Biz, Zamyatin’e “karşı ütopyacı romanın babası” unvanını kazandırmıştır. İngilizce çevirisi 1924’te New York’ta yayımlanan roman, Sovyetler Birliği’nde ise ancak 1988 yılında okurla buluşabilmiştir.
Biz
Yazar: Yevgeni Zamyatin
Çevirmen: Barış Zeren
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 232
Bütün yerkürenin Tek Devlet’in egemenliği altına alınmasından bin yıl sonra uzay gemisi İntegral, başka gezegenlerdeki “yabani” varlıkları aklın boyunduruğu altına almak amacıyla kalkışa hazırlanmaktadır. Projenin mühendisi, tam da bu günlerde uygarlık merdiveninin alt basamaklarındaki potansiyel okurlar için yazmaya koyulduğu günlükte, Tek Devlet’teki yaşamı anlatır. Modern sanayi toplumu öyle bir noktaya varmıştır ki özgür irade artık mutsuzluk sebebidir ve yurttaşların yaşamları F. W. Taylor’ın geliştirdiği verimlilik sistemine dayanan matematiksel bir kesinlikle denetlenebilmektedir. Devasa Yeşil Duvar tarafından ilkel yabani dünyadan koparılan Tek Devlet’in yurttaşları sürekli yeniden seçilen Velinimet tarafından yönetilir. İsim yerine numaralarla çağrılır, birörnek giysiler giyip yapay yiyeceklerle beslenirler. Özel yaşamları ise yoktur.
Aldous Huxley’nin Muhteşem Yeni Dünya ve George Orwell’in 1984 romanlarına esin kaynağı olan Biz, Zamyatin’e “karşı ütopyacı romanın babası” unvanını kazandırmıştır. İngilizce çevirisi 1924’te New York’ta yayımlanan roman, Sovyetler Birliği’nde ise ancak 1988 yılında okurla buluşabilmiştir
Usta ile Margarita
Yazar: Mihayl Afanasyeviç Bulgakov
Çevirmen: Aydın Emeç
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 576
Sovyetler döneminin önde gelen yazarlarından Mihail Bulgakov’un, ölümünden 26 yıl sonra yayınlanan bu dev romanı, yirminci yüzyıl edebiyatının başyapıtlarından. İlk yayınlandığında, sansüre uğrayarak kitaptan çıkartılan 80 sayfayı da içeren bu çeviriyi yeniden elden geçirdikten sonra yayınlıyoruz.
’30’lu yılların Moskova’sında İsa’nın gerçekten yaşayıp yaşamadığını tartışan iki yazarın yanına, geleceği okuma yetisine sahip biri yanaşır. Yazarların da geleceklerini okuyan yabancı, birinin yakında öleceğini, öbürünün de delireceğini söyler. Woland adındaki bu yabancı, Sovyet toplumunu ziyarete gelmiş Şeytan’dan başkası değildir. Gerçekten de, yazarlardan biri kısa bir süre sonra ölür. Delirip akıl hastanesine kapatılan öbür yazar ise, orada Usta ile karşılaşır. Usta’nın İsa’nın çarmıhca gerilmesinde büyük rolü olan vali Pontius Pilatus’la ilgili romanını ve Margarita’ya olan aşkını dinler. Aslında farklı ortamlardaki bütün bu kişileri birbirine bağlayan bir şey vardır elbette.
Hepsinde Şeytan’ın parmağını bulabileceğimiz son derece ince bir kurguyla birbirine bağlanmış öykülerden oluşan Usta ile Margarita’nın kahramanı Woland’la yardımcılarının işe karışmasıyla Moskova, fantastik bir karmaşanın içine girer. Bulgakov, keskin kara mizahıyla, Sovyetlerin saat gibi işleyen sistemini parçalar, dağıtır. Yazılışından şunca yıl sonra bile güncelliğini ve tazeliğini koruyan Usta ile Margarita, toplumsal düzenin bir alegorisi.
