Cesur Yeni Dünya bizi “Ford’dan sonra 632 yılına” götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında “Cemaat, Özdeşlik, İstikrar” yazan Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi’nde üretilirler.
Cesur Yeni Dünya
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Ümit Tosun
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 349
“Cesur Yeni Dünya” bizi “Ford’dan sonra 632 yılına” götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında “Cemaat, Özdeşlik, İstikrar” yazan Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi’nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, “annelik’ ve ‘babalık’ pornografik birer kavram olarak görülür Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya -uykuda eğitim- ile sağlanır. Hipnopedya sayesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. “Herkes herkes içindir.”
Biz
Yazar: Yevgeni Zamyatin
Çevirmen: Fatma Arıkan, Serdar Arıkan
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 248
“Herkesin aklını kaçırması gerekli, en kısa zamanda herkesin delirmesi lazım!”
Yevgeni Zamyatin ütopyaların nasıl tepetaklak olabileceğini fark eden belki de ilk yazar. Orwell, Huxley, Le Guin ve daha birçoğuna ütopyaya farklı, ters bir açıdan bakma ilhamını veren Biz ise “distopya” kelimesinin altını dolduran ve onca yıl sonra bile hakkını vermeye devam eden bir şaheser.
Yaşamın bitmez tükenmez kaosunun dizginlendiği bir gelecek… Bu gelecekte ne özgürlük ne demokrasi ne de birey; sadece matematik ve mantığın hükümranlığı geçerli. Mahremiyetlerini ve cezalandırılma hakkı dışındaki bütün haklarını Tek Devlet ve onun sureti Velinimet’in demir eline teslim eden insanlar ise sadece birer Numara’dan ibaret. Hem numaraların kutsal kitap yerine koydukları Saat Tableti’ne göre yaşadığı bu mutlak iktidarın hem de son devrimin diğer gezegenlere müjdelenmesi için camdan bir uzay aracı inşa edilir. İntegral adındaki bu aracın başmühendisi D-503, öteki gezegenlerdeki ilkel okurlarına Tek Devlet’i anlatmak üzere bir günlük tutmaya başlar.
Hayal gücü denen bir hastalıktan mustarip olduğunu düşünen D-503, kusursuz bildiği denklemde bazı hatalar, mutlak devrimde bazı eksiklikler fark eder. Bu hastalıktan kurtulmaya çalıştıkça inancını da kaybetmeye başlar.
Biz, distopyanın şafağı.
“Romantik, yaratıcı, zekâ dolu, güçlü ve güzel bir kitap… Muhtemelen şimdiye dek yazılmış en iyi bilimkurgu romanı.”
Ursula K. Le Guin
“Zamyatin belli bir ülkeyi değil, sanayi uygarlığının hedeflerini ele alıyor. Bu kitabın konusu aslında Makine, yani insanın düşüncesizce şişesinden çıkardığı ve tekrar şişesine sokamadığı o cin…”
George Orwell
Demir Ökçe
Yazar: Jack London
Çevirmen: Levent Cinemre
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 336
Jack London’ın Demir Ökçe’si distopya edebiyatının ilk örneği olarak kabul edilir. Günümüzden yüz yılı aşkın bir zaman önce kaleme aldığı eserinde London, çok eski ama hiç eskimeyen bir hikâyeyi konu edinir. Ezen ve ezilen mücadelesi tüm çıplaklığıyla gözler önündedir. Amerika Birleşik Devletleri’ni pençesine almış olan Oligarşi, namıdiğer Demir Ökçe tüm şiddeti ve gaddarlığıyla emekçilerin üzerine yürümektedir. Tröstler, ekonomik ve siyasi ilişkiler, faşist devlet yapılanması sanki daha o zamandan yirminci yüzyılda insanlığın yaşayacağı acı olayların habercisi gibidir…
Yabancı
Yazar: Albert Camus
Çevirmen: Samih Tiryakioğlu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 112
Başkalarından daha erken ölecektim, orası aşikârdı. Ama herkesin bildiği gibi, hayat yaşamaya değmez.
