Hiçlikten Gelen Kız, son derece güçlü, vampire benzeyen bu yaratıklar müthiş bir açlıkla, insanlığın sonunu getirebilecek virüsün dünyaya yayılmasına yol açar.
Hiçlikten Gelen Kız
Nuh Projesi: ABD ordusunun elindeki büyük güç.
İnsanların yaşlanmasını yavaşlatacak bilimsel bir proje.
Virüsün enjekte edildiği 12 idam mahkûmu…
Sonuncu ve en önemli denek: 6 yaşında, sahipsiz bir kız, Amy Bellafonte…
Kanlı bir savaş sonrasında denekler laboratuvardan kaçar.
Son derece güçlü, vampire benzeyen bu yaratıklar müthiş bir açlıkla, insanlığın sonunu getirebilecek virüsün dünyaya yayılmasına yol açar.
Çehresi tamamen değişmiş dünyada yaşamlarını devam ettirmeye çalışan insanları büyük bir mücadele beklemektedir. Bu geceden sağ kurtulan Amy, kendisine inanan ve destekleyen bir grup insanla uzun yıllara ve geniş bir coğrafyaya uzanan destansı, soluk kesen bir yolculuğa çıkacak ve kurtuluşa giden yolda anahtar kişi olacaktır.
“Muazzam bir hayal gücüyle harmanlanmış, büyüleyici ve eğlenceli bir hikâye. Hiçlikten Gelen Kız’dan 15 sayfa okuyun ve hikâye sizi alıp götürsün. 30. sayfaya geldiğinizde kitap sizi esir alacak ve gece yarılarına kadar elinizden bırakamayacaksınız.”
Stephen King
“Stephen King müptelası okurlar için bir çırpıda okunacak bir yapıt. Justin Cronin’in virüs gibi yayılan ölmeyenlerinin hikâyesi tam onlara göre.”
The Independent
“Cronin’in göz dolduran kalın romanı klişeleri aşıyor ve hararetle okunacak bir kıyamet-sonrası vampir hikâyesi sunuyor bize.”
The Guardian
Ölümcül Tür
Her zaman buradaydılar…
Vampirler…
Karanlıkta gizlice bekliyorlardı…
Artık zamanları geldi.
Bir hafta içinde Manhattan ellerine geçecek…
Bir ay içinde Amerika…
İki ay içindeyse TÜM DÜNYA…
Bir Boeing 777, JFK Havaalanı’na iner ve pistte ilerlerken birdenbire durur. Bütün gölgelikleri kapanmıştır. Bütün ışıkları sönmüştür. Bütün iletişim kanalları sessizliğe gömülmüştür. Havaalanındaki yer mürettebatı hiçbir cevap alamamaktadır. Bunun üzerine Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’ne acil durum uyarısı gönderilir. Biyolojik tehditleri inceleyen acil müdahale ekibinin başı Dr. Eph Goodweather bu çağrıyı alır ve uçağın içine girer. Ama orada, insanın kanını donduracak türden şeylerle karşılaşır.
İspanyol Harlemi’ndeki bir rehinci dükkanında, eski bir profesör olan ve Nazi Soykırımı’ndan kurtulan Abraham Setrakian bir şeyler olduğunu bilmektedir. Zamanın geldiğinin, savaşın başlamak üzere olduğunun farkındadır…
New York’u pençesine alan vampir virüsü sokaklara taşmaya başlayınca, çok büyük bir mücadele de başlar. Setrakian’ın ve bir avcı ekibinin yardımını da yanına alan Eph, çok geç olmadan, bu bulaşıcı hastalığı yok etmenin ve -eşiyle oğlunun da bulunduğu- şehrini kurtarmanın bir yolunu bulmak zorundadır.
2. Kitap: Düşüş
3. Kitap: Sonsuz Gece
“Guillermo del Toro hayal gücünü vampirlerin üzerine salıyor… Şok edici…”
USA Today
“Del Toro ve Hogan, tüylerinizi diken diken edecek lezzetli bir korku hikâyesini ustalıkla sunuyor. Ölümcül Tür, Bram Stoker, Stephen King ve Michael Crichton’ı bir araya getiriyor. Bundan daha iyisi olamaz.”
