Veronika Ölmek İstiyor kitabında Veronika, her istediğine sahip görünen, renkli bir yaşam süren, yakışıklı erkeklerle gezip tozan genç bir kadın olmasına karşın, mutlu değildir. Yaşamında bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir.
Veronika Ölmek İstiyor
Yazar: Paulo Coelho
Çevirmen: Haldun Pamir
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 198
“Paulo Coelho’nun ustalığı, herkese seslenebilmesinden kaynaklanıyor. Sevecen, ama etkili bir öğretmen. Kitapları tüm dünyada 100 milyon satmış olan Coelho’nun şaşırtıcı çekiciliğinin nedeni de bu olsa gerek.”
Veronika, her istediğine sahip görünen, renkli bir yaşam süren, yakışıklı erkeklerle gezip tozan genç bir kadın olmasına karşın, mutlu değildir. Yaşamında bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir. Başarısız bir intihar girişiminin ardından, kendine geldiği zaman bir akıl hastanesindedir. Üstelik çok kısa bir ömrü kaldığını öğrenir. Zaten ölmek isteyen Veronika bu süreçte, başka dünyaların insanlarını tanırken kendisini de keşfetmeye başlar…
Paulo Coelho’nun ülkemize yakın bir coğrafyada, Bosna ve Slovenya’da geçen Veronika Ölmek İstiyor adlı romanı, var oluşumuzun her dakikasına yaşam ile ölüm arasında bir seçim olarak yaklaşıyor. Toplumun alışılmış kalıplarının dışına çıkan, farklı düşünceleri yüzünden önyargıları göğüslemek zorunda kalan insanları anlatıyor.
İlginizi Çekebilir: Yedinci Gün Serisi
Hiç
Yazar: Hanif Kureishi
Çevirmen: Ahmet Ergenç
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 142
Bir zamanlar yakışıklı ve etkileyici bir erkek olan ünlü film yönetmeni Waldo, David Bowie’yle ve Joe Strummer’la takılıyor, tanıştığı bütün kadınları baştan çıkarıyordu. Ama artık yaşlı ve hasta bir adam. Geçmişte kalmış başarılarının izleriyle dolu Londra’daki dairelerinde ona karısı Zee bakıyor. Ama bir gün Waldo, tutkuyla bağlı olduğu karısının onu otuz yıllık arkadaşı Eddie’yle aldattığından şüphelenmeye başlıyor. Bu durumu sessizce sineye çekmeye niyeti olmayan yaşlı kurt bir plan yapıyor: Hainleri suçüstü yakalayıp şüphelerini doğrulayacak ve sonra da intikamını alacak. Üstelik bu plan onun başyapıtı da olacak. Ama bütün bunları tekerlekli sandalyeye mahkûmken yapması pek de kolay değil…
Varoşların Budası ve Yakınlık’ın yazarı Hanif Kureishi, son romanı Hiç’te bir adamın ölümle yüzleşmesini çarpıcı bir dürüstlükle anlatıyor. Kureishi’ye özgü kapkara bir mizahın hâkim olduğu romanın arka planındaysa sınırsız bir özgürlük döneminin sona ermesinin hüznü ve bir kuşağın iç hesaplaşmaları var. Hiç; ölüme, arzunun doğasına ve cinselliğe dair saptamalarıyla hem sert hem de eğlenceli olmayı başaran nadir romanlardan.
“Başka hiçbir yazar günümüz dünyasına bu kadar keskin ve acımasız gözlerle bakamaz.”
William Boyd
“Hanif Kureishi’nin bu zekâ dolu intikam hikâyesi şeytani bir şekilde eğlenceli.”
Times
Aşktan ve Gölgeden
Yazar: Isabel Allende
Çevirmen: Eren Cendey
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 320
Bu öykü, birbirlerini amansızca seven, böylece sıradan bir varoluştan kendilerini sakınan bir kadınla bir erkeğin öyküsüdür. Bu öyküyü zaman aşımına karşı koyarak belleğimde gizledim; şimdi artık bu yerin ıssız gecelerinde size anlatabilirim. Bunu, onlar ve ötekiler için yapacağım. Çünkü onlar bana yaşamlarını emanet ettiler ve şöyle dediler: Al, yaz, yoksa rüzgâr onu silip yok edecek.
