Dünyadaki her şeyin kolay bir şekilde gösteriye ve eğlenceye dönüşebildiği, tüketimin artık neredeyse inancın yerini tuttuğu bir çağda yaşıyoruz. Don Delillo öyle güzel bir şekilde ele almış ki bu tüketime duyulan aşkı, kitabın sonuna kadar sihirli bir şekilde yapılan eleştirilere şapka çıkarıyorsunuz.
‘Beyaz Gürültü’de Jack Gladney siyah cübbesi, hiç çıkarmadığı güneş gözlüğü ile, kendisinin icat ettiği Hitler bölümünde çalışan bir akademisyendir.
Jack, eşi Babette ve çocuklarıyla klasik bir Amerikan ailesi izlenimi uyandırıyor.
Aslında ‘Beyaz Gürültü’ sadece tüketim eleştirisi değil, ölüm ve ölüm korkusunu da paragraflar arasında güzel bir şekilde anlatıyor. 2 farklı konuyu bu kadar usta bir şekilde harmanlayıp okuyucuya aktarmak da her yazarın harcı değildir. Çünkü tüketim karşısında ölümden ve ölüm korkusundan bahsederken kitabın alt metninde yatan cevheri daha da göz önüne çıkartıyor.
Hikaye her ne kadar Jack ve eşi Babette üzerinde gelişse de, çocuklarının sahip olduğu farklı psikolojiler sayesinde durağan bir roman değil, sürekli düşünmemizi gerektirecek bir roman çıkıyor karşımıza.
İlk iki bölüm biraz daha durağan ilerliyor. Üçüncü bölümden itibaren ölüm korkusunu ve heyecanı daha iyi hissettiriyor size yazarımız.
Benim için kitabın en can alıcı kısmı ise toksik olayın gerçekleşmesi. Toksik olayda, Jack içinde hiç korku hissetmiyor gibi görünüyor, çünkü bu tür felaketlerin sadece fakir insanların başına gelebileceğini, onlara zarar verebileceğini düşünüyor ve bunu size oldukça iyi hissettiriyor. Aslında evet düşününce kötü olaylar biz mütevazi yaşayan insanların başına geliyor. Zenginler hep gülüyor(!)
Kitap okunması gereken 1001 kitap listesinde yer alıyor. Bunun farkına kitabı yarıladıktan sonra varmıştım. Ödüllü ve böyle değerli listelerdeki kitapları okumayı daha çok seviyorum. Bu yüzden güzel bir okuma oldu benim için.
İyi okumalar dileriz.
Kitapla kalın.
“Toplum öyle bir şekilde yapılanmış ki doğal ve yapay afetlerin esas darbesini yiyenler yoksul ve eğitimsiz insanlardır. Su baskınları alçak yerlerde yaşayanları, hortum ve fırtınalar derme çatma binalarda oturanları vurur.”
“Kendi zihnimizin dışında geçmiş, şimdi, gelecek diye bir şey yok. Devinim yasaları denen şey koca bir yalan. Ses bile zihni aldatabilir. Sen bir sesi işitmiyorsan bu o sesin var olmadığı anlamına gelmez.”
“Krizlerde, güvenilir gerçekler, diğer insanlar ne diyorsa odur. Hiç kimsenin bilgisi, senin kendi bildiğinden daha güvenilmez değildir.”