Meursault, annesinin öldüğünü öğrendiği gün cenazeye katılmak üzere yola çıkar, hava çok sıcaktır. Gün boyu hissettikleri dış dünyaya ait uyarıcılardan öteye geçmez; sıcak, ışık onu rahatsız eder, dikkati kendi bedeni üzerindedir. Herkes ondan bir oğul olarak duygusal bir tepki beklerken o duyusal dünyaya dikkat kesilmiştir. Halbuki onun kayıtsızlığı, sadece annesinin ölümüyle ilgili değildir. Birkaç gün sonra ıssız bir kumsalda yürürken, onu telafi edilmez bir eylemde bulunmaya sevk edecek olan da aynı kayıtsızlıktır.
Meursault, anlamın olmadığı yerde bir anlam varmış gibi davranmayı reddeder, Yabancı’nın çıkış noktasını oluşturan da budur. Camus, saçma felsefesinin temel unsurlarını Meursault’da bir araya getirerek, toplumsal düzenle bireyin özgürlüğü arasındaki açmazı, kişinin kendine ve topluma karşı yabancılaşmasını açığa vuran kült bir roman ortaya koyar.
“Camus’nün karamsarlığı kabulleniş değil, tam aksine bir eylem hatta isyan çağrısıdır. Romanı bitirdikten sonra Meursault’ya karşı karışık hisler beslesek de dünyanın iyi bir yer olmadığına ve değişmesi gerektiğine inanırız.”
Mario Vargas Llosa
1984
Yazar: George Orwell
Çevirmen: Celal Üster
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 352
Parti’nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (…) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.
George Orwell’in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
İlginizi Çekebilir: 19 Maddede 1984 Distopyası
İlginizi Çekebilir: “1984” Hayranlarına Okuma Önerileri
Fahrenheit 451
Yazar: Ray Bradbury
Çevirmen: Dost Körpe
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 208
Hugo En İyi Roman Ödülü
Prometheus Şeref Kürsüsü Ödülü
Ray Bradbury sadece bilimkurgunun değil fantastik edebiyatın ve korkunun da yirminci yüzyıldaki ustalarından biri. Bilimkurgunun iyi edebiyat da olabileceğini kanıtlayan belki de ilk yazar. Yayımlandığı anda klasikleşen, distopya edebiyatının dört temel kitabından biri olan Fahrenheit 451 ise bir yirminci yüzyıl başyapıtı.
Guy Montag bir itfaiyeciydi. Televizyonun hüküm sürdüğü bu dünyada kitaplar ise yok olmak üzereydi zira itfaiyeciler yangın söndürmek yerine ortalığı ateşe veriyordu. Montag’ın işi ise yasadışı olanların en tehlikelisini yakmaktı: Kitapları.
Montag yaptığı işi tek bir gün dahi sorgulamamıştı ve tüm gününü televizyonla kaplı odalarda geçiren eşi Mildred’la beraber yaşıyordu. Ancak yeni komşusu Clarisse’le tanışmasıyla tüm hayatı değişti. Kitapların değerini kavramaya başlayan Montag artık tüm bildiklerini sorgulayacaktı.
İnsanların uğruna canlarını feda etmeyi göze aldığı bu kitapların içinde ne vardı? Gerçeklerin farkına vardıktan sonra bu karanlık toplumda artık yaşanabilir miydi?
Fahrenheit 451, yeryüzünde tek bir kitap kalacak olsa, o kitap olmaya aday.
Mutlu olmamız için gerekli her şeye sahibiz, ama mutlu değiliz. Bir şey eksik. Etrafa bakındım. Ortadan kaybolduğunu kesinlikle bildiğim tek şey, on-on iki yıldır yaktığım kitaplardı.
