Decameron, 1348 yazında Avrupa’yı toplu ölümlerle sarsan veba salgınından kaçmaya çalışan yedi genç kadın ve üç genç erkekten oluşan bir grup, şehri terk edip Floransa’nın kırsalına sığınmak için yola çıkar.
Decameron
Yazar: Giovanni Boccaccio
Çevirmen: Nevin Yeni
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 825
1348 yazında Avrupa’yı toplu ölümlerle sarsan veba salgınından kaçmaya çalışan yedi genç kadın ve üç genç erkekten oluşan bir grup, şehri terk edip Floransa’nın kırsalına sığınmak için yola çıkar. Birbirlerini eğlendirmek ve yolculuğa devam edebilmek için on gün boyunca her biri aşk hikâyelerinden kahramanlık maceralarına uzanan onar öykü anlatacaktır. Toplamda anlatılan bu yüz öykü, ortaçağın karmaşık ve zengin gündelik hayatını ortaya koyan bir derleme görevi görür. Decameron, Princeton Üniversitesinden Leonard Barkan’ın da dediği gibi “tüm zamanların en iyi öykü antolojisi”dir. Dünya edebiyatının ilk hikâyecisi ve İtalyan edebiyatında düzyazının babası olarak kabul edilen Boccaccio’nun başyapıtı Decameron güçlü bir düzyazı.
”Decameron’u okuduğumda 16 yaşındaydım ve 10 hikâyecinin çoğunun kadın olması beni çok memnun etmişti… Modern hikâye anlatıcılığının babası olarak bilinen bu yazar yedi şahane kadın anlatıcı takdim ediyordu. Demek ki umut edilecek şeyler vardı.”
Elena Ferrante
”Avrupa hikâye anlatıcılığının ilk büyük başyapıtı.”
Hermann Hesse
Don Quijote
Yazar: Miguel de Cervantes Saavedra
Çevirmen: Roza Hakmen
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 910
Cervantes’in ünlü romanı Don Quijote, tam adıyla La Mancha’lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote.
“Birinci kısmının basıldığı 1605 yılından beri en çok okunan, en çok sevilen, en çok yorumlanan ve yeniden en çok yazılan La Mancha’lı Şövalye Don Quijote ve silahtarı Sancho Panza’nın serüvenleri”
Uyanış
Yazar: Kate Chopin
Çevirmen: Suat Ertüzün
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 176
Yirmi yedi yaşındaki Edna Pontellier varlıklı bir adamla evli, iki çocuk annesi, güzel bir kadındır. Ailesiyle yaz aylarını geçirmek için gittikleri tatil beldesinde kendisine ayırdığı vakit, denizle kurduğu ilişki ona yeni ufuklar açar. Öncelikle bir birey olarak kendini keşfetmeye yönelen Edna, bunu yaparken toplum tarafından belirlenmiş kadınlık ve annelik rollerini, evliliği sorgular.
Kimlik, toplum, aidiyet ve özgürlük kavramlarını, bir kadının tinsel ve cinsel farkındalığa erişmesini konu edinen Uyanış, salt bir aydınlanma değil aynı zamanda bastırılmış kadın kimliğinin beraberinde getirdiği huzursuzluğu açığa vuran özgün bir roman.
“Chopin olağandışı, ilginç bir yazar… Kadınların cinsel tutkularını, ailevi ve kişisel ilişkilerini irdeleyişi zamanının çok ötesinde.”
Jean Stafford
Portnoy’un Feryadı
Yazar: Philip Roth
Çevirmen: Özden Arıkan
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 240
Philip Roth, erkekliğin kitabını yeniden yazdı. Histerik, kurnaz, hesaplı, korku ve beklentilerle dolu ama çok da kıvrak, cazibeli, hatta cilveli bir kitap bu; neredeyse “anlatılmayan ama yaşanan erkeklik”in kitabı.
Sıkça söylendiği gibi insan dişisi, kadın olarak doğmuyor, bir kadın olarak inşa ediliyor. Ama erkek olmak için de yoğun bir inşaat faaliyeti gerekiyor; üstelik malzemeden çalma şansı çok daha kısıtlı. En azından kahramanımız Portnoy için; ki bu dünyada her erkeğin başına gelen en büyük talihsizlik onun da başına gelmiştir: Bir kadın tarafından doğurulmak ve yetiştirilmek.
Fakat talihsizlikler bununla bitmez; bir de baba ve çekirdek aile cehennemi vardır. Üstelik Portnoy, Yahudi’dir; hiçbir yerde kendini yurdunda hissetmeyip hep başka diyarların düşünü kuran bir azınlık mensubudur. Ve her erkek gibi başındaki asıl bela, sonu gelmez istekleriyle ona dünyayı dar eden “koca kafalı canavar”dır. Bir türlü yatıştıramadığı canavarıyla annesinin demir pençesi arasında sıkışıp kalan Portnoy, bu uzun feryadıyla çağdaş edebiyat tarihinin en kıvrak, en keyifli, en edepsiz monologlarından birini yaratıyor.
Bir erkeğin cinsel gelişimini yer yer gerçekten çok komik ve sevimli, yer yer irkiltici olabilen serüvenlerinde izlerken, bir yandan da orta sınıf aile kültürünün dehşetini hissediyor, “büyüme” denen sürecin aslında nasıl azap dolu olduğunu hatırlıyoruz. Çağdaş Amerikan edebiyatının ustalarından Philip Roth, bu romanında argo ile ironiyi, fars ile trajediyi, kahkaha ile hüznü eşsiz bir kıvraklıkla harmanlıyor.
