Grange benim her zaman favori yazarlarımdan olmuştur. Ölüler Diyarı da beni hayal kırıklığına uğratmadı. İyi ki varsın Grange!
Her zamanki gibi bir cinayet işlenir. Bu sefer kurbanımız striptizcilerdir. Katil kurbanını bir ritüel gerçekleştirir gibi öldürmüştür. Farklı bir düğüm tekniği kullanmış, ağız kenarlarını gülümser gibi kesmiş ve ağzına bir taş sıkıştırmıştır. Canice…
Polisimiz, katilin peşine düşer. Bulmak için pek çok yolu dener. Yine soluksuz bir şekilde siz sayfaları çevirirken, “Bir bölüm daha” diyerek kendinizle pazarlık yaparken bir bakmışsınız kitap bitmiş. Sonunda yine ters köşe olacağımız bir roman yazmış bize Grange.
Grange okuyucuları bilir. En çok gözünüze sokulan kişi kesinlikle katil çıkmaz. Bu kitapta da kitabın en başından beri suçlanan kişinin katil olmayacağını bilmemize rağmen yine de “acaba mı?” diye düşündüm. Son sayfasına kadar hiç heyecanım azalmadı. Sadece tek bir olumsuz eleştirim olacak: Mahkeme bölümleri biraz fazla uzun tutulmuş. Eh, olacak o kadar…
Kitabı sevdim. Fakat diğerlerine göre biraz daha basit bir dille yazıldığını düşünüyorum. Daha acele etmiş bitirmek için kitabı sanki. Bu okuma zevkimi azalttı mı? Kesinlikle hayır. Ek olarak bu sefer din konusuna pek yer vermemiş Grange. Dan Brown gibi tabloları eklemiş kitabına. Son olarak bir şeyi daha belirtmek istiyorum; bu kitapta çok fazla pornografik ve rahatsız edici öğeler bulunuyor. Okuduğunuzda gözünüzün önüne çok net bir şekilde görüntüler beliriyor. Eğer çok çabuk rahatsız olan biriyseniz, bu kitap size göre olmayabilir. Okumadan önce bunu da göz önünde bulundurmanızı öneririm.
Sonuç olarak; okunur mu? Okunur. Hem de çok hızlı okunur ve bitirilir. Tadı damakta kalır. Grange hep yazsın, hiç ölmesin, hep bizi şaşırtsın denilerek bir sonraki okunan kitaptan (kitap ne olursa olsun) aynı tadı alamayınca hayal kırıklığıyla ufak bir depresyon geçirilerek hayata devam edilir.
Kitapla kalın.
“Bir kez daha, ölüler, yaralılar olacaktı ve haklı neden ne olursa olsun ulaşılan sonuç beş para etmeyecekti.”
Sayfa 28
“Adamın kıyafet konusunda özel bir tarzı varmış. Beyaz giysiler, şapkalar… 1920’li yılların pezevenk tarzı…”
Sayfa 87
“Erkekler dış görünüşü sever, kadınlar ise sadece içtekilerle ilgilenir. Biz meyveyi ve tadını seviyoruz. Onlar ise soymakla tatmin oluyorlar.”
Sayfa 389