Siddhartha, benim gözümde, Kutsal Kitap’tan kat kat üstün bir ilaçtır…” XX. yüzyılın en önemli romancılarından Henry Miller’a bu sözleri söyleten Siddhartha, 1946 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alman yazar Hermann Hesse’nin başyapıtıdır.
Siddhartha
Yazar: Hermann Hesse
Çevirmen: Kamuran Şipal
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 152
“Genel olarak herkesçe kabullenilmiş Buddha imgesini aşan bir Buddha yaratmak, daha önce eşine rastlanmamış büyük bir başarıdır. Siddhartha, benim gözümde, Kutsal Kitap’tan kat kat üstün bir ilaçtır…” XX. yüzyılın en önemli romancılarından Henry Miller’a bu sözleri söyleten Siddhartha, 1946 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alman yazar Hermann Hesse’nin başyapıtıdır. Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda insanları yaşamlarını yeniden kurmaya çağıran, Doğu gizemciliğini yücelten Siddhartha, kuşaklar boyunca bir kılavuz kitap olma özelliğini korumuştur. Siddhartha’da, Buddha’nın yaşamının ilk yıllarını şiirsel bir üslupla anlatan Hesse, insanın öz benliğini bularak uygarlığın yerleşik biçimlerinden kurtulmaya çalışmasını işler. “Bu kitapta,” der Hesse, “tüm dinlerde, insanların benimsediği tüm inanış biçimlerinde ortak olan yanı, tüm ulusal ayrımları aşan, tüm ırkların, tüm bireylerin benimseyebileceği şeyi yakalamaya çalıştım.”
Tao Te Ching
Yazar: Laozi
Çevirmen: Sonya Özbey
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 120
Lǎozǐ: Hayatı hakkında çeşitli efsaneler olsa da kesin bir bilgi yoktur. İsmi Çincede hem “yaşlı usta” hem de “yaşlı çocuk” anlamlarına gelmektedir. Taoculuğun en önemli metni sayılan Tao Te Ching’in (Dào Dé Jīng) yazarı olarak kabul edilir. Tao Te Ching klasik Çin edebiyatının en eski ve en ünlü örneklerinden biridir. Metin yüzyıllar boyunca birçok sanatçıya, düşünüre siyasetçiye ilham vermiş, çeşitli entelektüel tartışmalara yol açmıştır. Döneminin diğer metinleriyle kıyaslandığında metnin en ayırt edici özelliği insanı merkeze koymamasıdır. Tao Te Ching, döneminin diğer düşünce akımlarından farklı olarak doğayı, insan ahlâkına duyarlı ve insana hizmet eden bir güçler bütünü olarak değil, insan dâhil her şeye eşit davranan, tarafsız bir güç kaynağı olarak karakterize eder.
Tao Te Ching’e göre yerin ve göğün arasındaki her şey aynı kanunlara tabidir. Değişik dönemlerde siyasi iklimlere göre değişik şekillerde yorumlanan Tao Te Ching’in yüzyıllar sonra bile okunmasının sebebi değindiği konuların her zaman geçerliliğini koruyacak nitelikte olmasıdır.
Kod Adı Villanelle
Yazar: Luke Jennings
Çevirmen: Süleyman Fatih Tural
Yayınevi: Salon Yayınları
Sayfa Sayısı: 224
Televizyon dizisi Killing Eve’e esin kaynağı olan “görebileceğiniz hiçbir ajan hikayesine benzemeyen” aşırı heyecanlı ve gerilim dolu bir hikaye.
Villanelle (kod adı) dünyadaki en başarılı suikastçılardan birisidir. Suikastlarını bir oyun heyecanı içinde sürdüren psikopat ruhlu bu kadın, dünyanın en zengin ve en güçlü tabakasından insanları hedef almaktadır. Ancak uluslararası çapta etkili bir Rus politikacıyı öldürdüğünde peşine acımasız birini takmayı da başarır.
Eve Polastri (gerçek isim) tek bir iş için görevlendirilmiş, eski bir MI6 çalışanıdır. Görevi ise bu suikastı gerçekleştiren kadını ve ona yardım edenleri bulmak ya da öldürmektir. Son derece bilgili yapısı ve keskin zekasıyla çelişen sessiz ve sıradan bir hayata sahip Eve bu görevi kabul eder.
