Wildfell Konağı Kiracısı kadının toplumsal konumu konusuna cesur yaklaşımıyla şaşırtıcı ölçüde modern bir eser, içten anlatımı, yoğunluğu ve çok katmanlı hikâyesiyle önemli bir klasik.
Wildfell Konağı Kiracısı
Yazar: Anne Bronte
Çevirmen: Mehtap Gün Ayral
Yayınevi: Yedi Yayınları
Sayfa Sayısı: 449
Wildfell Konağı’nın yeni kiracısı Helen “Graham” küçük yaştaki oğluyla kasabaya taşındığında esrarengiz hayatı ve göz kamaştırıcı güzelliğiyle dikkatleri üzerine hemen çeker, özellikle de Gilbert Markham’ınkini. Resim yaparak geçimini sağlayan, geleneksel fikirlere karşı çıkan Helen, kısa sürede kırsal bölgenin gündelik yaşantısı içinde göze çarpacak, roman ilerledikçe gizemli geçmişi kademeli olarak aydınlanacaktır.
Brontë kız kardeşlerin en gencinin 1848 yılında yazdığı, dönemin romantik akımının dışında kalan, gerçekçi bir üslupla kaleme alınmış, yazarının hayatından da otobiyografik ögeler içeren Wildfell Konağı Kiracısı kadının toplumsal konumu konusuna cesur yaklaşımıyla şaşırtıcı ölçüde modern bir eser, içten anlatımı, yoğunluğu ve çok katmanlı hikâyesiyle önemli bir klasik.
Agnes Grey
Yazar: Anne Bronte
Çevirmen: Tünde Ecem Kutlu
Yayınevi: Yedi Yayınları
Sayfa Sayısı: 220
Richard Grey aile birikimlerini riskli bir yatırımda kaybedince ümitleri suya düşen ailenin küçük kızı Agnes, hem ailesine maddi destek olmak hem de kendi hayatını ve özgürlüğünü kendi ellerine almak ister ve üst sınıftan İngiliz ailelerin yanında mürebbiyelik yaparak bu amacını gerçekleştireceğini düşünür. Ancak ebeveynler ve çocuklarının beklentileri Agnes’inkiyle bir olmayacak, gördüğü muamele sonrası Agnes’in insanlığa ve kendisine olan güveni çetin sınavlara tabi tutulacaktır.
Kendisi de bir dönem mürebbiye olarak çalışan, kişisel tecrübelerine dayanarak yazdığı ve ilk kez 1847’de yayımlanan ilk romanı Agnes Grey’de, Anne Brontë hayal kırıklığı, dışlanma ve yalnızlıkla mücadele eden bir kadının cesur hikâyesini anlatıyor.
Floss Nehrindeki Değirmen
Yazar: George Eliot
Çevirmen: Gönül Suveren
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 742
İngiliz kırsalında, Floss Nehri kıyısında, babasının işlettiği bir değirmenin civarında doğup yetişen Maggie Tulliver, ağabeyi Tom’u taparcasına sevmektedir. Ancak ne Tom ne de ebeveynleri bu akıllı ve uçarı kız çocuğuna gereken ilgiyi gösterir. Kabına sığmaz Maggie yıllar içinde alımlı, fazlasıyla zeki bir genç kadın haline gelince, üzerindeki baskı ve sırtına yüklenen sorumluluklar artacak, bunlar arzularıyla tehlikeli derecede çatışacaktır. Taşra hayatının dar kalıplarına sığamayan Maggie, zamanla kendini farklı özelliklere sahip üç erkeğin kıskacında bulur: Ailenin sorumluluğunu yüklenen ağabeyi Tom, sanatçı Philip ve üst sınıf mensubu, çekici, tehlikeli Stephen…
Özellikle kardeşler arası rekabete içgörülü yaklaşımı, güçlü tutkuları en dolaysız haliyle aktarması, 19. yüzyıl İngiltere kırsalına ve yaşantısına dair muazzam gözlem gücü ve birey ile toplum arasındaki çatışmayı çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermesiyle Floss Nehrindeki Değirmen, büyük yazar George Eliot’ın (Mary Ann Evans) kendi hayatından esinler taşıyan, en güçlü romanlarından biridir.
“George Eliot’ın romanlarında bir ahlaki yücelme duygusu, bir adalet sevgisi sezilir. Gerçek ve aydınlık, eserlerini sarar. O her şeye, iyi ve geniş yüreklilikle bakar.”
