“Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım.
Yüzyıllık Yalnızlık
Yazar: Gabriel Garcia Marquez
Çevirmen: Seçkin Selvi
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 464
“Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım.
Yüzyıllık Yalnızlık’ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız.”
Julia Teyze
Yazar: Mario Vargas Llosa
Çevirmen: İsmet Birkan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 357
Öğle yemeği yenip sofra kaldırılınca, evde akşama kadar miskin miskin pinekleme olasılığına karşı ne yapmalı? O zaman, Latin Amerika’da milyonlarca insan -özellikle kadınlar- her günkü gülme, gözyaşı ve rüya tayınlarını almak üzere radyonun düğmesini çevireceği anı dört gözle bekler.
Büyük Perulu romancı “Mario Vargas Llosa”, işte bu yalancı, yıldızlı sahne ışıklarının ardına götürüyor bizi: İnsanları artık yalnızca sesleriyle etkileyebilen içi geçmiş aktörler; hayal ettikleri şan-şöhretin ateşiyle içleri kavrulan yazı emekçileri; ‘yaratıcılarının’ sefaletini hazırlayan yayıncılık dünyasının kurtları… Derken, radyo dizileri alanında eşi olmayan bir adam, Pedro Camacho, Lima’ya gelir. Ancak, ününün ve şanının doruklarındayken zihnini birdenbire sis basar: senaryolarının kahramanları, çılgın atlar gibi setleri ve engelleri atlayıp kendileriyle ilgili olmayan öykülerde boy gösterirler; felaketler çığ gibi boşanır. Nostaljiyi, melodramı ve uçukluğu, “Mario Vargas Llosa”nın bu kitapta başardığından daha iyi buluşturup uzlaştırmak çok zor.
“Julia Teyze”, günümüz Latin Amerikasında ortalama insanın yaşadığı, duyumsadığı ve düşlediği gerçeklik üstüne göz kamaştırıcı bir tanıklık niteliği taşıyan bir roman.
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
Yazar: Milan Kundera
Çevirmen: Fatih Özgüven
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 336
Cumartesi ve pazar günleri, varolmanın tatlı hafifliğinin geleceğin derinliklerinden yükselip yanına vardığı duygusu içindeydi. Pazartesi, benzerini bundan önce hiç tanımadığı bir ağırlıkla çarpıldı. Rus tanklarının tonlarca çeliği bunun yanında hiç kalırdı. Çünkü sevecenlikten daha ağır bir şey yoktur dünyada.
Milan Kundera’nın en bilinen romanı Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, yayımlanır yayımlanmaz çağdaş klasikler arasına girmiş, geçen yüzyılın en güçlü anlatılarından biri. Kundera, tepkiye karşı tepkisizliği, kararlılığa karşı kararsızlığın tutarlı ve erdemli yanlarını araştırdığı romanının başkişisi Tomas’la alışılmış, arkasında güçlü düşünce ve yaşam kurallarını taşıyan roman karakterlerini sorgular. Sovyetler’in Çekoslovakya’yı işgal günlerini de arka planda anlatır. Tıpkı kişiler gibi toplumsal önyargılar da eninde sonunda kararsızlığa ve “varolmanın dayanılmaz hafifliği”ne mahkûmdur ne de olsa.
Yüzbaşının Kızı
Yazar: Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Çevirmen: Ergin Altay
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 198
Yüzbaşının Kızı, modern Rus edebiyatının kurucu figürlerinden Puşkin’in belgesel gerçekçilik konusundaki mahareti ile kişisel öykülere açılan hayal gücü zenginliğini benzersiz bir şekilde birleştiren, eşine az rastlanır bir tarihsel roman. Pyotr Grinyov, 17 yaşına geldiğinde, emekli bir asker olan babasının ısrarıyla askerliğini yapmak için Orenburg’a gönderilir. Burada Yüzbaşı Mironov’un kızı Maşa’ya âşık olur.