Ardı ardına yapılan takipler onları, yozlaşmış devlet yapıları ve güçlü suç örgütleri ile karşı karşıya getirecek ve kimse bu karşılaşmadan yara almadan kurtulamayacaktır. Kod Adı Villanelle, kurgu dünyasına yeni atılan bir isimden çıkan, pürüzsüz ve akıcı, heyecan dolu bir eserdir.
“Ne kadar da pürüzsüz, çok yönlü ve inanılmaz biçimde eğlendirici bir öykü… Kod Adı Villanelle, Avrupa’nın yollarında son hızla ilerleyen bir araç içerisinde nefes kesen bir yolculuğa çıkarıyor bizleri. Bu aracın sürücüsü ise oldukça cezbedici ve tehlikeli birisi. Kesinlikle on üzerinden on veriyorum.”
Cristopher Reich
“Luke Jenning’in romanı, tıpkı romana kendi adını veren kahramanı gibi, profesyonel, etkili ve oldukça baştan çıkarıcı ve çok yönlü olmakla birlikte ölümcül. Bu, tüm seviyeden ve çevrelerden okuyucuya hitap eden, çok güzel biçimde yazılmış bir gerilim kitabı.”
Patrick Hoffman
“Stieg Larsson hayranları, çelikten yapısı ve becerikliliği ile Villanelle’e ve kararlılığıyla ön plana çıkan Eve’e büyük bir sevgi besleyecekler. Bu, ustaca kotarılmış, bıçak sırtında ilerleyen eser, eşit miktarda gözü kara kadın kahramanıyla, karakterleri derinlik ve kompleksitenin derinliklerinde dolaştırırken adrenalinin bir gramından bile taviz vermiyor. Son derece tavsiye ediyorum.”
Journal Library
Anılar, Düşler, Düşünceler
Yazar: Carl Gustav Jung
Çevirmen: İris Kantemir
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 420
Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung, 1957 baharında 81 yaşındayken, tüm bir yaşam öyküsünü meslektaşı ve yakın dostu Aniela Jaffé’ye anlatmayı kabul etti. O güne dek yaşamöyküsünü yazması yolundaki tüm önerileri geri çevirmiş olan Jung, belirli aralıklarla düzenlenen söyleşilerde, yaşamının hiç bilinmeyen yönlerini Jaffé’ye anlattı. İki yıldan fazla bir zaman kendini bu uğraşa adamakla kalmadı, 1961’deki ölümüne kadar kitabın son biçimini almasına katkıda bulundu.
Anılar, Düşler, Düşünceler, insan zihninin en büyük kâşiflerinden birinin, yaşamının en gizli köşelerine kadar uzanan içten açıklamalarından oluşuyor. Bu benzersiz kitap, kişilik, rüyalar ve fanteziler ile din konusunda tüm insanlığı etkileyen düşünceleri geliştirmiş olan Jung’un, ilginç ve bir o kadar da saklı kişiliğini kendi ağzından gözler önüne seriyor. Önce hayranı olduğu, sonradan derin görüş ayrılıklarına düştüğü Sigmund Freud’la ilişkilerine birinci elden ışık tutuyor.
Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı – Değerlerin Sorgulanması
Yazar: Robert M. Pirsig
Çevirmen: Süha Sertabipoğlu
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 432
Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı roman, otobiyografi ve felsefi deneme türlerinin sınırlarını genişleten; bütün bir akılcılık geleneğini sorgulayan benzersiz bir “kült kitap”. Romanda bir adamın, oğlu ve iki arkadaşıyla birlikte yaptığı uzun bir motosiklet yolculuğu anlatılıyor. Yolcular, metalik-plastik yalnızlıkların hüküm sürdüğü, özdeki çirkinliklerin yapay bir “stil” cilasıyla kapatılmaya çalışıldığı, “stilize” nesneler, “stilize” insanlar ve ilişkilerle dolu bir hayatın yaşandığı Amerikan kentlerinden, sapa dağ yollarından, uçsuz bucaksız düzlüklerden geçiyor, bir dağa tırmanıyor ve en sonunda okyanusa varıyorlar.