Herkesin kendi çocukluğundan ve annesinden bir şeyler bulacağı; herkesin kendi içindeki ötekiyle, kendi içindeki azınlıkla karşılaşacağı; kendi canavarını hatırlayacağı bir roman bu… çok komik, yakası açılmadık ve sevimli… Times Literary Supplement’a göre yüzyılın en iyi yüz romanından biri olan bu samimi itirafnameyi yüzünüz kızararak ve kahkalarla gülerek okuyacaksınız.
Madam Bovary
Yazar: Gustave Flaubert
Çevirmen: Samih Tiryakioğlu
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 431
Madam Bovary, 19. yüzyıl Fransız kadınının kıstırılmış hayatını ve iç dünyasını oldukça şeffaf bir şekilde ele alırken, dönemin kadın erkek ilişkilerine de ayna tutan bir başyapıt.
Vasat bir doktorla evlendikten sonra boğucu taşra yaşamı içinde sıkışıp kalan genç ve güzel Madam Bovary, mutsuzluğu bir kader olarak kabul etmeye razı olmaz. Büyük hayalleri, hayattan büyük beklentileri vardır; okuduğu romanlardaki tutkunun ve romantik fantezilerin özlemiyle yaşar ve aradığı ideal aşkı bulmak için çıktığı yolda hiçbir fedakârlıktan kaçınmaz.
Madam Bovary’nin bu mücadelesini ve sürüklendiği çıkmazı anlatan roman, tutkulu bir hikâyenin gerisinde evlilik, cinsellik ve zenginlik kavramlarını sorguluyor. 1857’de ilk kez yayımlandığında büyük yankı uyandıran, toplumun din ve ahlak anlayışını sarstığı gerekçesiyle yasaklanmaya çalışılan Madam Bovary, 19. yüzyıl Fransası’nın ahlak anlayışına ve burjuva değerlerine karşı güçlü bir eleştiridir.
“Şairler nasıl bahara şükran duyuyorsa, romancılar da Flaubert’e öyle şükran duymalıdır. Onunla her şey yeniden başlar.”
James Wood
Gargantua
Yazar: François Rabelais
Çevirmen: Birsel Uzma
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 270
Rönesans’ın başlangıcını müjdeleyen yazarlardan biri olan François Rabelais, baba-oğul iki dev olan Gargantua ve Pantragruel’in maceralarını anlattığı beş ciltlik eseriyle Fransız ve dünya edebiyatına damgasını vurmuştur. Gargantua, bu külliyatın en bilindik eseridir.
Obur dev Gargantua’nın hayatını doğumundan başlayarak anlatan bu roman, realizmi fanteziyle, Rönesans bilgeliğini müstehcen esprilerle buluşturuyor ve okurların dünyaya farklı bir açıdan bakmalarını sağlıyor. Rabelais’nin ironi ve mizahla ördüğü kitap, yer yer destansı diliyle dönemin dini, eğitimsel ve askeri uygulamalarını tiye alıyor. Bunu yaparken de okurun iştahını kabartmaktan geri kalmıyor.
“Ne istiyorsan onu yap,” felsefesiyle hümanizmin önde gelen kahramanlarından biri olan Gargantua, dünyaya duyulan merakın, dünya nimetlerine duyulan iştahın kahramanıdır. Bu efsanevi devin maceraları, şimdi Birsel Uzma’nın yetkin çevirisi ve bilgilendirici notlarıyla okurlarla buluşuyor.
Canterbury Hikayeleri
Yazar: Geoffrey Chaucer
Çevirmen: Nazmi Ağıl
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 641
Chaucer’ın olgunluk dönemi ürünü olan Canterbury Hikâyeleri, neredeyse bütün çağların en yaygın edebi formu olan “bir çerçeve öykü içinde öyküler dizisi” örneğine uygun olarak tasarlanmıştır. Dilindeki ve anlatımındaki olgunluğun yanı sıra, öyküleri değişik kişilerin anlatması, bu kişilerin betimlenmesindeki canlılık ve anlatıcıyla öyküsü arasındaki ilişkilerin de verilmesi gibi özellikleri, yapıtı benzeri dizi öykülerden ayırmaktadır. Canterbury Hikâyeleri, Chaucer’in öngördüğü hacme ulaşamamış olmasına rağmen, yine de dev bir yapıttır.
Goriot Baba
Yazar: Honore de Balzac
Çevirmen: Şerif Hulusi
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 376
Goriot Baba Restorasyon dönemi Fransası’na damgasını vuran burjuva hayatının toplumda yarattığı trajediyi gerçekçi bir üslupla resmediyor.Realist romanın en iyi örneklerinden biri kabul edilen Goriot Baba, Balzac’ın “İnsanlık Komedyası” dizisindeki karakterlerin bütünlüğünü sağlayan en önemli eserlerinden biridir. İlk defa 1835’te okurla buluşan roman, ilk bakışta birbirinden hayli farklı görünen ama aslında hepsi burjuva olma hayaliyle hayatlarına yön vermiş üç karakterin yollarını Madam Vauquer’in pansiyonunda kesiştiriyor: Bütün servetini kızlarının başarılı evlilikler yapabilmesi uğruna harcayan ve sonunda damatları tarafından dışlanan Jean-Joachim Goriot, hukuk eğitimi almak için geldiği Paris’te karşılaştığı hayata özenen Rastignac ve hırsına kapılarak ahlâklı insanları kendi çıkarları için manipüle eden Vautrin…
“Vautrin, Rastignac, Birotteau… Ve siz Honoré de Balzac, bağrınızdan yarattığınız bütün karakterlerden daha kahraman, daha sade, daha romantik ve daha şairanesiniz…”
Charles Baudelaire
“Bildiğimiz 19. yüzyıl, büyük ölçüde bir Balzac icadıdır.”
Oscar Wilde