Zamanımızın Bir Kahramanı
Yazar: Mihail Lermontov
Çevirmen: Ülkü Tamer
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 192
“Beyler, Zamanımızın Bir Kahramanı bir tek kişinin portresi değildir; kuşağımızın gittikçe artan kötülüklerinden yaratılmış bir portredir. Bana bir insanın bu kadar kötü olamayacağını söyleyeceksiniz yine; ben de diyeceğim ki, madem bir sürü trajik ve romantik haydutun varlığına inandınız, neden Peçorin gerçeğine inanmıyorsunuz? Yoksa bu kişideki gerçek payı sizin istediğinizden daha mı fazla?”
Henüz yirmi yedi yaşındayken bir düelloda yaşamını yitiren Lermontov’un tek romanı Zamanımızın Bir Kahramanı, bugün dünya edebiyatının başyapıtları arasında yer alır. XIX. yüzyıl Rus edebiyatının en büyük şairlerinden biri olan Lermontov’un bu romanda yarattığı Peçorin karakteriyse, yalnızca o günlerde değil, günümüzde de edebiyat dünyasının en çok tartışılan karakterlerinden biridir. Döneminin toplumsal yaşamının eleştirel bir tablosunu çizen bu romanı Ülkü Tamer’in benzersiz çevirisiyle sunuyoruz.
Ölü Canlar
Yazar: Nikolay Vasilyeviç Gogol
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 455
Ergin Altay çevirisi, Yazarın ve Edmund Wilson’un önsözleriyle, Victor Şklovski ve Mihail V. Şahtin’in sonzözleriyle, Yazarın döneme dair mektuplarıyla, Yazar ve dönem kronolojisiyle.
İlk Rus klasikleri arasında yer alan Ölü Canlar, 19. yüzyıl Rus toplumunun en başarılı hicivlerindendir. Gogol, hayranı olduğu Puşkin’in önerisiyle yazdığı Ölü Canlar’da dönemin Rusya’sını kitabın kahramanı Çiçikov üzerinden anlatır. Zengin olma hayaliyle yanıp tutuşan Çiçikov kendisine kurnazca bir yol bulmuştur: Kasaba kasaba dolaşıp toprak sahiplerinin ölü kölelerini kâğıt üzerinde satın alarak “itibar sahibi bir beyefendi” olmak…
Gogol’ün İlahi Komedya’dan esinlenerek üç cilt olarak tasarladığı eseri, ilk cildinin ardından sansür komitesinden büyük eleştiriler alır. 10 yıl sonra ikinci cildi tamamladığında Gogol, geçirdiği bir buhranla eserin elyazmalarını yakar. İlk tasarlanan haline uygunşekilde tamamlanamamasına rağmen bütünlüklü bir kitap olan Ölü Canlar, metnin alt başlığı gibi adeta “bir epik şiir”dir ve 19. yüzyıl Rus edebiyatının en başarılı örneklerindendir. “Gogol’ün kahkahasının ardında görünmez gözyaşları hissedersiniz.”
Aleksandr Puşkin
Uzayda Piknik
Yazar: Arkadi Strugatski, Boris Strugatski
Çevirmen: Hazal Yalın
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 200
Arkadi ve Boris Strugatski, entelektüel açıdan kışkırtıcı, inanılmaz eğlenceli, cesur ve eleştirel kitaplarıyla “Sovyetler döneminin en büyük bilimkurgu yazarları” sıfatını hak eden yegâne ikili. Uzayda Piknik ise yazarların en ünlü ve ilham verici romanı.
Uzaylılar dünyanın beş bölgesini ziyaret etmiş ve giderken geriye “atıklarını” bırakmışlardır. Bu atıklar, tüm dünyada bir gizem yaratır ve endüstri ve bilim çevrelerinin de odak noktası haline gelir. Atıkların bulunduğu yerler “bölge” olarak adlandırılarak karantina altına alınır ve bu bölgeler çevrelerindeki şehirleri ekonomik ve sosyal açıdan etkilemeye başlar.
