Zadie Smith, 1975 yılında Kuzey Batı Londra’da doğdu. Halen aynı bölgede yaşamaktadır. Ailesinin kökleri Jamaika’ya dayanır.
“Orange Ödülü”ne aday gösterilen “İnci Gibi Dişler” ilk romanıdır. Genç yazar bu romanın ilk müsveddesi için 250.000 pound avans almasıyla dikkatleri çekmiştir.
Zadie Smith Kitapları
İnci Gibi Dişler
Zadie Smith ilk romanı İnci Gibi Dişler’in 80 sayfalık müsveddesini yayınevine teslim edip 250.000 pound avans almış, kitap 2000 yılında piyasaya çıktığı andan itibaren de İngiltere’de ve tüm dünyada büyük bir başarıya imza atmış, bu henüz 25 yaşındaki, gencecik, yarı-Jamaikalı kız Charles Dickens, Salman Rushdie, John Irving, Martin Amis gibi isimlerle karşılaştırılmıştı.
Guardian ödülünü kazanmasının ardından Julian Barnes şöyle demişti: “Bir romancı olarak içim kıskançlık ateşiyle kavruluyor.”
Milenyumun ilk edebiyat yıldızı olan Zadie Smith’in, Time dergisinin 1923-2005 yılları arasında “İngilizce Yazılmış En iyi 100 Roman” listesinde yer almayı başarmış ve şimdiden bir modern klasiğe dönüşmüş olan İnci Gibi Dişler’i, her türlü aşırılığın revaçta olduğu Londra’nın kenar semtlerinden birinde, farklı renklerin, farklı dinlerin ve farklı kuşakların, Jones’lar, İkbal’ler, Chalfen’ler gibi üç renkli bir ailenin, çoluk çocuk birbirinden matrak hikâyeleri etrafında, göçmenlerin, geleneklerin, İngiliz orta sınıf ailesinin ve alt-kültürlerin ağzına kadar dolu bir cümbüş sürahisine daldırılıp daldırılıp çıkarılan bir parodisi; uçuk bir kızdan delice ironilerle dolu çılgınca bir roman, tadı damağınızda kalacak bir edebiyat şöleni.
İmza Toplayan Adam
Alex-Li Tandem, hayatını ünlü kişilerin imzalarını toplayıp ticaretini yaparak kazanan biridir. Hem Yahudi hem de Çinli olan Alex, bir sabah uyandığında, “süperstar” denilen bir uyuşturucunun etkisinde geçirdiği üç tatlı günün bütün hayatını değiştirdiğini fark eder: Kız arkadaşının da içinde olduğu arabayla bir kaza yapmıştır, tüm arkadaşlarıyla arası bozulmuştur ve en önemlisi, elinde, on dört yaşından beri her hafta bir mektup yazarak imzasını istediği eski Holywood yıldızı Kitty Alexander’ın imzalı bir fotoğrafı vardır.
Göz ardı edilmekten hoşlanmayan halk onu unutmuştur gerçi, ama İmza Toplayan Adamlar asla! Mazoşisttir çünkü onlar, hor görülmeye bozulmazlar. Nitekim Alex de, meslektaşlarının tek bir imzasına sahip olmak için bir servet bayılacağı Kitty’nin elyazısına sahip olmakla yetinmez. Kitty’nin sadık bir hayranıdır o ve hayranlık da bir tünelin içinden bakmaktan farksızdır: öylesine sıcak, karanlık ve tek yönlü bir körlük.
Sonunda, hayallerinin peşinde bir hafta geçirip Kitty’yi bulmak üzere New York’a gitmeye karar verir. Arkasında ise, hem kalp pili değiştirilecek hem de gönlü alınacak güzeller güzeli bir kız arkadaş, Kabala’nın gizemli dünyası içinde kaybolmuş bir siyahi peygamber, kendisinden her zaman imkânsızı isteyen bir çılgın haham, en büyük kusuru fazla Amerikan filmi izlemek olan bir platonik sevgili ve karnı acıkınca avlayacağı türler arasında ayrım yapmayan bir kedi bırakmıştır.
İlk romanı İnci Gibi Dişler’le edebiyat dünyasını sarsıp ödüle doymaz bir gösteri sergileyen Zadie Smith, ikinci romanı İmza Toplayan Adam’da yine birçok renkli karakteri ve farklı konuyu kendine özgü mizah anlayışıyla bir araya getirip, son derece komik ve varoluşçu esintiler taşıyan bir yolculuk sunuyor okura. Bu arada, çağımızın hastalığıyla kendince dalgasını geçmekten de geri kalmıyor: “Ey şöhret, sayende sonsuza kadar yaşayacağım!”
