Palto, önüne gelen metinleri el yazısıyla aynen kopyalamak dışında bir mahareti olmayan, yoksul ve içine kapanık bir memurun hikâyesini anlatıyor.
Palto
Yazar: Nikolay Vasilievich Gogol
Çevirmen: Nuri Yıldırım
Yayınevi: Yordam Kitap
Sayfa Sayısı: 80
Rus edebiyatının dâhi yazarlarından Gogol’ün en meşhur ve en güzel hikâyelerinden biridir Palto. Dostoyevski’ye atfedilen “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık” sözüyle onurlandırılan bu öncü anlatı, kendisinden sonra gelen yazarlar kuşağını derinden etkiledi. Rus ve dünya edebiyatı üzerinde olduğu kadar okurların yüreğinde de silinmez izler bıraktı.
Palto, önüne gelen metinleri el yazısıyla aynen kopyalamak dışında bir mahareti olmayan, yoksul ve içine kapanık bir memurun hikâyesini anlatıyor. Genç kâtiplerin sataşmalarına sıkça maruz kalan bu küçük memur, alay konusu olan eski püskü, modası geçmiş paltosunu yenilemeye karar verir günün birinde… Dişinden tırnağından artırarak diktirdiği yeni paltosu, sosyal hayata katılması için ona cesaret vermiş olsa da talihsizlik yakasını bırakmaz.
Küçük insanın küçük dünyasını edebiyata sokan Palto, Gogol’ün ender rastlanan hiciv yeteneğini sergilediği trajikomik bir masal.
Yüzbaşının Kızı
Yazar: Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 198
Yüzbaşının Kızı, modern Rus edebiyatının kurucu figürlerinden Puşkin’in belgesel gerçekçilik konusundaki mahareti ile kişisel öykülere açılan hayal gücü zenginliğini benzersiz bir şekilde birleştiren, eşine az rastlanır bir tarihsel roman.
Pyotr Grinyov, 17 yaşına geldiğinde, emekli bir asker olan babasının ısrarıyla askerliğini yapmak için Orenburg’a gönderilir. Burada Yüzbaşı Mironov’un kızı Maşa’ya âşık olur. Maşa ile Pyotr arasındaki aşk başladıktan kısa süre sonra Pugaçov ayaklanması patlak verir. Rusya’nın uzun modernleşme serüveninde Çar Petro tarafından tasfiye edilene kadar kritik roller oynayan Kazakların da desteğiyle “ayaklanma” büyür. Maşa ile Pyotr arasındaki ilişkinin arka planına kişisel anlatıları şekillendiren Pugaçov Ayaklanması oturur.
Yüzbaşının Kızı, geleneğin erken döneminde Puşkin’in tarihsel romana kattığı simetri, denge ve ikna edicilik ilkelerinin hayatiyetini gösteren, çarpıcı bir anlatı.
Kumarbaz
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 243
Dostoyevski’nin bizzat mücadele ettiği parasızlık ve kumar düşkünlüğünü anlatan Kumarbaz, korkunç ve amansız bir saplantının öyküsü.
Dostoyevski’nin ironiyi ve groteski harmanlayarak yarattığı özgün kara mizahın en başarılı örneklerinden olan Kumarbaz, dünyanın her yerinden Roulettenburg adlı kurmaca bir Alman kasabasında bir araya gelen kumar müdavimlerinin hikâyesi. Yazarın kendi kumar borcunu ödemek için bir ay gibi kısa bir sürede tamamladığı bu romanda, kendisinden ilhamla yarattığı başkahramanı Aleksey İvanoviç, karamsarlık ve coşkunun gerilim hattında gidip gelir. Dostoyevski, genç adamın başarısız ilişkileri ve kumara olan düşkünlüğüyle harcanan hayatını anlatırken, onda nesneleştirdiği alınyazısı ve özgürlük ikilemini inceler.
“Dostoyevski, Hıristiyanlık şefkatini, bedenin ve ruhun asaletine adamak yerine insan ıstırabına, günahkârlığına ve düşkünlüğüne, arzunun ve suçun derin köşelerine yöneltmiştir.”
