Ben Kirke, Madeline Miller; Odysseus, İkaros, Minotauros, Prometheus ve Zeus gibi mitolojik karakterlerin binlerce yıldır anlatılagelen hikâyesini farklı bir bakış açısından sunmakla kalmayıp Olymposlu tanrıların dünyasını Homeros’un destansılığında aktarmayı başarıyor.
Ben, Kirke
Yazar: Madeline Miller
Çevirmen: Seda Çıngay Mellor
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 408
NPR, Washington Post, Buzzfeed, People, Time, Amazon, Entertainment Weekly, Bustle ve Newsweek’e göre Yılın En İyi Kitabı
Goodreads okurlarına göre 2018’in En İyi Fantastik Kitabı
Ozanlar benden, –erkek– kahramanın karşısında diz çöküp merhamet dilenen bir kadın olarak bahsetti hep; ilaç katarmışım tatlı şaraplarına, büyüleyip domuza çevirirmişim hızlı giden gemilerin tayfasını, babaevini unutturur, sılaya kavuşmalarına müsaade etmezmişim. Ne demeli, kadınlara haddini bildirmek ozanların en sevdiği vakit geçirme biçimidir; yerlerde sürünüp ağlamazsak gerçek bir hikâye olmazmış gibi.
Ama yanılıyorlar, yanılıyorsunuz: Cadılık illa nefret, kıskançlık ya da başka türlü bir kötülükten doğmaz; ben ilk büyümü aşkımdan yapmıştım.
Ben, Helios’un kızı, Aiaie Cadısı Kirke. Hayatım boyunca trajedinin beni bulmasını bekledim. Bulacağından hiç kuşkum yoktu çünkü başkalarının hak ettiğimi düşündüğünden daha fazla arzum, isyanım ve gücüm vardı, yıldırımları üstüne çekecek şeylerdi bunlar. Ve bir gün, artık bu dünyaya dayanamayacağım, diye düşündüm.
Bunun üzerine denizin derinliklerindeki kadim bir tanrı seslendi: Öyleyse çocuğum, başka bir dünya yap.
Ben, Kirke’de Madeline Miller; Odysseus, İkaros, Minotauros, Prometheus ve Zeus gibi mitolojik karakterlerin binlerce yıldır anlatılagelen hikâyesini farklı bir bakış açısından sunmakla kalmayıp Olymposlu tanrıların dünyasını Homeros’un destansılığında aktarmayı başarıyor.
“Bu dikkat çekici hikâye sizi, Kirke’nin yaptığı bir büyü gibi etkisi altına alacak.”
Mary Doria Russell, Serçe’nin yazarı
“Tek kelimeyle büyüleyici ve zarif anlatımıyla Ben, Kirke, kadın yaşamının sıradan ve de sıradışı bir hikâyesi.”
Eimear McBride, Kız Natamam Bir Şeydir’ in yazarı
Talebe
Yazar: Tara Westover
Çevirmen: Duygu Akın
Yayınevi: Domingo Yayınevi
Sayfa Sayısı: 384
Talebe Yılın en iyi kitabı seçkilerinde.
Guardian, Washington Post, New York Times, Boston Globe, The Economist
2018 Goodreads Okur Ödülü
Tara Westover’ın bir doğum belgesi olmadı. Okul kaydı yoktu çünkü hayatında hiçbir sınıfa ayak basmamıştı. Tıbbi dosyası yoktu çünkü babası tıp biliminden ziyade kıyamete inanıyordu.
Çocukluğunda Mormon babasının bağnazlığa, erkek kardeşinin şiddete teslim oluşunu izledi. Ve on altı yaşına geldiğinde Tara kendi kendini eğitmeye karar verdi. Bilgiye duyduğu açlık onu Idaho’nun dağlarından çok uzaklara, okyanusların ötesine, bir kıtadan diğerine, Harvard’dan Cambridge’e taşıdı. Neden sonra aklına şu soru düştü: “Acaba fazla mı uzağa gittim?”, “Eve dönmenin hâlâ bir yolu var mı?”
