Ben Claudius, Graves, iktidar hırsının sınır tanımadığı, türlü entrika, düzen ve cinayetin kol gezdiği Roma İmparatorluğu’nda sağ kalmasını zararsız bir geri zekâlı sanılmasına borçlu olan Claudius’tan okurun empati kurabileceği iyi yürekli ve sevimli bir karakter yaratıyor.
Ben Claudius
Yazar: Robert Graves
Çevirmen: Dost Körpe
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 528
Graves 1934 yılında yayımlanan Ben, Claudius’ta, Augustus, Tiberius ve Caligula dönemlerini Roma’nın dördüncü imparatoru Claudius tarafından yazılmış gibi anlatır. Yazar gerçek olayları roman kurgusuyla kaynaştırırken, yapıtının tarihsel gerçeklerle uyumlu olmasına özen göstermişti. Ben, Claudius, Modern Library ve Time dergisi tarafından hazırlanan İngiliz dilinde yazılmış en iyi yüz roman listelerinde yerini aldı.
Kekemeliği, topallığı ve utangaçlığı yüzünden ailesi tarafından sosyal hayattan uzak tutulan ve bu özelliklerinden dolayı uzun bir süre zihinsel yetilerinden kuşku duyulan Claudius, hakkındaki yaygın kanaatin aksine zeki ve donanımlıydı. Zamanını Yunanca eserler yazmakla ve okumakla geçirmiş, meslekten tarihçi olarak yetişmişti.
Graves, iktidar hırsının sınır tanımadığı, türlü entrika, düzen ve cinayetin kol gezdiği Roma İmparatorluğu’nda sağ kalmasını zararsız bir geri zekâlı sanılmasına borçlu olan Claudius’tan okurun empati kurabileceği iyi yürekli ve sevimli bir karakter yaratıyor.
İlginizi Çekebilir: Claudius Serisi
Nisan Şenliği
Yazar: Lindsey Davis
Çevirmen: Ayşen Anadol
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 410
Marcus Didius Falco ve Helena Justina’nın kızları Flavia Falco, İmparatorluk Roma’sında bilgi toplayıcı olarak çalışmaktadır. Ve babasının sadece eski mesleğini değil, Çeşme Meydanındaki sefil pansiyonu da devralmıştır. İşini enerji, kararlılık ve geleneksel Falco şansıyla yapagelmektedir. Ölümcül bir kazayı araştırmak için tutulmuşken, kendisini mümkün en kötü müşterilerden birinin çektiği bataklıkta bulur. Ne var ki müşterisi birden “şüpheli koşullar” altında ölür. Ama şimdi de Albia ve soruşturması katilin dikkatini çekmiştir ve ölüm hiç olmadığı yakındır.
-“Flavia cin fikirli babasına yakışan bir halef olduğunu kanıtlıyor ve her zamanki gibi bütün heyecan dalgasının altında, Davis’in tarih bilgisi sağlam bir biçimde akıyor.”
The Independent
-“Davis kadim Roma’ya öyle ustalıkla hayat veriyor ki, Flavia da en az babası Falco kadar yaşayacak.”-
Publishers Weekly
-“Davis bir kez daha cana yakın karakterleri zengin dönem ayrıntılarıyla öyle harmanlıyor ki, keyif almamanız imkânsız.”
Booklist
Not: 10 kitaplık bir seridir. İlk 2 kitabının çevirisi yapılmış.
