Sırça Fanus, o günün olduğu kadar bugünün insanının da metropol yaşamındaki yabancılaşmasını anlatan modern bir klasik haline gelmiştir.
Sırça Fanus
Yazar: Sylvia Plath
Çevirmen: Handan Saraç
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 256
Parlak bir üniversite öğrencisi olan Esther Greenwood, 1950’lerde yayın dünyasında acımasız bir rekabetin sürdüğü New York’a büyük hayallerle gelir ve önemli bir moda dergisinde iş bulur. Kapıldığı beklentilerle karşısına çıkan fırsatların yoğunluğu, masumluğunu yitiren genç kızın zamanla kaldıramayacağı bir boyuta ulaşır ve Esther kendini tam bir karabasanın içinde bulur. Kimlik arayışı peşinde ürkütücü bir yola giren duyarlı ve hevesli bir genç kadının üniversite yılları, erkeklerle ilişkileri, yaşadığı çöküş, intihar girişimleri ve gördüğü psikolojik tedaviler mizahi bakış açısı unutulmadan son derece içtenlikle işlenmiş.
Sylvia Plath’ın kendi yaşamından yola çıkarak kaleme aldığı ve ilk kez 1963 yılında, ölümünden bir ay önce, başka bir isim altında yayımlatmayı başarabildiği Sırça Fanus, o günün olduğu kadar bugünün insanının da metropol yaşamındaki yabancılaşmasını anlatan modern bir klasik haline gelmiştir.
“Neşeli, hüzünlü, yalın, parlak ve doğal. En üstün niteliğiyse şaşırtıcı derecede dolaysız oluşu, tıpkı güpegündüz çekilmiş bir dizi fotoğraf gibi.”
Time
Guguk Kuşu
Yazar: Ken Kesey
Çevirmen: Duygu Akın
Yayınevi: Nemesis Kitap
Sayfa Sayısı: 397
“Bu dünya… güçlülerin dünyası arkadaş! Var oluş ritüelimizin temelinde, güçlünün zayıfı yutarak daha da güçlenmesi yatıyor. Buna göğüs germeliyiz. Doğrusu da bu zaten. Doğal dünyanın bir kanunu olarak kabul etmeyi öğrenmeliyiz bu gerçeği. Bir tavşan bu ritüelin içindeki rolünü kabullenir ve kurdu güçlü beller. Kurt yakınındayken tavşan kendini savunmak için sinsileşir, korkaklaşır, atikleşir, kendine delik kazar ve saklanır. Böylece sebat eder ve hayatını sürdürür. Yerini bilir. Kurda asla ve asla meydan okumaz. Akıllılık olur mu hiç öylesi? Söylesene, olur mu?”
Amerikalı yazar Ken Kesey’nin en önemli eseri kabul edilen ve aynı isimle sinemaya uyarlandığında büyük ses getiren Guguk Kuşu, en kısa tabirle, bir düzene başkaldırma hikâyesidir. Akıl hastanesindeki mahkûmlar onca yıldır kendilerine dayatılan düzeni açıkça sorgulamaya başladıklarında her şey hızla değişime uğrayacaktır…
Bakir İntiharlar
Yazar: Jeffrey Eugenides
Çevirmen: Solmaz Kamuran
Yayınevi: Domingo Yayınevi
Sayfa Sayısı: 260
Senin burada ne işin var tatlım? Hayatın ne kadar kötüleşebileceğini bilecek yaşta değilsin.
Hiç on üç yaşında bir kız olmadığınız anlaşılıyor doktor.
Cecilia, Therese, Bonnie, Lux ve Mary; Lisbon kardeşler bu sırayla intihar edecekler, beş güzel kız, bir yıl içinde, tüm mahalle yolun karşısından onları izlerken. Herkes kendince bir sebep yazacak, kısa süre sonra intiharlar yılı ülkede ters giden her şeyin simgesi olacak. Kızları taparcasına sevmiş, hemen her yerden onları gözetlemiş mahallenin oğlanları, hayatlarına devam edebilmek için yirmi yıl sonra bile aynı sorunun cevabını arayacak: Lisbon kızları bunu neden yaptı?
