Günden Kalanlar, dokunaklı bir dramın özündeki komiği okura yaşatmayı başaran “Günden Kalanlar”, edebiyat tarihinin köşetaşlarından biri. Günden Kalanlar kitabına benzer kitapları sizin için listeledik.
Günden Kalanlar
Yazar: Kazuo Ishiguro
Çevirmen: Şebnem Susam – Saraeva
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 208
Bir roman düşünün ki asıl anlattığı, tek bir satırında dahi geçmeyen duygular, umutlar, hayal kırıklıkları, özlemler olsun. Kazuo Ishiguro’nun benzersiz tarzını en iyi ortaya koyduğu eserlerinden biri olan “Günden Kalanlar” böyle bir roman…
İngiliz malikânelerinin ihtişamını yitirdiği dönemin son büyük başuşaklarından biridir Stevens. Amerikalı yeni işvereninin arzuladığı düzeni kurmak için birlikte çalıştığı eski kâhyayı ziyaret etmeye karar verir ve İngiliz taşrasında bir yolculuğa çıkar. Yol boyunca karşılaştığı manzaraların ve insanların yarattığı izlenimler anılarıyla ve mesleğinin gereklerine dair düşünceleriyle birleşerek, özenle bastırdığı duygularını ortaya sererken, hayatını idealleri uğruna harcayan Stevens basmakalıp fikirleri ve saplantılarıyla okurun kalbini fetheden eşsiz bir kahramana dönüşür.
Dokunaklı bir dramın özündeki komiği okura yaşatmayı başaran “Günden Kalanlar”, edebiyat tarihinin köşetaşlarından biri.
“Katman katman açılan, büyüleyici bir roman.”
The New York Times
“Okuru fark ettirmeden sarsan, parlak bir roman.”
Newsweek
“Bir yazarın varabileceği en yüksek mertebe… Hayranlık uyandıracak derecede cesur ve bütünlüklü bir anlatı.”
The New York Review of Books
İlginizi Çekebilir: Avunamayanlar Hayranlarına 30 Kitap Önerisi
İlginizi Çekebilir: Gömülü Dev Hayranlarına 31 Kitap Önerisi
Nora Webster
Yazar: Colm Toibin
Çevirmen: Yeşim Seber
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 440
İrlanda’da küçük bir kasabada yaşayan Nora Webster kırk yaşında, dört çocukla dul kalır. Yalnızca hayatının aşkı değil, aynı zamanda onu herkesin herkesi tanıdığı boğucu kasaba yaşamından koruyan bir kalkan olan kocasını kaybeden Nora, hem kendi acısıyla baş etmek hem de çocuklarının ihtiyaçlarıyla tek başına ilgilenmek zorundadır. İçine kapanık Nora kaçınmaya çalıştığı insanlardan gelen beklenmedik desteklerle önünde yeni kapılar açıldığını görecektir.
Hayat her şeye rağmen devam eder.
Çağdaş edebiyatın en önemli yazarlarından biri olan Colm Tóibín, çok katmanlı bir roman olan Nora Webster’da aile ilişkilerinin, önemsiz görünen değerli inceliklerin ve zorlu bir yas sürecinin son derece gerçekçi bir portresini sunuyor. Tóibín sıradan hayatların gizli şiirini yakalarken edebiyat tarihinin en güçlü kadın karakterlerinden birini de yaratmayı başarıyor. Nora Webster; Emma Bovary, Anna Karenina, Hedda Gabler gibi unutulmaz karakterlerin geleneğine ait, derinlikli bir kadın figürü.
Bu sessiz, yürek burkucu romanın sakin yüzeyinin altında insan ruhunun çalkantıları gizli. Tóibín, Henry James’ten çok şey öğrenmiş.
“Son derece zengin ayrıntıları var. Toibin’in zarif ritmi güzellik dolu anlarla taçlanıyor.”
The New Yorker
Yazar: Carol Birch
Çevirmen: Kemal Baran Özbek
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 528
Ödüllü yazar Carol Birch’ten, Sineklerin Tanrısı ve Moby Dick gibi eserlerle karşılaştırılan, tarihsel kurgu ve fantastik kurgu arasında mekik dokuyan bir roman!
