Dönüşüm, Kumaş pazarlamacısı olan Gregor Samsa’nın uykusundan kocaman bir böceğe dönüşerek uyanmasıyla başlayan, giderek gerçeklikle kurmacanın sınırlarını zorlayan müthiş bir anlatıma dönüşür.
Dönüşüm
Yazar: Franz Kafka
Çevirmen: Gülperi Sert
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 80
İlk kez 1915’te “Die Weissen Blaetter” adlı aylık dergide yayımlanan Dönüşüm, Kafka’nın en uzun ve en tanınmış öyküsüdür ve yayımlanmasının üzerinden nerdeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır.
17 Ekim 1912’de Felice Bauer’e gönderdiği mektupta Kafka Amerika romanı üzerinde çalıştığını, ilerleyemediğini görünce sıkıldığını ve yataktan kalkamaz hale geldiğini, bu nedenle bir öykü yazarak ara vermek istediğini yazar. Dönüşüm işte böyle ortaya çıkar.
Kumaş pazarlamacısı olan Gregor Samsa’nın uykusundan kocaman bir böceğe dönüşerek uyanmasıyla başlayan Dönüşüm, giderek gerçeklikle kurmacanın sınırlarını zorlayan müthiş bir anlatıma dönüşür.
Yabancı
Yazar: Albert Camus
Çevirmen: Samih Tiryakioğlu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 112
Başkalarından daha erken ölecektim, orası aşikârdı. Ama herkesin bildiği gibi, hayat yaşamaya değmez.
Meursault, annesinin öldüğünü öğrendiği gün cenazeye katılmak üzere yola çıkar, hava çok sıcaktır. Gün boyu hissettikleri dış dünyaya ait uyarıcılardan öteye geçmez; sıcak, ışık onu rahatsız eder, dikkati kendi bedeni üzerindedir. Herkes ondan bir oğul olarak duygusal bir tepki beklerken o duyusal dünyaya dikkat kesilmiştir. Halbuki onun kayıtsızlığı, sadece annesinin ölümüyle ilgili değildir. Birkaç gün sonra ıssız bir kumsalda yürürken, onu telafi edilmez bir eylemde bulunmaya sevk edecek olan da aynı kayıtsızlıktır.
Meursault, anlamın olmadığı yerde bir anlam varmış gibi davranmayı reddeder, Yabancı’nın çıkış noktasını oluşturan da budur. Camus, saçma felsefesinin temel unsurlarını Meursault’da bir araya getirerek, toplumsal düzenle bireyin özgürlüğü arasındaki açmazı, kişinin kendine ve topluma karşı yabancılaşmasını açığa vuran kült bir roman ortaya koyar.
“Camus’nün karamsarlığı kabulleniş değil, tam aksine bir eylem hatta isyan çağrısıdır. Romanı bitirdikten sonra Meursault’ya karşı karışık hisler beslesek de dünyanın iyi bir yer olmadığına ve değişmesi gerektiğine inanırız.”
Mario Vargas Llosa
Rosshalde
Yazar: Hermann Hesse
Çevirmen: Kamuran Şipal
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 160
Parçalanmanın eşiğindeki bir aileyi barındıran hüzünlü malikâne Rosshalde’de; varlıklı ve başarılı ressam Johann Veraguth ile kendisi gibi sanatçı, piyanist eşi Adele arasındaki derin yabancılaşma sonucu “çift yalnızlığa” bürünen mutsuz evliliği bir arada tutan son bağ küçük oğul Pierre’in varlığıdır. Rosshalde malikânesi beklenmedik bir trajediyle sarsılınca, Veraguth için küçük oğluna duyduğu sevginin ve yurtsuz, köksüz kalarak sürüklenme kaygısının yıllardır gölgelediği başka bir patika belirir: Kendini keşfetme yolculuğu.
Evlilikle biçimlenen esaretin duygusal gerilimini çarpıcı bir anlatımla resmeden ROSSHALDE (1914) otobiyografik izler taşır. Bir yandan ressamlık Hesse’nin de sanatçı kişiliğinin bir parçasıdır; yine kendini keşfetme teması bağlamında Hint kültürü ve Budizm’le iç içe oluşunun çok öncesinde, 1911’de çıktığı uzun Hindistan yolculuğu isyankâr ruhuyla barışma girişimi anlamına gelebilecek bir ilk deneyim oluşturur.
