Karanlığın Yüreği, Conrad’ın başyapıtı kabul edilen ve William Golding, George Orwell gibi yazarları etkilemiş bu roman hem dönemin değer yargılarını, hem de emperyalizmin meydana getirdiği tahribatı resmediyor.
Karanlığın Yüreği
Yazar: Joseph Conrad
Çevirmen: Sinan Fişek
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 254
Modern edebiyat için muazzam bir dönemeci temsil eden Karanlığın Yüreği, “medeniyet”i bir arada tutan ipliğin aslında ne kadar ince olduğunu gözler önüne seriyor. Joseph Conrad’ın 19. yüzyılın son yılında yazdığı Karanlığın Yüreği, tarihin en kanlı asırlarından bir tanesine damgasını vuran savaşlar, gelişen teknolojinin açtığı uçurumlar, modernliğin allak bullak ettiği toplumlar gibi konulara bir uvertür niteliği taşıyor. Gizemli Kurtz’u bulmak için görevli oldukları ticaret şirketinin Belçika Kongosu’ndaki şubelerine yolculuk eden Marlow, karanlığın çöktüğü bu coğrafyada ummadığı dehşetlerle karşılaşır. Marlow, Kurtz’a doğru ilerlerken, medeniyete ve kendisine olan güveninin parçalandığını da fark eder.
Conrad’ın başyapıtı kabul edilen ve William Golding, George Orwell gibi yazarları etkilemiş bu roman hem dönemin değer yargılarını, hem de emperyalizmin meydana getirdiği tahribatı resmediyor.
“Karanlığın Yüreği, Afrika’yı bir sembolik imge olarak Avrupalıların zihnine nakşetmiştir.”
Graham Greene
Kadın Yok Savaşın Yüzünde
Yazar: Svetlana Aleksiyeviç
Çevirmen: Günay Çetao Kızılırmak
Yayınevi: Kafka Kitap
Sayfa Sayısı: 404
2015 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Svetlana Aleksiyeviç’in ilk eseri ve kurduğu türün ilk örneği sayılan Kadın Yok Savaşın Yüzünde, II. Dünya Savaşı’nın kadınlar ‘cephesinde’ nasıl yaşandığını belgeleyen çok güçlü bir sözlü tarih çalışması… İsveç Akademisi, Svetlana Aleksiyeviç’e Nobel Ödülü verdiğinde yazarın “yeni bir edebi tür” yarattığını belirtmiş, eserlerini de “duyguların ve ruhun bir tarihi” sözcükleriyle betimlemişti.
Aleksiyeviç uzun bireysel monologları farklı seslerin duyulduğu bir kolaja dönüştüren özgün dokümanter tarzıyla, kendilerine nadiren konuşma fırsatı verilen, yaşantıları da çoğu zaman ülkenin resmi tarihine karışarak yitip giden sokaktaki insanların hikâyelerini kayıt altına alıyor.
Kadın Yok Savaşın Yüzünde’de Aleksiyeviç, tarihin gelmiş geçmiş en kanlı savaşını vererek faşizmin yenilgiye uğratılmasında büyük pay sahibi olan ve bu uğurda en az yirmi milyon insanını kaybeden SSCB’de kadınların -kadın piyadelerin, sıhhiyecilerin, keskin nişancıların, çamaşırcıların, kadın cerrahların, pilotların, keşif erlerinin, partizanların- Nazi işgalini nasıl göğüslediklerini, böylesi bir savaşta kadın olmanın zorluklarını nasıl deneyimlediklerini Sovyet ülkesinin dört bir yanından bir araya getirdiği tanıklıklarla belgeliyor ve unutuluşun girdabından kurtardığı bu hikâyeleri edebi bir toplam halinde önümüze seriyor.
Ateş Yakmak
Yazar: Jack London
Çevirmen: Levent Cinemre
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 64
Jack London, Kuzey topraklarını konu alan eserlerinde okurlarını buzla sarmalanmış bir diyarda adım adım gezdirir. Biri 1902’de, öbürü 1908’de yayımlanan ve “Ateş Yakmak” başlığını paylaşsalar da birbirlerinden olay örgüsü yönünden ayrılan iki hikâyeyle, “Yaşama Azmi” adlı üçüncü bir hikâyenin bir araya getirildiği bu derlemede de Jack London insanın buz kaplı doğayla ve kendi benliğiyle yüzleşmesini anlatır.