Maşa ile Pyotr arasındaki aşk başladıktan kısa süre sonra Pugaçov ayaklanması patlak verir. Rusya’nın uzun modernleşme serüveninde Çar Petro tarafından tasfiye edilene kadar kritik roller oynayan Kazakların da desteğiyle “ayaklanma” büyür. Maşa ile Pyotr arasındaki ilişkinin arka planına kişisel anlatıları şekillendiren Pugaçov Ayaklanması oturur. Yüzbaşının Kızı, geleneğin erken döneminde Puşkin’in tarihsel romana kattığı simetri, denge ve ikna edicilik ilkelerinin hayatiyetini gösteren, çarpıcı bir anlatı.
“Yüzbaşının Kızı, Puşkin’in Rus nesrini yarattığı öykülerden biridir. Bu nesnel, berrak, yapmacıksız ve vurucu anlatı ancak Puşkin gibi gerçek bir şairin elinden çıkabilirdi.”
Robert Conquest
Petersburglu Usta
Yazar: John Maxwell Coetzee
Çevirmen: İlknur Özdemir
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 277
1869 yılının sonbaharında, ünlü Rus yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, gönüllü bir sürgün olarak yaşadığı Almanya’dan Petersburg’a çağrılır. Ellisine merdiven dayayan, mutsuz ve öfkeli yazar, alacaklılarına yakalanma tehlikesine, gizli polisten korkmasına rağmen sahte bir ad kullanarak döner Petersburg’a. Üvey oğlu Pavel’in gizemli ve beklenmedik ölümüdür dönüş nedeni. Kederli Dostoyevski, çok sevdiği halde uzak düştüğü Pavel’in ölümünün ardındaki sırrı öğrenmeden huzur bulamayacaktır. Oğlunun ölümü intihar mıdır, yoksa cinayet mi? Pavel, üvey babasını sevmiş midir, yoksa ondan nefret mi etmiştir? Şiddet eylemlerine girişerek devleti ve tüm kurumlarını devirmeye çalışan devrimci Neçayev’e bağlılık yemini edenlerden biri midir? Ünlü yazar, Pavel’in ölümünün izini sürerken kendi kimliğiyle ve hayattaki duruşuyla ilgili kabul etmesi güç gerçeklerle de yüzleşmek zorunda kalır.
Kırk Öykü
Yazar: Donald Barthelme
Çevirmen: Nurdan Maral
Yayınevi: Monokl
Sayfa Sayısı: 280
Amerikan Edebiyatının kurucu isimleri arasında sayılan Donald Barthelme, postmodern öykü alanında çığır açmış olan nüktedan ve minimalist yapıtlarla tanınmaktadır. Hayatı boyunca yoğun olarak sürdürdüğü Sartre, Camus, Pascal, Heidegger, Kierkegaard, Ionesco, Beckett, Husserl okumaları öykülerine büyük etki etmiştir.
“Barthelme ölmüş mü? Bu kitaptaki öykülerini yazdığı sırada hâlâ hayatta mıydı? Postmodern öykü takipçileri Barthelme’yi tanıyor mu? Barthelme Türkiye’de yaşasaydı onun ruhuna en uygun şehir hangisi olurdu? Barthelme öykülerini birbirinden bağımsız olarak yazdığı milyonlarca cümlenin arasından rastgele seçip onları uç uca ekleyerek oluşturmuş olabilir mi? Cümleler ondan bağımsız bir şekilde bir araya gelmiş olabilir mi? Barthelme diğer kült öykücüler hakkında ne düşünüyor? Barthelme öykülerinden başka bir şeyi hiç düşündü mü? Barthelme hangi devirde yaşadığının farkında mıydı? Barthelme şimdi hangi devirde yaşandığının farkında mı? Barthelme hiç anlaşılmayacağım korkusu yaşadı mı? Barthelme kendisini hiç anladı mı? Barthelme, anlamı dünyanın neresinde aradı? Ya Barthelme benim ruhani babamdı ya da ben bir sahtekârım.”
