Macaristan Kitapları. Macaristan, Orta Avrupa’da Karpatlarda kurulu olan ve denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Komşuları; batıda Avusturya ve Slovenya, kuzeyde Slovakya, doğuda Romanya ve Ukrayna, güneyde Sırbistan ve Hırvatistan’dır. Başkenti Budapeşte olan Macaristan, OECD, NATO, AB, Vişegrad Grubu ve Schengen üyesidir.
Macaristan Kitapları
Kadersizlik
Yazar: Imre Kertesz
Çevirmen: İlknur İgan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 224
Kadersizlik, on altı yaşındaki Yahudi asıllı bir Macar gencinin, babasını çalışma kampına yolcu etmesiyle başlar. Bir süre sonra, çalıştığı yere giderken, arkadaşlarıyla birlikte o da yolda polisçe yakalanıp Auschwitz toplama kampına giden bir trene bindirilir. O andan başlayarak gencin ağzından, gördüğü, duyduğu, tattığı , dokunduğu her şey, tüm ayrıntıları ve canlılığıyla dile getirilir. Genç, hiçbir yorum, hiçbir değerlendirme yapmadan, hiç abartıya kaçmadan, karamsarlığa kapılmadan, tanık olduğu her şeyi, ince bir mizahla anlatır.
“Oradaki bacalarda bile dumanların kesildiği anlarda mutluluğa benzeyen bir şeyler vardı. Belki de asıl bu deneyim benim için unutulmuş kalacak, ama herkesin öğrenmek istediği, yalnızca kötü olan, yalnızca ‘dehşet’. Evet, bir daha soracak olurlarsa, onlara bunu, toplama kampındaki bu mutluluğu anlatmalıyım. Soracak olurlarsa. Kendim bile unutmuş olmazsam.”
Kendisi de toplama kampında kalmış olan Imre Kertesz’in bu çarpıcı romanı, otobiyografik özellikler taşıyor.
Prag
Yazar: Arthur Phillips
Çevirmen: Aslı Biçen
Yayınevi: Metis Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 415
Yayımlandığı 2002 yılından bu yana yedi dile çevrilmiş çok başarılı bir ilk roman Prag. Kitaptaki olaylar, Doğu Avrupa’da eski rejimlerin birbiri ardına devrilmesinden sonra, 1990’da, oluşmakta olan tarihe birinci elden tanıklık etme arzusuyla Budapeşte’ye gelmiş beş maceraperest Amerikalı arasında geçiyor. Ailevi, mesleki, manevi, romantik yaşamlarındaki tıkanıklıklara çözüm bulma arayışıyla buralara savrulmuş bu insanlar, kendi kısa, olaysız, “tarihsiz” hayatları ile bir şeyler uğruna gerçekten savaşmış, direnmiş, işkence görmüş insanlarla dolu, bütün atmosferine “tarih” kokusu sinmiş, hala çeşitli köşelerinde savaştan kalma kurşun delikleriyle karşılaşılabilen bu şehrin hayatı arasındaki gizli gerilimi anlamlandırmaya çalışıyorlar ümitsizce.
Kitapta ilk uğursuz alametleri CNN’deki Irak savaşı haberleriyle görülen bu yeni “tarih-sonrası” dönemden umdukları tatmin edici yanıtları almayı başaramayan bu insanların aklında hep şu sorunun gölgesi olduğu söylenebilir: “Acaba yaşam, başka yerde, mesela Prag’da mı?”
Radetzky Marşı
Yazar: Joseph Roth
Çevirmen: Firuzan Gürbüz
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 438
“Bu çağ artık bizi istemiyor!” Joseph Roth’un Radetzky Marşı’ndan alıntılanan bu cümle bu büyük romanı sarmalayan hüzün hissinin anahtarı aslında. İmparatorluklar çağı sona ererken büyük Tuna imparatorluğunda yaşayan Trotta ailesinin yükselişi ile çöküşünün üzerinden Habsburg İmparatorluğunun ihtişamının son pırıltılarına tanıklık ediyoruz.
“Bir başyapıt… Joseph Roth’un eseri bütünüyle, modern roman teknikleriyle meydana getirilmiş bir insanlık trajedisi.”
Nadine Gordimer
Keçi Zlate ve Başka Öyküler
Yazar: Isaac Bashevis Singer
Çevirmen: Celal Üster
Yayınevi: Can Çocuk Yayınları
Sayfa Sayısı: 110
Isaac Bashevis Singer, Newbery Onur Ödüllü bu kitabıyla, okurları aptallar köyü Çelm’e götürüyor. Köyün en ünlü aptalları —aynı zamanda en yaşlıları ve en ahmakları— Yedi İhtiyarlar’dır. Tabii köyde daha az aptallar da vardır: şapşal, sorumsuz bir damat, gece uyurken ayakları birbirine dolanan dört kız kardeş, öldüğünü zanneden genç bir adam ve diğerleri…
Nobel Ödüllü usta hikâye anlatıcısı Isaac Bashevis Singer’in ahmaklar, iblisler, Şleimel’ler ve Keçi Zlate gibi sıra dışı kahramanlara yer verdiği bu yedi halk masalını, Vahşi Şeyler Ülkesindeadlı kitabıyla Caldecott Ödülü’ne ve Amerikan Ulusal Sanat Madalyası’na değer görülen Maurice Sendak resimledi.
