Annie Ernaux, 1 Eylül 1940’ta, Lillebonne’da, işçi sınıfına mensup bir ailede doğdu; çocukluğunu Yvetot, Normandiya’da geçirdi. Mazbut bir sosyal çevrede büyüdü, edebiyat öğrenimi gördü ve uzun yıllar boyunca edebiyat öğretmenliği yaptı. Kişisel deneyimle toplumsal tarihi birleştiren unsurları daha ilk romanı Armoires vides’le (Boş Dolaplar) ortaya koydu.
Sınıf atlama, evlilik, kadın özgürlüğü, cinselllik, kürtaj, hastalık, yaşlılık ve ölüm gibi meseleleri kendi deneyimleri üzerinden aktarırken, arka planda daima toplumsal yas¸am ve onu olus¸turan kültürel, siyasî, tarihî olaylara yer vererek, “toplumsal bellek” yazını olarak nitelenebilecek eserlere imza attı; başta Renaudot Ödülü olmak üzere birçok ödüle değer görüldü. Hâlâ Cergy’de yaşamaktadır.
Annie Ernaux Kitapları
1974 – Boş Dolaplar
Yazar: Annie Ernaux
Çevirmen: Siren İdemen
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 168
Küçük bir kafe-bakkal işleten anne babanın etrafında şekillenen mutlu bir çocukluk, okul hayatı, yeni bir sosyal çevre, yabancılaşma, sınıf atlama arzusu, onaylanma ihtiyacı, öfke patlamaları, utanç, kürtaj… Seneler’e uzanan oto-sosyobiyografi yazınının da habercisi olan Boş Dolaplar, iki ayrı dünya –eğitimsiz işçi sınıfı ve eğitimli burjuva sınıfı– arasında sıkışıp kalmış, okul yaşamındaki başarılarıyla ailesinin temsil ettiği her şeye karşı kendini yeniden inşa etmeye çalışan genç bir kızın, Denise Lesur’ün hikâyesi.
Ernaux, ne olmak istediğinden ziyade ne olduğuyla cebelleşmek zorunda kalan, toplumsal yükseliş sancıları çeken otobiyografik karakteri Denise’in yaşamını anlatırken her zamanki gibi sakınmasız ve cesur.
“Ernaux’nun kitapları birer itiraf değil, bir tür kişisel epistemolojidir… Onları okumak, o anlaşılmaz, acı verici, zaruri ‘oluş’ sürecini anlama girişimidir.”
The New Yorker
“Boş Dolaplar, 1950’li yıllarda Fransa’daki sınıf sisteminden ve bir kadının sınıf atlamak, geçmişini unutmak için verdiği mücadeleden daha fazlasıdır. Bu roman, kültürel anlamda haklarından mahrum bırakılmışların kendi sesleriyle konuşmasına, gerek konusu itibarıyla gerek edebî biçimiyle, unutulmaz bir katkı sunuyor.”
The Bloomsbury Review
1983 – Babamın Yeri
Yazar: Annie Ernaux
Çevirmen: Siren İdemen
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 72
Ernaux’nun babası, kızı öğretmenlik sınavlarını verdikten iki ay sonra ölür. Yazar bu ölümün ardından, yetersiz eğitim görmüş, çocukluğundan beri değeri ancak kas gücüyle ölçülmüş babasının işçilikten küçük esnaflığa geçişini, onun toplumsal konumunu ve kendisiyle ilişkisini eşeler. Satırlara dökülenlerse dramatik hatıralar değil, bir portre üzerinden anlatılan bir “sınıf” hikâyesidir.
Babamın Yeri, bir adamın hem toplumun hem de kızının gözündeki “yer”ini irdeleyen, son derece kişisel bir konuyu sakınmadan, alabildiğine yalın bir üslupla evrensele dönüştürerek aktaran bir metin.
“Duyguların ve ketumluğun iç içe geçtiği muazzam bir edebî başarı.”
Le Monde
“Ernaux, Simone de Beauvoir’dan bir neslin tarihini tutan vakanüvis rolünü miras aldı.”
Margaret Drabble
1991 – Yalın Tutku
Yazar: Annie Ernaux
Çevirmen: Yaşar Avunç
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 56
İsimsiz bir anlatıcı, evli ve yabancı bir adam, her şeyi tüketen bir tutku, saplantıya dönüşen bir aşk… Ernaux ispatsız, sade üslubuyla, cinsellik temelinde kurulan bu ilişkinin dinamiklerini, tutkunun tuzağına düşmüş kalbin arzularını, beklentilerini, arzulanan erkeğin varlığıyla özdeşleşmedikçe katlanılabilir olmaktan çıkan günlük işleri, sıradan olayları bütün içtenliğiyle, cesurca ortaya koyuyor.
Yalın Tutku, hangi toplumsal konuma ait olursa olsun, tutkunun insanları nasıl ele geçirebileceğini, kişinin iradesini nasıl hiçliğe indirgeyip körleştirebileceğini anlatan, nadir görülecek türden bir yüzleşme deneyimi.
“Fransız edebiyatının en önemli yapıtlarından birinin yazarı olan Annie Ernaux’nun eseri yıkıcı olduğu kadar güçlü, öfkeli olduğu kadar da incelikli.”
Édouard Louis
“Basit açıklamalara kafa tutan tutkulara adanmış bir eser.”
The New York Times
2008 – Seneler
Yazar: Annie Ernaux
Çevirmen: Siren İdemen
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 232
Seneler çeşitli imgeler, fotoğraflar, dönemin gazete haberleri, popüler şarkıları, filmleri, reklamları, sloganları, siyasi gelişmelerinden hareketle 1940’lardan 2000’li yıllara uzanan deneysel bir metin, bir tür toplumsal kronik.
En mahrem anılarına, hayatındaki önemli dönemeçlere kendi kuşağının hikâyesini de dahil edip tarihin kaydını tutan ve bunu yaparken klasikleşmiş otobiyografi yazınının dışına çıkan Ernaux, anlatının merkezine kendini koymaktan bilhassa kaçınıp bireysel tarihiyle kolektif tarihi bir araya getiriyor. Sınıf çatışması, kadın çalışmaları gibi konulara da yer vererek toplumsal bir bellek yazını oluşturuyor.
“Okumanız gereken en iyi kitaplardan biri.”
Deborah Levy
“Seneler yalnızca otobiyografi yazını için değil, sanat için de devrim niteliğinde.”
John Banville