Radetzky Marşı
Yazar: Joseph Roth
Çevirmen: Ahmet Arpad
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 416
Radetzky Marşı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun çöküşünü öyküler. 1859 Solferino Meydan Savaşı’nda Slovenyalı genç bir teğmen, İmparator I. Franz Joseph’in hayatını kurtarır. Köylü atalarının geleneklerine veda ederek büyük Tuna monarşisinin ayrıcalıklılar sınıfına katılan Trotta ailesinin öyküsü de işte böyle başlar. XIX. yüzyılın sonu, Habsburg hanedanının tarihte son defa parladığı dönemdir: İmparator güçlü, bünyesinde çok sayıda halkı barındıran imparatorluk büyüktür. Oysa bu görkemli tablonun ardında bir yalanlar silsilesi gizlidir ve son çok yakındır…
Joseph Roth, tıpkı Zweig gibi, XX. yüzyıl girerken yıldızı sönen ve sonsuza dek yok olan bir medeniyeti, bir coğrafi ve siyasi kimliği temsil eder. 1932’de tamamladığı Radetzky Marşı, yalnızca yazarının değil, Avrupa edebiyatının da başyapıtlarından biridir. Kader çizgileri Radetzky Marşı’nda birleşen Trottaların ve Habsburg monarşisinin bu öyküsü, eski Avrupa’ya ve değerlerine hüzünlü bir vedadır her şeyden önce…
Her yaz tatile geldiğinde torun, büyükbabasıyla sessiz sessiz sohbet etmeye çalışır, fakat rahmetli ona hiçbir şey anlatmazdı. Genç çocuk geçmişte neler olup bitmişti, bir türlü öğrenemezdi. Sanki tablodaki insan her geçen yıl biraz daha soluklaşıyordu, Solferino Kahramanı daha çok ölürken anılarını kendine saklıyordu. Carl Joseph kimi zaman düşünürdü, belki bir gün gelecek kara çerçeveli tablodan bomboş bir tuval, soyundan kalmış olanlara bakacaktı.
Buddenbrooklar
Yazar: Thomas Mann
Çevirmen: Kasım Eğit, Yadigar Eğit
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 832
Thomas Mann’ın ilk romanı Buddenbrooklar, Kuzey Almanya’da tahıl ticaretiyle uğraşan burjuva bir ailenin birkaç nesil boyunca yaşadıklarına odaklanır. Doğumlar, evlenmeler, boşanmalar, hastalıklar, ölümler, başarılar ve başarısızlıklarla Buddenbrooklar, değişen topluma ve bu yeni toplumun yaşam koşullarına ayak uyduramayan geleneksel bir aile tablosu çizer. Roman, bu ailenin kaçınılmaz çöküşe doğru hızla yol alışını öyküler.
Bir dönemin burjuvazisinin kaybolan değerlerine ağıt niteliği taşıyan Buddenbrooklar’ı Thomas Mann 1900 yılında, 25 yaşında kaleme aldı. 1929’da Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Mann’ın bu dev eseri, modern edebiyatın klasikleri arasındadır.
İlginizi Çekebilir: “Buddenbrooklar” Hayranlarına Okuma Önerileri
Periyodik Tablo
Yazar: Primo Levi
Çevirmen: Feza Özemre
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 224
Periyodik Tablo, 20. yüzyıl İtalyan edebiyatının dünyaca ünlü yazarı Primo Levi’nin Auschwitz toplama kampından önceki ve sonraki yıllarını anlattığı otobiyografik öykülerinden oluşuyor. Türkçede ilk kez yayımlanan ve Levi’nin berrak bir üslupla anlattığı öyküler, yazarın ait olduğu İtalyan Yahudi cemaatinin kültürüne, ırkçılığın neden olduğu yabancılaşmayla geçirdiği buhranlı öğrencilik yıllarına ve İkinci Du?nya Savaşı’nda onu Auschwitz’e kadar götürecek koşullara edebi bir ışık tutuyor. Levi’nin Mussolini İtalyası’nda toplumsallık ile bireysellik, bilinç ve bilinçaltı, ideal ve gerçek arasında bölünen yabancılaştırılmış bir bireyin yaşadıklarını kimyasal metaforlarla anlattığı, dostluk ve dayanışmayı temel alan bu kitabı 2006 yılında İngiltere’deki Kraliyet Bilim Enstitüsü tarafından en iyi bilim kitabı kabul edilmiştir.