34 dilde yayımlanan ve Sofia Coppola tarafından beyaz perdeye de aktarılan Bakir İntiharlar bir modern klasik. Middlesex ile Pulitzer Edebiyat Ödülü’nü kazanan ve çağdaş edebiyatın kült yazarlarından birine dönüşen Jeffrey Eugenides, bu ilk romanında gençlik ve kaybolan masumiyete dair eşsiz bir portre çiziyor.
“Eugenides öykü anlatıcılarına bahşedilmiş en büyülü hediyeyle kutsanmış; sıradan olanı olağanüstüne dönüştürme yeteneği.”
New York Times
Soğukkanlılıkla
Yazar: Truman Capote
Çevirmen: Ayşe Ece
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 419
20. Yüzyıl Amerikan edebiyatının en önemli eserlerinden Soğukkanlılıkla’da Truman Capote, Kansas’ta cezaevinden yeni çıkan iki kişinin orta sınıf bir Amerikan ailesinin tüm fertlerini öldürmesiyle başlayan sürecin izini sürer.
O gün için yalnızca küçük bir gazete haberi olan ancak sonrasında tarihe “nedensiz” işlenmiş en vahşi cinayetlerden biri olarak geçen Clutter davasının ayrıntılarını öğrenmek üzere, Bülbülü Öldürmek’in ünlü yazarı Harper Lee ile birlikte gittikleri Kansas’ta, faillerin idamına kadar devam eden bir araştırmanın içinde bulur kendini. Ailenin yakınlarıyla, soruşturmayı yürüten dedektiflerle, cezaevindeki mahkûmlarla yıllarca süren görüşmelerin sonucunda ortaya çıkan bu roman, gerçek bir olaydan esinlenerek kaleme alınmış ilk edebi eser olarak da literatüre geçer. Suç ve suçlu psikolojisinin ustalıkla işlendiği satırlarda kendini olayın bir parçası olarak gören okur, sonunu bildiği halde kitabı bitirdiğinde cinayetlerin asıl sorumlusunun kim olduğuna karar vermekte zorlanır.
İki kez filme uyarlanan, kitabın yazılış sürecinin ele alındığı Capote filmiyle de Philip Seymour Hoffman’a en iyi erkek oyuncu Oscar’ını kazandıran Soğukkanlılıkla gerçeğin edebiyat ile buluştuğu bir kült roman…
Dokuz Öykü
Yazar: Jerome David Salinger
Çevirmen: Coşkun Yerli
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 172
Sahte dünyanın sahte insanlarına topyekün savaş açmıştı Salinger: Bu kitaptaki öyküler, bu dünyanın kabullenilmesinde değil, aşılmasında buluyor doruk noktasını. İnce bir ironiyi, keskin gözlemleriyle bütünleyen yazar, James Joyce’un “epiphany” tanımına uyan bir öykü döngüsü yaratıyor: Seymour’un intihar etmesiyle başlayan, geleceği görebilen harika çocuk Teddy’nin kızkardeşi tarafından boş havuza itilerek ölmesiyle noktalanan bir döngü bu.
Salinger: bu yüzyılın ironik ve mistik batılısı.
Mrs. Dalloway
Yazar: Virginia Woolf
Çevirmen: İlknur Özdemir
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 208
Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Londra. Sıcak bir yaz günü Clarissa Dalloway o akşam vereceği büyük partiye hazırlanmaktadır. Aynı gün Hindistan’dan beklenmedik bir ziyaretçi gelir: İlk aşkı Peter Walsh. Onun bu apansız gelişi uzak bir geçmişin anılarını, eski arkadaşlıkları ve Clarissa’nın gençliğinde yaptığı tercihleri canlandırır zihninde. Bütün yaşamı, ilişkileri ve sıradan, tekdüze evliliğine götüren olaylar bir bir geçer gözlerinin önünden.