Gençliğinde Klondike bölgesine altın aramaya giden ve soğuğun hüküm sürdüğü bu topraklarda bizzat yaşamış olan London, Alaska’dan Yukon’a, Kolondike’ten Kanada tundralarına kadar yörenin coğrafyasına ve sakinlerine oldukça hâkimdir. Jack London’ın karakterleri Kuzey’in dört bir yanda uzanan bembeyaz topraklarında vahşi doğanın gücüyle amansız bir mücadele halindedir. Doğanın, soğuğun ve pek iyi bilmedikleri bir coğrafyanın pençesinde, hayata tutunmaya çalışırlar. Ve ateş yakmak, bu varoluş mücadelesinin ilk adımıdır.
Masumiyet ve Tecrübe Şarkıları
Yazar: William Blake
Çevirmen: Selahattin Özpalabıyıklar
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 146
İnsan duygularını yalın ve dolaysız bir biçimde anlatarak döneminde farklı bir ifade tarzı yaratan Blake, şair, ressam ve oymabaskı ustasıydı. Şiir kitaplarının çoğunu kendi resimlemişti.
Duygu ve yaradılış olarak püriten geleneğe bağlıydı. Eserlerinde özel mülkiyete, kilise kurumuna, devlete, yasalara, savaşa ve insanın kendine yabancılaşmasına yol açan çalışma biçimine karşı çıktı. Gözlem ve deneyimlerini zengin bir düş gücüyle aktaran William Blake, 1789’da yayımlanan Masumiyet Şarkıları’nda çocukluğun ve doğa ile iç içe yaşamanın hazzını, 1794’te yayımlanan Tecrübe Şarkıları’nda ise toplumsal kurumların baskısından duyulan bunaltıyı yansıtır.
Afrika’nın Yeşil Tepeleri
Yazar: Ernest Hemingway
Çevirmen: Fatma Aylin Sağtür
Yayınevi: Bilgi Yayınevi
Sayfa Sayısı: 320
Hemingway, Avrupa’da bulunduğu yıllarda sık sık Afrika’ya avlanmaya gitmiştir. Kendi ülkesinde de balıkçılıkla birlikte, avlanmanın her türüne ilgi duymuş; çoğunlukla avlanabileceği yerlerde yaşamış; daha sonra da bunları birbirinden güzel öykülerle anlatmıştır. Afrika’nın Yeşil Tepeleri, yalnızca avcılığı, avlanmayı anlatan bir yapıt değildir. Kitapta, bir yandan tüm canlı cansız varlıklarıyla Afrika’nın doğasını, bir yandan da kendi yaşamıyla, yaşam felsefesiyle Hemingway’i bulacaksınız.
Avcılık, doğal yaşam, hayvan hakları gibi konular üstüne düşünen herkesin okuması gereken bir kitap olan Afrika’nın Yeşil Tepeleri, Küçük İskender’in önsözü ve Fatma Aylin Sağtür’ün özenli çevirisiyle av tutkunlarının iç dünyasına tutulmuş bir ayna gibi.
Afrika’nın Yeşil Tepeleri baştan sona gözden geçirilip yenilendi, içinde Hemingway’in Afrika günlerinden fotoğrafların ve el yazması müsvedde örneklerinin bulunduğu, kuşe kâğıda basılmış 21 görselle zenginleştirildi.
İstanbul Treni
Yazar: Graham Greene
Çevirmen: Hüseyin Gündoğdu
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 244
İstanbul Treni 20. yüzyılın en çok okunan İngiliz yazarlarından Graham Greene’in romancı kimliğini bulmaya başladığı yapıtıdır. Aynı zamanda akıcı olay örgüsüyle bir gerilim romanı tadında olup, aslında daha derin ahlaki temeliyle dikkat çeken romanlarından ilkidir. Sadakat, insanın kendisine ve başkalarına karşı görevleri, ülkesine bağlılığı, Greene’in ırkçılık ve komünizm üzerine kafa yorduğu romanının başlıca temaları arasındadır.
