Temizlikçi Kadınlar İçin El Kitabı. Çağdaş yazının en iyi saklanmış sırrı diyorlar Lucia Berlin için, biz, sadece, Lucia Berlin mucizesiyle tanışın diyoruz.
Temizlikçi Kadınlar İçin El Kitabı
Yazar: Lucia Berlin
Çevirmen: Aylin Ülçer
Yayınevi: Siren Yayınları
Sayfa Sayısı: 432
Otobüs duraklarından acil servislere, çamaşırhanelere ve sınıfın arka sıralarına uzanan öyküler; bekar anneler, yalnız kadınlar, kırık hayaller… Lucia Berlin’in ölümünden on bir yıl sonra yayımlanan ve uluslararası bir üne kavuşan bu kitap, Berlin’in Çehov ve Carver gibi ustalarla beraber anılmasını sağladı. İroni ve melankoliyi birleştiren, yazarın kendi yaşamından da beslenerek parçalı bir bütün oluşturan bu öyküler, acımasız denecek kadar dürüst, mahrem denecek kadar gerçekçi, dahiyane bir biçimde esprili ve iç burkacak denli hüzünlüler. Var olmanın dayanılmaz sefaleti ve vazgeçilmezliği, ancak bu kadar doğrudan bir biçimde anlatılabilirdi.
Çağdaş yazının en iyi saklanmış sırrı diyorlar Lucia Berlin için, biz, sadece, Lucia Berlin mucizesiyle tanışın diyoruz.
Yangında Kaybettiklerimiz
Yazar: Mariana Enriquez
Çevirmen: Seda Ersavcı
Yayınevi: Domingo Yayınevi
Sayfa Sayısı: 208
Mariana Enriquez’in ürkütücü evreninde canavarlar yatakların altında saklanmıyor, ormanların içinde dolaşmıyor. Bu öykülerde canavar, biziz. 12 öykü, ölümün dokunduğu 12 karakter. Perili olduğuna inanılan metruk bir evde tutsak kalan tek kollu Adela, dişleriyle tırnaklarını söken Marcela, Kepçekulak Ufaklık lakaplı çocuk seri katilin hayaletini gören Pablo ve kadına karşı şiddeti protesto etmek için kendilerini ateşe atan kadınlar…
Toplumsal yozlaşmayı doğaüstü güçlerle karikatürize ederek anlatan Enriquez, berrak dili ve sanki her şey normalmiş gibi bir tavırla kaleme aldığı öyküleriyle Julio Cortazar, Shirley Jackson ve Roberto Bolaño gibi isimlerle birlikte anılmaya aday.
“Gerçekçiliğin keskin sınırlarının müsade ettiğinden çok daha derin, daha rahatsız edici bir gerçeğin peşinden gidiyor… Güçlü ve nefes kesici.”
New York Times
“Kısa ama fazlasıyla vurucu. Tüm öykülere sinen tüyler ürpertici dokusu, okuyucunun zihnine bir oltu taşı gibi yerleşiyor, bütün o karanlığın içinde parıldamaya devam ediyor.”
Vanity Fair
“Mutlaka okunması gereken bir yazar. Büyülüyor…”
Dave Eggers
Bayan Unguentine’nın Seyir Defteri
Yazar: Stanley Crawford
Çevirmen: Suat Kemal Angı
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 120
“İsim Bayan Unguentine’dir. Bu isimle doğan ben değildim, oydu. Büyük kablonun okyanus tabanına döşendiği günlerde telefonda evlendik, hava bu denli kötüleşmeden çok önceydi; o zaman yapılacak şey, gerçekten yapılacak şey buydu. Bizi bir başrahip, birden çok aboneye hizmet veren ortak bir telefon hattında karı koca ilan etti; en azından telefon hattını, elektrotları ya da bu tür şeyleri kutsadı. Ve tüm isimlerimi, kızlık soyadımı, ön adımı, göbek adımı elimden alarak beni Bayan Unguentine yaptı.”
Stanley Crawford’ın 1972’de yayımlanan ve çağdaş dünya edebiyatının saklı hazinelerinden Bayan Unguentine’nin Seyir Defteri, işte bu çarpıcı bölümle açılıyor.
