Aeneis, dünya edebiyatının en büyük eserlerinden olan Aeneis işte bu ünlü cümleyle başlıyor: “Savaşların ve bir yiğidin şarkısını söylüyorum.”
Aeneis
Yazar: Vergilius
Çevirmen: Türkân Uzel
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 465
Dünya edebiyatının en büyük eserlerinden olan Aeneis işte bu ünlü cümleyle başlıyor: “Savaşların ve bir yiğidin şarkısını söylüyorum.”
Roma bir yandan silahlarla, savaşlarla büyüyüp genişlerken diğer yandan ruhsal temellerini ve ufkunu oluşturan büyük bir şaire de sahipti. Ve bu şair, Aeneis ile Roma’ya bir kök, Latinceye bir dil panteonu, gelecek kuşaklara ölümsüz bir öykü bıraktı.
Aeneis, ondan etkilenen büyük ustalar ve onun kaynaklık ettiği hikâyeler sayesinde zaman geçtikçe Batı edebiyatının temel metinleri arasındaki yerini sağlamlaştırdı ve T. S. Eliot’ın deyimiyle “tüm Avrupa’nın klasiği” oldu.
“Yoksa Vergilius musun sen, konuşunca
ağzından ırmaklar çağlayan?
Ey beni yazdıklarının peşinde koşturan
emeğimi, sevgimi coşturan,
bütün ozanların onuru, önderi.”
Dante
“Vergilius. Yeryüzünün tüm şairleri arasında onunki kadar sevgiyle kulak verilen başka bir şair yoktur.”
Borges
İlginizi Çekebilir: Umberto Eco – Felsefe Tarihi Serisi
Paralel Yaşamlar
Yazar: Plutarkhos
Çevirmen: Furkan Akderin
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 116
Plutarkhos’un Paralel Yaşamları Eskiçağ Edebiyatı’nın belki de biçem olarak en estetik eserlerinden biridir. Bu ölümsüz klasik eser binlerce yıldır Eskiçağ’ın en çok okunan ve beğenilen eserlerinden biri olagelmiştir.
Özellikle Marcus Antonius’un yaşamı, başından geçen unutulmaz olaylar ve dramatik sonu Eskiçağ’dan bugüne dek insanların ilgisini çekmiş Shakespeare’den modern Televizyon dizilerine kadar durmaksızın sanata ilham vermiştir.
Özellikle Antonius’un sevgilisi ve son Mısır Kraliçesi Kleopatra ile ilgili bildiklerimizin çoğunu da Plutarkhos’tan öğrenmemiz Marcus Antonius’u tarihsel bakımdan da önemli bir eser haline getirmektedir. Ama yine de eserin en akılda kalıcı özelliği hiç şüphesiz Kleopatra ve Antonius’un dillere destan ve unutulmaz aşkları ve trajik ölümleridir.
Dönüşümler I-XV
Yazar: Publius Ovidius Naso
Çevirmen: Asuman Coşkun Abuagla
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 456
Destan türüne özgü bir vezin olan heksametron ile yazılan ve on beş kitaptan oluşan “Dönüşümler”, Ovidius’un olgunluk döneminin meyvelerinden biridir. Mitolojiyle iç içe geçerek anlatılan öykülerden oluşan eserde Homeros, Hesiodos, antik Yunan tragedya yazarları, İskenderiyeli ve Romalı şairler ve daha pek çok yazar kaynak olarak kullanılmıştır. Mükemmel bir ustalıkla kaleme alınan bu öyküler, sanki ateş tanrısı Vulcanus’un yaptığı görünmez zincirlerle, yer ve zaman bağlamında birbirlerine bağlanarak kesintisiz bir anlatımla akıp giderler. Ovidius’un dostlarında bulunan kopyalar sayesinde günümüze kadar ulaşan eserin daima bir başyapıt olarak kalacağı kuşkusuzdur.
İlahi Komedya
Yazar: Dante Alighieri
Çevirmen: Sevinç Elpida Kara
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 708
İlahi Komedya ölmeden önce ölmenin ve yeniden doğmanın yolculuğudur. Yazıldığı 14. yüzyıla dair bir tanıklık sunduğu kadar insanın iyiye, salim ve kâmil olmaya nasıl ulaşacağına dair bir rehberdir de. İtalyanca orijinalinden çevrilen bu eksiksiz ve tamamı kafiyeli İlahi Komedya, ayrıca Dante’nin referans ve hayal dünyasına vâkıf olunabilmesi için ayrıntılı notlarla zenginleştirilmiştir.
