Benim Adım Kırmızı, hem Orhan Pamuk’un en çok dile çevrilen ve en çok hayranlık duyulan eseri hem de modern edebiyat tarihimizin dünyada en çok okunan kitabı.
Benim Adım Kırmızı
Yazar: Orhan Pamuk
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 552
Benim Adım Kırmızı, hem Orhan Pamuk’un en çok dile çevrilen ve en çok hayranlık duyulan eseri hem de modern edebiyat tarihimizin dünyada en çok okunan kitabı.
Orhan Pamuk’un “en renkli ve en iyimser romanım” dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul’da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder.
Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı’nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce, Şeküre’ye âşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul’da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikâyelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.
“Türk romancısı Orhan Pamuk, Avrupa’ya roman nasıl yazılır, gösteriyor.”
Frankfurter Allgemeine
Hazar Sözlüğü
Yazar: Milorad Pavic
Çevirmen: İsmail Yerguz
Yayınevi: Aylak Adam
Sayfa Sayısı: 384
Hazar Sözlüğü sadece üç semavî dinin bir halk hakkındaki düşüncelerine odaklanmıyor. Geleneksel anlatı ve olay örgüsünü yerle bir eden bu sözlük-roman ele avuca sığmaz üç bilge insanın, zehirli mürekkeple yazılmış bir kitabın, aynaların intiharının, hayali bir prensesin, insanların rüyalarına sızan papazlardan oluşan bir tarikatın ve yaşayanlar ile ölüler arasındaki aşk hikâyelerinin peşinden gitmenizi istiyor. Milorad Pavi? roman sanatını 21. yüzyıla taşıyor.
“Bir düşte, kendimizi sudaki balık gibi hissediyoruz. Zaman zaman su yüzüne çıkıyoruz, dünyanın kıyısına bir göz atıyoruz, sonra hızla ve büyük bir istekle yeniden dalıyoruz, çünkü kendimizi yalnızca derinliklerde iyi hissedebiliyoruz. Bu kısa su yüzüne çıkışlarda bizden daha yavaş, bizden daha farklı biçimde soluyan, bütün ağırlığıyla yere yapışmış, bizim kendi bedenimizdeymiş gibi yaşadığımız hazdan yoksun, tuhaf bir yaratık fark ediyoruz. Çünkü burada, haz ve beden birbirinden ayrılamaz, bir bütün oluştururlar. Bu yaratık, dışarıda, biz oluyoruz aynı zamanda, ama bir milyon yılda ve bu yılların dışında bizimle onun arasında, bedeni ve hazzı birbirinden ayırmış olduğu için başına gelmiş olan, o müthiş mutsuzluk var…”
Mağara
Yazar: Jose Saramago
Çeviri: Sıla Okur
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 304
Kentlerde giderek yayılan dev alışveriş merkezlerinin ve yaşam sitelerinin hayatımızda yarattığı değişiklikler üzerine, Saramago’nun her zamanki incelikli üslubuyla kotardığı bir roman, Mağara. Günümüz dünyasının yükselen trendleri olan tüketim ve steril yaşam mekânlarının sembolü olan bir ‘Merkez’le, basit, geleneksel ama hakiki duygularla dolu üretken yaşamın sembolü yaşlı bir çömlekçiyi karşı karşıya getiren büyük usta Saramago, basit bir durumu hayranlık uyandıran felsefi bir alegoriye dönüştürüyor: Sıcak masalsı anlatısı ve sempatik karakterleri, devasa reklam kampanyalarıyla birer harikalar diyarı olarak sunulan yaşam projelerinin insan ruhunun Platonik mağarasından öteye geçemeyeceğini gösteriyor.
“Proust’ta olduğu gibi, Saramago’nun cümlelerinden birinin içine çekilmek de, bir dolambaçtan biçim alan bir dünyaya çekilmektir.”