Yıllarca denizlerden denizlere sürüklenen, botanik bahçesine dönüştürülmüş bir mavnadır Bayan Unguentine. Sahipleri Bay ve Bayan Unguentine, görenleri hayrete düşüren yüzergezer bir dünya inşa etmişlerdir. Su üstündeki bu hareketli dünyada yaşadıkları, yaşamın ve kadın-erkek ilişkilerinin bir izdüşümü olmasının yanı sıra düşsel bir çılgınlığın öyküsüdür.
Neredeyse Hiç Hatırlamıyor
Yazar: Lydia Davis
Çevirmen: Betül Kadıoğlu
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 190
“Amerikan edebiyatının sessiz devlerinden biri” olarak nitelenen Lydia Davis’in elli bir öyküsünden oluşan Neredeyse Hiç Hatırlamıyor, gerçekliğin doğasını, insan duygularının anlamını sorguluyor. Davis yalnız evliliklerden, bitmekte olan aşkların yavaş işkencesinden, insanın başka biri olmaya duyduğu arzudan, geçmişin olmadığı sonsuz bir şimdiden bahsederken, insan ilişkilerinin zorluklarını ve diyaloğun sınırlarını derin bir zekâ ve empatiyle anlıyor.
Davis’in dille oynama biçimiyle düzyazı şiirleri anımsatan bu yakınlık ve umutsuzluk öyküleri, çıkmanın tek yolu tekrar tekrar derinliklerine inmek olan bir labirent gibi sizi içine çekecek. Sonunda çıktığınızdaysa kendinizi belki daha yalnız ama daha az “deli” hissedeceksiniz.
“Neredeyse Hiç Hatırlamıyor, aşkın bir eser. Aynı zamanda hem fantastik bir orman hem de gerçek dünya.”
Brian Lennon
“Esprili ve yaratıcı bir içgörüye sahip. Neredeyse Hiç Hatırlamıyor insan hayatının tuhaf bir biçimde trajikomik tarafını yakalıyor.”
Paula Friedman, Washington Post
“Son derece şiirsel ve kesinlikle unutulmaz.”
Liam Callanan, N.Y. Times Book Review
Ağızdaki Kuşlar
Yazar: Samanta Schweblin
Çevirmen: Emrah İmre
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 184
Aynanın karşısında dikilip gülüşüyoruz. İçimizdeki his, seyahate çıkarken hissedilenin tam tersi. Mutluluğumuzun sebebi yola çıkmak değil, bulunduğumuz yerde kalmak. Hayatındaki en harika yıla, aynı koşullarla yaşayacağın bir yıl daha eklemişsin sanki. Aynı yolda devam etmek için bir fırsat.
Fantastik ve bilinmezden ilham alan bu öykülerde modern yaşamın normalliği göreceli bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Çağdaş Arjantin edebiyatının en çok konuşulan öykücülerinden Samanta Schweblin olağanlığı beklenmedik sapmalarla kışkırtarak insanların, ilişkilerin ve medeniyetin kırılganlığına dair gölgeli kesitler sunuyor.
“Günümüz İspanyolca edebiyatın en ümit vaat eden yeteneklerinden biri. Bu genç yazarın önünde parlak bir geleceğin uzandığına hiç şüphem yok.”
Mario Vargas Llosa
“Yeni Arjantin anlatısının en güçlü seslerinden. Bioy Casares’in veliahdı.”
El Mundo
Ülker Abla
Yazar: Seray Şahiner
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 160
Ödüllü yazar Seray Şahiner’den sarsıcı bir roman unutulmayacak bir karakter!..
“Hani diyorlar ya, rüyamda bunun bir rüya olduğunu biliyordum diye…
Kâbustayım ama bunun hayatım olduğunu biliyorum.”
Hem benzersiz hem de fazlasıyla tanıdık biri Ülker. Kocasından şiddet görmüş, gidecek yeri olmadığından
bu eziyeti yıllarca sineye çekmiş bir kadın.
