Kanını Satan Adam kitabında Yu Hua, kalbin tek bir atışıyla kanın tüm vücuda yayılması gibi usta işi cümlelerle kurduğu bu olağanüstü öyküde, âdeta insan ruhunun ve yaşamın kılcal damarlarına ulaşır.
Kanını Satan Adam
Yazar: Yu Hua
Çevirmen: Erdem Kurtuldu
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 264
Zor bir hayata doğmuştur Xu Sanguan: Babası çocukken ölür, annesiyse başka bir adamla evlenip onu terk eder. Dedesi ve amcasının sahip çıkıp büyüttüğü Xu Sanguan artık şehirdeki ipek fabrikasında çalışan genç bir işçidir. Amcasını ziyaret ettiği bir gün, kan satmaya giden iki arkadaşının yardımıyla o da kanını satar. Eline geçen parayı sadece ailesi için harcaması gerektiğine inandığı için evlenmeye karar verir. Xu Yulan’la evlenir ve üç oğlu olur. Büyük oğlu Yile hakkındaki bir gerçeğin ortaya çıkmasıyla sarsılır. Kültür Devrimi, kıtlık yılları gibi zor ve toplumu altüst eden dönemlerde ne zaman başı sıkışsa bir kuyudan su çeker gibi damarlarından kan çektiren ve mücadeleden asla vazgeçmeyen Xu Sanguan’ın öyküsü, tüm bunların yanında yaşama dair birçok tuhaflığı da barındırır.
Kalbin tek bir atışıyla kanın tüm vücuda yayılması gibi, Yu Hua da basit fakat usta işi cümlelerle kurduğu bu olağanüstü öyküde, âdeta insan ruhunun ve yaşamın kılcal damarlarına ulaşır.
Günler Aylar Yıllar
Yazar: Yan Lianke
Çevirmen: Erdem Kurtuldu
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 105
Günler Aylar Yıllar, hayatın zorlukları karşısında hep diri kalabilen bir umudun romanı.
Kuraklık, Balou Sıradağları’nda tüm yıkıcılığıyla baş göstermiştir. İnsanlar çareyi evlerini terk edip su ve yiyecek bulabilecekleri yerlere kaçmakta bulurken geride sadece ihtiyar ile kör köpeği kalır ve bu iki kader ortağı, birkaç damla su, bir avuç mısır tanesi, bir karış gölgelik peşinde dolanır durur. Günleri, geceleri en sert, en çetin koşullarla sınanır; zamanın ve mekânın izleri silinip iskeletleri daha da belirginleşirken önlerindeki yollar da gitgide çatallanır. Bu zorluklardan geriye kalan, olağanüstü bir varoluş inadıdır.
Madenci
Yazar: Natsume Soseki
Çevirmen: Sinan Ceylan
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 216
“Burası cehenneme açılan kapıdır. Girebilecek misin?”
Madenci’nin isimsiz anlatıcısı, kafasında tehlikeli düşünceler ve ayağında hasır sandaletlerle ormanda yürürken, hiç tanımadığı Çozo’nun “İş lazım mı genç adam?” çağrısına kulak verir. Bu sese niye karşılık verdiğini pek anlayamaz aslında, neden sonra “Ne tuhaftır ki insan ruhu sonsuzluğa sürüklenmeye hazır da olsa, birisi seslenince hâlâ bir yerlere bağlı olduğunu fark ediveriyor,” diyerek açıklar bu durumu. Fakat tuhaflıklar bununla sınırlı kalmaz ve kendisini Çozo’nun ardından bakır madenine doğru giderken bulur. Tokyolu kibar bir ailenin iyi yetişmiş çocuğu, kir pas içindeki işçilerin yanında yaşamaya başlar artık. Ve sıra, maden ocağı ile tanışmaya gelir.
1908’de yayımlandığında, hem konu hem de anlatım tekniği açısından zamanının oldukça ilerisinde bir roman olan Madenci, birçok edebiyat tarihçisine göre Beckett ve Joyce’un modernist ve absürt ögelerini fazlasıyla barındıran bir yapıt.