Clarissa çevresinde sürüp giden hayata ve o hayatın içindeki sayısız insana odaklanırken, yazar da çeşitli karakterler arasında gidip gelir ve onların yaşadıklarını Mrs. Dalloway’in akıp giden gününün içine yerleştirir. Virginia Woolf, ‘Clarissa Dalloway’in hayatında bir gün’ ü, en yetkin temsilcisi olduğu bilinçakışı tekniğiyle anlattığı bu romanında, erkekle kadın ve iki kadın arasındaki ilişkilere de bir pencere açıyor; karakterlerin her birinin iç dünyasına okuru da dahil ediyor; geçmişe ait benzersiz ama acı veren imgeleri bugünün imgelerine katıyor, toplumun dayattıklarının altında boğulan arzuları incelikle işliyor. Hayatı ve dış dünyayı her bir karakterinin gözünden ve zihninden muhteşem bir çözümlemeyle sunarken, zamanının ruhunu da başarıyla yansıtıyor.
Yalnız Bir Avcıdır Yürek
Yazar: Carson Mc Cullers
Çevirmen: Mehmet H. Doğan
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 392
Yalnız Bir Avcıdır Yürek, Carson McCullers’ın otobiyografik öğeler taşıyan ilk romanıdır. Sadece karamsar bir varoluş düşüncesinin yansıdığı derin bir duyarlığın romanı değil, yazıya geçirilmiş içli ve tedirgin bir müzik parçasıdır. 1930’lu yıllarda ABD’nin küçük ve kasvetli bir Güney kasabasında yaşayan sağır bir kuyumcu, bir genç kız, siyahi bir doktor, bir lokantacı ve aykırı bir gezgin işçinin ayrı sesler olarak yankılanan öyküleri birleşip romanın temel yapısını oluşturur.
Görülmeyen Adam
Yazar: Ralph Ellison
Çevirmen: Mehmet H. Doğan
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 544
1952’de ABD’de yayımlandığında haftalarca çok satanlar listesinde kalan ve ertesi yıl National Book Award’a değer görülen Görülmeyen Adam, Amerika’nın en çarpıcı çelişkilerini sergiliyor.
Görülmeyen Adam, egemen kültürün içinde tutunmaya çalışan siyahi bir gencin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Toplumun her katmanına girip çıkan roman kahramanının hikâyesi, Güney’in prestijli kolejlerinden Harlem’in tekinsiz sokaklarına, eşit hak ve özgürlükler için mücadele eden örgütlere uzanıyor. Toplumsal hoşgörüsüzlüğün, duyarsızlığın, aldatılmanın her türlüsüne maruz kalan genç adam, ayakta kalmak ve kimliğini korumak için her yolu deniyor. Ancak inandığı kişiler ve örgütler tarafından da yalnız bırakılınca, kendi yolunu seçiyor ve New York’un merkezinde, bir apartmanın bodrum katına sığınıyor…
Ralph Ellison, Amerikan edebiyatının başyapıtları arasında gösterilen ve T.S. Eliot, James Joyce, Dostoyevski gibi yazarların eserlerinden derin izler taşıyan Görülmeyen Adam’la, ortaya ırkçılık, sömürü ve toplumsal ikiyüzlülük üzerine zamansız bir eser çıkartıyor.
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
Yazar: Joanne Greenberg
Çevirmen: Nesrin Kasap
Yayınevi: Metis Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 288
‘Sana Gül Bahçesi Vadetmedim’, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sağımıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah’ın akıl hastanesine ‘düşme’sine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun ‘kurtarma operasyonu’ başlar. Greenberg’in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, ‘akıl hastalarının gizleri’ üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.
Renklerden Moru
Yazar: Alice Walker
Çevirmen: Senem Karagözoğlu , Aytaç Özgören
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 288
Ben nasıl savaşılır bilmiyorum. Tek bildiğim hayatta kalmak!
Erkek egemen bir dünyada siyahi olduğu için de ayrıma uğrayan Celie’nin yaşadıkları o kadar ağır ve utanç vericidir ki, bunu yüksek sesle Tanrı’ya bile söyleyemez, sadece yazarak anlatır. O ağır hayatın içinde tecavüz, şiddet, çocuk yaşta evlendirilme, çok çalışma vardır. Sevgi ile zulüm, inanç ile kötülük iç içedir. Ancak bir gün Celie, kendi gücünü ve içindeki neşeyi keşfettiğinde dönüşümü de başlar.