Yazarlık serüvenini, “gerçekliğin bütün boyutlarını görebilmek ve yazabilmek” olarak niteleyen Allende, bu kitapta, bir cinayetin perde arkasını araştıran iki gazeteciye odaklanıyor. Gene karanlığı dile getiriyor, ardından aydınlığı; umudu, peşi sıra umutsuzluğu; acımasızlığı, dayanışmayı… Her şeye rağmen karamsar değil. Hatta bir parça “mutlu son” bile var. “Keşke yalnızca mutlu sonları yazabilseydim, ne yazık ki yaşam hiç öyle değil,” dese de…
Portakal Kız
Yazar: Jostein Gaarder
Çevirmen: Dr. Esen Tabar
Yayınevi: Pan Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 152
“Hayatı seçen ölümü de seçer.” Georg, ölümünden 11 yıl sonra babasının kendisine yazmış olduğu uzun bir mektupta zor bir soruyla karşı karşıya kalır.
“Eğer sana seçme şansı verselerdi, kısacık hayatın ardından öleceğini bile bile yaşamayı kabul eder miydin?”
Georg 4 yaşındayken kaybettiği babasından aldığı veda mektubuyla geçmişe bir yolculuğa çıkar. Ona gizemli Portakal Kız’la yaşadığı aşk hikayesini uzun uzun anlatmıştır. Ancak okudukça mektubun, onun geleceğiyle ilgili olduğunu kavrar. Babası onun sorularına artık cevap veremeyecektir, ama sevgiye, hayata ve ölüme dair doğru sorular sormasını sağlayacaktır.
Karanlık Gözükünce
Yazar: William Styron
Çevirmen: Tomris Uyar
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 100
“Çöküntünün rüzgârı karışık yönlerden eser, ışığı da solgundur.”
1985 güzü, Paris. Dünyaca bilinen Sophie’nin Seçimi’nin yazarı başarısının doruğundadır. Bir ödül almak için gittiği Paris’te depresyonun karanlığına karıştığını fark eder. Ne ödüller ne parlak edebiyat matineleri ne tumturaklı konuşmalar mutlu etmektedir onu. Artık William Styron için, Camus’nün ve diğerlerinin izini sürerek yazarı çevreleyen umutsuzluk, çöküntü, intihar düşüncesi üzerine düşünme vakti gelmiştir. Karanlık Gözükünce, melankoli ve depresyonu hiçbir psikiyatri seansının sağlayamayacağı bir derinlik ve samimiyetle anlatıyor.
Seyahat Sanatı
Yazar: Alain De Botton
Çevirmen: Ahu Sıla Bayer
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 259
Kitaplarıyla yaşamın çeşitli kavramlarına yepyeni bakışlar kazandıran Alain de Botton, bu kez “seyahat etmeyi” yatırıyor masaya. Farklı şehirleri, farklı yazarların hayali rehberliğinde gezerken, yolculuğun büyüsü kentlerin kokularına karışıyor.
Alain de Botton, seyahati tatil ya da iş rutininin gerektirdiği bir aracı değil, ruhu dinlendiren ve iyileştiren bir etkinlik olarak görüyor. Seyahat Sanatı, isterseniz trende, otobüste ya da uçakta kilometreler aşarken, isterseniz de koltuğunuzdan kalkmadan kahvenizi yudumlarken okuyabileceğiniz bir kitap.
Seyahat planı ise çok basit:
Gidilecek Yer: Uzaklar
Rehberiniz: Yazarlar
Açlık
Yazar: Knut Hamsun
Çevirmen: Behçet Necatigil
Yayınevi: Varlık Yayınları
Sayfa Sayısı: 160
Norveçli büyük romancı Knut Hamsun’un kişiliğini ve ününü oluşturan en büyük romanı Açlık’tır. Ünlü bir yazar olma sevdasıyla yanıp tutuşurken, bir yanda da açlıkla pençeleşen bir gencin, gerçekten duygulandırıcı öyküsü olan bu kitap, dünya edebiyatının başyapıtları arasında anılmaktadır. Behçet Necatigil’in usta kaleminden, örnek bir çeviri okuyacaksınız bu ciltte.