Redrick Schuhart, bölgeden uzaylı atıklarını kaçırıp satan bir “stalker” yani bir iz sürücüdür. Çoğu insan gibi, hayatı yasak “bölge” tarafından şekillendirilen Red ve bilim insanı arkadaşı Kiril’in bir “zamazingo” elde etmek amacıyla buraya yaptıkları yolculuk ise beklenmedik olaylara sebep olur… Tarkovski’nin Stalker ismiyle beyaz perdeye uyarladığı felsefi hikâye de işte burada başlar.
Uzaylıların dünyaya yaptığı bu ziyaret bir piknikten mi ibarettir? Yoksa arkasında insan aklının alamayacağı bir gizem mi yatmaktadır?
“Heyecan verici, canlı ve hoş… Girift olaylar, yaratıcı detaylar içeren, etik ve entelektüel açıdan sofistike bir eser.”
Ursula K. Le Guin
“Mükemmel… Strugatskiler’in sadakati ve hırsı, dostluğu ve aşkı, umutsuzluk ve tükenmişliği marifetli ve yetenekli şekilde ele alması ortaya şahane bir hikâye çıkarıyor. Yıllarca unutulmayacak bir kitap.”
Thedore Sturgeon
Solaris
Yazar: Stanislaw Lem
Çevirmen: Mehmet Aközer
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 236
20. yüzyıl bilimkurgu edebiyatının başyapıtlarından sayılan Solaris, insanlığın bilimle ve başka gezegenlerle ilişkisini ele alıyor. Kris Kelvin, Solaris’in yüzeyindeki okyanus üzerinde araştırma yapmak ve evreni anlamak üzere bu gezegene gelir. Çalışmalarına başlayınca, bastırılmış anılarla yüklendiği acılı bir deneyim yaşamaya başlar. Bir süre sonra, yalnız olmadığını, diğer araştırmacıların da benzer şeyler yaşadığını görür. Okyanusun, kimsenin kaynağını ve sebebini bilmediği bu anıları yaratan canlı bir organizma olduğu fark edilince, bilim insanları araştırmalarının odağını değiştirerek kendi içlerine yönelirler… Solaris, Freud’dan Jung’a uzanan süreçte farklı psikanalitik kuramları üstü örtülü bir biçimde tartışırken, insanoğlunun başka dünyalara dair duyduğu merakı ve bilimsel-teknolojik hırsını sorguluyor.
Mülksüzler
Yazar: Ursula K. Le Guin
Çevirmen: Levent Mollamustafaoğlu
Yayınevi: Metis Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 344
Romanım Mülksüzler, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor. İsimlerini toplumlarının kurucusu olan Odo’dan alıyorlar; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı.
Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak.
Semenderlerle Savaş
Yazar: Karel Çapek
Çevirmen: Ekin Uşşaklı
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 288
Dünyanın sürüklendiği cehennemi II. Dünya Savaşı’ndan çok önce fark eden yazarlardan Karel Çapek’in Semenderlerle Savaş’ı, kapitalizme ve ona koşut yükselen faşizme karşı bir uyarı niteliğinde…
1936’da yayımlanan bu başyapıt sadece içeriğiyle değil, biçimsel açıdan da öncü bir eser. Farklı anlatım teknikleri, epik-absürt öğeleri ve kara mizahıyla distopik roman türünün 20. yüzyıldaki en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilen Semenderlerle Savaş, Ekin Uşşaklı’nın çevirisiyle…
“Çapek’in Avrupa’daki cehennemî delilikle ilgili satirik görüşleri kesinlikle büyüleyici.”
Thomas Mann
“Semenderlerle Savaş hiçbir zaman unutulmayacak… Çapek, romanlarıyla totaliter bir dünyanın dehşet verici görüntüsünü önceden gören belki de ilk Avrupalı yazardır.”