“Natsume Soseki, Japonya’nın en büyük modern romancısıdır. […] Yüz yıldan fazla bir zaman önce yazılmış olan bu romanı, sanki bugün yazılmış gibi okuyabildiğimi bilmek ve bundan derinlemesine etkilenmek beni inanılmaz mutlu ediyor.”
Haruki Murakami
Elden Düşme Dünya
Yazar: Wilhelm Genazino
Çevirmen: Tevfik Turan
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 144
Elden Düşme Dünya; “güncel” insanlık hallerinin bir Genazino kahramanının zihninde işlenmesiyle ortaya çıkan tuhaflıkların romanı.
“Bu manzara alabildiğine hoşuma gittiği halde göğsümde bir sızı hissediyordum. Çünkü güzelliğin acayip tarafı, insanın onu sadece seyredebilmesidir. Bir tarafını alıp evine götüremez veya küçük bir parçasını özel bir yerde saklayamaz. İnsan güzelliğe ancak hep bakar durur, fazlasını elde edemez. Uzun uzun baktıktan sonra yoluna devam etmek zorundadır.”
Elden Düşme Dünya’nın serbest mimar olarak çalışan isimsiz anlatıcısı, bir meslektaşının ölümü üzerine onun şirketinden gelen iş teklifini kabul eder. Böylece o güne dek kendisini uzak tutmaya çalıştığı modern dünyanın iş ve ilişkiler ağına, biraz da kendi rızasıyla düşmüş olur. Bir zaman sonra da kendisinin, yaşadığı aşkın, katlanmak zorunda olduğu işin, kısacası her şeyin âdeta “elden düşme” olduğu gerçeğini kavrar. İnsan olmanın kaderine kendince başkaldırdığı her seferde kararsızlık, çelişki ve pişmanlık yumağına hapsolurken, hayatı bir parça daha farsa dönüşür.
Yaşam ve Ölüm Yorgunu
Yazar: Mo Yan
Çevirmen: Erdem Kurtuldu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 936
Mo Yan’ın epik romanı Yaşam ve Ölüm Yorgunu, Mao Zedong’un toprak reformu hareketiyle Çin kırsalının geleneksel düzenini altüst etmesinden yaklaşık iki yıl sonra, 1 Ocak 1950 günü başlıyor. Bu iki yıl boyunca Cehennemin Efendisi Yama, ırgatlarına iyi davranmasıyla nam salmış Ximen Nao’ya, iktidarı yeni ele geçirmiş köylülerin kendisini neden idam ettiklerini itiraf ettirmek için her türlü işkenceyi uyguluyor. Ama Ximen Nao, cehennem ateşinde yakılma cezasını çektikten sonra bile masum olduğu iddiasını sürdürünce Cehennemin Efendisi Yama pes ederek onun eski topraklarına dönmesine izin veriyor.
Ne var ki, Ximen Nao yeniden hayata geldiğinde insan olarak değil eşek olarak doğduğunu anlıyor. Çünkü Cehennemin Efendisi Yama kalpleri kinle dolu ruhların yeniden insan olarak doğmalarını istemiyor ve o ruhları hayvan olarak yeniden dünyaya gönderiyor. Romanın beş bölümü, kahramanımızın altı reenkarnasyonla eşek, boğa, domuz, köpek ve maymun kimliğindeki yaşamlarında, eski ailesinin, dostlarının, rakiplerinin, düşmanlarının yazgısına tanık oluşunu aktarıyor. Ximen Nao son reenkarnasyonunda da şaşırtıcı bir bellek gücüne ve dil öğrenme yeteneğine sahip olan koca kafalı bir oğlan çocuğu olarak dünyaya geliyor.
Roman bu farklı kimliklerin bakış açılarından Çin’in çalkantılı tarihindeki son elli yılın öyküsünü dile getiriyor.