“Rosshalde”, insan ruhunun karanlık kaynağında bireyselleşen ve kişiliği oluşturan “bireyin tekrar edilemez yazgısı”nı betimliyor.
“Kitaba konu olan mutsuz evliliğin tek nedeni yanlış seçim değil; sorun çok daha derinlerde, bir sanatçının ya da düşünürün evliliğe yatkın olup olmadığında. Bunun cevabını bilmiyorum ama benim durumum kitaba alabildiğine yansıdı; burada sona eren bir şey var, umarım gerçek hayatta onunla başka türlü başa çıkabilirim.”
Hermann Hesse (ROSSHALDE’nin yayımlanması sebebiyle babasına yazdığı mektuptan)
Körlük
Yazar: Jose Saramago
Çevirmen: Işık Ergüden
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 336
Adı bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen bir kentinde, arabasının direksiyonunda trafik ışığının yeşile dönmesini bekleyen bir adam ansızın kör olur. Ancak karanlıklara değil, bembeyaz bir boşluğa gömülür. Arkasından, körlük salgını bütün kente, hatta bütün ülkeye yayılır. Ne yönetim kalır ülkede, ne de düzen; bütün körler karantinaya alınır. Hayal bile edilemeyecek bir kaos, pislik, açlık ve zorbalık hüküm sürmektedir artık. Yaşam durmuştur, insanların tek çabası, ne pahasına olursa olsun hayatta kalmaktır. Roman, kentteki akıl hastanesinde karantinaya alınan, oradan kurtulunca da birbirinden ayrılmayan, biri çocuk yedi kişiye odaklanır. Aralarında, bütün kentte gözleri gören tek kişi olan ve gruptakilere rehberlik eden bir kadın da vardır. Bu yedi kişi, cehenneme dönen bu kentte, hayatta kalabilmek için inanılmaz bir mücadele verir. Saramago’nun müthiş bir gözlem gücüyle betimlediği bu kaotik dünya, insanın karanlık yüzünün simgesi.
Körlük, ürkütücü bir roman, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin hikâyesi. Konusunun ürkütücülüğüne rağmen olağanüstü bir şiirsellikle anlatılmış bu unutulmaz roman, usta yazarın belki de en etkileyici yapıtı.
İlginizi Çekebilir: Körlük Serisi
Bulantı
Yazar: Jean-Paul Sartre
Çevirmen: Metin Celâl
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 264
20. yüzyılın önde gelen aydınlarından Jean-Paul Sartre, romanları, oyunları ve düşünce yazılarıyla varoluşçuluk düşüncesini olduğu kadar bütün bir yüzyılı da derinden etkilemiştir.
Bulantı, 20. yüzyılın en etkili düşünürlerinden Jean-Paul Sartre’ın ilk romanı. Bireyin kökten özgürlüğünü vurgulayan varoluşçu akımın sözcülüğünü üstlenen Sartre, adını 1938’de yayımlanan bu romanıyla duyurmuştu. Günlük biçiminde yazdığı bu kitabında, romanın kahramanı Roquentin’in dünya karşısında duyduğu tiksintiyi anlatıyordu. Bu tiksinti yalnızca dış dünyaya değil, Roquentin’in kendi bedenine de yönelikti. Kimi eleştirmenler romanı hastalıklı bir durumun, bir tür nevrotik kaçışın ifadesi olarak değerlendirdilerse de, Bulantı, yansıttığı güçlü bireyci ve toplum karşıtı düşüncelerle, sonradan Sartre’ın felsefesinin temellerini oluşturacak birçok konuya yer veren özgün bir yapıttı.
Kedi Murr’un Hayat Görüşleri
Yazar: E. T. A. Hoffmann
Çevirmen: Bilge Uğurlar Türkis Noyan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 512
Besteci Johannes Kreisler’in anılarını kaleme aldığı elyazmalarını, Murr adında bir ev kedisi ele geçirir. Murr, edebî hırsları olan bir kedidir ve parlak fikirleri vardır. Sözgelimi bestecinin elyazmalarını, kendi hayat hikâyesini kâğıda dökmek üzere müsvedde olarak kullanmak, bunlardan biridir. Kedi Murr’un ve orkestra şefi Kreisler’in biyografileri işte böyle iç içe geçer, birbirine karışır.
