Sahilde Kafka, XXI. yüzyıl edebiyatına damgasını vuran, kitapları bağımlılık yaratan kült yazar Haruki Murakamiden, hayatın yavan gerçekliğine karşı büyülü bir dünyanın kapılarını açan bir roman.
Sahilde Kafka
Yazar: Haruki Murakami
Çevirmen: Hüseyin Can Erkin
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 656
Kafka Tamura on beş yaşına girdiği gün evden kaçar. Uzun zamandır planladığı bu kaçışın nedeni babasının yıllar önce dile getirdiği uğursuz kehanettir. Ama babasının bir düzenek gibi içine yerleştirdiği kehanet gölge gibi peşindedir Kafka ilk kez aşkı ve tutkuyu yaşarken gizemli bir cinayetle kehanetin ve kaderinin düğümleri çözülmeye başlar.
Sahilde Kafka, XXI. yüzyıl edebiyatına damgasını vuran, kitapları bağımlılık yaratan kült yazar Haruki Murakamiden, hayatın yavan gerçekliğine karşı büyülü bir dünyanın kapılarını açan bir roman.
Kişisel Bir Sorun
Yazar: Kenzaburo Oe
Çevirmen: Hüseyin Can Erkin
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 232
“Kendini kandırma zehrini bir kez tadan insanlar, bir daha kendilerini asla kurtaramazlar…”
Büyükşehir ortamındaki yalnızlaşma ve yabancılaşma sancılarından kurtuluşu Afrika gezisi hayallerinde arayan dershane öğretmeni Bird. Karısı her an doğum yapmak üzeredir ve evlendiği anda iyice azalan Afrika gezisine çıkma umudu, çocuğun doğumuyla tümüyle sönecektir.
Bir de çocuk beyin fıtığı gibi ender rastlanan bir anormallik ile doğuverince, Bird kendini bir karabasanın ortasında bulur. Yaşadığı utanç ve korku onu önce alkole ve sorumluluklarından kaçmaya, sonra çocuğu yeryüzünden bir an önce silinmesi gereken bir düşman olarak görmeye kadar götürecektir…
Kişisel Bir Sorun, kendisi de engelli bir çocuk sahibi olan 1994 Nobel Edebiyat Ödüllü Japon yazar Kenzaburo Oe’nin tüm dünyada tanınmasını sağlayan en önemli eserlerinden biri.
Küçük Bey
Yazar: Natsume Soseki
Çevirmen: Hüseyin Özkaya, Mariko Erdoğan
Yayınevi: Oğlak Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 171
“Dünyada türlü türlü insan var. Mesela Soytarı Noda, davet filan beklemeden yanınıza oturuverir. Oklu Kirpi, kendisi olmasa Japonya’nın krize gireceğini sanır. Kırmızı Gömlek züppeliği tekeline aldığını sanır. Müdür Porsuk kendini eğitim timsali olarak görür. Hepsinin de kendi dünyası vardır. Hepsi de kendi dünyasının kralıdır. Ama Profesör Yeşil Balkabağı gibi alçakgönüllü biriyle ilk kez karşılaşıyordum. Hep başı eğik geziyordu. Kimse onun farkında değildi. Evet, solgun ve tomul bir yüzü vardı ama iyi bir insandı. Aklı başında hiçbir kız onu Kırmızı Gömlek için terk etmezdi. Ama Madonna şıllığın tekiydi. Oysa düzinelerce Kırmızı Gömlek, bir Yeşil Balkabağı etmezdi.
Aşk Romanları Okuyan İhtiyar
Yazar: Luis Sepulveda
Çevirmen: Emrah İmre
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 122
…Yerleşimciler de altın arayıcıları da ormanda her türlü aptalca hatayı işliyorlardı. Düşüncesizce yayılmalarının sonucunda kimi hayvanları durduk yerde saldırganlaştırıyorlardı. Bazen birkaç metrecik düz toprak elde etmek için gelişigüzel hendekler kazarak bir boayı yuvasından ediyor, hayvan da bir katırı öldürerek hıncını alıyordu. Ya da pekarilere kızışma döneminde saldırma beceriksizliğini göstererek bu küçücük domuzların saldırgan canavarlara dönüşmesine sebep oluyorlardı. Tabii petrol rafinerilerinden gelen gringoları da unutmamak gerek.