The New York Times Book Review
“Hayatta kalma mücadelesi veren sıradan insanlara heyecanlı, muhteşem yazılmış, son derece büyüleyici, eski moda denebilecek kadar romantik, yer yer de çarpıcı bir bakış.”
Book Magazine
Yaşam Kullanma Kılavuzu
Yazar: Georges Perec
Çevirmen: İsmail Yerguz
Yayınevi: İmge Kitabevi
Sayfa Sayısı: 633
On yıl boyunca tasarlanan, iki yılda yazılan, belki bir günde bir solukta okunacak, belki bir haftada hazmedilemeyecek, herkesin istediğini bulabileceği bir yapıt olan Yaşam Kullanma Kılavuzu, düzensiz büyük bir düzen ya da son derece düzenli bir düzensizlik… Yani yaşamın kendisi… Edebiyat türleri açısından sınıflandırılması oldukça zor bir yapıt…
Betimlemeler, sıradan öyküler, olağanüstü yazgılar, kataloglar, bilgelik dolu egzotik olaylar, mükemmel biçimde tasarlanmış cinayetler, karanlık kara büyüler, mucize bir eski kitap, bir seyahat kitabı, kapsamlı bir sözlük, şefkatin hiç eksik olmadığı bir ironi… Perec’in her şeyi sıkıştırdığı bu kitap büyük bir yapboz! Kaba güldürüyle atbaşı giden barok bir gerçekçilik!
Paris’te kuşaklara yayılan kiracıları ve sahipleriyle bir bina…Bunların parça parça, kat kat yaşamları, kimi zaman ayrıntılarla, bir yığın gereksiz şeyle birlikte ve de gerçek öyküleriyle anlatılıyor. Bu romanda bir servis merdiveninin, bir asansörün bile tarihi vardır. Bunların tümü bir yapboz oluşturur ama bir yapboz hiçbir zaman onu oluşturan unsurların tek tek irdelenmesiyle anlaşılamaz ve parçaların tümü yapbozun nihai amacı konusunda bir fikir vermez.
Şaşırtıcı, olağanüstü bir çağdaş romanın bilinçli, sistemli bir biçimde örüldüğü bu binaya girmek, dünya seyahati yapmaktır! Başınız dönecektir belki ama roman bittiğinde çok hafiflemiş hissedeceksiniz kendinizi.
Anayurt Oteli
Yazar: Yusuf Atılgan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 128
Bir oteli yönetmekle bir kurumu, geniş bir işletmeyi, bir ülkeyi yönetmek aynı şeydi aslında. İnsan kendini, olanaklarını tanımaya, gerçek sorumluluğun ne olduğunu anlamaya başlayınca bocalıyordu, dayanamıyordu. Ülkeleri yönetenler iyi ki bilmiyorlardı bunu; yoksa bir otel yöneticisinin yapabileceğinden çok daha büyük hasarlar yaparlardı yeryüzünde. Defteri kapadı. Ne gereği vardı artık bunları yazmanın ya da birkaç satır yazıp bırakmanın?
Yanılsamalar Kitabı
Yazar: Paul Auster
Çevirmen: İlknur Özdemir
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 306
Karısıyla iki küçük oğlunu bir uçak kazasında yitiren David Zimmer, yaşayan bir ölüye dönüşmüştür, kederini alkole gömerken günlerini kendine acıyarak geçirmeyi sürdürür. Bir gece televizyon izlerken, sessiz film döneminin komedi oyuncularından Hector Mann üzerine bir belgesele rastlayınca hayata bakışı bir anda değişir.
Altmış yıl önce ansızın ortadan kaybolan ve o zamandan beri kendisinden haber alınamayan bu gizemli oyuncunun filmlerinin peşine düşen, Avrupa ve Amerika’da dolaşan David, sonunda onun hakkında bir kitap yazar. Kitap yayınlandıktan hemen sonra aldığı ve başka bir dünyadan gelmişe benzeyen ilginç bir mektupla hayatı geri dönülmez biçimde değişecektir.