Adam yolculuk boyunca bir de “iç yolculuk” yaşıyor, başka doruklarda geziniyor. Kendi “deli” geçmişine, aklın ötesine yol alıyor. “Akılcılık” dediği hayaletin peşinde, antik Yunanlardan modern bilim felsefesine kadar bütün Batı düşüncesini katediyor. Etrafındaki bütün çirkinliğin, sahteliğin sebebi olduğu söylenen teknolojiyi suçlamıyor. Sorun, teknoloji üreten insanlarla ürettikleri nesneler arasındaki ilişkidedir çünkü. Bunun temelinde de gerçekliği, özne ve nesne diye uzlaşmaz karşı kutuplar koyutlayarak kavramaya çalışan Akıl anlayışındaki “genetik bir bozukluk” yatar. Bu anlayış, Nitelik sorunuyla hesaplaşamaz.
Bir sanatçının yapıtını oluşturduğu, bir tamircinin bir motosikleti özenle tamir ettiği saf Nitelik anlarında özne ve nesne özdeştir. Bir yanda insan, bir yanda dünya/nesne yoktur. Değer yoksa olgu da olamaz. “İyi”, gerçekliğin bir biçimi değildir, kendisidir. Pirsig’e göre dünyayı politik programlar oluşturarak düzeltemezsiniz; bunlar ancak temeldeki değerler sisteminin doğru olması durumunda işe yarar. “Dünyayı düzeltmenin yeri önce kendi yüreğimiz, kafamız, ellerimiz ve onlardan çıkan iştir.” Bu yüzden de insanoğlunun yazgısını düzeltmekten değil, motosikletin nasıl onarılacağından söz eden bir kitaptır bu. “Çünkü gerçek motosiklet, kendimiz denen motosiklettir.”
Algı Kapıları
Yazar: Aldous Huxley
Çevirmen: Mehmet Fehmi İmre
Yayınevi: İmge Kitabevi
Sayfa Sayısı: 150
Yayınlandığı günden itibaren tüm dünyada olağanüstü bir ilgi gören Algı Kapıları, ele aldığı konu bakımından benzersizdir. Huxley bu kült kitabında insan algılarının boyutlarını, görsel algıyı olağanüstü biçimde açan meskalin üzerinde özellikle durarak, onu bizzat kullanarak inceler; deneyimlerini müthiş bir gözlem gücüyle gerçeğe olabildiğince yakın, hatta zaman zaman onu aşarak betimler ve bize gerçeğin yeni bir boyutunu, bilincimizin, aslında bir şekilde hep bildiğimiz, ama pek göremediğimiz “karşı kutbunu”, “öteki tarafını” gösterir; oraya geçmek için tarih boyunca kullanılmış farklı araçları, geliştirilmiş farklı yöntemleri anlatır.
Dolayısıyla Algı Kapıları, resimden müziğe, bir kır manzarasından karanlıkta oynaşan ışıklara kadar birçok farklı araçla da ortaya çıkabilen farklı bir algı durumunun, yazarın deyimiyle “kendinden geçmenin” benzersiz bir analizini sunuyor.
Gerek Algı Kapıları, gerekse yazarın daha sonra bunun devamı olarak yazdığı Cennet ve Cehennem, bu “kendinden geçme” halinin, gündelik yaşamın ötesindeki bir dünyaya açtığı kapılar üzerine yazılmış iki temel ve klasikleşmiş deneme…
Dönüşüm
Yazar: Franz Kafka
Çevirmen: Gülperi Sert
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 80
İlk kez 1915’te “Die Weissen Blaetter” adlı aylık dergide yayımlanan Dönüşüm, Kafka’nın en uzun ve en tanınmış öyküsüdür ve yayımlanmasının üzerinden nerdeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır.