Roman, Ostende’den İstanbul’a uzanan bir tren yolculuğuna çıkan bir grup insanın başından geçenleri anlatır. Bu yolcuların her biri 30’lu yılların dünyasında kabul görmüş toplumsal değerlere aykırı düşmektedir: Antisemit Avrupa’da seyahat eden bir Yahudi, komünist bir devrimci, o güne dek yakayı ele vermemesiyle övünen bir hırsız ve katil, cinsel yöneliminin onaylanması o dönemde mümkün olmayan alkolik bir kadın gazeteci ve kadınların değerini güzelliğin belirlediği bir çağda güzellikten pek nasibini almamış bir revü kızı. Trene farklı amaçlarla binen bu insanların yazgıları yolculuk boyunca iç içe geçecektir.
Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi
Yazar: James Joyce
Çevirmen: Murat Belge
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 339
James Joyce’un yarı otobiyografik bu romanı, genç Stephen Dedalus’un bir sanatçı olabilme arzusuyla, hayal gücünü boğan ve yaratıcılığını sindiren kiliseye, okula ve topluma başkaldırışını anlatıyor.
Joyce’un İrlanda’da geçen çocukluk ve gençlik yıllarından esinlenerek kaleme aldığı bu anlatı, sanatçının bağımsızlığını ilan etmesi için ailevi, kültürel ve milli değerlerini sorgulamasını ele alıyor. 19. yüzyıl sonunda Dublin’de dünyaya gelen Stephen Dedalus’un bilinci, İrlanda’nın tarihî ve siyasi hareketleriyle, Katolik Kilisesi’nin kültürü ve değerleriyle yoğrulmuştur. Roman boyunca entelektüel, cinsel ve manevi gelişimini adım adım izlediğimiz Stephen, aldığı dinî eğitim ve ilkgençlik yılları boyunca kendisini öğretmenlerinden, ailesinden ve çevresinden ayrı tutanın ne olduğunu fark edeceği bir uyanış anına doğru ilerlemektedir.
Sanatçı’nın Bir Genç Adam Olarak Portresi, Dublinliler’in sosyal gerçekçiliğini Ulysses’in sembolizmine bağlayan bir halka niteliği taşıyor.
“Joyce tek eliyle 19. yüzyılı yerle bir etti.”
T. S. Eliot
İlginizi Çekebilir: “Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi” Hayranlarına Okuma Önerileri
Son Patron
Yazar: F. Scott Fitzgerald
Çevirmen: Duygu Miçooğulları
Yayınevi: VakıfBank Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 176
Yirminci yüzyıl Amerikan edebiyatında Ernest Hemingway ve William Faulkner ile birlikte Kayıp Kusağın temsilcilerinden biri olan ve Türkiye’de de Muhteşem Gatsby, Caz Çağı Öyküleri ve Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi gibi eserleriyle tanınan F. Scott Fitzgerald, bu sefer 1930’larda altın çagını yasayan Hollywood’da geçen bir romanla VakıfBank Kültür Yayınları’nın okurlarını selamlıyor.
Son Patron, sinema dünyasının önemli figürlerinden biri olan Monroe Stahr’ın Hollywood’ın parlak ışıklarının ardındaki siyasi çekişmelere, trajedilere, ümit ve ümitsizliklere yer veren, çarpıcı bir roman. Fitzgerald’ın 1940’taki ölümünün ardından yayınlanan Son Patron, sinematografik gücü yüksek, akıcı bir eser.
Kral Lear
Yazar: William Shakespeare
Çevirmen: Özdemir Nutku
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 190
William Shakespeare (1564-1616): Oyunları ve şiirlerinde insanlık durumlarını dile getiriş gücüyle yaklaşık 400 yıldır bütün dünya okur ve seyircilerini etkilemeyi sürdüren efsanevi yazar, Kral Lear’de yozlaşan dünyanın çaresi olmayan çöküşünü ele alır.
Bu oyunun kurgusu, karakterleri, felsefeli konuşmaları, evrenselliği ve zaman aşımına uğramayacak insani boyutuyla ortaya çıkan görünüm, Shakespeare’in hiçbir tragedyasında görülmeyen ölçülere ulaşır. Bu tragedyanın yapısına iyice kaynaşmış olan grotesk özellikler, tragedya-komedya ikilemi, Kral Lear’in kendine özgü niteliklerinin başında yer alır.