Allah Senden Razı Olsun Bay Rosewater
Yazar: Kurt Vonnegut
Çevirmen: Sinan Fişek
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 208
“Rosewater Vakfı. Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz?”
Eliot Rosewater’la tanışın: müthiş varlıklı Rosewater Vakfı’nın vârisi ve başkanı, gönüllü itfaiyeci, bilimkurgu hayranı. Kendisi milyon dolarları elinin tersiyle iterek insan doğasına dair soylu bir deneye başlamak için kolları sıvadı. Acaba avukatlık bürosunda çalışan uyanık genç, onun deliliğini tescil ettirip vakfın kontrolünü elinden alana kadar başarılı olabilecek mi? Belki Kurt Vonnegut külliyatının vazgeçilmez karakteri, yazar Kilgore Trout’un yardımıyla…
Vonnegut, hepimizin vârisi olduğumuz açgözlülük, ikiyüzlülük ve budalalığı ortaya koyuyor Allah Senden Razı Olsun Bay Rosewater’da. Sinan Fişek’in yetkin bir çeviriyle Türkçeye kazandırdığı bu roman, yazarın en komik hicivlerinden biri.
Kara mizahı, hicivli dili ve eşsiz hayal gücüyle 20. yüzyılın en önemli yazarları arasında yer alan Vonnegut, Time’ın deyimiyle, “George Orwell, Dr. Caligari ve Flash Gordon’ı tek vücutta birleştiren bir yazar… ahlaklı bir soytarı, deli bir biliminsanı.”
Allah Senden Razı Olsun Dr. Kevorkian
Yazar: Kurt Vonnegut
Çevirmen: Eda Nur Timur
Yayınevi: April Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 64
Ahiretle hayat arasında fark var mı dersiniz?
Var diyenlere bir soru daha; bu fark hangi birim ile ölçülür?
Kurt Vonnegut, bir radyo muhabiri kılığında “mavi tünelden İncili Kapılara” giderek köpeciğini bir pitbulun saldırısından kurtarmak isterken kalp krizi geçirip ölen emekli inşaat işçisi Salvatore Biaggini, vatana ihanet suçuyla asılmasından 140 sene sonra mezarında çürümeye devam eden John Brown, röportaj fikrinden pek haz etmeyen William Shakespeare, hâlâ merak eden Isaac Newton, yazmadan duramayan Isaac Asimov ve pek sevdiği kahramanı, işçi lideri Eugene Victor Debbs ile kendi romanlarının unutulmaz kahramanı Kilgore Trout dâhil birçok ölümsüz ölüyle röportaj yapıyor.
Neil Gaiman’ın önsözüyle Allah Senden Razı Olsun Dr. Kevorkian, kim olduğumuz, ne için yaşadığımız ve hepsinin sonunda ne kadar önem taşıdığımıza dair Vonnegut’ın her zamanki keskin mizahıyla kaleme aldığı enfes bir anlatı.
“Şimdiye kadar Kurt Vonnegut’la iki kere konuşmuşluğum var. İlkinde hayattaydı. Yakınlarda bir daha konuştuk. Hayatta değildi. Bu dünyayı ötekine bağlayan mavi tünelin sonunda karşılaştık. Dr. Jack Kevorkian’ın insanlara yaşamlarını sona erdirme yolları konusunda tavsiye vermesine hatta öbür tarafın kıyısına kadarcık bile gidip dönmelerini sağlamasına artık izin verilmediğinden, kendi yöntemlerimle gidip geldim.”
Neil Gaiman
Alçakgönüllü Bir Öneri
Yazar: Jonathan Swift
Çevirmen: Deniz Hakyemez
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 130
Swift yaşamı boyunca siyasal ve sosyal sorunlarla ilgilenmekten hiçbir zaman geri durmamış bir edebiyat adamıdır. 1726’da yayımlanan Gulliver’in Gezileri ile büyük bir başarı kazanan Swift, ülkemizde de daha çok bu eseriyle tanınır. Işıltılı bir zekânın ve bütün parlaklığını taşıyan Swift’in denemeleri, tarih ve felsefeyle, özellikle Aydınlanma düşüncesiyle ilgilenenler açısından ayrı bir önem taşır.
Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?
Yazar: Philip K. Dick
Çevirmen: Nur Yener
Yayınevi: Alfa Yayınları
Sayfa Sayısı: 260
Çok uzak olmayan bir gelecekte, radyoaktif toz dünyanın her yerini kaplamış, ormanlar ve hayvanlar yok olmuş. İnsanlar çetin yaşam koşullarının hüküm sürdüğü koloni gezegenlerine göç etmiş, başta savaş makinesi olarak tasarlanan robotlar giderek gelişmiş ve insandan daha zeki, daha güçlü olmuşlar. İnsan ile androidi ayıran tek şey empati yetenekleri (mi?). Tüm bunların ortasında ödül avcımız Rick Deckard var. En çok istediği şeyse elektrikli koyunu yerine gerçek bir hayvan sahibi olmak. Ama bunun için Mars’tan kaçmış sekiz androidi emekliye ayırarak alacağı ödül parasına ihtiyacı var ve bu görev, ona insan ile makine arasındaki farkı sorgulatacak bir varoluş savaşına dönüşüyor.
Gelmiş geçmiş en iyi bilimkurgu filmlerinden Blade Runner’ın uyarlandığı (Blade Runner 2049’u da unutmadan), sayısız yazara, sayısız hikayeye esin kaynağı olmuş gerçek bir Philip K. Dick hikayesi.
Siz ne kadar insansınız?
Otomatik Portakal
Yazar: Anthony Burgess
Çevirmen: Aziz Üstel
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 176
Otomatik Portakal : “Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum…” Karabasan gibi bir gelecek atmosferi… Geceleyin sokakları terörize eden, yaşamları şiddet üzerine kurulu gençler ve bu hikâyenin anti-kahramanı Alex…
Yayımlandığı günden bu yana “kült roman” özelliğini kaybetmeyen Otomatik Portakal’ın 15 yaşındaki kahramanı, “iyi ya da kötü nedir?”, “İnsan özgür iradesiyle kaderini seçebilir mi?” gibi soruların yanıtlarını kurcalarken, şiddet dolu sahnelere Beethoven’ın, Mozart’ın müziği eşlik ediyor; Alex ve “çete kardeşleri” Pete, Georgie ve Aptalof, yarattıkları yepyeni dilin kelimelerini okurun zihnine kazıyorlar. Ünlü yönetmen Stanley Kubrick tarafından 1971’de filme de çekilen Otomatik Portakal tüm zamanların en sarsıcı romanlarından.
“Cockney dilinde (İngiliz argosu) bir deyiş vardır. ‘Uqueer as as clockwork orange’. Bu deyiş, olabilecek en yüksek derecede gariplikleri barındıran kişi anlamına gelir. Bu çok sevdiğim lafı, yıllarca bir kitap başlığında kullanmayı düşünmüşümdür. Bir de tabii Malezya’da ‘canlı’ anlamına gelen ‘orang’ sözcüğü var. Kitabı yazmaya başladığımda, rengi ve kokusu hoş bir meyvenin kullanıldığı bu deyişin, tam da anlatmak istediğim duruma, Pavlov kanunlarının uygulanmasına dayalı bir hikâyeye çok iyi oturduğunu düşündüm.”
Anthony Burgess
Mezbaha Beş
Yazar: Kurt Vonnegut
Çevirmen: Hamdi Koç
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 208
YAŞAMIN HER ANINI FARKLI BİR ŞEKİLDE DENEYİMLEMEK İSTEYENLERE!
Dinleyin: Billy Pilgrim zamanda koptu.