Nelson DeMille
Bölge Bir
Amerikan edebiyatının en iddialı isimlerinden Colson Whitehead, Bölge Bir’de, büyük bir salgının ardından yerle bir olan dünyada, yaşayan ölülerle ölmeden yaşamaya çabalayanların öyküsünü anlatıyor. Bir zamanların şaşaalı New York şehrinde, kurtlar sofrasında sağ kalmanın tüm incelikleri ve uygarlığın bağırsaklarında verilen amansız savaşın öyküsü… Bölge Bir, çivisi çıkmış dünyada kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış olan leşleri, kopukları ve medeniyet adıyla bilinen hastalığın son safhasını gözler önüne seren, dehşetli bir çağdaş yaşam alegorisi.
Devası bulunmayan bir salgının öyküsü bu, yaşam da dedikleri.
“Umut en tehlikeli uyuşturucudur, sakın kullanma.”
“Titreyip kendine gelmeye muhtaç, dibe vurmuş günümüz toplumuna dair zekice kurgulanmış bir metin.”
The Seattle Times
“Yılın en iyi kitaplarından biri.”
Esquire
Silo
Zehirli atmosferi ve bitmeyen kum fırtınaları yüzünden Dünya’nın yeryüzü artık yaşanmaz halde. İnsanlar, yerin altına yaptıkları, yüzlerce kat derinliğe uzanan büyük bir siloda yaşıyor. Yetkililerin bulunduğu En-Tepe dışında dış dünyayı görebilecekleri bir alan yok. Topluluk, “Antlaşma”ya uygun olarak, belirli kurallara uymak zorunda. Eğer “Antlaşma”ya uymazsanız, dış dünyaya “temizliğe” gönderilirsiniz. Yıllardır görevli olan Şerif Holston, siloda çiğnenmemesi gereken en büyük kuralı çiğniyor: Dış dünyayı merak etmek ve dışarı çıkmaktan söz etmek. Holston’ın yerine sürpriz bir şekilde şerif olarak aday gösterilen, En-Derin’de yaşayan genç tekniker Juliette ise Holston’ın neden dışarı çıkmaya karar verdiğini araştırırken silodaki hayatın nasıl korkunç bir “yalan”ın üstüne kurulu olduğunu çaresizce, yavaş yavaş fark ediyor.
Bu sırada insanlar, tehlikeler ve gizemlerle dolu siloda yöneticilerinin en korktuğu kelimeyi fısıldamaya başlıyor: İsyan.
2. Kitap: Vardiya
3. Kitap: Toz
“Silo ile birlikte Hugh Howey yepyeni bir bilimkurgu klasiği yarattı.”
Ernest Cline
“Muazzam bir hayal gücü örneği.”
Justin Cronin
“Bu kitaba bayıldım.”
Stephen King
Robokıyamet
“İnsanlar bilmeliler ki ilk başta düşman sıradan şeylere benziyordu: arabalar, binalar, telefonlar. Sonrasında, kendilerini dizayn etmeye başladıklarında, robotlar tanıdık ama çarpık görünmeye başladılar. Sanki başka bir tanrının yarattığı, başka bir evrenden gelme insan ve hayvanlar gibiydiler.”
Yakın gelecekte, kimsenin fark etmeyeceği kesin bir tarihte, dünyamızı yönlendiren göz kamaştırıcı teknoloji bir anda hata vermeye başlayacak. Birleşecek… ve bize karşı çıkacaklar. İnanılmaz derecede güçlü bir yapay zeka olan Archos, utangaç genç bir çocuk kişiliğinde çevrimiçi olur ve zapt edilemez. İnsanların haberi olmadan akıllı arabaları, elektrik şebekelerini, uçak navigasyon sistemlerini ve bilgisayar ağlarını -hayatımızı yürüten tüm küresel sistemleri- ele geçirmeye başlar.
Çoğu insan çok geç olana dek büyüyen krizden bihaberdir. Sonradan Başlangıç Saati olarak adlandırılan, robot savaşının başladığı zaman, insan ırkı hem büyük bir kıyıma uğrar hem de tarihte ilk kez birleşir. Robokıyamet, zekâ ürünü, sürükleyici bir destan. Daniel H. Wilson, insanları yok etmeye çalışan robotları olduğu kadar, hayatta kalmaya çalışan insanları ve onların öykülerini de anlatıyor. Bunu yaparken de şu anda etrafımızda bulunan gerçek teknoloji hakkında nefes kesecek çıkarımlarda bulunuyor.