Jaffy Brown’un serüveni, bir gün sokakta yürürken Bay Jamrach’ın egzotik hayvan dükkânından firar etmiş bir Bengal kaplanına rastlamasıyla başlıyor. 19. yüzyılın karanlık sokakları, fakir mahalleleri, hayvan koleksiyoncuları ve balina avcılığı Birch’ün romanının fonunu oluştururken, doğanın en doğaüstü yaratığının, bir ejderhanın peşinden açık denizlerde geçen oldukça zor bir yolculuk, denizin düş gördüren fantastik dünyasına sürüklüyor bizi.
Jamrach’ın Canavarları, deli bir tanrıyla acımasız bir doğa arasında sıkışan hayvan ve insan krallığında hayatta kalmanın öyküsünü anlatıyor. Gerçek olaylardan esinlenerek yazılan bu roman, hayvanlarla arasına mesafe koyarak uygarlaşan insana da bir eleştiri niteliğinde.
Jamrach’ın “Canavarları”nın kimler olduğuna okur karar verecek…
Oscar ve Lucinda
Yazar: Peter Carey
Çevirmen: Duygu Şahin
Yayınevi: Yedi Yayınları
Sayfa Sayısı: 540
Benim dünyaya gelebilmem için biri Obsesif, diğeri Kompulsif iki kumarbazın buluşması gerekiyor. Bir kapının belirli bir zamanda açılması gerekiyor. Kapının karşısında kırmızı bir pelüş kanepenin olması gerekiyor. Sayfa başına on sütundan sekiz yüz seksen sayfalık altı cilt defterin sahibi olan Obsesif’in ütüsü bozulmuş kucağında açık Ortak Dua Kitabı’yla bu kırmızı kanepede oturuyor olması gerekiyor. Kompulsif kumar bağımlısının kendini açık kapıdan içeri itiliyormuş gibi hissetmesi gerekiyor. Obsesif’e gidip (her ne kadar ne diyeceğini önceden kendi de bilmiyor olsa da) yalan söylemesi gerekiyor: “Günah çıkarmak istiyorum.
Peter Carey’nin Booker ödüllü romanı Avustralya’nın gençliğini, dinamik tutkularının tehlikeli alışkanlıklara dönüşmesinden öncesini, alışılmadık ve sarsıcı bir aşk hikâyesi üzerinden anlatıyor.
Genç bir İngiliz din adamı olan Oscar geçmişinden kendisini koparmış ve bu esnada bir kumar alışkanlığına tutulmuştur. Tek bir tutkusu olan taşra kızı Lucinda, özgüven ve endüstriyel bir ütopya inşası hayalleriyle Sidney’e taşınır. Bu aykırı çift Avustralya’ya giden bir gemide tanıştıklarında yalnızlıkları, tutkuları ve kumara olan zaafIarıyla birbirlerine bağlanacak ve bağlılıkları on dokuzuncu yüzyıl Avustralya’sında uygunsuz ve dokunaklı bir aşk hikâyesine dönüşecektir.
Nat Tate
Yazar: William Boyd
Çevirmen: Kosta Sarıoğlu
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 64
Nat Tate, Amerikan dışavurumcu resminin şüphesiz en gizemli figürü: Yaptığı resimlerin yalnızca birkaçı günümüze ulaşmış olan, geri kalanını kendi elleriyle yok etmiş bir deha; Hans Hofmann’ın öğrencisi, şair Frank O’Hara, sanat galerisi sahibi Janet Felzer, onun gibi dışavurumcu ressam Franz Kline, hatta büyük ressam Georges Braque gibi isimlerin dostu. William Boyd, bu doğuştan yetenekli sanatçının yaşamını Logan Mountstuart’ın günlüğünde anlattıklarından da yararlanarak ince ince işliyor. Dehanın doğumundan ölümüne çalkantılı yaşantısını, hüzünlerini, sarhoşluklarını, hayal kırıklıklarını, başarılarını tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyor.