Savaş ve Savaş
Yazar: Laszlo Krasznahorkai
Çevirmen: Gün Benderli
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 320
Macaristan’daki bir kasabada arşivcilik yapan Korin, sıradan belgelerin içinde eski bir elyazması keşfeder. Savaştan kaçmak isterken bir başka savaşa yakalanan dört arkadaşın efsanevi hikâyesini anlatan bu elyazması Korin’i derinden sarsar. Belgeyi çalar ve “ebediyete iletebilmek” için internete geçirmeye, bunu da dünyanın merkezinde, New York’ta yapmaya karar verir.
Karakterinin bulduğu elyazmasındaki kadar efsanevi ve sarsıcı bir anlatım sunuyor László Krasznahorkai okurlarına Savaş ve Savaş’ta. Hissedip de bir türlü adlandıramadığımız, yakınımızdayken bile algılayamadığımız anlamların peşindeki bir adamı, hayattaki amacını gerçekleştirebilmek için tüm imkânsızlıkların üstesinden gelen bir adamı anlatıyor.
Ve amaçsız kaldığında hissedeceği ölümcül soğukluğu.
Sindbad’ın Gece Yolculukları
Yazar: Gyula Krudy
Çevirmen: Şaziye Çıkrıkcı
Yayınevi: Aylak Adam
Sayfa Sayısı: 216
Modern Macar edebiyatının en önemli kalemlerinden olan Gyula Krúdy’nin Sindbad’ın Gece Yolculukları başlığı altında toplanan hikâyeleri, okura hafıza ve hayal gücünün olağanüstü bir bileşimini sunuyor. İdeal aşkın peşinden yola çıktığı bu macerada Sindbad, asıl düşmanının zaman ve gerçek aşkının ise gençlik olduğunu kanıtlıyor. Sindbad’ın Gece Yolculukları yok olan Habsburg İmparatorluğu’na çağrışımlarla dolu bir ağıt niteliğinde.
“Sindbad, “Yalnızca tek bir Tanrı vardır,” dedi inanarak. “Kalplerimizde yaşayan ve bizim sevgimizden doğan. Bu Tanrı bizi korur, kimsenin aşkımızdan haberi olmasın diye gizlice buluşmamıza izin verir, senin düşündüklerini bana söyler, gözlerimizin yalnızca birbirimizin gözlerini aramasını sağlar, ellerimizi birleştirir, fırtınadan sonra birbirine kavuşan iki kuş gibi yüreklerimizi bir araya getirir…”
Tarlakuşu
Yazar: Dezso Kosztolanyi
Çevirmen: Erdal Şalikoğlu
Yayınevi: Nebula Kitap
Sayfa Sayısı: 192
Tarlakuşu Macar edebiyatının hem komik hem de melankolik klasiklerinden biri olan TARLAKUŞU, hayatları kızlarının etrafında dönen ve onun dertleriyle dertlenen bir anne ve babanın ruh dünyasının derinliklerine dalmaya davet ediyor bizi. Evlilik yaşı çoktan geçmesine rağmen evlenememiş, pek de alımlı olmayan kızlarının, nam-ı diğer Tarlakuşu’nun akrabaları ziyaret etmek için evden ayrılmasının ardından Vajkaylar çoktan unuttukları yaşam sevincine, arkadaşlara, lezzetlere ve hazlara teslim olmuş bulurlar kendilerini. Fakat bu kısa tatil göz açıp kapayıncaya dek geçecek ve çift, Tarlakuşu’nun dönüşüyle beraber kaçınılmaz gerçekle yüzleşmek zorunda kalacaktır.
Macar edebiyatının en etkili kalemlerinden biri olan Kosztolányi, Tarlakuşu’nda kurmaca taşra kasabası Sárszeg ve sakinleri aracılığıyla insanın zamansız, dünyevi çekişmelerini, endişelerini ve hayal kırıklıklarını resmeder. Zira, Péter Esterházy’nin de dediği gibi “Çirkinliğiyle, can sıkıcılığıyla, saldırgan iyilikseverliğiyle Tarlakuşu, biziz. Bu kadar katı, bu kadar öngörülebilir, bu kadar kişiliksiz olan bizim hayatlarımız. Tarlakuşu ebedidir. Ondan kurtuluş yoktur. Bizim küçük kuşumuz, daima eve döner.”
