Anna Karenina, 19. yüzyıl Rus toplumunun ruhsal dalgalanmalarına çarpıcı bir aşk ve ihanet anlatısıyla ışık tutan bir başyapıt.
Anna Karenina
Yazar: Lev Nikolayeviç Tolstoy
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 1035
Güzelliği ve nezaketiyle çevresinde hayranlık uyandıran Anna Karenina’nın mutsuz ve monoton bir evliliği vardır. Üst düzey bir devlet memuru olan Aleksey Aleksandroviç ile evliliğinde tek tesellisi oğludur. Ağabeyi ile yengesinin aralarını düzeltmek için gittiği Moskova’da yakışıklı ve genç kont Vronski ile tanışması, Anna’nın hayatında dönüm noktası olur. Tolstoy, Anna Karenina’da sıradışı bir gözlem gücü ile aşk, evlilik, ihanet gibi temaların izini sürerken roman sanatına yepyeni ve uzun soluklu bir boyut katar. Modern dünya edebiyatının otoritelerince gelmiş geçmiş en iyi romanlardan biri olarak kabul edilen Anna Karenina, güncelliğini daima koruyacak bir eser.
“Anna Karenina dünya edebiyatındaki en büyük aşk hikâyelerinden biri. Tolstoy’un kusursuz üslûbunun büyüsü her sayfada hissediliyor.”
Vladimir Nabokov
Ölüler
Yazar: James Joyce
Çevirmen: Mustafa Bal
Yayınevi: Palto Yayınevi
Sayfa Sayısı: 80
James Joyce Ölüler’i, evli bir kadının çok eski bir anıyı, kendisine açık genç bir adamın ölümünü hatırlaması üzerine başlayan duygusal etkilenmeler üzerine kuruyor… Ölüler’de toplumun duygularının mekanikliğini, sıradanlığını ve donukluğunu vurguluyor.
“İrlanda gerçeğini yansıtabilmek için sıradan insanların sıradan hayatlarını anlatmaya girişen Joyce’un başarısı sadece insan ve toplum gözlemlerinden değil, bu insanları eşya, mekân ve toplumsal hayat içerisinde çok zengin ayrıntılarla tasvir etmesinden geliyor.”
A. Ömer Türkeş
“Zola’nın metni bir babanın elimizden tutarak bize “Bak şu binaya ve düşün,” demesine benzer. O binanın anlamını belki apaçık söylemez, ama sezdirir. Joyce’un metni ise bizi, o binanın duvarına çarptırır. Metin uzaktan gülümseyerek bakar ve karşısında yapayalnız kalırız.”
Orhan Pamuk
Eugenie Grandet
Yazar: Honore de Balzac
Çevirmen: Tahsin Yücel
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 196
Eugénie Grandet, büyük Fransız yazarı Balzac’ın İnsanlık Güldürüsü genel başlığı altında tasarlayıp gerçekleştirdiği çok sayıda romandan olşan o dev yapıtın en çok okunan parçalarından biri. 1833’te yayınlanan bu romanında Balzac, taşra insanlarını ve onların özellikle para ile olan ilişkilerini eşsiz bir gerçeklikle anlatır. Cimrilik ve aşk bu romanın iç içe işlenen iki ana temasıdır. Balzac, bu romanında, Grandet Baba’nın büyük malvarlığının alınteriyle açıklanamayacağını gözler önüne serer.
Grandet Baba, Büyük Fransız Devrimi sonrasında, dönemin siyasal koşullarından ustaca yararlanmasını bilmiş, her türlü aldatmacayı geçerli kılan bir yöntemle büyük malvarlığının sahibi olmuştur. Bu zenginliğin içinde alınterinin payı, denizde bir damla gibidir. Eugénie Grandet’nin tertemiz aşkının ve yüce gönüllülüğünün, bütün bu pisliklerin yanında yeri nedir? İşte Balzac’ın büyüklüğünün tartışılmaz yanı burada ortaya çıkıyor. Bu roman öylesine sevilmiş, öylesine yaygın bir okur kitlesi bulmuştur ki, ‘Eugénie Grandet’nin yazarı’ diye anılmak, sonunda Balzac’ı bile kızdırmıştır.
Goriot Baba
Yazar: Honore de Balzac
Çevirmen: Tahsin Yücel
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 290
Büyük Fransız Romancısı Honore de Balzac’ın (1799-1850) ünlü dev yapıtı İnsanlık Güldürüsü, seksen sekiz ciltten oluşur. Goriot Baba, bu büyük yapıtın bir parçasıdır. Bu romanın ayrıcalıklı bir yeri vardır. Balzac’ın kafasında İnsanlık Güldürüsü’nü oluşturma düşüncesi Goriot Baba ile birlikte doğmuştur. Bu da bu büyük romanı, ister istemez, bir odak-yapıt durumuna getiriyor.
