Veda Caddesi Kitap Serisi, “Bir kere düştün yoluma, öylece gidemezsin. Hayat seni bıraktı avuçlarıma, tutmazsan düşersin. Yaşanacak çok şey var. Çünkü burası Veda Caddesi, çünkü burada her veda bir merhabayla başlar.’’
Cevf
Yazar: Sümeyye Demirkan
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Sayfa Sayısı: 464
Yeni bir hayat başlıyor, her gün yeniden ölebilmek için.
Adımları onu daha önce hiç bilmediği bir caddenin başına itti ve bileklerinden başlayıp kalbinin orta yerine kadar o caddenin kaldırımlarına kelepçelendi. İlk endişe bedenine, ilk acı kalbinin rahmine düştü. Sancılardan yoğrulmuş ruhu, böylesi bir ateşe ilk kez tanıklık etti. Yer ve gök yer değiştirdi, güneş söndü, rüzgâr delicesine esti ve adımlarının altındaki zemin kayarak onu bambaşka bir dünyaya hapsetti. Her şey bu karanlık gecenin çıkmaz sokağında meydana geldi. Göğün göğsünde bir kamer belirdi, onun körleşmiş yüreğine sanki bir pusula gibi ışık oldu, yön oldu, can oldu.
Adımları hızlandı; elini, tökezleyen kalbinin üzerine koydu. Orası, evet, tam da orası acıyordu. Yıllardır kalbinin değişmeyen, orayı yuva diye öğreten duygusuna yenilmemek için derin bir nefes aldı. Bu seferki kuvvetli, şiddetli ve öfkeliydi.
“Bir kere düştün yoluma, öylece gidemezsin. Hayat seni bıraktı avuçlarıma, tutmazsan düşersin. Yaşanacak çok şey var. Çünkü burası Veda Caddesi, çünkü burada her veda bir merhabayla başlar.’’
Fecr
Yazar: Sümeyye Demirkan
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Sayfa Sayısı: 464
Kapatın ışıkları, gökyüzündeki yıldızlara ihanettir bu aydınlık.
Ait olduğu yerdeydi. Buradaydı. Gitmişti ama kaderin ağları öyle bir örülmüştü ki onları çözmeye kimsenin gücü yetmezdi ve yetmeyecekti.
Aymira… Her şeyini yitirdiği anda başlamıştı belki de hikâyesi. Köklerini toprağından koparttıklarını sanmıştı ama o sadece susuz kalmıştı. Kamer… Her şeyini kaybettiğini sandığı anda aslında onsuz hiçbir şey olduğunu fark etmiş ve yüreğindeki boşluğu, onun yüreğinin sesiyle doldurmuştu. Bu artık geri dönülmez bir yoldu. Artık ikisi için de düşmek yoktu.
Acılar… Sanrılar… Sonu gelmeyen ağlamalar… Can yakan kayıplar… Hepsi onlar içindi, hepsi iki kalbin birbiriyle olan mücadelesi, birbirlerine tutunma hikayesiydi. Bu artık bir savaşın, savaşın var ettiği aşkın sesleriydi. Sesler peşinde bir sürü şarkıyı sürükledi ve hepsi aynı şeyi söyledi: Yan yanaysak savaşabiliriz, yan yanaysak bu savaşta ölebiliriz.
“Ben yarayım sana kalan fakat ne zaman güneşe değil aya bakarsan, işte orada olacağım tüm vakitlerine inat, seninle başka bir fecri karşıladığım an.”
Hecr
Yazar: Sümeyye Demirkan
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Sayfa Sayısı: 528
Bir devrin başı ve sonuyduk, önce var olduk sonra kaybolduk.
Onlar mürekkebi bitmeyen bir kalemdi ve en derin sayfalar onlar içindi. Fakat hiçbir şey mükemmel ilerlemedi. Yanlış cümleler kurdular, eksik satırlar anlattılar, yazılanların üzerini karaladılar ama asla yazmayı bırakmadılar. Sayfalardan taşan duyguları onlara durmamayı öğütledi. Onlar da durmadılar. Yazdılar da yazdılar…
Aymira ve Kamer… Biri gece ise biri aydı. Ay geceye doğdu, gece ayı ruhuyla doyurdu. Sonra tüm kitaplar onları yazdı. Karşılıklı kalpler kırıldı, sözler verildi, yeminler edildi ama gece aya sırtını hiçbir zaman dönmedi.
