Buddenbrooklar, 20. yüzyılın en saygın yazarlarından Thomas Mann’ın ilk romanıdır. Ama birçok eleştirmenin gözünde, Venedik’te Ölüm’den de büyük bir romandır Buddenbrooklar.
Buddenbrooklar
Yazar: Thomas Mann
Çevirmen: Kasım Eğit, Yadigar Eğit
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 832
Thomas Mann’ın ilk romanı Buddenbrooklar, Kuzey Almanya’da tahıl ticaretiyle uğraşan burjuva bir ailenin birkaç nesil boyunca yaşadıklarına odaklanır. Doğumlar, evlenmeler, boşanmalar, hastalıklar, ölümler, başarılar ve başarısızlıklarla Buddenbrooklar, değişen topluma ve bu yeni toplumun yaşam koşullarına ayak uyduramayan geleneksel bir aile tablosu çizer. Roman, bu ailenin kaçınılmaz çöküşe doğru hızla yol alışını öyküler.
Bir dönemin burjuvazisinin kaybolan değerlerine ağıt niteliği taşıyan Buddenbrooklar’ı Thomas Mann 1900 yılında, 25 yaşında kaleme aldı. 1929’da Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Mann’ın bu dev eseri, modern edebiyatın klasikleri arasındadır.
Ceza Sömürgesi
Yazar: Franz Kafka
Çevirmen: İlknur Özdemir
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 56
Ceza Sömürgesi, Franz Kafka’nın I. Dünya Savaşı’nın ilk günlerinde kaleme alıp savaş sona erdikten bir yıl sonra yayımladığı bir suç ve ceza öyküsü. Adı belirtilmeyen bir adada alışılmadık bir karmaşıklıkla tasarlanmış bir ceza aygıtını iş başında incelemekle görevli bir gezginin gözünden aktarılan öykü, savaş yıllarının şiddetini, totaliter rejimlerin irrasyonelliğini ve bireyin otoriter rejimler karşısındaki çaresizliğini anlatan gerçeküstü bir fabl.
Kafka’nın yapıtı, yirminci yüzyılın dehşetini ve kaygılarını simgeler; insanı en uç noktada yazıya işler.
“Kafka için önemli olan gerçekliklerin dünyası görünmezdi.”
Max Brod
“[Kafka] insanın modern zamanlar huzursuzluğunda milyonlar adına konuştu; doğumundan bugüne dek geçen yüz yıla bakıldığında son kutsal yazar ve modern insanın kozmik açmazını aktaran yüce fabl yazarı olarak görülebilir.”
John Updike
“… bir dilin bütün bu yoksulluk belirtileri Kafka’da bulunur, ama bunlar yaratıcı bir kullanıma sokulmuşlardır… yeni bir kanaatkârlığın, yeni bir anlatım zenginliğinin, yeni bir esnekliğin, yeni bir yoğunluğun hizmetindedirler.”
Klaus Wagenbach’tan aktaran Gilles Deleuze, Félix Guattari
Effi Briest
Yazar: Theodor Fontane
Çevirmen: Kasım Eğit
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 406
Effi Briest, Thomas Mann’a göre, “şimdiye dek yazılmış en iyi altı romandan biri”dir.
19. yüzyılın Prusya’sında, katı toplum kurallarının geçerli olduğu bir dönemde, on yedi yaşına henüz basmış olan Effi kendisinden yirmi bir yaş büyük bir devlet memuruyla evlendirilerek başka bir kasabaya taşınır. O güne dek anne babasından gördüğü ilgi ve sevgiyle bolca şımartılan genç kız, benzer ilgiyi yeni eşinden de beklediğinde büyük bir düş kırıklığına uğrar. Bir süre sonra, mesleğinde yükselme hırsıyla kendisine yeterince ilgi gösteremeyen eşinden uzaklaşan Effi, eşinin yakın bir arkadaşıyla yasak bir ilişkinin içinde bulur kendini. Geleneklerine körü körüne bağlı bir toplumda, kısa süreli de olsa yaşadığı bu yasak ilişki, Effi’nin hayatında pişmanlık ve dram dolu bir sayfa açacaktır.
