Sineklerin Tanrısı
Yazar: William Golding
Çevirmen: Mina Urgan
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 262
”Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası’nın çağdaş bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, okuyucunun bu sanısını pekiştirmek istercesine, Sineklerin Tanrısı’nın başlıca iki kişisine Mercan Adası’ndaki çocuklardan aldığı Ralph ve Jack adlarını verir.
Mercan Adası’nda Ballantyne, oldukça duygusal ve biraz da bön bir iyimserlikle, gemileri battıktan sonra Pasifik Okyanusu’nda ıssız bir adaya sığınan üç İngiliz gencinin, Büyük Britanya uygarlığının oldukça başarılı bir küçük örneğini nasıl yeniden kurduklarını anlatır. Golding’in Sineklerin Tanrısı’nda da bir mercan adası ve İngiliz çocuklar vardır. Ama altı ile on iki yaş arasında olan bu çocuklar, gelecekteki atom savaşı sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya uğradığı için bu mercan adasına düşmüşlerdir. Ve bu mercan adasında olup bitenler, Ballantyne’ın romanında olup bitenlere hiç mi hiç benzememektedir…
Sineklerin Tanrısı’nda gördüğümüz ıssız ada da yeryüzünün cennetlerinden biridir. Çocuklar da bu adanın, okudukları Mercan Adası’na çok benzediğini söylerler. Ne var ki, başlangıçta bunu hiç sezinlemediğimiz halde, atom çağının çocukları, bu güzelim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir.”
Rebecca
Yazar: Daphne Du Maurier
Çevirmen: Levent Göktem
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 488
1938 Ulusal Kitap En İyi Kurgu Ödülü
Gotik edebiyatın hak ettiği takdiri zaman içinde gören yazarlarından Daphne du Maurier’nin Rebecca’sı örnek bir tekinsiz mekân anlatısı. Sahne sanatlarıyla, yazarlıkla ilgilenen bir ailenin kızı olan ve derinlikli, sonunu açık etmeyen tekniğiyle pek çok eseri beyaz perdeye uyarlanan du Maurier iki dünya arasına sıkışmış, sırları ve tutkularıyla kendilerine çıkış yolu arayan karakterleriyle okura son sayfaya kadar şüphe, şaşkınlık vaat eden yazarlardan. Alfred Hitchcock’un aynı isimle sinemaya uyarladığı Rebecca ise unutulmaz bir başyapıt.
Adı anılmayan ikinci eş, sevdiği adamın peşinden gider ve cennet bahçesi gibi görünen Manderley Malikânesi’ne gelir. Ancak burası, kısa sürede hayatını esir alan bir heyulaya dönüşür. Bu evlilikteki sorunları çözmek zordur ama asıl dert, ölümüne rağmen bütün mekâna izlerini bırakan ve hayatlarına musallat olan ilk eş Rebecca’nın hatırasından kurtulmaktır.
Daphne du Maurier’den Rebecca, bazı evlerin karanlık koridorlarında gizli gizli gezinen, evlilik kurumunun saklı öznesini ortaya çıkaran o roman.
“Yirminci yüzyılın en etkileyici romanlarından, Rebecca bir mit ya da rüyanın korkutucu gücüyle kültürümüzün özüne usul usul yerleşti.”
Sarah Waters
“Fevkalade eğlenceli… du Maurier modern kadınların kendi hissettiklerini ölçebilecekleri bir tartı yarattı.”
Stephen King
Jantsen’in Hediyesi
Yazar: Aimee Molloy
Çevirmen: Kemal Narin
Yayınevi: Bilge Kültür Sanat
Sayfa Sayısı: 304
“Ben henüz genç bir kızken birisi çıkıp da günün birinde Batı Afrika’daki köle çocukları kurtaracağımı, Vietnam’daki iki yüzden fazla sokak çocuğunu himayeme alacağımı… veya Kamboçya’nın Phnom Penh şehrindeki bir genelevde ergen fahişeleri ziyaret edeceğimi söylese buna asla inanmazdım. Yetişkinlik yıllarımın büyük bir bölümünde ‘seyahat’ benim için alışveriş merkezine kadar araba sürmek veya Neosho’da beş dakikalık mesafede, büyüdüğüm evde yaşayan ebeveynlerimi ziyaret etmek anlamına geliyordu.”
Şık kuaför salonu, görenleri kendine hayran bırakan büyük ve gösterişli evi, parmakla gösterilen örnek çocuklarıyla Pam Cope istediği her şeye sahip gibidir. Hayatı evi, kuaför salonu, oğlunun beyzbol maçları ve kızının bale dersleri arasında mekik dokumakla geçer. Seyahat etmek onun için arabayla alışveriş merkezine ya da ailece Disney World’e gitmek anlamına gelir.
Arada iç sesi ona bundan daha fazlası için dünyaya geldiğini söylese de o bu sesi evi baştan aşağı yeniden dekore ederek bastırmaya, içindeki boşluğu çılgınlar gibi alışveriş yaparak doldurmaya çalışır. Ta ki bir gün oğlu Jantsen’i on beş yaşında, beklenmedik bir şekilde kaybedene dek. O gün Pam için dünya durur. Sürdürmekte olduğu hayat her zamankinden daha anlamsızdır artık. Mükemmel anne, mükemmel eş, mükemmel komşu rollerinin hiçbirini oynamaya gücü yoktur. Tam da böyle bir zamanda Vietnam’daki kimsesiz çocuklar için yardım toplayan evli bir çiftin onlarla birlikte Vietnam’a gitme teklifini hiç düşünmeden kabul eder.Bu Pam için upuzun bir yolculuğun ve yepyeni bir hayatın başlangıcıdır. O artık acısını dünyayı değiştirmek için kullanacaktır. Her seferinde bir adım atacak, her adımda bir çocuk kurtaracaktır.
Pam Cope, 2000 yılında, Saigon’da evsiz çocuklar için bir sığınma evi açarak “Touch A Life” derneğini kurdu. Touch A Life bugün Vietnam’daki 224 çocuğa destek olmakta ve Kamboçya’da AIDS virüsü taşıyan aileler için kurulan Sığınma Evi’ne kaynak bulmaya çalışmakta. Pam Gana’da kölelikten kurtarılan çocuklar için kurulacak sığınağa yardım toplamak için çalışmalarına aralıksız devam ediyor.