Bugün Farklı Düşünüyorum
İnci gibi dişler romanı ile yazarlığa adım atan zadıe smıth, bugün farklı düşünoyorum’da “genç yaşta ilk romanı yayımlanan, yazını da onunla birlikte -ve göz önünde-gelişen bir yazarın” hayata bakışını özetliyor. Smıth, okumak, olmak, görmek, hissetmek ve anımsamak başlıklarından oluşan denemelerinde algısındaki değişimlerin izlerini sürüyor.
Okumak bölümünde yazar, “barthes yazarı öldürdü ise nabokov diriltebilecek mi? E.m forster’ın hassasiyetle eleştiri demekten kaçındığı tavsiyeleri neler? Kafka neden sabaha karşı üçte yazardı?” gibi sorular eşliğinde, okuru yankı odası diye adlandırdığı bir buluşma noktasına davet ediyor. Görmekte ise katharıne hepburn ve greta garbo’ya olan hayranlığından, gişe filmleri için yazdığı eleştirilere kadar sinema tutkusuna tanık oluyoruz, 3lmak bölümündeki kökeni ve yazarlığıyla hesaplaşması ile hissetmek’teki aile bağları ve çocukluk anıları, kültürel olanı kişisel bir yakınlığa taşıyor. Son bölüm olan anımsamakta ise davıd foster vyallace’ı ve yazınını anıyor.
Yankı odasının güçlü seslerinden J. D. Salinger’ın dediği gibi, “bir kitabı okuduktan sonra yazarı ile arkadaş olmak istiyorsanız o iyi bir kitaptır.” zadıe smıth, denemelerindeki rahat ve içten üslubuyla okurlarıyla arasında yakın bir bağ kurmayı başarıyor.
Güzelliğe Dair
Howard Belsey ve Monty Kipps… Birbiriyle tamamen zıt görüşlere sahip, “akademik anlamda” bir tür kan davası güden iki akademisyen. Birbirlerine karşı zamanla bilenen nefretleri, ailelerinin yakınlaşması, hatta bir tür birbirine geçen hayatlarıyla değişik bir boyuta taşınır. Beyaz Howard’ın zenci karısı Kiki’yi yakın bir aile dostlarıyla aldatmasıyla kopma noktasına gelen evlilikleri, ailelerine Kipps’lerin dahil olmaya başlamasıyla iyice içinden çıkılmaz bir hal alır.
Yayınlandığında büyük yankı uyandıran ve Zadie Smith’e, ilk romanıyla dünya çapında ünlü bir yazar olma başarısını getiren İnci Gibi Dişler’e benzer olarak, Güzelliğe Dair de çok katmanlı yapısıyla okuru içine çekecek bir roman. Zenci-beyaz ilişkileri, ailelerin görünen ve görünmeyen yüzleri, gencecik bir güzelliğin karşı konulmaz gücü karşısında bir üniversite profesörünün düştüğü durum… Güzelliğe Dair tüm bu halleri başarıyla harmanlıyor ve okurlara, son zamanların en zevkli okumasını vaat ediyor.
Güzelliğe Dair’le “2006 Orange Ödülü”nün de sahibi olan Zadie Smith, anlattığı öykünün “güzelliğiyle” okurlarını uzun süre bekletmiş olmasının hakkını fazlasıyla veriyor.
Amerika’nın Yanık Çocukları
Uykudan yaratılan dublör eşler, fakir insanların kulaklarının arkasına yerleştirilen reklam çipleri, dokuz parmağı farklı kapıyı açabilen bir çocuk, Amerika’nın büyük sanayicilerine mektup gönderen bir köpek…
Zadie Smith’in Sunumuyla Amerika’nın Yanık Çocukları, Y Nesli’nin en önemli öykücülerini ilk defa bir araya getiriyor. David Foster Wallace, Jonathan Lethem, A.M. Homes ve Jonathan Safran Foer gibi isimlerden oluşan bu derleme, okurlara Bellow’un, Roth’un, Morrison’ın Amerikasının ruhundan daha farklı, daha suskun bir Amerika sunuyor. Çağımızın en önemli yazarlarından Zadie Smith’in, “kendileriyle çatışma halinde, kararsız ve bir o kadar da hüzünlü” diye nitelediği karakterlerle Amerika’nın yanık çocuklarının yeniden doğuşuna şahit olacaksınız.
