Kızıl Nehirler, Grange’nin sınır tanımayan hayal gücü, sürekli artan gerilim, etkileyici karakterler, birbirinden korkunç cinayetler; hepsi daha ilk satırlardan itibaren size hükmedecek…
Kızıl Nehirler
Yazar: Jean-Christophe Grange
Çevirmen: Tankut Gökçe
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 405
Biz Efendileriz, Biz Köleleriz. Biz Her Yerdeyiz, Hem de Hiçbir Yerde. Biz Karar Verenleriz. Kızıl Nehirlerin Hakimiyiz. Kalbinize güvenmiyorsanız ya da ocakta yemeğini varsa, bu kitabı okumaya başlamayın. Grange’nin sınır tanımayan hayal gücü, sürekli artan gerilim, etkileyici karakterler, birbirinden korkunç cinayetler; hepsi daha ilk satırlardan itibaren size hükmedecek… “Kızıl Nehirler” sadece Fransa’da 450 000 sattı ve 20 dile çevrildi. Soluk kesen bir tempo. İnsanı hemen saran bir hikaye. Çok gerçekçi şiddet sahneleri. İki sıradışı insanın çevresinde gelişen olaylar: biri enerji dolu, tecrübeli bir polis, diğeri sokaklardan gelme Mağripli bir çaylak…
“James Ellroy ve Thomas Harris etkisinde bir seri cinayet hikayesi.”
Le Nouvel Observateur
“İnsanı daha ilk sayyfalardan itibaren sarsan, altüst eden, yutan o kitaplardan biri. Sizi sürekli olarak gerilimin sınırlarında dolaştıracak; akkor haline gelmiş bir telin üzerinde yürüyormuş hissi verecek kusursuz bir kurgu.”
Le Monde
Ölümcül Kaos
Yazar: Matt Dickinson
Çevirmen:Nihal Gökçe
Yayınevi: Epsilon Yayınevi
Sayfa Sayısı: 312
Kelebeğin bir kanat çırpışı kadardır her şey.
Bir kanat çırpışı hayatları değiştirecek.
Bir kanat çırpışı hayatları bitirecek.
Jamie ve Will [SAUNCY KORUSU, WILTSHIRE]
Okulu asıp ava çıktılar.
Kuni [EVEREST’İN KUZEY YÜZÜ]
Buzdan bir yarığın içinde mahsur kaldı.
Shelton [WASHINGTON DC, ABD]
Ölümcül bir intikamın peşindeydi.
Bakili [MALAWI, AFRİKA]
Kana susamış babunların saldırısı altındaydı.
Tina [HEATHROW’DAN 2000 METRE YÜKSEKTE]
492 sefer sayılı Moskova uçağının pilotuydu.
Onlar ve daha birçokları için, hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak.
Bazıları yaşayacak.
Birçoğu ölecek.
Hepsi birbirine bağlı.
Aylak Adam
Yazar: Yusuf Atılgan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 192
Düşünüyordu: “Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor.
Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ı, yayınlandığı günden bu yana edebiyatımızın en sevilen, üzerinde en çok tartışılan romanlarından biri oldu. Roman, 60’lı yılların başında bizimle birlikte tüm dünyada da konuşulmaya başlanan kentli aylak aydın bireyi konu alıyordu. Bugün artık çağdaş klasiklerimiz arasında yer alan Aylak Adam’ın dikkat çektiği entelektüel sorunlar güncelliğini koruyor. Yeni kuşaklar için, yeni baskısıyla Can Yayınları’nda.
Kara Kitap
Yazar: Orhan Pamuk
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 460
Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya’yı karlı bir kış günü İstanbul’da aramaya başlar. Çocukluğundan beri yazılarını hayranlıkla okuduğu yakın akrabası gazeteci Celâl’in köşe yazıları, bu arayışta ona işaretler yollayacak ve eşlik edecektir. Okuyucu, bir yanda her bacası, her sokağı, her insanı başka bir esrarlı âlemin işaretine dönüşen İstanbul’da Galip’in araştırmalarını ve karşılaştığı kişileri izlerken, bir yandan da bu araştırmaları değişik işaretler ve tuhaf hikâyelerle tamamlayan Celâl’in köşe yazılarıyla karşılaşır.
Eski cellatların hikâyelerinden Boğaz’ın sularının çekileceği felaket günlerine, kılık değiştiren paşalardan kültür tarihimizde kalmış esrarlı cinayetlere, karlı gecenin aşk hikâyelerinden yüzlerimizin üzerindeki anlamın sırlarına, İstanbul’un ücra ve karanlık köşelerinden gülünç ve tuhaf kişilerine, yakın tarihimizden günlük hayatımızın unutulmuş ve şaşırtıcı ayrıntılarına kadar uzanan bu araştırma Galip’i hem kayıp karısına, hem de hayatımızın içine gömüldüğü kayıp esrar doğru çekecektir.