İpek
Yazar: Alessandro Baricco
Çevirmen: Şemsa Gezgin
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 120
İpek, günümüz İtalyan edebiyatının büyük yıldızlarından Alessandro Baricco’nun, dünyanın dört bir yanındaki okuru fethetmiş olan romanı. Şiirimsi bir anlatımla insanın en büyük sorunlarından birini dile getiriyor: mutluluk arayışını.
Yıl 1861; Güney Fransa’nın Lavilledieu kasabasından Herve Joncour, karısı Hélène ile mutlu bir yaşam sürmekte, geçimini de ipekböceği alım satımıyla sağlamaktadır. Günün birinde hastalıksız ipekböceği satın almak için dünyanın öbür ucuna, Japonya’ya gitmesi gerekir. Bu yolculukta Joncour için asıl tehlike haydutlar ya da Japonya’da süren iç savaş değil, Japon ipek kralının gözdesi olan müthiş güzel bir çocuk-kadına tutulmak olur. Kız, onunla hiç konuşmasa da, bakışlarıyla, davranışlarıyla genç adamı baştan çıkarır. Joncour genç kadının egzotik cazibesiyle karısının bencillikten uzak aşkı arasında bocalar. Bu iki niteliğin aynı anda, aynı kişide var olabileceğini anladığında ise artık hayatı eskisi gibi değildir.
Sen Bunu Okuduğunda Ben Ölmüş Olacağım
Yazar: Julie Anne Peters
Çevirmen: Duygu Yücel
Yayınevi: GO!
Sayfa Sayısı: 268
Kelimeler Öldürür
Anaokulundan beri diğer çocukların, hatta yetişkinlerin zorbalıklarına maruz kalan ve birkaç kez intihar girişiminde bulunan on beş yaşındaki Daelyn Rice için durum yeni kaydolduğu lisede de pek iç açıcı değildir. Kendini öldürmeye kararlı olan Daelyn, hayatlarını sonlandırmak isteyen insanlar için tasarlanmış, Işığın-İçinden isimli bir internet sitesini keşfeder ve siteye kaydolarak, intihar etmek için 23 günlük geri sayımı başlatır. Derken Santana adındaki genç bir çocuk okul çıkışında onunla birlikte bahçede oturmaya ve onunla konuşmaya başlar. Ama daha önce pek çok kez aynı şekilde kandırılıp alay edilen, hor görülen Daelyn’in insanlara güvenmesi için artık çok geçtir… Öyle değil mi?
Ulusal Kitap Ödülü finalisti Julie Anne Peters bu sarsıcı kitapla, zorbalığın gençleri nasıl uçurumun kenarına itebileceğine ışık tutuyor.
Beton Bahçe: İlk Aşk – Son Ayin
Yazar: Ian McEwan
Çevirmen: Figen Bingül
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 232
Çağdaş İngiliz edebiyatının başarılı isimlerinden, Man Booker Ödüllü Ian McEwan’dan bir roman ile bir hikâye derlemesi: Beton Bahçe ve İlk Aşk, Son Ayin.
McEwan Beton Bahçe’de annelerini kaybeden kardeşlerin daha dışarıdaki dünyaya bile hazır değilken nasıl kendi dünyalarına çekildiklerini anlatıyor. Dört kardeşi kuşatan bir ölümün ve yıkımın izlerini okura aktarırken huzursuzluğun ne boyutlara varabileceğini gösteriyor.
Kısa, etkileyici, kimi zaman korkutucu hikâyelerden oluşan İlk Aşk, Son Ayin derlemesinde ise insanların gözünü kapamak istediği acı gerçeklere dikkat çekiyor. Can sıkıntısının insanı cinayete sürükleyebileceğini, gençlik meraklarının ne sonuçlar doğurabileceğini, dayanılmaz yalnızlıkların insanın en kötü dürtülerini nasıl uyandırabileceğini gözler önüne seriyor.
“McEwan öyle bir yeteneğe sahip ki aynı anda hem tuhaf hem olağanüstü olabiliyor.”