Amazon’un derinliklerindeki El Idilio köyünde yaşayan Antonio José Bolívar Proaño, orman hakkında bütün bildiklerini Shuarların yerlilerine borçludur. Ormanın gerçek sahipleri olan yerlilerin yasalarına uyar ve hayvanlara saygı gösterir. Günü avlanarak, geceleri yalnız başına aşk romanları okuyarak geçer. Ancak bir gün bu düzen bozulacak, kızgın bir jaguarın peşine düşmek zorunda kalan ihtiyar, doğanın bozulan dengesini, “medeni” insanların yıkıcılığını ve aşkın gizemini sorgulamaya başlayacaktır.
Gecenin Dibi
Yazar: Ryu Murakami
Çevirmen: Hüseyin Can Erkin
Yayınevi: Ot Kitap
Sayfa Sayısı: 214
Yirmi yaşındaki Kenci, seks adına her şeyin pazarlandığı başkentte yabancı turistlere rehberlik ederek yaşamını kazanan bir Japon gencidir. Televizyonlarda, fahişelik yapan liseli bir genç kızın vahşice öldürüldüğü haberi yayınlandığı gün, Frank adlı garip bir Amerikalı’dan telefon alır. Frank, Kenci’den kendisine rehberlik yapmasını istemektedir… Yeraltı edebiyatının önemli ismi Ryu Murakami’den, gerilim yüklü bir roman.
“Tokyo gecelerine benzersiz bir turistik tur. Kesilen ses telleri, yırtılan damarlar, parçalanan iç organlar, kusmuk, kan… Her şey dahil!”
“Yaşama sevincinizin kaynağı olan içinizdeki çocuk, sineklerin kanatlarını koparıp böcekleri yakmayı bıraktı mı? Ryu Murakami’nin sorusu bu.”
Hakan Günday
Tavşan Yılı
Yazar: Arto Paasilinna
Çevirmen: Cenk Pamay
Yayınevi: Domingo Yayınevi
Sayfa Sayısı: 144
Orta yaşın eşiğinde, modern hayatın bunaltıcılığından bezmiş bir gazeteci, fotoğrafçı arkadaşıyla haber peşinde giderken arabaları yavru bir yaban tavşanına çarpar. Gazeteci arabadan iner, yavrunun yarasını sarar ve arkadaşının çağrılarına ya da zihninde ona geri dönmesini söyleyen sese aldırış etmeden tavşanla birlikte ormanın içinde gözden yiter.
Böyle başlar Karloo Vatanen’in kendine hayat icat edeceği uzun yolculuğu.
Başkasının Yüzü
Yazar: Kobo Abe
Çevirmen: Barış Bayıksel
Yayınevi: Monokl
Sayfa Sayısı: 220
“Muhtemelen kızgınsın, kendini aşağılanmış da hissediyorsun ama lütfen kendine hâkim ol ve gözlerini ayırmadan okumaya devam et. Bu ânı yara almadan atlatıp, bana doğru bir adım atmanı, nasıl çaresizce istediğimi bir bilebilsen. O mu beni yendi, yoksa ben mi onu? Her hâlükârda maskeli oyunun perdesi artık kapandı. Onu öldürdüm ve kendimi suçlu ilan ettim…
Ve çok iyi biliyordum. Artık senin üzerinde hiçbir hakkım olmadığı hâlde, bana zincirle bağlı bir kurban olduğun fikri, işime geldiği için uydurduğum koca bir yalandan ibaretti. Sen bu kaderi bir an olsun bocalamadan kendi isteğinle kabul etmiştin. Gülümsemeye geçerkenki o parıltın belki de en çok senin kendin üzerinde etkiliydi. Bu da demek oluyor ki istesen beni hemen bırakıp gidebilirdin. Bunun benim için ne kadar korkunç bir şey olduğunu anlayabilir misin? Senin binlerce ifaden var fakat benim tek bir yüzüm bile yok.”
“Hem dolambaçlı hem de bağımlılık yapıcı.”
