Büyülendiğim kitaplardan bir tanesi Hiç Kimse Sıradan Değildir.
Hayata dair bir sorumluluk yüklenmeyen, yaptıklarının veya fikirlerinin herhangi bir anlamı olduğunu düşünmeyen, hayatının sadece bir rutinden ibaret olduğuna inanmış bir insanın değişimine tanık oldum.
Kahramanımız Ed Kennedy henüz 19 yaşında. Korsan taksi yapıyor yaşından dolayı. Yasal olarak taksicilik yapamayacak kadar küçük. Yalnız yaşamak istemesinin bir sonucuyla illegalliğe atılıyor.
Babası ve Annesi bizim şu anda bile çevremizde görebileceğimiz tiplerde insanlar. Baba erken yaşta ölüyor. Anne aniden yalnız kalıp boşluğa düşüyor. Uzaklarda olan çocuklarına özlem duyarken dibinde olan Ed’e nefretvari bir tutum içerisine düşüyor, babasına olan benzerliği yüzünden.
Ed arkadaş ortamında sevilen birisi. Zaten topu topu 4 kişiler. Marvin, Ritchie, Audrey ve kahramanımız Ed.
Bir banka soygununa şahit olan Ed’in hayatı o günden sonra hiçte yolunda gitmeyecek bir şekilde değişiyor. Hangimiz elimize veya posta kutumuza gelen bir kağıtta yazılanları yaparız ki? Ed yapıyor! Yapmak zorunda olduğu hissettiriliyor. Çünkü işe yaramaz birisiydi Ed! Görevleri teker teker yapıyor. Görevler bittikçe Ed ruhunda ki değişimi fark ederek bir sonraki göreve daha hevesli başlıyor her ne kadar ara sıra dayakta yese. Evet Ed artık işe yarıyor! İşe yarayan birisi. Aşkını itiraf edemese de o sevgiyi, var sayılmayı hakeden biri.
Kitap sizi de içine çekiyor her yeni görevde. Okurken kitabı bir kenara bırakıp ne olabilir diye düşündüğümü hatırlıyorum. Bazen üzüntüyle bazen de sevinçle okudum. Kim sevinmez ki aşkını itiraf eden birisi için…
“Mutlaka okunmalı” listesine alınmalı.
“Ancak günümüzün hastalıklı toplumunda bir insan çok fazla kitap okumakla suçlanabilirdi.”
“Aptalların pek çok arkadaşı olduğunu fark etmiş miydiniz? Bu sadece bir gözlem.”
“Gerçeğin bazen ne kadar zalim olabildiğini görmek inanılmazdı. İnsan sadece hayranlık duyuyordu.”
İlginizi çekebilecek bir kitap yorumu: Adam Fawer – Olasılıksız