Boston Sunday Globe
“McEwan, olağanüstü bir korku sihirbazı.”
Village Voice Edebiyat Eki
“Beton Bahçe özgüvenli, ustalıklı bir teknikle yazılmış, merak uyandıran bir eser.”
Observer
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
Yazar: Joanne Greenberg
Çevirmen: Nesrin Kasap
Yayınevi: Metis Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 288
‘Sana Gül Bahçesi Vadetmedim’, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sağımıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah’ın akıl hastanesine ‘düşme’sine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun ‘kurtarma operasyonu’ başlar. Greenberg’in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, ‘akıl hastalarının gizleri’ üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.
Kızım Olmadan Asla
Yazar: Betty Mahmudi
Çevirmen: Çiğdem Samsunlu
Yayınevi: Sonsuz Kitap
Sayfa Sayısı: 408
Evladı için mücadele eden bir annenin yürek burkan gerçek yaşam öyküsü.
Amerika’da ve Avrupa ülkelerinde haftalarca çoksatanlar listesinde bir numarada kaldı!
Sadece Fransa’da 2 milyonun üstünde okundu!
Tüm dünya bu kitabı konuştu!
Filmi bazı Müslüman ülkelerde yasaklandı!
Betty Mahmudî’nin hayatı, kocası ve kızıyla İran’a yaptıkları aile ziyareti ile kâbusa döndü… Artık önünde iki seçenek vardı: Ya kızını bırakıp kendi ülkesine dönecek ya da kızı için ölümü göze alacak!
İmza Toplayan Adam
Yazar: Zadie Smith
Çevirmen: Mefkure Bayatlı
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 395
Alex-Li Tandem, hayatını ünlü kişilerin imzalarını toplayıp ticaretini yaparak kazanan biridir. Hem Yahudi hem de Çinli olan Alex, bir sabah uyandığında, “süperstar” denilen bir uyuşturucunun etkisinde geçirdiği üç tatlı günün bütün hayatını değiştirdiğini fark eder: Kız arkadaşının da içinde olduğu arabayla bir kaza yapmıştır, tüm arkadaşlarıyla arası bozulmuştur ve en önemlisi, elinde, on dört yaşından beri her hafta bir mektup yazarak imzasını istediği eski Holywood yıldızı Kitty Alexander’ın imzalı bir fotoğrafı vardır.
Göz ardı edilmekten hoşlanmayan halk onu unutmuştur gerçi, ama İmza Toplayan Adamlar asla! Mazoşisttir çünkü onlar, hor görülmeye bozulmazlar. Nitekim Alex de, meslektaşlarının tek bir imzasına sahip olmak için bir servet bayılacağı Kitty’nin elyazısına sahip olmakla yetinmez. Kitty’nin sadık bir hayranıdır o ve hayranlık da bir tünelin içinden bakmaktan farksızdır: öylesine sıcak, karanlık ve tek yönlü bir körlük.
Sonunda, hayallerinin peşinde bir hafta geçirip Kitty’yi bulmak üzere New York’a gitmeye karar verir. Arkasında ise, hem kalp pili değiştirilecek hem de gönlü alınacak güzeller güzeli bir kız arkadaş, Kabala’nın gizemli dünyası içinde kaybolmuş bir siyahi peygamber, kendisinden her zaman imkânsızı isteyen bir çılgın haham, en büyük kusuru fazla Amerikan filmi izlemek olan bir platonik sevgili ve karnı acıkınca avlayacağı türler arasında ayrım yapmayan bir kedi bırakmıştır.
İlk romanı İnci Gibi Dişler’le edebiyat dünyasını sarsıp ödüle doymaz bir gösteri sergileyen Zadie Smith, ikinci romanı İmza Toplayan Adam’da yine birçok renkli karakteri ve farklı konuyu kendine özgü mizah anlayışıyla bir araya getirip, son derece komik ve varoluşçu esintiler taşıyan bir yolculuk sunuyor okura. Bu arada, çağımızın hastalığıyla kendince dalgasını geçmekten de geri kalmıyor:
“Ey şöhret, sayende sonsuza kadar yaşayacağım!”
