Yaban Kazı’nda Meici Dönemi’nin yaklaşan sonunun getirdiği sosyal değişimlerin gölgesindeki Tokyo’da dokunaklı bir yaşamöyküsünü anlatıyor.
Yaban Kazı
Yazar: Ogai Mori
Çevirmen: Alper Kaan Bilir
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 144
“Bir süre sonra o arka sokakta devrim niteliğinde değişimler yaşandı. Bir gece Suezo oradan geçerken işporta tezgâhını duvarın dibindeki yerinde görmedi. Daima sessiz olan evin civarı da o zaman revaçta olan deyimle söylersek, medeniyet gelmişçesine değişmişti.”
Modern Japon edebiyatının temellerini atan yazarlardan biri olan ve başta Yukio Mişima olmak üzere 20. yüzyıl Japon edebiyatçılarını derinden etkileyen Ogai Mori, en ünlü eseri Yaban Kazı’nda Meici Dönemi’nin yaklaşan sonunun getirdiği sosyal değişimlerin gölgesindeki Tokyo’da dokunaklı bir yaşamöyküsünü anlatıyor.
Genç yaştaki O-Tama, yoksul ve ihtiyar babasını mutlu etmek için mutsuz bir evliliği olan zengin bir tüccarla metres hayatı yaşamayı kabul eder. Japonya’nın en prestijli üniversitelerinden birinde okuyan Okada bu genç ve güzel metresle tanışıp ona âşık olunca her ikisinin de kaderi, tıpkı ülkelerinin yaşadığı gibi, hızlı, tatlı sert ve şaşırtıcı bir değişime uğrayacaktır.
Batan Güneş
Yazar: Osamu Dazai
Çevirmen: Esin Talu Çelikkan
Yayınevi: Olvido Kitap
Sayfa Sayısı: 128
Batan Güneş, “Doğan Güneşin Ülkesi” olarak bilinen Japonya’nın savaş sonrasına dair çarpıcı bir roman.
Hem hayatı hem de yazdıklarıyla Japonların en ilginç yazarlarından biri olan Osamu Dazai’nin en karakteristik eseri Batan Güneş; varoluş, birey ve toplum çatışması gibi sorunları unutulmaz karakterleri üzerinden ele alıyor. Arka planda savaştan çıkmış, sosyal düzeni, ekonomisi, insanları alt üst olmuş bir ülke; özelde ise dağılıp giden bir ailenin hüzünlü öyküsüdür anlatılan.
Esen Talu Çelikkan’ın Türkçeleştirdiği Batan Güneş, büyük trajedileri -Japon minimalizmine yakışır şekilde- sakin ve duru bir üslupla birleştiren, eşsiz bir roman…
Gönül
Yazar: Natsume Soseki
Çevirmen: Bilal Ünal
Yayınevi: Maya Kitap
Sayfa Sayısı: 232
İki isimsiz karakter arasında gelişen incelikli ve dokunaklı dostluğun hikâyesi…
Genç bir üniversite öğrencisi, tatil yerinde tanıştığı ve “hocam” diye söz ettiği adamla günden güne güçlenen bir dostluk kurar. Yıllardır taşıdığı sırrın ağırlığıyla kendini dış dünyaya ve hayata kapatan hoca, yavaş yavaş genç dostuna içini dökmeye başlar. Natsume Soseki, bu iki karakterin ilişkisini ve gencin hocasını anlama çabasını anlatırken yirminci yüzyılın başlarında Japonya’da gerçekleşen kültürel değişimin sonucunda doğan kuşaklar arası farklılıklara da ışık tutuyor.
Dostluklar, aile ilişkileri ve insanı ebedi yalnızlığından kurtarabilecek her şeyi irdelerken insanoğlunun karmaşık ruhsal durumuna unutulmayacak bir incelikle yaklaşıyor.
“Natsume Soseki, modern Japon romancılığının sembol ismi.”