NW Londra
Burası NW, Londra’nın kuzeybatı ucu.
Ya da zengini ve fakiri, güçlüsü ve güçsüzü, kalın duvarlar ardında yaşayanı ve hiçbir yere ait olmayanıyla hayatların incecik çizgilerle birbirinden ayrıldığı herhangi bir yer… Ancak her şeye rağmen olmadık bir rastlantı, sınır ihlali ya da bir karşılaşma, bu hayatları geri dönülmezcesine değiştirebiliyor.
Günümüzün en önemli, en cesur yazarlarından Zadie Smith’in son romanı NW Londra, dört kentlinin hikâyesi ışığında metropol gerçeğinin karmaşık dünyasını gözler önüne seriyor. Sınıf atlamış, hayalperest, belalı ve edebi ergen… bu karakterlerin dördü de doğup büyüdükleri ve birlikte yaşadıkları semti -bir yerde kendi kimliklerini- terk etmek düşü içindedir. Gelgelelim kurtulmak istedikleri sınırların bir tarafı ne kadar boğucuysa, diğer tarafı da bir o kadar korkutucudur.
Zira sürekli değişen çehresiyle NW -ya da kentsel dönüşüm veya mutenalaştırma projelerinin güdümündeki herhangi bir büyükşehir-, canlı olduğu ölçüde karmaşık, vaat ettikleri ölçüsünde kısıtlayıcı ve oldukça tekinsiz bir yer haline gelmiştir artık…
Dans Zamanı
Yıl 1982, Londra’nın fakir bir semtinde yaşayan iki melez kız çocuğu dans dersinde tanışır. Tracey çok iyi bir dansçı, özgürlüğüne düşkün ve her türlü zorlu şartta hayatta kalma becerisine sahip bir asi. Arkadaşıysa dünyayı gözlemlemekte, çelişkilerini fark edip onu anlamakta yetenekli. Bu iki kız,dostlukları kesintilere uğrasa da onları yıllar boyu birbirlerine bağlayan ortak noktaları ve aralarında gizli bir rekabete yol açan farklılıklarıyla, bazı seçimler yapacak ve bambaşka yerlere varacaklar. Kimin daha başarılı, daha mutlu ya da daha özgür olduğunuysa belki her ikisi de asla bilemeyecek.
İnci Gibi Dişler ve Güzelliğe Dair romanlarıyla tanıdığımız bol ödüllü yazar Zadie Smith’in olgunluk dönemi eseri Dans Zamanı, Elena Ferrante’nin Napoli Romanları’nı hatırlatan bir “arkadaşlık buildungsromanı”. Londra kenar mahallelerinin kendine özgü seslerinden Batı Afrika’nın bambaşka bir ritmi olan sokaklarına uzanan roman; kökler, dostluk, müzik ve dans üzerine, kendisi de bir dansı andıran capcanlı bir hikâye anlatıyor.
“Çocukların arkadaşlığının acımasızlığını ve kırılganlığını anlatmaktaki becerisiyle Smith, Elena Ferrrante’yi hatırlatıyor.”
Boston Globe
“Smith yalnızca bir dostluğu değil, çılgın, adaletsiz dünyamızı da ustalıkla tasvir ediyor.”
New York Magazine
“Yazarın içten sesi romanın karmaşık yapısını ve yoğunluğunu hafifletiyor. Her sahnesi, her cümlesi kaydadeğer.”
Time Magazine
Kamboçya Elçiliği
İlk kez The New Yorker’da yayımlanan bu öykü genç bir kadının; Londra’nın kuzeybatısında bir evde hizmetli olarak çalışan ve kendisine ayırdığı nadir mahrem zaman aralıklarında, elçilik binasının önünden geçerek yakınlardaki havuza yüzmeye giden Fatou’nun hayatından kısa fakat etkileyici sahneler sunuyor.
Kamboçya Elçiliği bir öyküden ziyade çağdaş dünya edebiyatının en sevilen yazarlarından biri olan Zadie Smith’in muhteşem gözlemleriyle süslenen ve canlanan bir minyatür roman: Sıradan hayatların önemsiz ayrıntılarının nasıl da boylarını aşan büyük ve sıradışı sorular sormaya muktedir olduğunun sağlam bir kanıtı.
“Menzilini tevazu ile geniş tutabilen… hem dünya çapında hem de yürekleri ısıtacak derecede samimi bir öykü.”
The Guardian