Billy bunak bir dul olarak uykuya daldı ve düğün gününde uyandı. 1955’te bir kapıdan geçti ve 1941’de bir başka kapıdan çıktı. O kapıdan tekrar geçti ve kendini 1963’te buldu. Doğumunu ve ölümünü bir çok kere gördüğünü ve aradaki tüm olaylara gelişigüzel seyahatler yaptığını söylüyor.
Öyle söylüyor.
Billy Pilgrim zamanın akışından kopmuştur. Artık hayatını dilediği gibi ileriye ve geriye sarabilir. İsterse Tralfamadore gezegeninden uzaylıların kendisini kaçırdığı güne, isterse savaş esiri olarak tutulduğu Dresden’i müttefik uçaklarının bombaladığı güne ışınlanabilir. Billy’nin parçalanmış hayatı hepimize kendi hayatımızda aradığımız anlamı düşündürüyor. Mezbaha Beş bir modern klasik – Vonnegut’un başyapıtı.
“Çok sert ve çok komİk. Hüzünlü ve keyifli. Tam bir Vonnegut eseri.”
The New York Times
Siyam İkizlerinin Seks Yaşamı
Yazar: Irvine Welsh
Çevirmen: Cihat Taşçıoğlu
Yayınevi: Nemesis Kitap
Sayfa Sayısı: 480
Silahlı bir saldırganı etkisiz hale getirdiği için kısa sürede medya kahramanı haline gelen alımlı fitness eğitmeni Lucy, Olayın tek görgü tanığı olan ve Lucy’nin cesaretinden dolayı ondan çok etkilenen depresif ve aşırı kilolu Lena… Spor salonunda yolları birleşen, hem fiziksel hem ruhsal açıdan birbirinden çok farklı olan iki kadın, Aşk, saplantı ve cinsel arzularla birlikte gelen, tahmin edilmesi güç ve tehlikeli sorunlar…
Yeraltı edebiyatının önde gelen isimlerinden IrvineWelsh, bu romanında en akılda kalıcı kadın karakterleriyle karşımıza çıkıyor. Çağdaş edebiyatın tuhaf, sado-mazoşist, hezeyanlı anlatımlarından birine tanıklık edeceğimiz Siyam İkizlerinin Seks Yaşamı, zamanımızın iki büyük takıntısı haline gelmiş “nasıl göründüğümüz” ve “görünenin ardında neler gizlediğimiz” konularına çarpıcı bir gönderme yaparken, Florida güneşini bile gölgede bırakacak kadar karanlık ve rahatsız edici bir hikâye sunuyor.
Dönüşüm
Yazar: Franz Kafka
Çevirmen: Gülperi Sert
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 80
İlk kez 1915’te “Die Weissen Blaetter” adlı aylık dergide yayımlanan Dönüşüm, Kafka’nın en uzun ve en tanınmış öyküsüdür ve yayımlanmasının üzerinden nerdeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır.
17 Ekim 1912’de Felice Bauer’e gönderdiği mektupta Kafka Amerika romanı üzerinde çalıştığını, ilerleyemediğini görünce sıkıldığını ve yataktan kalkamaz hale geldiğini, bu nedenle bir öykü yazarak ara vermek istediğini yazar. Dönüşüm işte böyle ortaya çıkar.
Kumaş pazarlamacısı olan Gregor Samsa’nın uykusundan kocaman bir böceğe dönüşerek uyanmasıyla başlayan Dönüşüm, giderek gerçeklikle kurmacanın sınırlarını zorlayan müthiş bir anlatıma dönüşür.
Gün Ortasında Karanlık
Yazar: Arthur Koestler
Çevirmen: Pınar Kür
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 255
Gün Ortasında Karanlık, hapishane edebiyatının dünya çapındaki en başarılı örneklerinden biri ve Arthur Koestler’in en çok okunan eseridir.