Haruki Murakami
Nazlı Kar
Yazar: Cuniçiro (Juniçiro) Tanizaki
Çevirmen: Esin Esen
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 840
Japon şiirinde kiraz çiçeklerine dair yüzlerce, binlerce şiir söylenmişti… Eskiler çiçeklerin açmasını sabırsızlıkla bekler… dalından düşüp giden çiçeklere hüzünlenirdi… defalarca, tekrar tekrar aynı şeyleri dillendiren sayısız şiir yazılmıştı… Sachiko küçük bir kızken, bu şiirler ona çok sıradan gelir, pek duygulanmadan okuyup geçerdi. Yıllar geçip yaşı ilerledikçe eski zamanlarda yaşamış bu insanların sadece hoş ve zarif bir söz söyleme kaygısında olmadığını fark etmişti. Kirazların çiçek açmasını nasıl özlemle beklediklerini… sonra en görkemli zamanlarında dökülüp giden çiçeklerin yarattığı hüznü… Sachiko da ruhunun derinliklerinde hissetmeye başlamıştı.
Nazlı Kar bir döneme, farklı bir coğrafyaya, Japon algısına, kültürüne bir yolculuk gibi…
Dört kız kardeşin odağında gelişen bir “kadın romanı”. Yazar, satırlarında gelenek ve modernlik, Doğu ve Batı kavramlarını sorgularken okuyucusunu da kendisine katılmaya davet ediyor. Kitap adını, Japon şiirindeki bir söz sanatından alıyor. Kiraz çiçeklerinin baharda dallarından dökülmesini kar zannetmek…
Kitabın kurgusu da bu imgeye uygun bir biçimde mevsimlerin döngüsünü aktarıyor, zamanın geçişine duyulan hüznü bize ulaştırıyor.
Kişisel Bir Sorun
Yazar: Kenzaburo Oe
Çevirmen: H. Can Erkin
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 232
Kendini kandırma zehrini bir kez tadan insanlar, bir daha kendilerini asla kurtaramazlar…
Büyükşehir ortamındaki yalnızlaşma ve yabancılaşma sancılarından kurtuluşu Afrika gezisi hayallerinde arayan dershane öğretmeni Bird. Karısı her an doğum yapmak üzeredir ve evlendiği anda iyice azalan Afrika gezisine çıkma umudu, çocuğun doğumuyla tümüyle sönecektir. Bir de çocuk beyin fıtığı gibi ender rastlanan bir anormallikle doğuverince, Bird kendini bir karabasanın ortasında bulur. Yaşadığı utanç ve korku onu önce alkole ve sorumluluklarından kaçmaya, sonra çocuğu yeryüzünden bir an önce silinmesi gereken bir düşman olarak görmeye kadar götürecektir…
Kişisel Bir Sorun, kendisi de engelli bir çocuk sahibi olan 1994 Nobel Edebiyat Ödüllü Japon yazar Kenzaburo Oe’nin tüm dünyada tanınmasını sağlayan en önemli eserlerinden biri.
Güzellik Bir Yaradır
Yazar: Eka Kurniawan
Çevirmen: Emre Gözgü
Yayınevi: Domingo Yayınevi
Sayfa Sayısı: 461
“YILIN EN İYİ KİTABI” seçkilerinde
New York Times • Guardian • Boston Globe • Flavorwire
Kızışmış Köpeklerden Farksız Erkeklerin Şu Sefil Dünyasına Güzel Bir Kız Çocuğu Getirmekten Daha Büyük Bir Lanet Yok.
Güzeller güzeli Endonezyalı fahişe Dewi Ayu, ölümünden yirmi bir yıl sonra, fırtınalı bir ikindi vakti, ailesine musallat olan bir lanetin intikamını almak için mezarından çıkar. Kızları ve torunları, portakal bahçeleri ve karambola ağaçlarının ortasında, şiddet, ensest, cinayet, delilik ve kalp yarasından mustarip hayatlar yaşamaktadırlar. Hepsi nefes kesici bir güzelliğe sahiptir, biri hariç: İsmi Güzel’dir, çirkinliği ise dillere destan.
34 dile çevrilen Güzellik Bir Yaradır, Endonezya’nın hayali Halimunda şehrinde geçen, korkutucu kadınlar ve iradesiz erkekler, komünist hayaletler ve kinci ruhlar, iffetli prensesler ve merhametsiz haydutlar hakkında, epik bir masal. Tarih ile halk efsanelerini iç içe geçiren Eka Kurniawan karanlık ve aydınlığın el ele dans ettiği fantastik bir başyapıt sunuyor.