“Zengin, yaratıcı, modern bir ulusal destan.”
The Sunday Times, İngiltere
“Pamuk “Kara Kitap”la, romanın bir edebi tür olarak hâlâ hayatta olduğunu, hâlâ bir potansiyeli ve geleceği olduğunu kanıtladı. Bunları yapan biri ne zamandır çıkmıyordu.”
Nobel Komitesi Başkanı Horace Engdahl
France Culture Ödülü (1994)
Swann’ların Tarafı
Yazar: Marcel Proust
Çevirmen: Roza Hakmen
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 400
Combray’de günbatımı, alışkanlık, iyi geceler öpücüğü, Françoise, Léonie Hala, kilise, Adolphe Amca, pembeli kadın, bahçede kitap okuma, akdikenler, mehtapta gezinti, sonbahar yalnızlığı, arzunun doğuşu, Balbec, zambak kokan oda, Verdurin’ler ve müritleri, Swann’la Odette’in karşılaşması, Vinteuil’ün sonatı, Swann’ın aşkı, kasımpatları, kıskançlık, yalan, bekleyiş, müziğin dili, Champs-Élysées’de karlı günler, Gilberte, hayal kırıklığı, umut…
Çaya batırılan bir madlenle yeniden yakalanan, belleğin yaratıcı gücüyle yeniden canlandırılan bir geçmiş…
Kayıp Zamanın İzinde hem komik romandır hem trajik roman, hem serüven romanıdır hem şiirsel roman, hem düşlerin romanıdır hem de imgeler romanı…
“… tıpkı Japonların, suyla dolu porselen bir kâseye Kayıp Zamanın İzinde attıkları silik kâğıt parçalarının, suya girer girmez çözülüp şekillenerek, renklenerek belirginlik kazandığı, somut, şüpheye yer bırakmayan birer çiçek, ev, insan olduğu oyunlarındaki gibi, hem bizim bahçedeki, hem M. Swann’ın bahçesindeki bütün çiçekler, Vivonne nehrinin nilüferleri, köyün iyi yürekli sakinleri, onların küçük evleri, kilise, bütün Combray ve civarı şekillenip hacim kazandı, bahçeleriyle bütün kent çay fincanımdan dışarı fırladı.”
Puslu Kıtalar Atlası
Yazar: İhsan Oktay Anar
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 238
“Yeniçeriler kapıyı zorlarken” düşler üstüne düşüncelere dalan Uzun İhsan Efendi, kapı kırıldığında klasik ama hep yeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir: “Dünya bir düştür. Evet, dünya… Ah! Evet, dünya bir masaldır.” Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve “puslu kıtalar” üzerine bir roman.
Borges ve Sonsuz Orangutanlar
Yazar: Luis Fernando Verissimo
Çevirmen: Yasemin Ertuğrul
Yayınevi: Monokl
Sayfa Sayısı: 104
Yıl 1985, Poe uzmanları, İsrafil Cemiyeti tarafından düzenlenecek bir kongre için Buenos Aires’te bir araya gelir. Kokteyl gecesi Poevari bir cinayet işlenir. Bu cinayetin ardındaki sır perdesini aralamaksa Borges, Vogelstein ve Cuervo üçlüsüne düşer. Poe, Borges, Lovecraft ve Zangwill göndermeleriyle şekillenmiş bu polisiye kurguda esrarı çözmek için izleri sürülen ipuçları ancak edebî bir beyin fırtınasıyla anlam kazanacaktır. Borges’le gerçekleştirilen uzun bir diyalog olarak kurgulanmış bu hikâyenin yazarı, üstadı olarak gördüğü Borges’i hem başkahraman hem de anlatıcı olarak olay örgüsünün merkezine yerleştirir. Böylelikle tüm ihtimaller, gerçeğe dönüşebilmek için Borges’i bekler.
Biz
Yazar: Yevgeni Zamyatin
Çevirmen: Fatma Arıkan, Serdar Arıkan
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 248
“Herkesin aklını kaçırması gerekli, en kısa zamanda herkesin delirmesi lazım!”
Yevgeni Zamyatin ütopyaların nasıl tepetaklak olabileceğini fark eden belki de ilk yazar. Orwell, Huxley, Le Guin ve daha birçoğuna ütopyaya farklı, ters bir açıdan bakma ilhamını veren Biz ise “distopya” kelimesinin altını dolduran ve onca yıl sonra bile hakkını vermeye devam eden bir şaheser.