17 Ekim 1912’de Felice Bauer’e gönderdiği mektupta Kafka Amerika romanı üzerinde çalıştığını, ilerleyemediğini görünce sıkıldığını ve yataktan kalkamaz hale geldiğini, bu nedenle bir öykü yazarak ara vermek istediğini yazar. Dönüşüm işte böyle ortaya çıkar.
Kumaş pazarlamacısı olan Gregor Samsa’nın uykusundan kocaman bir böceğe dönüşerek uyanmasıyla başlayan Dönüşüm, giderek gerçeklikle kurmacanın sınırlarını zorlayan müthiş bir anlatıma dönüşür.
Kazanamazsın
Yazar: Jack Black
Yayınevi: Aylak Kitap
Sayfa Sayısı: 412
Jack Black, çalışmayı reddeden macera peşinde koşan ama bulabildiği her durumda kitaplara gömülen, suç dünyasının gerçekliğini kültürün alanına taşıyan kahramanların, 20. yüzyıl başlarının “aylak adam”larının belki de en ünlüsüdür. Kazanamazsın’ı yasadışı hayatından yola çıkarak otobiyografik öğeler kullanarak yazdı, William S. Burroughs başta olmak üzere Beat kuşağını etkiledi.
“Kazanamazsın’ı ilk defa 1926’da kırmızı kapaklı bir baskıdan okudum. Orta sınıf ahlâkıyla kuşatılmış ve aptallaşmış olduğumdan; pejmürde pansiyonlar, bilardo salonları, randevuevleri, keşhaneler, hapishaneler, hırsızlar ve aylaklarla dolu bu yeraltı dünyasından oldukça büyülenmiştim. Yarım asır sonra, zaman zaman kelimesi kelimesine hem de ezbere Jack Black’in yazılarından alıntılar yaparken buldum kendimi. Eğer bir parçasını elli yıl sonra bile hatırlıyorsanız bu, o kitabın iyi olduğunun kanıtıdır. Jack Black kitabına Kazanamazsın adını vermiş. Doğru da, kim kazanabilir ki? Kazananın elinde hiçbir şey yoktur. Hayatını tam zamanlı bir işte çalışarak geçirse daha mı iyi olurdu? Hiç sanmıyorum.”
William S. Burroughs
Ay ve Şenlik Ateşleri
Yazar: Cesare Pavese
Çevirmen: Rekin Teksoy
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 160
Yaşamını 42 yaşında bir otel odasında kendi eliyle noktalayan, çağdaş İtalyan edebiyatının büyük ustası Cesare Pavese, 1949 yılının eylül-kasım ayları arasında yazdığı Ay ve Şenlik Ateşleri’nde, kalemiyle yarattığı dünyayla, kendi geçmişiyle ve okurlarıyla hesaplaşıyor. Amerika’da para-pul sahibi olduktan sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde doğduğu köye dönen Anguilla, çocukluğunun öykülerine, kişilerine döner ve direnişçilere ihanet ettiği için öldürülen genç bir kızın ölüsünün yakıldığı ateş, aynı zamanda geçmişin de küllerini savuran bir şenlik ateşine dönüşür. En olgun yapıtı sayılan bu son romanında Pavese benzersiz bir doğa sevgisini, kırsal kesimin ahlak anlayışını ve yazgıya karşı koymanın anlamsızlığını vurguluyor. Ay ve Şenlik Ateşleri, özlemlerin ve yürek burkan bir hüznün romanı.
Zorba
Yazar: Nikos Kazancakis
Çevirmen: Ahmet Angın
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 352
Nikos Kazancakis, çağdaş Yunan edebiyatının ancak buzlucam ardından seçilebilen, tedirgin ve büyük kişiliklerinden biri olarak çok tartışıldı, yanlış bilindi, az sevildi. Sinemaya da uyarlanan Zorba adlı bu romanı, onun kendisiyle giriştiği bir tür sessiz hesaplaşma sayılabilir. Geçmişin, kayıp giden zamanın, insanın temel yanılgılarının bir kez daha gözden geçirilmesidir bu roman. Zorba aracılığıyla Kazancakis, hayatının, yenilgiler ve soru işaretleriyle dolu bir bilançosunu çıkarır. Korkmamayı, yaşamı sevmeyi, ayakta durabilmeyi Aleksi Zorba’dan öğrenmiştir. Gerçekten de Zorba, bir yaşam kılavuzudur. Özgür insanların simgesidir.