Alice Walker’a 1983 yılında Pulitzer Ödülü kazandıran Renklerden Moru, her biri birbirinden dirençli kadınların yanı sıra, kendi ezilmişliklerinin acısını kadınlardan çıkaran erkeklerin hikâyesiyle de zenginleşen bir roman.
“Renklerden Moru önemini her daim koruyan bir Amerikan romanı.”
Newsweek
“Müthiş dokunaklı…”
The New York Times Book Review
Sevilen
Yazar: Toni Morrison
Çevirmen: Püren Özgören
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 352
Kölelik cehennemine içeriden bir gözle bakan Sevilen, çocuklarıyla birlikte kölelikten kaçan bir kadının özgürlük savaşını anlatıyor. Geçmişin ağırlığını omuzlarından yıllar sonra dahi indiremeyen, onun hayaletleriyle boğuşan Sethe, annelik vicdanıyla, kadınlığıyla ve ait olduğu toplumla hesaplaşıyor. Kadınlık ve annelik duygularıyla müthiş bir şekilde harmanlamış Toni Morrison’ın bu dev eseri, zalimliklerle dolu bir tarihe ışık tutarken, siyahi bir ailenin merkezinde çok kişisel bir varoluş hikâyesinin duygu dolu inceliklerini ıskalamamayı başarıyor.
Acı ve güzelliği yan yana getiren şiirsel diliyle Toni Morrison’a Pulitzer Ödülü’nü kazandıran Sevilen, büyülü atmosferi ve doğaüstü detaylarıyla fazlasıyla sahici bir masal…
Gözleri Tanrıyı Seyrediyordu
Yazar: Zora Neale Hurston
Çevirmen: Püren Özgören
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 200
Toni Morrison’ın zamanımızın en büyük yazarlarından saydığı, antropolog, sinemacı, tiyatro oyunu yazarı, öykücü ve romancı Zora Neale Hurston ateizmiyle, siyah-beyaz toplumsal bütünleşmesine dair görüşleriyle ayrıksı bir isimdi. Yaşadığı dönemde Harlem Rönesansı’nın kilit yazarlarından olsa da yapıtları görmezden gelindi. Ancak Alice Walker’ın 70’lerdeki bir makalesinden sonra ilgi görmeye başladı. Gözleri Tanrı’yı Seyrediyordu günümüzde Afro-Amerikan edebiyatının en çok okunan eserlerinden.
Güzeller güzeli, başına buyruk Janie Crawford büyüklerinin yolundan gitmek istemiyor. Gönlüne göre sevecek, aklına eseni yapacak, istediği biçimde yaşayacak o. Janie tam üç kere evlenecek ve yokluktan zenginliğe, sevgisizlikten aşka yolculuğunda bazen gerçekten zor olsa da burnunun dikine gitmekten asla vazgeçmeyecek.
Zora Neale Hurston’dan Gözleri Tanrı’yı Seyrediyordu, uzun süre kıymeti bilinmeyen bir yazarın başyapıtı, kimsenin merhametine ihtiyacı olmayan bağımsız kadınların romanı.
“Zora Neale Hurston yaşamında tam bir afetti, harika bir yazar, muhteşem bir insandı. Muzip bir mizahı ve akademik bir sağlamlığı vardı: Lezzetli bir karışım.”
Maya Angelou
“Benim için bundan daha önemli bir kitap yok… Geçmişte ya da günümüzde hiçbir romanın yapamadığı şekilde hitap ediyor bana.”
Alice Walker
Deniz Feneri
Yazar: Virginia Woolf
Çevirmen: Sevda Çalışkan
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 224
İngiliz edebiyatının başyapıtlarından biri olan Deniz Feneri, son derece basit olay örgüsünün ardında yaratıcısının özyaşamının ayrıntılarını, toplumsal meselelere ilişkin sorgulamalarını, içgözlemlerini ve derin felsefi gizemleri barındırır.