Ey Yıkılmış Hayaller Şehri
Yazar: John Cheever
Çevirmen: Roza Hakmen
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 234
John Cheever, bir öyküsünde özyıkımcılığın ilk belirtisinin bir kum tanesinden farksız olduğunu söyler. Ona göre başlangıç noktası, “bir baş ağrısı, önemsiz bir sindirim bozukluğu, bir parmağın mikrop kapmasıdır.” Her şey düşünüldüğü yönde, yani yolunda giderken, birden küçük bir anlaşmazlık, bir kararsızlık anı…
Öykülerindeki karakterlerle, çoklukla iki farklı yöne gitmeyi aynı anda isteyip birini; seçmek zorunda kaldıklarında tanışırız; hem taşralı bir iyi aile babası olmak hem yasak aşka meyletmek, iflastan korkarak hırsızlık yapmak ama vicdan muhasebesinde yenilmek, kasabada yaşayan o “küçük” insanlardan biriyken, büyük hayaller peşinde koşmak…
Cheever bizi zıtlıkları bir arada yaşayan evlere, odalara, zihinlere misafir ediyor.
“Ey Yıkılmış Hayaller Şehri”, insanın değişmez arada kalmışlığının, yürek burkan güzellikteki öykülerinden oluşuyor.
Amerika’nın Çehov’u olarak anılan John Cheever, 1979’da Pulitzer Ödülü’ne layık görüldü. Toplu öykülerinin ikinci cildi olan “Ey Yıkılmış Hayaller Şehri”, Roza Hakmenin yetkin çevirisi ile dizideki yerini alıyor.
Çocukluğum
Yazar: Maksim Gorki
Çevirmen: Mazlum Beyhan
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 282
Gorki’nin Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim’den oluşan üçlemesi, Rus dilinde yazılmış en güzel otobiyografilerden biridir. Çocukluğum’da babasını küçük yaşta yitirdikten sonra taşındığı dedesinin evinde geçirdiği yılları anlatır. Miras kavgaları, doğumlar, ölümler, küçük Aleksey’in tanık olduğu ve bizzat maruz kaldığı akıl almaz şiddet, bu evde gündelik hayatın akışı içinde sıradan olaylardır.
“Herkesin herkese düşman” olduğu bu aile, 19. yüzyıl Rusya’sında hüküm süren acımasız ve hoyrat hayatın bir “küçük evreni”dir aslında. Neyse ki idealizmi ve tertemiz kalbiyle adeta bir halk filozofu olan ninesi hep Aleksey’in yanındadır. Bir de her biri hayatında iz bırakan çok sayıda capcanlı karakter vardır… Onlar sayesinde hayat zor olduğu kadar gizemli ve renklidir de. Hem Gorki’nin “kendi ülkelerinde bir yabancı gibi yaşayan, gerçekteyse o toplumun en iyileri olan” insanlardan ilkiyle tanışması da yine çocukluğuna rastlar…
Yabancı
Yazar: Albert Camus
Çevirmen: Samih Tiryakioğlu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 112
aşkalarından daha erken ölecektim, orası aşikârdı. Ama herkesin bildiği gibi, hayat yaşamaya değmez.
Meursault, annesinin öldüğünü öğrendiği gün cenazeye katılmak üzere yola çıkar, hava çok sıcaktır. Gün boyu hissettikleri dış dünyaya ait uyarıcılardan öteye geçmez; sıcak, ışık onu rahatsız eder, dikkati kendi bedeni üzerindedir. Herkes ondan bir oğul olarak duygusal bir tepki beklerken o duyusal dünyaya dikkat kesilmiştir. Halbuki onun kayıtsızlığı, sadece annesinin ölümüyle ilgili değildir. Birkaç gün sonra ıssız bir kumsalda yürürken, onu telafi edilmez bir eylemde bulunmaya sevk edecek olan da aynı kayıtsızlıktır.
Meursault, anlamın olmadığı yerde bir anlam varmış gibi davranmayı reddeder, Yabancı’nın çıkış noktasını oluşturan da budur. Camus, saçma felsefesinin temel unsurlarını Meursault’da bir araya getirerek, toplumsal düzenle bireyin özgürlüğü arasındaki açmazı, kişinin kendine ve topluma karşı yabancılaşmasını açığa vuran kült bir roman ortaya koyar.
