Ahmet Ümit yazmış arkadaş! Çok fena yazmış.
Polisiye romanları severim ama sonunu belli etmediği zaman daha da çok severim. Sanırım sonunu tahmin etmediğim nadir kitaplardandır “Beyoğlu Rapsodisi”. O nasıl bir sondu be Ahmet abi…
Ahmet Ümit ile kitap kulübümüzde okuduğumuz “Kırlangıç Çığlığı” ile tanıştım. Ön yargılıydım. Evet katılıyorum. Okumadan bilemezdim. Bazen ön yargılı olmak çok kötü. Ahmet Ümit ile daha önce tanışmalıydım. Ama arka arkaya okunacak bir yazar değil. Belli bir okumadan sonra tarzına alışır ve zevk almayabilirsiniz. Ama her 3-4 kitaptan sonra okumak için sabırsızlanıyorum Ahmet Ümit’i.
“Beyoğlu Rapsodisi” 3 çocukluk arkadaşı arasında geçen hikayeyi konu alıyor. Birinci tekil kişi anlatımı var. Karakter anlatımları çok iyi. Hayal etmenizde herhangi bir sorun olmuyor. İsimler çok orijinal. En çok “Gülriz” ismini beğendim. Hiç duymamıştım. Çok farklı.
Selim gibi olabilir mi bir insan? Ya Nihat? Peki Kenan? Sanmıyorum. Birbirlerini çok iyi tanıyorlar. Verecekleri tepkileri bile önceden tahmin edebiliyorlar. Bu durum benim için tatmin edici. Bu bağlılığı en ince detayına kadar anlatıyor. Öyle bir anlatıyor ki, sanki canlı kanlı karşınızda duruyor karakterler.
İstanbul’u çok iyi biliyorlar. Beyoğlu aşıkları. Orayı tüm tehlikelerine rağmen sahiplenmişler. Beyoğlu onlar için bir yaşam biçimi olmuş. İsterdim ben de İzmir’i bu kadar güzel okuyabileceğim bir kitapla tanışmak. Belki de vardır ne dersiniz? Eğer siz biliyorsanız bize de önerebilir misiniz?
Herkesin şahit olduğu bir yeri de anlatmak çok zordur. Usta işi. Hep imrenmişimdir gerçek yerlerde geçen kitapları yazan insanlara. Ben Grange’ı ve Dan Brown’ı bu yüzden çok severim. Hikayenin geçtiği yerleri sokak sokak anlatırlar bize. Ahmet Ümit daha güzel anlatıyor. Daha farklı anlatıyor.
Gelelim kitabımıza. Kitap sonuyla sizi oldukça şaşırtacak. Benim tüylerim diken diken olmuştu. Beynimden vurulmuşa döndüm. Hiç beklemediğim bir sondu. Seçil benden önce okudu ve okumam için resmen yalvardı. “Katili öğrendiğinde lütfen tepkini göster bana” dedi. Tepkisiz kaldım. Çünkü gerçekten beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Nasıl olabilirdi böyle bir son? Hiç beklemediğim bir anda karşıma çıktı gerçekler.
Ahmet Ümit sana ve kalemine büyük saygı duyuyoruz. Sen hep yaz. Biz hep okuyalım.
Kitapla kalın.
“O kadar insanın arasında neden belirli birini seçiyorsun da ötekini seçmiyorsun. Çünkü onda senin dikkatini çeken, ihtiyacın olan özellikler var. O insanı daha önce hiç tanımamış olsan da anlamlandıramadığın bir duyguyla ona doğru çekiliyorsun.”
“Hep kötülerden bahsediyorsun, ben de sana inançlarıyla yeryüzünü yaşanır hale getirmiş binlerce isim sayabilirim. Filozoflar, sanatçılar, politikacılar, bilim adamları, din adamları, gezginler… İnancımız yoksa, düş kuramıyorsak, yaşam büyüsünü yitirmiş demektir.”
“Kenan benden daha şanslı. Çünkü o, kendi yolunun doğru olduğuna inanıyor. İnanmak insanı mutlu eder. Ben ise kendi yolumun doğru değil, zorunlu olduğunu biliyorum. Zorunluluk insana sıkıntı verir. İşte o zaman da ortaya benim gibi tepeden tırnağa mantık, tepeden tırnağa irade,sıkıcı bir adam çıkar.”