Soluk kesici bir tempoda ilerleyen bu şaşırtıcı roman, okuru gülünçle trajik olanın, gerçekle hayalin, şiddetle yumuşaklığın birbirinin içinde eridiği bir imgeler evreninde dolaştırıyor. Önceki romanlarında olduğu gibi rastlantıların insan yaşamında oynadığı rolün altını çizen, bütün olayların birbirine bağlanıp çözüldüğü “Yanılsamalar Kitabı”, Amerika’nın en güçlü ve özgün yazarlarından Paul Auster’ın, içeriği en yoğun, duygusal yanı en zengin romanlarının başında geliyor.
Doğu’nun Limanları
Yazar: Amin Maalouf
Çevirmen: Saadet Özen
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 176
“Adana’da ayaklanmalar olmuştu. Kalabalık, Ermeni mahallesini yağmalamıştı. Altı yıl sonra çok daha büyük çapta olacakların provası gibi bir şeydi. Ama bu bile dehşetti. Yüzlerce ölü. Belki de binlerce.”
Can çekişen Osmanlı İmparatorluğu ve Beyrut ile Fransa arasında yaşamı sürüklenen İsyan. Doğunun Limanları bu yüzyılın başını, bir insanın trajik tarihinin içinden anlatıyor.
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git
Yazar: Susanna Tamaro
Çevirmen: Eren Cendey
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 158
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, seksen yaşında bir büyükannenin uzaklardaki torununa yazdığı mektuplardan oluşur. Alabildiğine yalın, gündelik konuşma diliyle yazılmış bu sevgi dolu mektuplar, hem bir iç döküş, hem de bir bilgenin vasiyeti niteliğinde. Yaşlı büyükanne, bu mektuplarda, kendisinin ve kızının dokunakl? yaşamlarının gizli kalmış yönlerini açığa vururken kendi kendisiyle bir iç hesaplaşmayı da birlikte yürütüyor. Değişen gelenekler, altüst olmuş değerler karşısında hissettiklerini, torununa sevgiyle aktarmaya çalışan bu yaşlı kadın, gençliğinde yapmayı göze alamadığı şeyleri yapmasını torununa öğütlerken şöyle diyor:
“Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yaptığımız yolculuktur; o özgün çağrıya kulak vermeli, yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz.”
Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu
Yazar: Italo Calvino
Çevirmen: Eren Yücesan Cendey
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 252
“Italo Calvino’nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı yeni romanını okumaya başlamak üzeresin. Rahatla. Toparlan. Zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin. Seni çevreleyen dünya bırak belirsizlik içinde yok oluversin” cümlesiyle başlayan, Calvino’nun yazarlık dehasını konuşturduğu, Calvino’nun Calvino’yu okuduğu, okurluk ve yazarlık üzerine bir başyapıt.
Puslu Kıtalar Atlası
Yazar: İhsan Oktay Anar
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 238
“Yeniçeriler kapıyı zorlarken” düşler üstüne düşüncelere dalan Uzun İhsan Efendi, kapı kırıldığında klasik ama hep yeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir: “Dünya bir düştür. Evet, dünya… Ah! Evet, dünya bir masaldır.” Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve “puslu kıtalar” üzerine bir roman.
Kaybın Türküsü
Yazar: Kiran Desai
Çevirmen: Suat Ertüzün
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 440
Himalayalar’da, Kançencunga Dağı’nın eteğinde, eski bir düzenden kalma ve o eski düzen gibi köhnemiş bir ev. Hindistan’ın sömürge olduğu dönemde büyük adam olsun diye inanılmaz özverilerle İngiltere’de okutulan ve artık emekliliğini huzur içinde yaşamayı umut eden bir yargıç, yargıcın güzel torunu, evin aşçısı, bağımsızlığın ayrılıkçılarca tehdit edildiği yeni düzende çok para kazansın diye gene büyük zorluklarla Amerika’ya gönderilen aşçının oğlu…
Onların birbirleriyle ve çevreleriyle ilişkilerini, umutları ve umutsuzlukları, sevgiyi ve karamsarlıkları anlatıyor roman. Sömürgecilik anlayışının modern dünyayla çatışmasından doğan sonuçları görkemli bir anlatımla yansıtan Kiran Desai’nin ustalıkla betimlediği karakterler, çeşitli yol ayrımlarında tekrar tekrar sınanıyor.