Henry James
“Floss Nehrindeki Değirmen’den iki sayfa okumak, beni gözyaşları içinde bırakmaya yeter.”
Marcel Proust
Middlemarch
Yazar: George Eliot
Çevirmen: Ünal Aytür
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 952
Kendi döneminde kadınların hapsolmaya zorlandığı fantezi dünyası yerine sıradan insan hayatının karmaşasını gözler önüne seren George Eliot, İngiliz edebiyatının başyapıtlarından biri olan Middlemarch’ta bireysel trajediler, küçük başarısızlıklar, küçük zaferler, sıkıntılı evlilikler ve seçimlerin önemi gibi meselelerle aslında sadece bir kasabanın sakinlerine değil, tüm insanlığa ışık tutuyor.
Umutsuz bir evlilik yapan Dorothea, yanlış seçimlerinin bedelini ödeyen genç doktor Lydgate, kimsenin sevmediği Bulstrode, hayal kırıklıklarıyla savaşan Fred Vincy ve daha nicesi. İdealizmin, hayal kırıklıklarının, aldatılmanın, sadakatin, engelleri aşmaya çalışan evliliklerin klasikleşen romanı Middlemarch’ı Ünal Aytür’ün özenli çevirisiyle yayımlıyoruz.
Beyazlı Kadın
Yazar: Wilkie Collins
Çevirmen: Serim As Özdemir
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 744
Beyazlı Kadın, Victoria dönemi kurgusal yapıtları arasında “duygusal gerilim romanı” diye tanımlanan ve Gotik edebiyatın gerilimini, İngiliz edebiyatının psikolojik gerçekçiliğiyle kaynaştıran türün ilk örneği olarak kabul edilir.
Roman karakterlerinin çeşitli ruhsal durumlarını aktaran çarpıcı anlatım biçeminin ustası Wilkie Collins, bu ilk romanında gotik romanlardaki dehşeti gizemli İtalyan şatolarından, Victoria dönemi İngilteresi’nin daha modern, orta sınıf evlerine taşıdı. Gotik edebiyat çoğunlukla cinayet, delilik, iki eşlilik temalarına odaklanırken Beyazlı Kadın türü romanlar, dönemin kırsal malikânelerinde olabilecek bir takım kötü niyetli emelleri ve onlara bağlı olayları aktarır. Henry James, Collins’in yapıtlarını, “Mr. Collins, gizemlerin en gizemlisini, kapımızın eşiğindeki muammayı romana kattı,” diye tanımlar. Charles Dickens’ın onu taklit eden bir roman yazmaya çalışmış olması da Wilkie Collins’in ve Beyazlı Kadın’ın değerini belirtmek için yeterli sayılabilir. Collins ise kendi tarzını, “evdeki tiyatronun sırları” olarak açıklar.
Çılgın Kalabalıktan Uzak
Yazar: Thomas Hardy
Çevirmen: Nihal Yeğinobalı
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 496
Güzel Bathsheba Everdene, kendisine miras kalan büyük ve bakımsız çiftliği çekip çevirmek için Weatherbury köyüne gelir. İçgüdülerine göre hareket eden Bathsheba, köydeki üç erkek, atılgan ama sorumsuz Çavuş Troy, saplantılarının tutsağı olan Çiftçi William Boldwood, sadık ve becerikli Gabriel Oak arasında bocalarken duygusal bir eğitimden geçecektir…
İngiltere’nin güneybatısındaki düşsel Wessex bölgesinde geçen romanlarıyla tanınan Thomas Hardy, Çılgın Kalabalıktan Uzak yapıtıyla büyük ün kazanmıştı. Mizahi, melodramatik, pastoral ve trajik öğeleri ustaca harmanlayan roman, Hardy’nin her zamanki ihanet ve aşk acısı temalarını işlemesinin yanı sıra en sıcak, en eğlenceli yapıtlarından biridir.
Türkiye’den 20 çağdaş fotoğrafçı Can Klasikleri’nin bu özel dizisi için 20 kitabın kapak fotoğrafını özgün yorumlarıyla hazırladı.