Kedi Murr’un Hayat Görüşleri, E.T.A. Hoffmann’ın başyapıtı olarak kabul ediliyor. Kediler tarihine bürünerek edebiyat ve toplum eleştirisini de ihmal etmeyen Hoffmann’ın bu yapıtı, Alman Romantik edebiyatının zirvesini tutuyor.
İçerdeki Kedi
Yazar: William S. Burroughs
Çevirmen: Ahmet Ergenç
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 101
Karşı kültürün diğer temsilcileri için bile sıra dışı sayılabilecek deneyimleri ve tuhaf zekasıyla Beat Kuşağı’nın öncülerinden William S. Burroughs’un son demleri ve kedileri: Ruski, Smokey, Fletch, Calico Jane… Hayatının son on altı yılını kedileriyle Kansas’ta geçiren Burroughs, bu dönemde kedilerini ruhani birer dost olarak görmeye başlamış ve kendisi üzerindeki etkilerini her fırsatta vurgulamıştı: “Kedilerimle aramdaki ilişki beni ölümcül ve her şeye nüfuz eden bir cehaletten kurtardı.”
İçerdeki Kedi, Burroughs’un kedi güzellemelerini, rüyalarını ve gördüğü yarı halüsinatif hayalleri bir araya getirdiği pasajlarıyla Burroughsseverler için olduğu kadar kediseverler için de farklı bir tecrübe olacak alternatif bir günlük.
“Bu kitap; yazarın hayatının, kendisine kedilerin oynadığı bir sessiz sinema olarak sunulduğu bir alegoridir. Kedilerin birer kukla olduğunu söylemiyorum. Hiç de öyle değiller. Yaşayan, nefes alıp veren canlılar onlar ve insan ne zaman başka bir varlığa temas etse üzülüyor: Çünkü sınırları, acıyı, korkuyu ve nihayetinde de ölümü görüyor. Temasın anlamı budur işte. Bir kediye dokunduğumda bunu görüyor ve gözlerimden yaşlar aktığını fark ediyorum.”
Duvar
Yazar: Jean-Paul Sartre
Çevirmen: Eray Canberk
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 206
Varoluşçuluk’un babası sayılan Jean-Paul Sartre (1905-1980) Aydınlanma Çağından bu yana çağının tanığı ve bilinci (vicdanı) olabilmiş, edebiyata, felsefeye ve politikaya ilişkin görüşleriyle çağını etkilemiş, tartışmalara yol açmış ender bir yazar. Duvar’da yazarın beş öyküsü yer alıyor. Kitaba adını veren Duvar adlı öyküde, Frankocular tarafından ölüme mahkum edilen bir cumhuriyetçinin direncini yitirip bir arkadaşını ele verişi; Oda’da kocasının deliliğini paylaşmaya çalışan Eve’in çabaları, çağcıl Erostrates’te kalabalığın üzerine ateş ettikten sonra teslim olan Paul Hilbert’in gerçeküstücü eylemi; Gizlilik’te iktidarsız kocasını daha erkeksi biri için terk eden `soğuk’ bir kadının öyküsü ele alınıyor.
Son öykü Bir Yöneticinin Çocukluğu’nda ise bir sanayi yöneticisi olmaya hazırlanan Lucien’in cinsel gelişimine koşut olarak düşünsel bunalımları işleniyor. Bunalımlar çağı olmak özelliğini sürdüren yirminci yüzyılı ve onun insanını tanımak için Duvar vazgeçilmez bir kitap.
Alice Harikalar Diyarında ve Aynanın İçinden
Yazar: Lewis Carroll
Çevirmen: Müge Sözen
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 312
Çağdaş edebiyatın en ilginç ve gizemli karakterlerinden Alice’in bütün maceraları ilk kez açıklamalı notlarıyla bir arada.Yalnızca edebiyatseverlere değil, araştırmacılara, ailelere ve çocuklara da hitap eden bu çalışma, Lewis Carroll uzmanı Martin Gardner’ın detaylı açıklamalarıyla karşımızda.
Yıllarca Scientific American dergisinin bulmaca editörlüğünü yapan Gardner, Alice kitaplarındaki bilmeceleri, şifreleri, kelime oyunlarını ve gizli mesajları deşifre ediyor…
Bu ciltte, daha önce hiç yayınlanmamış bir Alice hikâyesinin yanı sıra, Alice kitaplarının ilk basımının illüstratörü John Tenniel’ın şaşırtıcı çizimleri de bulunuyor.