Levi’nin bir kimyager olarak maddeye, bir insan olarak da manaya erişmek için çıktığı arayışta bulduğu kişisel ve entelektüel unsurlar, okuyucuya hem insana hem de doğaya dair eşsiz bir hazine sunuyor.
Stoner
Yazar: John Williams
Çevirmen: Özlem Güçlü
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 232
Bir çiftçi ailesinin tek çocuğu olarak dünyaya gelen William Stoner ziraat okumak için gönderildiği üniversitede edebiyatla tanışır ve bütün hayatı değişir: Stoner acımasız bir dünyada sığınak olarak gördüğü üniversitede kalacak, hayatının geri kalanını aynı kasabada geçirecektir. Öğrenmenin ve öğretmenin zevkleri, yakın arkadaşlıklar ve kıyıcı düşmanlıklar, evliliğin ve ailenin dünyası, yeniden bulunan aşkın şaşırtıcılığı: Sıradan görünen bir hayatta iz bırakan her şey Stoner’da içe işleyen bir yalınlıkla kaydedilir.
İlk kez 1965 yılında yayımlanan Stoner yaklaşık elli yıllık bir gecikmeyle yeniden keşfedildi, eleştirmenlerce varoluşçuluk etkileri taşıyan gizli kalmış bir başyapıt olarak değerlendirildi, birçok dile çevrildi ve bütün dünyada bir milyondan fazla sattı.
John Williams, hayatı yaşamakla hayatın seyircisi olmak arasında bocalayan ve çevresindekilerce hep bir muamma olarak görülen William Stoner’la unutulmaz bir karakter yaratıyor.
“Bütün bir ömrün güzel, hüzünlü, baştan sona ikna edici hikâyesi.”
Ian McEwan
“Hayatın kendisi kadar nefes kesici, mahrem ve gizemli bir roman.”
Geoff Dyer
İyi Asker
Yazar: Ford Madox Ford
Çevirmen: Gökhan Sarı
Yayınevi: Zeplin Kitap
Sayfa Sayısı: 312
İyi Asker iki çiftin, ihanetle, ikiyüzlülükle ve sırlarla dolu arkadaşlığının öyküsüdür. Bir yanda iyi asker Edward ve eşi Leonora, diğer yanda ise kitabın anlatıcısı olan John ve eşi Florence Dowell, Nauheim’daki kaplıcalarda tanışır ve çabucak arkadaş olurlar ama bu arkadaşlık içten içe çürüyen bir elmaya benziyordur. Dışarıdan bakıldığında, iki çiftin de evliliklerinde hiçbir problem yok gibidir ama öyküyü her şeyden habersiz olan John Dowell’ın ağzından dinledikçe hem Dowell’ın hem de okurun kafasındaki “kusursuz çift” imgesi gitgide değişecektir. Hem kendisi hem de anlattıkları çelişkilerle dolu olan, romanın başkarakteri Dowell’ın da dediği gibi: “Duyduğum en acıklı hikaye bu.”
“Güvenilmez anlatıcı” tekniğinin ilk defa ve büyük başarıyla kullanılması ve Victoria döneminin kalıntısı olan muhafazakâr değerlerin yerden yere vuran konusu dolayısıyla, İyi Asker edebiyat tarihinde sarsılmaz bir yer edinmiştir.