Kazancakis’in mezar taşında yazılı olanlar, doğrudan Aleksi Zorba’nın ağzından dökülmüş yazgı sözcüklerini andırıyor: “Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum, özgürüm.”
Etika
Yazar: Benedictus De Spinoza
Çevirmen: Hilmi Ziya Ülken
Yayınevi: Dost Kitabevi
Sayfa Sayısı: 342
“Bu büyük eseri birkaç satırda özetleme iddiasından uzağız. Bununla birlikte, belirli noktalarını işaret için göstermemiz gerekir ki, Spinoza’nın açıklamasında tuttuğu sıraya rağmen, hakiki başlangıç noktası Descartes’tan ya da başka bir yazardan çıkarılmış bir cevher teorisi veya fikri değildir. (…) O kendi duygulanışlarının şuuruna sahiptir; nitekim, bir Bedeni olduğunu ve Beden hayatının hangi şartlarda sürüp gittiğini gözlem ile bilir. Fakat bu bir çeşit bilgi ise de, son derece eksik ve kederli bir bilgidir, kederlidir, çünkü eksiktir; şuur edinmek, gerçi insan için ıstırap çekmek değilse de, hiç değilse edilgin olmak, zor altında bulunmak, güdülmek, çoğu kere yük altında kalmaktır. Filozofun elinde, kurtulmak için nasıl bir araç vardır? Onun işi, hayatını bir araya getiren arazlardan, asıl kendi varlığını meydana getirmektir. (…)”
Hilmi Ziya Ülken
Zen Kaçıkları
Yazar: Jack Kerouac
Çevirmen: Nevzat Erkmen
Yayınevi: Siren Yayınları
Sayfa Sayısı: 256
Yaşamın şiiri, varlığın safsatası ve delilerin bilgeliği… Kerouac, Beat Kuşağı’nın kutsal kitapları arasında yer alan Zen Kaçıkları’nda gerçeğin, gerçeklerin peşinde; tayfa toplanmış yine, zihinler hiç olmadığı kadar berrak, keyifler yerinde; insanlığın geçmişi ve geleceği, şimdi ile birlikte tek bir ânın içinde. Dünya keşfedilmeyi bekliyor, tren rayları düşlerin mavi ormanlarına koşuyor ve onlar, coşkunun kucağında dağlara, dostluğa ve dere tepe düz gidilen yollara sığınıyor. San Francisco’nun şiirli şaraplı gecelerinden ıssız mı ıssız zirvelere uzanan, Meksika çılgınlıklarıyla, doğanın duruluğuyla, trenlerde kaçak seyahat ederken yaşanan aydınlanmalarla beslenen bir macera bu ve sevgi başrolde. En arı, en vurucu, en doğal haliyle.
Kerouac, Gary Snyder ile dostluğundan ilhamla yazdığı bu kült romanda zihnin sır perdesini aralıyor. Gerçeğin özü Zen’de ya da bir kuş kanadının havada bıraktığı belli belirsiz izde sadece ve yaşam zor olsa bile, görkemli yine de.
Unutmayın: Tırmanınca o en yüksek dağın tepesine, tırmanmaya devam etmek gerekmekte.
İnsan ve Sembolleri
Yazar: Carl Gustav Jung
Çevirmen: Hatice Mukaddes İlgün
Yayınevi: Kabalcı Yayınevi
Sayfa Sayısı: 321
“İnsan ve Sembolleri”nin araştırılması aslında insanın kendi bilinçdışıyla ilişkisinin araştırılması demektir. Dahası Jung’un bilinçdışı görüşünde bilinçdışı, bilincin büyük kılavuzu, dostu ve akıl hocası olduğu için bu kitap en doğrudan kavramlarla insanların ve onların spiritüel problemleri ile ilgilenir. Bilinçdışını biliriz ve onunla (iki yönlü bir şekilde) temelde rüyalarla iletişim kurarız; bu kitapta (hepsinden çok Jung’un kendi bölümünde) bireyin yaşamında rüya görmenin önemine büyük bir vurgu yapıldığını göreceksiniz.
