Mangası olan bir roman Ölüm Oyunu. Manganın ismi Battle Royale. Toplam 115 bölüm, 15 ciltten oluşan Battle Royale inanılmaz güzel, çizimleriyle sizi kendisine esir edecek. Bu manganın incelemesini daha sonra ayrıca yapacağım.
Ölüm Oyunu, Japon edebiyatına sevgim sayesinde farkına vardığım bir kitap oldu. Açlık Oyunlarını okumamış biri olarak bu tür kurguya sahip kitapları sevebileceğimi anladım. Zaten kendisi daha önce yazılmış. İlk önce bu kitabı okumam daha iyi oldu. Kurgunun ne kadar gelişebildiğini daha iyi anlayabileceğim.
Ölüm Oyunu 1999 yılında (Nisan) yayınlanmış. Bu yüzden Açlık Oyunları’ndan (2008 Eylül) esintiler taşımıyor. Açlık oyunları bu kitaptan esintiler taşıyor. Yapılan yorumları incelediğimde ne yazık ki Açlık Oyunları’nın daha önce yazıldığını düşünenler var.
Japon edebiyatı da Hint ve Rus Edebiyatı gibi. Bol karakterli, bol özel isimli, bol okuma güçlüğü çekilen kelimelerden oluşuyor. Bu sizi biraz zorlayabilir alışkın değilseniz. Ama kesinlikle hikayenin akışını etkileyen bir güçlük oluşturmuyor.
Aslında manga okuyacağım zaman liseli çocukların hayatını konu alanlardan hep uzak durmaya çalıştım. Fakat bu kitabı okurken de bu düşünce hep aklımdaydı. Acaba sıkılır mıyım? Beklentimi karşılamazsa diye hep bir endişe içindeydim. Beni yanılttı. O ergenlik yoktu. Evet, evet, güzel bir romandı.
Sık sık yaptığı geriye dönüşler de kitaptan alacağınız zevki ikiye katlıyor. Benim en hoşuma giden şeylerin başında gelir bu durum. Bayılıyorum aniden yapılan geri dönüşlere. Hikayeyi daha bir tamamlıyor sanki. Ölüm Oyunu’ndaki geri dönüşler karakterlerin özelliklerini daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Hikayeye kısa bir mola verip aslında o karakterin nasıl biri olduğunu veya aralarında neler yaşandığını okuyoruz. Daha sonra kaldığımız yerden daha bir bilgili şekilde okumaya devam ediyoruz. Müthiş bir duygu bu.
Okumaktan sıkılmayacaksınız ama kimin hayatta kalacağını anlayabiliyorsunuz. Ama size öyle bir ters köşe yapıyor ki yazar, neye uğradığınızı şaşıracaksınız. Hatta sadece bir seferlik değil bu ters köşe. Beklemediğiniz yerlerde geliyor ters köşeler. İsteseniz de hazırlıklı olamazsınız. Tadını çıkarın.
Hayatta kalma isteği, vicdan, yardım etme isteği… Sorgulayacağımız birçok duyguyu en iyi şekilde anlatmayı başarıyor bize Koushun Takami. Bu duygulardan sonra zaten kitapta anlatılanları bir bir yaşıyorsunuz. Çok kanlı. Çok acımasız. Çok yorucu. Sanki siz kaçıyorsunuz ya da kovalıyorsunuz.
Karakterlerin duygu durumları da bir o kadar güzel aktarılmış. Beni de kandırabilirlerdi ya da ben bu kadar kolay kandırabilirdim. Çünkü öyle bir ortamda gerçekten insanın sağlıklı düşünmesi mümkün değil. Biz ne yapardık böyle bir ortamda? Nasıl davranırdık? Feda eder miydik kendimizi bir başkası için? Bu soruların cevabını samimi bir şekilde veremeyiz.
Kitap, heyecanı her zaman yüksek bir şekilde ilerliyor. Sizi etki altına alıyor. Uzun olmasına rağmen okunması kolay olduğu için elinizde uzun bir süre beklemeyecek. Sayfaları bir an önce çevirip neler olduğunu bilmek isteyeceksiniz.
Kitapla kalın.
“Zamanında birilerinin söylediği gibi, bir şey hakkında kendi kararını verebileceksen başkalarının söylediklerine kulak asmamak gerekirdi.”
Sayfa 31
“Düzeni sağlamanın en iyi yolu ortamda tek bir kralın olmasıydı.”
Sayfa 92
“Hala kaçıyoruz. Bu kesin. Bu sefer doğru yoldayız. Ve kazanana dek durmayacağız.”
Sayfa 621