İngilizce yazılmış en iyi 100 roman, 30. sırada
Modern Library listesi
En iyi yazılmış 100 İngiliz romanı, 13. sırada
BBC listesi
Tüm zamanların İngilizce yazılmış en iyi 100 romanı, 41. sırada
The Guardian listesi
Charles Dexter Ward Vakası
Yazar: Howard Phillips Lovecraft
Çevirmen: Hasan Fehmi Nemli
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 215
Korku edebiyatının en önemli isimlerinden H. P Lovecraft, Charles Dexter Ward Vakası’m 1927’nin başlarında yazdı, ama kısa roman ancak yazarın ölümünden sonra yayımlandı. Lovecraft’m doğum yeri olan Providence’ta geçen Charles Dexter Ward Vakası uzak bir akrabasıyla ilgili korkunç sırları keşfetmeye çalışan genç Ward’m başına gelenleri anlatıyor, ama her Lovecraft hikayesinde olduğu gibi bazı sırlar hiç keşfedilmemeli, bazı kapılar hiç açılmamalıdır. Karanlık mahzenler, esrarengiz bir akraba, karabüyü, yıldızların ötesinden gelen isimsiz kötülük. H. E Lovecraft’ın dünyasına hoş geldiniz…
Üçüncü Polis
Yazar: Flann O’Brien
Çevirmen: Gülden Hatipoğlu
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 240
James Joyce ve Samuel Beckett’la beraber İrlanda edebiyatının Kutsal Üçlü’sünü oluşturan Flann O’Brien, doğumunun yüzüncü yılında Türk okurlarıyla buluşuyor. Adı bu üçlünün hep en sonunda anılsa da 20. yüzyılın en büyük yazarlarından biridir O’Brien. Parodi ve hicvi muzipçe kullanarak dilin anlamı iletmede, hatta oluşturmada üstlendiği kurgusal rolü alaşağı etmesiyle ve gerçeklik dediğimiz kurgunun maskesini düşürmesiyle, Avrupa henüz postmodern kelimesini duymamışken postmodernist olmuş bir yazardır o. Absürdün kinayesi olarak ancak Alice Harikalar Diyarında’yla kıyaslanabilecek olan Üçüncü Polis, bir cinayet romanı, insan ile bisikleti arasındaki hassas ilişkinin öyküsü ve bitmek bilmeyen suçluluk hissinin tüyler ürpertici masalıdır.
Hayatını filozof De Selby’nin çalışmalarına adamış olan isimsiz anlatıcı, parası için ihtiyar Mathers’i öldürür. Ancak bir süre sonra kendisini ölü adamla karşı karşıya bulur. Para kutusunu arayışında yolu bir karakola düşecek, burada hayata bakışları ve uğraşları De Selby’ninkinden de tuhaf olan iki polisle tanışacak, üçüncü polisin gizemini çözene dek olağanüstü şeylere tanık olacaktır: Bisiklet gibi davranmaya başlayan insanlar, göreni (ya da ona dokunanı) delirten imkânsız bir renk, sonsuza dek küçülerek iç içe girmiş sandıklar… Kurgusunun paradoksal yapısı ve kısır döngüsüyle hızla mekanikleşen modern dünyada makineleşen insanı ele alan Üçüncü Polis, kısa sürede kültleşmiş bir çağdaş klasik.
“Hakiki bir mizah duygusuna sahip, gerçek bir yazar.”
James Joyce
“Flann O’Brien’ın eserlerini yeterince takdir etmezsek büyük adamları hak etmeyen aptallarız demektir. Flann O’Brien çok büyük bir adam.”
Anthony Burgess
“Ulysses ve Finnegans Wake’i yazmış olmasına rağmen James Joyce [Flann O’Brien’ı] kıskanabilirdi..”
The Observer
Manzaralı Bir Oda
Yazar: E. M. Forster
Çevirmen: Sevil Cerit
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 292
Manzaralı Bir Oda, E.M. Forster’ın uzak kültürlere seyahatin insan psikolojisi üstündeki etkilerini işleyen romanları arasında zarafetiyle istisnai bir eser. Orta sınıf İngiliz kadınların daha özgür hayatlar sürmeye başladıkları 20. yüzyıl başında kuzeni Charlotte Bartlett ile İtalya turuna çıkan Lucy Honeychurch, Floransa’daki Bertolini Pansiyonu’nda yeni insanlarla ve “manzaralı bir oda”yla tanışır. Lucy ve beraberindekilerin İtalya turu farklı bir kültürün yanı sıra yeni bireyler ve deneyimlerle tanıştıkları bir öğrenme ve sorgulama sürecine dönüşür. Mekân değişikliği Lucy Honeychurch’ü hayatıyla ilgili önemli kararlar almaya sevk eder. İyilik ve kötülük, kabalık ve zarafet, aşk ve evlilik, bencillik ve özveri gibi kavramları yeni baştan sorgulatan Manzaralı Bir Oda, insanlığın temel meselelerine ilişkin zarif bir “manzara” resmi.