Çıktığı günden itibaren dünya çapında büyük övgü toplayan, pek çok yayın organı tarafından yılın kitabı seçilen ve şu ana dek 40 dile çevrilen Talebe bir kendini inşa öyküsü. Tara Westover, hiddetli bir sadakatle bağlandığı ailesinin, eğitim sayesinde yaşadığı değişimin ve ayrılık kederinin hikâyesini bizzat kendi hayat hikâyesini büyük yazarlara özgü bir içgörüyle anlatıyor. Yürek burkan ve umut saçan bir hikâye bu.
“Sarsıcı. . . Tara Westover’ın hayat hikâyesi sıra dışı ama kitabın merkezindeki sorular hepimize dair: Sevdiklerimiz için kendimizden ne kadar ödün verebiliriz? Büyüyebilmek için onlara ne kadar ihanet edebiliriz?”
Vogue
“İlham verici.”
Bill Gates
“Olağanüstü.”
Barack Obama
Soğukkanlılıkla
Yazar: Truman Capote
Çevirmen: Ayşe Ece
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 419
20. Yüzyıl Amerikan edebiyatının en önemli eserlerinden Soğukkanlılıkla’da Truman Capote, Kansas’ta cezaevinden yeni çıkan iki kişinin orta sınıf bir Amerikan ailesinin tüm fertlerini öldürmesiyle başlayan sürecin izini sürer.
O gün için yalnızca küçük bir gazete haberi olan ancak sonrasında tarihe “nedensiz” işlenmiş en vahşi cinayetlerden biri olarak geçen Clutter davasının ayrıntılarını öğrenmek üzere, Bülbülü Öldürmek’in ünlü yazarı Harper Lee ile birlikte gittikleri Kansas’ta, faillerin idamına kadar devam eden bir araştırmanın içinde bulur kendini. Ailenin yakınlarıyla, soruşturmayı yürüten dedektiflerle, cezaevindeki mahkûmlarla yıllarca süren görüşmelerin sonucunda ortaya çıkan bu roman, gerçek bir olaydan esinlenerek kaleme alınmış ilk edebi eser olarak da literatüre geçer. Suç ve suçlu psikolojisinin ustalıkla işlendiği satırlarda kendini olayın bir parçası olarak gören okur, sonunu bildiği halde kitabı bitirdiğinde cinayetlerin asıl sorumlusunun kim olduğuna karar vermekte zorlanır.
İki kez filme uyarlanan, kitabın yazılış sürecinin ele alındığı Capote filmiyle de Philip Seymour Hoffman’a en iyi erkek oyuncu Oscar’ını kazandıran Soğukkanlılıkla gerçeğin edebiyat ile buluştuğu bir kült roman…
Güç
Yazar: Naomi Alderman
Çevirmen: Özden Umut Akbaş
Yayınevi: Misis Kitap
Sayfa Sayısı: 408
2017 Baileys Women’s Prize en iyi roman ödülü
2017 George Orwell Ödülleri Finalisti
Yarın veya sonraki gün, tüm dünyadaki kadınlar “GÜÇ” sahibi olduklarını ve parmaklarının bir hareketiyle ölümle bile sonuçlanabilecek korkunç bir acı verebileceklerini keşfederler. Ansızın gezegendeki tüm erkekler, kontrolü kaybettiklerini anlarlar. Bir hareketle Naomi Alderman’ın olağanüstü romanının merkezindeki dört karakter tamamen değişir ve yepyeni bir dünya karşımıza çıkar.
“Ya GÜÇ kadınların ellerinde olsaydı?”
“Heyecanlandırıcı! Şok edici! Sizi kendisine hayran bırakacak! Okuduktan sonra her şeyi yeni baştan düşüneceksiniz.”
Margaret Atwood
“Alderman yeni bir “Damızlık Kızın Öyküsü” yazmış ve Margaret Atwood’un bu klasik romanı gibi, “Güç” de okuyanı korkuturken aydınlatan, öfkelendirirken yüreklendiren distopik romanlardan biri olmuş. Ursula Le Guin geleneğine de selam veren bu kitabın enerjisini hissedecek okurlar çok şanslı!”