Derken, bir gece evini terk eder. Yeni bir yaşam alanı ararken can havliyle bir hastaneye sığınır ve orada kalabilmek için kimsesiz insanlara refakatçilik etmeyi iş edinir. “Ağlayanın bir, gülenin bin derdi var,” diyen Ülker, keskin mizah duygusunu savunma sanatı olarak kullanıp hayatta kalmanın yollarını arar.
İyilik
Yazar: Joy Williams
Çevirmen: Kıvanç Güney
Yayınevi: Yüz Kitap
Sayfa Sayısı: 200
Williams öykülerinde yalnızları, uyumsuzları, mutsuz çocukları, terk edilen hayvanları ve ortadan kaybolan, her şeyini yitiren, hastalanan, intihar eden insanları sarsıcı bir gerçekçilikle anlatıyor.
Zengin müşterisinin bileğini çatlatan masöz, geyik bacağından yapılmış bir lambayla dostluk kuran kadın, intihar eden arkadaşının köpeğine giderek bağlanan bir başkası, hayattaki en büyük zevki akıl hastanesinde yatan arkadaşını ziyarete gitmek olan bir kadın ve diğerleri. İnsanların eksiklikleri ve kayıplarıyla baş etmek için kullandıkları komik ve sinir bozucu yollar bu öykülerde keskin bir dille betimleniyor.
“Tek kelimeyle bir harika. Williams’ın çizdiği dünya çağdaş edebiyattaki hiçbir yazara benzemiyor.”
Raymond Carver
“Williams rahatça okunan ama derinlemesine anlaması zor öyküler yazıyor. İlk bakışta olağan görünse de acımasız ve gerçeküstü öyküler bunlar.”
James Wood
Aralığın Onu
Yazar: George Saunders
Çevirmen: Niran Elçi
Yayınevi: DeliDolu
Sayfa Sayısı: 248
Yaşayan en büyük yazarlardan biri olarak gösterilen 2014 Folio Ödülü sahibi George Saunders’ın şimdiye kadarki en alaycı, komik ve en rahatsız edici öykü derlemesi olan Aralığın Onu, sıradan insanın deneyimine odaklanarak kişisel başarısızlıkların, düş kırıklıklarının, tereddütlerin, baskının ve umutla beslenen sınıfsal kaygıların insanı nasıl bir saplantılar labirentine soktuğunu gösteriyor.
Aralığın Onu, Amerikan toplumunu ve aile yapısını anlatırken aslında evrensel bir biçimde insana dair olan karanlık tarafı bulup yakalıyor. Ama bir yandan da insana özgü naifliği ve incinmişliğimizi yüceltiyor. Saunders, her birimizin hayatında en az bir kere yaşadığı “kahramanca fiyasko”larımızı, çocukluk travmalarımızı, ustaca kurguladığı öyküleriyle anlatıyor.
“İngilizce yazan en iyi kısa öykü yazarı.”
Time
Yazgı ve Gazap
Yazar: Lauren Groff
Çevirmen: Begüm Berkman
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 440
2017’de Granta dergisi tarafından en iyi genç Amerikalı yazarlar arasında gösterilen, kitapları New York Times çoksatanlar listesine giren, 2018’de Guggenheim edebiyat bursuna layık görülen Lauren Groff gelenekle yenilikçiliğin ötesine geçen, dünya klasikleri kadar katmanlı ve günümüz dünyasının gerçeklerini unutmayan bir edebiyatın temsilcisi olan maharetli bir yazar. Amerikan Ulusal Kitap Ödülü finalisti olan Yazgı ve Gazap, yayımlandığı dönemin Amerikan Başkanı Barack Obama’nın okuma listesine seçilmesiyle de adından söz ettirmişti.
Her hikâyenin iki tarafı vardır. Her ilişkide iki ayrı bakış açısı. Belki de iyi bir evliliğin sırrı doğrular değil de yalanlardır. Şeytan tüylü çapkın Lotto ile etrafı sırlarla örülü Mathilde, gizlice evlendiklerinde sadece yirmi iki yaşında, uzun boylu, yaratıcılıkla dolu, cazibeli ve birbirlerine delicesine âşık iki gençtiler. Muhteşem olmak alın yazılarıydı. Lauren Groff, bir evliliğin yirmi dört yıllık hikâyesini anlatırken hiçbir şeyin beklendiği gibi gerçekleşmeyeceğini ve burnumuzun ucundaki bu gerçeği anlamanın ne kadar zor olduğunu anlatıyor. Yazgı ve Gazap, aşkın, yalanların, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir kudretin, herkesin kıskançlıkla izlediği bir Âdem ile Havva’nın hayatın kendisi kadar tehlikeli hikâyesi.