Sınırları toplum baskısıyla çizilen yaşantısında çocukluğu ve kadınlığı arasında sıkışıp kalan Effi’nin hayatı yalnızca 19. yüzyıl Prusya’sının değil, günümüzün de en önemli sorunlarından birine ayna tutuyor.
Oblomov
Yazar: İvan Aleksandroviç Gonçarov
Çevirmen: Sabri Gürses
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 624
Dünya edebiyatının en önemli klasiklerinden biri olan Oblomov, Rus zihniyetini, ruhunu en iyi yansıtan eserlerin başında gelmektedir. İvan Aleksandroviç Gonçarov, Oblomov’u otuz iki-otuz üç yaşlarında, orta boylu, hoş görünümlü, koyu gri gözlü, ama yüz hatlarında herhangi bir fikir, herhangi bir yoğunluk görünmeyen, odacığında oturan silik bir kahraman olarak yarattığında, aslında roman tarihinin en ünlü kişilerinden birine can veriyordu. Hayatın hep dışında ve uzağında kalan traji-komik bir karakter olarak Oblomov, okurların gözünden asla kaçmayacak, gitgide insana dair belli bir durumu tanımlamanın adı olacaktı.
“Hiç yanılmamışım: Yorgun argın roman kişisi apaçık ruh ikizim! Hep bilinmez zamana ertelenmiş hayallerle, ülkülerle yaşayıp gitmiyor muyum?! Hep, gerçekleşmeyecek yarın umutlarıyla dolup taşmıyor muyum?!”
Selim İleri
Burun
Yazar: Nikolay Vasilyeviç Gogol
Çevirmen: Mehmet Yılmaz
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 64
Burun, Rus gerçekçiliğinin öncüsü Gogol’ün monarşinin hüküm sürdüğü çarlık döneminde kaleme aldığı Petersburg Öyküleri derlemesi içinde yer alan öykülerden biri. Ait olduğu yüzü terk eden bir burnun ve o burnun sahibi devlet memurunun gerçeküstü hikâyesini anlatıyormuş gibi gözükse de, dönemin Rusya’sına ve Rus toplumuna dair son derece gerçekçi bir bakış açısı sunan Burun aynı zamanda bir hiciv şaheseri.
“Gogol uzun süre bu şakanın basılmasını istemedi; ama biz, bu öyküde öyle şaşırtıcı, akla sığmaz, neşeli, özgün şeyler bulduk ki öykünün elyazmasının bize verdiği zevki okuyucularımızla paylaşmaya razı olması için kendisini güçlükle kandırabildik.”
Aleksandr Puşkin
Walden
Yazar: Henry David Thoreau
Çevirmen: Emre Can Ercan
Yayınevi: Zeplin Kitap
Sayfa Sayısı: 385
Sivil itaatsizlik anlayışının öncülerinden sayılan Amerikalı yazar, filozof ve şair Walden Gölü kıyısında, şehirden ve modern hayattan kopuk bir biçimde geçirdiği yıllara ait deneyimlerini okurlarıyla paylaşırken sosyal ve ekonomik hayata dair, bugün için bile marjinal sayılabilecek fikirlerini öne sürmekten geri durmuyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin henüz emekleme çağında olduğu bir dönemde, sanki insanların hırslarının ve ihtiraslarının varabileceği noktayı o günde görmüşçesine, yalnızca doğanın nimetlerinden ve kişinin kendi emeğinden faydalanarak yaşayacağı bir dünya düzeni tasarlayan Thoreau aynı zamanda tasarladığı düzenin ilk uygulayıcısı.
İflah olmaz bir münzevi olan Thoreau ile Walden Gölü kıyısında geçireceğiniz saatler düşünce dünyanızda yepyeni kapılar açacak.
