Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.
Alexandre Dumas, benim için çok önemli bir yazardır. Kitaplarını okurken sıkılmadığım, sayfalarını çevirmek için zaman yarattığım ender yazarlar arasındadır kendileri. “Üç Silahşörler” okuduğum ikinci kitabı. Hatta bir üçlemeymiş. Üçlemeymiş diyorum çünkü İş Bankası Kültür Yayınları devam kitaplarının telif hakkını almamış. Alfa Yayınları 2. Kitabın (Üç Şilahşörler – Yirmi Yıl Sonra) telif hakkını aldı, bastı ve ben hala alamadım. Ne Kötü!
Gelelim kitabımıza. “Üç Sİlahşörler”.
Mart-Temmuz 1844’te Le Siècle dergisinde tefrika halinde, daha sonra ise kitap olarak basılmıştır. Kralın muhafız birliğinde görev yapan Athos, Porthos ve Aramis adlı üç silahşöre katılmak üzere Paris’e giden d’Artagnan (Dartanyan) adlı şövalye adayının maceralarını anlatır.
Romanın kahramanı d’Artagnan’ın hikayesi, Dumas’nın “Yirmi Yıl Sonra”(1845) ve de “Bragelonne ve Vikont: On Yıl Sonra” (1847-1850) isimli eserleriyle devam eder.
Alexandre Dumas’ın bu eseri tarihi olaylara dayanmış olmakla beraber, bu tarihi olayları saptırarak ve hayal gücünün engin denizleriyle süsleyerek yazmıştır. “Üç Silahşörler”in tarihi olaylara değinen hayali ve kurmaca bir roman olduğunu söylemek daha doğru olur. Dumas “Üç Silahşörler”‘i yazarken tarihi oldukça saptırdığı, olaylara fazlasıyla hayal gücünü kattığı söylentilerine şöyle bir cevap vermiştir: “Tarihe tecavüz ettiğimi söylediler ama çok güzel çocuklar doğdu.”
d’Artagnan’ın babası şövalye olabilmesi için eski dostu silahşorların başı Mösyö de Treville adına mektup verip gönderir ve d’Artagnan’ın macerası böyle başlar.
d’Artagnan geldiği şehirde üç kafadarın arasına katılır. Bunlar: Athos, Aramis ve Porthos’dur.
Athos, soylu bir kişiliğe sahiptir. d’Artagnan’a en çok sahip çıkan ve kendi düştüğü hatalara onun da düşmesini istemeyen bir karakterdedir.
Aramis, dindar bir kişiliğe sahip olduğunu savunan birisidir. Kadınlarla düşüp kalkmayı çok sever. Onu bir kadınla yakalasanız hemen olan biteni inkar eder ve ilahi okuyorduk diyerek kendini savunmaya başlar.
Porthos, ilkel bir kişiliğe sahiptir. Yakışıklı, kaslı ve paragöz olması diğer özelliklerindendir.
Karakter yansıtmaları o kadar güzel bir şekilde yapılmış ki mutlaka onlarla tanışmalısınız.
Hikayenin detaylarına girmek istemiyorum. Çünkü o oldu bu böyle gelişti diye anlatarak sizin kitaptan alacağınız zevki yarıya indirmek yerine bu tadı sizin almanızı istiyorum. Onlarla cadde cadde, dağ bayır gezmenizi istiyorum. Onlar kılıç sallarken sizin en ön sıradan onları takip etmenizi istiyorum. Kardeşliğin ne demek olduğunu anlatırlarken sizin onlara kulak misafiri olmanızı istiyorum.
Alexandre Dumas bambaşka bir yazardır. Çok büyük bir yazardır. Okunmalıdır. Okutulmalıdır.
Kitapla kalın.
“İnanın bana, yaralarınız olduğunda bunları kendinize saklayın. Suskunluk bahtsızların en son sevincidir; kim olursa olsun acılarınızı açmamaya özen gösterin, meraklılar yaralı bir alageyiğe saldıran sinekler gibi gözyaşlarımızı emmek istiyorlar.”
“Akli melekelerin tamamını etkisi altına almış bir düşünceyle zihni meşgul bir insan için, zaman olağandan daha hızlı geçer, yol her zamankinden daha kısa görünürdü. Dış dünya, rüyası bu düşünceden ibaret olan bir uykuyu andırırdı. Böyle durumlarda, insan zamanın nasıl geçtiğini anlamaz, yolun uzunluğunu fark etmezdi. Bir yerden bir yere gidilirdi, hepsi bu. Kat edilen mesafeden zihinde kalan, ağaçların, dağların, manzaraların birbirine karışmış imgelerinin içinde silinip gittiği belli belirsiz bir sis bulutundan başka bir şey değildir.”
“’Belki de bütün hayatım boyunca yanılacağım, yine de yüzü sempati uyandıran herkese inanmaya devam edeceğim.’
‘Yani bu genç kadının suçsuz olduğuna inanabileceğinizi mi söylüyorsunuz?’
‘Kardinal yalnızca suçları cezalandırmaz,’ diye karşılık verdi Milady, ‘bazı erdemleri en acımasız cinayetlerden daha sert cezalandırır.’”
İlginizi Çekebilir: Alexandre Dumas – Üç Silahşörler Serisi