Kurgusuyla, konusuyla, kişileriyle, içerdiği dünya görüşüyle, gerçekten çok ilginç bir roman olan Goriot Baba, İnsanlık Güldürüsü adlı bu dev yapıtın üç bine ulaşan kişilerinin önemli bir kısmını hem de en ilginçlerini bize tanıtır: Rastignac, Madame de Beauseant, Madame de Langeais ve daha birçokları, ünlü Balzac kişileri olarak ilk kez bu romanda karşımıza çıkarlar. Bu özelliği göz önüne alınınca, İnsanlık Güldürüsü’nün eşsiz evrenine girmek için en elverişli kapının Goriot Baba olduğu söylenebilir. Yalnızca yarattığı ilginç baba tipiyle değil, anlatım ustalığıyla da, öteki kahramanlarıyla da bu roman okuyanı sürükler.
Yüzbaşının Kızı
Yazar: Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 198
Yüzbaşının Kızı, modern Rus edebiyatının kurucu figürlerinden Puşkin’in belgesel gerçekçilik konusundaki mahareti ile kişisel öykülere açılan hayal gücü zenginliğini benzersiz bir şekilde birleştiren, eşine az rastlanır bir tarihsel roman. Pyotr Grinyov, 17 yaşına geldiğinde, emekli bir asker olan babasının ısrarıyla askerliğini yapmak için Orenburg’a gönderilir. Burada Yüzbaşı Mironov’un kızı Maşa’ya âşık olur. Maşa ile Pyotr arasındaki aşk başladıktan kısa süre sonra Pugaçov ayaklanması patlak verir. Rusya’nın uzun modernleşme serüveninde Çar Petro tarafından tasfiye edilene kadar kritik roller oynayan Kazakların da desteğiyle “ayaklanma” büyür. Maşa ile Pyotr arasındaki ilişkinin arka planına kişisel anlatıları şekillendiren Pugaçov Ayaklanması oturur. Yüzbaşının Kızı, geleneğin erken döneminde Puşkin’in tarihsel romana kattığı simetri, denge ve ikna edicilik ilkelerinin hayatiyetini gösteren, çarpıcı bir anlatı.
“Yüzbaşının Kızı, Puşkin’in Rus nesrini yarattığı öykülerden biridir. Bu nesnel, berrak, yapmacıksız ve vurucu anlatı ancak Puşkin gibi gerçek bir şairin elinden çıkabilirdi.”
Robert Conquest
Lisede Kan ve Cesaret
Yazar: Kathy Acker
Çevirmen: Süha Sertabiboğlu
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 208
’70 ve 80’lerin New York punk hareketinden deneysel Amerikan edebiyatının karanlık sularına doğru, içinden çıktığı burjuva aile, kapitalist toplum ve tüm iktidar dinamikleri başta olmak üzere her yeri küfür, kan ve leşe boğacak simsiyah deriler içinde bir korsan belirir: Kathy Acker.
Punk şair, deneysel romancı, performans sanatçısı, seks pozitif feminist, anarşist, striptizci, kadın bir şövalye, eril bir orospu, iflah olmaz aşık…
Edebiyatı ise her daim susturulmuş öznelerin sesidir. Kürtaj, tecavüz, ensest, terörizm, pornografi, tüm ayrıntılarıyla betimlenmiş şiddet ve feminizm sarsmaktan vazgeçmediği, terse büktüğü konulardır. Kadınlık deneyiminin öfkesini bütünüyle kendisinin yarattığı bu feminist ifade biçimiyle aktarması nedeniyle Acker hâlâ birçok hareketin ikonu, esini, ağır ablasıdır.
Lisede Kan ve Cesaret bilhassa intihali, cut-up tekniklerini, pornografiyi, otobiyografiyi; rolleri harmanlayarak kullanan, gecenin, karanlığın, öfkenin, küfrün gücünü yapıbozuma uğratıp egemene iade eden bu ağzı bozuk asinin dilinden okumaktan korkmayanlara…
“Kadınlar, edebi kaideleri kırıp kendilerine ait olanları icat ederek edebi ‘caniler’ olmak zorundadırlar. Çünkü edebiyatın yerleşik kaideleri, kadınları hayatlarının kendi gerçekliğini anlatmaktan men eder.”