Northanger Manastırı
Yazar: Jane Austen
Çevirmen: Nagihan Çakır
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 296
Jane Austen’ın yirmili yaşlarında yazdığı ama ölümünden sonra, 1818’de İkna ile beraber yayımlanan ilk romanı Northanger Manastırı’nda gösterişsiz, güzel bir kız olan Catherine Morland, genç, yakışıklı vaiz Henry Tilney’ye âşık olur. Henry’nin babası, Catherine’i varlıklı biri sandığı için kızı Northanger Manastırı’na çağırır. Birçok Gotik roman okumuş olan, hayal gücü geniş Catherine, manastıra geldiğinde burayı kâbuslardan çıkma bir yer gibi görür, yanlış anlaşılmalar biriktikçe her şey içinden daha da çıkılmaz bir hal alır.
Saatlerin seri üretimiyle beraber kullanımının da arttığı, bu nedenle de zaman algısının değiştiği, dakikliğin daha da önem kazandığı bir dönemi yansıtması ve on dokuzuncu yüzyıl İngiliz orta sınıfının iyi bir tasvirini yapmasıyla da dikkat çeken Northanger Manastırı, Jane Austen’dan ahlaka, insan doğasına dair hem renkli bir komedi hem de iğneleyici bir eleştiri.
“Austen’ın, Northanger Manastırı eseri, yaşadığı dönemin ‘yapmacık’ romanları diye gördüğü şeye karşı muzip bir cevabıydı: Mükemmel erkek, kadın kahramanlar ve düşmanlar yerine hatalı, olay örgüsünün isteklerine göre değil, doğal hareket eden üç boyutlu karakterler yazmıştı.”
Jo Baker
Mansfield Park
Yazar: Jane Austen
Çevirmen: Ayşe Belma Dehni
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Sayfa Sayısı: 656
1814 yılında yayımlanan Mansfield Park için Jane Austen’ın başyapıtı denebilir. Jane Austen’ın bu roman özelindeki anlatım tekniği çetrefildir, dil kâh açılıp genişler kâh kapanıp daralır; bazen semboller ve metaforlar yüklenir; dildeki bu dalgalanmalar anlatılmak istenen olaylarla doğrudan alakalı tabii: burjuva orta sınıf ailesi. Sürekli doldurulmaya çalışılan ama bir türlü dolamayan, hep fire veren bir boşluktur aslında burjuva aile hayatı: ilişkiler sıkıcı, değerler yüzeyseldir, arzular ve tutkular yükselme ve itibar kazanma hırslarından ötürü daima bastırılır; arzunun engellenmesi mevcut kimlikleri içten içe bunalıma sürekler. Karakterler çözülüp dağılır ama yeniden toparlanamazlar.
Jane Austen bu yapıtında burjuva varoluşunu gerçekçi bir tarzda açığa vurur, bu esnada aile kurumunun, iktidar ilişkilerinin, zenginleşme tutkularının kuvvetli bir eleştirisini yapar, mevcut sıkıcı varoluştan çıkış için de kendi üzerine kapansa da bir imkan olarak aşka işaret eder: En seçkin yazarın kaleminden bile bundan daha değerli bir mektup çıkmamıştı. Zaten bir kadına duyulan aşkın coşkusu, onu yazan yazarı aşar ve yazdığı nasıl olursa olsun onun için mutluluk kaynağı olurdu… Her ne kadar aşk bir imkân olarak belirse de, burjuva ilişkilerinin sarpa sarmasından ötürü “mutluluk kaynakları” kurur; kabaran duygu selleri dışarı akamadığı için içeriyi aşındırır, özneler zamanla solar…
Orman Sakinleri
Yazar: Thomas Hardy
Çevirmen: Taciser Belge
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 442
Orman Sakinleri, İngiliz edebiyatının büyük yazarı Thomas Hardy’nin kozmik düzenin doğadaki yansımalarını ve insan ilişkilerine etkilerini konu eden unutulmaz romanı.
Bir orman köyünde yaşayan Grace Melbury, ona ilgi duyan fakir ve eğitimsiz Giles Winterborne yerine babasının baskısıyla doktor Edred Fitzpiers ile evlenmeyi seçer. Ne var ki, kırsal yaşamın âdetlerine ayak uydurmakta zorlanan Fitzpiers, bir süre sonra karısına ihanet edip Felice Charmond ile flört etmeye başlar. Köydeki sosyal hayatın dengesini bozan bu kaçamak doğanın bazı karakterleri ödüllendirdiği, bazılarını ise cezalandırdığı bir olaylar zincirini tetikler.