The Washington Post
Mahvolmuş Bir Tanrı
Yazar: Kate Atkinson
Çevirmen: Ayça Çınaroğlu
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 412
Mahvolmuş Bir Tanrı, Hayat Sil Baştan’ın kahramanı Ursula’nın kardeşi Teddy’nin hayatını konu alıyor. Teddy büyür ve İkinci Dünya Savaşı sırasında pilot olarak İngiliz Hava Kuvvetlerine katılır. Savaştan sonra babasının “Ne bat ne çık, ortalarda bir yerlerde kal” öğüdüne uyarak şair olma hayallerinden vazgeçer. İlk aşkıyla evlenir, öğretmenlik yapan eşiyle ve kızlarıyla birlikte uzun ve sıradan bir hayat sürer.
Dört kuşak boyunca karakterler arasında ileri geri sıçrayışlarla 1920’lerden 2000’lere kadar neredeyse yüz yıla tanıklık eden romanın ekseninde Teddy’nin savaş tecrübesi yer alsa da, Atkinson aslında Todd ailesinin oluşturduğu mikrokozmos aracılığıyla Savaş ertesinde toparlanmaya çalışan İngiltere’yi mercek altına alıyor.
Eleanor Oliphant Gayet İyi
Yazar: Gail Honeyman
Çevirmen: Ferhan Ertürk
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 376
Eleanor Oliphant hayatta kalmayı başardı.
Ama yaşamaya nasıl devam edeceğini bilmiyor.
Bu hayatta kalbini açtığın kadar mutlu olursun.
Oldukça basit bir hayatı var Eleanor’un. İşe giderken her gün aynı kıyafeti giyiyor, öğle yemeğinde aynı yemeği yiyor ve her cuma işten dönerken hafta sonu evde içmek için iki şişe votka alıyor. Dışarıdan bakıldığında mutlu bile görünebilir. Dikkatle programlanmış hayatında hiçbir eksik yok. Ama bazen de… sanki koca bir boşluğun içindeymiş gibi.
Eleanor’un etrafına ördüğü duvarlar çocukluğundan beri ilk kez, tatlı acı bir olayla yıkılma şansı buluyor. Şimdi hiç kimsenin garipsemiyor gibi göründüğü bu zor dünyada nasıl yolunu bulacağını öğrenmesi gerek. Ve bunun için de hayatı boyunca görmezden geldiği, zihninin kuytu ve karanlık köşeleriyle yüzleşecek cesareti bulmalı…
Değişim bazen iyi bazen kötü olabilir. Yine de günleri dünyadan soyutlanıp saklanarak geçirmekten iyidir, değil mi?
Eleanor Oliphant Gayet İyi, yalnızlığın yıpratıcı etkisini ve küçük inceliklerin ne büyük değişikliklere yol açtığını anlatan farklı bir hikâye.
“Hayat dolu birine dönüşmek istiyorsanız bu romanı okuyun.”
Mail on Sunday
Sihrin En Koyu Tonu
Yazar: V. E. Schwab
Çevirmen: Tuğçe Kayıtmaz
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 400
Tehlikeli Büyüler.
Her Köşe Başında Pusu Kurmuş İhanetler.
Masalsı Paralel Evrenler.
Kell nadir bir yeteneğe sahip Antari büyücülerinden geriye son kalanlardandır. Becerisi ise Kırmızı, Gri, Beyaz ve yitip gitmiş Siyah Londra arasında seyahat edebilmesidir.
Kell, Kırmızı Londra olarak adlandırdığı Arnes’te büyümüştür ve Maresh İmparatorluğu’nun büyükelçisidir. Sık sık kanlı rejim değişiklikleri yaşanan Beyaz Londra ile Londra’ların en sıkıcısı, tüm büyülerin tükendiği Gri Londra’ya gitmektedir.