“Bu kitap yetişkinler içindir”
Karamazov Kardeşler
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 1002
Tüm zamanların en başarılı romanları arasında sayılan Karamazov Kardeşler Dostoyevski’nin kaleme aldığı son büyük eseri ve başyapıtıdır. Bencil, paraya ve zevke düşkün Fyodor Pavloviç Karamazov’un esrarengiz ölümü, birbirinden çok farklı karakterlere sahip oğullarının hayatını geri dönüşü olmayacak bir şekilde değiştirmekle kalmayıp tüm Rusya’nın yakından takip ettiği bir davaya dönüşecektir.
Dostoyevski, Karamazov Kardeşler’de yazarlık yaşamı boyunca kafa yorduğu hemen bütün temaları işleyerek dev bir esere imza atmış, bu son eseriyle de çok büyük övgüler almış ve kitabın yayımından kısa bir süre sonra ününün doruğundayken hayata veda etmiştir.
“…Karamazov Kardeşler yaklaşık dört yüz bin sözcükten oluşan bir destandır..”
Edward Hallett Carr
“Hayatta öğrenmek istediğiniz ne varsa hepsini Karamazov Kardeşler’de bulursunuz…”
Kurt Vonnegut
Petersburglu Usta
Yazar: John Maxwell Coetzee
Çevirmen: İlknur Özdemir
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 277
1869 yılının sonbaharında, ünlü Rus yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, gönüllü bir sürgün olarak yaşadığı Almanya’dan Petersburg’a çağrılır. Ellisine merdiven dayayan, mutsuz ve öfkeli yazar, alacaklılarına yakalanma tehlikesine, gizli polisten korkmasına rağmen sahte bir ad kullanarak döner Petersburg’a. Üvey oğlu Pavel’in gizemli ve beklenmedik ölümüdür dönüş nedeni. Kederli Dostoyevski, çok sevdiği halde uzak düştüğü Pavel’in ölümünün ardındaki sırrı öğrenmeden huzur bulamayacaktır. Oğlunun ölümü intihar mıdır, yoksa cinayet mi? Pavel, üvey babasını sevmiş midir, yoksa ondan nefret mi etmiştir? Şiddet eylemlerine girişerek devleti ve tüm kurumlarını devirmeye çalışan devrimci Neçayev’e bağlılık yemini edenlerden biri midir? Ünlü yazar, Pavel’in ölümünün izini sürerken kendi kimliğiyle ve hayattaki duruşuyla ilgili kabul etmesi güç gerçeklerle de yüzleşmek zorunda kalır.
Cinnet
Yazar: Vladimir Nabokov
Çevirmen: Nazım Dikbaş
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 215
Yazma gücümden ve fikirleri en yüksek zerafet ve canlılıkla ifade etmekteki harikulade yeteneğimden kesinkes emin olmasam – hikayeme, aşağı yukarı, böyle başlamayı kararlaştırmıştım. Dahası, okuyucunun dikkatini şu gerçeğe çekmeliydim; eğer bu güçten, bu yetenekten, vesaire, yoksun olsa idim, sadece kısa süre önce olup biten kimi olayları anlatmamış olmazdım, anlatacak bir şey de olmamış olurdu, çünkü, mülayim okuyucu, zaten hiçbir şey olmamış olurdu…
“Cinnet, cinayet ve delilik hakkındadır; sarsan, kahkahalar attıran inanılmaz cüretkar bir roman.”
Martin Amis
“Nabokov’un köksüzlüğü, Hermann Karloviç’inki gibi, mutlaktır. O, karşı çıkmak için bile olsa, herhangi bir toplumla ilgilenmez, çünkü herhangi bir topluma ait değildir.”
Jean-Paul Sartre
Madam Bovary
Yazar: Gustave Flaubert
Çevirmen: Samih Tiryakioğlu
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 431
Madam Bovary, 19. yüzyıl Fransız kadınının kıstırılmış hayatını ve iç dünyasını oldukça şeffaf bir şekilde ele alırken, dönemin kadın erkek ilişkilerine de ayna tutan bir başyapıt.
Vasat bir doktorla evlendikten sonra boğucu taşra yaşamı içinde sıkışıp kalan genç ve güzel Madam Bovary, mutsuzluğu bir kader olarak kabul etmeye razı olmaz. Büyük hayalleri, hayattan büyük beklentileri vardır; okuduğu romanlardaki tutkunun ve romantik fantezilerin özlemiyle yaşar ve aradığı ideal aşkı bulmak için çıktığı yolda hiçbir fedakârlıktan kaçınmaz.
Madam Bovary’nin bu mücadelesini ve sürüklendiği çıkmazı anlatan roman, tutkulu bir hikâyenin gerisinde evlilik, cinsellik ve zenginlik kavramlarını sorguluyor. 1857’de ilk kez yayımlandığında büyük yankı uyandıran, toplumun din ve ahlak anlayışını sarstığı gerekçesiyle yasaklanmaya çalışılan Madam Bovary, 19. yüzyıl Fransası’nın ahlak anlayışına ve burjuva değerlerine karşı güçlü bir eleştiridir.