Milan Kundera
Çukur
Yazar: Andrey Platonov
Çevirmen: Günay Çetao Kızılırmak
Yayınevi: Metis Yayınları
Sayfa Sayısı: 168
Stalin Rusyası’nda, emekçilerin gelecekteki güzel günlerde bir arada yaşaması için yapılması planlanan devasa bir binanın temel çukurunun kazılma sürecini anlatıyor Çukur – elbette “Platonov tarzında”. Platonov okurları bunun ne anlama geldiğini hemen anlayacaktır: absürd diyaloglar, varoluşsal sorgulamalar, sosyalizmin soyut idealleriyle somut uygulamalar arasındaki uçurumun gözler önüne serilmesi, sürekli propagandası yapılan ideolojiyi komik bir şekilde yanlış anlayan naif karakterler ve özgün, “tuhaf”, emsalsiz bir dil.
Leibowitz İçin Bir İlahi
Yazar: Walter M. Miller, Jr.
Çevirmen: Sönmez Güven
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 400
Hugo En İyi Roman Ödülü
“Doğa sizi önceden hazırlamadığı hiçbir şeye maruz bırakmaz.”
Walter M. Miller, Jr., sadece bilimkurgunun değil, tüm edebiyat tarihinin en sıradışı yazarlarından biri. Kariyerine bir öykücü olarak başlayan yazar, bir başyapıt olan ilk romanını yayımladıktan sonra yazarlığı bıraktı. Bu ilk roman, yani Leibowitz İçin Bir İlahi ise, pek çoklarınca bilimkurgunun en iyi romanı kabul edilmekle birlikte, kitabın tür içerisinde yazılmış en iyi ilk roman olduğu neredeyse kesin.
Nükleer savaş sonrasında dünyadaki yaşam neredeyse yok olmuştur. Ama nükleer savaşa giden yolda medeniyet halihazırda çökmeye başlamış, cehalet evrensel hale gelmiş ve kitaplar yakılmış, hatta okuma yazma bilenler öldürülmüştür.
Savaştan sağ kurtulan ve bu düzene karşı duran elektrik mühendisi Isaac Edward Leibowitz ise kitapları saklayarak, onları çoğaltarak ve ezberleyerek medeniyeti kurtarmayı amaçlamaktadır. Bu idealizmi sayesinde müritler edinen Leibowitz’in peşinden giden kardeşliği de onun kurtarabildiği bu bilgileri her ne olursa olsun korumaya yemin etmiştir. Bu olay üzerinden geçen yaklaşık 1800 yıllık bir süreçte hem dünya hem de Leibowitz’in mirası büyük değişimler geçirecek ama her şey bir o kadar da aynı kalacaktır.
“Etkisi asla geçmeyecek bir eser. Okuduktan sonra bir daha aynı olmayacaksınız.”
Mary Doria Russell
“Kitabı ne zaman okusam hayret ediyorum. Olup olabilecek en büyük saygıyı hak ediyor.”
Walker Percy
Yüksek Şato’daki Adam
Yazar: Philip K. Dick
Çevirmen: Dost Körpe
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 362
PKD’nin en tanınmış romanı 1963’te Hugo ödülünü kazanan Yüksek Şato’daki Adam, Amerika’nın İkinci Dünya Savaşını kaybettiği Almanya ve Japonya’nın savaştan galip çıktığı alternatif bir evrende geçiyor. 1962’lerin Amerika’sında tepetaklak olmuş bir dünyanın, kimliklerini kaybetmiş insanların ve kehanet kitabı I Ching’in başrolde olduğu bir roman. Philip K. Dick’in kaybolmuş karakterleri aracılığıyla zamanın, tarihin ve gerçekliğin doğası nedir sorusunu ele aldığı felsefi ve bir o kadar da hüzünlü metin.
Gerçek dediğimiz şey nedir ki?