Peki ama Nat Tate’i neden kimse tanımıyor?
“William Boyd, Tate’in çalışma yöntemini öyle kuvvetli betimliyor ki 60’lı yıllarda New York, Prince Sokağı’ndan aldığım küçük yağlıboya tablonun kayıp Üç Panolu Triptik resimlerinden biri olduğuna beni ikna etmeyi başardı. Bu dingin ve dokunaklı monografın büyük hüznü, sanatçıların –Tanrı’nın sizi elbette bir sanatçı, ama vasat bir sanatçı yapacağına dair– derin korkusunun, geriye dönüp baktığımızda Nat Tate için geçerli olmadığını gösteriyor.”
David Bowie
“Kendi zamanında çok iyi anlaşılmış bir sanatçının etkileyici hikâyesi.”
Gore Vidal
Aç Yol
Yazar: Ben Okri
Çevirmen: Berrin Karayazıcı Aksoy
Yayınevi: İmge Kitabevi
Sayfa Sayısı: 576
Bir peri çocuktur Azaro, peri dostlarının pastoral dünyasına dönmeden önce kısa bir süre bu dünyada yaşamak için doğan. Ama yaşayanların dünyasında kalmayı seçer o.
Aç Yol, İnsanı büyüleyecek denli lirik ve özgün bir anlatıma sahiptir. Roman, Azaro’nun hayal dünyası içinde art arda sıralanan imgelerle epik bir destan havasında akıp gider. Ben Okri Aç Yol sayesinde tüm eleştirmenlerin de dediği gibi bugüne kadar eşi benzeri yazılmamış bir başyapıt kazandırmıştır dünya edebiyatına. Azaro’nun hayal, hareket, heyecan, umut ve süprizlerle dolu, zengin ve kışkırtıcı bir dünyası vardır. Bu dünya aynı zamanda Nijerya’yı ve oradaki yoksulluğu, ezilmişliği ve bunların evrensel boyutlarını şiirsel ve son derece dokunaklı bir dille aktarır bize.
Küçük Azaro gelmiş geçmiş roman kahramanlarının en sevimlisi ve bir o kadar da duyarlısıdır. İmgeler hayal-gerçek karşıtlığı içinde tüm masumiyetiyle bir çocuğun bakış açısını yansıtırken öykü, insani ve siyasi çağrışımların ötesine taşar ve bizi harika bir anlatım ve olay örgüsünün içine çekiverir.
“Savaş sonrası romanlarının en iyilerinden biri.”
The Times
Arthur ve George
Yazar: Julian Barnes
Çevirmen: Serdar Rifat Kırkoğlu
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 456
İçinde yaşadığımız toplum ya da çevremizdeki bireyler bizi bir oyunun içine çektiğinde, “oynamam” deme hakkına sahip olabilir miyiz? Çok başarılı bir polisiye yazarı gerçek hayatta bütün toplumsal dinamiklerin etkisi altındaki çetrefilli bir davayı çözmekte ne kadar başarılı olabilir? Toplum dediğimiz şey insanıyla, yazarıyla nasıl haberleşir, nasıl etkileşir?
Zekâsı ve yaratıcılığıyla dünyamızı zenginleştiren Julian Barnes’ın, yaşamları ve kişilikleri birbirinden çok farklı iki karakterin kesişen yollarını izleyerek kurguladığı bu romanı sizi yeni maceralara ve yeni sorulara götürecek.
19. yüzyılın sonuyla 20. yüzyılın başlarında geçen hikâyenin kahramanları Hint kökenli bir köy papazı olan babasının öğretilerini tartışmaksızın yaşam ilkesi edinen, hayal gücünden yoksun ve içe kapanık George Edalji ile elinde avucunda ne varsa içkiye harcayan sanatçı bir babanın oğlu olan ve annesinin anlattığı şövalye masallarıyla büyüyen, Sherlock Holmes romanlarının yazarı Arthur Conan Doyle’dur.