“Kedere bir övgü yazmak değil niyetim, sadece seher vaktinde tüneğinde dikilen bir horoz gibi kuvvetle ötmek ve komşularımı uyandırmak.”
Dava
Yazar: Franz Kafka
Çevirmen: Volkan Yalçıntoklu
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 224
Dava yazılışından bir süre sonra dünya sahnesine çıkan, yurttaşlık haklarının askıya alındığı, bir sivil itaatsizlik imasının dahi zulümle karşılandığı totaliter rejimlere dair bir öngörü ve eleştiri olarak yorumlanır çoğunlukla. Nazi Almanya’sına dair bir “önsezi” barındırdığı söylenebilir belki. Erişilmez bir otorite tarafından yöneltilen ve ne olduğu hiçbir zaman açıklanmayan bir suçlamayla karşı karşıya kalan Josef K.’nın davasında; mahkemeye dinsel ya da metafizik bir otorite de atfedilebilir.
Kafka Dava’da suçu yalnızca bir eylem olarak tanımlamayıp zanlının “kötü niyeti”yle de ilişkilendiren ve suçtan çok suçluya odaklanan absürd bir hukuk sistemi paradigması inşa eder. Kuramsal olarak ortada yasadışı bir eylem olmaksızın suçu mümkün kılan bir sistemdir bu. Ancak Kafka suç; sorumluluk ve özgürlük üzerine yazarken bir sistem ya da doktrin ortaya koymaz, çözüm önermez. Okuru ister istemez içine çeken bu karanlık dünya tasavvurunun tartışmaya açık olmayan tek bir özelliği varsa; o da müphemliğidir.
İsveç Kralını Kurtaran Kız
Yazar: Jonas Jonasson
Çevirmen: E. Meriç Selvi Hoşafçı
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 456
Dikkat: Bu hikâye, okuma yazma bilmeyen ama 8645 ile 7421’i saniyeler içinde çarpabilen bir b*k temizleyicisi, kargoyla gönderilen bir atom bombası, aynısından iki tane olduğu için babalarının nüfusa yalnızca birini kaydettirdiği ikizler, patates çiftçisi bir kontes ve tavuk kafası kesen bir kral hakkındadır.
Nombeko Mayeki, Güney Afrika’da bir kasabada doğduğunda önünde pek fazla seçenek yoktu, bu yüzden o da tuvalet temizleyicisi oldu. Fakat şans mı kader mi bilinmez, kendini ülkenin gizli atom bombası projesinin içinde buldu. Bir şekilde İsveç’e kaçmayı başarmıştı ki dünyanın en ürkütücü ajanlarını peşine taktığını fark etti. Ve ah, aşk… Nombeko tutup aynısından bir tane daha olan Holger 2’ye âşık oldu. Peki Holger 1 mi? Aman hiç canım, o da İsveç kralını öldürmeyi planlıyor. Ama bunun için biraz şeye ihtiyacı var… Zekâya!
Jonas Jonasson yine şaşırtıcı ve trajikomik bir hikâyeyle karşımızda. Kapakta yer olmadığı için, bir de biraz merak edin diye her şeyi buraya yazamadık ama okursanız Nombeko Mayeki’ye hayran kalacağınızdan eminiz!
“Aşk, şans ve matematikten oluşan bir komedi tufanı.”
Daily Express
“İyi hissettirmek ve şaşırtmak bu kitabın temel iddiası.”
Guardian
“Yüz Yaşında Camdan Atlayıp Kaybolan Adam kadar komik ve sıra dışı.”