Ayrıca Kell gizlice kaçakçılık yapmakta, asla göremeyecekleri dünyalardan bir parça edinebilmek için para ödemeye razı insanlara hizmet vermektedir. Bu, tehlikeli sonuçları olan bir hobidir ve Kell eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşmek üzeredir.
Kaçakçılık yaparken işi ters giden Kell’in, Gri Londra’ya kaçmak zorunda kalınca Delilah adlı yankesiciyle yolları kesişir. Genç kız önce Kell’i soyar, sonra ölümcül bir düşmandan kurtarır, ardından da kendisini başka bir dünyaya gizlice sokmaya zorlar.
Tehlikeli büyüler etrafta kol gezerken her köşe başında onları ihanet beklemektedir. Bütün paralel dünyaları kurtarabilmeleri için önce hayatta kalmak zorundadırlar.
“Sihrin En Koyu Tonu klasik fantezi edebiyatının bütün temellerine sahip. Schwab bize cevher kalitesinde bir hikâye sunuyor… Bu kitap gerçek bir hazine.”
Deborah Harkness, Ruhlar üçlemesinin çoksatan yazarı
“Schwab, alternatif Londra’lardan örülmüş ve iyi işlenmiş bir fantastik dünya yaratmış. Kendinden emin üslubu ve müthiş dokunuşlarıyla; bukalemun gibi renk değiştiren bir palto, içinden sihir akan bir ırmak, korsansı bir kadın kahramanla farklı dünyalar arasında geçen nefes kesici bir macera sunmuş.”
Publishers Weekly
“Fantastik edebiyat hayranları, çok katmanlı bir sihir sistemi ve ustalıkla yazılmış kahramanlarıyla bu sürükleyici maceraya bayılacak.”
Kirkus Reviews
Satılık
Yazar: Patricia McCormick
Çevirmen: Aslı Telseren
Yayınevi: Maya Kitap
Sayfa Sayısı: 150
Lakshmi, Nepal’in bir dağ köyünde, küçük bir kulübede ailesiyle yaşayan on üç yaşında bir kızdır. Ailesi çok fakirdir ama yine de onun yaşamı okuldan en yakın arkadaşıyla seksek oynamak, siyah-beyaz benekli keçisini gütmek ve gaz lambasının ışığında saçının taranması gibi ufak mutluluklarla doludur. Ancak Himalaya’nın sert muson yağmurları mahsulden kalanları alıp götürünce, üvey babası Lakshmi’ye evden ayrılmasını ve aileye destek olmak için bir iş bulmasını söyler.
Lakshmi’yi, zengin bir kadının yanında hizmetçi olarak işe sokacağını söyleyen gösterişli bir yabancıyla tanıştırır. Ailesinin geçinmesine yardımcı olacağına sevinen Lakshmi, Hindistan’a doğru uzun bir yolculuğa çıkar ve “Mutluluk Evi”ne varır. Fakat çok geçmeden korkunç gerçeği öğrenir: kadın tacirlerine satılmıştır.
Lakshmi’nin hayatı, bir türlü uyanamadığı bir kâbusa döner. Yine de annesinin sözlerini aklından çıkarmaz – Dayanmak, zafer kazanmaktır – ve zamanla, diğer kızlarla, bu berbat yerden kaçmasını sağlayacak dostluluklar kurar. Ardından karar alma günü gelip çatar – hayatına sahip çıkabilme şansı için her şeyi riske atacak mıdır?
Patricia Mc Cormick’in, Nepal ve Hindistan’da yaptığı araştırmalara dayanarak bir çocuğun dilinden kaleme aldığı bu çarpıcı roman, gerçek olsa da akla hayale sığmayan bir dünyada, yaşam mücadelesinden zaferle çıkan bir kızı okuyucuyla tanıştırıyor. Lakshimi, bize masumiyeti, hüznü, trajediyi, mücadeleyi ve mutluluğu yeniden tarif ediyor.
Kya’nın Şarkı Söylediği Yer
Yazar: Delia Owens
Çevirmen: Filiz Çiçek
Yayınevi: Salon Yayınları
Sayfa Sayısı: 431
Kalbini Ne Kadar Koruyabilirsin?