Thomas Mann
Maça Kızı – Mısır Geceleri
Yazar: Aleksandr Puşkin
Çevirmen: Hasan Ali Ediz
Yayınevi: Yordam Kitap
Sayfa Sayısı: 112
Bu kitap, Modern Rus edebiyatının kurucu dehası Puşkin’in iki çarpıcı öyküsünden oluşuyor. Gerilim dolu kurgusu ve içerdiği doğaüstü unsurlar nedeniyle sinemacıların her daim ilgisini çeken “Maça Kızı”, pek çok ülkede defalarca filme uyarlandı ve Çaykovski’nin ünlü operasına da kaynaklık etti. Öykünün kahramanı, genç mühendis Hermann, kumar masasında servet kazanma hırsıyla yaşlı bir kontesin oyun sırrını öğrenmek üzere harekete geçer. Bunun için her türlü ahlak dışı yönteme başvurmaya hazır olsa da kendisini bekleyen büyük sürprizden habersizdir.
Kitabın ikinci öyküsü “Mısır Geceleri”, Puşkin külliyatında düzyazının şiirle iç içe geçtiği tek örnek olarak öne çıkıyor. Puşkin’in zamansız vedası nedeniyle tamamlayamadığı bu öykü, yazarın ölümünden sonra yayınlandı.
Oblomov
Yazar: İvan Aleksandroviç Gonçarov
Çevirmen: Sabri Gürses
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 624
Dünya edebiyatının en önemli klasiklerinden biri olan Oblomov, Rus zihniyetini, ruhunu en iyi yansıtan eserlerin başında gelmektedir. İvan Aleksandroviç Gonçarov, Oblomov’u otuz iki-otuz üç yaşlarında, orta boylu, hoş görünümlü, koyu gri gözlü, ama yüz hatlarında herhangi bir fikir, herhangi bir yoğunluk görünmeyen, odacığında oturan silik bir kahraman olarak yarattığında, aslında roman tarihinin en ünlü kişilerinden birine can veriyordu. Hayatın hep dışında ve uzağında kalan traji-komik bir karakter olarak Oblomov, okurların gözünden asla kaçmayacak, gitgide insana dair belli bir durumu tanımlamanın adı olacaktı.
“Hiç yanılmamışım: Yorgun argın roman kişisi apaçık ruh ikizim! Hep bilinmez zamana ertelenmiş hayallerle, ülkülerle yaşayıp gitmiyor muyum?! Hep, gerçekleşmeyecek yarın umutlarıyla dolup taşmıyor muyum?!”
Selim İleri
Zamanımızın Bir Kahramanı
Yazar: Mihail Lermontov
Çevirmen: Ülkü Tamer
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 192
“Beyler, Zamanımızın Bir Kahramanı bir tek kişinin portresi değildir; kuşağımızın gittikçe artan kötülüklerinden yaratılmış bir portredir. Bana bir insanın bu kadar kötü olamayacağını söyleyeceksiniz yine; ben de diyeceğim ki, madem bir sürü trajik ve romantik haydutun varlığına inandınız, neden Peçorin gerçeğine inanmıyorsunuz? Yoksa bu kişideki gerçek payı sizin istediğinizden daha mı fazla?”
Henüz yirmi yedi yaşındayken bir düelloda yaşamını yitiren Lermontov’un tek romanı Zamanımızın Bir Kahramanı, bugün dünya edebiyatının başyapıtları arasında yer alır. XIX. yüzyıl Rus edebiyatının en büyük şairlerinden biri olan Lermontov’un bu romanda yarattığı Peçorin karakteri ise, yalnızca o günlerde değil, günümüzde de edebiyat dünyasının en çok tartışılan karakterlerinden biridir. Döneminin toplumsal yaşamının eleştirel bir tablosunu çizen bu romanı Ülkü Tamer’in benzersiz Türkçesiyle sunuyoruz.
Beyaz Geceler
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Barış Zeren
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 224
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846’da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Byelinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan eserleri çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849’da I. Nikolay’ın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Sibirya sürgününden sonra yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu.
Bu kitapta sürgünden bir yıl önce yazdığı ve en tanınmış eserlerinden biri olan Beyaz Geceler’in yanı sıra hepsi 1848 yılına ait Başkasının Karısı ve Yatağın Altındaki Koca, Noel Ağacı ve Nikâh, Haysiyetli Hırsız, Yufka Yürekli öyküleri de yer almaktadır.