Yaşamın bitmez tükenmez kaosunun dizginlendiği bir gelecek… Bu gelecekte ne özgürlük ne demokrasi ne de birey; sadece matematik ve mantığın hükümranlığı geçerli. Mahremiyetlerini ve cezalandırılma hakkı dışındaki bütün haklarını Tek Devlet ve onun sureti Velinimet’in demir eline teslim eden insanlar ise sadece birer Numara’dan ibaret. Hem numaraların kutsal kitap yerine koydukları Saat Tableti’ne göre yaşadığı bu mutlak iktidarın hem de son devrimin diğer gezegenlere müjdelenmesi için camdan bir uzay aracı inşa edilir. İntegral adındaki bu aracın başmühendisi D-503, öteki gezegenlerdeki ilkel okurlarına Tek Devlet’i anlatmak üzere bir günlük tutmaya başlar.
Hayal gücü denen bir hastalıktan mustarip olduğunu düşünen D-503, kusursuz bildiği denklemde bazı hatalar, mutlak devrimde bazı eksiklikler fark eder. Bu hastalıktan kurtulmaya çalıştıkça inancını da kaybetmeye başlar.
Biz, distopyanın şafağı.
“Romantik, yaratıcı, zekâ dolu, güçlü ve güzel bir kitap… Muhtemelen şimdiye dek yazılmış en iyi bilimkurgu romanı.”
Ursula K. Le Guin
“Zamyatin belli bir ülkeyi değil, sanayi uygarlığının hedeflerini ele alıyor. Bu kitabın konusu aslında Makine, yani insanın düşüncesizce şişesinden çıkardığı ve tekrar şişesine sokamadığı o cin…”
George Orwell
Satranç
Yazar: Stefan Zweig
Çevirmen: Ahmet Cemal
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 88
Stefan Zweig, çok geniş bir psikoloji birikimini eserlerinde bütünüyle kullanmış ender yazarlardandır. Onun dünya edebiyatında bir biyografi yazarı olarak kazandığı haklı ünün temelinde de bu özelliği; yani yazarlığının yanı sıra çok usta bir psikolog olması yatar. Satranç, Zweig’ın psikolojik birikimini bütünüyle devreye soktuğu bir öyküdür; ve bu öykünün baş kişileri, tamamen yazarın biyografilerinde ele aldığı kişileri işleyiş biçimiyle sergilenmiştir.
Zweig ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç düzyazı metinden biri olan Satranç’ı kaleme aldığı sırada, karısı Lotte Zweig ile birlikte göç ettiği Brezilya’da yaşamaktaydı. Satranç’ta da, olay yeri olarak New York’dan Buenos Aires’e gitmekte olan bir yolcu gemisini seçmiştir. Bu gemide tamamen rastlantı sonucu karşılaşan üç kişi: yeni dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok usta bir satranç oyuncusu olan, ama hayli zamandır satrançtan uzak kalmış bulunan Dr. B., öykünün aktörleridir.
Taştan Hüküm
Yazar: Ruth Rendell
Çevirmen: Armağan İlkin
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Sayfa Sayısı: 216
Eunice Parchman, okuma yazma bilmediği için öldürmüştü Coverdale ailesini. Cinayetin gerçek bir nedeni de yoktu, önceden tasarlanmış bir plan da; bu işten ne kazanç sağladı, ne güvene kavuştu. İşlediği suçtan ötürü, Eunice Parchmanın özrünü yalnızca bir aile ya da bir avuç köylü değil, bütün ulus öğrendi. Cinayet işlemekle kendi yıkımına yol açmaktan başka bir sonuç elde edememişti ama, o garip kafasının bir köşesinde, edemeyeceğini başından beri biliyordu. Arkadaşı ve suç ortağı deliyse de Eunice deli değildi. Yirminci yüzyıl kadını kılığında gezen atavistik bir maymunun korkunç beyni vardı onda; aklı yerindeydi.
Yetenekli Bay Ripley
Yazar: Patricia Highsmith
Çevirmen: Esra Birkan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 312
Patricia Highsmith’in bütün dünyada okur kitleleri kadar sinemaseverler tarafından da tanınan ve beğenilen ünlü “Ripley” dizisi ilk defa bütün romanlarıyla Türkçede. 1955’te Yetenekli Bay Ripley’yle başlayan serüven, Ripley Yeraltında (1970), Ripley’nin Oyunu (1974), Ripley ve Peşindeki Çocuk (1980) ve Ripley Su Altında’yla (1991) devam etmişti.
Dizinin ilk kitabı Yetenekli Bay Ripley’de, New York’ta yaşayan hırslı, zeki ve kurnaz bir genç olan Tom Ripley’yle tanışıyoruz. Ripley, zengin bir ailenin, aile işlerine sırt çevirmiş oğlu Dickie’yi geri getirmek üzere İtalya’ya gönderilir. Dickie’nin yaşamı onu öylesine cezbeder ki, Dickie gibi olmak, ona yakın olmak arzusu Ripley’de kısa sürede bir takıntıya dönüşür.