Aşk Aptallığı
Yazar: Wilhelm Genazino
Çevirmen: Özden Özberber
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 178
Kıyamet hakkında seminerler vererek hayatını zar zor kazanan elli iki yaşında bir adam ve onun birbirlerinden habersiz iki sevgilisi: Sandra ve Judith. Mükemmel bir Genazino romanı için gereken her şey işte bu kadar…
Yıllar önce başarısız bir evlilik yapan kahramanımız bu iki kadından hangisi ile yaşamak istediğini daha sık düşünmeye başlar ve işler iyice sarpa sarmadan bir karar vermek zorundadır. Sandra ve Judith ikilemini neredeyse bir yazı tura atışıyla çözecek kadar çıkmaza giren isimsiz kahramanımız aynı zamanda yaşam, toplum, aşk, geçmiş gibi konular hakkında ilginç gözlemler yapar, tuhaf işlere kalkışır. Böylece Aşk Aptallığı, kafası karışık bir adamın portresinden ziyade, daha derin bir meseleyi sezdiği halde bunu bir türlü çözemeyen zeki ve hüzünlü bir adamın hikâyesine dönüşür.
“Genazino’nun eserlerinde çağdaş Alman edebiyatındaki hüznün, melankolinin ve can sıkıntısının en derin hallerinden biri görülür.”
Svenja Frank
Bir Kedi Bir Adam İki Kadın
Yazar: Cuniçiro (Juniçiro) Tanizaki
Çevirmen: Sinan Ceylan
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 104
Fukuko, tam da kocası Şozo ile yeni bir hayata başladığı günlerde kocasının eski karısı Şinako’dan bir mektup alır. Yuvası dağıldıktan sonra “kırık bir çanak” bile almayan bu kadın, duygu yüklü mektubunda tek bir şey istemektedir: Şozo’nun deliler gibi sevdiği kedisi Lili’yi.İlk bakışta, masum bir istektir elbette bu. Ne var ki Lili -tüm kediler gibi- girdiği hayatların en olmadık yerlerine kıvrılmıştır ve dâhil olduğu yaşamların karanlık köşelerinde gezinmeye başlar mektupla birlikte.
Biten ilişki için umut, diğeri içinse endişe kaynağıdır. Böylece, başlı başına bir kavram olmayı hak eden “kedi sevgisi”nden çok daha fazlasına dokunur Tanizaki. Zarif, yumuşacık bir üslupla insan ilişkilerinin girift yapısını, küçücük ayrıntıların -bir nesnenin, jestin veya bakışın- insan ruhunda yarattığı dönüşümleri, yalnızlığın ve sevginin türlü biçimlerini gösterir.
“Tanizaki en gözde yazarlarımdandır. Aşkı ve aşkın sapkın yönlerini anlatır kitapları.”
Henry Miller
“Tanizaki, muhteşem bir yazar.”
Haruki Murakami
Kızıl Darı Tarlaları
Yazar: Mo Yan
Çevirmen: Erdem Kurtuldu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 528
Çin’in Nobel ödüllü yazarı Mo Yan’ın Kızıl Darı Tarlaları, Shandong ailesinden üç kuşağın, 1923-1976 yılları arasındaki öyküsünü aktaran bir roman. Yazar, bir mücevher güzelliğindeki doğa manzaraları fonuna yerleştirdiği ve kronolojik sıra gütmeden kurguladığı romanda, Japon istilasına karşı verilen Direniş Savaşı, Çinlilerin birbirleriyle çatışmaları, Komünist Devrim, Kültür Devrimi gibi Çin tarihindeki önemli halk hareketlerini ve bütün bu yıllar içindeki tutkulu aşkları anlatıyor.
Çin sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Yimou Zhang’ın beyaz perdeye aktardığı Kızıl Darı Tarlaları, tarihsel bir anlatımla kara mizahı ustalıkla kaynaştırıyor. Roman, geçmişle bugün, ölüyle diri, iyiyle kötü arasında belirgin bir ayrım yapılmadan sürüyor.