Orman Sakinleri evlilik, ihanet, hastalık ve ölüm temalarını doğaya özgü unutulmaz sesler, görüntüler ve renklerle bezeyen, benzersiz bir kır romanı.
“Orman Sakinleri, Hardy’nin en güzel ve en asil romanıdır.”
William Lyon Phelps
“Thomas Hardy’nin ölümüyle İngiliz romanı lidersiz kalmıştır.”
Virginia Woolf
Cranford
Yazar: Elizabeth Gaskell
Çevirmen: Taciser Belge, Fatih Özgüven
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 287
Cranford, 19. yüzyıl İngiliz edebiyatının dev yazarı Elizabeth Gaskell’ın İngiliz taşrasına kadınlar arasındaki dostluklar üzerinden bakan başyapıtı.
Cranford’da Gaskell, bekâr ve orta yaşlı iki kadının, Miss Deborah ve Miss Matty’nin serüvenleri üzerinden taşra yaşamına dair minimalist portreler sunuyor. Kadınlar arasındaki arkadaşlıklar ve alışkanlıkların dekoru olan Cranford, adab-ı muaşeret ve gelenek üzerine satirik bir anlatı olduğu kadar ironi ve mizah, ölüm ve trajedinin eşzamanlı yürürlükte olduğu bir insanlık sahnesi teşkil ediyor. Elizabeth Gaskell’ın gerek aile yaşamı gerek toplumsal yaşama yönelik keskin gözlem gücünü yansıtan Cranford, Jane Austen’dan sonra 19. Yüzyıl İngiliz toplumuna kadınların penceresinden bakmayı sürdüren birinci sınıf bir yazarın elinden çıkma bir başyapıt.
“Sevgili Şehrazad’ım, hikâye anlatma yeteneğinin bir gecede tükenmeyeceğine, en azından bin bir gece süreceğine eminim.”
Charles Dickens
Müşterek Dostumuz
Yazar: Charles Dickens
Çevirmen: Aslı Biçen
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 1192
Müşterek Dostumuz’da Dickens, dönemin kapitalizminin başkenti Londra’daki hayata dair muhteşem bir panaroma sunar. En alt tabakalardan en üst tabakalara kadar mekik dokuyarak varlığın ve yokluğun portresini çizer.
Thames Nehri’ne düşen cesetleri toplama işi yapan ailenin rutin turlarından birinin tekinsiz betimlenişiyle başlayan hikâye hemen ardından yeni zengin Veneeringler’in hayatının alaycı ve olağanüstü absürt bir biçimde anlatılmasıyla devam eder. Müthiş bir dil ve üslup çeşitliliğine sahip olan roman eleştirel ve insani yönden de derinlikli bir eser.
“Hiçbir 19. Yüzyıl romancısı, hatta Tolstoy bile, Dickens kadar güçlü değildir; onun yaratı zenginliği neredeyse Chaucer ve Shakespeare’le boy ölçüşür.”
Harold Bloom
“Charles Dickens ile ilgili olarak… söylenebilecek tek şey, deha sahibi bir insan olduğudur.”
Jorge Luis Borges
Kasvetli Ev
Yazar: Charles Dickens
Çevirmen: Aslı Biçen
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 1015
Charles Dickens’ın olgunluk çağı romanı Kasvetli Ev’de, modern dünyaya geçişin sancılarını, Victoria çağının katı ahlakçılığını, her yeri saran yoğun sisin bunaltıcılığını, çılgın Chancery Mahkemesi’nin delirticiliğini güçlü bir toplumsal eleştiri ve sarsıcı bir gözlem gücü ile hissettiriyor.
Sokak çocuklarından, aristokrasiye, işçi sınıfından ev kadınlarına kadar toplumun her tabakasına uzanan roman sürükleyici polisiye kurgusu ve çok katmanlı anlatımı ile farklı bir toplumsal tarih kaydı olma özelliğini taşıyor
Avrupa kültüründe büyük iz bırakmış olan Dickens, bugün Noel denilince akla gelen beyaz karlar, çam ağacı, kızarmış hindi, yılbaşı kartları gibi simgelerden oluşan çağdaş Noel mitinin de yaratıcısıdır. Döneminde toplumun her tabakasından insanların büyük bir coşkuyla okuduğu hatta Kraliçe Victoria’nın bile en çok tanışmak istediği kişi olan Dickens’ın romanları büyük popülerlikleri nedeniyle uzun yıllar eleştirmenlerce “ciddi” edebiyat olarak kabul edilmemiştir. Ancak 1950’lerden sonra önemi yeniden kavranabilmiş ve yeni bir gözle incelenmeye başlanmıştır. Bu çerçevede 2001 yılı California Üniversitesi tarafından Kasvetli Ev Yılı olarak ilan edilmiştir.