Dave Eggers
Ficciones
Yazar: Jorge Luis Borges
Çevirmen: Tomris Uyar, Fatih Özgüven
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 203
Borges okumaya başlamak için en iyi eser olarak kabul edilen Ficciones, yazarın en sevilen kısa hikâye derlemelerinden biridir.
Borges’in en verimli döneminde yazdığı hikâyelerden oluşan Ficciones’te gerçeküstü ve büyülü âlemler gizlidir. Sınırsızlık ve sarmal düzenler teması üzerine kurulu bu metinlerde, yazar okurunu Cervantes’ten Baudelaire’e, James Joyce’tan Louis-Ferdinand Céline’e uzanan bir yelpazede edebiyat tarihi gezintisine çıkarır. Her biri yüzlerce sayfa okumuşuz, evrenler içinde gezinmişiz izlenimi veren öykülerde, iç içe geçmiş dünyalardan oluşan düşsel bir evren anlatılır. Borges bozulma ve yıkılmanın izini sürerken, bize dünyanın inanılmaz karmaşık doğasını kavramak için ipuçları sunar.
“Borges, İspanyol dilindeki en yüksek sanatsal değerlerin yazarıdır.”
Gabriel García Márquez
Ecinniler
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Çevirmen: Mazlum Beyhan
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 904
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): ilk romanı insancıklar 1846’da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Byelinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan öykü ve romanları, çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da, o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849’da I. Nikola’nın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Dostoyevski Ecinniler’de ihtilâlci örgütlerin yapısı ve üyelerinin karakterini gerçekçi bir gözle ve alaycı bir ifadeyle sergilemiştir.
Kardinal Guzman’ın Belalı Çocukları
Yazar: Louis de Bernieres
Çevirmen: Gülden Şen
Yayınevi: Altın Kitaplar
Sayfa Sayısı: 464
De Bernières coşkulu anlatımı, zengin dili ve bastırılamaz bir erotizm ile kaleme aldığı Bay Vivo ve Kokain Kralı eserine Kardinal Guzman’ın Belalı Çocukları ile devam ediyor.
And Dağları’ndaki Cochadebajo köyünün şaşırtıcı bir hayat ritmi ve bu ritme uyan sıra dışı karakterleri vardır. Her şeyden önce, yaşadığı trajikomik olaylardan tanıdığımız maço filozof, cüppesiz (yani bir anlamda sahte papazlar, gerçeküstü yolculuklar yapan bilge bir kızılderili ve doğru yolu seçen (ama mesleklerini icradan vazgeçmeyen) orospular, beraberce ve coşku içinde anarşi yaratmaya devam etmektedirler. Bu yasa ve sınır tanımayan ütopik toplum, içinde her türlü günahı barındırdığı halde adeta bir engizisyon görevlisi kadar fanatik olan Kardinal Guzman’ın yeni hedefi haline gelir. Kardinal’in peşindeki kana susamış ordu, insanların ruhlarını kurtarmak uğruna onları yok etmeye gönüllü olurlar. Kardinal’in ordusu, yürüyüşleri sırasında pek çok yerde katliam yaparlar. Ancak, köye yaklaştıkça bir dizi saçma, ürkütücü ve gerçeküstü olayla karşı karşıya kalırlar.
Kardinal Guzman’ın Belalı Çocukları, pek çok olay, hikâye ve karakterden oluşan, aslında anlatmak istediklerini satır aralarında gözler önüne seren, otantik, beynelmilel, trajikomik ve bir o kadar da modern bir roman…
Tarçın Dükkânları
Yazar: Bruno Schulz
Çevirmen: Taluy Yüce
Yayınevi: Aylak Adam
Sayfa Sayısı: 304
Bruno Schulz 1942 yılında bir Nazi subayı tarafından katledildiğinde dünya edebiyatı bu erken kaybın henüz farkında değildi. Hayatı boyunca, eserleri hakkında çok az konuşuldu, ancak olağanüstü yetenekleri zamanla kendisine uluslararası bir okur kitlesi kazandırdı. Proust ile karşılaştırılıp Kafka’nın Lehçedeki ruh ikizi olarak da anılan Schulz’un öyküleri, yirminci yüzyılın en yetenekli ve etkili yazarlarından birinin gerçeküstücü üslubunu da gözler önüne seriyor.