Elinizdeki kitapta Dante’nin başyapıtı, romantik dönemin çığır açıcı şair ve ressamı William Blake’in ölümünden hemen önce, 1824-1827 yılları arasında ürettiği 102 suluboya resimle birlikte sunulmaktadır.
Leviathan
Yazar: Thomas Hobbes
Çevirmen: Semih Lin
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 527
İngiliz filozof ve siyaset kuramcısı Thomas Hobbes’un (1588-1679) başyapıtı kabul edilen Levithan, özellikle, bir “din ve dünya devleti”nin oluşturulmasında bireyler arası toplumsal sözleşmeye verdiği önem ve ahlak kurallarını tamamen laik ve doğal bir temele oturtuşuyla dikkat çeker. Hobbes, 1651’de yayımladığı bu kitabında, “Tanrı’nın buyrukları” olan doğa yasalarından yola çıkarak, ideal devletin oluşturulması yollarını gösterir; ayrıca hem dinsel, hem de toplumsal-eğitimsel gerekçelerle çağının üniversite sistemine eleştiriler yöneltir. Leviathan, Batı siyaset biliminde Machiavelli’nin Hükümdar’ı ölçüsünde önemli bir başyapıttır.
Gılgamış Destanı
Çevirmen: Sait Maden
Çevirmen: Sait Maden
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 176
Yaşam sevgisi, yiğitlik, aşk gibi konuların işlendiği bu destan, diğer destanlar gibi insanoğlunun ölümsüzlük arayışının kanıtlarından biridir. Sait Maden’in Batı kaynaklarından çevirdiği Gılgamış Destanı’nın, Yunan destanı İlyada’dan, Hint destanı Mahabharata’dan beş bin yıl öncesinde yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir. Gılgamış Destanı, insanoğlunun ilk yazınsal ürünü, ilk başyapıtıdır.
Peloponnessos Savaşları
Yazar: Thukydides
Çevirmen: Furkan Akdemir
Yayınevi: Belge Yayınları
Sayfa Sayısı: 416
Herodotos “Tarihin Babası” ismiyle anılıyorsa Thukydides de “Tarih Biliminin Babası” olarak kabul edilmektedir.
Atinalılar ile Spartalılar arasındaki Peloponnesos Savaşları’nı çok ayrıntılı bir biçimde aktaran Thukydides öncülerinden farklı olarak sadece belli bir konuya yogunlaşması, kronolojiye önem vermesi, olayların neden-sonuç ilişkilerini ortaya koyması ve doğaüstü güçlere eserinde yer vermemesi sayesinde yepyeni bir tarih anlayışının kurucusu olmuştur.
“Atinalı Thukydides, Atinalılar ile Peloponnesoslular arasındaki savaşı anlatacak. Her şeyi başından itibaren anlatmasının nedeni, bu savaşın diğerlerinden çok daha önemli olduğuna inanmasıdır. Üstelik hem Atinalılar hem de Peloponnesoslular bu dönemde en parlak çağlarını yaşıyorlardı. Diğer kentler ise iki taraftan birisini destekliyordu. Bu savaş öyle bir savaş oldu ki hem Hellenler hem barbarların bir bölümü bundan etkilendi. Kısacası tüm dünyayı etkisi altına alan bir savaş oldu.”
İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı
Yazar: Jean – Jacques Rousseau
Çevirmen: Rasih Nuri İleri
Yayınevi: Say Yayınları
Sayfa Sayısı: 224
Cenevre’de saatçi ustası olan babasının yanından ayrılan; mesleksiz, işsiz, parasız ve hiçbir toplumsal statü ile bağlantısı olmayan Jean-Jacques Rousseau, yeni bir çağın oluşumunun öncesinde, çağımızın birçok sorununu yaşayacak ve bunları düşünüp değerlendirmeye çalışacak olan yeni bir insan tipinin ilk örneğidir.
Onun yalnızlığı, 1756 Lizbon Depremi’nde yayımladığı bildirisiyle olayı hâlâ Tanrısal iradeye bağlayan Papa’nın yalanını da; Papa’nın deklerasyonundaki yalanı vurgulayan ama bunu yalnızca jeolojik bir olay olarak sunan Voltaire’in yalanını da fark eden ve yaşanan depremin toplumsal sistemin ürünü olduğunu, yıkımın ve ölümün gelip yoksul mahallelerin başına çöktüğünü gören bir düşünürün yalnızlığıdır. Bu nedenle, günümüzdeki “depremleri”, “çöküntüleri” yalansız dolansız anlamak isteyen herkesin yeniden ve yeniden okuması gereken bir düşünürdür Rousseau.