Deniz Feneri’nin merkezinde I. Dünya Savaşı’nın öncesinde ve sonrasında İskoçya’nın Skye Adası’ndaki evlerinde kalan Ramsay ailesi ve konukları vardır. Çocuklar oynarken, yetişkinler sohbet eder, düşüncelere dalar ve keşiflerde bulunur. Yapıtın roman türünde alışık olduğumuz anlatı sürekliliğini kesintiye uğratan yapısı ve her bir anlatıcının kendi bilinç akışının perspektifiyle çözülen olay örgüsü, bir deniz fenerinin kendi ekseni etrafında dönen ışığını andırır. Böylece Ramsay ailesinin sıradan gündelik yaşamı zaman, ölüm, toplumsal cinsiyet ve ahlak üzerine derin düşüncelere gömülür.
Uyanış
Yazar: Kate Chopin
Çevirmen: Suat Ertüzün
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 176
Yirmi yedi yaşındaki Edna Pontellier varlıklı bir adamla evli, iki çocuk annesi, güzel bir kadındır. Ailesiyle yaz aylarını geçirmek için gittikleri tatil beldesinde kendisine ayırdığı vakit, denizle kurduğu ilişki ona yeni ufuklar açar. Öncelikle bir birey olarak kendini keşfetmeye yönelen Edna, bunu yaparken toplum tarafından belirlenmiş kadınlık ve annelik rollerini, evliliği sorgular.
Kimlik, toplum, aidiyet ve özgürlük kavramlarını, bir kadının tinsel ve cinsel farkındalığa erişmesini konu edinen Uyanış, salt bir aydınlanma değil aynı zamanda bastırılmış kadın kimliğinin beraberinde getirdiği huzursuzluğu açığa vuran özgün bir roman.
“Chopin olağandışı, ilginç bir yazar… Kadınların cinsel tutkularını, ailevi ve kişisel ilişkilerini irdeleyişi zamanının çok ötesinde.”
Jean Stafford
Kafesteki Kuş Neden Şakır, Bilirim
Yazar: Maya Angelou
Çevirmen: Sinem Er
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 280
Maya Angelou bileğinde “İlgiliye” yazan bir etiketle, büyükannesi Bayan Henderson’a teslim edilmek üzere, kardeşi Bailey ile Arkansas’a yollandığında üç yaşındaydı. İki kardeş terk edilmişliğin acısını üzerlerinden atamadan ırkçılığın nefretiyle yüz yüze geldi. Büyükanneleri çocukları kanatları altına aldı. Fakat sadece kısa bir süre için. Zira Maya’nın zorlu yolculuğu daha yeni başlıyordu…
Kafesteki Kuş Neden Şakır, Bilirim otobiyografik bir roman: Yazar, şair, şarkıcı, dansçı, oyun yazarı ve öğretmen Maya Angelou’nun yedi kitaptan oluşan sıradışı ve ilham verici yaşamöyküsünün ilk cildi. Savunmasız, şiddet gören küçük bir kızın, ırkçılık ve bağnazlıkla savaşarak güçlü bir karaktere; onurlu ve göz kamaştırıcı bir genç kadına dönüşmesinin öyküsü.
İlk kez 1969’da Amerika’da yayımlanan Kafesteki Kuş Neden Şakır, Bilirim milyonlarca okurun kalbine dokunmuş ve düşüncelerini değiştirmiş, dünya çapında sevilen bir modern klasik. Ve tıpkı çocukluk gibi; üzerinden yıllar geçse de hatırlanacak, hem neşeli hem de yürek burkan anılarla dolu.
“Angelou yaşamıyla yüzleşirken öyle ağırbaşlı, öyle etkileyici ki Kafesteki Kuş Neden Şakır, Bilirim insanı yaşama karışmak üzere özgür kılıyor.”
James Baldwin
“Hem dokunaklı hem de komik.”
The New York Times
En Mavi Göz
Yazar: Toni Morrison
Çevirmen: Zeynep Baransel
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 224
Siyahi bir kız çocuğu, derisinin renginden nasıl kurtulabilir?
Dokunaklı diliyle ırk ayrımcılığını edebiyat alanında su yüzüne çıkaran, Nobel ve Pulitzer ödüllü yazar Toni Morrison, tüm dünyada en çok okunan romanı En Mavi Göz’de bir kız çocuğunun gözünden horgörülmenin, ayrımcılığın, ırka dayalı güzellik anlayışının ve kişinin kendisine duyduğu nefretin yarattığı bireysel ve toplumsal travmaya odaklanıyor.