John Freeman
Ölüler Böyle Sever
Yazar: Charles Bukowski
Çevirmen: Avi Pardo
Yayınevi: Parantez Gazetecilik ve Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 144
” Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi. İyi işleri olan sinek kaydı traşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık adamları. İlgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz kadınlardan. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem, ahlak sevmem, din sevmem, kural sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam.”
Yüzyılın en ilginç yazarlarından biri. İçtenliği, işlediği konular ve dobralığı ile her zaman farklılığını koymuş bir yazar. Akıcı anlatımı ile yine sokaklarda, evlerde gezdiriyor bakışlarını, yaşadıklarını, belleğine kazıdıkları olanca rahatlığıyla anlatıyor, bu rahatlığıyla şaşırtıyor. Ölüler Böyle Sever’de Charles Bukowski’den 18 öykü yer alıyor. Yazarın olgunluk dönemi diye adlandırabileceğimiz yıllardan bir kitap Ölüler Böyle Sever.
Neden Yazıyorum
Yazar: George Orwell
Çevirmen: Levent Konca
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 104
George Orwell beş altı yaşlarından itibaren yazar olması gerektiğini biliyordu. Bir kaplana dair olduğunu hatırladığı, küçük yaşta kaleme aldığı ilk şiirinden başlayarak onu geçimini sağlayacağı denemelere, 1984 ve Hayvan Çiftliği gibi klasiklere kadar götüren yazarlık yolculuğunda bildiği yoldan şaşmayan bir kalemdi. “Neden Yazıyorum” bu açıdan, boş sayfanın başına geçen yalnız çocuklar, yazıya hayatını adayanlar için değerini hiç kaybetmeyen bir metin oldu.
George Orwell Neden Yazıyorum’a adını veren denemesinde yazma içgüdüsünün ardındaki sebeplerin neler olabileceğini irdeliyor, “Aslan ile Tekboynuz”da savaş zamanı İngiltere’sine mercek tutuyor, “Bir İdam”da Burma’da görev yaptığı dönemde idam edilen bir mahkûmu anlatıyor, “Bir Fili Vurmak”ta ise yine Burma’da saldırgan bir fili öldürmesi emredildiğinde yaşananları aktarıyor.
“‘Neden Yazıyorum’ birçok nesilden okuru derinden etkiledi. Çünkü kemikten gelen bir ahlaki güvenirliğe, sanatsal kuvvete sahip bir adam ve yazar olan George Orwell’in kaleminden çıkmıştı; ne yazıyorsa onu yaşıyor ve tecrübelerinin derinliklerinden beslenerek yazıyordu o.”
John Rodden
“Orwell; Hazlitt, belki de Dr. Johnson’dan sonra, en büyük İngiliz denemecisi.”
Irving Howe
Taksitle Ölüm
Yazar: Louis Ferdinand Celine
Çevirmen: Simla Ongan
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 544
Fransız yazar Louis-Ferdinand Céline’in ikinci romanı olan Taksitle Ölüm, Gecenin Sonuna Yolculuk’tan dört yıl sonra, 12 Mayıs 1936’da yayımlandığında eleştirmenler tarafından kıyasıya eleştirilmiş, günümüzdeyse birçok yorumcu tarafından Céline’in gerçek başyapıtı olarak kabul edilmiştir.
Céline, yer yer otobiyografik anlar da içeren bu romanında, hayatını büyük bir yokoluşa adamış Ferdinand’ın hikâyesini anlatıyor. Paris sokakları, pasajlar, tezgâhtarlar, kuyumcular, hayat kadınları, uçan balonlar, tuhaf bilimsel fikirler, sinir krizleri, kayıtsızlık ve hiçlik de cabası…
Yayımlanışından tam 81 yıl sonra Türkçeye ‘‘bulaştırılan’’ Taksitle Ölüm küfürbaz, asi, provokatif, müptezel, haz düşkünü, sınır ihlali yapan, kaotik bir metin.
