Nüfus: 1280’de ırkçılığı, şehvetin açgözlülüğünü ve demokrasinin hileli bir oyuna nasıl da kolay çevrilebileceğini anlatıyor.
İlginizi Çekebilir: İthaki Yayınları Gölge Dizisi
Nüfus: 1280
Yazar: Jim Thompson
Çevirmen: Mert Doğruer
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 208
Nick Corey cevval bir şerif değildir, ahali de bu durumu pek umursamıyordur. Yine de seçim zaferini garantilemek için rakibinin ayağını kaydırmalı, şu genelevi hizaya getirmeli, ayrıca mutsuz eşi ve kayınbiraderiyle ilgilenmelidir. Kocasından şikâyetçi sevgilisi Rose’u da mutlu etmelidir tabii. Bu tatlı dilli çapkın şerif saf görünüyordur belki ama rahatı kaçmasın diye sinsice çalışacak, elinden geleni ardına koymayacaktır.
Jim Thompson, sinemaya da uyarlanan Nüfus: 1280’de ırkçılığı, şehvetin açgözlülüğünü ve demokrasinin hileli bir oyuna nasıl da kolay çevrilebileceğini anlatıyor.
“En sevdiğim polisiye yazarı. Çok taklidi vardır ama eşi benzeri yoktur.”
Stephen King
Çifte Tazminat
Yazar: James M. Cain
Çevirmen: Barbaros Uzunköprü
Yayınevi: Alakarga Sanat Yayınları
Sayfa Sayısı: 171
Postacı Kapıyı İki Kere Çalar’ın yazarı James M. Cain’den kara romanın tanımını değiştiren bir başyapıt: Çifte Tazminat. Safdil bir sigortacı ile azla yetinmeyen bir afetin yolları kesişirse ne olur? Amerikan edebiyatının çağdaş klasikleri arasında gösterilen romanlarıyla 20. yüzyıl yazınında iz bırakan James M. Cain’in bu romanında beceriksiz bir sigortacı, sayamayacağı kadar paranın cazibesiyle ve daha önce hiç karşılaşmadığı çarpıcılıkta bir kadınının karşı konulamaz çekimiyle yüzleşmek zorunda kalır. Olabildiğince basit ve akla yatkın planların beklenmedik virajlarla hem karakterlerini hem okurunu ters köşeye yatırdığı hikâyelerin ilk örneği, çok sayıda roman ve filmin esin kaynağı bu gerilim dolu kara romanı, yer yer tebessüm ederek okuyacaksınız.
Kızıl Hasat
Yazar: Dashiell Hammett
Çevirmen: Sinan Fişek
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 246
“Bir maden şehri: Personville. Zenginlerin, maden işçilerinin direnişini bastırmak için yer altı dünyasına teslim ettiği bir şehir. Basını, polisi, kurumları suç batağında yüzen bir toplum. Tepeden tırnağa yolsuzluk, tepeden tırnağa rüşvet ve ahlaksızlık… Bu şehre gelen bir yabancı. Bir dedektif. Geldiği gece müşterisi olan gazetecinin ölüm haberini alan bir kanun arayıcısı. Güya katil belli değildir, ama deneyimli dedektifimiz kısa sürede suçluyu bulur. Ancak asıl mesele, gazetecinin katilini bulmak değil, bütün bir şehri pislikten temizlemektir. Üzerine hiç vazife değilken, dedektifimiz bu işe soyunur.
Tek bir adam, karşısında acımasız, silahlı çeteler. Söz konusu çıkar olduğunda birbiriyle vuruşmaktan da çekinmeyen, paranın peşinde kana susamış köpekbalıkları gibi koşuşturan acımasız adamlar. Yabancı bir dedektifin bu suç devleti karşısında kazanma şansı var mıdır? Zafer, silahın ve gücün mü, yoksa cesaret ve erdemin mi olacaktır?”
Ahmet Ümit
Atları da Vururlar
Yazar: Horace Mccoy
Çevirmen: Ayşe Özek Karasu
Yayınevi: Scala Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 120
1930’ların Amerika’sı… Horace McCoy, güçlü romanı Atları da Vururlar’da, 1929 krizini izleyen, işsizlik ve ekonomik çöküntü yıllarında, bütün ülkeye yayılan, insanlık dışı yönüyle yoğun eleştirilere hedef olan ve sonunda yasaklanan dans maratonlarından birini anlatıyor. O dans pistlerinde ve tribünlerde, çoğunluğunu farkına bile varmadığı şiddete ışık tutuyor.