David Mitchel
“Hem Poe hem de Kafka akla geliyor. Kobo Abe sayfalarda hiç dinmeden atan bir heyecan yaratıyor. Okudukça okuyorsunuz ve okuyorsunuz.”
The New Yorker
“Bazıları onda Kafka’nın bilinmeyene yönelik manipülasyonlarını, başkaları ise örneğin yarattığı kum çukuru metaforu ile Beckett’in esintilerini bulacak.”
Saturday Review
Kraliyet Doktorunun Ziyareti
Yazar: Per Olov Enquist
Çevirmen: Füsun Ece Ferah
Yayınevi: Kanat Kitap
Sayfa Sayısı: 313
“Bir ziyaret, tamamlanması gereken bir görev, kendisine verilen bir ödev, tarihin araladığı bir kapı; içeri adımını atacak ve sonra yok olacaktı.”
VII. Christian’a Kraliyet Doktoru olarak seçilen Struensee’nin ziyareti “küçük ve tuhaf” Danimarka Krallığını geri dönülmez biçimde değiştirecekti. Aydınlanmacı Alman doktor, kralın akli dengesizliğinin yarattığı iktidar boşluğunu doldurarak “Strueense Devri” olarak adlandırılan dönemde altı yüzden fazla kararnameye imza atacak, ifade özgürlüğü ilkin kuzeyin bu küçük krallığında yürürlüğe girecekti. Ancak, ilerici fikirlere karşı olan saray onu durdurmak üzere harekete geçecek, bu “büyük oyunun” baş aktörlerinden biri de “küçük İngiliz kız” Kraliçe Caroline Mathilde olacaktı.
Voltaire ve Rousseau gibi Aydınlanma filozoflarının övgüyle bahsettiği “aydınlanmış” kral Christian içinde karanlık bir meşale taşıyan bir çocuk muydu? Peki karanlığın meşalesi aydınlık saçabilir miydi? Peki en büyük arzu, yaşam ve ölüm, sınırda mıydı?
“En büyük zevkin, onun derinliklerine girip beklemek olduğunu anlamıştı; altında gözleri kapalı uzanan kadının onun nabzını beklediğini hissederdi. İkisi de beklerdi, vücutları yoktu artık…Ritmi hissedip dokuları beraberce soluduğunda hareket etmeye başlar ve sonunda inanılmaz bir zevk dalgasına kapılır, soluksuz kalırlardı.”
Enquist, Kraliyet Doktorunun Ziyareti’nde, karakterlerin psikolojisini büyük bir başarıyla aktararak onları tarihteki birer isim olmaktan çıkarıp ete kemiğe büründürüyor.
Pedro Paramo
Yazar: Juan Rulfo
Çevirmen: Süleyman Doğru
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 132
Her yolu kullanarak istediği her şeyi elde eden toprak ağası, kötülüğün ta kendisi Pedro Paramo… Ölüm döşeğindeki annesinin -Marquez’in Macondo’suna esin kaynağı olacak- hayaletli köy Comala’ya babasını aramaya gönderdiği Juan Preciado… Pedro Paramo’nun çocukluk aşkı, bütün ömrünce tutkuyla sevdiği Susanna San Juan…
Ve hem Meksika edebiyatının hem de bütün İspanyolca edebiyatın temel taşlarından Juan Rulfo’nun tek romanı: Pedro Paramo.
“Kitabı okurken sanki içimden bir şeyler koptu ve bu rolü ben oynamalıyım dedim.”
Penélope Cruz
Avunamayanlar
Yazar: Kazuo Ishiguro
Çevirmen: Roza Hakmen
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 544
Dünyaca ünlü piyanist Ryder, önemli bir konser vermek için isimsiz bir Avrupa şehrine gelir. Birkaç gün sonra sahneye çıkacağını bilse de, bundan başka hiçbir şey hatırlayamaz; karşılaştığı herkesin niçin ondan bir şeyler istediğini, çok uzak olması gereken yerlere nasıl hemen ulaşıverdiğini, saatler sürmesi gereken bir sohbeti üç dakikalık asansör yolculuğuna nasıl sığdırdığını anlayamaz. Kendini olaylara ve çevresindeki insanlara teslim eden belleksiz piyanist, geçmişin ve geleceğin kırılgan bir şimdiki anda çakıştığı sürreal bir dünyaya savrulur. Çok geçmeden, yaklaşan konser gecesinin hayatının en önemli performansı olduğunu fark edecektir.