“Hayal gücü açısından zengin, dünyevi tutkular açısından duygusal, üslupta zarif, nükteli, gizemli bir estetik bakışla desteklenmiş öyküler.”
J. M. Coetzee
“Schulz kolayca sınıflandırılamaz. Kimi zaman bir gerçeküstücü, bir simgeci, kimi zaman ise bir dışavurumcu, bir modernist olarak adlandırılabilir… Bazen Kafka gibi, bazen Proust gibi yazan Schulz, onların ulaşamadığı derinliklere ulaşmayı başardı.”
Isaac Bashevis Singer
“Kitaplarımı her açtığımda, evini nadiren terk eden bu yazarın, kendine özgü bir dünyayı ve gerçekliğin alternatif bir boyutunu nasıl yarattığını yeniden keşfetmek beni hayrete düşürüyor.”
David Grossman
Bir Komünistle Evlendim
Yazar: Philip Roth
Çevirmen: İlknur Özdemir
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 312
Gençliğinde bıçkın bir işçi olan Ira Gold’un yükselme ve düşüş öyküsü, Philip Roth’tan kurgusal biyografi olarak da okunabilecek bir roman: “Bir Komünistle Evlendim”.
Ira Gold, radyo yıldızı olduğu dönemde Hollywood’un ünlü sessiz film oyuncusu Eve Frame’le evlenir. Ira, bu evliliğin kendi sonunu hazırlayacağından habersizdir, nitekim Eve kısa süren mutlu bir evliliğin ardından yazdığı kitapta Ira’nın Moskova’dan emir alan bir komünist olduğunu söyler ve kocasını kaynayan bir cadı kazanının içine atar.
Soğuk Savaş’ın hemen başında buz tutmuş bir siyasi iklim ve 50’li yılların Amerikası’nda acımasız bir cadı avı…
Philip Roth’un birbirinden bağımsız romanlardan oluşan Amerika Üçlemesi, “Pastoral Amerika”nın ardından gelen “Bir Komünistle Evlendim”le devam ediyor. Roth, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki gergin siyasi iklimde, McCarthy döneminde başlayan ve cadı avına dönüşen anti-komünist hareketin toplum ve birey üzerindeki travmatik etkilerini tartışıyor.
“Olağanüstü bir çalışma, Amerikan yaşamına dair keskin gözlemleri ve içinde barındırdığı bilgeliğiyle olağanüstü… Bay Roth, McCarthy döneminde yaşanan siyasi çılgınlığı tam anlamıyla özümsemiş.”
The New York Observer
Somon Balığıyla Yolculuk
Yazar: Umberto Eco
Çevirmen: İlknur Özdemir
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 206
Umberto Eco’yu okurlarımız, Can Yayınları arasında çıkan yoğun içerikli romanlarıyla ve felsefe ağırlıklı denemeleriyle tanıyorlar. Somon Balığıyla Yolculuk ise onu bir başka yönüyle, parodi yazarlığıyla tanıtacak sevenlerine.
Eco’nun 1959- 1992 yılları arasında kaleme aldığı ve kimi `Küçük Günce’ başlığı altında yayınlanmış, kimiyse, önsözde de belirttiği gibi, masasının çekmecesinde saklı kalmış hicivlerinden, parodilerinden ve günlük yaşamın sıradan görünen ayrıntılarını gülünçlü bir üslupla işlediği yazılarından derlendi bu kitap.