“Manzaralı Bir Oda’da dünyanın iyiliğe mi, yoksa kötülüğe mi ait bir yer olduğuna dair derin ve önemli bir tartışma yürütülür.”
Lionel Trilling
Öldür Gitsin
Yazar: Jim Thompson
Çevirmen: Sunay Hamitovalı
Yayınevi: Mephisto Kitaplığı
Sayfa Sayısı: 239
Hardboiled tarzı polisiyeleriyle tanınan Amerikalı yazar ve senarist James Myers Thompson (27 Eylül 1906 – 7 Nisan 1977) kendi jenerasyonunun, en üretken polisiye roman yazarlarından biridir. Güvenilmez anlatıcıları, sıradışı kurgusu, ölü karakterlerin iç monologlarıyla sağlanan yarı-gerçeküstü anlatımıyla polisiye türe edebiyat ve sanatsal bir derinlik katmayı başarmıştı. Öyle ki Fyodor Dostoyevsky hayranlığı biline Jim Thompson, Yazar Geoffrey O’Brien tarafından “Ucuzcu dükkanlarının Dostoyevskisi” olarak adlandırılacaktı.
Bir taşra kasabasında yaşayan, dedikoduları nedeniyle kasaba halkının düşmanlığını kazanan yaşlı bir kadının cinayetinin farklı görüş açılarından anlatıldığı “Öldür Gitsin”, tipik bir Jim Thompson romanı.
“Öldür Gitsin” yönetmen ve senaryo yazarı Maggie Gleenwald tarafından sinemaya da uyarlanmış ve olumlu eleştiriler almıştı.
“En beğendiğim polisiye roman yazarı, sıkça taklit edilmiş ama asla onunkiler kadar iyisi yapılamamıştır.”
Stephen King
“Polisiye romanlarda benim adamım.”
Jo Nesbo
“Şayet Raymon Chandler, Dashiell Hammett ve Cornel Woolrich bir araya gelip ortak edbi bir ürün çıkarsalardı, bu Jim Thompson’ın yazdıkları gibi olurdu… Eserleri insanlık hallerine büyüleyici bir şekilde ışık tutuyor.”
Washington Post
Leibowitz İçin Bir İlahi
Yazar: Walter M. Miller, Jr.
Çevirmen: Sönmez Güven
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 400
Hugo En İyi Roman Ödülü
“Doğa sizi önceden hazırlamadığı hiçbir şeye maruz bırakmaz.”
Walter M. Miller, Jr., sadece bilimkurgunun değil, tüm edebiyat tarihinin en sıradışı yazarlarından biri. Kariyerine bir öykücü olarak başlayan yazar, bir başyapıt olan ilk romanını yayımladıktan sonra yazarlığı bıraktı. Bu ilk roman, yani Leibowitz İçin Bir İlahi ise, pek çoklarınca bilimkurgunun en iyi romanı kabul edilmekle birlikte, kitabın tür içerisinde yazılmış en iyi ilk roman olduğu neredeyse kesin.
Nükleer savaş sonrasında dünyadaki yaşam neredeyse yok olmuştur. Ama nükleer savaşa giden yolda medeniyet halihazırda çökmeye başlamış, cehalet evrensel hale gelmiş ve kitaplar yakılmış, hatta okuma yazma bilenler öldürülmüştür.