Observer
Dönüşümler I-XV
Yazar: Publius Ovidius Naso
Çevirmen: Asuman Coşkun Abuagla
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 456
Destan türüne özgü bir vezin olan heksametron ile yazılan ve on beş kitaptan oluşan “Dönüşümler”, Ovidius’un olgunluk döneminin meyvelerinden biridir. Mitolojiyle iç içe geçerek anlatılan öykülerden oluşan eserde Homeros, Hesiodos, antik Yunan tragedya yazarları, İskenderiyeli ve Romalı şairler ve daha pek çok yazar kaynak olarak kullanılmıştır. Mükemmel bir ustalıkla kaleme alınan bu öyküler, sanki ateş tanrısı Vulcanus’un yaptığı görünmez zincirlerle, yer ve zaman bağlamında birbirlerine bağlanarak kesintisiz bir anlatımla akıp giderler. Ovidius’un dostlarında bulunan kopyalar sayesinde günümüze kadar ulaşan eserin daima bir başyapıt olarak kalacağı kuşkusuzdur.
Ölümsüz
Yazar: Catherynne M. Valente
Çevirmen: Duygu Şahin
Yayınevi: Monokl
Sayfa Sayısı: 308
“Yakışıklı bir genç adam St. Petersburg’a gelecek ve Marya Morevna’nın kaldığı evin kapısını çalacak. Adı Koşey: Yaşam Çarı ve Marya’nın kaderi. Yaşam Çarı, Marya’yı krallığına sürükleyecek, ki orada Marya, Koşey’in kardeşi Ölüm Çarı’yla tutuştuğu amansız savaşta kudretli bir savaşçıya dönüşecek.
Yıllar yılları kovalayacak; savaş kızışacak. Aşktan yaralanmış ve bir soluk arayışındaki Marya St. Petersburg’a geri dönecek. Ancak geride bıraktığı merhametsiz topraklardan çok da farklı bir şey bulamayacak orada da. St. Petersburg açlıktan kırılmakta, ölüm tarafından yutulmaktadır.
Ölümsüz’de, yaşamın ve ölümün, aşkın ve gücün, unutulmaya yüz tutmuş hatıraların, derin mitlerin ve karanlık büyülerin 20. Yüzyıl Rus tarihiyle akıllardan çıkmayacak bir harmanını bulacaksınız.
Lütfen Anneme İyi Bak
Yazar: Kyung-Sook Shin
Çevirmen: Belgin Selen Haktanır
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 232
Asya’nın en büyük edebiyat ödülü “Man Asian Literary Prize” “Lütfen Anneme İyi Bak” ile Güney Koreli yazar Kyung-sook Shin’e verildi.
Kyung-sook Shin, “Lütfen Anneme İyi Bak” romanı ile “Man Asian Literary Prize” ödülüne layık görülen ilk kadın ve ilk Güney Koreli yazar olma özelliğine sahip. Kore’de 1 milyondan fazla satan, 16 dile çevrilen Lütfen Anneme İyi Bak, anneliğe eşsiz bir ağıt.
Yetişkin çocuklarını ziyaret etmek için geldiği Seul’de kaybolan bir annenin ardından, aile üyelerinin yaşadığı pişmanlıkların ve iç hesaplaşmaların öyküsü bu. Kore kültürü fonunda derin aile ilişkilerinin ele alındığı yürek burkan bir hikâye… Sadece Kore’de 1 milyonun üzerinde satan ve Amerika’da yayımlanır yayımlanmaz büyük ilgi gören Lütfen Anneme İyi Bak, okuru sadece bir arayış hikâyesine ortak etmekle kalmıyor, insan yüreğinin derinliklerine sarsıcı bir yolculuğa da çıkarıyor.
“Etkileyici… Ruhsal çözümlemeleriyle son derece dokunaklı… Bu aile hikâyesi büyük yankı uyandıracak.”
Publishers Weekly
“Anneliğe eşsiz bir ağıt…”
The New York Times Book Review
“Lütfen Anneme İyi Bak sadece bir özlem ve arayış hikâyesi değil, bir kere eşiği geçtiniz mi, rahat yerlerinize bir daha dönemeyeceğiniz bir kapı.”