Kâtip Bartleby
Yazar: Herman Melville
Çevirmen: Kaya Genç
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 64
Çok kısıtlı bir çevrenin tanıdığı adsız sansız bir yazar olarak öldüğünde, Melville ardında bugün klasik romanın başyapıtlarından biri kabul edilen Moby Dick’i ve kült kısa öyküsü Kâtip Bartleby’yi bırakmıştı. 19. yüzyıl New York’unda Wall Street’te, bir avukatın yazıhanesinde kâtip olan genç Bartleby zamanla “yapmamayı tercih etmesi” ve kayıtsızlığıyla patronun nasıl başa çıkacağını bilemediği bir soruna dönüşmüştü.
Konu olduğu metinden bağımsızlaşıp adeta kendi yaşamını sürmeye başlayan, başka edebi eserlere ilham veren, canlı kanlı bir insana dönüşen Bartleby, 20. yüzyıl edebiyatının simge karakterlerinden biri haline geldi. Deleuze’den Derrida’ya Blanchot’dan Negri’ye birçok düşünürün üzerine kalem oynattığı bu çetrefil karakter, çarkın uyumsuz dişlisi yeni okumalara, çözümlemelere konu olmaya devam ediyor.
“Bartleby, ustalığın ya da düşsel imgelemenin uçarılığının ötesindedir; her şeyden önce evrenin gündelik ironilerinden biri olan gerçek faydasızlığı gösteren üzücü ve gerçek bir kitaptır.”
Jorge Luis Borges
Asilzade Yuvası
Yazar: İvan Sergeyeviç Turgenyev
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayınları
Sayfa Sayısı: 260
Batı’da aradığı mutluluğu bulamayan bir Rus soylusunun trajik eve dönüş hikâyesi olan Asilzade Yuvası aynı zamanda başarılı bir orta yaş krizinin de anlatısıdır.
Karısıyla yaşadığı anlaşmazlık yüzünden Avrupa seyahatini kesip taşradaki eski evine dönen Lavretski, uzaktan akrabası olan genç ve güzel Liza’yla karşılaşır. Geçmişine uzanarak hayatı boyunca yaşadıklarına şahit olduğumuz Lavretski, bu evde kaybettiği mutluluğu bulmaya çabalar. Eski bir Rus kır evinde ve etrafında gelişen olaylar ekseninde Rusya’nın soylu ve aydın kesiminin o topraklara özgü hayat tarzını ele alan Asilzade Yuvası, bireysel mutluluğun sınırlarını ve bu mutluluğun geçiciliğini masaya yatırıyor.
“Asilzade Yuvası benim payıma düşen en büyük başarıyı getirdi. Bu romanın ortaya çıkışıyla birlikte halkın ilgisini hak eden yazarlar arasında sayıldım.”
İvan Sergeyeviç Turgenyev
“Turgenyev’de onu romancıların romancısı olarak tanımlayabileceğimiz bir özellik var: Olağanüstü kıymetli ve iz bırakacak şekilde yerleşen bir sanatsal güç…”
Henry James
İvan İlyiç’in Ölümü
Yazar: Lev Nikolayeviç Tolstoy
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 140
İvan İlyiç’in Ölümü, bireyin hayatla ve ölümle hesaplaşmasının etkileyici bir anlatısı.
İvan İlyiç’in Ölümü, son günlerinde, ölümle önce mücadele eden, daha sonra çaresizce kendisini ona bırakan bir adamın yaşadıklarını anlatır. Yüksek rütbeli bir yargıç olan İvan İlyiç, iyi bir hayat yaşadığını düşünür; ancak hasta yatağında ölümün yaklaştığını anladıkça, yavaş yavaş aslında ne kadar boş bir ömür sürmüş olduğunu fark eder. O güne kadar büyük anlam yüklediği ve uğruna büyük çaba verdiği serveti, şöhreti ve saygınlığı, ölüm döşeğinde bir anda gözüne boş ve saçma görünür. Tolstoy’un büyük bir samimiyetle anlattığı bu kısa ama etkileyici roman, insan doğası, hayatın anlamı ve ölümün gerçekliği gibi temel sorulara cevap arıyor.