Yine Can Yayınları arasında çıkan Yanlış Okumalar adlı kitapla birlikte ikili bir dizi oluşturdu. Kitabın ilk baskısının önsözünde, “Sanki parodinin patikalarını izlemek yeterince ciddi bir iş değilmiş gibi neredeyse özür diledim,” diyor Eco, “ama sonra bunun aslında kutsal bir görev de olduğuna emin olarak haklı bir gözüpeklikle sürdürdüm bu işi.” Ve devam ediyor: “Parodinin yapması gereken budur işte: Aşırıya kaçmaktan korkmamalıdır. Yerini bulursa, başkalarının daha sonra gülümsemeden òve yüzleri kızarmadanò ısrarla, katı bir ciddiyet içinde yapacakları bir şeyi önceden canlandırmış olacaktır yalnızca.”
Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu
Yazar: Italo Calvino
Çevirmen: Yücesan Cendey
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 252
“Italo Calvino’nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı yeni romanını okumaya başlamak üzeresin. Rahatla. Toparlan. Zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin. Seni çevreleyen dünya bırak belirsizlik içinde yok oluversin” cümlesiyle başlayan, Calvino’nun yazarlık dehasını konuşturduğu, Calvino’nun Calvino’yu okuduğu, okurluk ve yazarlık üzerine bir başyapıt olan Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, ilk kez özgün dilinden yapılan çevirisiyle Türkçede…
Geceyarısı Çocukları
Yazar: Salman Rushdie
Çevirmen: Aslı Biçen
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 704
Salman Rushdie, bugüne kadar pek çok ödüle layık görülen, ülkesinin gerçeğinden beslenerek evrensele açılan eserleriyle çağdaş edebiyatın en önemli temsilcilerinden biri.
Anlatacak öyle çok hikâye var ki, bir sürü, birbirine geçmiş bir hayatlar olaylar mucizeler yerler rivayetler bolluğu, olanaksızla olağanın son derece yoğun bir karışımı! Ben bir hayat yutucusuyum ve beni tanımak için, bir tek beni tanımak için sizin de bütün hepsini yutmanız lazım.
15 Ağustos 1947, geceyarısı saat on ikide, Hindistan’ın bağımsızlığının ilan edildiği anda dünyaya gelen Salim Sina, basında ilgi odağı olup Başbakan Nehru tarafından kutlanır. Ancak bu tesadüf, kahramanımız için beklenmedik sonuçlar doğuracaktır. Zira kendisi gibi aynı saat doğmuş bin çocukla telepati kurmak ve tehlikeleri koku alma duyusuyla sezmek yetenekleri bahşedilmiştir kendisine. Bu yolla içinden çıkılmaz bir biçimde ülkesinin tarihine bağlanan Salim, zaman içinde yol aldıkça modern Hindistan’ın zaferlerine, felaketlerine, trajedilerine ve büyük çelişkilerine ayna olur.
Kadim mitlerin günümüz anlatılarıyla, masalların tarihle birlikte dokunduğu, zengin, eğlenceli ama trajik; aynı anda hem gerçekçi hem de fantastik bir başyapıt, Geceyarısı Çocukları… XX. yüzyılın en iyi 100 romanından biri…
Soframda Bir Melek
Yazar: Janet Frame
Çevirmen: Ayça Çınaroğlu
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 560
Yanlış teşhis sonucu şizofreni tedavisi için yıllarca akıl hastanesinde tutulan Janet Frame, gençlik dönemini karanlık deneyimlerle geçirdi. Öykü kitabının ödül kazanması sayesinde dönüşü olmayacak bir operasyondan ve ömür boyu tecritten kurtulan Frame, ileride Yeni Zelanda’nın en önemli yazarı olacaktı. Soframda Bir Melek’te pek çok vesileyle tekrarladığı gibi “yazmak onu kurtarmıştı.”
Elinizdeki kitap Janet Frame’in üç ciltlik otobiyografisini bir araya getiriyor: Çocukluk ve ilkgençlik yıllarını anlattığı “Şimdiki-Zaman-Ülkesine”, üniversite yıllarını, ardından yaşadığı olumsuz hastane deneyimini ve yazarlığa adım atışını ele aldığı “Soframda Bir Melek” ve Avrupa’da geçirdiği yedi yılı özetlediği “Şehrin Yansımasından Gelen Elçi”.