Yıllar boyunca, Kuzey Carolina kıyısında sessiz bir kasaba olan Barkley Cove’da Bataklık Kızı ile ilgili söylentiler dolaşmaktadır. O yüzden 1969’un sonlarında, yakışıklı Chase Andrews ölü bulunduğunda kasaba halkı, hemen Bataklık Kızı dedikleri Kya Clark’tan şüphelenir.
Ancak Kya onların anlattıkları gibi biri değildir. Hassas ve zeki olan Kya yıllardır, evi olan bataklıkta martılarla arkadaş olmuş, kumdan dersler alarak tek başına hayatta kalmıştır. Yıllar sonra Kya’nın, dokunulmak ve sevilmek istediği dönem gelir. Kya’nın vahşi güzelliği, kasabadan iki genç adamın ilgisini çekince Kya, kendini yeni bir hayata açar, ta ki akla gelmeyecek bir şey olana kadar.
Barbara Kingslover ve Karen Russell hayranları için mükemmel bir roman olan Kya’nın Şarkı Söylediği Yer, aynı anda hem doğal dünyaya nefis bir övgü hem buruk bir büyüme çağı hikâyesi hem de muhtemel bir cinayetin şaşırtıcı hikâyesi. Owens bize, bir zamanlar olduğumuz çocuğun, bizi sonsuza dek şekillendirdiğini ve hepimizin, doğanın, güzel ve vahşi sırlarına tabi olduğumuzu hatırlatıyor.
“Owens bu kitapta, Kuzey Carolina sahilinin ıssız bataklık arazilerini, terk edilmiş bir çocuğun gözleriyle inceliyor. Ve kendi izolasyonunun içerisinde bu çocuk, gözlerimizi, onun özel dünyasının gizli harikalarına -ve tehlikelerine- açmamızı sağlıyor.”
The New York Times Book Review
“Kya’nın, insan ilişkilerine güvenmeyi öğrenmesinin acıklı hikâyesi, acımasız gerçekleri ortaya çıkaran sürükleyici bir cinayet gizemiyle birleştirilmiş. Hayret verici bir başlangıç.”
People Magazine
Hep Beraber
Yazar: Ann Patchett
Çevirmen: Özge Onan
Yayınevi: Hep Kitap
Sayfa Sayısı: 304
Hep Beraber elli yıllık bir süreç içinde, iki ailenin bireylerinin yaşadıklarını ele alıyor.
Roman, bir vaftiz töreniyle başlıyor. Bölge savcısı olan Cousins evdeki hamile eşinden ve gürültücü çocuklarından kaçarak davet edilmediği bir eve gelir. Cin ve portakal suyuyla sarhoş olunca, ev sahibinin karısı Beverly Keating’i öper. İkisi de eşlerinden ayrılır ve California’dan Virginia’ya taşınırlar. Daha önceki evliliklerinden olma altı çocuk da, kendilerini aile bağlarından oluşan bir düğümün içinde bir kıyıdan ötekine savrulur halde bulurlar.
Yetimlerin Efendisi’nin Oğlu
Yazar: Adam Johnson
Çevirmen: Güneş Demirel
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 576
2013 Pulitzer Ödülü
Ulusal Kitap Eleştirmenleri Cemiyeti Ödülü
Dayton Edebiyat Barış Ödülü
Amerikan Edebiyat Cemiyeti Carnegie Madalyası
Pak Jun Do, zorla başkente götürülmüş şarkıcı bir kadının ve yetimhane müdürü bir babanın oğludur. Kuzey Kore’nin üst düzey yetkilileri kısa zamanda onun sadakatini ve yeteneklerini fark eder. Kendisini sadece “dünyanın en yüce ulusunun bir neferi” olarak gören Jun Do, kısa zamanda yükselir. Hayatta kalmak için değişen kurallarla, işkencelerle ve üstlerinin kafa karıştırıcı istekleriyle mücadele etmek zorundadır. Herhangi bir insanın katlanabileceğinden fazlasına maruz kalan Jun Do, sevdiği kadın Sun Moon’u kurtarabilmek için Kim Jong İl’in rakibi rolüne bürünür.