Martin Gardner’ın bu titiz çalışması, Lewis Carroll’ın başyapıtının sırlarını çözerek, Alice’in James Joyce’tan Vladimir Nabokov’a, pek çok yazarı nasıl derinden etkilediğini de aydınlatıyor.
“Alice kitapları, yalnızca çocuklar için değildir, onlar bizim okurken çocuk olduğumuz biricik kitaplardır.”
Virginia Woolf
Sisifos Söyleni
Yazar: Albert Camus
Çevirmen: Tahsin Yücel
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 160
Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir.
Tanrılar tarafından, her defasında yeniden aşağı yuvarlanacak olan taşı tepeye çıkarmakla cezalandırılan Sisifos, taşı belirlenen noktaya çıkarırken yeniden aşağıya düşeceğini bilse de onu taşımaya devam eder. Sisifos, Camus için bir kahramandır. Onun tek başına didinmesi bile varoluşun anlamsızlığına karşı bir direniştir.
Yabancı romanında okuduğumuz uyumsuzluk duygusu, 20. yüzyıl felsefe tarihinin en mühim metinlerinden biri kabul edilen Sisifos Söyleni’nde düşünsel zeminini bulur. Absürde karşın yaşamayı, başkaldırmanın gerekliliğini savunan Camus uyumsuz kavramını burada somutlaştırır: İnsan öncelikle uyumsuzluğun bilincine varmak zorundadır ve bütün bu anlamsızlığa rağmen direnmeyi seçmelidir.
Bitmeyecek Öykü
Yazar: Michael Ende
Çevirmen: Saadet Özkal
Yayınevi: Kabalcı Yayınevi
Sayfa Sayısı: 515
Ne İstiyorsan Onu Yap!
Fantazya’nın sınırsız güç simgesinin üzerinde bu yazı vardı. Ama Bastian bu tümcenin gerçek anlamını ancak uzun, güçlüklerle dolu aramalardan sonra öğrendi.
Eğrisi Doğrusu
Yazar: Woody Allen
Çevirmen: Garo Kargıcı
Yayınevi: Siren Yayınları
Sayfa Sayısı: 158
Yan Etkiler, Sırf Anarşi ve Tüysüz’den sonra Woody Allen, cümlelerine noktayı sonunda koyuyor; yüzyılın en üretken ve aykırı figürlerinden biri sayılan Woody Allen’ın bütün eserleri serisi böylelikle EĞRİSİ DOĞRUSU ile tamamlanıyor!
Sinemacı, yazar, oyuncu ve komedyen kimlikleriyle çağımızın tartışmasız en iddialı ve yaratıcı figürlerinden Woody Allen’dan zekâ dolu ve sivri dilli bir kitap: Eğrisi Doğrusu. “Hayattaki tek pişmanlığım bir başkası olmamak” diyen Woody Allen; ince bir mizah ve keskin göndermelerle ördüğü kitabıyla gündelik hayatın monotonluğuna absürdün sınırlarında dolaşarak karşı çıkıyor. Eğrisi Doğrusu; giderek saçmalaşan ve saçmalığıyla bunaltan bir dünyada, absürdün serin sularında geziniyor.
Tek satırlık esprilerden fazlasını arayanlara ilaç gibi gelecek Eğrisi Doğrusu, hem güldürüp hem düşündürme iddiasında dersek yalan olur.
İyi vakit geçirin, o kadarı yeter.
Burun
Yazar: Nikolay Vasilyeviç Gogol
Çevirmen: Mehmet Yılmaz
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 64
Burun, Rus gerçekçiliğinin öncüsü Gogol’ün monarşinin hüküm sürdüğü çarlık döneminde kaleme aldığı Petersburg Öyküleri derlemesi içinde yer alan öykülerden biri. Ait olduğu yüzü terk eden bir burnun ve o burnun sahibi devlet memurunun gerçeküstü hikâyesini anlatıyormuş gibi gözükse de, dönemin Rusya’sına ve Rus toplumuna dair son derece gerçekçi bir bakış açısı sunan Burun aynı zamanda bir hiciv şaheseri.
“Gogol uzun süre bu şakanın basılmasını istemedi; ama biz, bu öyküde öyle şaşırtıcı, akla sığmaz, neşeli, özgün şeyler bulduk ki öykünün elyazmasının bize verdiği zevki okuyucularımızla paylaşmaya razı olması için kendisini güçlükle kandırabildik.”