Nobel ödül töreninde konuşan Per Wästberg’in dediği gibi, Mo Yan, bireyi kimliksiz insan yığınlarından çekip ortaya çıkaran; alaycı ve iğneleyici bir üslupla tarihe, tarihî çarpıtmalara, yoksunluklara ve siyasal riyakârlıklara karşı çıkan bir yazar.
Emanet Çocuk
Yazar: Claire Keegan
Çevirmen: Behlül Dündar
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 80
Artık yana devrilmekte olan güneşin ışıkları, suya yansıyan bizi eğri büğrü gösteriyor. Bir an korkuyorum. Buraya ilk geldiğimdeki o çingene çocuğu gibi değil de, şimdiki gibi temiz, başka giysiler içinde ve arkamdaki kadınla beraber olduğumu kabullenene kadar bekliyorum. Tası suya daldırıp dudaklarıma götürüyorum. Su daha önce hiç içmediğim kadar soğuk ve temiz: Babamın bırakıp gidişinin tadı var suda; hiç orada olmayışının, gittikten sonra bana ait hiçbir şeyin olmayışının tadı. Tası yeniden daldırıp güneşin suda yansıdığı yere kadar kaldırıyorum. Altı yudum içip, utancın ve sırların barınmadığı bu yerin, şimdilik, yuvam olmasını diliyorum.
1980’lerin başında, İrlanda kırsalındayız. Küçük, isimsiz bir kız çocuğu, kendi ailesi tarafından daha önce hiç tanışmadığı çocuksuz Kinsella çiftine bırakılır. “Emanet çocuk”, yeni ve geçici evindeki ilk günlerinden itibaren kendi iç dünyası ve duygularını tanımanın yanı sıra, “aile” ve “ev” denilen şeylerin daha önce hiç tecrübe etmediği olanaklarını, özellikle de dalgalı yaşam denizindeki yol göstericiliğini ve iyileştirici yanlarını da keşfetmeye başlar.
Çağdaş İrlanda edebiyatının en parlak isimlerinden Claire Keegan Emanet Çocuk’ta, bir kız çocuğunun gözünden İrlanda’nın yemyeşil vadileri ve parlak gökyüzüyle bezeli pastoral yaşamını, hırçın rüzgâr ve dalgalarla falezler misali yontulmuş taşra insanlarını son derece dokunaklı ve yalın bir dille anlatıyor.
“Emanet Çocuk’ta görkemli bir dizi biçimsel güzellik, derin ve verimli bir yetenek tarafından resmediliyor. Claire Keegan, okuyucuya basit hikâye diye bir şey olmadığını ve sanatın insan yaşamı için ne kadar elzem olduğunu hiç unutturmuyor. Keegan doğru kelimeleri seçme konusunda heyecan verici bir içgüdüye sahip; yaşamın sonsuz ihtimallerine ve kesinliğine karşı sabırlı bir özen göstermekte ise son derece mahir.”
Richard Ford
Dul
Yazar: Jean-Louis Fournier
Çevirmen: Can Belge
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 116
“Artık dulum. 12 Kasım günü Sylvie öldü.
Çok üzücü.
Bu sene indirimli satışlara birlikte gidemeyeceğiz.”
Jean-Louis Fournier eşinden önce ölmek istiyordu. Ama eşi ondan önce davrandı. 40 yıllık evliliğin ardından dul kalan Fournier kendini teselli etmek, belki de intikam almak için karısından söz ediyor. Ama onu anlatırken aslında bize kendisini anlatıyor.
Felaketzedeler Evi
Yazar: Guillermo Rosales
Çevirmen: Gökhan Aksay
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 114
Küba’nın 47 yaşında intihar eden dâhi yazarı Guillermo Rosales’in, ağır bir şizofreniden muzdarip olduğu günlerde kaldığı zamanlardakine benzeyen bir bakımevini anlattığı Felaketzedeler Evi’nin baş karakteri William Figuares, –yine tam da yazar gibi– Küba’dan Miami’ye gelmiş sürgün bir yazardır. Ama halası, onu göçmenlerin çoğunlukta olduğu “bakımevi”ne yerleştirince burada bambaşka bir dünya bulur: Tersine işleyen bir Amerikan rüyası. “Dışarıda bakımevi diyorlardı oraya, ama mezarım olacağını biliyordum ben,” der William burası için. “Hayattan umudunu kesmiş insanların sığındığı, kıyıda köşede kalmış barınaklardan biriydi. Kaçıklar çoğunluktaydı. Yapayalnız ölsünler, kazananların başına bela olmasınlar diye aileleri tarafından bırakılan yaşlılar da vardı.”