“Okuyucuyu totaliter Kuzey Kore’nin derinliklerine ve insan kalbinin en mahrem yerlerine doğru macera dolu bir yolculuğa sürükleyen, büyük bir incelikle işlenmiş bir roman.”
Pulitzer Ödülü alıntısı
“Bu destansı romanda Adam Johnson, açlıkla kırılan, yozlaşmışlık ve zulmün sıradan olduğu bu dünyanın sürükleyici bir anlatımını sunuyor. İnsanın kırılganlığının ve insan iradesinin yenilmezliğinin anlatıldığı roman, hiç tanınmayan bir dünyanın kapılarını aralıyor. “
The Guardian
“Johnson’ın romanı imkânsız gibi görünen bir şeyi başarıyor: Amerikalı bir yazar Kuzey Kore’nin gizemli dünyasını ustalıkla, bir vatandaşın ruhunu ve kavrayışını sergileyerek, yetimhanelerinden balıkçı gemilerine ve üst düzeykomutanların mutfaklarına kadar uzanarak sunuyor.”
Publisher’s Weekly
Bülbül
Yazar: Kristin Hannah
Çevirmen: Fazilet Mıstıkoğlu
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 544
Bir Kadının Ruhunun Manzarası Savaştaki Bir Dünya Kadar Hızlı Değişebilir.
II. Dünya Savaşı döneminde Fransa’da yaşayan iki kız kardeş, annelerini küçük yaşta yitirmiş ve babaları tarafından terk edilmiştir. Viann henüz çocukken âşık olduğu Antoine’la evlenip acı tatlı bir hayat kurmayı başarırken isyankâr Isabelle gittiği bütün okullardan ya atılmış ya da kaçmıştır. Savaş alevlenmeye başlayınca Viann’in kocası cepheye çağrılır. Yine okuldan atılan Isabelle’inse ablasının yanına gitmekten başka çaresi yoktur. Fakat iki kız kardeşin arası savaş yüzünden açılır. Isabelle direnişe katılmanın bir yolunu bularak sayısız hayat kurtaracak ve imkânsız bir aşka tutulacaktır. Yolunu gözlediği veya sonsuza dek veda ettiği sevdikleri için bahçesindeki kurumuş elma ağacına birer kurdele bağlayan Viann ise çok sevdiği kocasının yokluğunda, yabancı erkeklerin işgal ettiği bir şehirde zulme, açlığa ve korkuya göğüs gerecektir.
Bazı kadınlar doğuştan cesurdur; doğru olan için savaşmak, hayat kurtarmak ve gidişatı değiştirmek uğruna kendi canlarını tehlikeye atarlar. Isabelle bu kadınlardandı… Ama bazı kadınlar da sabır ve fedakârlıklarıyla direnir, sevdiklerini koruyup kollar ve hayatı onlar için yeniden inşa eder. İşte, Viann’in hikâyesi de tam olarak böyleydi…
“İki kadının Fransız Direnişi’ne verdiği destek, aşkları, kayıpları ve zaferleri… Bülbül’ü elimden bırakamadım.”
Suzanne Droppert
“Gözlerinizde yaş kalmayana kadar sayfaları çevirmeye devam edeceksiniz.”
Daily Mail
“Bülbül’ün edebiyat dünyasındaki etkisi bir fırtınadan farksız olacak.”
Booklist
Benim Balığım Yaşayacak
Yazar: Ruth Ozeki
Çevirmen: Filiz Saban
Yayınevi: Parodi Yayınları
Sayfa Sayısı: 600
“Olur da biri size bu kitap hakkında bir şey sorarsa ona sadece yalan söyleyin.”