“Muhteşem, sürükleyici ve eğlenceli.”-
Stephen King
“Korkunç bir gerçeğe dönüşebilecek, muhteşem bir macera. Nefes kesen bir roman olan Robokıyamet, ilk cümlesinden sonuna dek hayal gücünüzü etkisi altına alacak ve uzun süre unutamayacaksınız. Daha önce okuduğum hiçbir kitaba benzemiyor.”
Clive Cussler
“İnsanlığı yeryüzünden silmeye kararlı bir yapay zekânın, otomatik sistemleri ele geçirip kıyameti getirmesi üzerine yazılmış, nefes kesici, olası ve korkunç bir romanı.”
Cory Doctorow
İtfaiyeci
Kimse nereden geldiğini bilmese de bir salgın şehirleri yavaş yavaş ele geçiriyordu: Ejderpulu. Hastalığın tedavisi mümkün olmayan sporları, ele geçirdiği vücutları aniden havaya uçuruyordu. Milyonlarca insan bu hastalıktan mustaripti artık. Her köşe başı alev alevdi. Medeniyetin sonunu ateş, kül ve duman getiriyordu.
Yeni hamile kalmış hemşire Harper Grayson da bu hastalığa yakalanmıştı ve alevlere karışması an meselesiydi. Ama belki bebeğini kurtarabilirdi… tabii o kadar uzun yaşayabilirse. İşte böyle bir zamanda İtfaiyeci denen bir adamın hikâyelerini duymaya başladı. Ejderpulunu taşıyan ama onunla yaşamayı öğrenmiş hatta hastalığın sebep olduğu alevleri kontrol edip bu gücünü insanları kurtarmak için kullanan bir deliydi o. Tüm dünya alevler tarafından yutulmadan önce İtfaiyeci’yi bulmak, sırlarını öğrenmek için Harper’ın gözünü karartmaktan başka çaresi yoktu artık.
İtfaiyeci seni kurtarmaya geliyor. Sakinliğini yitirme.
“Özgün, çarpıcı ve soluk soluğa bir roman.”
George R. R. Martin
“Joe Hill’in en iyi eseri. Yer yer Mahşer’e selam vermekten çekinmeyen, çok yönlü ve muhteşem bir kitap.”
Joanne Harris
Son Kurtadam
Vampir romanı dediğimizde aklımıza hâlâ Dracula gelir, ama kurtadam romanı hep sahipsiz kalmıştı; Jake Marlowe ortaya çıkana kadar… O, zamanımızın bir kahramanı; gerçek bir anti-kahraman!
Jake, kurtadamların sonuncusudur. 200 yılı geride bırakan Jake, içkisini elinden, sigarasını da ağzından düşürmeyen, cinsel hayatına düşkün bir kurtadamdır. Artık varoluşuyla ilgili bir krizin eşiğindedir, ancak gizemli bir şekilde, onun hayatıyla ilgili planları olan iki tehlikeli grupla, vampirlerle ve Av’la karşı karşıyadır. Hiç beklemediği bir anda tanıştığı bir kadın Jake’in hayatını altüst edecektir. Ama altüst olan sadece Jake’in hayatı mıdır?
İngiliz yazar Glen Duncan, Son Kurtadam serisinin ilk kitabıyla efsaneye yeni, vahşi ve ateşli bir kimlik kazandırıyor. Sadece aksiyonu bol bir filmin erişebileceği bir sürükleyiciliğe sahip olan bu roman, aynı zamanda popüler kültüre, müziğe, edebiyata, sinemaya yapılan göndermelerle süslü. Duncan, nitelikli edebi üslubunu gotik romanın çıplak tekinsizliği ve macera romanlarının basit ama etkileyici anlatımıyla birleştiriyor.
2. Kitap: Talulla’nın Yükselişi
3. Kitap: Kanla Yaşıyoruz
Dokuzlar Yasası
15 yıldır New York Times çok satan yazarı Terry Goodkind, zengin hikaye anlatımı ve unutulmayan karakterleriyle okurlarının gözünde sarsılmaz bir yer edindi. Şimdiyse Goodkind, bütün yeteneğini yılın en heyecanlı ve hayret verici ölçüde orijinal hikâyesini anlatmak için kullanıyor.