Macar asıllı İngiliz romancı Arthur Koestler Gün Ortasında Karanlık’ta Stalin diktası altındaki 1930’lar Sovyetleri’ni anlatıyor. Ülke ve kişi adı vermeden, belirli bir dönem anmadan, burada yaşanan siyasi çalkantıyı ele alıyor. Koestler, kahramanı Rubashov aracılığıyla iktidar-yetki ilişkisini sorgularken, “öznel iyi” aynı zamanda “nesnel iyi” de olabilir mi ve kişi, insanlık adına başkalarına kendi doğrularını dayatabilir mi gibi sorulara cevap arıyor. İspanya İç Savaşı sırasındaki mahkûmiyetinden ve hapishane anılarından yola çıkarak yazdığı bu romanda, yazar hapishane koğuşlarını, tecrit hücrelerini, sorgu odalarını canlı bir anlatımla aktarıyor.
“Gün Ortasında Karanlık, benzeri olmayan bir romandır, çünkü neredeyse hiçbir İngiliz yazar totalitarizmi içeriden görememiştir.”
George Orwell
Dünyalar Savaşı
Yazar: H.G. Wells
Çevirmen: Ali Kaftan
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 296
“BU BİR SAVAŞ DEĞİL. HİÇBİR ZAMAN SAVAŞ OLMADI; İNSANLARLA KARINCALAR ARASINDAKİ BİR SAVAŞTAN DAHA FAZLASI DEĞİL BU.”
H. G. Wells, bilimkurgunun atası, türe adını altın harflerle yazdırmış en büyük yazarlardan. Zaman Makinesi, Görünmez Adam, Doktor Moreau’nun Adası gibi eserleri ve düşünceleriyle âdeta zamanın ötesinden gelen bir yazar olan Wells, Dünyalar Savaşı’nda istila altındaki umutsuz ve çaresiz bir gezegenin hikâyesini anlatıyor: Dünya’nın.
Gökyüzünden İngiltere’nin güneyine düşen silindirlerin yarattığı merak hemen sonra yerini korkuya bırakmıştır. Dünya, Mars’tan gelen canlıların istilası altındadır. Henüz ne olduğunu anlayamadan Marslılar tarafından katledilmeye başlayan insanlar, var güçleriyle karşılık vermeye ve direnmeye çalışırlar.
Uzaylıların kontrolü altındaki İngiltere’de adsız anlatıcının tanıklıkları, insanlığın kaygı verici ümitsizliğinin ve hayatta kalma mücadelesinin karanlık bir portresini çizer. İnsanlığın Dünya üzerindeki binlerce yıllık hükümdarlığı son mu bulacaktır, yoksa bir kurtuluş ihtimali var mıdır?
Arthur C. Clarke’ın önsözüyle, Henrique Alvim Corrêa’nın çizimleriyle…
“H. G. Wells’in yazdıkları insanı kendine hayran bırakan ve hiçbir zaman tam olarak kavrayamayacağımız türden.”
Orson Welles
“Bay Wells’in eserleri zamanın eskitemeyeceği ve gerçekleşmesi pek de imkânsız olmayan hikâyeler anlatıyor.”
Jules Verne
“Her nesil Dünyalar Savaşı’nı kendi deneyimlerinin ışığında yeniden okuyup yeni bir şeyler öğrenebilir.”
Arthur C. Clarke
İvan Denisoviç’in Bir Günü
Yazar: Aleksandr Soljenitsin
Çevirmen: Mehmet Özgül
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 157
Yayımlandığında dünyada hem edebi hem de siyasi yankı uyandıran İvan Denisoviç’in Bir Günü, Stalinist baskıyı edebiyata taşıyan ilk roman.