İşlevini yitirmiş toplumsal düzenin bireyler üzerindeki yaralayıcı baskısını hemen her eserinde zarafetle ilan eden Kazuo Ishiguro, Avunamayanlar’da hayatı kontrolden çıkan bir adamın çok boyutlu hikâyesini anlatıyor.
Yavaşlık
Yazar: Milan Kundera
Çevirmen: Özdemir İnce
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 150
Yavaşlık’ın kıssasından çıkan hisse şu: “Yavaşlığın düzeyi anının yoğunluğuyla doğru orantılıdır; hızın düzeyi unutmanın yoğunluğuyla doğru orantılıdır.” Yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır. Bir şey anımsamak isteyen kimse yürüyüşünü yavaşlatır. Buna karşılık, az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışan insan elinde olmadan yürüyüşünü hızlandırır.
“Kundera, gerçek `libertin’liğin gücünü görüntünün zorba güçsüzlüğünün karşısına, Epikuros’un hazlarını otomobilin karşısına çıkartıyor.”
Jean-Pierre Tison
“Varoluşun dayanılabilir hafifliğinin savunusu. Diderot ile Gogol yüzümüze ayna tutuyorlar: Sanıldığı kadar çirkin değiliz…”
Alain Bosquet
“Yavaşlık, ciddi bir roman değil, bir şaka: Gevezeliğin can sıkıcı ciddiliğinde yitmekte olan hazzın gizini, haz aracılığıyla ve haz için yeniden bulmaya çalışan bir kitap. Don Kişot da bir şakaydı.”
Pierre Lepape
Yalnızlığın Keşfi
Yazar: Paul Auster
Çevirmen: İlknur Özdemir
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 207
Yalnızlığın Keşfi adlı bu anı-romanın Görünmeyen Bir Adamın Portresi başlıklı bölümünde, yazar, babasının ölümünden sonraki duygularını ve anılarını anlatıyor. İkinci bölüm olan Anı Kitabı’nda ise mercek kendi babalık konumuna çevriliyor. Kendisinden ve gerçeklerden kaçan, ‘varolmama’yı seçen babasının düz ve yavan kişiliği ile dünyayı sorgulayan ve onu kavramaya çalışan kendisi, romanın yaşamsal eksinini oluşturuyor. Yazar, baba-oğul söylencelerine yaptığı göndermelerle bu ilişkiyi yeniden irdelerken, yaşam, ölüm, bellek, dil üzerine de düşünmekte, öykülemenin ve yazmanın doğasındaki müthiş yalnızlığı keşfetmeye çalışmaktadır.
Amerika
Yazar: Franz Kafka
Çevirmen: Ayça Sabuncuoğlu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 304
merika, büyük yazar Kafka’nın ilk romanı. Franz Kafka’nın 1912’de yazmaya başladığı ve “Kayıp” adını verdiği bu eser, yazarın ölümünden sonra arkadaşı Max Brod tarafından 1927’de Amerika adıyla yayımlandı.
Ailesinden 16 yaşında ayrılarak Amerika’ya, zengin dayısının yanına giden Praglı delikanlının yaşantısını kendi ağzından anlatan bu roman, iyimser tutumuyla, Kafka’nın diğer romanları Dava ve Şato’dan belirgin şekilde ayrılır. Ancak Amerika’da, doğuştan gelen suçluluk, bireyin başa çıkamayacağı bürokratik engeller karşısındaki çaresizliği gibi Kafka’nın ana temaları, eskizler halinde olsa da, mevcuttur:
Zavallı küçük bir göçmen olarak karaya ayak basmış olsaydı, nerede kalırdı acaba? Evet, belki de onu –göçmen yasaları konusundaki bilgisine dayanarak bunu çok olası buluyordu dayı– Birleşik Devletler’e almazlardı bile, artık bir yurdu olmadığını umursamadan eve yollarlardı. Çünkü burada kimse kimseye acımazdı, Karl’ın bu açıdan Amerika hakkında okumuş olduğu şeyler de çok doğruydu; yalnızca şanslı olanlar çevrelerindeki kaygısız yüzler arasında şanslarının gerçekten tadını çıkarıyor gibiydiler.