“Kim bilir, belki de Nobel Ödülü jürisi, birkaç yıl içinde [Eka’ya] Endonezya’nın hiç almadığı bir ödülü vermeyi düşünebilir.”
Le Monde
“Gabriel García Márquez ile Salman Rushdie’nin edebi çocuğu.”
NY Review of Books
“Göz alıcı bir başarı.”
New York Times
Raşomon
Yazar: Ryunosuke Akutagava
Çevirmen: Tarık Dursun K.
Yayınevi: Fol Kitap
Sayfa Sayısı: 88
Her hikâyenin bir sonu var mıdır? Olmak zorunda mıdır?
Ruhsal sıkıntıları ve intiharı ile de tanınan Akutagawa Ryunosuke, başyapıtı Raşomon’da da “hayatı” çoğunlukla yarım bırakıyor. Zihinlere sızan duru hikâyeleri, sürekli damlayan, sonu gelmeyen, şaşırtıcı kurgusuyla alışkın olduğumuz kurgu yapısını yıkıyor.
Bu öyküler ay ışığı altında Japon kurgusunun vazgeçilmezi “Shinigami” ile karşılaşmış gibi sizi ürpertecek, bıraktığı yaşanmışlık ve yarım kalmışlık hissini bir türlü üzerinizden atamayacaksınız. Bir kâse çorba içerken Raşomon ansızın zihninizde çakacak.
Penguenler Adası
Yazar: Anatole France
Çevirmen: Hande Yazıcı
Yayınevi: Fabula
Sayfa Sayısı: 330
“Penguenler Adası”, miyop Aziz Maël’in yanlışlıkla vaftiz ettiği Penguenistan penguenlerinin hikâyesidir. Kitap boyunca, bir yandan penguenlerin tarihi anlatılırken, bir yandan da Fransa’nın siyasi tarihi hicvedilmektedir. “Penguenler Adası”, penguenlerden ziyade insan doğasına dair bir romandır. Kitapta, tarih öncesinden başlayıp modern zamana dek, insanlık tarihinin alaycı biçimde tekrar anlatılır. Ama anlattıklarının ne kadarının kurgusal, ne kadarının gerçek olduğu ise belli değildir. Anatole France kitapta Hıristiyanlıktan siyasete, batıl inançlardan bilime dek, birçok konuya değinir ve “Penguenler Adası” bu yönüyle, korkusuz ve zamanının ötesinde bir eserdir.
Ne Rezalet
Yazar: Paulina Flores
Çevirmen: Zeynep Çelikel
Yayınevi: Notos
Sayfa Sayısı: 236
Şilili genç yazar Paulina Flores “Ne Rezalet” öyküsüyle Roberto Bolaño Öykü Ödülü’ne değer görüldü. Öykülerini topladığı aynı adlı kitabı Ne Rezalet’te aile, dostluk ve ten ilişkilerinden sarsıcı kesitler sunuyor. Doksanların Şili’sinden sosyal medya çağına uzanan bu dokuz öykü travmatik anılar, beklenmedik utançlar ve kabullenilmiş mutluluklarla örülü. İşsizlik ve geçim sıkıntıları, sıradanlık bunalımları, anne baba kompleksleri, tavsayan arkadaşlıklar, ters giden yakınlaşmalar, kötü kahramanlar… Flores’in kalemiyle eziklik hissi insan olmaya dair köklerini bularak ihtişam kazanıyor.
“Paulina Flores karakterlerine kenardan eşlik ediyor, onları binbir açıdan mercek altına alıyor. Ama onları tüketmiyor, sınıflandırmalara sokmuyor, çünkü karakterlerinin ete kemiğe bürünmesini istiyor, buna ihtiyaç duyuyor. Ne Rezalet uyuşmazlıkların gelgitli ritmine hayat veren, yenik düşmekten çok yenilgileri paylaşma arzusunun önem kazandığı muhteşem bir kitap.”
Alejandro Zambra
Küçük Adam Ne Oldu Sana?