Jamie Ford, amazon.com
Sararmış Bir Fotoğraf
Yazar: Isabel Allende
Çevirmen: İnci Kut
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 392
Aurora, beş yaşında geçirdiği bir travmanın ardından son derece sıra dışı, hırslı bir kadın olan babaannesi tarafından yetiştirilir. 1800’lü yılların ikinci yarısında “Altına Hücum” ateşiyle yanıp kavrulan California’dan ayrılarak elinde fotoğraf makinesiyle Şili’ye gider ve burada kendini içsavaşın, politik çatışmaların ortasında bulur. Sevdiği adamın ihanetine uğrayan Aurora gördüğü karabasanların nedenleri üzerine düşünüp sırlarla dolu geçmişini keşfe çıkar. Fotoğraf makinesinin arkasına sığınan genç kadının en büyük arzusu “gerçeği yakalamak”tır. Gelgelelim bu “gerçek”, arka planını 19. yüzyıl Şili’sinin oluşturduğu siyasi ortamda vücut bulacaktır.
Isabel Allende’nin bu romanı, öteki romanlarında da sıkça kullandığı temalarla gelişiyor: kadının gücü, büyülü gerçekçilik ve erotizm. Genç bir kadının kimliğini arayışının öyküsünü anlatan Sararmış Bir Fotoğraf, daha önce yayımladığımız Ruhlar Evi ve Kaderin Kızı’yla birlikte Isabel Allende’nin 18. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başı arasında 130 yıllık bir dönemde bir aileyi anlatan üçlemesinin sonuncu kitabıdır.
İlginizi Çekebilir: Del Valle Serisi
Ayaklarının Altındaki Toprak
Yazar: Salman Rushdie
Çevirmen: Kerem Işık
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 824
Hindistan’da bir çocukluk tutkusu olarak başlayan, New York’a uzanan, dünyanın birçok şehrinde süregelen bir aşk hikâyesi; müzik şölenleriyle renklenen masalsı yaşamların perde arkasındaki acılar, kinler, öfkeler ve öksüzlükler. Yaşamlarına anlam katan Rock müziği gibi aşklarını da efsaneleştiren dünyalar güzeli bir kadın ile ona olan tutkusundan ölene dek vazgeçmeyen olağanüstü bir erkeğin romanı…
Ormus, büyük bir müzik yeteneğidir ve sevgisini Ayaklarının Altındaki Toprak (Olmak İstiyorum) adlı şarkısıyla dile getirecek kadar âşıktır Vina’ya. Vina da dünyadaki bütün dinleyici kitlelerinin taptığı, olağanüstü güzel sesli bir şarkıcıdır. Rock dünyasının gözdesi olan bu çiftin büyük aşkını bize aktaran Rai adlı fotoğrafçı ise, aynı zamanda Vina’ya âşık olan ikinci erkek olarak romandaki sacayağını tamamlar.
“Rushdie’nin en beğenilen romanı olacağına inanıyorum.”
James Wood, Guardian
“Muhteşem, parlak, pırıl pırıl bir zekâyla örülmüş bir destan bu. Rock’ın Ulysses’i… Harika bir anlatım. İnsancıl ve çok da keyifli.”
Ruth Padel, Independent
Yalnızlık Kalesi
Yazar: Jonathan Lethem
Çevirmen: Burç İdem Dinçel
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 648
Bilimkurgu, kara polisiye gibi türler arasında yaptığı geçişlerle “yüksek edebiyat” ile popüler kültürü harmanlayan, Ulusal Kitap Eleştirmenleri Ödülü sahibi ve MacArthur Dâhi Bursu’nu kazanan Jonathan Lethem neslinin en sıradışı yazarlarından. New York Times edebiyat eleştirmeni Michiko Kakutani’nin “hem çılgınca iddialı hem de alçak sesli bir samimiyeti var,” diye tanımladığı, yetmişlerin Brooklyn’inden doksanlara uzanan Yalnızlık Kalesi ise âdeta Jonathan Lethem’ın yazmak için doğduğu destansı bir roman.