Kopyalanmış Adam
Yazar: Jose Saramago
Çevirmen: Emrah İmre
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 308
Tertuliano Máximo Afonso boşanmış, karamsarlık içinde tekdüze bir yaşam süren bir tarih öğretmenidir. Keyfi biraz yerine gelsin diye arkadaşlarının önerdiği bir filmi videoda izlemek üzere alır. Aynı gece evdeki gürültülere uyanınca filmin videoda kendi kendine oynadığını görür. Filmdeki figüranlardan biri kendisinin beş yıl önceki haline tıpatıp, ikiz gibi benzemektedir. Tertuliano bu adamın izini sürmeye çalışır; saplantıya dönüşen arayışının tedirgin edici, hatta dehşet verici sonuçlara ulaşacağını anladığında ve adamın kim olduğunu öğrendiğinde garip bir hikâye gibi başlayan olay, kimlik ve benlik üzerine karmaşık bir düşünceler silsilesine dönüşecektir.
José Saramago’nun lirik bir anlatımla sunduğu bilinç akışı yöntemiyle okur, metropol yaşamının birey üzerindeki etkisini de bu olağanüstü hikâyenin katmanlarında buluyor. Kopyalanmış Adam sinemaya da Düşman adıyla uyarlanmıştır.
Saf
Yazar: Andrew Miller
Çevirmen: Volkan Atmaca
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 360
“Şişko kral, paçoz kraliçe dikkat edin! Beche bütün versailles’ı yutacak kadar büyük bir çukur kazıyor!”
Yıl 1785. Fransa Kralı, Aydınlanma düşünürlerinden aldığı ilhamla Paris’i arındırmaya niyetlenmiştir. Kral’ın halkı zehirlediğine inandığı Les Innocents Mezarlığı’nın duvarlarında görülmeye başlayan sloganlar ise bir devrim öncesinin gizemli atmosferini yansıtmaktadır.
Kutsal mezarlığı ortadan kaldırma projesini üstlenen genç ve saf mühendis Jean-Baptiste “Beche” Baratte, karşısındaki manevi ve maddi sorunları çözmek için hesaplar yapmaktadır: Yaşamın cıvıl cıvıl sürdüğü Les Halles mahallesine komşu olan ve geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan mezarlığı, duygularından ve korkularından arınarak nasıl ortadan kaldırabilecektir? Kent sakinlerini rahatsız etmeden, kendisine inananları hayal kırıklığına uğratmadan, Paris’in şatafatına kapılmadan ve aşk, dostluk, vazife, inanç sorgulamalarıyla yılgınlığa düşmeden bu işin altından kalkabilecek midir? Ve duvarlarda müjdelenen devrimin temellerini de atacak mıdır?
“Andrew Miller, devrim öncesi Paris’ini o kadar renkli ve yaratıcı canlandırıyor ki, öyküsü o kadar etkileyici ki bir an önce bitirmek için hayatınıza ara veriyorsunuz.”
The Times
Zor Sevdalar
Yazar: Italo Calvino
Çevirmen: Semin Sayıt, Rekin Teksoy
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 112
Kavuşamazsan, aşk…
Italo Calvino Zor Sevdalar kitabında arzunun nesnesine yapılan on üç yolculuk hikâyesi anlatıyor. Yalnızlık, iletişim sorunları ve sessizlik eşliğinde aşkın hep bir kavuşamama hali olduğunu yalın ve etkileyici bir dille fısıldıyor.
Rekin Teksoy’un çevirdiği Zor Sevdalar, Calvino ile varlığın derinliklerinde müthiş bir gezinti…
“Düşte belleğin derinliklerinden gelen bir varlığın ilerleyip kendini tanınır kılması, ardından hemen beklenmedik bir şeye dönüşmesi, neye dönüşebileceği bilinmediği için, daha dönüşmeden önce bile korku vermesi gibiydi.”