“Camus’nün karamsarlığı kabulleniş değil, tam aksine bir eylem hatta isyan çağrısıdır. Romanı bitirdikten sonra Meursault’ya karşı karışık hisler beslesek de dünyanın iyi bir yer olmadığına ve değişmesi gerektiğine inanırız.”
Mario Vargas Llosa
Kaplumbağa Günlüğü
Yazar: Russell Hoban
Çevirmen: Banu Karakaş
Yayınevi: Yedi Yayınları
Sayfa Sayısı: 206
Londra Hayvanat Bahçesi Akvaryumu’ndaki “ikinci el okyanusla doldurulmuş” evlerinde durmaksızın yüzen üç deniz kaplumbağasını özgür bırakmak, iki yalnız ve birbirini tanımayan insanın ortak takıntısı ve hayali haline gelir. Yazar bu iki kişinin günlükleri aracılığıyla anlattığı hikâyede kaplumbağaları serbest bırakmaya çalışırken kendi hayatlarını yeniden anlamlandırmaya çalışan insanları sade ve dingin bir dille anlatıyor. Kaplumbağa Günlüğü basit kalarak çarpıcı olabilmeyi başaran bir roman.
“Bu hoş masal bana göre türünün en iyi örneklerinden biri, narin ve içe işleyen bir eser.”
John Fowles
Kuzeye Göç Mevsimi
Yazar: Tayeb Salah
Çevirmen: Adnan Cihangir
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 160
Afrika ve Arap edebiyatının en en önemli yazarlarından Tayeb Salih, 1929 yılında Sudan’da doğdu. Hartum Üniversitesi’nde eğitim gördükten sonra, Kuzeye Göç Mevsimi’nin kahramanı gibi, İngiltere’ye gitti. BBC’nin Arapça bölümünü yönetti, ardından UNESCO’da çalıştı. Çok iyi İngilizce bilmesine rağmen romanlarını kendi dilinde kaleme alması direniş kültürünü benimsemesindendir.
Sadece dili ile değil seçtiği konularla da direnişi sürdüren Tayeb Salih’in Afrikalı veya Afrikalı Arap olarak toplumsal, dini ve politik kimliğini sergilediği romanları Batı’da ses getirmiş, pek çok dile çevrilmiştir. Kısa hikâyeleri modern Arap edebiyatının en iyileri arasında sayılan Salih’in “Urs al Zayn” (“Zeyn’in Düğünü”) romanından uyarlanan Arapça film 1976 yılında Cannes Film Festivali’nde ödüllendirilmiştir. 1966 yılında Beyrut’ta yayımlanan Kuzeye Göç Mevsimi 2001 yılında Arap Edebiyatı Akademisi tarafından 20.yüzyılın en önemli romanı ilan edilmiştir.
Batı literatürüne olduğu kadar klasik Arap yazınına, İslam ve Tasavvuf literatürüne de hâkim bir yazarın Doğu-Batı sorununa bakışını yansıtan Kuzeye Göç Mevsimi, yoksul bir Sudan köyündeki basit yaşamı, köy halkı arasındaki karmaşık ilişkileri, geleneklerin boğucu baskısını ve bütün bunlarla çevrili bireyin özgürlük arayışını anlatıyor; yedi yıl Avrupa’da eğitim görüp Sudan’a, Nil kıyısındaki köyüne dönen anlatıcının, köyde tanıştığı Mustafa Said’in, Said’in karısı Hasna’nın ve Sudan’ın hikâyesini…
Bu kısa romanın görünürdeki hikâyesinden çok daha derin göndermeleri ve yananlamları var. Edward Said Kültürel Emperyalizm adlı incelemesinde Tayeb Salih’in kurgusunun son derece bilinçli bir şekilde Joseph Conrad’ın Karanlığın Yüreği romanını izlediğini ve tersine çevirdiğini söyler. Kuzey’den Güney’e, Güney’den Kuzey’e olan müdahale ve geçişler, Conrad’ın çizdiği sömürgeci gidiş-geliş yörüngesini genişletip kabarıklaştırır. Salih sömürgeci edebiyatın kendine mal ettiği kurgusal toprakları gerçek sahipleri adına geri istemekle kalmaz, Conrad’ın görkemli düzyazısında boğulup kalmış farklılıkları ve bunların imgesel sonuçlarını da dile getirir.