İkinci Dünya Savaşı arifesinde ABD’nin Ohio eyaletinde bir gettoda yaşayan Pecola, “çirkin” ve siyah bir kız çocuğudur. Herkes tarafından aşağılanan, alaya alınan Pecola, diğer beyazlar gibi gözleri mavi olursa her şeyin yoluna gireceğine, insanların onu beğeneceğine ve seveceğine inanır. Oysa mahallenin dillendirmeksizin kabullendiği acılar konusunda yürüttüğü suç ortaklığı, herkesin kalbinde taşıdığı nefrete ayna tutan Pecola’nın trajedisine dönüşür.
Olay örgüsü, zamansal sıralanışı, alışılmadık üslubuyla En Mavi Göz, yayınlandığından bu yana ırkçılık ve aile içi şiddet alanında referans kitaplardan biri olmuş, yirminci yüzyıl boyunca kimi zaman acımasızlaşan insani ayrıntıları dünya edebiyatına taşıyan kitaplar arasında sembolikleşmiştir.
Rebecca
Yazar: Daphne Du Maurier
Çevirmen: Levent Göktem
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 488
1938 Ulusal Kitap En İyi Kurgu Ödülü
Gotik edebiyatın hak ettiği takdiri zaman içinde gören yazarlarından Daphne du Maurier’nin Rebecca’sı örnek bir tekinsiz mekân anlatısı. Sahne sanatlarıyla, yazarlıkla ilgilenen bir ailenin kızı olan ve derinlikli, sonunu açık etmeyen tekniğiyle pek çok eseri beyaz perdeye uyarlanan du Maurier iki dünya arasına sıkışmış, sırları ve tutkularıyla kendilerine çıkış yolu arayan karakterleriyle okura son sayfaya kadar şüphe, şaşkınlık vaat eden yazarlardan. Alfred Hitchcock’un aynı isimle sinemaya uyarladığı Rebecca ise unutulmaz bir başyapıt.
Adı anılmayan ikinci eş, sevdiği adamın peşinden gider ve cennet bahçesi gibi görünen Manderley Malikânesi’ne gelir. Ancak burası, kısa sürede hayatını esir alan bir heyulaya dönüşür. Bu evlilikteki sorunları çözmek zordur ama asıl dert, ölümüne rağmen bütün mekâna izlerini bırakan ve hayatlarına musallat olan ilk eş Rebecca’nın hatırasından kurtulmaktır.
Daphne du Maurier’den Rebecca, bazı evlerin karanlık koridorlarında gizli gizli gezinen, evlilik kurumunun saklı öznesini ortaya çıkaran o roman.
“Yirminci yüzyılın en etkileyici romanlarından, Rebecca bir mit ya da rüyanın korkutucu gücüyle kültürümüzün özüne usul usul yerleşti.”
Sarah Waters
“Fevkalade eğlenceli… du Maurier modern kadınların kendi hissettiklerini ölçebilecekleri bir tartı yarattı.”
Stephen King
Kör Suikastçı
Yazar: Margaret Atwood
Çevirmen: Canan Sılay
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 672
“Aşk bir suçtur, ama olmaması daha büyük bir suçtur.”
İki dünya savaşı arasında, babaları düğme fabrikası sahibi olan ve büyüme yıllarını annesiz geçiren iki kız kardeş… Iris, krizin bedelini ailesi adına ödeyip zengin Richard Griffen’le evlenecek, Laura ise arkasında acılı bir sırrı ve kör bir suikastçı tarafından ele geçirilen şehrin hikâyesini anlattığı distopik romanı Kör Suikastçı’yı bırakarak intihar edecektir.
Paranın, refahın ve sonsuz sanılan aile mutluluğunun çattığı çatılar, yüzyılı sarsan savaşların ve iki kız kardeşin tavan arasına sakladığı sosyalist eylemcinin rüzgârıyla yerle bir olmuş, yıkıntılardan geriye iki kadının parçalanmış, gerçekleşmemiş, sırlarla dolu hayatları kalmıştır.