Yıldızın Saati
Yazar: Clarice Lispector
Çevirmen: Başak Bingöl
Yayınevi: Monokl
Sayfa Sayısı: 104
Bu hikâyenin bana dokunacağını ve her günün ölümden çalınan bir gün olduğunu iyi biliyorum. Entelektüel değilim, bedenimle yazıyorum. Yazdığım da bir ıslak sis. Kelimeler orgun müziğiyle kesişen, sarkan, bağlanan, dönüşen, eşit olmayan gölgelerden ilham alan sesler. Karşı perdesi acının kalın sesinde olan, canlı ve zengin, marazi ve karanlık, o ağdalı kelimeleri haykırmaya zor cüret ediyorum. Allegro con brio. Kömürden altın çıkarmaya çalışacağım. Hikâyeyi geciktirdiğimi ve topsuz top oynadığımı biliyorum. Gerçek, bir eylem midir? Yemin ederim ki bu kitap kelimelerden yapılmadı. Bu sessiz bir fotoğraf. Bu kitap sessizlik. Bu kitap bir soru.
“Lispector, bir elmas sertliğinde ve nadirliğinde…”
Rachel Kushner
“Yirminci yüzyılın gizli dahilerinden birisi.”
Colm Tobín
“Madonna, Cher ya da Pele hayranları nezdinde neyi ifade ediyorsa, Lispector de okuyanları için onu ifade ediyor. İçimizden bir Clarice.”
Brenda Cronin
Parrot ile Olivier Amerika’da
Yazar: Peter Carey
Çevirmen: Handan Saraç
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 496
İki kez Man Booker Ödülü kazanmış edebiyat dahisi Peter Carey, gerçek bir ustalık eseri olan Parrot ile Olivier Amerika’da ile üçüncüyü de hak ettiğini gösteriyor. Edebiyat dünyasının bu dil sihirbazı yarattığı karakterlerle bizi 1830’ların Amerika’sına götürmekle kalmıyor, Parrot’ın kişiliğinde Charles Dickens’ın, Olivier’nin kişiliğinde ise Alexis de Tocqueville’in gözleriyle o günlere dair eşsiz gözlemlerde bulunuyor. Kitap boyunca eski kıta Avrupa’yla yeni dünya Amerika kıyaslanıyor, bir aristokratla bir reformistin gözünden. Bir eleştirmenin benzetmesiyle: “Kristof Columbus Amerika’yı keşfetmiş olabilir ama yeni romanıyla Carey okurlara bu kıtayı yeniden keşfetme zevki veriyor.”
Alexis de Tocqueville’in hayatından esinlenerek yaratılmış roman kahramanı Olivier Fransız Devrimi sonrasında doğma talihsizliğine uğramış genç bir aristokrattır ve artık kendisini Fransa’da politik olarak imkansız bir konumda görmektedir: Kendisi “liberal bir modern erkek” olduğu halde “hâlâ soylu sınıftan”dır ve dolayısıyla suçlu biridir.
Parrot ise gezgin bir matbaacının oğludur; sanatçı olmak istemiş ama bir uşak olmanın ötesine geçememiştir.
Görünürde hapishanelerini incelemek için ama aslında yeni bir devrime daha dayanamayacağından Amerika’ya doğru yola koyulan Olivier’nin yanına annesi hem bir casus hem de koruyucu olarak Parrot’ı verir. Bu heyecanlı Yeni Dünya, parası, kadınları, ceza sistemi, demokrasisi, sanatı, kısacası her şeyiyle onları kuşatacak, benzersiz bir ikili olarak bizi hem güldürecek hem de eğlendirecektir.
“Peter Carey’in eserlerini okuyan herkes onun ne kadar baştan çıkarıcı, kıtalar ve asırlar arasında maharetle gezinen, bizi keşfettiği ve hayal ettiği dünya her neyse ona inandıran çılgın bir fikir cambazı olduğunu bilir. Belki de bu hikâye anlatma ustasının en cazip ve en heyecanlı eseri olan bu kitabın kahramanları, Parrot ve Olivier bizi 1830’ların kaba, vahşi ve karmaşık Amerika’sına götürüyor. Onun yazıları hep canlı, güçlü ve müzikal olmuştur. Açın kitabı ve Peter Carey’in şarkısını dinleyin.”
Paul Auster