Felaketzedeler Evi’nin sakinleri, yeryüzündeki kişisel felaketlerin cisimleşmiş özetini sunarlar âdeta. Fakat bir süre sonra William, kendisi gibi bir felaketzede olan Francis’le tanışır. O güne dek içinde bir boşluk duygusu ve elinde İngiliz şairlerin kitabıyla yaşayıp giderken ruhunda bir umut filizlenir: Yeniden hayal kurup planlar yapmaya ve Beatles şarkıları mırıldanmaya başlar.
1987’de Octavio Paz’ın oyuyla Letras de Oro Roman Ödülü’nü kazanan ve bugün Küba edebiyatının kült kitaplarından biri olarak kabul edilen Felaketzedeler Evi’ni Gökhan Aksay İspanyolca aslından çevirdi.
“Muhtemelen bugüne kadar okuduğum en kederli roman.”
Thomas McGonigle
“Felaketzedeler Evi, kırk yıllık Küba sürgün edebiyatının eşsiz bir örneğidir.”
Ivette Leyva Martínez
Cam Arılar
Yazar: Ernst Jünger
Çevirmen: Mert Moralı
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 192
Bir zamanların süvari yüzbaşısı olsa da, artık beş parasız olan Richard, iş bulmak için ordudan arkadaşı Twinnings’in yardımına başvurur. Fakat artık devir değişmiştir: Atların yerini tanklar, kahraman askerlerin yerini iş adamları almıştır. Neyse ki Twinnings, Richard için gizemli bir mucit ve iş adamı olan Zapparoni ile bir görüşme ayarlar. Zapparoni otomat üretiminden film endüstrisine birçok alanda muazzam bir güce sahiptir ve bazı işler için Richard gibi birine ihtiyacı vardır. Görüşme, Zapparoni’nin hem teknoloji harikalarıyla dolu hem de tamamen doğayla bütünleşmiş malikânesinde yapılacaktır.
Richard böylesine güçlü ve zeki bir adamın kendisiyle neden görüşmek istediğini merak ederken, geldiği bu büyülü mekânın gizemini de fark eder: Teknolojinin yeni dünyası ile bir askerin eski dünyasının karşılaşmasıdır bu.
Distopik kurgusu, felsefi derinliği ve insan ruhunun yeni dünyayla karşılaşması sonucu yaşadığı travmayı tasvir gücüyle türünün en iyileri arasında yer alan Cam Arılar, (1957) adeta bir kâhinin şaşkınlığa uğratan öngörülerinin de romanı.
T. Singer
Yazar: Dag Solstad
Çevirmen: Deniz Canefe
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 208
T. Singer “bir hiç kimsedir. Kendisine karşı bile bir hiç kimse, özellikle kendisine karşı.”
T. Singer, 34 yaşında başkent Oslo’dan Notodden kasabasına, bir kütüphanede çalışmak ve böylece sıfırdan başlamak için gelmiştir. Aslında Singer’in hayatı, eylemde ve düşüncede, pek çok kez sıfırdan başlayıp başladığı noktaya geri dönmekten ibarettir; zira küçüklüğünde yaşadığı bir utancı hayatı boyunca farklı suretlerde tekrar tekrar yaşamış, yaşadıkça kabuğuna daha çok çekilmiş, kendi ruhunun izbelerine hapsolmuş, kendisi ve yaşam belirtileri giderek silikleşmiştir. “Toplum için bir kıymet” olmaktan çıktığının çoktan farkına varmıştır. Giderek yalnızlaşmış, yalnızlaştıkça âdeta elim bir bağımlılık gibi, başka hiçbir şey yapmayı bilmediği için kendisini yalnızlaştırmaya devam etmiştir. Nihayetinde toplumdan ve benliğinden soyutlanmış zihni, olasılıklar denizinde salınıp duran bir gözlem yığınına dönüşmüştür.