Karanlıkta çakan bir kibrit gibi. Değişen zamanlar, mahalleler. Öksüz iki çocuk. Dylan Ebdus beyaz. Mingus Rude siyah. Babaları kendi âlemlerinde. Sokağın dili zor, ritüelleri şiddetli. Çizgi romanlar sayesinde dost olan bu dertli ergenler sihirli bir yüzük bulurlarsa ne olur peki?
Jonathan Lethem, Yalnızlık Kalesi’nde Brooklyn’i, siyahla beyazı, müziğin, sanatın kudretini sadece onun yapabileceği şekilde anlatıyor. Başınızı kaldırın, gökyüzünde uçan bir adam var. Yukarıdayken burası nasıl görünüyor acaba?
“Yazılması kaçınılmazmış gibi gelen nadir kitaplardan birisi.”
Nick Hornby
“Görkemli, kaotik, sert… Lethem 1970’lerin New York’unu kavrayıp yakalıyor ve onu anlatmaya değecek bir hikâyeye taşıyor.”
Time
Ivanhoe
Yazar: Walter Scott
Çevirmen: Can Erhan Kızmaz
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 603
Tarihî romanın mucidi Walter Scott, Ivanhoe’da Norman İstilası sonrası İngiltere’de yaşanan büyük çalkantıları anlatıyor.
Norman İstilası’ndan sonra İngiltere, tahtta hak iddia eden prensler, baronlar ve onların emrindeki şövalyeler arasındaki muharebelere sahne olur ve Sakson-Norman çatışması tarihin seyrini değiştirecek sonuçlara gebedir. Sakson şövalyesi Wilfred Ivanhoe, bir yandan düşmanlarıyla dövüşürken öte yandan esir düşen genç ve güzel Rebecca’yı kurtarmaya çalışır. Robin Hood’dan Aslan Yürekli Richard’a, Haçlı Seferleri’nden Yahudilerin uğradığı ayrımcılığa kadar Ortaçağ Avrupası’nın sosyal panoramasını, ulusal ve kültürel mitlerini betimleyen Ivanhoe tarihî romanın öncüsü ve en başarılı örneklerinden biri.
“Walter Scott’ın Ivanhoe’da kurguladığı abidevi tarihî figürler türün sanatsalözelliklerine uygun olduğu gibi gerçek tarihsel figürlerden çok dahabaşarılıdır.”
Geonge Lukacs
Bütün Kozmokomik Öyküler
Yazar: Italo Calvino
Çevirmen: Eren Yücesan Cendey, Şemsa Gezgin
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 364
İtalyan edebiyatının büyük ustası Italo Calvino’nun kadim bilgilerden modern bilime uzanan verileri kullanarak mizahi bir dille yazdığı kozmokomik öyküler, yayımlandığı zaman İtalya’da büyük yankı uyandırdı. Kozmokomik öykülerin geveze, hayalperest ve çapkın kahramanı Qfwfq’nun ağzından evrenin yaratılışı üstüne görülen hayalleri anlatan Bütün Kozmokomik Öyküler, Calvino’nun sağlığında yaptığı bu düzenlemeyle ilk kez Türkçede.
Şu anda okumakta olduğum kitap
Yorumunuzu bekliyoruz 🙂
Yarıladım henüz ama oldukça iyi gidiyor şimdilik. Çokça betimleme kullanmış olmasına rağmen bazı Rus yazarların aksine tablo misali seriliyor gözlerimizin önüne tüm anlatılanlar. Toplumsal öğeler, sınıf farklılıkları, normların kadınlar üzerindeki etkileri hemen göze çarpıyor. Yazarın kalemi hakikaten çok güçlü ve akıcı. Şimdilik yorumlarım bu kadar. Kitap bitince farklı bir izlenim oluşursa muhakkak yazarım tekrar..
Teşekkür ederiz, devamını bekliyoruz 🙂 Kitabı çok severseniz öneride bulunduklarımıza da göz atmayı unutmayın 🙂 Kitapla kalın.