Savaştan sağ kurtulan ve bu düzene karşı duran elektrik mühendisi Isaac Edward Leibowitz ise kitapları saklayarak, onları çoğaltarak ve ezberleyerek medeniyeti kurtarmayı amaçlamaktadır. Bu idealizmi sayesinde müritler edinen Leibowitz’in peşinden giden kardeşliği de onun kurtarabildiği bu bilgileri her ne olursa olsun korumaya yemin etmiştir. Bu olay üzerinden geçen yaklaşık 1800 yıllık bir süreçte hem dünya hem de Leibowitz’in mirası büyük değişimler geçirecek ama her şey bir o kadar da aynı kalacaktır.
“Etkisi asla geçmeyecek bir eser. Okuduktan sonra bir daha aynı olmayacaksınız.”
Mary Doria Russell
“Kitabı ne zaman okusam hayret ediyorum. Olup olabilecek en büyük saygıyı hak ediyor.”
Walker Percy
Bir Avuç Toz
Yazar: Evelyn Waugh
Çevirmen: Roza Hakmen
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayfası: 290
Lady Brenda Last, yedi yıldır evli olduğu Tony Last’ten ve aile yadigârı malikânelerindeki günlük hayattan bunalmıştır. Tekdüze yaşantısına Londra sosyetesine katılmakla teselli bulan Brenda, zamanla ailesine sırt çevirip yapmacık bir gençle, John Beaver’la kaçamak yapar. Karısının sadakatsizliğinden başka büyük sarsıntılar da yaşayan Tony Last, her şeyi ardında bırakma kararı alarak uzun, zorlu bir yolculuğa çıkar. Ancak gün geçtikçe kılavuzunu büsbütün kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Frank Kermode, Alexander Woollcott gibi önde gelen eleştirmenlerce yüzyılın en önemli romanları arasında gösterilen, Time dergisinin belirlediği “Yüzyılın İngilizcedeki En İyi Yüz Romanı” listesine dâhil edilen Bir Avuç Toz, benzersiz üslubuyla trajedi, komedi ve taşlamanın harmanlandığı bir roman. Yabancılaşmış bir neslin sorunlarını irdeleyen Evelyn Waugh, toplumu ve tek tek bireyleri bir arada tutan bağların çözülmesiyle gelen üstü örtülü barbarlığı, sakınmasız bir gözle betimliyor.
“İncelikli tarzıyla bir taşlama başyapıtı bu roman. Komik de… Harikulade bir kitap.”
John Banville, Guardian
“20. yüzyılın en ürpertici, en amansız, en iyi romanlarından biri.”
Nicholas Lezard, Guardian
Gün Ortasında Karanlık
Yazar: Arthur Koestler
Çevirmen: Pınar Kür
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 255
Gün Ortasında Karanlık, hapishane edebiyatının dünya çapındaki en başarılı örneklerinden biri ve Arthur Koestler’in en çok okunan eseridir.
Macar asıllı İngiliz romancı Arthur Koestler Gün Ortasında Karanlık’ta Stalin diktası altındaki 1930’lar Sovyetleri’ni anlatıyor. Ülke ve kişi adı vermeden, belirli bir dönem anmadan, burada yaşanan siyasi çalkantıyı ele alıyor. Koestler, kahramanı Rubashov aracılığıyla iktidar-yetki ilişkisini sorgularken, “öznel iyi” aynı zamanda “nesnel iyi” de olabilir mi ve kişi, insanlık adına başkalarına kendi doğrularını dayatabilir mi gibi sorulara cevap arıyor. İspanya İç Savaşı sırasındaki mahkûmiyetinden ve hapishane anılarından yola çıkarak yazdığı bu romanda, yazar hapishane koğuşlarını, tecrit hücrelerini, sorgu odalarını canlı bir anlatımla aktarıyor.
“Gün Ortasında Karanlık, benzeri olmayan bir romandır, çünkü neredeyse hiçbir İngiliz yazar totalitarizmi içeriden görememiştir.”