Gelgelelim, kendisinin dahi üzerine düşünmek istemediği, hiç hesapta olmayan gelişmelerle dolu yaşamı onu başladığı yere, Oslo’ya geri götürecektir.
“Çok tuhaf romanlar yazan Dag Solstad, benim en sevdiğim yazarlardandır.”
Haruki Murakami
“Kuşkusuz Norveç’in en cesur ve en zeki yazarı.”
Per Petterson
Sadık Ruslan
Yazar: Georgi Vladimov
Çevirmen: Kayhan Yükseler
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 195
Cehennemi, onu cennet sanan bir köpeğin gözünden anlatmak: Kitabın amacını böyle tanımlıyor Vladimov.
Sovyet dönemi Rus edebiyatının tıpkı Bulgakov, Platonov gibi değeri çok sonradan anlaşılan dehası Georgi Vladimov’un başyapıtı Sadık Ruslan, yazıldığı yıl (1965) siyasi nedenlerle yayımlanamadı. Fakat mücevher değerindeki bu kitap samizdat yoluyla elden ele dolaşarak zamanla bir kült mertebesine yükseldi ve ancak 1975’te Batı Almanya’da sansürsüz tam metin halinde yayımlanabildi.
Sibirya’daki mahkûm kamplarından birinde özel eğitimli, sahibine ve Görev’e sonsuz sadakatle bağlı bir köpektir Ruslan. Ancak bir gün, özellikle Ruslan için düşünülmesi bile imkânsız bir olay gerçekleşir ve her şey altüst olur.
Annesi de bir Gulag kurbanı olan Vladimov’un kaleminden bu muhafız köpeğinin tüm benliğine ve yaşadıklarına şahit olan biz okurlar, Ruslan’la birlikte dönüşü olmayan bir yola gireriz.
Ruslan’ın gözünden yansıyanlar biz iki ayaklı akıllıların ruhlarındaki acımasızlığı, barbarlığı, bencilliği tüm derinliğiyle gösterir.
Politik bir alegori, modern bir fabl veya efendi-köle öyküsü…
Evler, Cinler, Perdeler
Yazar: Lyudmila Petruşevskaya
Çevirmen: Ayşe Hacıhasanoğlu
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 224
Rus edebiyatının yaşayan efsanesi olarak kabul edilen Lyudmila Petruşevskaya, “yaşamın gölgesi”nin üzerine düştüğü insanların –özellikle de kadınların– yazarıdır. Yaşamın zorlukları, tuhaflıkları ve gizemi karşısında şartlar ne olursa olsun ayakta kalıp yola devam etme gayretindeki insanların öykülerini bazen gerçeklik içinde bazen de gerçekliği aşarak âdeta masalsı bir dünyada anlatır. Bu dünyada, sıradan ile sıradışı arasındaki görünmez perdeyi her aralayışında yeni, taze bir ışığın yenilmez insan iradesi üzerindeki yansımasını benzersiz bir biçimde, nakış gibi işler. Petruşevskaya’nın öyküleri aynı zamanda, hem etimize batıp canımızı acıtan hem de ruhlarımızdaki irini akıtan bir iğne gibidir.
“Şaşırtıcı ve olağanüstü… Harika bir kitap.”
James Wood
Hızlandıkça Azalıyorum
Yazar: Kjersti Skomsvold
Çevirmen: Deniz Canefe
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 132
“Yeryüzünde yaşadığın her mutlu an kederle ödenmek zorundadır.”
Mathea’nın yaşam ve ölüm, yaşlılık ve yalnızlık hakkında inceliklerle örülü zarif hikâyesi… Derinlikli bir melankoli, farklı bir mizah, küçük kelimeler, kısa cümleler, ufak paragraflar ve büyük bir yetenek…