Kuzeye Göç Mevsimi sömürgecilik deneyiminden geçmiş bir Üçüncü Dünya ülkesindeki kültürel değişim ve kimlik meselesi üzerine kurulu yakıcı bir roman.
Kilimanjaro’nun Karları
Yazar: Ernest Hemingway
Çevirmen: Yasemin Yener
Yayınevi: Bilgi Yayınevi
Sayfa Sayısı: 196
Kilimanjaro’nun Karları, Hemingway’in çok beğenilen ve en popüler yapıtlarından seçilmiş on kısa öyküden oluşmaktadır. Öyküler, Kazanan Hiçbir Şey Almaz, Kadınsız Erkekler, Beşinci Kolon ve İlk Kırk Dokuz Öykü isimli yapıtları arasından seçilmiştir. Ayrıca, Hemingway’in yetişkinler için yazdığı öyküler arasında bir Amerikan dergisinde yer almaya değer bulunan ilk eseri Katiller ve babasının intiharına ilk kez gönderme yapan otobiyografi tadındaki Babalar ve Oğullar da yer almaktadır.
Hemingway’in biyografisini yazan Carlos Baker, Francis Macomber’in Kısa ve Mutlu Yaşamı adlı kısa öyküsünü, “öz-gözlemin, kulaktan dolma bilgilerin ve uydurmaların harika birleşimi” olarak nitelendirmiştir. Hemingway’in “Bütün gerçekleri burada anlattım” diyerek pek övündüğü, kitaba ismini veren kısa öyküyse, içinde, üstüne romanlar yazılacak kadar çok malzeme barındırmaktadır. Sadeliklerinin güzelleştirdiği, yaratıcılıklarıyla heyecan veren, özenle işlenmiş her kelimesiyle türünün en iyi örneklerinden olan bu kısa öyküler, Amerikalı usta yazarı daha da yüceltiyor.
Godot’yu Beklerken
Yazar: Samuel Beckett
Çevirmen: Pınar Aziz, Volga Serin S.
Yayınevi: Kabalcı Yayınevi
Sayfa Sayısı: 135
Godot’yu Beklerken, 1948 yılında Fransızca olarak yazıldı ve 1953’te Paris’te sahneye kondu. Zamanla ülke capında bir ün kazandı. 1954 yılında Beckett tarafından bazı değişikliklerle İngilizceye cevrildi ve başka ülkelerde de sahnelenmeye başladı. Avangard olarak nitelenmesine karşınnhızla klasikleşti.
Oyunun varoluş sancıları ceken kahramanları, yolları kesiştiğinde birbirleriyle iletişim kurmaya calışırlar. Her gün yinelenen bu ritüelde bellek işlevini yerine getirmeyince gercekliğin kesinliğinden uzaklaşmaya başlarlar.
Kimilerine goanre tüm zamanların en iyi oyunu olan Godot’yu Beklerken, 21. yüzyılda da kafamızda soru işaretleri bırakmaya devam ediyor.
Karamazov Kardeşler
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 1002
Tüm zamanların en başarılı romanları arasında sayılan Karamazov Kardeşler Dostoyevski’nin kaleme aldığı son büyük eseri ve başyapıtıdır. Bencil, paraya ve zevke düşkün Fyodor Pavloviç Karamazov’un esrarengiz ölümü, birbirinden çok farklı karakterlere sahip oğullarının hayatını geri dönüşü olmayacak bir şekilde değiştirmekle kalmayıp tüm Rusya’nın yakından takip ettiği bir davaya dönüşecektir.
Dostoyevski, Karamazov Kardeşler’de yazarlık yaşamı boyunca kafa yorduğu hemen bütün temaları işleyerek dev bir esere imza atmış, bu son eseriyle de çok büyük övgüler almış ve kitabın yayımından kısa bir süre sonra ününün doruğundayken hayata veda etmiştir.
“…Karamazov Kardeşler yaklaşık dört yüz bin sözcükten oluşan bir destandır..”