“Bu kısa, kusursuz roman, bütün dünyanın acısını uçup giden bir sabun köpüğüne hapsetmiş gibidir. Hikaye ilk bakışta bir masal gibi akar, olayların geçtiği zaman, mekân ve karakterler sıradan, üslup şen şakrak olsa da yarattığı etki sarsıcıdır.”
The New York Review of Books
“Kosztolányi 20. yüzyılda birbirinden önemli eserler veren Macar edebiyatının önde gelen isimlerinden biri, dilde reform yapmış bir şair ve dünya çapında bir romancıydı.”
The Guardian
Bir Aile Romanının Sonu
Yazar: Peter Nadas
Çevirmen: Gün Benderli
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 176
Péter Nádas’tan sıra dışı bir aile destanı, masallar ve efsanelerle örülü olağanüstü bir kurgu.
1950’lerin Macaristan’ında annesi ölmüş, babası vatana ihanetle suçlanan, büyükannesi ile büyükbabası tarafından yetiştirilen bir çocuk: Simon. Bu iki koruyucusunun da ölümünün ardından bir gün yetkililer tarafından belirsiz bir kuruma bırakılan Simon, “aile romanı”nın içinde kayboluyor. Büyükannesiyle ilişkisi ile komşu çocuklarla oynadığı oyunlar, babasının gece yarıları yaptığı gizli ziyaretler ile büyükbabasının aile geçmişiyle ilgili anlattığı hikâyeler…
Buhranlı zihninin ağlarından süzülürken birbirine karışan anıları, etrafını saran yabancılaşma ve ihanet döngüsüne dair karanlık bir tanıklık niteliği taşıyor.
Renkler ve Yıllar
Yazar: Margit Kaffka
Çevirmen: Vural Yıldırım
Yayınevi: Aylak Adam
Sayfa Sayısı: 312
1900’lerin başında Macaristan’ın taşrasında bir kasaba. Güzel ve genç bir kadın olan Magda, aşkından vazgeçerek kendisine rahat bir hayat vaat eden bir avukatla evlenir. Kocasının yerel seçimlerde başarısızlığa uğrayıp intihar etmesiyle Magda’nın yaşamı bütünüyle değişir. Yapacağı ikinci evlilik çok kısa zamanda ona bir cehennem hayatı yaşatacaktır. Modern Macar edebiyatının en önemli yazarlarından Margit Kaffka, 20. yüzyılın başında yaşayan kadınların çelişkilerini, mutsuzluklarını ve özlemlerini derin bir psikolojik çözümlemeyle ele alır.
“Bugün herkes bunu konuşacak!” diye düşündüm coşkulu bir sevinçle. Megye Sokağı’nın gözü üzerimizde! Ama bu iyi bir şey, bize serbest! Çiçeğe durmak, çalım satmak, beğenilmeyi kabullenmek; genç yaşta, keyfimizce, dans ederek, varlık içinde her türlü güzelliği yaşamak. Aşkı güzelce yaşamak.
Kalbin Yardımcı Fiilleri
Yazar: Peter Esterhazy
Çevirmen: Gün Benderli
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 126
Kalbin Yardımcı Fiilleri’nin ana izleği, anlatıcı-yazarın annesinin ölümünü en doğrudan, en saf haliyle aktarmasıdır. Altmetinse bu olayın yazarda yol açtığı duygusal tepkilerden, unutulmaz hatıralardan ve metne bir tür çeşitleme formatında eklemlenen edebi alıntılardan oluşuyor. Ağır hastalığından dolayı kasvetli bir hastaneye yatırılan anne, uzayan, acılı bir sürecin ardından ölür ve defnedilir. Ancak cenazenin ardından yazarın içdünyasında yeniden dirilerek, bir genç kız ve kadın olarak hayatını ve hastanede geçirdiği acılı, buruk günleri anlatır.
Çağdaş Macar edebiyatının tartışmasız en önemli, en yenilikçi yazarlarından Péter Esterházy, bu kısacık kitapta ana-oğul ilişkisinin boyutlarını, ölümle gelen yas sürecini, Macaristan’ın yakın tarihindeki gündelik yaşamdan çarpıcı kesitlerle aktarıyor. Yanısıra yavaş yavaş çökmekte olan bir bedenin kırılganlığını, ölümün mutlaklığını ve bir yerde de, bedenin acı dolu başkaldırısını taşıyor sayfalarına. Ancak yazarın gerçekleri en saf haliyle aktarmaktaki cesareti, gözlem yeteneği, hepsinden önemlisi de keskin duyarlılığıyla, Kalbin Yardımcı Fiilleri paradoksal olarak gerçekçiliği aşan bir metin haline geliyor.