Dünyanın bu köşesinin, bütün zamanlara ve hep insanlara özgü hüzünlerin ve sevinçlerin öyküsü…
Gülün Adı
Yazar: Umberto Eco
Çevirmen: Şadan Karadeniz
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 605
“Gülün Adı” adlı bu dev romanıyla bir anda dünyanın dört bir yanında ünlenen İtalyan yazarı Umberto Eco, aslında çok yönlü bir bilimadamı. İtalya’da, Bologna Üniversitesinde öğretim üyesi, semiolog, tarihçi; filozof, estetikçi, ortaçağ uzmanı ve James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış biri.
Umberto Eco’nun bu ilk romanı, 1980’de İtalya’da ilk yayımlanışından bu yana sayısız basım yaptı ve dünyanın pek çok diline çevrildi. Dünyada olağanüstü bir ilgi uyandıran bu romanın yankıları hala sürüyor. Filmi de dünyada büyük yankılar uyandırdı. Bu romanın başarısında, kuşkusuz, yazarın ortaçağ konusunda derin ve dolaysız bilgisinin büyük payı var.
Tam anlamıyla ve her bakımdan ortaçağ dünyasını yansıtmakla birlikte “Gülün Adı” kesinlikle çağdaş bir roman; çağdaş romana yepyeni ve uzun soluk getiren özgün bir roman. Bir anlamda ortaçağda geçen, Hıristiyanlık düşüncesini tartışan tarihsel bir roman, bir anlamda da ustaca kurulmuş polisiye ve sürükleyici bir öykü.
Ve en önemlisi olağanüstü bir dil ve benzeri az bulunur bir sanat yapıtı.
Sophie’nin Seçimi
Yazar: William Styron
Çevirmen: Kerem Sanatel
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 736
Brooklyn, 1947. 22 yaşındaki güneyli Stingo’nun hayali büyük bir yazar olmaktır. Romanını yazmak için yerleştiği Brooklyn’deki bir pansiyonda müthiş bir çiftle tanışıp arkadaş olur. Yetenekli ve zeki bir Yahudi olan Nathan ile Auschwitz toplama kampından kurtulan güzeller güzeli Polonyalı Sophie… Tuhaf bir dengede duran bu yakın dostluk üçünün de hayatlarını sonsuza dek değiştirecektir.
Mutluluk
Yazar: Zülfü Livaneli
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 392
Meryem: Van Gölü kıyısındaki bir kasabada, Allah’ın kendisini sevmesinden başka bir şey beklemeyen 17 yaşında bir kız.
Prof. Dr. İrfan Kurudal: İstanbullu tanınmış bir aydın. Hayattan hiçbir beklentisi kalmamış. Sahip olduğu her şeyi geride bırakarak, teknesiyle amaçsız bir Ege yolculuğuna çıkıyor.
Cemal: Gabar Dağları’nda PKK peşinde koşmuş bir komando. Askerliğini bitirip eve döndüğünde ömrünün en zor göreviyle karşı karşıya kalıyor: Ailenin yüzkarası amca kızını töre gereği öldürmesi gerekiyor.
Her biri mutluluğu arayan Meryem, İrfan ve Cemal, kendilerinin, birbirlerinin ve ülkenin ruhunun derinlerine doğru çalkantılı bir yolculuğa çıkıyorlar. Peki, onları neler bekliyor?
“Harika bir roman!”
Theo Angelopoulos