Atwood’un roman içinde roman tekniğiyle anlattığı Booker Ödüllü aile öyküsü, insan trajedisinin bugün ve gelecekteki yüzünü yansıtan eşsiz bir yapıt.
Beni Asla Bırakma
Yazar: Kazuo Ishiguro
Çevirmen: Mine Haydaroğlu
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 272
Yatılı okul Hailsham’ın öğrencileri, bahçe duvarının arkasındaki karanlık ormandan çok korkarlar. Hafta sonları veya tatillerde evlerine gitmez. Hailsham’dan önceki yaşamlarını hatırlamazlar. Dış dünyayla bağlantıları yoktur. Öğretmenler değil, gözetmenler tarafından eğitilirler. Spor ve sanata büyük önem veren gözetmenler, Hailsham öğrencilerine sürekli özel olduklarını hatırlatır ve bedenlerine çok iyi bakmaları gerektiğini tekrarlar.
Kazuo Ishiguro, yayımlandığı yıl Time tarafından İngilizce yazılmış en iyi 100 roman listesine alınan Beni Asla Bırakma’da, yıkıma götüreceğini bile bile kendi kaderini kabullenenlere odaklanmış görünüyor.
Cennetin Doğusu
Yazar: John Steinbeck
Çevirmen: Rasih Güran
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 644
Cennetin Doğusu, 20. yüzyıl Amerikan edebiyatının en önemli temsilcilerinden Steinbeck’in iyilikle kötülüğün ezeli mücadelesini işlediği başyapıtı.
Steinbeck, Amerikan İç Savaşı’ndan Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar uzanan hikâyede Kuzey Kaliforniya’daki Salinas Vadisi’nde kaderleri kesişen Hamilton ve Trask ailelerinin nesiller boyu izlerini sürerek hem Amerika’nın hem de insanlığın tarihini anlatıyor. Kendi ailesinden de izler taşıyan bu eserde iyiyle kötü, güçle zayıflık, aşkla nefret, güzellikle çirkinlik temaları üzerinden en kadim hikâyelerden Habil’le Kabil’i yeniden yorumluyor. Cennetin Doğusu, Nobel Edebiyat Ödüllü John Steinbeck’in “magnum opus”u.
“Hep bu kitabı yazmak istedim, bu kitabı yazabilmek için çalıştım, bu kitabı yazabilmek için dua ettim.”
John Steinbeck
“Vahşi doğanın gücüne sahip dokunaklı ve göz yaşartıcı bir gösteri.”
Carl Sandburg
Döşeğimde Ölürken
Yazar: William Faulkner
Çevirmen: Murat Belge
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 222
20. yüzyılın büyük modernist romancılarından William Faulkner’ın yazım tekniğinde radikal bir yeniliği temsil eden, benzersiz bir yapıt.
Ölüm döşeğinde olan Addie, kırk mil uzaklıktaki Jefferson mezarlığına, ailesinin yanına gömülmeyi vasiyet eder. Addie’nin tabutunu bir katır arabasına yükleyen Bundren ailesi, sıcakla ve sellerle boğuşacakları uzun bir yolculuğa çıkar. Döşeğimde Ölürken, on beş farklı anlatıcının ağzından anlatılan elli dokuz bölümden oluşur. Ailenin öfke, üzüntü, endişe ve tutku dolu serüveni karakterlerin zihninden geçen akışın ritmiyle birleşir. Bilinçlilik akışı tekniğini çarpıcı bir yetkinlikle kullanan Faulkner’ın karakterlerinin “gözleriyle sesi kendi içine dönüp ağlayışını dinlemeye koyulmuş gibidir”. Düzyazıyı şiirselleştirmekte sıradışı bir yeteneği olan Faulkner’ın bu romanı, sezgilerin, duyarlıkların, iç seslerin, boşlukların destanıdır.
“Döşeğimde Ölürken’in bir Amerikalı tarafından yazılmış en özgün roman olduğu söylenebilir. Faulkner, 20. yüzyılın en büyük romancıları arasında.”
Harold Bloom