Kafka’nın Dostoyevski ile birlikte en çok etkilendiği yazar olan Dickens’ın Kafka’nın dünyasına yansımalarını izleme şansı veren Kasvetli Ev tekrar tekrar okunması gereken uzun ve karmaşık bir roman ancak bu emeğin karşılığını veren bir deneyim. “Romanın Shakespeare’i”nden “soğuk ikindinin en soğuğu, koyu sisin en koyusu ve çamurlu sokakların en çamurlusu” H. K. Browne’un ilk baskı için hazırladığı illüstrasyonları ve Aslı Biçen’in titiz çevirisiyle ilk kez dilimizde.
Aytaşı
Yazar: Wilkie Collins
Çevirmen: Hüseyin Buğra Çelik
Yayınevi: Yedi Yayınları
Sayfa Sayısı: 540
T. S. Eliot’ın “polisiye romanların ilki, en uzunu ve en iyisi” olarak nitelendirdiği Aytaşı’nda, Wilkie Collins okuru Viktorya devri İngiltere’sinde esrarengiz ve heyecanlı bir hırsızlık hikâyesine götürüyor.
Yıllar önce bir Hindu tapınağından gasbedilen, Aytaşı olarak bilinen, paha biçilemez Hint Elması doğum gününde genç Rachel Verinder’a hediye edilir, ancak aynı gece ortadan kaybolur. Evdeki herkes bir şüphelidir, elması çalanın kim olduğunu bulmak kolay olmayacaktır. Ayrıca Elmas’ı her yerde takip eden, rivayetlere göre Elmas’ın koruyucuları olan üç Hintli de hesaba katılmalıdır. Kendinden sonraki polisiye anlatı türünün klasik unsurları haline gelen İngiliz kır evinde hırsızlık, hırsızın evdekilerden biri olması, okuyucuyu yanlış yönlendirme, zeki bir dedektifin devreye girmesi, yanlış şüpheliler ve şaşırtıcı bir son gibi asli unsurları barındıran Aytaşı, yalnızca tarihi öneme sahip bir eser olmakla kalmıyor, hikâyenin kurulmasındaki ustalık ve İngiliz İmparatorluğu’nun suçlarına bakış açısıyla yarattığı türün sınırlarını aşıyor.
İlk yayımlandığı tarih olan 1868’den bugüne değerinden hiçbir şey kaybetmeyen bu roman, adeta bugün basılmışçasına ilgi çekici ve eğlenceli kalmaya devam ediyor.
Adsız Sansız Bir Jude
Yazar: Thomas Hardy
Çevirmen: Taciser Ulaş Belge
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 462
Acıklı bir ilişkiyi konu etmesinin yanı sıra sıkışmış bir varoluşun, hatta var olamayışın öyküsü olarak Adsız Sansız Bir Jude, Thomas Hardy’nin belki de en sert, en etkileyici ve en ümitsiz eseridir.
Akademiye girme hayalini, yoksulluk ve üniversite yetkililerinin kayıtsızlığı yüzünden gerçekleştiremeyen taş ustası Jude Fawley, mutluluğu kuzini Sue Bridehead’de aramaya başlar. Başarısız evlilikler yaşamış bu iki karakterin sınıflara, topluma ve çağa meydan okuyan kenetlenişi, acı bir olay sonrasında çözülecektir. Taşralı olmayı ardında bırakamayan bir adamın hikâyesi olarak belki de en acıklı ve kişisel Hardy romanı denebilecek Adsız Sansız Bir Jude, modern dünyanın kırsal İngiltere’nin eteklerinde gezindiği dönemin bir anlatısı olarak aynı zamanda sosyal tarih eseridir de.
Romanın cinsel ilişkileri ve evlilik kurumunu ele alış biçimi Victoria dönemi İngilteresi’ni sarsmış, yazarın romancılık kariyerinin de sonunu getirmiştir.
“Hardy bence her şeyden önce bir şairdi, romanlarını da ulaştığı o seviyeden yazardı. Yazdığı trajedi ve trajikomedilerde, adeta bir çekicin vurma sesi duyulur”.
E. M. Forster