Aleksandr İsayeviç Soljenitsin İvan Denisoviç’in Bir Günü’nde, toplama kamplarındaki acımasız yaşama ve çalışma koşulları karşısında onurunu ve haysiyetini korumaya çalışan insanları anlatıyor. Kirli, soğuk ve adaletsiz bir ortamda hayata tutunan mahkûmların, insanlık dışı düzene nasıl direnç gösterdiklerini resmediyor. Romanın kahramanı İvan Denisoviç, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların elinden kaçtıktan sonra, ajan olma şüphesiyle Sovyet hükümeti tarafından gözaltına alınır ve sürgüne gönderilir. Buzlar altındaki Sibirya sürgününde, açlık ve dayak tehdidi altında on yıl geçirecektir.
Soljenitsin’in kendi anılarından yola çıkarak yazdığı roman, 1962 yılında yayımlandığında Sovyetler Birliği’nde büyük yankı uyandırmış, kısa sürede toplatılmış ve yasaklanmıştı. Stalinist dönemin yazarlar üzerindeki siyasi baskısını anlamak için okunması gereken bir roman.
“Doktor Jivago’ya kadar hiçbir ilk roman modern Rus edebiyatında, nadide bir eser olan İvan Denisoviç’in Bir Günü kadar heyecan uyandırmamış ve fırtınalar koparmamıştı.”
David Stewart Hull
Boğulanlar Kurtulanlar
Yazar: Primo Levi
Çevirmen: Kemal Atakay
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 216
Primo Levi, 11 Nisan 1987 günü intihar ettiğinde altmış sekiz yaşındaydı. Bir kentsoylu Yahudi olarak iyi eğitim görmüş ve kimyacı olmuştu. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi toplama kamplarına gönderildi. Kendi deyimiyle, talih sonucu, gerçekte ise Alman hükümetinin yok edilmesi gereken tutukluların ortalama ömrünü uzatmaya karar vermesinden sonra hayatta kalabildi. Yahudileri, Çingeneleri ve muhalifleri toplama kamplarına bir tek amaçla, yok etmek amacıyla toplayan Naziler, kurbanlarına şöyle diyorlardı:
“Bu savaş nasıl sona ererse ersin, size karşı savaşı biz kazandık; tanıklık etmek için bir tekiniz bile hayatta kalmayacak; ama biriniz kaçmayı başarsa bile, dünya onun anlattıklarına inanmayacak. Belki kuşkular, tartışmalar, tarihçilerin araştırmaları olacak ama kesin bilgiler bulunmayacak; çünkü sizinle birlikte kanıtları da yok edeceğiz…”
İnsan aklı unutuyor, vicdanlar rahatlıyor, beyinler yıkanıyor. Boğulanlar Kurtulanlar unutmaya karşı bir kitap. Hele hortlakların dirildiği, her şeyin tersyüz edildiği günümüzde ve büyük bir toplama kampına dönüşmeye aday olan dünyamızda.
Zaman Makinesi
Yazar: H. G. Wells
Çevirmen: Volkan Gürses
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 128
Wells’in ilk olarak okul gazetesinde yayınladığı bir öyküden hareketle kaleme aldığı kısa romanı Zaman Makinesi, 1895’ten beri bilimkurgunun önde gelen eserlerinden biri oldu. Hem geleceği hayal etmek hem de biliminsanının karakterini göstermek adına derin saptamalarda bulunan, politik göndermelerle yüklü bu distopya, hâlâ gerçekleştiremediğimiz bir fantezinin peşinden yıllardır sürüklüyor bizi. Volkan Gürses’in Türkçeye çevirdiği Zaman Makinesi’nin bu yeni baskısı, roman tarihi ve H.G. Wells üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan akademisyen Patrick Parrinder’ın önemli makalelerinden biriyle zenginleşiyor.