“Nefes kesecek kadar iyi. Coşkun, zengin, hem dünyevi hem de destansı bir dönüştürücülüğe sahip.”
James Wood
“Groff, romanında erkekler ve kadınların yaratıcılıkları ve insan olarak kıymetlerinin nasıl farklı değerlendirildiğini şevkle inceliyor.”
The Guardian
Seri Sonu
Yazar: Paul Beatty
Çevirmen: Fuat Sevimay
Yayınevi: Hep Kitap
Sayfa Sayısı: 304
Los Angeles’ın Dickens adlı banliyösünde doğup büyümüş bir siyahinin dilinden mizah yüklü bir anlatım…
Psikolog babasının evde eğitim verdiği ve kendi sosyal deneylerinde kullandığı “Bonbon” Ben, babası polis tarafından “kazara” öldürülünce yüklü miktarda tazminat alır. Siyahi nüfusuyla bilinen, türlü şakalara ve önyargılara malzeme olan Dickens’ın yavaş yavaş yok olması, adeta haritadan silinmesi karşısında mutsuzdur. Dickens’ı eski günlerine döndürebilmek için büyük bir mücadeleye girişirken, yolunun Anayasa Mahkemesi’ne düşeceğini öngöremez.
İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler
Yazar: David Foster Wallace
Çevirmen: Sabri Gürses
Yayınevi: Siren Yayınları
Sayfa Sayısı: 352
İnsan olmanın ve dünyaya atılmışlığın lanetini bayrak gibi taşıyan, sözün bittiği yerde başlayan bir kitap: İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler. “Neye inanacağınızı siz seçersiniz,” diyen dev bir yazardan birbirine bağlı anlatılar ve farkındalıkla örülü, bangır bangır bir metin.
2008 yılında hayatı boyunca ona eşlik eden depresyona yenik düşen ve intihar ederek hayatına son veren David Foster Wallace, İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler’de gündelik detaylardan grotesk anlara uzanarak çağa özgü insanlık tecrübesini ortaya koyuyor. İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler, söylediklerimiz ve dinlediklerimizin gerisindekileri görmek isteyenleri, insan bilincinin karanlık koridorlarına doğru kısa ama sarsıcı bir yolculuğa çıkarıyor.
“Şahane bir kitap… David Foster Wallace, çağımızın en iddialı ve yetenekli yazarlarından biri.”
Salon
“Arızalı ve muhteşem bir zihin eşliğinde müthiş bir gezinti.”
Entertainment Weekly
“Wallace bir dâhi.”
Jonathan Franzen
Kapı
Yazar: Magda Szabo
Çevirmen: Hilmi Ortaç
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 260
Bir yazar ve ona ev işlerinde yardımcı olan yaşlıca hizmetçisi. Önceleri birbirlerini anlamakta ve benimsemekte zorlanırlar. Zamanla, çocukluk ve gençlik travmaları Macaristan’ın yakın tarihiyle birlikte örülmüş, bu başına buyruk, mesafeli, tragedya kahramanlarını andıran anne figürüyle yazar arasında çatışmalı ve neredeyse tutkulu bir ilişki kurulur. Hayvanların ve insanların dilinden anlayan, cesur, bilge Emerenc, yazarın yaşama, sanata ve ölüme ilişkin doğru bildiklerini sorgulamasını sağlar.