Arthur Doyle göz doktorluğundan yazarlığa uzanan kariyerinde büyük başarılar kazanmış, çok zengin ve çok popüler olmuş, “sir” unvanıyla onurlandırılmıştır. Buna karşın Hint kökenli yoksul George Edalji aşktan ve dosttan yoksun hayatında sahip olduğu tek şeye, avukatlık mesleğine tutunmuştur. Ne var ki, George işlemediği bir suçtan ötürü yedi yıl hapse mahkûm edildikten sonra, dönemin dehşet verici hapishane koşullarında çektiği onca cefa yetmezmiş gibi, sahip olduğu bu tek şeyi de kaybeder.
Salıverildikten sonra, Arthur Doyle’a başvuran George’un akıllara durgunluk veren hikâyesi, karısıyla sevgilisi, vicdanıyla yüreği arasında sıkışıp kalmış ünlü yazarın hayatına, tam da ihtiyaç duyduğu anda, farklı bir anlam katar. Yarattığı Sherlock Holmes karakterine taş çıkartırcasına yürüttüğü bir dizi araştırmanın ardından Doyle davayı üstlenir ve böylelikle kahramanlarımızın kendi kişisel tarihleri kadar İngiltere’nin de tarihini değiştirecek gelişmelerin fitili ateşlenmiş olur.
Arthur ve George, dönemin İngiltere’sinde görülen gerçek bir davadan yola çıkarak, bizi farklı bir tarihe ve mekâna götürürken, adalet kavramı, toplum vicdanıyla adaletin bir bir kesişip ayrılan dünyaları üzerine düşünmemizi de sağlıyor.
Ay Kırıkları
Yazar: Penelope Lively
Çevirmen: Yasemin Akbaş
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 274
Popüler tarih kitaplarıyla ünlü Claudia Hampton,ölüm döşeğinde sessiz sedasız yatarken, aslında zihninde en önemli eserini yazmaktadır: Bir dünya tarihi. Belki de daha çok kendi dünyasının tarihi…
Tarih, eğer birçok sesten oluşan bir bileşimse, Claudia’nın kişisel mozaiğini de hayatına girmiş farklı kişiler oluşturur: II. Dünya Savaşı sırasında savaş muhabirliği yaparken tanıştığı, hayatının aşkı Tom; yakınlıkları zaman zaman tehlikeli bir hal alan kardeşi Gordon; ondan beklediği şefkati bir türlü göremeyen kızı Lisa; artık “tarihten emekli olmuş” annesi ve himayesine aldığı Macar öğrenci Laszlo…
Tarihin doğrusal bir hatta ilerlediğini kabul etmek yerine, geri dönüşler ve anlatıcı değişimleri ile “kendine has bir biçim” geliştiren bu anlatı, tüm özgünlüğüne rağmen kişisel tarihleri kuşatan “büyük tarihe” teslim olacaktır.
Penelope Lively, güçlü kurgusal yapısı ve dönemini etkili bir şekilde yansıtan anlatımıyla 1987 yılında “Booker Ödülü”nü kazanan Ay Kırıkları ile modern zamanların en inandırıcı ve akılda kalıcı kadın karakterlerinden birini edebiyat tarihine armağan ediyor.
Metroland
Yazar: Julian Barnes
Çevirmen: Serdar Rifat Kırkoğlu
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 204
Roman, 68 kuşağından iki gencin, Chris Toni’nin, gelişme süreçlerini eğlenceli bir üslupla ortaya koyar. Keskin ironi ve yoğun argosuyla dönemin darkafalılığıyla dalga geçerken kuru bir eleştiriyle sınırlı kalmaz; sözcüklerle, alanı yaşam olan bir oyuna girişir.
Her ilk romanı, Metroland kadar komik, ironik, derinlikli, Metroland kadar iyi kurulmuş olsaydı romanın ölümünden bahsedilmezdi.
Solar
Yazar: Ian McEwan
Çevirmen: Kıvanç Güney
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 256
Çağdaş İngiliz edebiyatının en önemli isimlerinden Ian McEwan bu defa iklim değişikliğinin derinliklerine indiği, eğlenceli bir kitapla selamlıyor okuru.