Aleksandr Puşkin
Yeraltından Notlar
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Mehmet Özgül
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 216
Dostoyevski’nin “Rus çoğunluğunun hakiki insanı” dediği bir isimsiz kahramanın yalın ve karanlık düşünceleri… Edebiyat tarihinin en ünlü isimsizlerinden Yeraltı Adamı, insanların oradan oraya üşüşen karıncalara dönüştüğü St. Petersburg’un gri kaldırımlarında itilip kakılırken, yaşama isteğini yavaş ama emin adımlarla mutlak bir öç isteğiyle değiş tokuş eder. Yeraltı Adamı’nın bir devlet memuru olarak geçirdiği tekdüze günler, yanında bir türlü rahat hissedemediği arkadaşları ve hayattaki mutlak yalnızlığı, bıkkın bir öfke ve küçük, imkânsız pazarlıklarla gittikçe daha fazla lekelenir, ta ki kendisini bir arada tutan görünmez ipler yavaşça çözülmeye başlayana kadar. Yeraltından Notlar, yayımlandığı 1864 yılından beri öfke ve sessizliğin en güçlü manifestolarından biri olmuştur.
“Yeraltından Notlar, hakikati kanla haykırır.”
Nietzsche
“Dostoyevski, gökle yer arasında asılı kalmıştır. Hem gök hem de yer tarafından etkilenmiştir.”
Henri Troyat
Çırak
Yazar: Bernard Malamud
Çevirmen: Seda Çıngay Mellor
Yayınevi: Kafka Kitap
Sayfa Sayısı: 351
“Kendimi neye saklıyorum ben, hangi kahırlı yazgıya?”
Saul Bellow ve Philip Roth’la birlikte Amerikan-Yahudi romanının en önemli üç yazarından biri olarak gösterilen, Pulitzer Edebiyat Ödülü ve Ulusal Kitap Ödülü sahibi Bernard Malamud’un ikinci romanı Çırak, II. Dünya Savaşı sonrasında Brooklyn’de bakkallık yapan ve hem kendisi hem de ailesi için “daha iyisini” isteyen Morris Bober’ın hikâyesini anlatır.
Ticari açıdan zor günler geçiren ve ailesini geçindirmekte zorlanan iyi niyetli Bober, bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de iki soyguncu tarafından kendi dükkânında gasp edilir, fakat kırık burunlu Frank Alpine’ın çıkagelip ona çıraklık etmeye başlamasıyla yaşlı bakkalın kötü talihi ve işleri düzelir gibi olur. Yine de birtakım pürüzler yok değildir: Yahudilere karşı ikircikli bir tavrı olan Frank, Morris’in kızı Helen’a âşık olur; aynı zamanda da kasadan para çalmaya başlar.
Unutulmaz hikâyelerinde olduğu gibi bu ikinci romanında da Malamud, hayatın zorluklarıyla ve büyük ümitlerle örülü göçmen dünyasını muazzam bir duygusal yoğunlukla aktarmayı başarıyor. Amerikan göçmen romanları arasında ayrıcalıklı bir yere sahip olan Çırak, hâlâ emekleme dönemini yaşayan bir ülkenin toplumsal ve ırksal bölünmelerine yakından bakan bir klasik.
“Malamud’un en iyi romanı… Çırak düzyazı şiir gibi sıkı örülmüş bir roman.”
Morris Dickstein
Düşüş
Yazar: Albert Camus
Çevirmen: Hüseyin Demirhan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 99
Albert Camus çağdaş düşün ve yazın dünyasındaki saygın yerini yalnızca oyunlarıyla da, yalmızca “Sisifos Söyleni” ve “Başkaldıran İnsan”la da alırdı belki. Ama Camus’yü Camus yapan öncelikle anlatı yapıtlarıdır. “Yabancı” (1942), “Veba” (1947) ve “Düşüş’se (1956) bu yapıtlar arasında üç büyük doruktur. Ancak, kimi yazınseverler bu üç başyapıt arasında daha çok “Düşüş”ü yeğlerler.
Bu kitap, herhangi bir düşünce ya da savı özellikle öne çıkarmaya çalışmadan, yalın bir anlatım ve özgün bir kurgu içinde, zengin bir düşünce duygu yüküyle, çağdaş dünyayı ve insanlarını derinlemesine sorgulayıp yargılar, çirkinliklerini ve düşkünlüklerini sergiler.