“Şairler nasıl bahara şükran duyuyorsa, romancılar da Flaubert’e öyle şükran duymalıdır. Onunla her şey yeniden başlar.”
James Wood
Babalar ve Oğullar
Yazar: Ivan Sergeyeviç Turgenyev
Çevirmen: Leyla Soykut
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 325
Eski nesille, nihilist gençlik arasındaki kuşak çatışmasını anlatan Babalar ve Oğullar, Rusya’nın çalkantılı bir dönemine Bazarov karakteriyle mercek tutuyor.
Genç Arkadiy Petroviç’in babası, okulunu bitirip dönen naif oğlunu tanıyamaz: Beraberinde getirdiği arkadaşı, yerleşik prensipleri, otoriteyi ve inançları tamamen reddeden genç Bazarov, oğlunun aklını kendi sapkın fikirleriyle zehirlemiştir. Toprak beyliğini ve Rus toplumunun tüm geleneksel değerlerini söküp atmak isteyen ve kendini nihilist olarak tanımlayan bu genç adam, Arkadiy’nin Batıcı babasını ve amcasını dehşete düşürür. 1862 yılında yayımlandığında Rus okurları ve eleştirmenleri derinden sarsan Babalar ve Oğullar’da Turgenyev, edebiyatta sık sık karşımıza çıkan “öfkeli genç adam”ların olağanüstü bir erken örneğini Bazarov ile yaratıyor.
“O zamanlar yeni bir şeyin doğduğunu hissettim; yeni insanlar görüyordum ama nasıl hareket edeceklerini, onlardan ne bekleneceğini bilemiyordum. Ya susacak ya da ne biliyorsam yazacaktım. İkincisini seçtim.”
Turgenyev
“Babalar ve Oğullar Turgenyev’in en iyi romanlarından biri olmakla kalmaz, 19. yüzyılın en parlak romanlarından da biridir.”
Vladimir Nabokov
Bir Hanımefendinin Portresi
Yazar: Henry James
Çevirmen: Suzan Akçora
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 765
Bağımsızlığını ve özgür ruhunu korumaya çalışırken “yazgısıyla yüzleşen” Amerikalı genç bir kadının öyküsünü anlatan Bir Hanımefendinin Portresi bugün de zamandan bağımsız bir yapıt olarak varlığını sürdürüyor. Özgür iradeyle yazgı arasındaki çatışma, ABD’den İngiltere’ye giden ve Victoria dönemi değerleri çerçevesinde yalnızca evlenilebilecek bir nesne olmaya direnen bu kadın kahramanda cisimleşiyor.
Henry James Amerikan bireyciliğiyle Avrupa’nın sosyal geleneği arasındaki çatışma ve yurtdışındaki Amerikalıların durumu gibi gözde temalarının peşine düşüyor yine. Kahramanı Isabel, Amerikan edebiyatının en unutulmaz karakterlerinden biri olarak belleklerde; ömrünü toplum içinde insanları gözlemlemeye adamış büyük ustanın bu başyapıtı da Modern Klasikler arasında yerini alıyor.
Therese Raquin
Yazar: Emile Zola
Çevirmen: Aslı Anar
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 272
“Sevgililer ilk andan itibaren gereksinim duydukları bağı kaçınılmaz, doğal bir biçimde buldular. İlk buluşmalarında utanmadan, kızarıp bozarmadan, yakınlıkları birkaç yıldan beri sürüyormuş gibi senli benli konuşmaya başladılar, öpüştüler. Yeni durumlarını mükemmel bir sükûnet ve arsızlıkla rahatça yaşadılar.”
Zola, yayımlandığı dönemde büyük tartışmalara yol açan romanı Thérèse Raquin’de, üç ana karakterin, birbirinden farklı üç kişilik yapısının çatışmasını inceler. Aşk ve ölümün tüm yanlarıyla işlendiği bu roman okurlarını hem şoke etmiş hem de büyülemiştir. Bayan Raquin, oğlu ve geliniyle taşradan Paris’e taşınır. Bayan Raquin’le Thérèse küçük bir tuhafiye dükkânını işletirken Camille de demiryolları işletmesinde çalışmaya başlar. Günler Bayan Raquin ve oğlu için huzurlu, Thérèse içinse sıkıcı bir biçimde geçip gider. Gençliğinin parmaklarının arasından kayıp gittiğini gören Thérèse’in tekdüze hayatı, Laurent’ın gelişiyle altüst olacaktır…