Hayatta dikiş tutturamayanların, dahası tutturmak istemeyenlerin başucu kitabı…
“Kitap nihayet yayımlanıyor. Biçeminden haberdarsınız zaten – bu, Yolculuk’tan çok daha ötesi.”
L.-F. Céline’den J. Garcin’e mektup, 21 Nisan 1936
Kilimanjaro’nun Karları
Yazar: Ernest Hemingway
Çevirmen: Yasemin Yener
Yayınevi: Bilgi Yayınevi
Sayfa Sayısı: 196
Kilimanjaro’nun Karları, Hemingway’in çok beğenilen ve en popüler yapıtlarından seçilmiş on kısa öyküden oluşmaktadır. Öyküler, Kazanan Hiçbir Şey Almaz, Kadınsız Erkekler, Beşinci Kolon ve İlk Kırk Dokuz Öykü isimli yapıtları arasından seçilmiştir. Ayrıca, Hemingway’in yetişkinler için yazdığı öyküler arasında bir Amerikan dergisinde yer almaya değer bulunan ilk eseri Katiller ve babasının intiharına ilk kez gönderme yapan otobiyografi tadındaki Babalar ve Oğullar da yer almaktadır.
Hemingway’in biyografisini yazan Carlos Baker, Francis Macomber’in Kısa ve Mutlu Yaşamı adlı kısa öyküsünü, “öz-gözlemin, kulaktan dolma bilgilerin ve uydurmaların harika birleşimi” olarak nitelendirmiştir. Hemingway’in “Bütün gerçekleri burada anlattım” diyerek pek övündüğü, kitaba ismini veren kısa öyküyse, içinde, üstüne romanlar yazılacak kadar çok malzeme barındırmaktadır. Sadeliklerinin güzelleştirdiği, yaratıcılıklarıyla heyecan veren, özenle işlenmiş her kelimesiyle türünün en iyi örneklerinden olan bu kısa öyküler, Amerikalı usta yazarı daha da yüceltiyor.
Yeraltı Sakinleri
Yazar: Jack Kerouac
Çevirmen: Zeynep Demirsü
Yayınevi: Siren Yayınları
Sayfa Sayısı: 144
Başlangıçta dostluk vardı; ortak hazların, ortak heyecanların kaynağı… Sonra edebiyat, sonra şiir, sonra sanat, sonra geceler, sonra arayış, sonra hezeyan. Hep ama hep aşk vardı, objesi olsun olmasın, oradan oraya savrulmalar, dostlardan alınan ilham, bebop tınılarının ritmi. Başında da sonunda da coşku vardı; yaşamın yakıtı, varlığın sebebi.
San Francisco’nun yeraltı sakinleri yaşamın kıyısında, tüm o cazın tam ortasındaydılar, gece ya da gündüz, daima, sokaklarda, aydınlıkta, karanlıkta ve pek tabii yatak odalarında, yaşamın özünü kavramanın peşinde… Mardou diye bir kadın vardı; sonra yalnızlık ve aşk, hayallerin inşası ve yıkımı, yaşamın sarsıcı fakat olağan döngüsü.
Edebiyatın yaşamdan beslenmesi gerektiğini savunan Kerouac, Ginsberg’den Burroughs’a Beat kuşağının nice figürünün uğradığı Yeraltı Sakinleri’ni üç gün üç gecede, adeta nefes nefese yazdı, ama en baştan başlamak, hakikati salıvermek gerek şimdi… Gerçeği yanan bir ateş gibi diri, yüreğin sesini dürüst kılmak gerek. Bu hikâye aşka ve yaşama dair, esrimelerin ya da yanılsamaların en güzeli.
Günü Yaşa
Yazar: Saul Bellow
Çevirmen: Hasan Fehmi Nemli
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 139
Modern bireyin açmazlarına trajedi ve mizah duygusuyla ışık tutan Günü Yaşa, Nobel edebiyat ödüllü Saul Bellow’un başyapıtlarından biri. Aktörlük, evlilik ve iş hayatında başarısız olan Tommy Wilhelm, kişisel tarihini baştan aşağı sorgulamaktadır. “Bu, dünya değil; bu, bir tür cehennem” diyecek kadar umutsuzdur gelecekten. Kendi iradesiyle değiştirebileceği çok az şey olduğunu düşünmektedir.