Michael Beard yıllar önce yaptığı çalışmalarla Nobel Ödülü’ne layık görülmüş ama yıllardır yeni eser ortaya koyamayan, orta yaşlarında bir fizikçi. Bir gün geziden döndüğünde onu bir sürpriz beklemektedir. Beşinci evliliğini altüst edecek bir sürpriz.
O gün aslında Beard için bir fırsattır. Yeniden üretmeye, kendine bakmaya başlaması için bir fırsat. Ve Beard iklim değişikliğiyle ilgilenmeye başlar. Projeler, sponsorlar, güneş panelleri derken… Kendi hayatını elinde tutamayan, hep kısa vadeli planlar yaparak hayatta kalmaya çalışan bu adam tüm insanlığı kurtarabilir mi?
“Sürükleyici ve kesinlikle çok eğlenceli.”
The Wall Street Journal
“Solar, McEwan’ın bugüne kadarki en komik kitabı.”
The New York Times Book Review
“McEwan’dan iklim değişikliğine dair, güçlü bir tartışma.”
The Washington Post
İngiltere İngiltere’ye Karşı
Yazar: Julian Barnes
Çevirmen: Serdar Rifat Kırkoğlu
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 286
Julian Barnes, 10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi romanıyla başlattığı ironik tarih yazımını, bu kez daha farklı bir düzlemde, bir karşı-ütopya denemesi çerçevesinde ortaya koymaya çalışmış. İngiltere İngiltere’ye Karşı, ana çizgileri itibarıyla, kendine özgü bir hiciv. romanı. Ancak Julian Barnes iktidar, sahicilik, kinizm, cinsellik gibi temel insani durumları da ele alarak romanın sınırlarını bir hayli ötelere taşımış ve ona estetik bir çok-boyutluluk katmış. Nitekim romanda Baudrillard’ın “simülasyon” kavramı ve orjinal-kopya karşıtlığı çok önemli bir yere sahip ve vurgulanan bu karşıtlık tüm romanın anahtar kavraı olma niteliğini de taşıyor.
Romanda “İngiltere, İngiltere” olarak adlandırılan fütüristik İngiltere projesi, hem geçmişe yönelik derinlikli bir kültür eleştirisini, hem de insan varoluşunun daha derin katmanlarının irdelenme çabasını içeriyor. Bir başka deyişle roman, bir gelecek ütopyasının yergisi olduğu kadar, geçmişin geleneksel değerlerinin sahiciliğini sorgulama üzerine de odaklanıyor. Kinizm ve iktidar, nostalji ve ütopya, orjinal ya da kopya; romanın yazınsal dokusunu oluşturan diğer anahtar sözcükler…
Sahip olduğu büyük servetle yetinmeyip adını tarihe altın harflerle geçirmek isteyen megaloman basın imparatoru Sir Jack Pitman’ın uçuk projesi eşsiz bir ironiyle anlatılırken, bu anlatım süreci içinde çok zengin ve ayrıntılı bir geleneksel İngiltere panarosması da çiziliyor. Söz konusu panoramada neler yok ki! Minyatür bir İngiltere oluşturma amacıyla satın alınan küçük Wight Adası. Her bir üyesi alışılmadık unvanlar taşıyan bir beyin takımı…
Projenin nihai hedefiyse şu; Yabancı turistlerin akın akın gelip paranın oluk gibi akacağı bir eğlence parkı olarak kullanılmak üzere “yeniden yaratılan” ve İngilizliği “temsil ettiği” varsayılan her türlü kültürel obje ve yaşantı… Bir başka deyişle, kapitalizm denen şeytani sistemin her kılığa girebileceğini bir kez daha kanıtlayan bir çeşit İngiltere Disneyland’ı…
İngiltere İngiltere’ye Karşı, çoğu zaman matrak, bazen melankolik; ama hiç kuşkusuz, her satırıyla düşündürücü bir roman…
Sonsuz Aşk
Yazar: Ian McEwan
Çevirmen: Ülkem Çorapçı
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 224
“Kefaret”, “Çocuk Yasası” ve “Amsterdam’da Düello” gibi romanlarıyla tanınan Ian McEwan’dan, aşk, inanç ve saplantı üzerine, gerilimin hiç düşmediği bir roman.