Dorian Gray’in Portresi
Yazar: Oscar Wilde
Çevirmen: Ezgi Altun
Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 192
Oscar Wilde’ın tek romanı ve en bilinen eseri olan Dorian Gray’in Portresi, güzelliğiyle herkesi etkileyen ama yozlaşmış bir adamın, kötülük, aldatmaca ve skandallarla örülü hikâyesini gözler önüne seriyor. Kendisi yerine portresinin yaşlanmasını isteyen Dorian’ın tüm hayatı, bu dileğinin gerçekleşmesi üzerine değişir. Bu sırrın ağırlığı gün geçtikçe arttığından, Dorian’ın zulümleri ve ahlâksızlığı da aynı derecede artar.
Yazıldığı andan itibaren pek çok tartışmaya sebep olan bu sansasyonel roman, insan kötülüğünü estetikle birleştiren, sanatın köklerini irdeleyen, Wilde’a bir sanatçı olarak hak ettiği değeri kazandıran bir başyapıt. Ancak Oscar Wilde’ın da dediği gibi, “Tüm sanatlar oldukça beyhudedir.”
Kör Nişancı
Yazar: Kurt Vonnegut
Çevirmen: Handan Balkara
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 256
“Savulun, hayat geliyor!”
Kör Nişancı, masumiyetin yok edilişine tüyler ürpertici, trajikomik bir bakış. Şampiyonların Kahvaltısı’ndan aşina olduğumuz Midland City’de yaşanan bir dizi felaketin ortasında -çifte cinayet, şömine raflarında ölümcül oranda radyasyon, kayıp bir kelle, nötron bombasıyla yok edilen bir şehir- Rudy Waltz, namı diğer Kör Nişancı, okuru budalaca bir mutluluk arayışına çıkarıyor.
Ömrü boyunca bir çocukluk hatasının kefaretini ödemeye çalışan Rudy’ninki, Kurt Vonnegut’a özgü bir suç ve ceza hikâyesi.
Kara mizahı, hicivli dili ve eşsiz hayal gücüyle 20. yüzyılın en önemli yazarları arasında yer alan Vonnegut, Time’ın deyimiyle, “George Orwell, Dr. Caligari ve Flash Gordon’ı tek vücutta birleştiren bir yazar… ahlaklı bir soytarı, deli bir biliminsanı.”
Uzay Piyangosu
Yazar: Philip K. Dick
Çevirmen: Defne Akçınar
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 248
Gelecekte dünyayı yönetmeye ne dersiniz?
Rastgelelik üzerine kurulu piyango sisteminde dünyanın en güçlüsü olmak için herkesin eşit şansı var. Ama dikkat edin, bu yeni dünyada halkın bir numaralı eğlencesi bir suikastçının Oyunun Efendisini yok etmeye çalışmasını izlemek. Tüm bunların arasında, dünyayı değiştirmek isteyen genç Ted Benteley kendisini kuralların her an değiştiği bu tehlikeli oyunun içinde bulur.
PKD’nin ilk romanı Uzay Piyangosu’nda telepatları, insanların bireyselliğini yok eden güçlü şirketleri, androidleri, uzay yolculuğunu, gerçek dünyanın korkularını ve endişelerini bulacaksınız.
Geleceğe hoş geldiniz.
Cennet İle Cehennemin Evliliği
Yazar: William Blake
Çevirmen: Burhan Sönmez
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 80
Romantik Çağ’ın şairi William Blake (1757-1827) iki yüz yıldır Aldous Huxley gibi yazarlardan Bob Dylan gibi müzisyenlere kadar geniş bir kesime esin kaynağı oldu. En yetkin eseri sayılan Cennet ile Cehennemin Evliliği’nde dinin ve kurumların insana giydirdiği örtüleri kaldırmaya çalıştı. Kutsal kitapları çağrıştıran ama arkaik söyleme kapılmayan özgün bir dil yaratarak, geleneksel bakışların ötesine geçti. İmparatorluğa karşı devrimin, akla karşı hayal gücünün, her tür baskıya karşı özgürlüğün felsefesini yaparken, insandaki haz ve sevinç duygularını yüceltti.