George Orwell
Palmer Eldritch’in 3 Stigmatası
Yazar: Philip K. Dick
Çevirmen: Gonca Gülbey
Yayınevi: Altıkırkbeş Basın Yayın
Sayfa Sayısı: 330
Şizofreni, Ontoloji ve edebiyat arasındaki ekletik bağa bir isim verilecek olsa bunu bir tek Philip K. Dick en iyi şekilde yapabilirdi. 6.45 Yayın “Şizofreni ve Değişimler Kitabı”, “Androd ve İnsan” sonrasında Tanrıya bir adım daha yaklaşıyor! Özellikle “Valis” romanı sonrasını bekleyenler için kutsal bir hazine!
Kurtlar Hanedanı
Yazar: Hilary Mantel
Çevirmen: Beril Tüccarcıbaşı Uğur
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 785
Tudor Hanedanlığının müsrif ve şehvet düşkünü kralı VIII. Henry, evli olmasına rağmen Anne Boleyn’le evlenebilmek için her türlü yola başvuruyor. Bu evliliğe sadece Papa ve kilise çevresi değil; Tanrı’ya aşırı bağlı Thomas Moore da karşı çıkıyor. Hanedanlıktan yükselen iktidar, para ve şöhret tutkusu bütün İngiltere’yi sarmışken soylu olmayan bir demircinin oğlu, doğum tarihi belirsiz bir adam çıkıp önce kardinalin sağ kolu, ardından kralın danışmanı oluyor. Thomas Cromwell, sadık ve güvenilir olmasının yanında halktan ve kabadayı olan bu adam, gölgede kalan muğlak tarihi kendisinin de yer alıp yükseldiği sahnede ana hatlarıyla çiziyor. Ruhban sınıfına savaş açıp aristokrasinin gücünü azaltmaya çalışan bir politikacıya dönüşen Cromwell’in portresi, monarşinin müphem ilişkilerle dolup taşan tarihiyle birlikte yazılıyor.
“Son diye bir şey yoktur, her şey sadece başlangıçtan ibarettir,” diyen Mantel yazmaya, yazdıkları da tarihe heyecan katmaya devam ediyor. Çünkü “insan insanın kurdudur.”
“Dehşetengiz. Bir harikalar diyarı. Aynı zamanda kimsenin dönüp çığlıklara bakmadığı bir dehşet diyarı. Yani bir şenlik.”
Daily Telegraphs
“Her bir parçası söyledikleri kadar iyi.”
Observer
“Okuyacağınız en sürükleyici kitap.”
The Times
İlginizi Çekebilir: Thomas Cromwell Üçlemesi
Talihli Jim
Yazar: Kingsley Amis
Çevirmen: Fatoş Taşkent
Yayınevi: İletişim Yayınları
Sayfa Sayısı: 327
Talihli Jim, İngilizler’in ödüllü yazarı Kingsley Amis’in ilk romanı. 1954’ te yayımlanan bu roman son kırkbeş yılın klasikleri arasında yerini alırken, Amis’e de modern edebiyatın en çok okunan yazarlarından biri olma unvanını kazandırdı.
Romanın “baş aktörü” Jim Dixon, taşradan büyük kente gelen bir akademisyendir. Ortasına düştüğü ortam, 2. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında oluşan kültürel, sosyal hayatın “küçük bir modeli”dir. Üniversite yönetimi, profesörler, öğrenciler, akademik dergiler, nörotik kadınlar…
Talihli Jim, bütün bunların ve gündelik hayatın ayrıntıları arasında sıkışır kalır. Kurmaya uğraştığı ilişiklerle kaçmaya çalıştığı ilişkiler arasında eli ayağına dolaşan Jim, bir yandan da ünlü “Sen İngiltere” konuşmasını hazırlamakla meşguldür. Kingsley Amis Talihli Jim’de, -bir kısmı öldükten sonra da olsa- haklı bir ün kazanmasını sağlayan ironik üslûbunun doruklarına ulaşıyor.