Aldous Huxley Kitapları. Aldous Leonard Huxley, 26 temmuz 1894 yılında doğmuş ve 22 kasım 1963 yılında Los Angeles’da vefat etmiştir. İngiltere’nin Surrey bölgesindeki Godalming’de doğmuştur. Birçok ünlü bilim adamı ve sanatçı yetiştirmiş olan Huxley ailesinden geliyordu.
Aldous Huxley Kitapları
1921 – Krom Sarısı
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Berat Çelik
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 244
“Krom Sarısı, en zeki ve neşeli haliyle genç Huxley’dir. Düşünceler üzerine, düşüncelerle çatışan veya onlara ihanet eden şeyler üzerine bir kitap bu. Entelektüel geçiş, cinsel değişme, ahlaki belirsizlik, artık can sıkan idealizmin çağından geçen bir düşünce kargaşasına çok şey borçludur. Bize ihanet eden şeylerin düşünceler olduğunu ima etmekle birlikte; konuşmalarda, tartışmalarda, kendine dair absürd bilgiler ve zihnin bitmeyen oyunlarında şaşmaz bir haz sergilemektedir. Kitabı, Huxley’nin her zaman için parlak olan romanları içinde en güzel ve keyifli kılan da, 20’lerin bir başyapıtı yapan da budur.”
Malcolm Bradbury
1928 – Ses Sese Karşı
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Mina Urgan
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 594
Ses Sese Karşı, Cesur Yeni Dünya ile İngiliz edebiyatında distopya türünün yetkin örneklerinden birini veren edebiyatçı ve eleştirmen Aldous Huxley’nin otobiyografik boyutları ağır basan “portre romanları”ndan biri.
Ses Sese Karşı’da Huxley, çizgisel bir anlatı ve olay örgüsünden uzaklaşarak 20. yüzyılın ilk çeyreğinde İngiliz toplumu ve sanatını yönlendiren figürlerin portrelerini sunar. Yazar ve ressam Mark Rampion, koyu karamsarlığı ve sinizmi ile Huxley’ye ilham veren D.H. Lawrence’ın portresidir. Aşırı muhafazakâr bir siyasi grubun lideri olan Everard Webley’nin görüşleri, Britanya’ya faşizm rüzgârını taşımak için siyaset sahnesine atılacak olan Oswald Mosley’yi akla getirir. Ses Sese Karşı, 1920’lerin kültürel atmosferine ışık tuttuğu gibi Huxley’nin edebiyat ve düşünce alanında 1930’larda gireceği yeni arayışlar hakkında da fikir veren bir dönem romanı.
“Yirmili yaşlarından itibaren Aldous Huxley’nin adı, belirli bir toplumsal hiciv türünün parolası haline geldi. Bütün bir dönemi ve hayat tarzını hicvederek ölümsüzleştirdi.”
Raymond Fraser
1932 – Mona Lisa Tebessümü
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Seçkin Selvi
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 245
Zarif ve yergili üslûbuyla tanınan Aldous Huxley, 1920’lerin başlarında yazdığı Mona Lisa Tebessümü’nde, o derin gözlemciliği ve kıvrak anlatımıyla bir ‘aşk üçgeni’ sunuyor okuyucuya. Zengin karısını yitiren bir erkek, ona göz koyan zengin ve geçkin bir kzı kutusu ve adama çılgınca âşık bir kenar mahalle kızı. Tutkuyla örülen fırtınalı bir yaşam, Mona Lisa Tebessümü. İngiliz edebiyatının en büyük yazarlarından birinin kaleminden çıkma bir tutku öyküsü. İngiltere ve İtalya’da geçen incelikli bir modern klasik.
1932 – Cesur Yeni Dünya
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Ümit Tosun
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 349
“Cesur Yeni Dünya” bizi “Ford’dan sonra 632 yılına” götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında “Cemaat, Özdeşlik, İstikrar” yazan Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi’nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, “annelik’ ve ‘babalık’ pornografik birer kavram olarak görülür Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya -uykuda eğitim- ile sağlanır. Hipnopedya sayesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. “Herkes herkes içindir.”
1944 – Armut Çiçeği Köyü’nün Kargaları
Yazar: Aldous Huxley
Resimleyen: Sophie Blackall
Çevirmen: Alkım Özalp
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 38
Armut Çiçeği Köyü’ndeki bir kavak ağacına yuva kurmuş iki karga varmış. Karga Hanım her gün yumurtlamasına rağmen hiç yavrusu yokmuş çünkü yuvasındaki yumurtalar her gün kayboluyormuş.