“Benden bu denli farklı olmasına karşın nasıl oluyordu da bana bu kadar bağlanabiliyordu? Benim neyimi sevdiğini anlayamamıştım doğrusu… Daha önce de yazdığım gibi, o zamanlar henüz gençtim, bağlılığın ne denli mantıkdışı, ölümcül ve güvenilmez bir duygu olduğunu henüz derinlemesine incelememiştim (…) Karşılıklı bağlılığımız, aşk gibi, birtakım tanımlanmayan bileşkelerin sonucuydu çünkü birbirimizi kabullenebilmek için bir sürü ödün vermemiz gerekmişti.”
Eileen
Yazar: Ottessa Moshfegh
Çevirmen: Begüm Kovulmaz
Yayınevi: Hep Kitap
Sayfa Sayısı: 240
Yaklaşan Noel aklı karışık, mutsuz Eileen’e hiç umut vaat etmiyor. Yaşadığı sıkıcı kasaba, alkolik babası, çalıştığı ıslahevindeki tutuklu erkek çocukların acı kaderleri, neredeyse çöplük haline gelen kendi evleri ve gündelik korkuları genç kadına hayallerine sığınmaktan başka çare bırakmıyor, çünkü hayatını değiştirmeye ne gücü var ne de cesareti. Arada sırada marketlerden çaldığı ufak tefek şeyler de olmasa yaşam iyice katlanılmaz olacak onun için. Ama işyerine genç bir kadının gelmesiyle Eileen’in gündüz düşleri şekil değiştiriyor. Her bakımdan kendisinin tam zıddı olan Rebecca’nın cazibesiyle büyülenen Eileen’in ondan küçücük bir ilgi görmek için yapmayacağı şey yok. Öyle ki fondaki sıkıcı kasaba, gerilimin yavaş yavaş arttığı bir sahneye dönüşürken, artık Eileen için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Ottessa Moshfegh New England’ın karlı, bembeyaz manzarasını arkasına alarak, okuru Eileen’in karanlık ve ürpertici olduğu kadar büyüleyici de olan dünyasına götürüyor.
Değersiz Bir Hayat
Yazar: Hanya Yanagihara
Çevirmen: Sıla Okur
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 864
Üniversiteden tanışan dört erkek arkadaş: Nazik, yakışıklı ve oyunculukta kariyer yapmak isteyen Willem. Sanat dünyasına hızlı bir giriş yapmak isteyen, zeki ama bazen kalpsiz davranabilen JB. Hayallerini gerçekleştirememiş, aileden zengin mimar, Malcolm. Bu arkadaş grubunun merkezinde duran, tam bir kapalı kutu olan avukat Jude. Yıllar içinde dörtlünün dostlukları bağımlılık, şöhret ve kibirle dönüşür ve derinleşir. Üç arkadaşın karşılaştıkları en büyük zorluk, hem bedensel hem de duygusal olarak ağır yaralı arkadaşları Jude’un yanında yer almak olacaktır. Jude’un üstesinden gelemediği çocukluk travmaları tüm yaşamını etkileyecek ve dostları onu hayatta tutmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Dostluk, aşk, kalp kırıklığına dair dokunaklı, müthiş bir hikâye…
“Enfes… Bu romanı bir şaheser olarak adlandırmak hiç de mübalağa olmaz. Hatta bu kelime hafif bile kalır.”
San Francisco Chronicle
“Harikulade… Travma ve arkadaşlık öylesine zekice ve derin bir kavrayışla ele alınıyor ki bu roman bundan sonra bu konuda yazılmış tüm romanlar için bir ölçüt olacak.”
The Wall Street Journal
“Değersiz Bir Hayat başka hiçbir romana benzemiyor. Sınırı aşıyor, çizgiden dışarı taşıyor, kısaca unutulmaz.”
The Independent
O Yer O Yer
Yazar: Tommy Orange
Çevirmen: Tolga Uzunçelebi
Yayınevi: Salon Yayınları
Sayfa Sayısı: 288
NEW YORK TIMES 2018’İN EN İYİ 10 KİTABI
CENTER FOR FICTION İLK ROMAN ÖDÜLÜ KAZANANI
The Washington Post, NPR, Time, O, The Oprah Magazine, San Francisco Chronicle, Entertainment Weekly, The Boston Globe, GQ, The Dallas Morning News, Buzzfeed, BookPage, Publishers Weekly, Library Journal ve Kirkus Reviews’de YILIN EN İYİ KİTABI!