Yazar: Hans Fallada
Çevirmen: Ahmet Arpad
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 550
20. yüzyıl Alman edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Hans Fallada’yı dünya çapında üne kavuşturan, beyazperdeye uyarlanan 1932 tarihli Küçük Adam, Ne Oldu Sana?, sansürsüz haliyle okurla buluşuyor. Bir süre önce, Fallada’nın el yazmaları incelenerek, romanda aktarılan gerçekleri ve sert siyasi saptamaları bu kadar açık ve ayrıntılı biçimde yayınlamaya çekinen yayıncısı tarafından metne sansür uygulandığı tespit edilmişti. Fallada’nın “Nazi karşıtı faaliyet” suçlamasıyla bir süre hapsedilmesine de neden olan başyapıtı, 85 yıl sonra özgün haliyle ilk kez yayınlanıyor.
Roman, 2. Dünya Savaşı öncesinde, ekonominin çöküşüyle yoksulluğun arttığı ve Nazi rejiminin güç kazanmaya başladığı günlerde geçer. 1930’ların Almanya’sında hayata tutunmaya çalışan milyonlarca “küçük adam”dan biri olan Johannes Pinneberg, üç kişilik ailesine onuruyla bakabilmek için var gücüyle çalışmaktadır. Gün geçtikçe güçleşen yaşam koşulları, onları neredeyse açlık sınırına kadar götürür. Pinneberg, hayat mücadelesinde her gün umudunu biraz daha yitirecektir. Nazizmin ayak seslerinin yaklaştığı bu ortamda, içinde duyduğu büyük öf ke, çaresizlik ve haksızlıklara karşı sesini yükseltemeyen bütün toplumların ortak duygusu olarak tarihe geçecektir.
“Fallada, yaşananları bu derece gerçekçi ve doğru bir şekilde, böylesi hayata yakınlıkla aktardığı için övgülerin en büyüğünü hak ediyor.”
Hermann Hesse
“Yaşanan gerçeklere sadakati inanılmaz… Uzun zamandır Küçük Adam, Ne Oldu Sana? kadar ilgi çekici bir kitap okumadım.”
Thomas Mann
Felaketzedeler Evi
Yazar: Guillermo Rosales
Çevirmen: Gökhan Aksay
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa Sayısı: 114
Küba’nın 47 yaşında intihar eden dâhi yazarı Guillermo Rosales’in, ağır bir şizofreniden muzdarip olduğu günlerde kaldığı zamanlardakine benzeyen bir bakımevini anlattığı Felaketzedeler Evi’nin baş karakteri William Figuares, –yine tam da yazar gibi– Küba’dan Miami’ye gelmiş sürgün bir yazardır. Ama halası, onu göçmenlerin çoğunlukta olduğu “bakımevi”ne yerleştirince burada bambaşka bir dünya bulur: Tersine işleyen bir Amerikan rüyası. “Dışarıda bakımevi diyorlardı oraya, ama mezarım olacağını biliyordum ben,” der William burası için. “Hayattan umudunu kesmiş insanların sığındığı, kıyıda köşede kalmış barınaklardan biriydi. Kaçıklar çoğunluktaydı. Yapayalnız ölsünler, kazananların başına bela olmasınlar diye aileleri tarafından bırakılan yaşlılar da vardı.”
Felaketzedeler Evi’nin sakinleri, yeryüzündeki kişisel felaketlerin cisimleşmiş özetini sunarlar âdeta. Fakat bir süre sonra William, kendisi gibi bir felaketzede olan Francis’le tanışır. O güne dek içinde bir boşluk duygusu ve elinde İngiliz şairlerin kitabıyla yaşayıp giderken ruhunda bir umut filizlenir: Yeniden hayal kurup planlar yapmaya ve Beatles şarkıları mırıldanmaya başlar.
1987’de Octavio Paz’ın oyuyla Letras de Oro Roman Ödülü’nü kazanan ve bugün Küba edebiyatının kült kitaplarından biri olarak kabul edilen Felaketzedeler Evi’ni Gökhan Aksay İspanyolca aslından çevirdi.
“Muhtemelen bugüne kadar okuduğum en kederli roman.”
Thomas McGonigle
“Felaketzedeler Evi, kırk yıllık Küba sürgün edebiyatının eşsiz bir örneğidir.”
Ivette Leyva Martínez