Frame kendi gerçekliğini keşfettiği yolculuğunda Yeni Zelanda’dan Londra’ya ve Avrupa’nın pek çok farklı köşesine gidip sonra yeniden evine dönüşünü anlatırken, yazarlığa adım atışının yanı sıra bir kadın olarak tüm zorluklara rağmen ayakta kalışını da benzersiz bir samimiyetle aktarıyor.
Çarklar Arasında
Yazar: Hermann Hesse
Çevirmen: Kamuran Şipal
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 250
Hermann Hesse’nin kendi yaşamöyküsüyle de paralellikler taşıyan “Çarklar Arasında”nın kahramanı Hans Giebenrath, Almanya’nın küçük bir kasabasında yaşamaktadır. İçedönük ama çok yetenekli bir genç olan Hans, devletin açtığı yatılı okul sınavına kasabadan gösterilebilecek tek adaydır. Snavda başarılı olmasının ardından Hans’ı sıkı çalışma günleri bekler. Tek hedefi, başarılı olmak, küçük düşmemek, ailesini ve çevresindekileri hayal kırıklığına uğratmamaktır. Oysa okulda tanıştığı Hermann, yaşamını ders çalışma üzerine kurmayan birisidir; Hans’ın bütün planlarını, yaşam felsefesini değiştirir.
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından, ‘Nobel Edebiyat Ödülü’ sahibi Hermann Hesse’nin, yaşadığı yüzyılın ilk yarısında geçerli eğitim sistemini eleştirdiği “Çarklar Arasında”, insanın, doğanın yarattığı haliyle hiçbir düzenin hüküm sürmediği bir cangıla benzediği düşüncesinden yola çıkıyor, okullarda verilen eğitimin gençleri toplumun yararlı bir üyesi yapma ve bireye hiçbir özgürlük alanı tanımama çabasını eleştirirken doğal insanın belli sınırlar içinde zorla tutulmaya çalışmasına karşı çıkıyor. Hesse’nin insancıl ve barışsever felsefesi, tüm yapıtlarında olduğu gibi “Çarklar Arasında”da ön sırada yer alıyor.
Herzog
Yazar: Saul Bellow
Çevirmen: Özde Duygu Gürkan
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 482
20. yüzyılın birey üzerindeki yıkıcılığını ele alan Herzog, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Saul Bellow’un başyapıtı olarak kabul ediliyor.
Herzog, hayatı her anlamda altüst olmuş, “Aklımı kaçırdıysam bana göre hava hoş,” diye düşünecek kadar kendinden vazgeçmiş bir adamın hikâyesini anlatır. Başarısız yazar, başarısız hoca, başarısız baba Moses Herzog, kendisini kişisel felaketlerinden ve modern zamanların yıkıcılığından sağ çıkabilmiş bir kazazede olarak görür. İçini dökmek ve sıkışmışlığından kurtulmak amacıyla tanıdığı tanımadığı, hayatta ya da ölü, önemli ya da önemsiz bir sürü insana, hiç göndermeyeceği mektuplar yazmaya başlar. Arkadaşlarına, düşmanlarına, meslektaşlarına ve ünlülere dünya görüşünü, çektiği acıları, içinden çıkamadığı sorunları, özlem ve hıncını anlatır, kalbini açar. Amerikan edebiyatının en önemli romancılarından olan Saul Bellow, Herzog’da adeta içinde yaşadığı çağın duygusal, düşünsel ve ahlâki röntgenini çeker.
“Madam Bovary’yi Charles’ın ya da Anna Karenina’yı Karenin’in bakış açısından anlatma hevesine kapılan biri, Herzog’da bunun kusursuz bir şekilde gerçekleştirildiğini görecektir.”
Philip Roth