Demir Ökçe
Yazar: Jack London
Çevirmen: Levent Cinemre
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 336
Jack London’ın Demir Ökçe’si distopya edebiyatının ilk örneği olarak kabul edilir. Günümüzden yüz yılı aşkın bir zaman önce kaleme aldığı eserinde London, çok eski ama hiç eskimeyen bir hikâyeyi konu edinir. Ezen ve ezilen mücadelesi tüm çıplaklığıyla gözler önündedir. Amerika Birleşik Devletleri’ni pençesine almış olan Oligarşi, namıdiğer Demir Ökçe tüm şiddeti ve gaddarlığıyla emekçilerin üzerine yürümektedir. Tröstler, ekonomik ve siyasi ilişkiler, faşist devlet yapılanması sanki daha o zamandan yirminci yüzyılda insanlığın yaşayacağı acı olayların habercisi gibidir…
Ada
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Seniha Akar
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 352
Aldous Huxley’nin, 1962 yılında yayımlanan son kitabı Ada, yazarın en bilinen romanı Cesur Yeni Dünya’nın ütopik ikizi. Otomatik Portakal’ın yazarı Anthony Burgess’ın da en iyi doksan dokuz modern roman arasında saydığı bu eserde Huxley, çocuklar birden fazla aile tarafından yetiştirilebilir mi, geçmiş travmaların etkisinden kurtulup aydınlanmak mümkün mü, Batı bilimi ile Doğu felsefesi harmanlanabilir mi, bir ülke yayılmacı politikalar uygulamadan da var olabilir mi gibi soruları irdeliyor.
Yakın zamanda eşini kaybeden gazeteci Will Farnaby, görünüşte bir deniz kazası sonucu, Pasifik Okyanusu’nda yüz yirmi yıldır gözden uzakta gelişen, zengin petrol kaynaklarına sahip bir adanın, Pala’nın sahiline sürüklenir. Will, âdeta bir cennette yaşayan bu ütopyanın sakinleriyle tanıştıkça, Pala’ya gelmekteki asıl amacını da sorgulamaya başlar.
Ada, distopya edebiyatının en tedirgin edici başyapıtlarından birini yazan Aldous Huxley’den, buraya, bu âna ve yarına dair gerçekçiliği elden bırakmayan bir ütopya.
“Huxley, insanın sınırları ve potansiyelinin tamamen anlaşılması sayesinde iyi bir hayatın gelişebildiği hayali bir tropik ada gösteriyor bize.”
Anthony Burgess
“Romanın dini fanatizme, büyük askeri güç kullanımına, petrolün jeopolitik önemi ve yapay döllenme gibi konulara dair uyarıları, çağımızın ikliminde fevkalade öngörülü geliyor.”
The Guardian
Kaplan! Kaplan!
Yazar: Alfred Bester
Çevirmen: Barış Tanyeli
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 304
“Yüksek maceranın, zengin yaşamanın ve zor ölmenin olduğu bir Altın Çağ’dalardı… ama kimse öyle düşünmüyordu. Servet ve hırsızlığın, talan ve yağmacılığın, kültür ve ahlaksızlığın geleceği… ama kimse bunu kabul etmiyordu. Aşırıların çağındaydılar, ucubelerin büyüleyici yüzyılı… ama kimse bunu sevmiyordu.”
Uzayda ölüme terk edilen ve 170 gün boyunca havasız ortamda hayatta kalmayı başaran Gully Foyle, kendine geldikten sonra gemi enkazından kurtulur ve intikamını almak için yola koyulur. Tüm Dünya’yı değiştirecek bir sırrı da yanında taşımaktadır.
“Bester’in iki muazzam kitabı zamanının ötesine geçmeyi başardı. Yaklaşık altmış senedir herkesin en iyi on bilimkurgu kitabı listesindeki yerlerini korudular.”
Robert Silverberg
“En sevdiğim kitap ne mi? Kaplan! Kaplan!”
William Gibson
“Bilimkurgu edebiyatı gerçek deha ürünü çok az eser çıkardı ve bu da onlardan biri.”
Joe Haldeman