Bu takıntı, edebiyat tarihinin en unutulmaz antikahramanlarından birini doğuracaktır.
İlk Işık
Yazar: Peter Ackroyd
Çevirmen: Mehmet H. Doğan
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 368
Peter Ackroyd, çağdaş İngiliz edebiyatının usta yazarları arasında sayılmakta. 1989 yılında yayımlanan İlk Işık, yazarın oldukça kapsamlı romanlarından biri ve çok anlamlı bir yapıya sahip. İngiltere kırsalında çok eski zamanlardan kalma bir höyüğün bulunuşuyla başlayan roman, höyükle bir şekilde ilgisi olan birçok karakter etrafında şekilleniyor. Teorisini kanıtlama çabası içinde olan arkeolog Mark Clare, kökenlerini arayan eski komedyen Joey Hanover, yıldızlardan geçmişi görebilen Damien Fall ve höyüğe karanlık bir sırla bağlı olan Mint ailesi aynı yerde buluşur. Bir tapınma yeri olduğu düşünülerek kazılmaya başlanan höyüğün, aslında gizli bir mezarı da içinde bulundurduğu fark edilince sorular başlar. Binlerce yıllık bu mezar kime aittir, taşlardaki işaretlerin sırrı nedir ve bize zaman kavramı hakkında ne söylemektedir?
Nisan Şenliği
Yazar: Lindsey Davis
Çevirmen: Ayşen Anadol
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 410
Marcus Didius Falco ve Helena Justina’nın kızları Flavia Falco, İmparatorluk Roma’sında bilgi toplayıcı olarak çalışmaktadır. Ve babasının sadece eski mesleğini değil, Çeşme Meydanındaki sefil pansiyonu da devralmıştır. İşini enerji, kararlılık ve geleneksel Falco şansıyla yapagelmektedir. Ölümcül bir kazayı araştırmak için tutulmuşken, kendisini mümkün en kötü müşterilerden birinin çektiği bataklıkta bulur. Ne var ki müşterisi birden “şüpheli koşullar” altında ölür. Ama şimdi de Albia ve soruşturması katilin dikkatini çekmiştir ve ölüm hiç olmadığı yakındır.
-“Flavia cin fikirli babasına yakışan bir halef olduğunu kanıtlıyor ve her zamanki gibi bütün heyecan dalgasının altında, Davis’in tarih bilgisi sağlam bir biçimde akıyor.”
The Independent
-“Davis kadim Roma’ya öyle ustalıkla hayat veriyor ki, Flavia da en az babası Falco kadar yaşayacak.”-
Publishers Weekly
-“Davis bir kez daha cana yakın karakterleri zengin dönem ayrıntılarıyla öyle harmanlıyor ki, keyif almamanız imkânsız.”
Booklist
Not: 10 kitaplık bir seridir. İlk 2 kitabının çevirisi yapılmış.
Kurtlar Hanedanı
Yazar: Hilary Mantel
Çevirmen: Beril Tüccarcıbaşı Uğur
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 785
Tudor Hanedanlığının müsrif ve şehvet düşkünü kralı VIII. Henry, evli olmasına rağmen Anne Boleyn’le evlenebilmek için her türlü yola başvuruyor. Bu evliliğe sadece Papa ve kilise çevresi değil; Tanrı’ya aşırı bağlı Thomas Moore da karşı çıkıyor. Hanedanlıktan yükselen iktidar, para ve şöhret tutkusu bütün İngiltere’yi sarmışken soylu olmayan bir demircinin oğlu, doğum tarihi belirsiz bir adam çıkıp önce kardinalin sağ kolu, ardından kralın danışmanı oluyor. Thomas Cromwell, sadık ve güvenilir olmasının yanında halktan ve kabadayı olan bu adam, gölgede kalan muğlak tarihi kendisinin de yer alıp yükseldiği sahnede ana hatlarıyla çiziyor. Ruhban sınıfına savaş açıp aristokrasinin gücünü azaltmaya çalışan bir politikacıya dönüşen Cromwell’in portresi, monarşinin müphem ilişkilerle dolup taşan tarihiyle birlikte yazılıyor.
“Son diye bir şey yoktur, her şey sadece başlangıçtan ibarettir,” diyen Mantel yazmaya, yazdıkları da tarihe heyecan katmaya devam ediyor. Çünkü “insan insanın kurdudur.”
“Dehşetengiz. Bir harikalar diyarı. Aynı zamanda kimsenin dönüp çığlıklara bakmadığı bir dehşet diyarı. Yani bir şenlik.”
Daily Telegraphs
“Her bir parçası söyledikleri kadar iyi.”
Observer
“Okuyacağınız en sürükleyici kitap.”
The Times