Edward Hallett Carr
“Hayatta öğrenmek istediğiniz ne varsa hepsini Karamazov Kardeşler’de bulursunuz…”
Kurt Vonnegut
İlginizi Çekebilir: “Karamazov Kardeşler” Hayranlarına Okuma Önerileri
Pedro Paramo
Yazar: Juan Rulfo
Çevirmen: Süleyman Doğru
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 132
Her yolu kullanarak istediği her şeyi elde eden toprak ağası, kötülüğün ta kendisi Pedro Paramo… Ölüm döşeğindeki annesinin -Marquez’in Macondo’suna esin kaynağı olacak- hayaletli köy Comala’ya babasını aramaya gönderdiği Juan Preciado… Pedro Paramo’nun çocukluk aşkı, bütün ömrünce tutkuyla sevdiği Susanna San Juan…
Ve hem Meksika edebiyatının hem de bütün İspanyolca edebiyatın temel taşlarından Juan Rulfo’nun tek romanı: Pedro Paramo.
“Kitabı okurken sanki içimden bir şeyler koptu ve bu rolü ben oynamalıyım dedim.”
Penélope Cruz
Tropik Güncesi
Yazar: Alvaro Mutis
Çevirmen: Pınar Savaş
Yayınevi: Yedi Yayınları
Sayfa Sayısı: 122
2001 Cervantes Ödülü
2002 Neustadt Uluslararası Edebiyat Ödülü
Tropik Güncesi bir ırmakta akıntının tersine, mavna üzerinde yapılan hummalı ve sarhoş edici bir yolculuğun romanı. Hikâye türlü arayışlarla ülkeden ülkeye sürüklenen, günümüze özgü bir Don Kişot olarak da adlandırılabilecek Maqroll el Gaviero’nun bulunan günlükleri ile aktarılıyor. Kereste nakliyesi yaparak zengin olma planlarıyla yolculuğa başlayan Maqroll’un ve ona eşlik edenlerin teslim olmuş melankolisi tropik ormanların büyülü havasıyla birleşiyor ve Mutis’in kendine özgü şiirsel ve özlü diliyle aktarılıyor. Tehlikeli ve beyhude olduğu bilinen ama yine de yapılan bu yolculuk, zamanla amacın ta kendisine dönüşüyor.
“Mutis’in oldukça canlı bir biçimde resmettiği ve hiçbir yere varmayan bu renkli yolculuk, hayatın bir metaforu gibi.”
John Updike
“Mutis çağımızın en büyük yazarlarından biri. Onun hem yaşamı hem de yapıtları, o kayıp cenneti asla bulamayacağımızı anlatan kehanetlerdir.”
Gabriel García Márquez
Günü Yaşa
Yazar: Saul Bellow
Çevirmen: Hasan Fehmi Nemli
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 139
Modern bireyin açmazlarına trajedi ve mizah duygusuyla ışık tutan Günü Yaşa, Nobel edebiyat ödüllü Saul Bellow’un başyapıtlarından biri. Aktörlük, evlilik ve iş hayatında başarısız olan Tommy Wilhelm, kişisel tarihini baştan aşağı sorgulamaktadır. “Bu, dünya değil; bu, bir tür cehennem” diyecek kadar umutsuzdur gelecekten. Kendi iradesiyle değiştirebileceği çok az şey olduğunu düşünmektedir.
“Göğsünün içinde yanlışın sıkıca atılmış bir düğümü vardır”.
Babası, kız kardeşi, karısı ve oğullarıyla ilişkisi yalnızlık ve suçluluk duygusunu daha da derinleştirir. Çektiği acıları, içinden çıkamadığı sorunları, benliğini ele geçiren yabancılaşma duygusunu aşmak için “burada ve şimdide” tutunmanın bir yolunu ararken suçluluk duygusu, bencillik, kibir ve yabancılaşmanın modern zamanları çepeçevre saran bir insanlık hali olduğunu anlar Tommy. Günü Yaşa, modern bireyin fay hatlarını sergileyen, çarpıcı bir anlatı.
“Bellow, Amerikan edebiyatının belkemiğidir.”
Philip Roth
“Saul Bellow, 20. yüzyıl Amerikan yazarları arasında devlerden biri, belki de tek devdir.”
J. M. Coetzee