“O şey annene geldiğinde annen yirmi yedi yaşındaydı. Şimdi sen yirmi yedi yaşındasın ve o şey sana da geldi.”
Alex birden ürperdi, tüyleri diken diken oldu. Akıl hastalığı annesine yirmi yedi yaşında gelmişti. Yıllardan beri bildiği bu bodrum atölyesi şimdi onda klostrofobi duygusu uyandırıyordu.
27 yaşına basmak, belki bazıları için korkunç olabilir; ama Orta Batı’da zar zor geçinen bir ressam olan Alex için bu bir felaket.
Miras kalan büyük bir toprak parçası onu zengin ve mutlu bir adam yapmalıydı ama doğum günü, ismi ve henüz hayatını kurtardığı güzel kadın onu ve sevdiklerini- birden geri dönüşü olmayan büyük bir vahşetin hedefi haline getirdi.
Pür
Burada olduğunuzu biliyoruz, kardeşlerimiz.
Pressia, Infilakları ve ondan önceki hayatını hayal meyal hatırlıyor. Büyükbabasıyla birlikte yasadıkları delikte, insanlığın kaybettiği şeyleri düşünüyor: lunaparkları, sinemaları, doğum günü partilerini, anneleri ve babaları. Her şey küle döndü, hırpalandı, hiç iyileşmeyecek derecede yara aldı ve zarar gören bazı bedenler, bambaşka nesnelerle bütünlesti. Şimdi herkesin askeri eğitim görmesi gereken yaşa geldi Pressia. Tabii iki ihtimal var. Ya asker olacak ya da bedeni fazla zarar gördüyse eğitimdeki askerlerin canlı hedef tahtası olacak. Pressia’nın kaçması gerek.
Bir Pür yak ve külünü solu.
İnfilaklardan tek bir yara almadan kurtulanlar da var. Pürler. Gökyüzündeki kubbelerinde, yerdeki insanlardan daha üstün olan, sağlıklı bedenlerini ve zihinlerini koruyacak şekilde yaşıyorlar. Bir Pür olan Partridge, kendini burada kapana kısılmış ve yalnız hissediyor, bir de farklı. O da kayıplarını düşünüyor sık sık, belki yuvası dağıldığı için. Babası duygusal olarak soğuk bir adam, ağabeyi intihar etmiş ve annesi, İnfilaklar sırasında Kubbe’ye adım atamadan kaybolmuş. Bu yüzden, birinin ağzından kaçan bir sözcük, annesinin hala hayatta olma olasılığını ona çıtlatınca, hayatını riske edip Kubbe’yi terk ediyor ve annesini bulmaya koyuluyor.
Pressia ve Partridge karşılaşıyorlar. Tüm dünya başlarına yıkılıyor.
2. Kitap: Füzyon
3. Kitap: Tutuşma
Küller
Bir elektromanyetik darbe dalgası çakar gökyüzünde; tüm elektronik aygıtlar parçalanır, bilgisayarla çalışan tüm aletler yok olur ve milyarlarca insan o an, oracıkta ölür.
Hayatta kalan bir avuç insandan biri olan Alex, ölmüş anne babasına ve geçmişte kalan yaşamına veda eder. Çıktığı zorlu yolculukta, Afganistan’dan yeni dönmüş genç bir asker olan Tom ve büyükbabasını elektromanyetik darbede kaybetmiş olan sekiz yaşındaki Ellie ile karşılaşır.
Bu küçük grup ve hayatta kalan diğerleri için şimdi tüm mesele, yiyecek ve barınak bulmak, kime güveneceklerini iyi bilmek, darbe sayesinde kazandıkları güçleri iyi kullanmak ve bir de kimin insan, kimin artık “değişmiş” ve bir zombiye dönüşmüş olduğunun ayırdına varmaktır.
2. Kitap: Gölgeler
3. Kitap: Canavarlar
Kafes
Görülmemesi gereken korkunç bir şey… Ona atılan bir bakış kişiyi ölümcül bir deliliğe sürüklüyor. Ne olduğunu ve nereden geldiğini ise kimse bilmiyor.