1944 – Kadim Felsefe
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Mutlu Yetkin
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 480
Cesur Yeni Dünya’nın yazarı Aldous Huxley, Kadim Felsefe’de okurlarını Doğu ve Batı’nın eskimeyen felsefi ve dini geleneklerinde eşsiz bir yolculuğa çıkarıyor. Kitap, Eckhart ve Buddha’dan Gazali ve Mevlana’ya kadar, içsel aydınlanmanın en önemli üstatlarından yapılan alıntılarla çok önemli bir antoloji görevi de görüyor.
1948 – Maymun ve Öz
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Süreyyya Evren
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 168
Huxley ünlü ve klasikleşmiş romanı ‘Cesur Yeni Dünya’dan sonra, 1948 yılında, yine bilimkurgusal ve fütüristik unsurlar içeren ‘Maymun ve Öz’ adlı romanını kaleme alır.
Teolojik ve sosyolojik açıdan bir hiciv olarak da okunabilecek olan bu roman tıpkı ‘Cesur Yeni Dünya’da olduğu gibi gelecekte kurgulanmıştır. III. Dünya Savaşı, dünyanın hemen her tarafını yıkıma uğratmış ve radyasyona boğmuştur.
Yıkımdan etkilenmeyen Yeni Zelandalı bir grup bilim adamı, son durumu incelemek üzere California’ya bir inceleme gezisi düzenlerler. Bu bilim adamlarından, botanikçi Dr. Poole o bölgede yaşayanlarca tutsak alınır. Bu insanlar, insanlık tarihinin yıkım ve kötülüklerle dolu genel seyri doğrultusunda, Kötülüğü ve Şeytanı yücelten yeni bir inanç sistemi kurmuşlardır. Huxley, bu kısa romanında, genel temaları olan gelişim, teknoloji ve insanlığın genel seyri gibi odak noktalarına kendi penceresinden bir bakış ve değerlendirme sunuyor.
“Bu kitabın kaçınılmaz bir gücü var; katışıksız ve ele avuca sığmaz keskinliğinin okurları etkilememesi mümkün değil.”
Time
1956 – Algı Kapıları
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Mehmet Fehmi İmre
Yayınevi: İmge Kitabevi
Sayfa Sayısı: 150
Yayınlandığı günden itibaren tüm dünyada olağanüstü bir ilgi gören Algı Kapıları, ele aldığı konu bakımından benzersizdir. Huxley bu kült kitabında insan algılarının boyutlarını, görsel algıyı olağanüstü biçimde açan meskalin üzerinde özellikle durarak, onu bizzat kullanarak inceler; deneyimlerini müthiş bir gözlem gücüyle gerçeğe olabildiğince yakın, hatta zaman zaman onu aşarak betimler ve bize gerçeğin yeni bir boyutunu, bilincimizin, aslında bir şekilde hep bildiğimiz, ama pek göremediğimiz “karşı kutbunu”, “öteki tarafını” gösterir; oraya geçmek için tarih boyunca kullanılmış farklı araçları, geliştirilmiş farklı yöntemleri anlatır.
Dolayısıyla Algı Kapıları, resimden müziğe, bir kır manzarasından karanlıkta oynaşan ışıklara kadar birçok farklı araçla da ortaya çıkabilen farklı bir algı durumunun, yazarın deyimiyle “kendinden geçmenin” benzersiz bir analizini sunuyor.
Gerek Algı Kapıları, gerekse yazarın daha sonra bunun devamı olarak yazdığı Cennet ve Cehennem, bu “kendinden geçme” halinin, gündelik yaşamın ötesindeki bir dünyaya açtığı kapılar üzerine yazılmış iki temel ve klasikleşmiş deneme…
1958 – Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Savaş Kılıç
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 128
Yirminci yüzyılda hem edebiyata hem de felsefeye büyük katkılar sağlayan, başta Cesur Yeni Dünya, Algının Kapıları ve Ada olmak üzere yazdığı elli kadar kitapla yalnızca çağını değil çağdaşlarını da derinden etkileyen, döneminin en önemli entelektüellerden İngiliz yazar Aldous Huxley, yedi kez de Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterildi. Başyapıtı Cesur Yeni Dünya’nın güncelliğini sorgulayan ve panoramasını çıkaran Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret, Huxley’nin kaynak eserinin bir sağlaması niteliğinde.