Yüksek Pencere
Yazar: Raymond Chandler
Çevirmen: Pınar Güncan
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 288
Para, para, her zaman para… Evet, çoğu cinayetin altında yatan neden genellikle paradır. Tabii bir de kadınlar… Daha doğrusu aşk. Parayı ya da aşkı mutluluğu sağlayacak en önemli fırsat sanırız. Oysa, genellikle tersi doğrudur. Para ya da aşk aynı zamanda mutsuzluğumuzun kaynağıdır. Öldürmemizin, kıskançlığımızın, kötülük yapmamızın, içimizdeki şiddeti dışa vurmamızın kaynağı. İnsanlığın tarihi, paraya ve aşka ulaşmak için yaptığımız alçaklıkların tarihidir.
“Yakışıklı dedektifimiz Philip Marlowe, bu romanda tarihi bir paranın peşinde koşuyor, gerçeğe ulaşmak için. Bir hırsızlığın, bir cinayetin, yarım kalmış bir aşkın, hepsinden önemlisi insan denen o tuhaf mahlukun gerçeğine ulaşmak için…”
Ahmet Ümit
Trendeki Yabancılar
Yazar: Patricia Highsmith
Çevirmen: Tomris Uyar
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 344
Buluşa bak! Birbirimizin cinayetini işleyeceğiz, anladın mı? Ben senin karını öldüreceğim, sen de benim babamı! Biz trende karşılaştık, tamam mı? Birbirimizi tanıdığımızı kimse bilmiyor! Cinayet ânında başka yerlerdeyiz! Anladın mı?
Kendinizi hiç beklemezken kötülüğün cisim bulmuş haliyle aynı kompartımanda bulabilirsiniz. Guy Haines, laf olsun diye karısı konusunda içini döktüğü Charles Anthony Bruno’dan sadistçe bir teklif alır: Katil olmak! Ama öldürecekleri kişileri değiştokuş edecekler ve kusursuz cinayeti işlemiş olacaklardır. Tren yolculuğu sona erer ama iki adamın uğursuz anlaşması tek taraflı da olsa imzalanmıştır; Bruno’nun kendi üzerine düşen cinayeti işlemesiyle, Haines kendini bir kâbusun ortasında bulacaktır.
1951 tarihli ilk romanında Highsmith, kendini iyi insan olarak tarif edebilecek sıradan kimselerin bile bir dizi olay sonucu en feci suçları işleyebildiği bir dünya yaratıyor. Ünlü yönetmen Hitchcock’un aynı isimli filme uyarladığı Trendeki Yabancılar, psikolojik gerilimin mihenk taşı.
Ailenin Laneti
Yazar: Dashiell Hammett
Çevirmen: Pınar Kür
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 292
Bir dedektif, Continental Dedektif Ajansı’nın isimsiz üyesi. Bir hırsızlık, çalınan sekiz pırlanta varsa, işin bir tarafında mutlaka bir kadın vardır. Evet, tuhaf, genç bir kadın… Birdenbire ortadan kaybolacak bir kadın… Kaybolan kadını ararken kendini, anlaşılmaz olaylar labirentinde bulan isimsiz dedektifimiz. Ve elbette cinayetler.. Birbiri ardına işlenen acımasız cinayetler şeytani bir zekânın hazırladığı plan gereği, ustaca işlenmiş cinayetler ve geçmişi gizemli olaylarla dolu bir aile. Masumiyetini çoktan yitirmiş, belki de bu yüzden nereye kaçarlarsa kaçsınlar peşlerinden lanetlerini de sürükleyecek olan Dain Ailesi..
Ailenin etrafını kuşatan bir tarikat. Kutsal Kâse Tarikatı.. Anlamını yitirmiş bir dünyada, insanları tezgâha getirmek için oluşturulmuş düzmece bir maneviyat vakfı… Umudunu yitirmiş insanlara sahte umutlar satan sahte peygamberler yuvası… . Ve bütün bu pislik karmaşasını bozacak hakikat… Zekice entrikalara, vahşi cinayetlere, ilahi yalanlara rağmen bir türlü yok edilemeyen hakikat… Karmaşık olaylar çöplüğünde bir pırlanta gibi parıldayan hakikat. İnsan ruhunun kadim niteliği: Kötülük…