“Split” filmini izlediniz mi? Bir dönemler çok popüler olmuştu. İzlediyseniz eğer, bu kitabı okurken o filmi aklınızdan atamayacaksınız. İzlemediyseniz, hemen izleyin.
Bir insanın kaç kişiliği olabilir? Kişilik bölünmesini de hepimiz biliyoruz. Peki ya bu kişiliklerden biri katil ise? Bu kitap bunu gözler önüne seriyor.
Mazzanti, güzel gerilim kitapları yazıyor, elinizden bırakmak istemeyeceğiniz kitaplar. Gerilim kitapları zaten her zaman favorilerimden olmuştur. Bu kitap yaşanan heyecan ve yarattığı gerilim açısından başarılı olsa da, sonunun çok tahmin edilebilir olmasından dolayı başarısız olmuş benim için. Yine de, sonunu tahmin etmeme rağmen kitabı okumaya devam etmek istedim ve bittiğinde de çok keyif aldım. Kişilik bölünmesi ise kitabın hemen başlarında oldukça açık bir şekilde gözünüze sokuluyor.
Beni en çok şaşırtan şey ise, gerçek hayatta da 24 adet kişiliği içinde barındıran bir adam olduğunu öğrenmekti. Adını söylemeyeceğim. 😊 Bu hastalık hakkında bilgi öğrenmek benim için aydınlatıcı oldu. Hala tam olarak kavrayamasam da, bir insanın kendi beynine hakim olamaması çok acı verici olmalı. Burada bu his, bu duygu durumunu tanımlayacak çok da uygun bir kelime bulamadım.
Kitabın neresinden tutsam spoiler verecekmiş gibi hissediyorum. Çok da detaya girmeden, kitabı okumadan önce kitap hakkında nasıl bir beklentiniz olması gerektiğini ve konusunu kabataslak anlatmaya çalıştım. Okuduysanız lütfen yorumlarınızı bizden esirgemeyin.
Kitapla kalın.
“On kişilik. Hepsi de kendi hafızasına ve kendi özerkliğine sahip on farklı kişi. Ve bunların içinde bazıları diğerlerinden haberdar . Billy Milligan birbirinden tamamen farklı on kişi bir bedende yaşıyordu. Buna çoklu karakter bozukluğu deniliyordu.”
Sayfa 96
“Olmak ya da olmamak… Yaşamak ya da ölmek… Hayat ve ölümün asaleti üstüne acı verici bir meditasyon…. Bilinmeyene karşı duyulan korku için acı çekmeye hazır olmak….”
Sayfa 181
“Ölüme teslim olmuştu ya da daha doğrusu kendini ölmeye hazırlamıştı. Hayır, hayatında hiçbir hesap yoktu,hiçbir vicdan muhasebesi yoktu. Dua etmeyecekti. Ölümüne hep bir ironiyle yaklaşmıştı, kendini kurban hissetmeye başladığı andan itibaren ölüm ondan uzaklaşmıştı. Şimdiyse kendini artık kurban gibi hissetmediği anda onu almaya gelmişti. Rahat olduğunu söylemek biraz abartılı olurdu ama kısa bir süre öncesine kadar duyduğu korku yok olmuştu. Sanki titremez ve bu reste cesurca göğüs gererse acı çekmeyecekmiş gibi çocukça bir inanç içindeydi.”
Sayfa 372