Barış Bıçakçı Kitapları. Barış Bıçakçı, 1966’da Adana’da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997’de iki şiir kitabı yayımladı.
İletişim Yayınları’nca yayımlanan diğer Barış Bıçakçı kitapları: Herkes Herkesle Dostmuş Gibi (2000), Veciz Sözler (2002), Aramızdaki En Kısa Mesafe (2003), Bizim Büyük Çaresizliğimiz (2004), Baharda Yine Geliriz (2006), Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra (2008), Sinek Isırıklarının Müellifi (2011), Seyrek Yağmur (2016), Kurbağalara İnanıyorum (2016, Behçet Çelik ve Ayhan Geçgin ile birlikte), Tarihî Kırıntılar (2019), Doğum Lekesi Gibi Bir Düşünce (2021)
Herkes Herkesle Dostmuş Gibi
Yazar: Barış Bıçakçı
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 112
Cadde tarafından her zamanki uğultu geliyordu. Çarşambanın uğultusuydu bu, işe giden insanların, dükkâncıların, işportacıların, işsiz güçsüzlerin uzattığı eldi bu, düşmesin diye ihtiyarlar kendi çukurlarına. Uzanıp tuttu bu eli.
Olaylar Ankara’da geçiyor, gerisi çorap söküğü gibi…
Veciz Sözler
Yazar: Barış Bıçakçı
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 110
Başka ne vardı hayatta? Daha güzel ne vardı? Gecenin bir yarısı tren ıpıssız, karanlık bir yerde durduğunda, Hasan da Sulhi de anlamıştı: Bu dünyada, şiirden ve denize doğru giden bir trende Ritsos üzerine konuşmaktan daha güzel bir şey yoktu. Sulhi koca burnu titreyerek, Hasan yeşil gözleri dolarak biliyordu bunu.
Bir radyo programı ve cümle cümle Sulhi Saygılı’nın hayatı.
Aramızdaki En Kısa Mesafe
Yazar: Barış Bıçakçı
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 99
Onlara baktım, kardeşlerime. Ellerine, yüzlerine. Yoktan yere bir uzaklık, bir engel aramızda. Birbirimize, birlikte yaşadığımız onca şeyi aşıp yaklaşamayacakmışız gibi; ama öyle de yakınız ki, kapı kapandığında üçümüzün birden eli sıkışıyor.
Bir çocuğun gözünden aile: Aynı soyadının önünde toplanmış beş kişi.
Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Yazar: Barış Bıçakçı
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 167
O yıl bahar bize eksik yanlarımızı, hiç tamamlanmayacak şeyleri hatırlatarak gelmişti. Yarım yamalak bulutlar, sahanda yumurta güneşi, neremizi ısıttığı belli olmayan bir sıcaklık. Burnumuzu mu, kalbimizi mi yoksa kasıklarımızı mı?
İki yakın arkadaşın aynı kadına âşık olması ve kahvaltıda peynirin üzerine reçel sürebilme iştahı.
İlginizi Çekebilir: Bizim Büyük Çaresizliğimiz Kitap Yorumu
Baharda Yine Geliriz
Yazar: Barış Bıçakçı
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 109
“Güzel bir kitap okumak ve ömrümün geri kalanını o kitabı okuduğum yerde geçirmek istiyorum,” demişti. Sonra da bana dönüp sormuştu: “İnsan güzel bir kitap okuduğu yerden nasıl ayrılabilir?”
Şehri ve insanları tanımak için mütevazı bir rehber.
Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra
Yazar: Barış Bıçakçı
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 136
“Bir şey sunulmuştu bana, bir hediye, bir meyve. Ama ben o meyveden tadamadım, gök erik gibi kaldı avcumda dünya. Şimdi ben uykusuzum, yalınayağım, kendimle meşgulüm. Kapımın önünde boş peynir tenekeleri, yağmur suyu biriktiriyorum. Kendi kendime, sanatçı tecrübe edinemeyen insandır, diyorum, bu dünyada hiçbir tecrübesi olmayan insandır ama şimdi sen karala bunun üstünü, yırt sen bunu, olmadı çünkü, olmadı işte. Nafile.”
Bir intiharın çevresinde, insanlar…
O kızın intiharıyla birbirlerine yaklaşan…
Kendi içlerine ve geçmişe dalan…
Onu kaybetmenin acısıyla başka sevdiklerine eğilen…
Nasıl da mühimdir aşk sakarlıkları, sevgi ihmalleri; nasıl hayat kurtarır eşin-dostun bakım, onarımı…
Barış Bıçakçı’dan, yine usul usul edebiyat.
“Barış Bıçakçı’nın dingin, gösterişsiz, suskusundan güç alan öykülerinin son zamanlarda okuduğum en güzel öyküler arasında olduğunu söyleyebilirim. Ne anlattığı sanki önemli değilmiş, ama anlatım biçimi ve diliyle de sıradanmış gibi görünüyorsa size, okuma alışkanlıklarınızı adam akıllı gözden geçirmeniz gerekir.”
Semih Gümüş
Sinek Isırıklarının Müellifi
Yazar: Barış Bıçakçı
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 166
Cemil’in bütün gün evde ruhsal söküklerle uğraştığını da biliyordu Nazlı. Ev, iplik parçalarıyla, kırpıklarla dolu oluyordu, iki ucu bir araya getirilememiş hatıralarla ve partal fikirlerle. Yaşamak bu küçük evde de eksik kalıyordu; elli dört metrekare içinde Cemil’in yetişemediği, tamamlayamadığı şeyler vardı. Sessizlikler vardı. Hissettiği şeyi tam o anda kimseye söyleyememiş Cemil’in kuytuya köşeye bıraktığı sessizlikler, yutkunmalar ve toz.