Cesur Yeni Dünya’dan yaklaşık otuz sene sonra yayımlanan eser, romandaki kehanetlerin ne ölçüde gerçekleştiğini mercek altına alıyor. Romanı yazarkenki öngörülerinin izini süren Huxley, dünyanın, tasavvur ettiği distopyaya çok daha büyük bir hızla dönüştüğü sonucuna varıyor.
Nüfus artışından uyuşturucu kullanımına kadar pek çok konuda fikirlerini belirten Huxley, bu kitabıyla birlikte Cesur Yeni Dünya’yı yeniden ele alırken bir diğer romanı Ada için de köprüler kuruyor.
“Huxley’nin uzak bir geleceğe dair satirik öngörülerinin bu kadar kısa sürede gerçeğe dönüştüğünü keşfetmek dehşet verici.”
New York TImes
“Çağımızın belirsizliğinde bize kim olduğumuzu gösteren şeylerden biri de Huxley’nin dehasıdır.”
Margaret Atwood
1962 – Ada
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Seniha Akar
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 352
Aldous Huxley’nin, 1962 yılında yayımlanan son kitabı Ada, yazarın en bilinen romanı Cesur Yeni Dünya’nın ütopik ikizi. Otomatik Portakal’ın yazarı Anthony Burgess’ın da en iyi doksan dokuz modern roman arasında saydığı bu eserde Huxley, çocuklar birden fazla aile tarafından yetiştirilebilir mi, geçmiş travmaların etkisinden kurtulup aydınlanmak mümkün mü, Batı bilimi ile Doğu felsefesi harmanlanabilir mi, bir ülke yayılmacı politikalar uygulamadan da var olabilir mi gibi soruları irdeliyor.
Yakın zamanda eşini kaybeden gazeteci Will Farnaby, görünüşte bir deniz kazası sonucu, Pasifik Okyanusu’nda yüz yirmi yıldır gözden uzakta gelişen, zengin petrol kaynaklarına sahip bir adanın, Pala’nın sahiline sürüklenir. Will, âdeta bir cennette yaşayan bu ütopyanın sakinleriyle tanıştıkça, Pala’ya gelmekteki asıl amacını da sorgulamaya başlar.
Ada, distopya edebiyatının en tedirgin edici başyapıtlarından birini yazan Aldous Huxley’den, buraya, bu âna ve yarına dair gerçekçiliği elden bırakmayan bir ütopya.
“Huxley, insanın sınırları ve potansiyelinin tamamen anlaşılması sayesinde iyi bir hayatın gelişebildiği hayali bir tropik ada gösteriyor bize.”
Anthony Burgess
“Romanın dini fanatizme, büyük askeri güç kullanımına, petrolün jeopolitik önemi ve yapay döllenme gibi konulara dair uyarıları, çağımızın ikliminde fevkalade öngörülü geliyor.”
The Guardian
1963 – Edebiyat ve Bilim
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Ünsal Özünlü
Yayınevi: Epos Yayınları
Sayfa Sayısı: 102
Yaşadığı dönemlerdeki özgürlükçülüğün sonsuz evrensel hümanizmlerini takip eden Huxley, özgürlükler anlayışı ve yaşamı ile modern sonrası edebiyatı ve sanatları derinden etkilemiştir.
Huxley’e göre edebiyat ile bilim farklı kültürleri temsil eder.
İşte Edebiyat ve Bilim, hem Edebiyat ve beşeri bilimler ile Bilim ve teknoloji ilişkisini, hem de bu iki kültür arasındaki çatışmanın tarihini incelemektedir. Bu deneme, aynı zamanda hümanistik değerlerle bilimsel süreçlerin uygun sentezlerle nasıl birlikte geliştirilebileceğine ilişkin öneriler sunuyor.
Edebiyatın ve bilimin işlevi nedir, psikoloji nedir, yazınsal dilin doğası nedir?
Edebiyatın işlevi, psikolojisi ve dili, bilimin dili, işlevi ve psikolojisinden nasıl ayrılır?
Edebiyatla bilim arasındaki bağıntı geçmişte nasıldı? Şimdi nasıldır?
Bu bağıntı gelecekte nasıl olabilir?
Sanatsal yönden konuşulursa, edebiyat insanının gelecek yüzyılların bilimine katkısı nasıl olmalıdır?
“Bu kitapta yanıtlamaya çalışacağım sorular işte bunlar olacaktır.”
Aldous Huxley