“Tolstoy muhteşem bir yazar. Hiçbir zaman anlayışsız değil, aptal değil, yorulmak nedir bilmiyor, bilgiçlik taslamıyor, teatralliğe düşmüyor. Diğerlerinden çok daha üstün.”
James Joyce
On İki Sandalye
Yazar: Yevgeni Petrof, İlya İlf
Çevirmen: Mehmet Özgül
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 448
On İki Sandalye, Sovyet Edebiyatı’nı mizah, taşlama ve ironi unsuruyla tanıştıran İlya İlf ve Yevgeni Petrov’un beraber yazdıkları ilk roman.
Eski bir soylu olan Vorobyaninov, kayınvalidesinin ölüm döşeğinde açıkladığı sırrın ardından sandalyelere saklanmış elmasların peşine düşer. Hazine avcılığında bir de ortağı vardır: Ostap Bender. İkili, elmasların peşinde Sovyet şehirlerini dolaşırken, yeni toplumun panoraması okurun önüne boylu boyunca serilir. Sovyet bürokratları, mülksüzleştirilmiş sınıflar, başkent ve taşrada yaşanan değişimin mizahi tasviri, On İki Sandalye’yi Rus toplumunun 1920’lerin sonundaki görünümüne dair çarpıcı bir anlatıya dönüştürür. İlf ve Petrov, On İki Sandalye’de Rus toplumunun kolektif hafızasına kazınacak olan Ostap Bender tiplemesini ilk kez sahneye çıkartırlar.
“İlf ve Petrov, Sovyetler Birliği’nin parmakla sayılabilecek kadar az ve başarılı taşlama yazarları arasındalardı.”
Chris Berg
Köpek Kalbi
Yazar: Mihail Afanasyeviç Bulgakov
Çevirmen: Uğur Büke
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 136
“Bilin ki korkunç olan, artık onda köpek değil, insan kalbi olmasıdır. Hem de doğada bulunan en berbatından!”
Şarik, bir sokak köpeğidir. Bir gün yaralanınca onu bulan cerrah evine götürür ve iyileştirir. Ancak ameliyat ederken ona bir insanın hipofiz bezini ve bir erkeğin testislerini de nakleder. Bu deneyin sonucunda Şarik yavaş yavaş insanlaşmaya başlar. Hatta zaman içerisinde Sovyet devletinde iş bile bulur, ideal sosyalist bir vatandaşa dönüşür.
Bu komik ve grotesk Frankenstein öyküsü Bolşevizmi ve Sovyet toplumunu eleştirdiği gibi, insanın temeldeki bencilliğini de gözler önüne seriyor. Bulgakov’un 1925’te yazdığı ancak 1987’ye kadar Rusçada yayımlanamayan romanı Köpek Kalbi, yazarın hiciv ve kara mizah yeteneğini en iyi şekilde gösterdiği eserlerinden biri.
Tatar Çölü
Yazar: Dino Buzzati
Çevirmen: Hülya Tufan
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 232
İç karartıcı Bastiani Kalesi’ne vardığında genç teğmen Giovanni Drogo tarifsiz bir sıkıntıya kapılır. İlk görev yeri olan bu kaleyi bir gece bile kalmadan terk etmeyi ister, ama harekete geçemez. Sonunda en fazla dört ay kalabileceğine karar verir. Alışkanlıkların uyuşturucu etkisi, askerlik gururu, gündelik ritüellerle dolan bir hayat boşluğuna bağlanması ve Tatar Çölü’nün vahşi cazibesi bu dört ayı yıllara çevirir. Giovanni Drogo kimsenin gelip geçmediği, öte tarafında ne olduğunu, kimlerin yaşadığını bilmediği bir çöl sınırını beklemeye bırakır kendini.
Ünlü İtalyan yazar Dino Buzzati’nin ilk romanı olan Tatar Çölü, hayatın anlamını ve insanın kaderine teslim olmasını sorgular. Kafka, Sartre ve Camus’nün değişik biçimlerde uğraştığı bu sorgulamayı kurgulayan Tatar Çölü, çağımızın önemli eserlerinden biridir.