Bilim yazarı Joe Rose’un huzurlu ve düzenli yaşamı, tanık olduğu bir balon kazasıyla sarsılır. Balonun içindekileri kurtarmak için işbirliği yaptığı kişilerden biri, Joe’ya karşı korku verici bir saplantı geliştirecek, bu saplantı Joe’nun bilimsel akılcılığını ve eşi Clarissa’yla ilişkisini tehdit edecek, onu çıldırmanın eşiğine getirecektir.
“Olay örgüsü o kadar sürükleyici ki, gece uyumak gibi bir planınız varsa bu kitabı akşamleyin elinize almak düşüncesizce görünebilir.”
A. S. Byatt, Daily Mail
“McEwan, bir gerilim yaratma ustası.”
New Statesman
Hadi, Yarın Görüşürüz
Yazar: William Maxwell
Çevirmen: Çiğdem Erkal İpek
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 155
Lloyd Wilson’ın öldürülüşü birçok şeyle birlikte, zanlının oğlu ile komşu çiftlikte yaşayan, aynı yaşlardaki bir çocuk arasında doğmaya başlayan arkadaşlığın da son bulmasına neden olur. Aradan yıllar geçer, hatta yarım yüzyıl… Komşu çocuk, neredeyse yaşlı bir adam haline geldiğinde meşum olayı tekrar hatırlar. Fakat elinde bilgi kırıntılarından ve birkaç soluk anıdan başka bir şey olmadığını fark edince gerçekleri yeniden inşa eder. Boşlukları yavaş yavaş doldurur. Yaşanmış bir zamanı tekrar kurar zihninde. Hatta öyle bir kurar ki, sonunda “kurgu” sözcüğünün somutlaşmış bir örneği çıkar. Sadece adli bir vakanın değil, hayatın boşluklarına nüfuz eden bir hayal gücünün büyüsünü sunar William Maxwell.
“Hadi, Yarın Görüşürüz, benim neslimin yazarlarını, kısa yazmamız ve bunu büyülü bir şekilde (çünkü Maxwell’in romanı oldukça büyülü bir şekilde derin olmakta mahirdir) yapmamız gerektiği hakkında epey düşündürmüştür. Fakat Tanrı’m, nasıl bir model var önümüzde! Rüzgârı şişelemek daha kolay olurdu. İnsanın cesaretini kıracak kadar örnek alınması zor bir niteliği var: Büyüklüğü basitmiş gibi gösteriyor.”
Richard Ford
“Maxwell’in sesi, Amerikan edebiyatının en bilge aynı zamanda da en nazik seslerinden biridir.”
John Updike
Güneş İmparatorluğu
Yazar: J. G. Ballard
Çeviri: Emine Güreli
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 358
J.G. Ballard’ın yarı-otobiyografik romanı Güneş İmparatorluğu yazarın çocukluğunda bizzat deneyimlediği İkinci Dünya Savaşı’nı ve o yılların Şanghay’ını yine bir çocuğun gözünden anlatıyor.
Uzun süre savaşın dışında kalan Şanghay’daki yabancılar kolonisi, Japonya’nın Pearl Harbor saldırısıyla birlikte kendini şiddet döngüsünün ortasında bulur. Gösterişli bir malikânede yaşamaya alışkın küçük Jim, savaşın kaosu içinde anne ve babasından ayrı düşer. Önce işgal altındaki Şanghay sokaklarında, sonra da kentin dışındaki toplama kampında yaşamını sürdürmeye çalışır. Uçaklara meraklı ve Japon askerlerine hayran olan Jim, savaş koşullarında hayatta kalabilecek ve ailesine kavuşabilecek midir?
İlk başta her şeyi bir oyun gibi gören ama giderek masumiyetini kaybeden Jim aracılığıyla Ballard, savaşın korkunçluğunu, ölümün ve vahşetin sıradanlığını, teslimiyet ile yaşama tutunma arasındaki çizgiyi ustalıkla satırlara döküyor.