Ta ki o an yaşanana kadar.
Kamer içine gömdüğü, sakladığı büyük sırrını sandıkta daha fazla tutamazdı. Tutamadı da. Günü geldi, o sandık açıldı ve tüm kitaplar ortaya saçıldı. Rüzgâr esti, fırtına peşinden geldi. Kitaplar savrulmaya başladı, sayfalar ise kopmaya. Yazılmış onca satır ikisinin de gözlerinden gözyaşı diye aktı. Ortalık yangın yerine döndü fakat ikisi de su değildi, ateş olup yangına karıştıklarıyla kaldı.
‘’Bu bir ölüm değil ama şayet ki gidersen bunu yaşarım. Yaşamadığım şey de değil biliyorsun ama öleceksem ellerinde son bir kez sarıl, güzel kokunu üzerime kefen yapayım.”
Dehr
Yazar: Sümeyye Demirkan
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Sayfa Sayısı: 496
Karanlıkta kaldık çünkü ay bizim için parlamıyor.
Geçmişin hatalarıyla yüzleşen kalpler evlerinden kaçıp sokağa koştular. Açıldı sandıklar, saçıldı kâğıtlar. Herkes payına düşen kadar acıdı ve ağladı. İmza diye düştü yanaklardan bileklere gözyaşları çünkü çok sevenler yazdı bu satırları.
Aymira ve Kamer en soğuk gecelerin, en çaresiz ve kimsesiz anların iki kahramanıydı. İkisi de yaşıyordu fakat birinin mezarı birinin de son nefesi hazırda bekliyordu. Çünkü biri gitti, biri kaldı. İkisi de sevdi, ikisi de sevildi. Oysa bu kimsenin kazanamayacağı ve sonunda iki kaybedenin olacağı bir savaştı.
Sona geldiklerini sandıklarında aslında en başında olduklarını anladılar. Bir kum saatinin içinde kaldılar ve onlar istedikçe zaman aktı, kum taneleri birbirine karıştı. Onca şeyi aşan bu iki kalp bunu da aşacaktı.
‘’Şimdi çıkıp gelsem, gözlerin kapıyı gösterir diye çekiniyorum. Dışarıda kalıp üşüyeceğimden değil, sensiz kalıp yalnız öleceğimden korkuyorum.’’
Vade
Yazar: Sümeyye Demirkan
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Sayfa Sayısı: 512
Her şey sona erdi ve başladı hikâyemiz.
Eskimiş bir albümde yer alan onlarca fotoğrafın bir hikâyesi vardır, tıpkı bu ailenin her ferdinin sahip olduğu hisler gibi. Yaşadılar, yaşamaya çalıştılar ve en çok da onlar savaştılar.
Aymira ve Kamer’in hikâyesinde sesini duyduğumuz çok kişi vardı. O caddenin güzel çocukları, yaralı ruhları; bir masanın etrafında toplanabilmeyi başaran, gözleri kırgın bakan ama kalpleri dikişli yaşamlar… Dünya onların üzerine yıkılmış olduğunda bile birbirleri için dünyaları yakmayı bilen savaşçılar.
Merhabalarla başlayan hayatlar vedalarla son bulmaz, bulmayacak da. Bir yolculuğa çıkılacak, şarkılar söylenecek, eller kenetlenecek ve pusula hep kameri gösterecek. Bu caddenin güzel insanları daima pes etmemeyi, umuda sarılmayı bilecek.
“Sarıldım ruhuna, sevdim saçlarını ve öptüm gözlerinden. Bunu yaşadım ve bunu öğrendim senden. Ne veda ne bir merhaba, en çok biz vardık kırılmasın diye dokunamadığım duvardaki çerçevede.”