Ama, aynı zamanda, bu dünyada yaşayan, dolayısıyla şu ya da bu biçimde, şu ya da bu ölçüde onun sorumluluğunu taşıyan bireyler olarak tek tek her birbirimize bir ayna tutar, eski avukat Jean-Baptiste Clamence’ın öyküsü aracılığıyla, bize kendini tehlikeye atmadan yaşayanların, yani hepimizin ve her birimizin benzersiz öyküsünü anlatır. “Düşüş”ün yayımlanmasından bir yıl sonra Camus’nün Nobel Ödülünü kazanması bir rastlantı olmasa gerek.
Hayvan Hikâyeleri
Yazar: Julio Cortazar
Çevirmen: Süleyman Doğru
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 128
Evlerinde yalnız olmadıklarını fark eden iki kardeş. Şiddetli ve tuhaf bir hastalık nöbetiyle aksayan bir mektup. Ölümden bir anlığına dönen sevgili. Bir evin bahçesini işgal etmiş bir kaplan… Hayvan Hikâyeleri’nde Julio Cortázar bizi hayallerin ve kâbusların musallat olduğu apayrı bir gerçekliğe götürüyor.
Cortázar, 20. yüzyıl sonu Latin Amerika edebiyatına damgasını vuran “patlama”nın fitilini ateşlemiş isimlerin başında gelir. Üst orta sınıfın, küçüklü büyüklü burjuvaların doluştuğu mekânlara saldığı dehşetin ve saçmalıkların ardında karşı konulamaz bir coşkuyu, beklentileri baltalamaktan hoşlanan usta bir oyuncunun aldığı keyfi görmek mümkün.
Çavdar Tarlasında Çocuklar
Yazar: Jerome David Salinger
Çevirmen: Coşkun Yerli
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 200
“Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater’ı ve Ackley’i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice’i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.” Çavdar Tarlasında Çocuklar”, Salinger’ın tek romanı.
Ergenlik çağının içinde, yetişkin dünyanın düzenine karşı isyankar bir çocuğun, bir Noel öncesi başına gelenler… Bu sürecin bir psikiyatri kliniğinde noktalanışı. Holden Caulfield’in masumiyet arayışının iç burkucu romanı. Belki de Salinger’ın 1993’te Franny ve Zoey ile Dokuz Öykü adlı kitaplarını yayımladığımız Salinger, 1963’ten buyana yeni bir yapıt yayımlamamasına ve neredeyse efsane haline gelmiş bir gizlilik içinde yaşamasına karşın, dünya edebiyat gündemindeki yerini hep koruyor.
İlginizi Çekebilir: “Çavdar Tarlasında Çocuklar” Hayranlarına Okuma Önerileri
Uykulu Kuytu Söylencesi
Yazar: Washington Irving
Çevirmen: Nagihan Çakır
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 120
Amerika’nın ilk gotik yazarlarından Washington Irving’le İç Savaş sonrasının puslu coğrafyasına bir yolculuk.
“Uykulu Kuytu Söylencesi” Amerikan edebiyatının ilk hayalet öykülerinden biri olmasının yanı sıra ilk gotik öykülerden de biridir. Uykulu Kuytu’nun Başsız Süvarisi, söylenceye göre, Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda bir top atışında başını yitirmiştir ve artık geceleri cepheye yetişmek için atını dörtnala süren bir süvariye dönüşmüştür.
Bu seçkide, “Uykulu Kuytu Söylencesi”ne ek olarak Irving’in bir diğer meşhur öyküsü “Rip Van Winkle” ile “Lanetli Ev”, “Şeytan ile Tom Walker”, “Hortlak Damat”, “Alman Öğrencinin Serüveni” ve “Gibbet Adası’ndan Gelen Konuklar” isimli öyküler de yer alıyor.
“Washington Irving öyle bir yazar ki çağdaşlarını gölgede bırakıyor.”
Stephen King
İlginizi Çekebilir: Karanlık Kitaplık
Ayrılık Valsi
Yazar: Milan Kundera
Çevirmen: Aydın Emeç
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 277
…Yine Kundera’nın alışılmış kara mizah anlayışı içinde yazılmış bir roman. Mutluluğu arayan yedi kişinin romanı. Kundera’nın, alaycılık ve şefkatli ustaca ayarlayarak yönettiği bu ‘vals’in dans adımlarına uyarak, romanın bu yedi kişisi, birbirlerine sarılıyor ve uzaklaşıyorlar.