Ufukta toplu konutlar yükselirken neyin gölgesi düşer aşkın, arkadaşlığın, edebiyatın üzerine?
Seyrek Yağmur
Yazar: Barış Bıçakçı
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 100
Bir pazar sabahı Rıfat günlerin aynı kaba damlamadığını fark etti. “Günler damlıyor ama aynı kaba değil,” dedi. Gökyüzüne baktı: Boştu. Hiç bulut yoktu, aslında hiçbir şey yoktu. Çağımızın çıplak güneşi her şeyi yok etmişti, enginliği, bulutları ve kuşları… Maviyi bile yok etmişti, sonra da sırasıyla diğer renkleri, bazı sesleri, kelimeleri ve anlamları. İnsan bu yoklukta yeni bir şey söyleyemez, olsa olsa kendini tekrar ederdi.
Rıfat, zamanımızın bir kahramanı gibi, bir niteliksiz adam gibi, bir aylak adam, bir lüzumsuz adam gibi, bir “R.” gibi, geziyor hayatın içinde. Hayat, arada Rıfat’ın dükkânına da uğruyor. Rıfat, filmleri, kitapları, hayalleri, fikirleri, dertleri, mes’eleleri de geziyor. Ortaya sorulmuş soruları üzerine alınıyor, bazı. Neyin peşinde bu adam?
Rıfat, bir hikâyenin içinde midir, anlamaya çalışıyor, insanın bir hikâyenin içinde olduğunu anlamasının yolunu arıyor… Seyrek yağmura şemsiye açılır mı?
Kurbağalara İnanıyorum
Yazar: Barış Bıçakçı, Behçet Çelik, Ayhan Geçgin
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 213
Kurbağaların özelliği, nehirleri kuru topraklara dönüştüren kurak mevsimde toprağın derinliklerine gömülüp ölüm uykularına yatmalarıdır. Tüm bedensel işlevlerini en aza indirip ölüme en yakın halde yağmur mevsiminin gelmesini beklerler. Yağmurlar nehirlerin yatağını doldurmaya başladığında, ölüler ülkesinden geri gelir, on binlerce ağızdan şarkılarını söylemeye başlarlar.
Çok sevilen bir yazar üzerine, akla takılan bir roman üzerine… edebiyat üzerine, yazmak üzerine mektuplar. Kimisi gün ağarırken, kimisi şehir karanlığa gömülürken yazılmış, e-postanın da “bir edebiyat türü olarak mektup” sınıfına girebileceğini bize gösteren metinler… Edebiyatın hazzını ve anlamını çoğaltmak üzere… Anlamak, bilmek, keşfetmek zevkiyle yazılmış metinler…
Barış Bıçakçı, Behçet Çelik ve Ayhan Geçgin okurlukla yazarlığın bitiştiği yerde kurulmuş bir sohbet halkasını paylaşıyorlar. Dostça, merakla, tutkuyla, peşinden giderek…
Kurbağalara İnanıyorum, edebiyatçının, -üç edebiyatçının-, tutkulu ve kâşif edebiyat okuru olarak portresi…
Tarihî Kırıntılar
Yazar: Barış Bıçakçı
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 194
Bir kaybın peşinde bir aile ve ailenin oğlu, Can… Can’ın peşinde şiir ve şiirin peşinde Can.
Şiirle hayat arasındaki en kısa mesafe, nedir, nerededir?
“An”dan şiir çıkaran emekle, şairanelik arasındaki mesafe?
“Dış dünya” kıyıp geçirirken, poetikalar nasıl konuşur, bizimle ve birbirleriyle?
Yoksa “bunlar”, beyhude mi?
Barış Bıçakçı’dan şiir kadar yalın, hayat kadar karmaşık; şiir kadar karmaşık, hayat kadar yalın bir roman.
Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme
Yazar: Barış Bıçakçı
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 94
“Ben aslında bu okuma grubuna annem için katılmıştım. Annemi yatıştırabilmek için. Annem öleli çok oldu ama ben hâlâ onu yatıştırmaya çalışıyorum. Martın sonlarından kasımın ortalarına doğru elimi uzatıyorum, annemin sonbaharda iyice zayıflamıs saçına bademyağı sürüyorum, kulağına bir şeyler fısıldıyorum. Gören ninni diye düşünür, dua diye düşünür. Oysa ne ninni ne de dua…”
Yüze doğum lekesi gibi yerleşmiş bir gülümseme, neyi saklar? Bir eşelek gibi kalakalmanın hüznünü bilmeyene, onu anlatabilir misiniz? Yalnızlığın ucunu sivriltmek, bir kısır döngüyü kusursuz kılar mı? Eşyanın kurduğu mahkeme, hangi hatıraya adil olabilir? Bahsettiğini görülmez, anlaşılmaz kılan, seyrelten cümlelerle, birbirimize aslında ne anlatırız? Kendini bulmanın yolu, hep bir başkasından mı geçer?
Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme, Barış Bıçakçı’nın barışması zor, idaresi zor, çünkü idraki zor duyguları usulca yokladığı bir öykü demeti.