İşte, daha önce hiç duymadığımız bir ses! Baş döndürücü bir kuvvetle sayfalarda patlayan, şiirsel ve hiddet dolu bir ses!
Her birinin Büyük Oakland Powwow’una yolculuk yapmak için şahsi nedenlerinin olduğu, çeşitli kişilerin hikayesi. Jacquie Kızıl Tüy yeni alkolü bırakmış ve utanç içinde bıraktığı ailesine ulaşmaya çalışıyor. Dene Oxendene dayısının ölümünün ardından yaşamını toparlıyor ve dayısının hatırasını onurlandırmak için powwow’da çalışmaya gelmiş. Opal Viola Victoria Ayı Kalkanı, YouTube videolarıyla geleneksel Kızılderili dansını kendi başına öğrenen ve powwow’a halkın önünde ilk kez dans etmek için gelmiş olan, yeğeni Orvil Kızıl Tüy’ü seyretmek için gelmiş. İhtişamlı bir toplanma ve kutsal gelenekler ve geçit alayından oluşan bir tören olacak. Ve bir kurban, bir kahramanlık ve tarifsiz bir kayıp olacak.
Ateşli, hiddetli, eğlenceli, yürek parçalayıcı. O Yer O Yer bir millet ve onun halkının tarihine dokunmuş şiddet ve toparlanma, hafıza ve kimlik, güzellik ve çaresizlikle ilgili amansızca hızlanan çok-kuşaklı bir hikaye. Görkemli, unutulmaz bir başlangıç.
“Amerkan kurgusunun manzarasını genişletmiş olan parlak zekalı ve cüretkar bir sanatçıya, hoş geldin. O Yer O Yer içten bir hüznün musallat olduğu mizahi bir vizyon. Tommy Orange eski bir kalbi olan yeni bir yazar,”
Louise Erdrich
“Kaliforniya’daki kentli Yerli topluluğuna ilgi çekici bir derinlemesine dalış: baş döndüren bir edebi başlangıç!”
Margaret Atwood
“O Yer O Yer üzerimize bir gök gürlemesi gibi iniyor: yirmi-birinci yüzyıl edebiyatının nihayet kendini Vazgeçilmez ilan eden, büyük, gümbürtülü, patlayan sesi.”
Marlon James
Katedral
Yazar: Raymond Carver
Çevirmen: Ayça Sabuncuoğlu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 232
Gazete her gün eve gelirdi. Erkek ilk sayfadan sonuna kadar okurdu. Sandy onun her şeyi okuduğunu görürdü, ölüm ilanlarına varana kadar, belli başlı şehirlerin hava sıcaklıklarını gösteren bölümü de, şirket birleşmeleri ve faiz oranlarını yazan ekonomi sayfasını da. Sabahları, erkek ondan önce kalkar ve tuvaleti kullanırdı. Sonra televizyonu açar ve kahve yapardı. Sandy onun günün o saatinde iyimser ve neşeli göründüğünü düşünürdü. Ama Sandy işe gitmek için evden çıktığı sırada, erkek kanepeye kurulmuş, televizyon da açık olurdu. Çoğunlukla akşamüstü Sandy eve döndüğünde televizyon hâlâ açık olurdu.
Yaşamın acı yüzüyle bu kadar erken tanışmasaydı, kuşkusuz yine yazar olurdu ama hiçbir zaman okurları tarafından böyle sahiplenilmezdi Raymond Carver. Gençlerin haytalık yapıp havai aşklar kovaladığı yaşlarda o evli ve iki çocuk babasıydı. Hayatı öğrenmenin yolu, bulduğu her işte çalışmaktı. Benzincide çalıştı, hademelik, garsonluk yaptı. Yaşananlar, kâğıda döküldüğünde bazen Çehov tadındaydı, bazen Kafka… İnsanların yaşamlarında barınan, gizlenen öyküleri, yalın, gerçekçi, acıtan şiirsel bir dille yansıttı. Yenilenler içkiye sığınırken, kısa öykü türünü yeniden var eden Carver, her başarısında içti, çok içti, ölümüne içti…