Aşk Hikayesi
Yazar: Erich Segal
Çevirmen: Filiz Çakır
Yayınevi: Alakarga
Sayfa Sayısı: 152
“‘Bana çok sıkı sarılır mısın,’ diye sordu. Ellerimi kollarına koydum (Tanrım, ne kadar zayıftı) ve birazcık sıktım.
‘Hayır Oliver,’ dedi, ‘gerçekten sarıl.’
Borulara ve diğer şeylere çok ama çok dikkat ederek yatağa çıktım. Yanına uzanıp ona sarıldım.
‘Teşekkür ederim Ollie.’”
Harvard’lı zengin sporcu Oliver ile müzik öğrencisi Jennifer’ın, neredeyse ortak hiçbir yanları olmamasına rağmen yaşadıkları, her şeyi göze aldıkları bir aşkın hikâyesi. Erich Segal’in kaleme aldığı, yayımlandığı günden bu yana milyonlar satan, film uyarlaması da bulunan Aşk Hikâyesi, Filiz Çakır’ın çevirisiyle yeniden okurla buluşuyor. Bir çağdaş dünya klasiği olan bu kitabı okuduğunuzda hafızanızdan silinmeyecek bir aşka şahitlik edecek, etkisinden kolay kolay sıyrılamayacaksınız.
Tutku
Yazar: Jeanette Winterson
Çevirmen: Pınar Kür
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 182
eanette Winterson deniz kıyılarından kanal kentlerine, karla kaplı dağlardan sıcak meydanlara uzanan bir masal anlatıyor: Sadakatin, aidiyetin, arayışın ve bulamayışın zorlu yollarından geçerek tutkuya dönüşen bir masal. Tutkunun yalnızca aşkta, aşkın ise yalnızca karşı cinste arandığı bir hikâyeyi reddederek çıplak gerçeği hayallerin büyülü dünyası üzerine kuruyor.
Savaşın yıkıcılığı, düş kırıklığının sarsıcılığı, kavuşamamanın burukluğu farklı coğrafyalardan gelerek yolları kesişen ve hangi yöne giderse gitsinler daima kendilerine çıkanların keskin anlatısında hayat buluyor.
Hayata karşı oynanan kumarda aldığımız riskleri incelikle süzüyor Winterson. Sonuçta “Neyi tehlikeye attığın neye değer verdiğini gösterir.”
Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında
Yazar: Haruki Murakami
Çevirmen: Pınar Polat
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 188
Haruki Murakami’nin, Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında adlı eserinin konusu Hajime ve Shimamato adlı iki insanın, kaderin ellerinde yaşadıkları etkileyici bir aşk hikâyesi şeklinde karşımıza çıkıyor.
Murakami, Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında’da kurguladığı aşk hikayesini sağlam bir tarihsel temele dayandırarak eserin edebi ruhunu ortaya koyuyor. Eserin baş karakterlerinden Hajime, 1951 yılı doğumludur ve Japonya o yıllarda İkinci Dünya Savaşı’nın dumanı hâlâ tütmektedir. Japonya, büyük bir yıkıntıdan kendini kurtarıp müthiş hızlı bir gelişme dönemine girmiştir; fakat işçi ve hammadde kıtlığından muzdariptir. Devlet, halkı çocuk sahibi olmaları için teşvik etmektedir. Birçok ailenin en az iki ya da üç çocuğu vardır; fakat Hajime gibi tek çocuklu orta-sınıf aileleri çok nadirdir. Hajime, ailesinin tek çocuğu olarak çocukluk yıllarını kitaplara ve müziğe adayarak geçirir. Bu durum ve insanların ona karşı önyargısı Hajime’yi etkilemiştir ve onun yalnızlık dolu ve takıntılı bir dünya görüşü edinmesine neden olmuştur.
Benim Adım Kırmızı
Yazar: Orhan Pamuk
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 552
Orhan Pamuk’un “en renkli ve en iyimser romanım” dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul’da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı’nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce, Şeküre’ye âşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer.
İstanbul’da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikâyelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.
“Türk romancısı Orhan Pamuk, Avrupa’ya roman nasıl yazılır, gösteriyor.”
Frankfurter Allgemeine