Malorie ve iki çocuğu, olayların başlangıcından beş yıl sonra hayatta kalmayı beceren bir avuç insan arasındaydı. Nehrin kenarındaki terk edilmiş bir evde çocuklarıyla yaşayan Malorie, ailesinin güvende olabileceği bir yere gitmenin hayalini kuruyordu. Fakat onları bekleyen yolculuk tehlikelerle doluydu. Tek bir yanlış hamle ölümlerine yol açabilirdi. Ve onları takip eden bir şey vardı.
Bu bilinmeyene doğru gözbağının karanlığında yaptığı yolculukta Malorie sık sık geçmişi hatırlıyordu. Bir araya gelerek hayatta kalmaya çalışan, kendisini de aralarına alıp onu da kurtaran arkadaşları bir bir aklına geliyordu. Ancak sağ kalan ve kapılarını çalan insanlar arttıkça ortaya yüzleşmeleri gereken bir soru çıkmıştı: Herkesin aniden delirdiği bir dünyada kime güvenilebilirdi?
“Buna benzer bir korku öyküsü şimdiye kadar hiç anlatılmadı. Josh Malerman bu işi biliyor.”
Hugh Howey
“Çok iyi, çok başarılı ve dolaysız yazılmış, büyük bir takdirle okuduğum çarpıcı bir roman.”
Peter Straub
Asi Melekler
Evangeline 12 yaşındayken annesi öldü, babası onu New York’ta Azize Rose manastırına bıraktı. Şimdi 23 yaşında, yeminine sadık bir rahibe. Dünyada en nadide melek resimlerinin ve “melekbilim” konusundaki en zengin kitap koleksiyonunun bulunduğu kütüphaneden sorumlu.
Rockefeller ailesinin sanat etkinliklerini, zengin ve tuhaf bir adam olan Percival Grigori adına araştıran sanat tarihçisi Verlaine’den gelen mektup, Evangeline’in hayatını kökünden değiştirecektir. Verlaine ve Evangeline, Tanrı’nın lanetine uğramış asi meleklerin soyundan olan Nefiller ile Melekbilimciler arasında yüzlerce yıldır süren kanlı bir savaşa katılmak zorunda kalacaklar. Bulgaristan’da bin yıl önce bir melek cesedinin bulunduğu gizemli Rodop Dağları’ndan Paris’teki Montparnasse mezarlığına kadar pek çok cephede sürmektedir bu savaş…
2. Kitap: Angelopolis
“Bir kez Asi Melekler’in büyüleyici dünyasına girdiniz mi, diyeceksiniz ki: ‘Vampirler mi? Vampirler kimin umurunda?'”
People
“Asi Melekler düşmüş eski melekleri modern dünyaya salıveriyor ve sonuç yıkıcı. Trussoni dikkatinizi açılış sayfalarından yakalayıp, gizemler kanatlanana kadar bırakmayan bir kutsal gerilim kitabı yazmış.”
Keith Donohue
“Asi Melekler neredeyse halüsinasyon etkisine sahip. Yozlaşmış, psikolojik ve dini öğeleri zengin ve tuhaf bir tabloda kaynaştırıp, okuru gerçekliğin şokuyla yüz yüze getiriyor.”
Time
Kabus
Charles Dickens, bir tren kazasında ölümden döner ve yaralılara yardım etmek üzere vagonların düştüğü vadiye inerken karşılaştığı garip görünüşlü, hayaletimsi bir ‘şey’, hayatının sonuna dek yazarın en büyük takıntısı ve kâbusu olur. Dickens’ın bu kâbusunu paylaştığı tek kişiyse, arkadaşı ve onun gölgesinde kalmaktan muzdarip, afyon bağımlısı yazar Wilkie Collins’tir.
Kabirler, mezarlıklar ve bir cesedin kireç çukurunda yok olmasının ne kadar zaman alacağına dair giderek artan bir saplantı geliştiren Dickens, dört yıl boyunca yazmaya ara verir ve gündüzleri, halkı dehşete düşüren ürkütücü okumalar yaparken geceleri de Londra’nın en berbat batakhaneleri ile yer altı mezarlarında dolaşır. Wilkie Collins’in ağzından anlatılan hikâyede, bir cinayet zanlısı olarak Charles Dickens’ın hayatının son beş yılında, şüpheli cinayetler ve Drood denen yaratığın gizemi adım adım çözülmektedir.