“Göğsünün içinde yanlışın sıkıca atılmış bir düğümü vardır.”
Babası, kız kardeşi, karısı ve oğullarıyla ilişkisi yalnızlık ve suçluluk duygusunu daha da derinleştirir. Çektiği acıları, içinden çıkamadığı sorunları, benliğini ele geçiren yabancılaşma duygusunu aşmak için “burada ve şimdide” tutunmanın bir yolunu ararken suçluluk duygusu, bencillik, kibir ve yabancılaşmanın modern zamanları çepeçevre saran bir insanlık hali olduğunu anlar Tommy. Günü Yaşa, modern bireyin fay hatlarını sergileyen, çarpıcı bir anlatı.
“Bellow, Amerikan edebiyatının belkemiğidir.”
Philip Roth
“Saul Bellow, 20. yüzyıl Amerikan yazarları arasında devlerden biri, belki de tek devdir.”
J. M. Coetzee
Pan
Yazar: Knut Hamsun
Çevirmen: Behçet Necatigil
Yayınevi: Timaş Yayınları
Sayfa Sayısı: 208
“Erkek öteki kızı bir köle, bir deli, bir yoksul nasıl severse öyle sevdi. Neden mi sevdi? Bunu yollardaki tozlara, düşen yapraklara sor; hayatın esrarlı Tanrısına sor! Çünkü bu gibi şeyleri bilse bilse o bilir. Bu kız erkeğe hiçbir şey vermedi, hayır, hiçbir şey vermedi, ama erkek yine de ona teşekkür etti. Kız ona: “Huzurunu, aklını bana ver!” dedi. Erkek yalnız bir şeye, kızın kendi hayatını istememiş olmasına yerindi.”
“Teğmen Thomas Glahn’ın Notlarından” alt başlığını taşıyan Pan (1894) hem güçlü bir aşk romanı, hem de zengin bir tabiat övgüsüdür. Knut Hamsun sadece bu eseri yazsaydı bile, yine büyük bir şair sayılırdı. Modern psikolojinin canlı bir anıtı sayılan bu eser, kelimeler arasında yaşattığı inceliklerle bir şaheser niteliği taşır. Okuyanın ruhunda her söz, tılsımlı bir değişim ile aslından çok farklı yankılar halinde devam eder. Hamsun’un dünyaya yayılışında; ormanları, otları, sularıyla ortak bir çağıltı halinde kuzeyi dile getiren bu romanın büyük katkısı olmuştur.
Behçet Necatigil
Proust Yaşamınızı Nasıl Değiştirebilir?
Yazar: Alain De Botton
Çevirmen: Banu Tellioğlu
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 191
“Zevkle okunan özgün bir yapıt… Bir eleştiri, bir biyografi, bir edebiyat tarihi çalışması ve Proust’un başyapıtı üzerine bir kılavuz kitap olmasının yanı sıra, okuyucular için bir el kitabı, hem de sözcüğün tam anlamıyla.”
The New York Times
“Bir milyon iki yüz elli bin sözcükten oluşan Kayıp Zamanın İzinde adlı yapıtı kaleme alırken Proust’un aklında ne olduğunu merak edenlere, Alain de Botton bu sorunun yanıtını veriyor. Çağdaş bir biçemle kaleme alınmış, bilgilendirici ve okuyucuyu neşelendiren bu kitabıyla Alain de Botton, Proust’un yaşamının ve yapıtlarının derinliklerine dalıyor, Proust’un kitaplarını, mektuplarını, konuşmalarını damıtarak gerçekten yararlı bir elkitabı çıkarıyor ortaya. Alain de Botton’un bu küçük kitabı o kadar hoş, o kadar keyifli, o kadar kavrayışlı ki, kitabın kendisi bile yaşamınızı değiştirebilir.”
Allan Massie, Daily Telegraph
“Okumanın ne işe yaradığını öğrenmemize yardımcı olan, zekice yazılmış, mükemmel bir kitap.”
Doris Lessing