Tokyo’da, katlanamadığı yalnızlığına son vermeyi düşünen 16 yaşında genç bir kız: Nao. Pasifik’in öteki tarafında ise ıssız bir adada ilham perisini arayan bir yazar: Ruth. Ve bu hayatları birleştiren sahil kenarına vurmuş bir günlük: Nao’ın günlüğü.
Nao’ın tek arzusu, hayatına son vermeden önce, Budist rahibesi olan büyük büyükannesinin hayatını kaleme almaktır. Gözlerden ırak yaşayan yazar Ruth ise bir gün sahilde gezerken kıyıya vurmuş bir çanta bulur. Bu, 2011 yılında Japonya kıyılarını vuran tsunaminin sürüklediği eşyalardan biridir muhtemelen. Gizem, gün ışığına çıkmaya başladıkça Ruth geçmişe, Nao’ın acı yaşantısına, onun bilinmez kaderine ve aynı zamanda kendi geleceğine doğru yol alır.
“Ozeki bu sefer büyük oynuyor… Kaderleri birbirine mühürlenmiş iki zaman kahramanının, Ruth ve Nao’ın peşinden sürüklüyor bizleri.”
The New York Times Book Review
“Ozeki’nin bu romanı, edebiyattan ve entelektüel bir coşkuyla sarmalanmış iyi bir hikayeden haz alanları kesinlikle memnun edecek.”
Publishers Weekly
Saka Kuşu
Yazar: Donna Tartt
Çevirmen: Merve Sevtap Ilgın
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 864
“Birini benim, annemi özlediğim kadar özlemek nasıl mümkün olabiliyordu? Onu öyle çok özlüyordum ki ölmek istiyordum; suyun altında havaya hasret kalmak gibi sert, somut bir özlem.”
İlgisiz bir babanın ve hayatını ona adayan bir annenin oğlu olan on üç yaşındaki Theodore Decker bir patlamanın ardından mucize eseri hayatta kalır. Ancak New York gibi koca bir şehirde kimsesiz bir çocuk olarak felaketin ardından hayatta kalmak yeni bir felaketin içine düşmek gibi olur onun için. Bu yangın yerini andıran hayatın içinde ona annesini hatırlatan tek bir şeye tutunur Theo: küçük, sarı bir kuş; bir saka…
Büyüdükçe zenginlerin tablolarla dolu odalarında ve çalıştığı antikacının tozlu koridorlarında hayatın çok daha farklı yönlerini keşfeder genç adam. Aşkı bulur ama tılsım gibi yanından ayırmadığı Saka Kuşu tablosu kadar kırılgan ve ürkektir bu aşk. Ve onun kadar yakın ama bir o kadar da uzak…
Saka Kuşu ruhani bir yolculuk gibi. Oradan oraya sürüklenen bir hayatın, kaybın, ölümün, takıntının, bağımlılığın, aşkın, kaderin ve kadersizliğin romanı. Tablonun içinden bakan o küçük kuş, size evreni, iyiyi, kötüyü, güzeli, benliğin ve zaman kavramının derinliklerinde yatan sırrı sorgulatacak kadar güçlü ve tüneğine zincirlenmiş olmasına rağmen alabildiğine özgür.
“Saka Kuşu bir zafer. Donna Tartt ortaya olağanüstü bir kurgu eser çıkarmış.”
Stephen King
“Modern bir destan ve eski usül bir kutsal yolculuk, maharetli bir maceraperest ve ağırsıklet bir başyapıt. Bu kitap Tartt’ın büyük ölçüde erkeklerden oluşan Büyük Amerikan Romanı kulübüne girip John Steinbeck, Harper Lee, Saul Bellow, Philip Roth ve diğerleri ile şerefine içmesini sağlayamayacaksa şayet, bu dükkânı kapatıp Büyük Evrensel Roman için başka bir yer açalım, zira bu tam da öyle bir şey.”
The Times
“Uzun zamandır beklenen, zarif bir aşkın, anıların ve sanatın insana dadanan gücünün öyküsü. Unutulmayacak karakteriyle dokunaklı ve yere sağlam basıyor. Çarpıcı ve beklediğimize değiyor.”
Kirkus Reviews